—— Sayma Son Posta'nıı siyasi tefrikası : 53 Talât Paşanın BEZE son günleri Yazan : Arif Cemil Katil Tayliryan soğuk kanlılıkla: “ Talât paşanın yere yavarlandığını, yüzünden kan fışkırmıya başladığın: | Aykamdan biri: ve ahalinin üşüştüğünü gördüm! » dedi Onun üzerine hemen dışarıya fırla- dım. — Sokağa çıktığınz zaman Talât Paşayı sokağın karşı tarafında mı gör- dünüz? — Evet, o hayvanat bahçesi istika- metinde gidiyordu. Ben onun hizasına gelinciye kadar karşıki kaldırımdan yü- | çi. rüdüm. Ayni hizaya gelince koşarak onun bulunduğu tarafa geçtim. — Yüzüne baktınız mı, yahut ken- disile konuştunuz mu? Hayır, konuşmadım. Fakat kal- dırım üzerinde iken önünden geçtim ve vurdum. — Hakikaten önünden geçtiniz mi? Önden giden Talât Paşayı arkasından vurmadınız mı? Yan taraftan yakla- şarak arkasından ateş etmediniz mi? — Bir taraftan öbür tarafa geçtiğim zaman Talât Paşanın arkasında bulu- nuyordum. — Demek ki arkasından ateş etti- niz? — Evet, arkasından. — Kafasına mı nişan aldınız? ne iyice yaklaştım. verinizin ucunu kafasına dayadınız mı? Evet, çok yaklaştırdım. — Ondan sonra ne oldu? — Talât Paşanın yere yuvarlandı- ğını, yüzünden kan fışkırmağa başla- dığın: ve ahalinin üşüştüğünü gördüm. — Talât Paşanın yanında başka bir kimse var mıydı? — Hayır, hiçbir kimse yoktu. — Ondan sonra ne yaptınız? — Ondan sonra ne yaptığımı bilmi- yorum. — Kaçıp gittiniz. Kaçtığınızı hatır- lamıyor musunuz? — Hayır, kaçlığımı bilmiyorum. Yal- nız kan aktığını ve İnsanların toplan- dıklarını gördüğüm Demek ki bunu gördün dan sonra kaçmağa teşebbü Halkın toplandığını görünce beni 'döveceklerini anladığım için kaçmak istedim. — Hemen cesedin bulunduğu yerde mi yakalandınız, yoksa biraz uzaklaş” tıktan sonra mı? — Nasıl olduğunu hatırlıyamıyo- TUM. — Kaçarken rovelverinizi attığınız söyleniyor. — Bilmiyorum. — Talât Paşayı ölü bir halde yerde| yalarken görünce ne duydunuz? Neler düşündünüz? — Hemen o anda neler düşündüğü-| mü bilmiyorum. — Yaptığınız iş hakkında ne düşünü» yorsunuz? — Bir kalb istirahati duyuyorum. — Adam öldürmenin kanun Nazâ- rında memnu olduğunu bilmiyor mü- sunuz? > — Ben kanunun ne dediğini bilmiyo- rum. — Ermenilerde kan davası güdülür mü? — Hayır, öyle bir şey yoktur. Bu aralık avukat Gordon katilin pa- yaklaşarak en kısa mesafe- | 'n rovelverini sıktığı hakkındaki ifa- | desini düzeltmeğe çalışlı ve dedi İ — Biraz evvel, Talât paşayı öldürdür ! ğü zaman Harbenberg sokağının bir kaldırımından kaldırımına koş- tuğunu söylem: Öbür kaldırıma gel- diği zaman Talât paşanın önüne mi çık- mış, arkasında mı kalmış? Bu suale reis cevab verdi: — Maznun bunu izah etti ya! Arka- sında kalmış. — Öyle ise bu noktanın maznuha bir daha sorulmasını rica ederim. Katile bu mesele bir kere daha s0- ruldu. Tercüman da biraz yardım edin- | ce avukatın ne demek istediğini Taylir- yan derhal kavradı ve ilk sözünü tas- hih ederek; — Talât paşanın önüne çık! Ö- mümden geçmesini bekledim. Ondan sonra arkasından ateş ettim., dedi. Bundan sonra takib eden suallerden Ölban İ Sbe, e ve cevablardan ve avukatın müdahale- lerinden hiçbir neticeye vasıl oluna- madı, İlk tahkikatta katil büsbütün baş ka şeyler söylediği halde bunlar kat'i- yen nazarı dikkate alınmadı. Nihayet, uzun bir süküttan sonra müddeiumumi $öze karışabildi. Dedi — Maznun biraz evvel avukatların- dan birinin verdiği cevabda Talât pa- şanın İstanbulda idama mahküm oldu- ğunu söyledi. Böyle bir idam kararının mevcud olduğu doğrudur. Fakat, bu idam kararı İstanbulda başka bir hü- kümet iş başma geçtikten ve Osmanlı devleti İnkıraza uğradıklan sonra İngi- liz toplarının tehdidi altında verilmiş- tir. Böyle bir idam kararına ne dere- ceye kadar ehemmiyet verilmesi lâzım geleceğinin takdirini mahkemeye kıyorum, Maznun biraderin: bulduğunu söylemişti. O öl dip etmediğini Witfen kendisine soru- nuz. Müddeiumuminin bu suali niçin sorduğunu anlamak güçtü. Acaba ka- tili müşkül mevkie sokmak mı istemiş- t? Her ne İse, suale ne katilin, ne de avukatlarının cevab vermelerine hacet kalmaksızın reis; — Fakat maznun kaçıp gitmeğe mec- burdu. Çünkü tehlikeli bir vaziyette bulunuyordu, diyerek hem reislik, hem de avukatlık vazifesini aynı zamanda görmüş oldu! (Arkası var) Bir Doktorun Günlük SAK Notlarından Oo (9) Cild hastaiıklarının Husulünde Dahiii sebepler —ı— Gıdalar — Bazı gıdalar vardır kl o gıdaya karşı hassas olan bazı kimseler de (kurdeşen) kaşıntı, ekzema gibi muh telif cild hastalıkları yapar. Bu gıdalar- dan başlıcaları konserveler, balıklar, xa- lâmuralar, midye, istiridye, istakoz gibi deniz hayvanatı çilek, fındık, ceviz, yu- murta veşairedir. Bu Bevi gıdaların şen mesi dolayısile mide ve barsaklar bo - zularak cild Bastalıkları busule gelir. Barsak kurtları: Solucan, şerid gibi Kurtların tahtı tesirinde bir çok .hasta- tıkları da olur. Bundan mâda dahili &zamızın bo - #uklukları mide, barsak, karaciğer, böb- rek hastalıkları en mühim sebeblerden- dir, Mikroblar: Kana karışan ve İntan yapan mikroplar da cild hastalıklarının en bulaşık şekillerini meydana getirir — ver, Çok miktarda gıda ve su alarak mide ve barsakların faaliyetini güç bir hale koymak ve bu suretle barsaklarda fazla toksinlerin toplanmasına © sebeb olmak eld hastalıklarını yapan en mühim â — millerdir. (9) Bu notları kesip saklayınız, yahut bir abime yapıştırıp kolleksiyon yapınız, Sıkıntı zamanımızda bu notlar bir doktor gibi imdadınıza yetişebilir. Nöbete! Lezaneler Bu gete nöbetçi olan eeraneler şun- lardır: İstanbul cibetindekiler: Aksarayda: — (Pertev). Alemdarda; (Surı Asım), Beyamtla: (Belkis). Sa - * (Erofilos). Eminöründe: (Ben sason/. Ryüpte: (Hikmet Atlamaz). Fe - nerde: (Emliyadi). Şehremininde: dü). Şehzadebaşında: (İ. Hakkı). Kai gümrükte: (Arif). Küçükpazarda: (Yor- gh, Bakırköyünde: CERAN. Beyoğlu cihetindekiler: İstiklân caddesinde: (Dellasuda). Yük sekkaldırımda: (Vingopulo). Galatada: (Merkez), Taksimde: (Kemal - Rebul). işide: (Pertev). Beşiktaşta: (Nali Ha- 1d). Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküdarda: (Ömer Kenan), Sarıyer- yi Be Uy, ii SON POSTA Son Postanın tefrikası: 67 Birinciteşrin 12 Denizlerin Makyaveli Kaptan Bum Bum Çeviren “Hello! Kaptan Lauterbah burada ne işiniz var?,, diye seslendi ve ben beynimden vurulmuşa döndüm Binaenaleyh vakit kaybetmeden ve eşeğin biraz soluk bile alk masına müsaade etmeden onla- rın oturmakta oldukları köşkün yolü- nu tuttum ve akşam yemeğini orada yedim. Yemekten sonra dostlarıma plânımın ana hatlarını izah ettim. Ba- na <Tiençin» deki ikametgâhlarına gidebileceğimi söylediler. O akşam bir tren vardı. Vakit kay- betmeden bu katara atladım ve saba- hin saat beşine doğru «Tiençin> e var- dım. Vaktin gayet erken olmasına rağ- men şehirde görülmek istemediğim- 'den doktorun elime tutuşturmuş oldu- ğu mektub cebimde olarak dostumun evinin kapısını çaldım. Doktor ve eşi tebdilhava iğin «Pei- - |Fa-Ho» ya giderken evlerini kocaları «Tsing-Tau» da bulunan iki bahriye Zabitinin karılarına muvakkaten kira- iamıştı. Vakıâ iki kadını böyle erken- den uyandırmak münasebet âlmıya- caktı ama başka türlü hareket ede- mezdim, Binaenaleyh mektubumu kendileri ne uzatırken bu kadar erken rahat ettiğimden dolayı kendüerinden özür diledim. Genç kadınlar mektubu sessiz suda- sız okudular. Sonra bunlardan birisi dedi ki: Madam «Paukstadi» evinden ser- bestçe istifade hakkını ancak bir kim- seye bahşedebilir... — Bu istisna! müsaadeden kim !sti- fade edermiş bakayım bayan?. Genç kadın beni tepeden tırnağa ka- dar süzüp bir tebessümle: — Kaptan Lauterbah! cevabını ver- di. Ancak kendisi Singapurda İngiliz- lerin esiridir. Ben de tavrımı boz! hlıkla cevab verdim: — Kaptan Lauterbah artık İngiliz- lerin esiri değildir. Kendisinin üsera kampından kaçmış olduğunu işittim ama elyevm nerede bulunduğunu bil- miyorum, Mütecessis ev sahibeleri bu cevabım- jJa iktifa ettiler ve beni hüsnükabul et- tiler, «Tiençin» de kaldığım bütün müd- det zarfında mümkün olduğu kadar İyalnız kalıyor ve pek nadiren sokağa İçıkıyordum. Şehirde birçok tanıdıkla- İrım bulunmasına rağmen bunların pek lazım ziyaret ettim. Harbin ilânı sırasında «Tsing-Taus a «Emdens de vazife almak için hareket ettiğim zaman limanın en şöhretli kla- vuzu olan <Lindberg>» isminde bir dos- tuma (500) dolar emanet bırakmıştım. Çok iyi görüştüğümüz bu arkadaş ba- «a parayı alırken: — Lauterbah demişti, belki de harb jansızm patlar, Bu takdirde bana ema- İnet bıraktığın para çok işime yarıya- İbilir... Şehre geldiğim günün akşamı etraf kararınca bizim klavuz arkadaşı ara- İmaya koyuldum. Nihayet “buluştuk. Birlikte yedik, içtik, Dauterbah şarkı- sını okuduk. Birbirimize anlatılacak pek çok şeylerimiz vardı. «Lindberg» harbden evvel umumi bir boğuşmanın-böyle ansızın patlak verebileceğine inananlardan değildi ve benim vazife almak üzere <Tsing- /Taw>a hareketimi alayla karşılamıştı. Halbuki alay ve kahkaha sırası bana İ gelmiş oluyordu. Arkadaşımın muavenetile hemen «Şanghay» a gitmek çarelerini araş- tırmaya başladım. «Java» da bana yıp soğukkan- | an evvel yerine teslim etmek istiyor- dum. Nihayet trene bindim. İLdkin Çin | trenleri öküz arabasından farksızdır. İlar. Nitekim «Nankin» de bir kâza ne- #icesi katarımız tamam üç gün tevak- kuf etti. «Nankin» de bir Alman bahriye za- İbtti vardı. Bu zat (S-90) markalı Al- man muhribinin kumandanı idi. Bu distroyer harbin akabi ilânında bir Ja- pon kruvâzörünü torpidoladıktan son- ra abluka hattını yarıp birçok işler gördükten ve düşmânın eline geçme- mesi için kendi mürettebatı, tarafın- dan berhava edilmiş ve süvarisi Çin arizisine ilticaya muvaffak olmuştu. Çin hükümeti kendisine «Nankin» de bir ev tahsis etmişti. Gider ayak kendisini ziyaret ettim ve hali, hatır sorarak bir müddet gö- ia Nihayet «Şanghay» a yaklaş- tal Başımı ellerimin arasına atmış, har- bin bütün hayatımı nasıl altüst etmiş olduğunu düşünüyordum. Kim derdi ki yüzlerce defa gemi ile uğradığım bu şehre bir gün olacak trenle geleceğim; hem de kendimi gizlemeğe çalışarak... Bir taraftan böyle düşünüyor, bir taraftan da yolcu arkadaşlar taralın- dan tanınmış olup olmadığıma dikkat ediyordum. Çünkü resmimi Aksayı Şark merkez ve kasabalarında duvar- lara asıp para mükâfatı vadeden İngi- lilerin naçiz şahsiyetim hakkında yaptıkları bu bedava reklâm yüzünden | herhangi bir an tanınmaklığım tehli- kesi mevcuddu. Hiç şüphe yok ki benim «Şanghay» a İstanbul Universitesi relmekliğim başımı bilerek, istiyerek” aslanının ağzına demekti, Çünkü bu şehir bir hayli 2# altına girmiş demekti. Ni Biraz sonra istasyona girdik, End şemi kalbime gömerek eşyamı topla dım ve böyle ansızın gelişimin dostla” rıma olduğu kadar düşmanlarıma 4$ yapacağı acayib tesiri düşüne, düşün istasyondan çıktım. GENÇ BİR-İNGİLİZ KADINININ NASIL MİSAFİRİ OLDUM? Holandalı Bay «Peter Blov» «Şan£” hay» ın ana caddelerinden birinde ağif adımlarla yavaş, yavaş yürüyordü Pasaport vesaire gibi evrakı muntazalf8 idi. Gözlerinde vapur dumanı gözlüklef vardı. Saçları ise hakiki bir Holandali" yı bile aldatacak sarılıkta idi. Evet, bu8 ların hepsi iyi idi. Yalnız mübarek gö” beğimi, bira fıçısı gibi hürmetli göb€” ğimi saklıyamamıştır. (Arkas ver) Arttırma, Eksiltmeve Pazarlık Komisyonu İlânları. 1 — 119987 lira 71 kuruş keşif bedelli İstanbulda Cerrahpaşada yapılacak” Göz pavyonu inşaatı kapalı zarfla eksi! itmeye konulmuştur. 2 — Bu işe ald şartnameler şunlardır: A — Eksiltme şartnamesi B — Mukavele projesi. C — Rayındırlık genel şartnames D — İnşaata dair fenni şarlnamc ve E — Keşif hülâsa cetveli F — Projeler. İüşikleri tevdi edilmiş'olan mahrem evrakı bir; İstiyenler bu şartname ve projeleri 600 kuruş bedel ile Üniversite Rektörlü” ünden alabilirler. 3 — Eksiltme 21/10/937 Perşembe günü saat 15 de İstanbul Üniversitesi Ref” törlüğünde yapılacaktır, 4 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin 7294 lira 89 kuruş muvakkat t* ıninat vermesi ve Bayındırlık Bakanlığından alınmış 1937 senesine aid bina İ teahhitlik vesikasile bir defa da 100 bin liralık inşaat taahhüt ve ikmal etmi olması lâzımdır. 5 — Teklif mektubları üçüncü maddede yazılı saatten bir saat evveline kağ” Üniversite Rektörlüğüne makbuz mukabilinde verilmiş olmalıdır. 6 — Pasta ile gönderilecek mektubların nihayet üçüncü maddede yazılı s9* te kadar gelmiş olması ve diş zarfının mühür mumu ile iyice kapatılmış şarttır. Postada olacak gecikmeler kabul edilmez. o <6666> e Mardin Gümrük Taburu Satınalma Komisyonu Başkanlığında : İ Cinsi Mikdarı Tehmin edilen * 7,5 güvenme sureti ihale ihalenn YP | bedel akçesi lacağı Kilo (o Lira K. Um K Gün sesi, Arpa 3850 16 0 125 35 Kapa zart 210007 0 O Una Zen 19620 00 1471. 50 , » 2110937 10 A — Yukarıda yazılı iki kalem erzak hizalarında gösterilen gün ve sa Mardin Gümrük Taburu karargâh binasında satın alınacaktır. <l B — İstekliler şartnameyi her gün sözü geçen binadaki Satınalma Komi” nundan parasız alıp görebilirler. , C — Bu iki kalem erzaka alt zarfları istekliler her kalemin hizasında gös rilen saatlen en az bir saat evveline kadar komisyora vereceklerdir. 4 D — Teklif mektuplarında şartnamenin tamamen okunup kabul edildiği teklif olunan fiatların hem yazı, hem de rakkam ile yazılıp hâk ve silinti İĞ miyacaktır. seli E — İstekliler her kalemin hizasında gösterilen 9 75 teminat akçesi . ği ni din Gümrüğüne yatırarak makbuzu veya teminat mektubu ile şarin. dördüncü maddesinde yazılı vesikayı zarfın içine koyacaklardır. / Bina İşleri İlân i Nafıa Vekâletinden: 1 — Eksiltmeye konuları iş: Ankara Gazi Terbiye Enstitüsü yanında cak Müzik öğretmen okulu pavyonu inşaatıdır. Keşif bedeli: 32920 lira 22 kuruştur. 2 — Eksiltme 25/10/9837 Pazartesi günü saat 15 de Nafıa Vekâleti Yap! Umum Müdürlüğü Eksiltme Komisyonu odasmda kapalı zarf usuliyle caktır. ye 3 — Eksiltme şartnamesi ve buna müteferri evrak 165 kuruş bedel 10 7 yapi” linde Yapı İşleri Umum Müdürlüğünden almabilir. , 4 — Eksiltmeye girebilmek için teliblerin 2469 lira 2 kuruş muvakka ya nat vermeleri ve Nafia Vekâletinden alınmış yapı işleri müteahhitliği id haiz olmaları lâzımdır. gi 5 — İsteklilerin teklif mektublarını ikinci maddede yazılı saatten bi evveline kadar Komisyon Reisliğine makbuz mukabilinde vermeleri inu” Postada olacak gecikmeler kabul edilmez. <37345 46023» —“ Ça