SON POSTA İ'kayeıl S SAHRALAR KRALI| Yazan: v. Gündüz saat bire doğru sirk hademe- Loposef sirkin ahirında papa- temizlemekle meşguldü. Hobotof da Afrika aslanla- rından Sezât'ın bulunduğu demir kafesi te: Tabil, kafesi temizle- evvel, Sezar'ı, bölme kafeslerden birine sok- kapı yoldaşı harıl harıl çalışıyor- emeğe geldi.. e |>ı;.wvı'l' tu. İki la: tiyatro bekçisi dlik te sabah kahvaltısı iş de ne?. Tiyatro- İş bürmmsuna şikâyet et; dedi. Loposef işini daha evvel bitirdi ve a- . Biraz sonra Hobotof ta işini rine başladı. ösef, arkadaşının temcid pilâvı gi- Di davaü takmarlalığı bu lâflardan bıkti- ğanı gösterir bir tavırla ellerini kaldırdı ve: ım artık senin bu şik İnsaf yahu.. biraz nefes ar'ın kafesini kilidledin mı? tof durakladı.. gözlerin! yukarı hi hatırlamıyorum, dedi. m artacak düşünüp duruyorum. hep aylıkta.. dilen bir heyecanla sordi e anahtarın sende olması Şu halde anahtara bak.| * ini karıştırmağa kızardı ve bir fı- Kobotof'un bu sözlerini te'ki: m kr—ı'wnç kükre yor, fakat ngzı'ıdan yalnız dökülüyordu., Artistlerin doğru koşmağa başladı. H zaman ellerini, ayaklarını Ballammağa ve sadece «Ka... ka.., ka..» diye ulumağa başladı. Oradan sirkin klübüne doğru yollandı. « ka... » aslan Sez» kaçınız! diye ferya- kafesinden Şimdi Adnan, caminin kapısında yapayalnızdır ve içi, dalga dalga kaba- ran dini hatıralarının yoksulluğu — ile burkuludur. No güzel bir cami içi!.. Adnan, şimdi, | tâ dibden başlıyarak, gözlerile her şeyi inceden İnceye eliyor, İşte mihrabın iki yanında iki büyük şamdan ki üst- Jerinde hiç yanmamış köskoca mumlar dikili... Bu mumları vaktile de Bgörmüş- tü., sanki hiç değişmemiş, ayni mum- dardı bunlar.. fakat mîhrn'na daha stündeki fantülk m,gıu şu küçük mumlar o zaman daâ var mıydı?.. İşle, mihrabın solunda, bir haylice ö- saatin üs- rin bir nın, hiç kapı- sı açılmıyan ve bütün eşyasile olduğu gibi duran odasındadır. Adnan onun İiçin bu resmi her zaman camide baba- sına göstererek «Bizim yaldaki Kâ- be?» demez miydi? Daha böyle ne ha- tıralar! ka.. || Hobotof, bir. müddet sessiğce çalış ş#ikâyetlerine xoposet'in arkasından oraya gelmiş o- lan Hobotof da: — Maattocssüf öy başını salladı. İlk bağıran ve kapıya atılan Cinciyef 1 demek ister gibi edi. fikos bir sıçrayışta, ayağa | hhımıı olan şişman artistin omuzuna | li ve oradan ün pencerelerine at- yarak bir maymun çevikliğile kendini sirkin damında buldu. yüzünü kimse görm Cambaz P: Zavallı şisman artist güçlükle kendini masanın aitına ata akları arasında sıkışıp kal- di ve yere yuvarlandı Bunların içinde en akıllı niye Nelli Steponova oldu. Kendi- lefon klübesine atarak kapıyı kilid. lan sağa, sola telefon etme Bu heyecanlı haberi muhasebeye bildi- ven oda hizmetçisi Govrilovna oldu. Ka- n, sanıki hiçbir şey olmamış gibi: - Şu şey kurtulmuş, dedi, neydi şu- nün ismi? Şu kocaman saçlı... Uzun saçlı artist Kruçaya âşık olan muhasebe daktilosu heyecanla sordu: — Kruça'ya ne olmuş?. — Kruça'ya bir şeyler olduğu yok.. fs- t gü koca başlı hayvan kafesinden kur- tulmuş, — “Aslan mı?, — Evet, işte aslan., Bu felâket haberi bütün mühasebeyi altüst etti. Kasa başında para saymakla meşgül olan sirk veznedarı, evvelâ kasa- apamağa başladı.. beceremedi.. sonra kendisi kasaya girme teşebbüsünde bu- lundu.. fakat kasaya sığamadı. Müuhasebeci ise, kilidli bir dolahın en arka tarafında duran iki defteri yakaladı ve yırtmağa başladı. Kapının arkasına sığınmış olan daktilo hayretle sordu: Hele şu bir uctan bir uca yere serili, fonu ateş rengindeki büyük halı... or- tası kırmızıyla karışık mavi göbekli, ve| yanları beyaz, sarı, kahverengi ve açık şil hatlarla fırdolaya çevrilmiş ha - | Şu pencereler ve pencere altlarının İçinileri.. | Şu duvarlardaki Jeyhalar;., Şu mim- ber... Şu mimberin merdiveninde kır- mızı, mavi ve böyle daha değişik de- İsenlerle göbekli yol keçesi ve keçeyi ortasından kesen merdiven kapısının yeşil perdesi... Adnan, şimdi, caminin içine her ba- kışında kalbinde âyrı bir hatırayı, ilk Filibeden geldikleri yılım Tamazanını ve daha böyle birçok ramazanları, Ka- Gir gecelerini yeniden canlanmış, ay- dınlanmış buluyor ve birden başını kal dırarak tavana bakıyor. Tavandan aşa- ğı baş hizasından biraz yukarıya inen kandiller sanki tekrar yanıp parlamağa başlıyorlar, Kimi ufak ve beyaz, kimi uzun beyzi şekilde ve uçîın püsküllü, oldu. Ertesi akşamki oyuna kadar onun | ildi. Fakat masa dar | © Ğİ davranan Ruscadan çeviren tıktan - sonra-bermutad, ker günkü başladı — Bunları neye yırtıyorsünuz?. — Ben yırtmıyorum., aslan yırtıyor, abdal kiız!. * | BSirk, bir polis ve bir itfaiye kordonile mile sarılmıştı. Sirkit mı"ıdur.ı. lt ;ml s komiserinden itfalye kumandanına koşuyor ve; ki siz, komiser yoldaş, aslan beraber sağ kapıdan içeri !, İtfaiyeciler de sol kapıdan Fakat, ya aslan arka kapı- erirse?.. rün yanıbaşına kadar sokulmuş maz, dedl — Ne demek fırlamaz?. çünkü kafes kilidli, anah- tar da bvmm tebirndedir. Cebinde mi?, esini kaşpıdı. ve adetâ bir izı rica ederim, dedi. Ben anah- e koymuşum.. halbuki cebim anahtar ceketimin astari ara- sına girmiş. zaten benim de aklım başımm- da değil ki. kafam hep aylığımla meşgul.. tiyatro bekçisi ayda yüz yirmi yedi ruble Üstelik te sabah kahvaltısı... Sirk müdürü gözlerini faltaşı gibi aça- rak bağırdı: — Ben sana öyle bir sabah kahvaltısı vereceğim ki, ömründe unutmuyacaksın! İt£aiye borazanı acı acı «Geri dön!» ku. mandasını çaldı. YARINKİ NÜSHAMIZDA: Hep böyle mi devam edecek? Çeviren : İsmet Hulüsi mavi, sarı ve kahverengi kandiller Bazılarının aralarında, sazdan püskül. ler asılı... En önde, tâ mihraba doğru iki beyaz kocaman fanus... ve hepsi bir anda suıxkı yıldızlar ve aylar gibi tutu- şuyor, pırıl pıril yanıyorlar! Adnan, gözlerinde son bir vehimle cami kapısının tam karşısındaki mal file bakıyor. Mahfilin gayet ince örgi lü ve içiçe beyzi desenli sarı pirinçten parmaklığı arkasında sanki bir mev- lüd gecesinde kadınlar hıçkırıyor ve bu hıçkıranlar içinde Adnan kendi â- nasının sesini de işitir gibi oluyor. O mevlüd babasının mevlüdudur ve işte bayalinde bugün gibi canlanan kırmızı futalı iki adam, mevlüd bittikten son- Ta, safların arasından geçerek her ku- cağa babasının ruhuna okunan Mevlü- dun ikişer külâh şekerini dağıtıyor... Tdsimlı bir elle yakılan ışıklar bir anda sanki tekrar sönüyorlar, cemaa! r, her şey kafarıyor ve Ad- nan artık bu k.ııanlıkuı mabudunu bu- Jamıyan ruhile camiden dışarıya fır « hyor. lâhza sonra onu, avlunun taşları Üstünde bayılmış buluyorlar. vı ( ÂDNANIN DEFTERİNDEN ) 6 ağuslos 1038, Beylerböyi: Bugün” bayılmışım ha! Bayılmak i Hobotof, yavaş fakat kat'i bir | Kara ve deniz ticaret kanunları değiştiriliyor fandık, badem, tütün, afyon, ham pamuk, de|ktom cevheri getir ıl'r Si iİç dân mürekkeb kal n çalışmaları: 926 L'k tarih | kanunu . Bu maddele t4, tüccar, va etmektedir. 937 senes geçilecektir. | ücude — getirilirken! ik usuller konul- erikanın en son! edilmektedir. * kanununun ye - Janacaktır. dıxnz ticar s! işine de Bomonti eshamı Düşmeğe başladı ürk borcu tahvilleri cumartesi gününe nisbetle yirmi kuruş fırlamış, dün 14 İlra TO| kuruşda kapanmıştır. Bomonti eshamı düş - meğe başlamış, © llra iken dün 8 Hira 60 kuru- şa satılmıştır. Altın 1095 kurüşa satılmıştır. Bu fiata gö- Fe 3 kuruş daha yükselmiş demektir. İ Yumurta kontrol istasyonlarından üçü kaldırılıyor Yumurta ihracatını kontrol için ye- tanzim edilen nizamname Devlet nderilmiştir. Yeni nizam - ine nazaran büyük bir klik yoktur. Yalniz Bartın, Zile, Kilis yumurta köntrol istasyonları kal- dırılmaktadır. Adanada pamuk satışları Üç ay içinde Adanadan 11641 balya pa - muk ihraç edilmiştir. Bu pamuklar Türkiye- nin muhtelif şehirlerine gönderilmiştir. Ge- çen sene üç ay içinde ön beş bin altı yüz on sltı balya, evvelki söone de cn dokuz bin 37 balya pamuk ihraç edilmiştir. n Daha bu seno honüz Avrupaya pamuk ih- racı başlamamıştır. Bir teşrinlevyele kadar Adana ve Ceyhan fabrikalarında 4,320,000 Kilo Klâvland pamuğu çırçırlanmış ve gene bu Üç ay İçinde borsada 6,416,000 kilo Klav- lant pamuğu, 1,822,000 kilo da yerli pamuğu satılmıştır. Eylüldeki idhalât ve ihracatımız 'Tutulan İstatisliklere göre Eylül ayı için- de en çok İdhal edilen maddeler gunlardır: Pamuk mensucat, demir ve çelik eşya, ma - kineler, yün tpliği, matbaa küğıdı, ziraat Gletleri, benzin, petrol, makine yağı, mazut, boyâlar, tıbbi müstahzarat. Buna mukabil şu maddelerden fazla 1h - racalımız olmuştur: Koyun ve keçi, yaş de- riler, yün ye keçi kılı, buğday, çavdar,darı, İkuşyemi, arpa, kuru üzüm, incir, kabuksuz hem de caminin avlusunda... Ne traj komik! Ben mi kalmıştım Tanrı evinde gü- mâhımdan silkinecek? Ben mi İkalmış- tım sefil ruhuma Tanrıdan gufran di- leyecek? Hey avukat Adnan! Ben mi bu yalnız et ve kemikten varlığımı o buhurdana tütsü diye atacaktım? O 'Tanrı aşkına, içimde dedemden miras ürperişlerle, ben mi düşecektim o sec- deye?.. Düştüm, fakat tozlu taşlar i £Kaminin avluşunda dolaşan mpek.or- ri deri 1400.000 lira ile ikinci gelmektedir. (den biri gibi. Ne iflâs!. Ne sefalet!. T ağustos 1986. Gülsümle, Mahmure dün çok telâş-| landılardı. Çünkü eczanede ayıl idıktan | gonra, bir polisle bir dükkâncının ko - Bugü y ataktan çıkamıyorum. Hâlâ başımda bir dön - me var, Dün gece de uyuyamadım. Bil- Tmmem ki ciddi bir hastalığın eşiğinde |miyim? Gülsüm: —— Güneş çarpmış & ha şapkasız gezmeyin! Bense bana çarpan güneşin ne ol- duğunu biliyorum, Zavallı insanlık! “Mahmure dündenberi sık sık odama size, diyor, bir da- kalesat dddi d D aeliÜDdE İ SA Di yle bitkin bir halde dön-|ne Bu ay içinde bize en fazla mal fdhal eden arasında Almanya 4200000 li- e ile birinci, Amerika Birleşik memleket - itta da , Amerika Almanya 32400000 ilra ile 0000 Hira ile ikinel ve evcud ticaret an » ÜF sonunda — bitmiş- martın 31 inci Üzere altı ay müddet- leri, Istanbul Borsası kapanış fiatları 22 - 11 1937 Açılış 624 $0 0,8010 23.57 15.2185 4,708) 81.S1 546 Golız 14437 2.167$ 4215 12.65 19822 AM 4015 106.8054 34.5875 275 23.53 $ l*”l EbHAM Kapanıy 62400 Moskova Stokholm Anadalu g. © 60 peşin A Şin. K 60 vadeli Bomonti - Nektar Aslan çimento Möorken bankası İş Bankası 'Telefon İttihak ve Değir. Şark Değirmeni Terkos Kapamı 00.0) Mza 18595 Açlış 00,00 1465 1895 Türk borcu 1 peşin » I vadeli n vadel gelib «Nasılsınız?» diye sorüyor. Belli ki müteci Acaba anasına benden, benim dün sabahki sözlerimden bah - setmiş midir? Umarım ki etmemiştir. Ah, buna emin olabilsem, hiç bu kadar üzülmiyeceğim, Daha yüz defa bayıl- mağa, hattâ ölmeğe razıyım, yeter ki Gülsüm benim içimdeki bu yarayı gör- mesin. Ona bir nevi intikam zevki ver- mek istemem. Hem bü sözler Mahmure ile ikimiz arasında bir sır kalmalı. Bi- Jinmez ki, ihtimal bir gün, ilerde.. Ümid.. hâlâ ürnid.. fakat bu ümid de olmasa bilmem ki yaşayabilir miyim?, 8 ağustos 1936 Uykudan daha yeni kalktım. Bu ge- ce nasılsa uyumuşum. Sinirlerim dün- kü kadar yorgun değil.. acaba tehlikeyi atlattım mı? Yoksa llk heyecanda ge- ne bir baygınlık,.. Of, bunu düşünmek- ten bile korkuyorum, Bayılmak bir ne- vi ölüm.. bense yaşamak istiyorum. Ya- ak.. fakat nasıl? ne ümidle?.. Onu bana Mahmure bile söyliyemez. Onun- Ja karşılıklı iki müdhiş riyakâr kesil - lâ aramızda büyük, kü- oruz. Ben ona ekızim» diyorum, o beni hâlâ «beyelen- di» diye çağırıyor. Maamafih eskisi gi- bi «amca» demediği ne saaadet! İşte o- ina hiç tahammül edemezdim. (Arkası ver)