| Böy lece bir. çeye bi dgeîı" Vaziyetta R *Bişiklik yoktu. lîu bir şey ol- ve, M tırmalayı- ,; ö> Tüüdhiş bir ş"r“ğ-hzı BESSİZ. Sek sür'atile p[;'dm'i atıl- e ÇN Sadul. POsmaz « SETkomise bi yi da benim gi- be Mşlardı, *'Yad ikinci kat- ,_'îî'm'ıü. Bir el. l;nı © — elektrik Miza , öbür el- e tabancalar, ikinci kata çıkan ar.e"l.l h_üc“m ettik. Rıdvan Sadu_l— ihtiyatı elden bırakmıştı. Biz taklid ettik. İ katta gördüğümüz manzara İsh ya dCıklı ve feci idi. Ridvan Sadül- biz gö Ealik koridorda ayağına takılan baları 4€ ile kösteklendi. Elektrik lâm- Thal bu cismin üzerine çevril- n z İne Hil’ '*Imr,_ı:y ik Gülter, kan içinde yerde ya- di S yan Sadullah bağırdı: j svı',_m"_m bey, elektriği yak! ç | lüîîı:l:rmş" elektrik düğmesini müş- d"“în ldu ve çevirdi. Koridor ay- VA | Pnaia,î hi kızcağız can çekişiyordu. Ser- Si < 7 Polis memurunun nöbet bekle- büçun, “leye bakan odalardan birine knmmedqu tabancasının kabzasile tağı üağıw"m"dan birini kırdı ve a- Mcm“l' efendi, dikkat! Kapıdan [h,'h:î:ş!peua-rvlerden atlıyacak V B he î: sîdullah yaralı Gülteçin Ü- n üS;f.ımlşu Bıçak darbesi tam kal- 'Üne inmişti. Bütün göğsü kan - Sön nefesini vermek üzere şey fdu. Dudakları kıpırdıyordu. tdvan gü Söyliyecekti? Bunu gören Sözina Sadullah kulağını genç kadının '“r:n: î';.k:]nî,"dı' Ben de heyecanla Ü- 9 aA yumruğumu gayri ih" Ün, N GA küvvetimle dizime indir- ha Süyt Olur, bir hece, bir tek hece da- Yacak “*Seydi... O zaman mesele kalnlı- d:“'Ğur; Mavi gözlüklü adamın kim Ol- tik şErenecektik. SYağa yçlDid yoktu. Ridvan Sadüllah Teçkti. Ben de doğruldum. Tüyopgu 'eT ayakta şaşkın şaşkın ba- SOrdu, Ndwn Sadullah bağırdı: hud gçüklar, dikkat! Herifin burada, Gülgeüdcü katta olduğu muhakkak. Ürmp İN çığlığı Letafet kalfayı uyan” &ğ ha Becelik kıyaleti ile merdiven d& henüi> #iyordu. Gülterin ölümünden d, aberdar olmadığı anlaşılıyor- Ridiya xldğ“" Sadullah bağırdı: O gulları çıkan oldu mu? < pifir efendim. leyiniz MAA, odanıza dönünüz ve bek- Yi Üdü xrâî'"'sm dönerek ilâve etti: Bekla, ŞOan bey, sen merdiven başında İıı;“n’. B'_l odaları aramıya başlıyalım. Ve :'ul dikkat! Herifin ne kadar çevik &T_*"—'EIIH olduğunu biliyoruz. Taba Koömiser merdiven başına geçti. hç Cası elinde beklemeğe başladı. “ACİ kat birbirine geçilir iki büyük Hariçten görünen P' Betirmişti. Kadın şaşkın şaşkın Y » misafirler için ayrılan iki Iy“î:; î(ğas“sıddc odasıçoîarak kulla- y ığı :ml':ışı;arı küçük bir oda_ ile iki jerden tavana kadar yü ablarla kaplı büy ir de abdesthane ve nıld duvarı t camekânlı dol. salondan ibar etti. B hamam yardı. Ortada kalan ve_pençe:c, leri bahçe kapısının bulunduğu _c-.heıe nazır olan salonun kp.ıaıîılmnd:'gı an- laşılıyordu. İçinde bir köşeye konul- muş olan bir sedirle bir masadan ı'ga_-- ku eşya namına bir şey yoktu. Karido- ra bakan kapısı çıkarılmış, bu s'_zrcıle salondan ziyade bir sofaya benzetilmiş- ti. Camlı dolablar da bomboştu. Bir ellerimizde elektrik . encerelerin yalnız bir tanesi karanlıkta kalmıştı lâmbaları: | di. Rıdvan Sadullah ile odaları birer birer dolaşmıya başladık. Her odaya Birişi- mizde evvelâ elektriği yakıyor, sonra kapısını kapıyarak aramıya başlıyor- duk. lablar, karyola a içleri.. sa aradığımız b ğil de bir köpek yavrusu imiş gibi en ufak bir deliğe dahi bakıyorduk. Çiıldır- mak işden bile değildi. Bu herif duman olup uçmamıştı ya... İkinci kattan bi- rinci kata inmesine mantıkan imkân yoktu. Ya bulunduğumuz katta idi, ya- hud da üçüncü kata kaçmıştı. Bu tak- dirde Letafet kalfa yalan söylüyordu. Her halde henüz ümid kesilmiş değil- (Arkası var) İstanbul Beşinci İcra Memurluğun- RA D YOL l N Dııyukadndı Nizam soknğımlı"l? num aralı evde mutasarrıfan mukim iken ha- len kametgâhı meçi Olga Çauşi'ye: i y îı Federal sigorta şirketine — 27624, 27625, 27626, 21627._27628 ve Zîb“ı.! No. lı Tattı adet sigorta poliçeleri bedeli ile 1983 ve 1934 seneleri primlerinder bakiye 350 uruş borcunuzdan dolayı berayi »derilen ödeme emrinin Yuna- nistana gin.ğinizden bılâıebli._; _sdıî edil- mesi üzerine merci hâkimliğince ılânen vebligat ifasına karar verilmiştir. Tarihi pandan itibaren B0 gün zarfında .bun:u ;idenırniz. barcun tamamına Veya bir kış- 'a bu takibe bir itirazınız vır_sı gene bu otuz gün içinde şifahen va)'a is- tida e dairemizin N7/HG_6 No.l1 dnsyı_— sına bildirmeniz ve T4ncü madde muci- bince mal beya mda bulunmanız, bulıır_ı- mazsanız hapis He tazyik olunacağınız ve hakikate mu: z hapis ile cezalandırılacağınız ve borç ö- genmediği takdirde cebri icraya devarîı edileceği ödeme emri yerine kaim 'olmak ânen tebliğ olunur. (986) hul Dimitri Çauşi ve Hira 7 &i tebliğ gör mına Vveyi üzere li ESKİŞ$EHİ DE Ses - lşık Kitap Evi fik, Orta Liso m eklep Kitaplarının Satış Merkezidir. Ğ Baş, diş, İsim ve markaya halif beyanda bulunursanız İ rınızı derhal keser. lcabı dikkat! Taklitlerinden sakınınız. Dişlere hayat verir ANCAK Her sabah, öğle ve akşam, her yemekten sonra mutlaka fırçala- mak şarttır. Bu usulü şaşma- dan, muntazam bir metodla ta- kip edenlerin dişleri mikrop- lardan, hastalıklardan muhafa- za edilmiş olur, paslanmaktan ve çürümekten kurtulur. Her za- man temiz, parlak ve güzel ola- rak kalır. Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra günde 3 defa RiPiN nezle, grip;, romatizma ve bütün ağrıla- nda günde üç kaşe alınabilir. üylia Gd Topçubaş ile Okçubaşı... Yazan: Kadircan Kaflı Okun ucuna bir fitil bağladı, ateşledi ve yayını bütün kuvvetile gerdi Behram Paşa Hub kalesinin dimdik bir kayalık Üzerindeki mazgallarını uzun u- zun gözden geçirdi. Başını salladı ve so- lunda duran palabıyıklı, iriyarı, büyük kavuklu bir adama döndü: — Buna ne kılıç, ne balta, ne de topuz işler. Sağında duran ince uzun boylu, parlak pakışlı, sarkık bıyıklı okçubaşıya baka - rak devam etti: — Topçubaşının güllelerine © kadar güvencim yokken senin okların elbet söylenmiye değmez. Okçubaşı Rüstem ağa: — Belli olmaz! Der gibi gülümsedi. 'Topçubaşı Ahmet ağanın kabarık dir- sekleri biraz daha belinden uzaklaşmış- t Behram Paşa onun sartını okşadi ve sözlerini bitirdi: — Fakat umarım ki gene ustalığını gös- terecek; az zamanda bu baykuş yuvasın- da gedikler açacaksın! — Bunu ben yapamazsam başka kimse yapamaz. — Göreyim seni... Ahmetle Rüstem, birbirlerini çeke - mezlerdi. Paşa ise her ikisinin de değeri- ni bilir; hoş tutardı. Ahmet ağa, okçubaşıyı bir defa daha Venarda bırakmak ve kendisini sivrilt - mek İçin fırsat yakalamıştı. Kurnaz Rüstem altta kalmadı: — Elbet biz de boş durmayız. Arının iğnesi küçüktür, lâkin nice yiğitleri kıv- randırır. Atlarını sürerek kalenin başka bir ta- rafına gidiyorlardı ve son sözler bu yüz. den duyulmamıştı. Bununla beraber top- çubâüşman okçubaşıya doğru bir an dö » nen gözlerinde bir karlalın uyuz serçeye alan bakışları vardı. 4 Rüstem için için kızdı: — Alacağın olsun!.. * 'Toplar sıralanmıştı. Barut torbaları namlulara atılıyor, sı- kıştırılıyor, sonra 5-10 kiloluk taş gülle - ler de barutun önüne sürülüyordu. Fitiller yerleştirilip tutuşturulunca or- talığı bir duman kaplıyor; güllenin' yük- sek kale duvarlarına çarpmasından çıkan tok ses top gürültüleri arasında kaybolu- yordu. Kale duvarlarında hiç bir yıkık ve de- lik olmuyordu. O zaman mazgalların üstündeki beyaz harmaniyeli, mızraklı, kılıçlı Arapların hepsi birden bir çakal sürüsü gibi bağıra- rak alay ediyorlardı. O anda yüzlerce ok birden mazgallara doğru uçuyor; bir kaç adam tepeden aşa- ğıya çığlıklar içinde yuvarlanıyordu, Okçubaşının alaycı sesi duyuluyordi — Nasıl; topçubaşı ile alay eder misi niz? | Araplar mazgallarda görünmez oldu -! lar. Faukat Ahmet ağanın canı sikiliyor - du. Çünkü Rüstem ağanın alayı elbet A- raplarınkinden daha ağırdı. | Okçubaşmın kendisinden «daha çok iş| görebilmesi de, kızgınlığını son derece- | ye vardırıyordu. | ©O gece karanlıkta yarı çıplak bir ada- mı Behram Paşanın önüne getirdiler, Bu, kaleden kaçmıştı. (İmamoğlu) nun ken- disine işkence yaptığını söylüyordu. Şüp- belendiler; fakat o bu şüphenin yersiz ol- duğunu isbat etmek istedi: — Size bir yer göstereyim. Kalenin ba- rut deposu oradadır. Eğer toplarınızla 0« rayı döverseniz patlar ve size ateş ede « mezler. Erkenden onun gösterdiğ 'Tepede minimini bir de pe! Topçubaşı: — Bundan kolay ne var? Duvar zorlu değildir. Çabuk yıkarım. Delikten içeriyı yağlı ve yanmış paçavralar da atarım Dedi. — Hemen işe başla! Bütün gün uğraştı. Fakat bir tür rini yapamadı. Behram Paşa lanıyordu. Okçubaşı Rüstem ilerledi: — Bir de ben deneyim. yere gittiler, Ne yapabilirdi? Okun ucuna bir fitil bağladı. ve yayını bütün kuvvetile gererek Ok boşlukta belli belirsiz bir duman bi- rakarak yükseldi, yükseldi ve dos barut deposunun küçük deli daldı. Topçubaşının yüzündeki sevinç, sanki okçubaşının lanmıştı. Bir dakika sonra korkun oldu. 'Taş, toprak, kireç, kalaslarla insan göv- deleri ve parçaları havaya uçtu. İçeri girmek içim yol açiılmadı amma içerideki barutsuz kalmışlardı. Behram Paşa topçubaşıya bakarak du- dak büktü ve baş salladı. Okçubaşı Rüs- tem ağaya ise candan gülümsiyerek yak- laştı; sırtındaki kaftanı ve belindeki mü. cevheri kendi elile giydirip kuşandırdı. Sonra yeniden Ahmet ağaya döndü: — Ya eski ustalığın kalmamış, yahut ta candan hizmet etmiyorsun. İki güne kadar duvuarlarda bir gedik açama: topçubaşı değilsin! Ahmet ağa kızdı: — Kale sağlam ve gülleler küçükse benim suçüm ne? Eğer düşmanın benim gibi usta topçuları olsa, siz burada du- rabilir de kaleyi dövebilir miydiniz? Behram Paşa bu sözleri pek - ma buüldu. Fakat kendisi: söylemeden uzaklaştı O gece sabaha kârşı yeniden top ateşi hazırlıkları yapılacağı sırada Ahmet ağa görünmedi. Çadırına girldiler. Orada da yoktu. Bir kâğıt buldular. Bunda” şöyle yazıyordu: — Mademki beni siz beğenmiyorsunuz, elbet (İmamoğlu) beğenir. Güllelerim başınıza yağınca aklınız da başınıza ge- lir. Behram Paşa yerinde duramıyor; elin- deki mücevherli hançerin sapını sımsıkı tutarak derin derin düşünüyordu. Rüstem ağa yanına yaklaştı: — Devletlüm, niçin tasa edersiz? Top- çubaşı gitti ise topçularla toplar .bizdedir. Hem elbet anın cezasın veririz. Bu sözler üzerine paşa başını kaldır « mış ve merakla sormuştu: — Nasıl? — Şeyh Hammad, (İmamoğlu) nun es- san İki dostudur. Bir mektupla ve gizli ola » rak haber verir ki topçubaşının kaleye gidişi ona değil, bize hizmet içindir. Gece kalenin etrafında ve içinde tek tük meş'aleler yanıyordu. Rüstem ağa mektubu bir okun ucuna (Lütfen sayfayı çeviriniz)