— aaa a Eee vE Erzincanda yeni bir fasulye cinsi yetiştirildi Erzincanlılar şarkta kurulacak şeker fabrikasının şehirlerinde açılmasını istiyorlar Erzincan” (Hususi) — Eczincan siraatİrile çok iyi görülmektedir. Memleketin müdürü Ömer Hilmi" Göksoy tarafından | ve halkın kabiliyeti ziraiyesi çok iyidir. köylüleri teşvik ve bu iklimde yetişti -| Bu sene yapılan şeker pancarı ekim tec-| rilmesi mühim bir varidat temin edeceği anlaşılan bir nevi iri taneli fasulyenin büyük ehemmiyet verilmiştir.) e a Zi d rübeleri de çök iyi randıman vermiştir. ek imtizaç ede- y ismini Muhitin topr rek fazla ha âlan bu ci bir iş olâ zahire, fasulye, nohut, pa- 16$ ve sairedir. Mahsul yetiştirici köy- süler ara bir de müsabaka açılacak, en iyi mahsul yeliştirenlere mükâfatlar verilecektir. Rizede bambo tecrübeleri yapılıyor Rize (Hususi) — Yetiştirmekte olduğu ne- batlar İibarile tropikal Iklim hassaları yö teren Rizede, Ru ian getirilen bambo ka- JTuşanı 12 santimetreye yakın bir Kuturda beraber köylü- resimli bir de nütecaviz Tİ- olarak tevzi edil- n mesaiden ton. mahsul alın-| li mahsulün fev-| ini, ve piyasada nümüzdeki zırlıklarına ien ekimİkayız se re yapılmakta, metin ır. Bulolmakla beta da işlenmektedir. | İBambo kam: burada alabileceği azami ş e Kalınlık malâm değildir. İ Rizedeki bambo tecri m tekip etmektedir. Beş gemi balık almak için bekliyor'ar İstanbula gelen beğ Yunan ve İtalyan ba- kc gemi Ilmanımızda Bavaların düzel- ni ve fırtınanın dirmesini beklemekte- dir. Havalar düzel , bu beş gemi, balık yükliyerek Ilmanımızdan hareket edecekler- dir li ihracat kilosu “Pp ta ni Ziraat Vekâlet lerini çok yak; 1 Köy eğitmen kur - çok iyi mu- etinde geçe: her halde hir kaç misli mâhsulât geçen sene - meyva muştur. Mem- ni ıslah ve kurutul İSTANBUL Ticaret ve Zahire Borsası 20/10/937 CİNSİ Buğday yumuşak Arpa Anadol Kuşyemi Susam Keği kılı Iş badem İç fındık Yapağı Anado, Yapağı Trakya Yün yıkanmış Peynir beyaz Peynir kaşar tin bozuk olan buğday gaslı bir $ larda hükür bedi! ç zaman - t tarafından İtalyadan eel- tans « bin tane) de- mundan Erzincana da bede çok iyi olğ neticeler alındığından bu sene için fazla tohumluk celbile çoğaltılmasına ziraat Mmüdüriyetince ehemmiyet verilmişti Azminde sebat etmesi lâzım gelen bir genç Bursa okuyu - cularımızdan Ra » miz Aktüzün de şü mu soruyor; — Kendi başı - ma iş sahibi olabi” lecek miyim? Dileği, çok müm- kün olen bir şey « dir. Azminde ve iyi (o miyetlerinde sebat etmesi lâzımaır. mle işidir Ankaradan İb- rahim - Yanmazın suali de ayni: — Muvaffak o « lacak minm? İşini ve hesabım bilen, fena tesa » düflerden ve hâ - “âişelerden , keh - disini — korumağa ölkkat etmesi lâ - zımaır. Diğer taraftan muvaffakiyet, e ve mücadele İşidir. me Muvaffakiyet ha —— Kafasile çalışan bir genç Bandırmadan C. Umut imzasile s0- ruluyor: affak ola- m? çalışan ve bir meslek sa hibi olmağı azme- denler için tutun- muvaf- fak olamamak fe- na bir tesadüfle ifade edilebilir. Son Posta Fotoğraf tahlili kuponu İ İsim i DİKKAT İİ Potograt Satlili için bu kuponlardan İİ 5 adedinin gönderilmesi şarttır. Bir adam odasında ölü bulundu Küçükpazarda Bekinin dükkânı üze- e yatmakta olan amele Ali oğlu yin dün odasında ölü olarak bu- lunmuştur. Hüseyinin yapilan e kslb sektesinden öldi tor tarafından tesbit edilmişse de müd- delumumilik cesedin morga kaldırıl- mâsına lüzum göstermiş ve cesed mor- gâ kaldırılmıştır. um Erzincanın girai vaziyeti istikbal itiba —' * Son Posta , nın edebi romanı Gözleri, gayri ihtiyari, Mahmurenin bir İşm: önüne eğmişti, Adnan yavaşca &- âlev gibi kaynıyan etlice kabarıkİğilerek onun ufak, yumuşak ellerini el- yavru dudaklarından vücuduna ka-İleri içine aldı ve kendinden bukleli yıyordu. Daha dün, beyaz ke -|kumral saçlarını kokliyarak, sadece: ten iskarpini üstüne kısa konçlu ço-| — Bilâkis çok memnun oldum, Mah- rabların: düşürerek çıplak bacakların: İmure! pervasızca oynatansküçük kız nerede| Diyebildi. idi? Keten iskarpin bile podüsüet şık| Böyle bu genç saçları koklarken ara- bir iskarpinle değişmişti. Adnan buldan kaç dakika, kaç saniye geçmişti? , anda kendi kendisine ne kadar kızı-| Bir aralık dışarıdan camlı kapının açıl yordu! Sanki niçin bu kıza her ay gön-|dığı ve koridorda gürültülü adımlarla dermeği vâdet rt | yüründüğü işitild. Of! bu Hasan da misli fazlasını yollamıştı? Hele Gülsüm | hep böyle kalın kunduralarını takırda- bunu niçin kabul etmişti? Niçin kızına |tarak yürürdü. Halbuki Adnan bunun karşı bir tuzaktan şüphelenmemişti? | için onu kaç defa paylamıştı! Fakat işte anası bile vaziyetten mem-| Mahmure ile karşı odaya geçtiler. nundu. Şimdi de kızmı süsleyip püsle»! Kız şimdi bir şey söylemiyor, susuyor- yip ona yolluyordu. İnsanlar ne iğrenç |du. Adnan ona yazı masasının karşısın- olmuşlardı! daki koltuğu gösterdi, kendisi de ma- Adnan bir lâhza içinde bütün bun-İsanın önünde oturdu ları düşündü. Fakat her nefret gibi,| Daha ne konuşacaklardı? Bu kız ar- zevk ve ihtirasın önünde de hangi ah-'tık gitse ve Adnanın içindeki bu öldü- lâk prensibi uzuh müddet dayanabilir. /rücü heyecan artık kesilse daha iyi ol- di? Genç kızın sesi nda onu tılsım-İmaz mıydı? Şimdi bunu hem istiyor, Jı ve âhenkli bir âleme sürükledi: hem istemiyordu. Her dakika iradesile — Niçin susuyorsunuz, beyefendi, Kalbi arasında birbirini tutmaz hislere yoksa geldiğime darıldınız mı? | kapılıyor, fakat ihtirasile | vicdanının Adnan. derin bir uykudan sarsılıp da | mücadelesinden her dakika daha bitkin uyandırılmış bir adam şaşkınlığile kıza | çıkıyordu. Nihayet Mahmure, bu sükü- baktı. Mahmure, hafif bir kızarışla ba-|tun ve bu ânın tehlikesini sezer gibi ol- itmek üzere ayağa kalktı, , elinin gayri ihtiyari sert bir — Acelen ne? dedi. Daha oturabilir- sin, Birazdan seni iskeleye, vapura ka- dar götürürüm. Bu sözü söylerken biraz sükün bul- muş gibi idi. Kendi sesi kendisine bir emniyet, bir ferahlık vermişti. Bu iti- mad Mahmurede de uyandı ve tekrar kalktığı koltuğa oturdu. Böyle mavi emprimesi içinde ne gü- zeldi bu kız! Bu elbise gözlerinin koyu Resimli fıkra Son Postenm kış mevsimi programını tesbit ederken sadece günün vak'ası, ma- (kalesi, hikâyesi, romanı kâfi değil, biraz! da eğlence lâzım, diye düşündük, bu dü İşünce ile bir müsabaka tertib ettik, bu müsabakanın esası şudur: Müsabakanın esası —— Meşhur Bekri Mustafanın 40 tane fık- kasmı seçtik. Her fıkra için bir resimi aptırdık. Fıkralara 1 den 40 a kadar, fe! raların resimlerine de gene (1) den (40) s kadar numara koyduk. Hergün bu iikralardan ve resimlerden birer tanesi- i dercedeceğiz. Fakat bu resim o gün çıkan fıkranın değil, ya daha evvel çık- nış, yahut ta daba sonra çıkacak bir fık- kanın resmi olacaktır. Müsabâka bitince okuyucularımızdan soracağız: — Hangi resim, hangi fıkranındır? Siz de bize meselâ (40 numaralı resim, İ numaralı fıkranın, 4 numaralı resim 17 numarali fıkranın, 14 numaralı resim 38| | Fık Ya şarap — Bekri. Satılık mı onlar? Bekri, kızdı: — Neye satılık olsun, akşama paracak, sonra da şişe saplıyacak, da bırakır mıydın? Bekri, kaşlarını çattı: sokma da yıkıl git karşımdan! Gitmesi doğru olur mu idi? Kıza ie - reddüdünü belli etmemek için: — Bakâlım, dedi, işlerimi biraz yo - luna koyayım da... Belki mahkemelerin tatilinde bir ay kadar gelirim. Sonra Tâkırdıyı başka bir mecraya sokmak için, kiza anasını, yatalak ba- basını ve ablalarını sordu. Mahmure bu kadar istiyordu. İçini çekerek anlatmağa başladı: Babası sön zamanda çok Jurçın el - muştu. Çivili gibi yattığı yatağında bir bardak suyun bir dakika gecikmesine gökrengine ne kadar da uyuyordu, Ar- | kızıyor, haykırıyordu. Doymak ta bil- kasını, kalın yeşil perdelerin güneşi ka- Imiyor. ne olursa verin yiyeyim diyor, padığı tarafta, iki pencere arâsındaki kasaya dönmüş, başını biraz yana sar- kıtarak,' yazıhanenin yanındaki o stü evrak ve dosya dolu etajere ve etajerin alt gözünde yığılı kocaman cildli kitab- lara dalmıştı. Kizin bu duruşunda bir tuhaflık bulan Adnan gülmekten ken- disini alamadı. Mahmure, yarım bir ilkmekteb tah- silinin hayranlığı ile: — Ne kadar da büyük kitablar! diye mırıldandı. Bunlar bep davaları halle- den anahtarlar mı? — Evet.. kapalı kapıları açan ânah- tarlar... Gözlerini bir Tâhza kapayarak, Mah-| sell: mureyi, kapısı kilitli, kırmızı ışıklı kü- çük bir odada tasavvur etti, Birden, Mahmurenin sesi, onu tek- rar hakikate getirdi — Bu yaz yalıya geleceğim demişti- niz. Ne zaman geleceksiniz?. Ne zaman? Onu Adnan da henüz bilmiyordu, Hem yalıya gitmeli mi idi? en muzır şeylesi istiyordu. Üstelik, bilmem nası! söylesin, yatağını da sık sık temizlemek lâzım geliyordu. Doğ- rusu ya artık annesi kölürüme nasil bakacağını şaşırmıştı. Fatmaya gelin- ce.. o da başka bir derddi! Hani müm- İkün olsa geceleri de tütün deposunda İçalışsa,.. Aman kuzum, kocaya vara - madı diye hincımi eve dönünce anasile kendisinden çıkarıyordu. Hele yeni el- ise yapındığı için onu öyle kıskanmış, fena fena Jâflar etmişti ki... Mahmure bunlar: anlatırken, Adnah, bu basit kızz neden bu kadar zâf his- settiğine için için gülüyordu. Biraz te- söz söy edi, nra kıza, büyük ablası Haceri sordu: Mahmure: — Ooo! dedi. Bakın o rahat.. hiç de- ğilse Kafası dinç! Bütün gün Üsküdar- da kocasırım tütüncü dükkânında ömür geçiriyor. Beylerbeyine ayda bir ere uğradığı yok! dul müsahakamız numaralı fıkranın V. 5.) diye bi bu fıkralar ve resimleri de gazeteden sip listeye bağlıyarak bize gönderecek siniz. Bu suretle siz okuyucularımız hem gü" İzel bir fıkra okumuş, hem güzel bir İsim görmüş, hemde bir müsabaka ii heyecanın zevkini tatmış olacak” Mükâfatlar Bu müsabakada kazananlar arasm: 75 okuyucumuza para mükâfatı ver: ğiz. Mükâfatların listesi şudur: 1 kişiye 100 lira > 50» » 10 » 5erlira 2 çer buçuk lira an öküyucuları note! tayin edecektir. Müsabakamıza 19 günl evvel başladık, Yirminci resim ve fıkra; aşağıda bulacaksınız. m 20 1 1 1 8 :20 olsa idi? Bekri Mustafa, eline iki tavuk almış, gidiyordu. Birisi görüp sordu: meyhanede kızartıp yiyeceğim! — Zavallı hayvana yazık değil mi? Durup dururken, kafasını ko- canını yakacaksın! Yüreği pek yufka olan Bekri, elindeki tavukları yere bıraktı. Hay- vanlar kaçıp gittikten sonra, tanıdığı sordu: — Bekri, şimdi tavukların yerine, elinde iki şişe şarab olsa, onları — Kırk yılda bir sevab işliyelim, dedik. Şimdi beni zorla günaha aa Mahmurenin âilesinden şikâyetleri ihtimal daha böyle uzayıp gidecekti Birden, telefon çaldı. Hayret! Telefondaki s€s, Neriman sesi idi. Adnana: «Beni tanıdın mı?” diye takılıyor, sonra «muhakkak »k “ © şama gel: sana söyliyeceklerim var» di” yordu. Bu nasıl işdi?. Ya Nerimanın koc” | s1.. Demek 'o, evvelce sandıkları gibi esaslı surette bir şeyden şüphelenm€ mişti? Nerimana, itiraz olarak, kısıci: “ — Nâsıl olur canım? dedi. — Nasılı yok. Sana gel diyorum, 9 kadar... iz Adnan, telefonda bu biraz emri a” dıran sözün arkasından kıvrak bir kah” kaha ve tatk bir koca bebeğim iltifat! tişitti ve telefon kapandı. Mahmureye baktığı özlerini yaşlarla buldu. Acaba telefonun bir kadın tar&” fından edilğiğini anlamış mıydı? öy bile olsa ne çabuk kıskançlığa başla “ meksizin, kendi kızının istediği bel konışu kızına hediye eden bir bal Jâşı vardı. Sahi, çok gülünç oluyo” — Ne var, Mahmure?. Niçin ağl ” Yi gözlerini küçük mendilin” : e mi sinirleri” j di me dokundu da... a pi