30 Ekim 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POS'.I'A Türkiye ikincisi Mülâyim Hindistan şampiyonunu 26 dakikada yendi Maçtan sonra Tekirdağlı ile Mülâyim bir münakaşadan sonra yarı Türkiye ikincisi Mülâyim pehlivanla Hindistan şampiyonu Faddal Muhammed arasındaki güreş dün Taksim stadyomun- da yapıldı. Havanın mütemadiyen şiddet- li yağmur tehlikesi ifşa etmesine rağmen üç binden fazla meraklı dedikodusu bir buçuk aydan fazla süren güreşi görmek zevkinden kendilerini mahrum bırakâ- Mamışlardı. Mülâyim - Hindli güreşinden - evvel mindere 937 yılı başaltı birincisi Hayati ile ayni yılın başaltı ikincisi Sındırgılı İbrahim pehlivanlar çıktılar. < Yarın için çok büyük ümidler vâ_de— den bu iki genç sevimli ve usta pehliva- nın mütemadi bir hızla hâreket içinde geçen güreşleri seyircilerin heyecanları- ni coşturdu. Netrede bütün tahminler hilâfına Sındırgilı İbrahim başaltı şam- Piyonunu 17 dakikada tuşla yendi. Sıra günün en mühim güreşine gelmiş- “ti. Meydana evvelâ koyu cam göbeği ren- | | “ginde kalın bir kumaşa bürünmüş oldü- ğu halde Hindistan şampiyonu çıktı. Yumruklarını sıkıp şehadet parmakları- nı açarak ve sağ ayağı ile iki elini havaya kaldırarak halkı, resimlerinde gördüğü- Müz milli usulile selâmladı. Onu Mülâ- yim pehlivan takib etti. Güreşin orta hakemliğini bermutad Cemal pehlivan üzerine almıştı. Yan ha- kemliklerinden birini Mazhar hoca, di- ğerini de Sami Kârayel yapıyorlardı. Gü- teşin evvelâ 20 şer dakikadan iki devre olacağı ilân edildi. Fakat seyircilerin şid- detli itirazlâari üzerine bu müddet bir sa- âte çıkarıldı. ' ' y j Tam saat 16,05 de başlıyan güreşin ilk dakikaları hemen bütün tGe d b Şi n güreşmeğe kara Mülâyimle Hindli bir arada iki rakibin birbirlerini denemelerile geç- ti. İlk hücumu Hindli yaptı. Belinden kavradığı Mülâyim pehlivanı yere yu- varladı, yalınız Mülâyimin —vücudünün yarısı minderden dışarıya düştüğü için hakem iki pehlivanı ortaya çekmek üze- re düdüğünü öttürdü. Fakat Hindli hiç oralı olmuyor, düdüğe, halkın feryadla- rma, hakemlerin ihtarlarına kulak as- miyor. DE L | Minder dışında güreşi bırakmış bulü- nan rakibinin Sirtihi yere getirmeğe ça- balıyordu. Neticede Hindlinin düdük ku- crübeli pehli- |mandasında güreşmi vanlar arasmdaki güreşlerde öldüğü âhğ anlaşıldı. ae ğ 6566 GA S * Hd d A Ankara lig maçları da haftaya başlıyor Harbiye takımı Ankara liginde yer aldı_. Çankaya ' klübü de Demirspor'a birleşti vi Liğ maçları nihayet önümüzdeki hafta içinde başlıyor. Burada ötedenberi Mev- beti nisbeten hafiflemiştir. Çünkü uz'n Zamandanberi bu iki takımın yaptığı | Maçlar ekseriya beraberlikle ııeticel_enır. Yahut Pek az farkla bir tarafın galibiye- tile sona ererdi. Lâkin üç dört hafta ev- vel Yabılan Ankara şampiyonası m:acm_ d_a Ankaragücünün Gençlerbirliğini 8-0 Tak © maçtan evvel hususi bir karşılaş- Mada gene ayni takımı 40 yenmes? bu Tekabeti kısmen olsun söndürmüştür. Vakıâ bugün Gençlerbirliği olanca kuvvetile lig maçlarına hazırlanıyor. Va- Zİyet böyle iken ortaya yeni bir mesele Çıktı. O da Çankaya ve Demirspor k.lüpj lerinin birleşmesidir. Bir hafta evvel 5e- ârtık; yalnız olarak faaliyet sahasında İlerliyenüyeceğinl buna da mali vaziyetin sebeb 'olduğunu görerek ve anlıyarak fşî aliyetini tatile karar vermişti. Lâkin ayni kongrede ortaya bazı fikirler atılmışt.ır. Bunlardan birisi de; diğer bir klüple bir- leşmek fikridir. Bu fikir kabul edilmiş Ve idare heyeti seçilmiş ve bu idare he- Yotine de başka klüple birleşmek husu- susda karar verebilmek için azami salâ- hiyet verilmiştir. İdare heyeti Demir- spor klübüne müracaat etmiştir. Bu tek- Nf memnuniyetle kabul edilmiştir. İki klüp idare heyeti temasa gelmiş, ne- ticede formanın sarı kırmızı, klüp ismi- nin Demir - Çankaya olmasına ve lig Maçlarına iki taraf oyuncularından kuru- lacak en kuvvetli bir takimla çıkılması- ha karar verilmiştir. Şu halde Ankara lig maçları bu sene bek hararatli alanalkiır Rir de bü liğde nülürse heyecanın gözle görülür. bır va- ziyğtte olacağını kestirmek güç olmasa gerektir. Demirspor ve Çankaya klüple- rinin birleşmesile bir arada toplanacak oyunculara şöyle bir bakış bu yeni takı- mın küvveti hakkında bize bir fikir ve- vebilir. İbrahim, Nihad, - Gazi, Orhan, Kâmil, Fuad, Fethi, Mustafa, Hilmi, Hay- rullah, Versan, Arif, Zekeriya, Nüri, K Şefik, İbrahim, Hüseyin, Hayati, İsmaii, Osman, Şevket gibi Ankaranın birinci şınıf oyuncularının bir arada topla.:ımaîn bu takimin kuvveti hakkında $arih bir kanaat verebilir: 4 Bu seneki Ankara ligi şu takımlardan teşekkül edecektir: Ankaragücü, Genç- lerbirliği, Demir - Çankaya, Harbiye, Muhafızgücü, Altınordu, Kırıkkgle, Gü- vençspor... Bütün bu klüplere lig maç- Jarı başında iyi ve şanslı oyunlar temen- ni ederim. Yazımı bitirmeden, Çhnka_va- nın teklîfini memnuniyetle kabul .ede' rek onların on bir senelik faaliyetini hi- çe inmekten kısmen kurtarmış olan De- | mirspor idare heyetinin yerinde düşün- rmesini takdirle karşılarım. Selim Tezcan Galâtasaraylılar Bursada — Merinosspora 9 gol attılar Bursa, 29 (Telefonla) — Merinosspor- lar Galatasaray takımı büğün Bursada karşılaştılar. Galatasaray — birinci haf- taymda sıfıra karşı 3 le galib. İkinci haftaymda Merinossporlülar Ga- latasaraya bir gol atmışlardır. Galatasa- raylılar bu haftaymda altı gol daha atarak 9 gol ile Merinossporu yenmiştir. Merinosspor takımı iki aylık genç bir tokundır. Bu netice tabil bir suratta kar- v verdiler hata işlediği zaman oyun düdükle değil, zille durdurulurmuş. Hindliye burada zil bulunmadığı izah ve düdüğe itaat etmesi ihtar olundu. Ye- niden başlıyan güreşin onuncu dakika- sından itikaren rakibini yere yuvarlayıp kat'i hâkimiyeti eline alan Mülâyim peh- HBvan gene bütün tahminler hilâfına ko- ca Hindliyi güreşin 26 ncı dakikasında 110 saniye süren mükemmel bir tuşla yen- di ve uzun alkışlara hak kazandı. Tekirdağlı - Mülâyim Güreşten sonra stadyom binasının ida- re odasında Mülâyim pehlivanla Tekir- dağlı Hüseyin arasında- bir münakaşa çıktı. Tekiraağlı Hüseyin Hindliyi Mülâ- yimden daha az zamanda yeneceğini süy- İlüyor, Mülâyim ise bilâkis Hindlinin Te- kirdağlıya galib gelebileceğini iddia edi- yordu. Lâtife şeklinde başlıyan bu iddi- alar gittikçe şiddetlendi ve Mülâyim peh- livan eski hesabları açarak kendisinin dığını ileri sürdü. Buna hicdetlenen Tekirdağlı hemen şimdi burada güreşelim diyerek Mülâyi- min üzerine yürüdü. Orada bulunanların müdahaleleri olmasaydı, , âki pehlivan müthiş bir güreşe, hattâ kavgaya tutu- şacaklardı. Hepimizin - tavassutumuzla havası sakinleşen bu münakaşa hiç bek- lenmedik bir kararla neticelendi. Eğer bu.karar değişmezse yarın iki pehlivan stadyomda güreşeceklerdir ve eğer Mülâyim pehlivan galib gelirse Te- kirdağlı şampiyonluğunu kaybedecektir. Tekirdağlı kazanırsa kendisine Mülâyim 300 Jira verecek ve yaptığı güreşe hiçbir 'maddi karşılık- beklemiyecek. Macar takımı Geldi ve akşam Ankaraya gitti Memleketimizde iki müsabaka yapa- caka olan Macaristanın Peşte muhteliti dün sabah İstanbula geldi. Merkezi Avrupa kupası maçı finalini kazanmış olan Macar futbol takımları kazandıkları bu yüksek zaferden sonra muhtelif şehirlere turneye çıkmâları ve silesile İstanbula gelen takımın kafile reisi Dr. Ditz kendisi ile görüşen bir ar- kadaşımıza şunları söylemiştir: — Tuhaf bir tesadüf takımlarımız avni günde Avrupanın muhtelif şehirlerinde maçlar yapmaktadırlar. Nitekim B milli takımımız birkaç gün evvel Romanyada iki mühim maç yaptı. H Üstüste gelen bu oyunlardan &onra bu- râya bir hâyli yorgun gâdik.. Bizi maç- tan ziyade seyahat yordu. Bir gün İistira- hat edebilsek takım en kuvvetli şeklini kolayca elde edebilecektir, Bugün aranızda gördüğünüz takım Ma- saristan B milli takımıdır. Bükreşte ilk maçı Romanya B. milli takımile yaptık ve 8-0 kazandık. İkinci maçı cenubi Ro- manya takımile yaptık ve 2-1 bu maçı da kazandık. Takımda en çok Febus klübünden n- yuncu vardır: Ben ötedenberi en sağlam bir takımı takviye etmek taraftarıyım, Bügün Türkiyeye geölen takımda Ma- caristan A takımından dört oyuncu var- dır, Takımda on dört oyuncu ve iki antre- nör vardır. Turnede çok yorgun düşen İki oyuncuyu da İstanbu_]da bırakıyoruz. Onlar, pazar günü İstanbul takımına karşı oynıyacaklardır.» Peşte muhteliti dün akşamki ekspres- le Ankaraya hareket etmiştir. Takım bu- gün ilk maçını Ankara muhtelitile yapa- caktır. Macar takımı maçtan sonra İstanbula hareket edecek ve yarın İstanbül muh- Tekirdağlıva haksız yere mağlüb sayıl-| Sayi Kadın gözile Avrupı Pariste çalışan kadınla Bugün size Pariste çalışan kadınlardan |dın» kelimelerini yazar yazmaz bir sa - niye durup düşündüm, Çünkü bunlar o kadar çoktur ki bugün «çalışmıyan ka- dın» adedi çalışandan daha azdır dersek mübalâğa etmiş olmayız sanırım. Filhakika, bazı sabahlar erkenden ote- geçen kadın adedini görünce şaşmaktan kendimi alamadım. Zannedersiniz ki hü- tün Paris kadınları, sabah saat sekizle dokuz arasında sokaklara uğrryor. Ço - cuk denecek bir yaştan başlıyarak ihti- yar kadınlara kadar herkes çalışmağa Bi- diyor: Kimisi mağazalara, kimisi fabri - kalara, bazılafı atölyelere, bir çokları da resmi ve hususi yazıhanelere... Çalışan kadınlardan bir kaç tanesile |görüşmek istediğimi Paristeki dostlarıma | ve yeni tanıştığım ahbaplara söylemiş - tim. Beni yazıhanelerine davet ettiler, Ben de fırsatı kaçırmıyarak gittim. * Küçük bir asansör beni büyük bir bi- nanın beşinci katına çıkardı. Söl tarai: : taki kapının zilini çaldım, Uzun boyiu, 'zayıf, çok zarif bir genç kız kapıyi açtı. (ismimi verdim, gülerek elini uzattı: — Buyurunuz efendim. Odacıyı bir ,iş için dışarıya göndermiştim. Kapıyı kendim açmağa mecbur kaldım. | Geniş bir büroya girdik. .Tam ortada ' van yana ik! masa... Birisinin üstünde bir çok kâğıdlar, dosyalar ve çok düğmeli bir rtelefon.. Ötekisinde bir yazı makinesi. Madmazel Jaklin hem makinede bir. 'cetvel yazıyor, hem de benimle konuşu- yor. Üstünde çok sade, lâciverd yünlü bır elbise var. Göğsünde beyaz bir jaba. Gözlerim bilâihtiyar bu zarif jaboya git- ti ve başka suâllerden evvel bunu soör - dum: sual sormama müsaade edin. Bu güzel jaboyü nereden aldıniz? Gülümsedi.. gözleri ışıl ışıl yandı. — Kendim yaptım. Büyük bir moda mağazasının camekânında görmüş'üm. Hemen örneğini çizdim ve bir pazar günü oturup diktim, Bir fantezi için yüz frank verir miyim? — Elbiseyi de kendiniz mi yaptınız? — Hayır, ne münasebet... Vaktim var mı sanıyorsunuz? Burada işim o kadar çok ki... — Akşam saat kaça kadar çalışıyor - sunuz? — Sözde altıya kadar, fakat patronun keyfine tâbidir. Bazan dışarıdan telefon eder, geç geleceğim beni bekleyiniz der, bilmecburiye çok geç saate kadar onu beklerim. z — Çalışmaktan memnun musunuz madmazel? Çok açık manalı 'gözleri yüzüme di - kildi ve kat'i bir sesle söyledi: — Hayır, memnun değilim; param oisa evimde oturup ev işlerile meşgul olma - yı, dikiş dikmeyi tercih ederdim. Fakat hayatımı kazanmağa mecbur olduğum için iş bulduğuma ve çalışabildiğime çok müteşekkirim. Aksi takdirde çok müşkül bir vaziyette kalırdım; çünkü ailem ka- labalıktır, babam ve iki erkek kardeşim |hepimizin ihtiyaçlarımıza karşı düra - mazlar. — Demek kalabalık bir ailenin kızısınız madınazel, Güldü... Çok neş'eli, çok gevrek bir kahkaha ile güldü. — Tam on kardeşiz. Öyle ki, birbirimi- zin isimlerimizi unutmamız tehlikesine karşı babam bize bir numara sırası ver- di. Benim numaram ikidir; benden son- ra daha sekiz numara vardır. — Paranız olsa çalışmazdınız öyle mi Madmazel Jeklin? — Şüphesiz... Ben kadın olmayı ter - cih ederim ve fikrimce dışarıda çalış - mak erkeklerin işidir. Hepsi erkek olan patronların kahrını çekmek kolay mı? Evlerinde karılarına kızarlar, bizim bu - radaki hayatımız cehenneme döner, sev- gilileri randevuya gelmez, kabahat bi - zimmiş gibi ufak bir yanlış yapsak kı - sılanmıstır. yametleri koparırlar. En iyisi evinde ©- bahsetmek istiyorum. Fakat «çalışan ka-| lin balkonuna çıktığım vakit, sokaktan | Çalışan kadın o kadar çokki, çalışmıyanların a« daha azdır dersek mübalâğa etmiş olmayız Yazan: Muazzez Tahsin Berkand İ — 19 — — Evlenmek istemiyor musunuz mazel? — İstemez olur muyum? Fakat o talih nerede? Şimdiki erkeklerir zançları azaldığı için zengin kızlar — Bir yabancı sifatile size teklifsiz bir | yorlar. Bizim gibileri de eğlence | olarak almak istiyorlar, fakat , yok! Bu çok neş'eli genç kızla konuşi telefon durmadan çalıyor ve o her sında yerinden kalkarak şakrak cevab veriyor, bir düğmeye, bir ba bva, bir üçüncüsüne basıyordu. İşiniz çok madmazel, müsaade seniz ben gideyim. — Tatlı tatli konüşuyorduk... 3 bana soracak başka süaliniz yok mı — Bir tane var amma, fazla teklil yapmaktan korkuyorum... Bana, yı nede çalışan bir bayanin aşağı yuk: kadar maaş aldığını söyler misiniz? Mühim bir mesele halledecekmiş baş parmağını ağzına götürdü ve denbire durgunlaşan bir sesle cevab di: .— Alelâde daktilögraflar bin 1 (50-60 lira) alırlar, fakat iyi tahsil müş ve büronun kâtibliğini görenle kin - üç bin frank ta kazanırlar. * Bir başka yazıhanedeyim. — Karş 50-55 yaşlarında bir madam var. Tü yede iken tanıdığım eski dostum biz birimize takdim ettikten sonra ona: — İstediğiniz kadar konuşabilirs Benim işira var, gidiyorum, geç gel ğim... dedi. | Başbaşa kalınca, gülümsiyerek yüz ze baktık. — Size bir kaç sual sormak istiye madam. ' — Buyurunuz efendim, — Kadıniarın çalışmasına taraftar sınız? Yüksek bilgili olduğunu öğrend Madam Viyon derin derin düşündü sonra cevah verdi: — Kadınların çalışması... Bugünün yük derdi... Belki bir çok ikimseler kadının evinden dışarı çıkmamasına raftardır. Fakat ben bu meseleyi bi türlü görüyorum; bence kadının ha şöyle tanzim edilmelidir: Nasıl olsa bugün erkeğin kazancı g dığı ve azalmamış olsa da kadının ki hayatına ve kazancına hâkim olması bakımdan müreccah olduğu için, ta silini bitiren genç kızın, tıpkı bir er gibi, fakat bittabi bazı meslekler n tesna olmak şartile, hayata atılması zım gelir. Ancak, kadının hayattaki başlıca 1 zevcelik ve analık olduğunu unutmar Jâzımdır. — Sizce evli bir kadının çalışması m zurlu mudur? — Tabit... Ayni zamanda iki müuhi şeyi, mükemmel bir surette başarn imkânsızdır. Yani bir kadın hem evir hem de dışarıda tam manasile çalığ maz. Bunlardan bir tanesi ve hiç şüphı evdeki iş aksıyacaktır ki bunun âkıt feci olur. — O halde ne yapmalı? — Fakir kadınlardan bahsetmi yeci ğim; onlar ekmek parasını — kazanmı mecburdurlar ve çocuklarını cemiyet kıyor; fakat orta halli bir kadın, çoci nlduktan snnra dicamdati 0004

Bu sayıdan diğer sayfalar: