21 Ekim 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

21 Ekim 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| Böy lece bir. çeye bi dgeîı" Vaziyetta R *Bişiklik yoktu. lîu bir şey ol- ve, M tırmalayı- ,; ö> Tüüdhiş bir ş"r“ğ-hzı BESSİZ. Sek sür'atile p[;'dm'i atıl- e ÇN Sadul. POsmaz « SETkomise bi yi da benim gi- be Mşlardı, *'Yad ikinci kat- ,_'îî'm'ıü. Bir el. l;nı © — elektrik Miza , öbür el- e tabancalar, ikinci kata çıkan ar.e"l.l h_üc“m ettik. Rıdvan Sadu_l— ihtiyatı elden bırakmıştı. Biz taklid ettik. İ katta gördüğümüz manzara İsh ya dCıklı ve feci idi. Ridvan Sadül- biz gö Ealik koridorda ayağına takılan baları 4€ ile kösteklendi. Elektrik lâm- Thal bu cismin üzerine çevril- n z İne Hil’ '*Imr,_ı:y ik Gülter, kan içinde yerde ya- di S yan Sadullah bağırdı: j svı',_m"_m bey, elektriği yak! ç | lüîîı:l:rmş" elektrik düğmesini müş- d"“în ldu ve çevirdi. Koridor ay- VA | Pnaia,î hi kızcağız can çekişiyordu. Ser- Si < 7 Polis memurunun nöbet bekle- büçun, “leye bakan odalardan birine knmmedqu tabancasının kabzasile tağı üağıw"m"dan birini kırdı ve a- Mcm“l' efendi, dikkat! Kapıdan [h,'h:î:ş!peua-rvlerden atlıyacak V B he î: sîdullah yaralı Gülteçin Ü- n üS;f.ımlşu Bıçak darbesi tam kal- 'Üne inmişti. Bütün göğsü kan - Sön nefesini vermek üzere şey fdu. Dudakları kıpırdıyordu. tdvan gü Söyliyecekti? Bunu gören Sözina Sadullah kulağını genç kadının '“r:n: î';.k:]nî,"dı' Ben de heyecanla Ü- 9 aA yumruğumu gayri ih" Ün, N GA küvvetimle dizime indir- ha Süyt Olur, bir hece, bir tek hece da- Yacak “*Seydi... O zaman mesele kalnlı- d:“'Ğur; Mavi gözlüklü adamın kim Ol- tik şErenecektik. SYağa yçlDid yoktu. Ridvan Sadüllah Teçkti. Ben de doğruldum. Tüyopgu 'eT ayakta şaşkın şaşkın ba- SOrdu, Ndwn Sadullah bağırdı: hud gçüklar, dikkat! Herifin burada, Gülgeüdcü katta olduğu muhakkak. Ürmp İN çığlığı Letafet kalfayı uyan” &ğ ha Becelik kıyaleti ile merdiven d& henüi> #iyordu. Gülterin ölümünden d, aberdar olmadığı anlaşılıyor- Ridiya xldğ“" Sadullah bağırdı: O gulları çıkan oldu mu? < pifir efendim. leyiniz MAA, odanıza dönünüz ve bek- Yi Üdü xrâî'"'sm dönerek ilâve etti: Bekla, ŞOan bey, sen merdiven başında İıı;“n’. B'_l odaları aramıya başlıyalım. Ve :'ul dikkat! Herifin ne kadar çevik &T_*"—'EIIH olduğunu biliyoruz. Taba Koömiser merdiven başına geçti. hç Cası elinde beklemeğe başladı. “ACİ kat birbirine geçilir iki büyük Hariçten görünen P' Betirmişti. Kadın şaşkın şaşkın Y » misafirler için ayrılan iki Iy“î:; î(ğas“sıddc odasıçoîarak kulla- y ığı :ml':ışı;arı küçük bir oda_ ile iki jerden tavana kadar yü ablarla kaplı büy ir de abdesthane ve nıld duvarı t camekânlı dol. salondan ibar etti. B hamam yardı. Ortada kalan ve_pençe:c, leri bahçe kapısının bulunduğu _c-.heıe nazır olan salonun kp.ıaıîılmnd:'gı an- laşılıyordu. İçinde bir köşeye konul- muş olan bir sedirle bir masadan ı'ga_-- ku eşya namına bir şey yoktu. Karido- ra bakan kapısı çıkarılmış, bu s'_zrcıle salondan ziyade bir sofaya benzetilmiş- ti. Camlı dolablar da bomboştu. Bir ellerimizde elektrik . encerelerin yalnız bir tanesi karanlıkta kalmıştı lâmbaları: | di. Rıdvan Sadullah ile odaları birer birer dolaşmıya başladık. Her odaya Birişi- mizde evvelâ elektriği yakıyor, sonra kapısını kapıyarak aramıya başlıyor- duk. lablar, karyola a içleri.. sa aradığımız b ğil de bir köpek yavrusu imiş gibi en ufak bir deliğe dahi bakıyorduk. Çiıldır- mak işden bile değildi. Bu herif duman olup uçmamıştı ya... İkinci kattan bi- rinci kata inmesine mantıkan imkân yoktu. Ya bulunduğumuz katta idi, ya- hud da üçüncü kata kaçmıştı. Bu tak- dirde Letafet kalfa yalan söylüyordu. Her halde henüz ümid kesilmiş değil- (Arkası var) İstanbul Beşinci İcra Memurluğun- RA D YOL l N Dııyukadndı Nizam soknğımlı"l? num aralı evde mutasarrıfan mukim iken ha- len kametgâhı meçi Olga Çauşi'ye: i y îı Federal sigorta şirketine — 27624, 27625, 27626, 21627._27628 ve Zîb“ı.! No. lı Tattı adet sigorta poliçeleri bedeli ile 1983 ve 1934 seneleri primlerinder bakiye 350 uruş borcunuzdan dolayı berayi »derilen ödeme emrinin Yuna- nistana gin.ğinizden bılâıebli._; _sdıî edil- mesi üzerine merci hâkimliğince ılânen vebligat ifasına karar verilmiştir. Tarihi pandan itibaren B0 gün zarfında .bun:u ;idenırniz. barcun tamamına Veya bir kış- 'a bu takibe bir itirazınız vır_sı gene bu otuz gün içinde şifahen va)'a is- tida e dairemizin N7/HG_6 No.l1 dnsyı_— sına bildirmeniz ve T4ncü madde muci- bince mal beya mda bulunmanız, bulıır_ı- mazsanız hapis He tazyik olunacağınız ve hakikate mu: z hapis ile cezalandırılacağınız ve borç ö- genmediği takdirde cebri icraya devarîı edileceği ödeme emri yerine kaim 'olmak ânen tebliğ olunur. (986) hul Dimitri Çauşi ve Hira 7 &i tebliğ gör mına Vveyi üzere li ESKİŞ$EHİ DE Ses - lşık Kitap Evi fik, Orta Liso m eklep Kitaplarının Satış Merkezidir. Ğ Baş, diş, İsim ve markaya halif beyanda bulunursanız İ rınızı derhal keser. lcabı dikkat! Taklitlerinden sakınınız. Dişlere hayat verir ANCAK Her sabah, öğle ve akşam, her yemekten sonra mutlaka fırçala- mak şarttır. Bu usulü şaşma- dan, muntazam bir metodla ta- kip edenlerin dişleri mikrop- lardan, hastalıklardan muhafa- za edilmiş olur, paslanmaktan ve çürümekten kurtulur. Her za- man temiz, parlak ve güzel ola- rak kalır. Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra günde 3 defa RiPiN nezle, grip;, romatizma ve bütün ağrıla- nda günde üç kaşe alınabilir. üylia Gd Topçubaş ile Okçubaşı... Yazan: Kadircan Kaflı Okun ucuna bir fitil bağladı, ateşledi ve yayını bütün kuvvetile gerdi Behram Paşa Hub kalesinin dimdik bir kayalık Üzerindeki mazgallarını uzun u- zun gözden geçirdi. Başını salladı ve so- lunda duran palabıyıklı, iriyarı, büyük kavuklu bir adama döndü: — Buna ne kılıç, ne balta, ne de topuz işler. Sağında duran ince uzun boylu, parlak pakışlı, sarkık bıyıklı okçubaşıya baka - rak devam etti: — Topçubaşının güllelerine © kadar güvencim yokken senin okların elbet söylenmiye değmez. Okçubaşı Rüstem ağa: — Belli olmaz! Der gibi gülümsedi. 'Topçubaşı Ahmet ağanın kabarık dir- sekleri biraz daha belinden uzaklaşmış- t Behram Paşa onun sartını okşadi ve sözlerini bitirdi: — Fakat umarım ki gene ustalığını gös- terecek; az zamanda bu baykuş yuvasın- da gedikler açacaksın! — Bunu ben yapamazsam başka kimse yapamaz. — Göreyim seni... Ahmetle Rüstem, birbirlerini çeke - mezlerdi. Paşa ise her ikisinin de değeri- ni bilir; hoş tutardı. Ahmet ağa, okçubaşıyı bir defa daha Venarda bırakmak ve kendisini sivrilt - mek İçin fırsat yakalamıştı. Kurnaz Rüstem altta kalmadı: — Elbet biz de boş durmayız. Arının iğnesi küçüktür, lâkin nice yiğitleri kıv- randırır. Atlarını sürerek kalenin başka bir ta- rafına gidiyorlardı ve son sözler bu yüz. den duyulmamıştı. Bununla beraber top- çubâüşman okçubaşıya doğru bir an dö » nen gözlerinde bir karlalın uyuz serçeye alan bakışları vardı. 4 Rüstem için için kızdı: — Alacağın olsun!.. * 'Toplar sıralanmıştı. Barut torbaları namlulara atılıyor, sı- kıştırılıyor, sonra 5-10 kiloluk taş gülle - ler de barutun önüne sürülüyordu. Fitiller yerleştirilip tutuşturulunca or- talığı bir duman kaplıyor; güllenin' yük- sek kale duvarlarına çarpmasından çıkan tok ses top gürültüleri arasında kaybolu- yordu. Kale duvarlarında hiç bir yıkık ve de- lik olmuyordu. O zaman mazgalların üstündeki beyaz harmaniyeli, mızraklı, kılıçlı Arapların hepsi birden bir çakal sürüsü gibi bağıra- rak alay ediyorlardı. O anda yüzlerce ok birden mazgallara doğru uçuyor; bir kaç adam tepeden aşa- ğıya çığlıklar içinde yuvarlanıyordu, Okçubaşının alaycı sesi duyuluyordi — Nasıl; topçubaşı ile alay eder misi niz? | Araplar mazgallarda görünmez oldu -! lar. Faukat Ahmet ağanın canı sikiliyor - du. Çünkü Rüstem ağanın alayı elbet A- raplarınkinden daha ağırdı. | Okçubaşmın kendisinden «daha çok iş| görebilmesi de, kızgınlığını son derece- | ye vardırıyordu. | ©O gece karanlıkta yarı çıplak bir ada- mı Behram Paşanın önüne getirdiler, Bu, kaleden kaçmıştı. (İmamoğlu) nun ken- disine işkence yaptığını söylüyordu. Şüp- belendiler; fakat o bu şüphenin yersiz ol- duğunu isbat etmek istedi: — Size bir yer göstereyim. Kalenin ba- rut deposu oradadır. Eğer toplarınızla 0« rayı döverseniz patlar ve size ateş ede « mezler. Erkenden onun gösterdiğ 'Tepede minimini bir de pe! Topçubaşı: — Bundan kolay ne var? Duvar zorlu değildir. Çabuk yıkarım. Delikten içeriyı yağlı ve yanmış paçavralar da atarım Dedi. — Hemen işe başla! Bütün gün uğraştı. Fakat bir tür rini yapamadı. Behram Paşa lanıyordu. Okçubaşı Rüstem ilerledi: — Bir de ben deneyim. yere gittiler, Ne yapabilirdi? Okun ucuna bir fitil bağladı. ve yayını bütün kuvvetile gererek Ok boşlukta belli belirsiz bir duman bi- rakarak yükseldi, yükseldi ve dos barut deposunun küçük deli daldı. Topçubaşının yüzündeki sevinç, sanki okçubaşının lanmıştı. Bir dakika sonra korkun oldu. 'Taş, toprak, kireç, kalaslarla insan göv- deleri ve parçaları havaya uçtu. İçeri girmek içim yol açiılmadı amma içerideki barutsuz kalmışlardı. Behram Paşa topçubaşıya bakarak du- dak büktü ve baş salladı. Okçubaşı Rüs- tem ağaya ise candan gülümsiyerek yak- laştı; sırtındaki kaftanı ve belindeki mü. cevheri kendi elile giydirip kuşandırdı. Sonra yeniden Ahmet ağaya döndü: — Ya eski ustalığın kalmamış, yahut ta candan hizmet etmiyorsun. İki güne kadar duvuarlarda bir gedik açama: topçubaşı değilsin! Ahmet ağa kızdı: — Kale sağlam ve gülleler küçükse benim suçüm ne? Eğer düşmanın benim gibi usta topçuları olsa, siz burada du- rabilir de kaleyi dövebilir miydiniz? Behram Paşa bu sözleri pek - ma buüldu. Fakat kendisi: söylemeden uzaklaştı O gece sabaha kârşı yeniden top ateşi hazırlıkları yapılacağı sırada Ahmet ağa görünmedi. Çadırına girldiler. Orada da yoktu. Bir kâğıt buldular. Bunda” şöyle yazıyordu: — Mademki beni siz beğenmiyorsunuz, elbet (İmamoğlu) beğenir. Güllelerim başınıza yağınca aklınız da başınıza ge- lir. Behram Paşa yerinde duramıyor; elin- deki mücevherli hançerin sapını sımsıkı tutarak derin derin düşünüyordu. Rüstem ağa yanına yaklaştı: — Devletlüm, niçin tasa edersiz? Top- çubaşı gitti ise topçularla toplar .bizdedir. Hem elbet anın cezasın veririz. Bu sözler üzerine paşa başını kaldır « mış ve merakla sormuştu: — Nasıl? — Şeyh Hammad, (İmamoğlu) nun es- san İki dostudur. Bir mektupla ve gizli ola » rak haber verir ki topçubaşının kaleye gidişi ona değil, bize hizmet içindir. Gece kalenin etrafında ve içinde tek tük meş'aleler yanıyordu. Rüstem ağa mektubu bir okun ucuna (Lütfen sayfayı çeviriniz)

Bu sayıdan diğer sayfalar: