Derhal Nazarı ha namın yatak odası « Şaşkın ve endişe- 13 bakışlarla dolu bü tün gözler Rıdvan Sadullaha dikildi. O da şaşalamış gibi di. Acaba bu hari - kulâde zeki ve tec Tübeli adam, İstan - üul zabitasının akıl Sı, İlk büyük ve hakiki Türk detek « tifi bu defa Börüşle- r;n;i(- Yyanılmış mı i- —İKİNCİ KISIM— —ı- KANLI OYUN mek lâzım Belirse ııjgi;ııun ikinci perdesi daha garib, da- a kanlı şekilde başladı. Bu perdede de zabıtanın oynadığı rol gene karan- lık bir & ö 5 Şi İbaret kaldı. î';;ık' ti Virmek ve göstermekteki mu- Z yetleri olmasaydı bu rol bir kat daha ı.jlı.nçleşer*ekli. P.Şjmd. Büyükadanın meşhur (Kristal , “6) ötelindeki vak'anın teferrüatın hazırlamıya çalışırken serkömiser Oz Manin kan ter içinde kalmış ve kıpkır-| mız) kesilmiş çehresini görür gibi olu- yorum. Bu sakalı uzamış çehi Çift mavi göz - gâh hayretle Bâh endişe ile dalıyor, güh ye: essür içinde kı: Vak'anın hikâyesi şehre umu: şaşkınlık ve büyük bir gürültü içinde| yayılmıştı. Hakikaten olup bitenler şa- şılmıyacak gibi şeyler değildi. Bir akşam üstü (Kristal Palâ ) ne bir kadınla bir erkek müracaat ede- rek 13 numaralı odayı istemişlerdi. Bu oda 13 rakamını taşımasından olacak, otelin en az müşteri bulan odası idi. Haftalardanberi gene boş duruyordu. Ötel defterini açıp icab eden muame- ley pan kâtib garsonlardan birine a- nahtarı vererek müşterileri odalarına | götürmesini söylerken kadınla erkeği dikkatle süzmüştü. Kadının tatlı sarı| renkte saçları ve yemyeşil, iri gözleri | vardı. Çok güzeldi. Erkeğe gelince ince| h tzun bir genç olan bu adamın çehresi- ni anlatmak kabil değildi. Mavi ve ko- caman bir gözlük ile pardesüsünün kâl- kık y 1 çehresinin büyük bir kıs- manı örtüyordu. lan kısımlarda cildin çillerle Açık dolu olduğu görülüyordu. Kâtibin asıl nazarı dikkatini celbe- en şey € ği âtib kadının gitmemek için ğini, ve erkeğin de sert le onun bileğini sarstığı: ket K bi olmuştu. Maamafih bu sahne bir iki saniye sürmüş, ondan sonra Taberce merdivenleri tırmanmıya Daş- lıyarak gözden kaybolmuşlardı. Aradan yeni bir şey olmadan bel İr saat geçmişti. Bir saat sonra 13 nu- Maralı odanın bulunduğu ikinci kata Bakan hizmetci kadın, merdiven ba- fından kâtibe haykırmış, merdivenleri ?_UWr Üçer atlıyarak yukarı koşan kâ- tı'p 13 numasalı odadan bir takım inil- iler y ğini duymuştu. Gittikçe n bu iniltiler nihayet büsbü- f v rakıaYınca hizmetci kadını orada bi- Yarak aşağı koşmuş, polis merke: telefon etmişti. Polisler gelmi den hiçbir sos sada işitilmiy kapısını klrmışla.—' içeri girince kör- ne SS VALİDE S | yesinden bir da! «Son Posta» nın zabıta romanı : ULTANIN B SON POSTA CEVAD FEHMİ Doğrusunu — söyle- 13 numaralı odaya mavi gözlüklü bir adamla sarı saçlı bir kağın girmiş, fakat İçeride siyah saçlı bir kadının ölüsü bulunmuqm_ kunç bir manzara ile karşılaşmışlardı. Yerde kan içinde yatan bir kadın ce- sedi vardı. Kadınla beraber odaya gi- ren mavi gözlüklü adam kayıblara ka- rişmişti ve işin asıl garib nokt öldürülen kadının - sarı saçhı v gözlü değil, siyah saçlı ve kara gözli a kadın oluşu idi, Otelin aci katındaki bütün odalar bir tek koridora açılıyordu ve o saatler- de yapılacak hiçbir işi olmuyan hizmet- adın mavi güzli adamla sarı saç- h kadının 13 numaralı odaya girmel, İ en bu kı den it minle temin ediyordu. ne de dışarıya çıkan olmuşt ki ama bu siyah saçlı kadın gelmiş, sarı saçlı kadınla mavi gözl lü adam nasıl kaybolmuşlardı? Otel müdürlüğü ve Ada zabıtası bu garib muamma karşısında süküttan başka yapacak iş bulamamışlardı. Bir mücize karşısında mı idik? Vak'a Erenköyüne gidişimizden beş Bgün sonra oldu. Rıdvan Sadullah bu beş gün zarfında zabıtanın Nazan hanım la mühendis İhsan beyi bulmasına in- tizaren mesele ile pek meşgul olmuştu. Yalnız Erenköyden dönüşümüzün çüncü günü hastaneye giderek Kevser görüşmek istemişti. K T ın yarası tahminler hilâfına süz - — Neşesiz ve atle iyileşiyordu. Buna rağmmen kadın Rıdvan Sadullah ile görüşmek miş, daha henüz kendini tamamile :0p- lamadığı esbabı mucibesile mülâkatın ertesi güne bırakılmasını rica etmişti. Ertesi gün Rıdvan Sadullahla beraber hastaneye gittiğimiz zaman Kevser ha- nımın o sabah, doktorlara sormadan ve yarasının patlaması tehlikesine kulak asmadan firara çok benzi de hastaneyi terkettiğini öğrenmiştik. Zabıta tahkikatı kadının, Boğaziçinâeki yalısına da gitmediğin! göstermişti, hü- ühendis İhsan beyle Nazan ha- er.banım da lâsa Bu vaziyet karşısında Rıdvan lah meselenin büsbütün arl mış, Londradan gelen eski bir kolej ar kadaşına müzeleri gezdirmeye dalmış t. * (Kristal Palâs) vak'asını duyuşu- muz Erenköy bâdisesine nazaran çok daha seri oldu. Vak'adan iki sant sonra gece saat onda serkomiser Osman M»ç kadaki apartımanımıza bir gülle g.bi rdi. Onu hiç bir zaman bu kadar te- şli görmemiştim. Meseleyi kısaca an- tan sonra âdeta feryad eder bir (Arkası var) VKırgın — BAŞI, DİŞLERİ AĞRIYOR Halbukl bir tek GRİPİN Alsa bütün ağrılar geçer, rahat eder. Ağrılar - Romatizma - Nezle - Grip Karşısında derhal ric'ate mecbur olur. İcabında günde 3 kaşe olınabilir. İsim ve markaya dikkat, Taklitlerinden sakınınız. 4.Son Posta,,nı n Hikâyeleri İŞ ARIYAN Nihal parmağının ucu ile dudakları: daki ruju düzeltti. Şapkasını biraz daha yana eğdi ve aynasına son defa baktı. Gözlerinde hafif şaşkınlık ve dudakla- rında acı bir tebessüm belirdi. Kendisi- nin bu kadar güzel olduğunu bilmiyordu. Bununla beraber süslü ipek elbisesinin i- çinde her zamanki spor basit kıyafetini öz liyecek kadar rahatsızdı. Yüzündeki fazla makyaj içine garib bir bulantı, tiksinme veriyordu ve kendini üzerine yeni rol al- mış acemi bir artiste benzetiyordu. Nihal beş aydanberi iş arıyordu. Çal- madığı kapı, baş vurmadığı yer kalma- mıştı. Fakat her yerden ayni'cevab, yok yok... Geçende Nihal, Nedime isminde bir arkadaşına derd yanarken o, gülerek: «Sen bu kıyafet ve bu ciddiyetle iş ara- makta devam edersen âmrünün sonuna kadar bulamazsın» demiş, ipek elbiseyi, şapkayı, uzun topuklu şık - iskarpinleri vererek bir kere de bu değişik kılıkla or- taya çıkmasını tavsiye etmişti. Nedime bazı patronların ciddi, basit kıyafetli ka- dınları ekseri nazarı dikkate almadıkla- rını biliyordu ve Nihale iş isterken ala- cağı tavırları da öğretmişti. Nihalin bu- gün gazetede gördüğü küçük bir ilân bu yeni kıyafeti ve şahsiyeti ile baş wrıca-! ği ilk hedetti, Biraz sonra gazetede adresi şirketin kapısından giriyordu. İ verilen Genç kız yukarı çıkınca hiç etrafına | bakmadan, üzerinde <«Müdüriyet» - yazılı | kapıya doğru yürüdü. Fakat önüne he- men pos bıyıklı, uzun boylü bir hademe | dikilmişti. «Ne istiyorsunuz?» dedi. Ni- hal «müdür beyle hususi bir şey görü- şeceğim» diye, cevab verdi ve adamın İzmitte bir cinayet Muhtarlık rekabeti yüzün- den Rüstem isminde biri öldürüldü İzmit (Hususi) — Karşıyaka civa- rında ormanda feci bir cinayet olmuş, GENÇ KIZ Yazan: Peride Celâl önünde durmasına aldırmadan hareketle kolunun altından kı men kapıyı açarak içeri girdi. Bu Nedimenin öğrettiği bir usuldü. Eğer ha- demeye asıl maksadını söyliyerek bek- ese belki de atlalılacaklı. Nihal içeri girdikten sonra» kapının ö- nünde bir an durdu ve şında oturmuş, ö eğilmiş çalışan adı müdür olacaktı. Kı Kildi. Çok ciddi t Patırtılı bir yürüyüşle yazıhanesi k- laşınca başını kaldırdı. Gözlüklerinin & tında gözleri zekâ ile parlıyordu. Ha; retle kaşlarını kaldırarak: «Ne istiyor- sunuz?, dedi. Genç kız onun bakışların- dan şaşırmıştı. Fakat hemen kendini top- dadı. Lâübali bir'haroke yürüdü, yazı- hanenin yanındaki maroken koltuğa ©- turdu. Bacaklarının görünmesi için elbi- sesini belli etmeden yukarı çekerek ayak ayak üstüne attı ve dudaklarında en tatlı tebossümü ile cevab verdi: — İş, Adam ndeki kâğıdları iterek hir- denbire ayağa kalkmıştı. Gözlerindeki hayret fazlalaşarak N uzun — uzün süzdü, Sonra dudaklarında müstehzi bir tebessüm belirerek genç kıza yaklaştı: — kadar bu tavırda, bu kılık- ta hiçbir kâtibe kullanmadığımı - sö: mek başka bir yere baş vurmanız için kâfidir zannederim dedi. Nihal kıpkırmızı oldu. Onun hayretle, yüzünü, elbisesini, bacaklarını süzen göz- M en kurtulmak için rin “dibine seri bir ı, he- ona anesinin geçmiye razı idi. Artık rolüne devam ct- mesine imkân kalmamıştı. T erek a- yağa kalklı. Kapıya doğru yürüdü. Tam çıkacağı sırada başını çevirdi. Gözleri yaş içinde, sesi titriyerek: — Şunu bilin ki böyle bir palyaço gibi süslü, boyalı değil, asıl kılı, ım oldu dedi. mla da iş aram; O zaman ettiğim yerlerden sizin söyle- le gözle- zleri söylemedilerse bi ni alayla baktılar: «Bu izünle iş bulabileceğini mi zan- nediyorsun!» demek ister gibi bir halleri vardı. Şimdi de siz bunun &l yorsunuz.. Peki suç bende Hıçkırmamak için “kendini zor tutu- muhtarlık rekabeti yüzünden Rüstem minde bir adam nacakla kafası ke - lmek suretile öldürülmüştür. Cinayeti işleyenler Ali Şirin, Meh- med ve Hasan isminde 3 kişidir. Veri- len malümata göre Ali Şirin ile Meh- med, Hasanı iğfal ve cinayete âlet ot- mişlerdir. Öldürülen Rüstemin Sıtma Mücadele Heyeti doktoru Şevketin kardeşi oldu- ğu söylenmektedir. Maamafih bu cihet henüz kat'iyetle tesbit edilmiş değil- dir, Cinayetin sebebinin muhtarlık re- kabeti olduğu anlaşılmıştır. Üç suçlu ihtiyar heyeti âzalarıdır. Müddelumu- mi muavini Bedri tahkikata elkoymuş, merkez hükümet tabibi Hikmet Serdar cesedi muayene etmiştir. Tosya bir ;el tehlikesi atlattı Tosya (Hususi) — Bir müddettenberi burada bunaltıcı bir hava devam ediyor- düu. Dün sabah saat ona doğru hava ka- ya, — buli alçalmaya başlamış ve kasabanın üstündeki Kâfurdağı or- manlarına ve kasaba yakınlarına şiddet- li yağmurlar yağmıştır. Bu yağmurlar- dan hâsıl olan ve kasabamızın ortasında- ki Kuruçaydan geçerek Devrez ırmağına dökülen se! suları yirmi senedenberi eşi görülmemiş bir dehşet arzediyordu. Kuruçayın çarşı içinden geçen kısmı en metre açıklığında ve Üç metre derin- liğinde olup iki tarafı kalın kârgir du- varlarla ihata edilmiş bulunmaktadır. Buna rağmen, civardaki bazı dükkânlar endişeye kapılarak eşyalarını tahliye et- mişlerdir. Mer'alardan ve çay kenarlarından se- lin sürüklediği hayvanlardan bir kısmı kasabanın aşağılarındaki geniş sahada kumlar içinden çıkarılarak kurtarılmış, bir kısmı telef olmuştur. İnsanca zayi: olup olmadığı araştırılmaktadır. yordu, Sözünü bitirir. bitirmez kapıyı şiddetle çekerek dışarı çıktı. Merdiven- * leri sür'atle inerken arkasından koşa- rak birinin geldiğini duydu. Döndü. Bu demin kapıda gördüğü hademe idi. Yak- laşınca Nihale küçük bir kâğıd uzattı. «Müdür bey gönderdi» dedi, Genç kız hayretle aldı ve hemen açıp okudu: «Yarın yüzünüzü yıkayıp hakiki kıyafetinizle geliniz.» Nihal duyduğu sevinçten oraya düşe- ceğini sandı ve birdenbire kendini ton lyarak büyük bir yeisle inmekte olduğu merdivenlerden bir kuş gibi hafif ve ça- lâk süzüldü. Ertesi gün genç kız sırtında hergünkü sade spor elbisesi, boyasız temiz 'yüzü ile patronunun karşısında duruyordu. Adam koltuğa oturmasinı işaret etti. Genç kız oturunca adam ye kalk- t İki ellerini onun koltuğun na dayayarak Üzerine eği ları geniş bir tebessümle a: leri genç kızın gözlerinde fı — Yavrum ben boyalı, süslü kadınlar. dan nefret ederim. Burada yapaca çok kolay ve basit bir şeydir. Onu & etmeden evvel şunu söyliyi ma gitmen için dalma bö: olmaya dikkat etmelisin, Nihal şaşırmış, evvelâ bu sözlere tam Mahasını verememişti. Adam dizlerinde duran elini avucuna alıp ta: «Bak, kızım boyaları silmişin, Ellerin çok daha güzel olmuş» diye, parmakları- nı avucunda sıkınca maksadını iyice an- ladı, Fakat artık içinde isyan edecek kuv- vet yoktu. Boynunu mütevekkil büktü ve sade zarif kadınlardan hoşlanan pat- ronunun yapacağı iş hakkında verdiği izahata, eli avucunda olarak devam et- mesine ses çıkarmadı, Yarınki nüshamızda: SİNEMADA Çeviren : Faik Beremen