3 Ekim 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

3 Ekim 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Beşiktaş klübünün yüzme havuzu dün açıldı Dün yeni yüzme havuzunda müsabakalar yapıldı. Vali Muhittin Üstündağ müteşebbisleri tebrik etti Senelerdenberi memleket futbolünde büyük bir varlık halinde çalışan Beşik - taş spor klübü dün küşat resmini yap - fığı yeni yüzme havuzile su sporlarına karşı da geniş bir faaliyete daha atılmış olmaktadır. Beşiktaş fimnastik klübü namile spor tarihimizde mühim bir varlık olan Be - şiktaşın esasen deniz kenarında bulunan stadı ve klübile bu işe şimdiye kadar başlamamış veya başlıyamamış - olması bile bizi üzer, dururdu. Bu münasebetle ortaya çıkan havu - zün açılışını İstanbul valisi ve spor mın- takası reişi Muhiddin Üstündağ tatlı bir kaç kelime ile yapıverdi. Muhiddin Ps- tündağ: «Su spörları belli başlı bir spor hare- ketidir. Bu ihtiyacı düşünerek bu ha - vuzu ortaya getirenleri takdir ve tebrik ederim» dedi. Bugünkü şeklile Paristeki spor sarayına benzettiğim Şeref stadı - nın yüzme havuzu tulumbalar vasıtasile denizden aldığı suyu, hemen oraya iade edecek, icabında ortaya konacak porta- tif bir ring ile hemen güreş mahalli ha- Jini alacaktır. Üç, beş bin kişiyi bir çevre halinde toplıyacak olan bu mahal bugünkü ihti- yacı hem karşılıyacak, hem de canlı bir tokım spor hareketlerine sahne olacak - saslı bir yer olmuştur. ; Yüzme müsabakalarının neticeleri Dün yapılan müsubakalarda alınan ne- ticeler: 100 metre sırtüstü: Fuat Beykoz 1.24.6, İsmall, İskender. 400 metre serbest: Halil 5.204, Mahmut, Vedat. 100 mefre serbest kadınlar: Semahat Galatasaray 1.30.6, bir kişi iştirak etti. 100 metre kurbağalama: Selim Gala - tasaray 136.3, Vedat, Kamal. 100 metre büyükler: Halil Galatasa - ray 132, Mahmut, Vedat Beykoz. 100 metre küçükler: Vedat (Galatasa- ray) 1138, Kâzım, Artin (Beykoz). 100 metre bayrak: Kemal, Serkis, İb- rahim, Artin (Beykoz). Galatasaray ta- kımı ikinci 5.11.2. 200 bayrak: Vehap, Mahmut, Rııul. Halil (Galatasaray) 10.384, Beykoz ikin- di. Galatasaray VK.elebek yüzme: İsmail Beykoz 37, Rauf (Galatasaray), Ömer (Galatasaray). ——— Ömer Besim Bugünkü serbest Güreşler Bugün, saat 15 de, Taksim stadyo - munda, Hindistan ve Türkiye ve Yu - nanistan şampiyonlarının, Mülâyim peh- livanın ve ismini henüz duyduğumuz De- Hormanlı Kel Süleyman pehlivanların iştirak edecekleri serbest güreş müsa - bakaları vardır. Hindistan şampiyonu - nun, hafif rahatsızlığını tamamen atla- tıp atlatmadığı henüz meçhüldür. Fakat kendisi, dün çıkan gazetelerimizden bi- risine, rahatsızlığınm bu müşabakalar - daki kazanmak şansını tehlikeye koya - cak mahiyette olmadığını söylemiştir. Fakat Mülâyim, ve Tekirdağlı arasın- daki ihtilâf ta halledilebilmiş değildir. Çünkü Tekirdağlı Hüseyin, şampiyon ol- duğu için, Mülâyimin Hindli ile kendi- sinden evvel güreşmiye mecbur bulun - duğunu iddia etmektedir. Halbuki Mülâyim pehlivan, ecnebi gü- reşçilere karşı mütemadiyen kendisinin Ööne sürüldüğünden müştekidir ve: — Bu sefer de Tekirdağlı evvelâ gü - Teşsin! demektedir. Bu ihtilâfın ne şe- kilde halledileceğini bugün sahada gö - Teceğiz. Yunanlı pehlivanların, bilhassa Yuna- nistan şampiyonunun çok tehlikeli birer rakip olduklarını evvelki gün çıkan ya - zımızda izah etmiştik. Deliormanlı Kel Süleyman pehlivana gelince, evvelki akşam matbaamıza ge - len bu güreşçi, yüz on kilo sikletindedir. Ve bir metro doksan altı santim boyu vardır. Pazusunun kuvveti, ve tekniğinin üs- tünlüğü de boyu ve ağırlığile mütenasip- se, bugün şaşırtıcı sürprizlerle karşılaş- mamız muhtemeldir. Çünkü söylenildiğine göre, Deliorman- h Süleyman pehlivan, bundan & ay ev - vel, Mülâyim pehlivanı 39 dakikada mağ- lüp etmiş bir pehlivandır. Ve bugün, Mülâyim pehlivanı yendiği zamankinden çok daha Üslün bir form- da bulunmaktadır. " Binaenaleyh, bugünkü zorlu müsaba- kalardan muzaffer çıkacak — pehlivanı şimdiden tahmin etmek imkânsızdır! Bacaksızın maceraları: — SON FPOSTA — —i AKŞAMCI MEYHANELERİ ANLATIYOR YAZAN Seyrek saçları kıralmış dostum: — Düşün, diyor, düşün o eski meyha- neleri bir defa... İçeri girer girmez, orada, evinde bile bulamadığın bir samimiyet havası içine alınırsın. Meyhaneci sana şimdiki mey- haneciler gibi: — İşler kesad bayım! Bu vergiler bizi tayyareden yuvarlanmış denk gibi peri- şan etti! Demez. Sana soluk aldırmadan Kasım- paşa sirkatinden, Kumkapı cinayelinden, Çin - Japon patırtısından, İspanya — gü- Tültüsünden, para sıkınlısından — Vâf açmaz. OÖnun yüzü, çivili — kaldı- rımlarda, —ceza — vermeden — gününü gün etmiş bir İstanbullu yüzü gibi güler. Muğber bir zevce gibi değil, müşfik bir ana gibi sorar: — Nerelerde idiniz bayım? Gözlerimiz yollarda kaldı... Beş dakika, yarım saat, bir saat ne ise ama, bir buçuk saat geci- kince meraka düştük doğrusu!.. Meyhaneci, bu sözlerinde samimidir. Her meyhanenin gedikli müşterileri ma- İâm, muayyendir. Çünkü eski akşamcı- lar için, meyhane değiştirmek, ev, dost, kadın değiştirmek gibi bir şeydi. Meyha- meyhane, dünyanın bütün derdlerine, 1z- tırablarına, tasalarına maddi, manevi ka- pilarını sımsıkı kapamış bir âlemdi. Herkes, kendi meşrebine, kendi mez- hebine uygun bir meyhaneye dadandığı için, müşteriler birbirlerini sade yadır- gamamakla kalmazlar, ararlar, sorarlar- dı. Meyhanelerde teessüs eden kadeh ar- kadaşlığı, mekteb arkadaşlığı, silâh ar- kadaşlığı, meslek arkadaşlığı gibi bir şeydi. Müşteriler birbirlerini o kadar iyi tanırlar, birbirlerile 6 kadar yakından alâkadar olurlardı. Hele meyhaneci, Mmüşterilerinin her türlü manevi marazını ve zâfını teşhis lir, hangi müşteri bangi mezeleri sever, bhangi müşteri ne rakısı içer, hangi müş- teri kaç tane rakı içer? O bütün bunları bilirdi. O zamanın müşterileri, muayyen mey- hanelere değil, hattâ, dadandıkları mey- selerin edasile, ayni tavsiyeyi tekrarlı- yor: — Düşün bir kere... Böyle bir meyha- neye giriyorsun! Patron güler yüzlüdür. Naci Sadullah ESKİ Garson güler yüzlüdür. yüzlüdür, Oturduğun masanın örtüsünde, yağ le- keleri yerine ütü çizgileri vardır. İçtiğin şişenin bedeli 100 kuruş değil, 100 pa- Tadır, Oturanlar, birbirlerine şimdiki gazino müşterileri gibi düşman düşman bakmı- yorlar, hattâ bilâkis, birbirlerini neş'e- lendirmeyi adefâ bir vazife sayıyorlar. Eski akşamcı, bebekleri gülümsiyen Bözlerini, duvarın boş bir köşesine diki- yor. Belli ki, gözlerine 6o kalın duvarı deldiren muhayyelesi onu hasretle andı- ği yıllara kadar sürükliyor: — Sandıkburnunda bir Tatar Yanko vardı. Onun gibi dört tane meyhaneci, onun meyhanesi gibi dört tane meyhâne türesin, Fahreddin Kerim akşamcı ol- mazsa içtiğim rakılar gözüme otursun! Fakat ne gezer? Balıkpazarındaki 'To- doriyi, Domuz sokağındaki Alekoyu, Ga- İstadaki Sarı Koçoyu nereden bulalım? Rakı içmek, ve rakı içirmek bir ilim, bir san'atti o zaman... Bu saydığım adamlar; bugün sağ olup Müşteri güler Muhatabım, taşkın bir hasretle içini çekerek gülümsüyor: — Eski meyhaneci hakkında tam bir fikir edinmen için sana bir hikâye anla- tayım: Adamcağızın birisi, bütün isteğine rağ- men, karısile bir türlü kavga edemez- miş Tam karşılarındaki evde oturan bir karı koca da sabah akşam, sâç saça, baş başa dövüşür dururlarmış. Onların kav- gaları, berikinin ağzını sulandırırmış. Nihayet bir gün dayanamamış, kargşı evin erkeğini sokakta çevirmiş: — Bayım, demiş, nasıl oluyor da sen Beriki, pişkin pişkin gülmüş: — Onun kolayı var... Bu akşam, Balık- pazarına uğra, bir okka balık alıp, eve yolla, Sonra da evine biraz geç git.” Kemerburgaz göçmenleri Hâlâ Bulgarca Konuşuyorlar Kemerburgaz gençlerinden birl yazı- senedenberi — bir için sevinç duyuyoruz. Bu sevincin ayni şekilde onlarda da yer bulduğu muhak - kaktır. Pakat Bulgaristandan gelmiş o - lan bu arkdaşlarımız orada — Bulgarcaya alışmış olan dillerini on senedenberi hâlâ muhafaza etmektedirler. Türkçe konu - şan göçmen pek azdır. Biz ilk geldikleri zaman bunların Türkçeyi kısa bir zaman- da öğrenmelerin!i bekliyorduk. Fakat se - ineler geçtikçe ümidimiz tükendi. Ve bü- ün, an sene âonra vasiyetin ayni oldu - nu görüyoruz. Biz, milli harsı her ta - afta yaymağa, İnkişaf ettirmeğe çalı - Sayfa 7 L Güzel ve eğlenceli bir Töportaj serisi — İstanbul Meyhaneleri D LAİ | Eski meyhane Baktın ki hatun balığı tavada kızart- mış. Derhal kederle: — Bu he rezalet... Ben balığın plâkisi- ni istiyordum. Baktın ki hatun balığı tavada kızart- mamuş ta plâki yapmış, gene hırla: — Kırk yılda bir canım kızarmış balık çekmişti. O da kısmet olmadı! Kavga meraklısı, bu nasihati derhal yerine getirmiş ve o gece, kavga etmek fırsatını yaratmış olmanın keyfile evine dönmüş. Tam kapıyı çaldığı sırada, kü- çük çocuğu, hazırlanmış Bulunan terte- miz yemek sofrasını kirletmiş. Zevcesi, derhal, sofra örtüsünün bir köşesini, bu marifetin üstüne örtmüş ve kapıyı aç- mış. Bayımız, kemali azametle sofraya otu« rTup sormuş: — Bayan... Balığı ne yaptın? — Kızarttım kocacığım! Beriki, kendisine kavganın çaresini anlatan komşusuna dua ederek parlamış: — Öyle olmıyacaktı... Ben plâkisini iş- fiyordum. Zevcesi gülümsemiş: — O da var efendim! Belki plâki ister- siniz diye, yarısını dâa öyle yaptım! Bu cevab, kavga etmek arzusunu gene doyuramıyan adamcağızı çileden çıkar- Mmış: — Yahu, demiş, ben bu evde kavga &- demiyecek miyim? Zevcinin kavga etmek ihtiyacını sezen zeyce, gene gülümsemiş, ve sofra örtü- sünün az evvel örttüğü köşesini kaldırıp küçüğün müstekreh marifetini — göster- — Kim demiş efendim?.. Onun da ça- resi var!.. Ben kahkahamı tamamlayınca, eski meyhanenin kıymetini iyice anlıyabil- mem için yeni meyhaneyi de kendisinden dinlememi tavsiye eden muhatabım gü- lümsüyor: — İşte eski meyhaneci, bu hikâyedeki zevceye benzerdi. Ne kadar yırtınsan, ne kadar çabalasan, ona çıkışmak için fır- sat bulamazdın!.. — " Naci Sadullah Etyemez susuz kaldı Etyemezde Sultançeşmede oturan o » kuyucylarımızdan Cemal — Dinçay, bize gönderdiği bir mektupta mahallesindeki susuzluktan bahsediyor: — Çeşmeler budandıktan sonra mahalle- bir çöle döndü, evlerimizde — sıhhatimizi korumâak için bir damla gu bulamaz ol « duk. Biztim semtimizde dört çeşme kapa- tıldı. Sebep n&? Tifodan korunmak değill Mi? Yani mikrobut, evlere girmesine ma- ni olmak. Halbuki bu dört çeşmeye mu * kabil semtimizde bir tek terkos açılmadi ve sutüzlük ta baş gösterince hasil olan pislikten evlerimiz mikrop yuvasına dön - meğe başladı. Belediyamizden - rica edi - yoruz, semilmiz susuz bırakılmasın, İle ride vukün gelecek umuml! bir hastalığın önüne geçilsin.»

Bu sayıdan diğer sayfalar: