12 Sayfa Türk romancısı "gittikğe daha az kazanıyor (Baş tarajfı 1 inci sayfada) ları cin. ornanlar tercüme ederler. Bazıları rtesmi, hususi müesseselerden birinde bir memuriyet bulmuşlardır. İçlerinde musahhihlik, muhbirlik eden- der bile vardır. Ve bereket ki böyledir. Çünkü eğer, le davranmayıp da ,yalnız e- nız şiir veya yalnız ilim geçinmeye kalkışsalardı, lemimiz, açlık orucuna mec- buren yatmış birçok Gandilerle dolar- &. Birer edib ve romancı sıfatı kazan- miş muüharrirlerim imzalarını ta- şıyan eserlerden ne kazanabildiklerini, birkaç sene evvel yaz tımın hiç de; kabili inkâr olmıyan bir faydası görül-| dü: İçinde bü; kazanç vehmettik- i â da şöhret avına çıkan heveskâr sürüleri, edebiyat âle-| minin cazib fakat nat uzağına düş- mekten kurtul " Fakat evvelki gün bir tesadüf bana| öğretti ki, benim o neşriyatımdan şim- diye kadar geçen uzunca zaman, edib- rlerimizin ellerindeki bed- kendileri için daha mey vasız birer ağaç haline getirmiştir. Bana bu yakın endişeyi duyuran, ev- velki gün bir kitabeı ile aramızda ge- çen bir konuşmadı O, bundan bir det evvel, bir mec- muada intişar etmiş bir raomanımın ta- bi hakkımı satın almıak niyetindeydi. Bana hakkı te'lif olarak 75 lira teklif ederken yüzünde, bir mataa değerinden gçok az paha biçmiş hasis bir alıcı hi- cabından ziyade, bir mataa kıymetin- den çok üstün değer vermiş hovarda bir talib gururu vardı. Ben, bana vaktile aynı işden aldığı- min yarısını teklif eden muhatabımın o raki ü n Peyami biliyoruz. Çalı- kazanmış olan ün 200 Jiraya razıdır. Mahmudun ası 150 lira- dan 100 liraya, M. rhanın piyasa: 150 liradan Suad Dervişin aa —- Artık vaziyeti olduğu gibi, bütün a- çıklığı ile görüyorum. Mazlumun içini, açık bir kitab gibi okuyorum. Gönlü Gönülde; de hâlâ gönlü var. Ama garib deği! mi, eskisi gibi, es- kisi kadar üzülmü; Ancak büyük bir üm var, bu üÜzüntü de kendi hesabıma değil, Maz- — lum hesabına üzülüyorum. Daha doğ- Tusu ona acıyorum. Onun kalbinden, beslediği aşkı söküp atmağa, onu bu derdden kurtarmağa muvaffak olama- dım. Bir ümidim kaldı Ani, beklenme- dik bir hâdise olsa da, onu bu elemden kurtarsa... “Zamandan ümidim yok. İstanbuldan gitsek, uzaklaşsak. birbirlerini görme- seler, burada — kaldıkça ve sık Üştükçe, —onlar — bir. birlerini gördükçe Wazlum gönlünün ve Günülün i Bunun için Deri yorum. Hayat Hilkat te, kanur:ları vapan erkekle-i sayıyor ve onların gönlüne cöre sidivor. Bek'ediğim hâdise olmıyacak. * Ben Anadolu kıyılarını her zaman asası 7 Sliradan 40 liraya, Niza- mettin Nazifin piyasası, 250 liradan 100 liraya, Aka Gündü: piyasası 200 Hradan 100 liraya, Vâ-Nü'nun piyasası 100 liradan 50 liraya, İskender Fah- rettinin piyasası 50 liradan 20 liraya, ve çok tanınmış bir başka romancının pi- yasası 30 liradan on beş liraya... Buraya gelince, gayri ihtiyart isyan ettim: — İmkân yok! Muhatabım teminat verdi: — Bu rakamların hakikate tamamen uyduğunu elimdeki makbuzlarla her zaman isbata âmâdeyim. Ve unutma- yın ki, yeni türeyen meraklı kadın mu- harrirler içinde, romanlarının kitab haline sokulması mukabilinde üste pa- ra vermiye razı olanlar bile var!.. Yalnız, az evvel verdiğim rakamla- rı ,muharrirlerin kıymetlerini tayin e- den birer ölçü şeklinde almayın! Daha üksek değer bulabilenler, eserlerini tmakta daha usta davranabilenler, ve kitaboılar arasında bir rekabet uyan- dırmanın moşru y rını icad edebi- lenlerdir. Bu sınıfa dahil olan müellif- ler de, bir diğer meslek sahibi oldukla- için, belara karşı daha müstağni davranabilenlerdir. Bana bu sözleri söyliyen kitabeıdan ayrıldıktan sonra, hafızama biriken bu piy |yeni ve acı hakikatleri gazete sahifesi- ne geçirmekle geçirmemek arasında u- zun bir tereddüt geçirdim. Fakat sonra düşündüm ki, kitabeının manevi değerlerine, pazar matâlarının piyasasını tayin eder gibi kıymet biç- tiği bu müellifler, şahsiyetlerini ve şöhretlerini emekle ve eserle doldurul- muş uzun bir mâzinin alın terile yoğu- Tulmuş temeli üzerine kurmuşlardır. Sayılan isimler, daracık san'at ve fi- kir simamızın sayılı ve en parlak yıls dızlarıdırlar, Ve eğer müstesnalığı tahakkuk etmiş zekâlarının en lezzetli, en özlü mey- valarına daha cömerd birer müşteri bu- lamıyorlarsa, bunun şüyu bulması ken- dilerinden ziyade başkalarını rencide eder. Sebebi ne olursa olsun bir memle- kette kitab değerinin bu derkeye su- kutu, parasının sukutundan bile acı manaların ifadesidir. Ben, bu sukutu eren borsanın ke- penklerini kapalı bulundurmaktan hiç bir fayda ummuyorum! Eğer bu satırlarım da, kitabı, yani fikri, ve 'ati bekliyen âkıbetin ka- ranlığını, mütemadiyen davet edilen o üyük alâkanın nuruna kavuşturmaz- 2 reklerimizde can çekişen en son ümidler de müthiş bir intihara mah - küm demektirler. Naci Sadullah Yazan: SELÂMİ İZZET Ada vapurundan görür, sayfiye diye Adayı tanırım. Halbuki Ada da tam manasile sahil değil, suyu, bardakta görür gibi görüyorsun .. Mazlumla gezintimiz bana kirin ne demek olduğunu anlattı. Ve o günden- beri akşam, apart'nınna <aha kasvetli iniyor. Balkonda esen — deniz havası bile beni kandırmı.yor.. Yaz günleri - bazı apartımanlar müs- tesna - şehir içi çekilmiyor. İnsanın toprağa ihtiyacı büyük. İnsan kendini toprak Üstüne atmak isteğini duyuyor. Muhakkak bu duyguüdür ki, Âdem ef- sanesini yaratmış ve ilk adamın top- raktan yaratıldığı idd'ası ortaya atıl- Müş... Toprak ne güzel şey... Saat dokuza çeyrek kala bu duygü- ğdu .. «Toprak ne güzel cesini içimden geçirdikten sonra doğruldum. ÂAniem saate bakı- yor. Sordum: — Ne o anne?.. — Hiç kızım... Anlıyorum. Mazlım bu kadar geç kalmazdı. Bu ilk seferdiz. Annem me- rakta... Merakın da türlü türlüsü olur... Sert tenkidler etrafın iğ toplar Fenerde Hakkı imzalı — okuyucu- muz soruyor: — Muvafjfak 0- lacak mıyım? Tuttuğu işde ve meslekte sebat gös termesi ve çabuk bıkmaması lâzım- dır. Beğenmemez- lik ve sert tenkid- ler etrafın iğbirarını davet eder ki mu- vaffakiyetsizliğe yol açar, #AANE Babacan tavırlı bir tip Ka Çerkesköy oku- yucuları- mızdan Turgud da karakterinin tah- Tilini arzu ediyor: Hile ve fesadla iş görmek istemi- yor, .fakat çabuk kızan ve alınan halile etrafını pek memnun — edemi- yör. Aldatmaktan ziyade aldanmağa mü- temayildir. Bazı babacan tavır ve hare- ketleri vardır, AAA Münakaşa ve mücadeleye yanaşmıyan bir genç Diyarıbekir. o - kuyucuları- mizdan Hasan ka: rakterinin tahli - lini istiyor: Ağır başlı ve ze ki tavırlıdır. Ken. disini gösterici nü, mayişli hareket » Terden çekinir Fazla — konuşmaz. Fikir sahasında münakaşa ve mücadeleye pek yanaşmaz. Kadın bahsinde kıskanç davranır. Son Posta | Fotoğraf tahlili kuponu | İsim . » Adres ... DİKKAT İ| Fotograf tahlili için bu kuponlardan || İN 5 adedinin gönderilmesi şarttır. Frank düşüyor Fransız frangının sukutu devam etmek- tedir, Frank cümartesi 140 da — kapanmı; Dün şabah Londra — borsasında bir ste: mukabili frank 15147,5 de açılmış 150,52 ve 150440 Üzerinden muamele görmüştür. Bu su | retle 6,5 - 7 frank sukut vardır. İ Belli etmek istemiyor. Ya ben, ben merakta değil miyim?.. Ben belli et- mek istemiyor muyum?... Benim me- rakımın da türlüsü yok. Benim mera- kım - gösterdiğim dakikada - bellidir. — Bir şey mi aradın anne?.. — Hayır kızım... Annem saate bakıyor ,baktığını söy- lemek istemiyor, Merakı artıyor. Ama onun merakı ile benim merakım ara- sında büyük fark var, O ne olsa kay- nana, damadın keyfi için, şu veya bu keyfi için getikmesine tahammülü yok. Benimse merakım bir tek... Ama annem benim neyi merak etti- ğimi anlıyamaz, Aramızda bu fark var. Bu büyük bir farktır. Birimiz ötekinin aklından geçeni anlıyor, birimiz öteki- nin aklından geçeni anlamıyor... Ben annemden üstünüm.. âma on- dan ne kadar zavallıyım.. Soğukkanlı kadın annem. Sanki çok basit bir şeymiş gibi sordu: — Nerede kaldı ya?.. Ben soğukkanlı olmağa başladım; — Neredeyse gelir.. Saat işliyor... Saat dokuz... Saat do- kuzu üç geçiyor. — Acıkmadın mı Sevim? — Acıkmadım... Sen acıktınsa ye., — Hayır, beklerim. Annemin endişesi başka... — Ya gelmezse... Benim endişem daha büyük, fakat idü, tasavvuru Samsunda bu yıl tütün rekoltesi çok nefis Bamsun (HususD — Şehrimiade bu yıl tütün reköltesinin arzettiği vaziyet tütün - cülerimizin yüzünü güldürecek mahiyette - dir. Havaların bidayeten kurak gitmesi her kesin gözünü korkutmuştu. Fakat bilâhare tam zamanında yağan son yağmurlar tütü. nün kemmiyeti üzerinde de hüsnü tesir yap- mıştır. Bu yil tütün rekoltesinin kemmiyet ve keyfiyet itibarile arzettiği yaziyet emsalsiz- dir, Alıcıların gösterdikleri tehalüke — Xarşı satıcılar nazlı davranmaktadırlar. Bu mü - nasebelle tütün alım satımı üzerinde he - nüz bir Hat tekarrür ettirlimiş değildir. Tü- tünün nefis ast ve görmez — miktarının azlığı dizi dengi satışına Tağbet gösterenleri bile demet yapmağa sevketmektedir. Ziraat bankasının köylüye yaptığı yar - dımin da dikkate şayan bir ehemmiyeti var dır, Tütüneüler gördükleri bu yardım saye- sinde demet yapmak İşine bir kat daha ö - nem , vermektedirler. Emet tütün rekoltesi Emet (Hususl) — Burada, bir komlsyo - mun mnezâreti altında ilk defa olarak tütün ekilmeğe başlanmıştı. Çok iyi mahsul elde e- dilmiş bulunmaktadır. Tütün rekoltasi 50,000 kilo olarak tahmin olunmaktadır. Nazillide pamuklara Hariçten müşteri Aranıyor Nazilli (Mususl) — Bu yıl pamuk topla - ma zamanında yağmur yağmadığından pa- muklar çok temiz ve boyazdır. Pakat mev - sim kurak geçtiğinden mahsul geçen sene - lere nazaran az olmuştur. Fiatlar köylünün beklediği derecede yüksek değildir. Üstelik ge fabrikalar pamuğun kilosunu beş kuru - ga çırçırlama kararı vermişlerdir. Bu yıl köylü, hakkile istifade edememektedir. Yer- H çekirdekli pamuğun kilosu 12, Akala dev- let pamuğunun kilosu 13 kuruşa alınmak - tadır, Basma fabrikası da pamuk ihtiyacını| Nazililden değii İrmirden temin ederek Na-| zilli pamuk bölgesinde yetiştirilen temiz pa- muklara hariçte müşteri aramak ve ucuza Batdlmak vaziyeti hasıl olmuştur. Lâkin ile- ride pamuk piyasasının artacağı ve çekir - dekli pamuğun kilosunun 18 - 20 kuruşa yük seleceği söylenmektedir. Nazilli pamuk istasyonunun köylüye da . Bittiği Akala devlet tohumu ekllen tarlalar- dan bu yılın kurak mevsiminde susuz yer- lerden tahminen vasati — 76 kilo çekirdekli pamuk, sulanabilen yerlerden ise vasati 125 kilo çekirdekli pamuk alınmıştır. Yerli pa- muk daha az mahsul vermiştir. Bazı yer - lerde hiç olmamıştır. Ceyhanda çiftçi kredi birliği kuruluyor icap eden teşebbüse girişerek çiftçilerim! zin bir an evvel kurtarılması için çalışmak- tadırlar. Gerede panayırı Gerede (Hususi) — Geredenin — meşhur birinci panayırı açılmıştır. Panayırda, galiş- lar çeok hararetlidir. Birkaç gün içinde sa - tılan tiftik keçi, koyun, sığır ve manda mik dazı yirmi bulmuştur. Panayırda, asgari bir tahminle 30000 ki- $i bulunmuştur. İkine! panayır 15 gün fasıla ile açılacak- tır. Bu panayırda da hararetli alış verişler olacağı tahmin edi tedir, FB YUT MAD LANIT ALELARR T CC istanbul Borsası kapanış fiatları 4- 10 - 1937 ÇEKLER Açılış - Kapazış $77.00 — 62800 0,78Ö4 0,788$ 23.99215 — 2895 15,V14) — 14,995 46815 — A6 81.520 — BT.mas 8435 —— SASS7 ©.7 B.50 14275 — 1670 2.533 — 22,0057 41816 — 418 11.5492 — 11.5445 1.9666 — 1.9651 «7s — dızss $9825 — 39810 107.2082 — 1071686 HSG7 — M3SS 2.75665 2.7356 20.327$ — 203375 SUB96 3.U884 Londra Nev-Yorl Puris Milâno Brüksal Atina Cenevre Bofya Amsterdam Prağ Viyana Madrld Berlin Varşova Budapeşte Bükreş Belgrad Yokohama Moskova Bomonti « Nektar Aslan çimento Merker bankası İş Bankası Telefon İttihat ve Değir. Şark Değirmeni Terkos İSTİKRAZLAR Aşılış — Kapasıp 0900 — 0000 1839 180? 13.78 — 15410 Türk borcu I peşin » I vadeli » TI vadeli Ceyhan (Husust) — Halkevi köycülük şu- geçenki köy gezisinde iİlkönce naza- a aldığı en mühim nokta köylüyü rtarmak olmuştur. mizin ba husustaki dilekleri göz önünde tulularak bir «Çiftçiler kredi koo peratifi birliğis teşokkülü düşünülmüştür. Bı birliğin derhal teşekkölü | Annem için damadının keyfine dalıp gelmemesi muhakkak, benim için Maz- lumun, ablamla her hangi birinin ça- da lâfa dalıp gecikmesi mukadder, asıl olsa gelecek.., Mazlum geldi. Kapının zili bir müjde gibi çaldı. Ben yerimden ok gibi fırla- dım... Kadınlar âciz mahlüklar... Gel- di ya, geleceğini biliyordum ya.. ama| , ne olursa olsun, geldiğine sevindim. Ye- rimden güler yüzle fırladım. Ben Mazlumun gözlerini görür gör- mez sahiden bir müjde sezdim. Göz bebekleri gülüyordu. Annem Mazlumun güler yüzünü gö- rünce biraz daha çatıldı: Gözlerindeki gülüş, yarıda bıraktığı keyfin sürün- cemesidir diye.. Anne benden üstün. ama benim gibi zavallı değil.., Mazlum muhakkak iş bulmuştu. Se- vinerek sordum; — Neye geciktin tanım?, Anlattı. İnsan bazan doğruluğa, doğru söze lânet ediyor. İnsan çok kere yalana razı oluyor. Ama haksızlık edip insan de- dim, daha ziyade kadınlar doğruluktan, doğru sözden nefret ediyorlar, ve ken- dileri namına yalan söylerlerse, erkek- ler de yalan söylesinler istiyorlar... Tam tramvaya binecektim, Gönül ile Bakiye rastladım... Ben: — Yi tasavvurum daha başka: — Muhakkak gelir anne. Annem: — Nasıllar? âiye sordu. O TAHVİLÂT Kapaaş 9000 00.00 00.00 00.00 4000 Açılış 00.00 09.00 DA 0000 0300 Anadolu 1 pe. » I vaden » Nçe » DUta Anadolu mü. peşin için alükadarlar' Mazlüm devam etti: — İyiler... Otomobille Tarabyaya gidiyorlarmış... Otomobil durdurdu- lar, ben de tramvaya binmedim, — Sonra? — Sonra, ablan ısrar etti, ille bizim le beraber gel, dedi. Ablanın yeni kul- lanmağa başladığı spor otomobil ma- Ben: «Rahatsız etmiyeyim, yeriniz yok: dedim , Ablan: «Neden olmasın, Baki arkaya pturur» diye ısrarında devam etti. Baki indi, banâ yer verdi ve o da yanıma oturdu... Ben atılacak gibi oldum galiba... «Ye arkadaki yer?..» diye soracaktım, Sez- di muhakkak, sözünü kesmeden söyle- di: — Sen annemle beraber gezmeğe gitmişsindir. diye uğramadık; yoksa uğrar, seni de.ahrdık... Kadınların en büyük kabahatleri kis- kançlıklarını fazla göstermek, ya bu- runlarını kırmamak için kıskançlıkla- rını belli etmemek... Ama benim için kıskançlık mevzuu bahsolamaz. Kocam ablamla geziyor.. madan önce kalkmam kılıbıklık olur- du... Kazâk bir koca sıfatile kaldım.., Yanıma sokuldu, yanağımı okşadı: — Darılmadın ya, Sevim? (Arkası var)