12 Sayfa — Memleket rafı 1 inct sayfada) günde sapasağlarm bir &- M nuştu! G , bu doktor, için- © den, mahkümiyet kararını vermişi yan sencleri içinde aptan — kıvranan , köylülerin incir ve “lâ ve miü Traşırken *i ü kebirin yaptığı âr kalbi muvakkaten takviye &- den ve hakikatte de onu bir taraftan tah- rip eyliyen ilâçları verirken elbet bu dok- torlar, benim h miyet ka- naatine varmı Etrafımda yapt ha ne kadar çok m l bana mahsus bir şey değildir: pek çök- “larımızın da bu nevi acıklı müşahedeleri vardır. * Doktor teşhisinde ik ve en âlim de debilirler; fakat, gönül ister ki hata nis- olsı kü iş hayata taallük e- ve bazan bir hata, bir hayata malo- hata etmez mi? Doktorun hata et zımdır: İlmi kud! ki ahlâkının 5 emesi için iki şey lâ- in derinliği, mesle- salâbeti. İlmi kudret müte - madiyen çalışmakla elde edilir; mesleki ahlâk ta bir taraftan bir cemiyet ve kül- — tür seviyesi, öte taraftan da mesleki teş- - kilâtın nizam ve an'aneleri ve mesleki muhitin müsbet tesirleri ile mütenasip olur. Halbuki, bizde dar doktor var- dır ki mektepten çıktığı gündenberi ye- mi bir kitap okumıya lüzum görmemiştir. Kim bilir hangi tarihte Fransada basıl - olmuyan doktorları saymak lâzım gelse meydana listeler dolusu isim çıkar, Bir hatta üzerinde uzun uzun tetkik yapıp, ! küm veren doktor mil iyede ne kadardır? Sa - yıyı bi abil değil, fakat tecrübelere göre ber halde azdır. Dört sene evvel ben anidemi iki misli şişiren bir gazdan şi - - kâyet ederken doktorların bana verme - dikleri yegâne kömür, Zonguldak kömü- Tü idi. Onun har! dar kömürü varsa hepsini 'tum hepsini yutarken de kulaklarımda onu veren dok duyardım: «Ba kö- h dür; bıçak gibi kese - cektir!» Halbuki ben kömürü yütma - dığım ve doktorların yementen menet - tikleri ağır yemekleri günde beş yedi zaman iyi oldum! Hiç bir doktorun hiç bir sında «ben bu hasi tarı acaba T istimal eden her aka Öteki doktorun verdiği x bile hata e-|r de cezacılığın ne ka- Meseleleri An ekte m adığı bir hastalık için ilâç ver r olduğunu söy- n bir doktora hiç tesadüf edilm ortada mevcut olan şey, t tecrübesi değil, bazan fec bir akibetle neticelenen bir hayat mese- lesidir! ilâcı bi Z. * Wenkebach'ı ikinel ziyaretimden son- ra kafamda bu mülâhazalarla İstanbula bizim yazı masaların- Atina gazete - den naklen yazılmış bir havadis oku- dum: ilen bir kanun ile, İngil - ın bilgilerini tazelemek üzere bunları arada sırada bır araya top- ıp kendi ımm r da gu.ın ş: Bu satırları okuduğum za - man, bütün şu yukarıdaki mülâhazalar ve daha bunlar gibi pek çokları, zihnim- im memleketi - kırk sene (ur.kı ilimle bugünkü İlim a - raktndaki mesafenin genişliğini ölçtük- çe, bizim memleketteki kitapsızlığı, neş- sızlığı ve ecnebi kitaplarının bizim paramızca pahalılığını düşündükçe, in - san, İngilteredeki bu teşebbüsün âdeta Türkiye doktorluğu için hazırlanmış bir kaflan olduğuna kanaat getiriyor. Meselâ, muallimlerin mesleki bilgilerini arttır - mak için açılan kurslar gibi, doktorlar için de böyle bir kurs usulü tesis edilse? Yer yer açılacak bu kurslarda memle - kette bulunan ihtısas kuvvetleri, gerek teşhis ve gerek tedavi usullerine — dair ilmin yeni şeylerini doktorlara anlatsa - lar? Bunlar ne iyi şeylerdir! Bunları ni- ' İçin yapmıyalım? Yirminci asrın taze il- mi ile kurtarılacak hayatları ve kesile - cek ıztırapları düşündükçe ve doktorla - rın mesleki bilgilerile meslekt ahlâkları- ni kuvvetlendirmek sayesinde elde edile- cek İyilikleri hesap ettikçe bizde de böy- le bir nizama gidilmesini istememek im- kânsızdır! Güzel san'atlar akademisinde de dersler başladı Güzel San'atlar Akademisinde dün tedrisata başlanmıştır. Bu yıl Aka - deminin mimari şubesine hariçten g ren talebeler arasında — riyaziye, ya - bancı dil, tarih, edebiyat derslerinden müsabaka yapılmış ve 50 talebeden 10 talebeye ayda 25 şer liralık burs ve - rilmiştir. Bu ders yılı içinde muhtelif sınıflarda bulunan ve en çok muvaff: olan 10 talebeye de ayrıca bürs verili cektir. Burslar bütün sene tatil rında dahi verilecektir. Bursların gi ğunu vilâyetlerden gelen taleberer ka- zanmışlardır. | ayi 13- kuruş arasındadır. oA SON POSTA Kuvveltli dılek'ar muvaffakiyet | kapıların açar ! uk okuyucu razdan Başarır soruyar: Muvaffak ola- cak mıyım? Kuvvetli - dilek. lere muvaffakiyet kapıları açıktır. A- dındaki — manayı, hayatı ve hâdisele. re tatbik etmeğe gayret etmelidir. aa Muvaflakiyetsizlik - sizi yıldırmamalıdır Kadıkö- yünden — Gülmez| imzasile — sorulu - yor: — Hayatta mu- vaffak olacak ma» yım? Hayatta — tesa - dütf edilen bir kaç muvaffaki- lar Adana çmçılerı möüdern ziraat vasıtaları kullanmıya başladılar öldürmek için ziraat mektebi - st kuzmında 18 metre tulünde va 50 santim gen nde bir geak hava ma- kinesi yaptlmı; makine — ile saatte 1500 - 2000 kil desenfekte edilmek- te ve haşaraltan temizlenmektedir. Bu yıl pamuk mahsulünün — mevsiminde yağmurun az yağması yüzünden geçen sene- lere nisbetle az olacağı anlaşılmaktadır. Bu yılki mahsulün 189 bin balya kadar olacağı tahmin edilmektedir Kozalar da düşkün flatla satılm; Adanada, çifiç vasıtalarını kaldırarak modern zirant va: talarını kullarmağa başlamışlardır. Esasen vilâyet umum meclisi geçen sene manda ve #küz arabalarının kullanılmasını yaşak et - miş v& yeni vasıtalar — temin etmeleri için yetsizlik, — bütün hayat müddeti için bir ölçü olmamalıdır. Her şeyden evvel iyi görmeğe ve neş'eli olmağa çalışmalıdır. - Becerikli ve titizdir Orhanga- ziden — Süleyman imzasile — sorulu - | yor: Karakterim nedir? İşinde becerikli ve titiz davranmak ister. Kendisi de başkalarına ku - manda etmek şar- tile kumanda al - tında bulunabilir. Etrafı için kendisl: çıkmazlara sokmak niyetinde Bazan mücadeleci ve münakaşacı olur. Son Posta Fotoğraf tahlili kuponu İsim . » Adres » Dımun' Manısada kuru üzüm Iıatları sa (Hususi) — Bu yıl istihsal edil - ümler yaş olarak Ankara, İztan- bul ve İç Anadolu vilâyetlerine gönderi! - miştir. Kuru üzüm satış tiatı kilosu 22 - 24 Ma: dört ay mühlet vermiştir. Kamyon ve kam- |1 yönetler günden güne Çoğalmaktadır. Akhisar tipi Tütün yetiştirildi Akhisar (Hususi) — İnhisar idaresi ta - rafından çiftlikte zer'edilip idrak edilen to- humluk tütünler çok müslesna ve nefis su- yette yetişmiştir. İdarenin teknik şeflerin - den Zeki ve Cemal göçenlerde gelerek tö - hum istasyonunda tetkiklerde bulunmuşlar ve elde edilen Akhisar tipi tütünlerin fide - Jerinin İstanbulda Maltepedeki ziraat ensti- tüzsünde tahlilleri yapılmak üzere bir mik - tar gönderilmesini bildirmişlerdir. İdare ö. nümüzdeki yılda Çamaltı ve Balhar mevki - lerinde iki istasyon kuracaktır. Bu mıntaka- tarda kokulu ve Amerikan piyasalarının be- nimsediği tütünün tohumu elde edilecek - tir. Bu seneki tütün gerek nefaset ve gerekse rekolte bakımından çok iyi ve fazladır. Tah- minen 9000 hektar miktarında geriyat ya - pümiş ve havaların müsaadesizliğine ve gü- nünde yağmur yağmamasına rağmen dö - nümünde ümidin üstünde tütün elde edil - miştir. Vasatl bir hu tarında tütün çıkarılacaktır. tirmiş ve kuruyan tütün dizllerini denge bas mağa başlamıştır. Kumpanyaların mübayan memurtları Aklısar ve elvarı tütünlerini tas- bitle meşgul asanın uıruv( teşrinin yirmizinden kuvvetlidir. T den daha evvel açı- ktır. Çünkü h tünlerin İki bafta kadar evvel denk hali. ne gelmesini temin edecektir. Gümüşhacıköyde İskeçe tülünlerinin ayni yetiştirildi Gümüşhacıköy (Husust) — Bütün dün- er yavaş yavaş eski ziraat | | ların çok sicak gitmesi| » üşhacıköyde yetişmektedir. 40 bin kilo fazla lah bu soneki mahsulâtından tarla - da ve ayni zamanda dolu mıntakasında ol ğ başlananiar, hava- son derece müsald gitmesi yüzünden, iça eski mahsüllerden çok yüksektir. Bünlar 160 bin kilo olarak satış mevsiml olan ikinelkânun ayından İtibaren piyasaya çıkarılacaktır. Bu süretle dolunun mahvet- tiği tütünlerin bedelini; sağlam ve nefis o- larak yetiştirilen ler kismen telâfi et- miş bulunacaktır. Bu seneki rekolte üfetin şiddetine rağ - Hu geçen yıla nazaran 10 bin kilo bir faz- lalık göstermektedir. me ve kurutma usullerini tekem- rerek yakın bir istikbalde İskeçeye aye edinen tütün eklellerimizin u- yam takdirdir. Bu çok iyi va « nhisarlar idaresi mühim laznıştır, Karamanda mahsul çok iyi — Bu yıl kaza hudut- çen #eneye nlsbetle az 'aber vaziyet normaldir. raklıktan müteessir olan Bucak- kışla ve Kızılyaka nahiyelerine bağlı köyler- den başka diğer mıntakalardan tyi mahsul Rekoölte umumiyet itibarile memnunlyet verlei bir haldedir. İzmit meyvacıları memnun İzmit (Hususi) — İstanbulda sırt hamal- uğının ve küfe De gezen esnafın kaldırılmı sı İzmitte bir takım endişeler doğurmuştu. Fakat sonraları hamallığın kalkması, İzmit üstahsllinin lehinde olduğu anlaşılmış ve endişeler bertaraf edilmiştir. Şimdiye kadar 60 - 70 kiloluk küfeler 1 . çinde İstanbula sevkedilen üzüm — küfeleri, vilâyetin aldığı tedbir sayesinde yenl bir am balâj usulü Ihdas edilerek 8 - 10 - 1f'kiloluk tahta kutular içinde İstanbul meyva haline sevkedilmeğe başlanmıştır. Bunun üzerine bu şekilde gönde üzümlerin abcıları da ha fazlalaşmmış ve ayni zamanda kilo flatları da Artmıştır. Yeni ambalâj — tarzı özümleri çürümekten ve berelenmekten de kurtarmış- tır. İstanbulda hamallığın kaldırılmazı her şeyden evvel İzmit meyyacılarının lehine bir hâareket olmuştur. Kaşlılar tütün ve tömbeki yetiştirmek istiyorlar Kaş (Hususti) — Kaza köylüleri arpa ve erini temin etmekte- Ki Fakat kanun her iki İnkisar maddesinin burada ekilmesini ya - k etmiştir. Köylüler alâkadar makamlar ebbüsto — bulunarak tütün ve mesi için müsaade istemişler - Susığırlık panayırı Balıkesir (Husus) — Suzığırlık panayırı bitmiş, panayırda iki gün içinde 30 bin lira- lik hayvan satışı yapılmıştır. * Son Posta ,, nın edebi tefrikası : 5B0 Ertesi güm,Berna geldi. Beorna ile tam üç saat, uzun uzun ko- nuştuk. O gittikten sonra içime derin bir sükünet geldi. İkimizin de yaşamak ilçin metanete ihtiyacımız var. Bu me- fanet! de, mütekabil arkadaşlık hisle- rinde bulduk. — Geç vakit Mazlum geldi. Yemekten sonra, bermütad sokağa Çıktık. Ya tiyatroya, ya sinemaya gide- riz. Annem bizimle hiç gelmez. Dönü u— kolkola, birbirimize yaslanarak yü- örenler âşık bir çift sanır. âmüz eserden bah- kadar değiliz Eve gelince soyunur y ı ezer, Ağlamak istiyorum, —Ağlamak niye Mazlum beni sevmiyor... sevmediğini bıle bile ona vardım. Yazan: SELÂMİ İZZET İzdivaca razı olan benim, bugün ne de- meğe hakkım var?... * Dün sabah Mazlum erkenden fırla- madı, Karşı karşıya kahvaltı ettik son- ra gene karşı karşıya oturduk, Konuşmuyoruz. Fakat ikimizde de bir şeyler söyle- mek, bir şeyler itiraf etmek arzusu var, Ama ne ben ne de o, bir türlü konuş- mağa cesaret edemiyoruz. Düşüncele- rimiz gene gizli kalıyor; Yeraltında kay niyan, bir türlü h;ıkı'_-ımıwın bir men- Jyor, ba gibi... Karşı karşı; emelile uzun müddet sessiz durduk, sonra yavaş yavaş sıkılmağa başladık Artık sessizlij bir şey söylemek OrUZ... muvaffak — olamıyoruz. kımıldıyor, işte bu kadar... Annem imdadımıza yetişti. Geldi ve Mazluma sordu: — Bugün — Geç va — Öyleyse gezmeğe gidiniz. Ben pek şaştım: — Nereye gidelim anne?.. — Ne bileyim ben. Vapura bininiz, İkimiz de niz mu?.. 'a kanuşmak, anlaşmak | kırmak, ne olursa olsun |— Dudaklarımız!| , Kadıköyüne geçiniz, niz, Yakacığa gidiniz, Pendiğe gidiniz. Gidilecek yer çok. — Sahi anne. Bunu öyle candan söyledim ki Maz- lum: — İstiyorsan gidelim, dedi. — Gidelim Mazlum. İlk defa olarak beraber vapura bini- yoruz. İlk defa beraber kırlarda, sa- hillerde dolaşıyoruz, Tuhıf degıl mi? Bu da benim âdeta ilk ge: ben de ablamla beraber ancak Beyoğ- lunda, Şişlide, Maçkada dolaşmağa a- lışığım.. Bu gezinti beni ihya etti. Gi rareti, yavaş yavaş sahillerin seri lerinde diniyordu. Güneşin paril yanıyordu. Gözlerin önünde loş berraklaşıyor, şeffafjaşıyordu. Mazlum yanımda uzaklara L uzaklarda gördüklerini bana gi te — Bak Sevim, kuzuları ?. Ben çoban köpeğini bile görüyo- şle beraber, kâlnatın Üstünü bü- manlar dağılıyor, göz alabil. zaman en uzaklardaki şeyler büyük bir vüzuhla yor- | gu. Ben, senelerden bu kır manzarası karş! göri sevindim ve ellerimi çırp — Ne güzel! dedim. Ben ömrümde İstanbuldan dişarı çıkmadım... Sayfiye diye yalnız Ada- yı bilirim. Anadolu kıyılarını, Köprü- Çamlıcaya gidi-|d üyor, konuşuyor, eğ-|ö örüyor mu-| 8 yaca meşhür İskeçe basma tütünlerinin bir ——— eee — — e g n wpı_rda, uzaktan gö- rür, görür ce güzel olabileceğini tasavvur etme- Denizlerden esen rüzgürla yülenmiştim. Bir tarlanın ke- narında oynıyan çocukların arasma ka-| a rıştım, bir tanesini yakaladım. Bu tom bul, kırmızı yanaklı bir çocuktu. Sev- dim, okşadım, öptüm. Yollar kalabalıktı. Herkes sokaklara fırlamıştı, köşklerin sokak kapısı eşik- lerinde oturanlar pek çoktu. Bu alışık olmadığım görüler gönlü- mü teshir etti. — Sahile inmiyelim Mazlum, yukar- lara çıkalım. Ben denizden ziyade yeşil ve kırmızı toprak görmek istiyordum. Kırlara doğru uzandık. İki tarafını böğürtlen- ler kaplamış bir yoldan yürümeğe baş- ladık. Konuşmüuyorduk. Günün renk- e ş olmuştuk sanki, Hilkatin tabiat heyecana ge- lir ve en hissiz insanları bile mütehas- nerede kaldı ki Mazlumla Se- sli mahlükları kendine râm fuzun tesiri altında, ni Ş Esasen bu güzel la — böğürtülenlerdeki #hengi. hissiyata samimi bir rdu. Bir aralık, bir| bir neş'e ile bernberl aramızda yeni bir mu- doğmuştu... anlaşmamazlıkla- |) yolda, kuşların cı-| $ mı Mazlum? Mazlumun ağzından ilk defa duydu- ğum bu kelime beni deliye döndürdü, içime dolan sevinç, bana bütün kaygı- rımı, bütün tereddüdlerimi unuttur- tahayyül ettiğim, olmak ııtedlgim kadm oldum. Saadeti, bütün manasile gönlümde düydum... Oturduk. Mazlum, söylediği kelime- ye pişman olmuş gibi susuyordu. Ben tek tük bir iki kelime söylüyordum, Mazlum tatlı bir sesle cevab veriyor- du. Bu sessizliğini yorgunluğuna ham- ledebilirdim, fakat neden böyle telâkki etmiyordum da, bana sevgili dediğine pişman oldu diye düşünüyordum? Bende de üzüntü icad etmek istida- di var. Uzun müddet oturduk. Ben uzanmış, başımı Mazlumun omuzuna dayamış- tm, Gözlerim üzündeydi. Maz- lum, bir antika mı İ bi çiınarın kalın yordu İ müuştu —veya feda etmişti. olmasımı temenni edi- güneşin kızarmağa baş- praklarına ak- 3 uldatınca, şımızın üstüne düşü- )r, sonra gidip biraz ö- in ucunu aydınlatı- n yapraklardaki hp, kelebek gibi oradan j |oraya uçuşuyordu. (Arkan var)