YuksücrArT Örücuk muhakemesine başlandı Arif Oruç taklibi hükümet gayesile neşriyat suçile mahkemeye verizmişti. Mahkemede tahliyesini İstedi Türkiyeden ayrıldıktan sonra, Pariste Yarın ismile çıkardığı bir brogürde tak- Hbi hükümet gayesile Zara gazetesile ve sair suretlerle neşriyat yapmak ve bu broşürleri memleket dahiline sokmağa teşebbüsten suçlu Arif Oruç 146 ncı mad- denin 2 nci bendine tevfikan Ağırceza mâahkemesine verilmişti. Arif Orucun muhakemesine dün başlanılmıştır. Dün daha saat 9 sularında, mahkeme salonunun önü kalabalık bir halk kütle- uyordu. Halkın ö - s memuru tertibat üyük bir kısmını yordu. Nihayet Saat kapıları açıldı, polis- lerin tertibatı e bu kalabalık azlığa mahal veril - ssmında yerlerini al- balk hiç bir intiz meden, dinleyiciler dılar. Mevkuf bulunan Arif Oruç bir jan - darmanın refakatinde maznun mevkliine getirildi. Ve, duruşma başladı. Suçlu Arif Oruç, mbd ilk suallerine cevaben kts İşte Yarın llımll broşürün muhtevi - yatı, bütün bu hezeyanlardan ibarettir. Binaenaleyh, suçlunun Türk teşkilâtı e- sasiye kanununu değişttirmek teşebbüsü gibi bir cürüm irtikâp ettiği anlaşılmış olduğundan, kendisi 46 nct: maddenin, 2 nci bendine göre muhakemesi talebile, Ağırcezaya verilmiştir.. Sorgu hâkimliği tarafından ilk tahki- katın neticelerini muhtevi kararname ©- kunduktan sonra, maznuna bir diyeceği neşriyat yüzünden mahkeme huzuruna çıkarıldığını, yalnız bir kere İzmir Ağır- ceza mah ndan 6 ay müd - detle hapse mahküm edildiğini söyledi. Bundan sonra, 4 üncü sorgu hâkimliği tarafından icra kılınan ilk tahkikatan ne- ticelerini muhtevi zabıtname okundu. Bu zabıtnamede hülüsatan şunları yazılı idi: «Maznun Arif Oruç 1932 yılında. İş - BON POSTA HÂBİSELER KARŞISINDA “Yüzlerce insan birikmişti,, Yazının serlevhasını ömrü teşyi ve is- tikballe geçenlerden biri okudu: — Her halde, dedi, istasyonda, yahut rıhtımdadır. Şık bir kadın okudu, merak etti: — Acaba hangi şapkacı dükkânunm ö- nünde! Sinema meraklısı sordu: — Hangi artistin etrafında olsa gerek! Zabıtai belediye memuru başını sal- dadı: — Anladım, dedi, biz sırtında küfeyle giden birisini yakalamıştık, 0 zaman o- lacak! Kabadayı koltuklarını kabarttı: — Benim evvelki akşam Beyoğlundu adam dövdüğümü görmüşler de yazmış- lar ha! Borçlu içini çekti: — Rezil olduk, alacaklıların kapönüne toplandıkları dâ gazetelere geçti. Yeni apartıman yaptıranın yüzü gül- dü: — Benim apartımanı seyre gelenler - den bahsediyorlar. Otomobil sahibi meraklandı: — Acaba kimin otomobili adam çiğne- miş. Bakkal, çırağına bağırdı: — Bana bak, şu mahlüt yağları orta - dan kaldır. Gene birinin dükkânını âra- “"mışhr. İş arıyan: — Hele okuyayım, dedi, galiba bir iş için müsabaka imtihanı açılmıştır. Nihayet serlevhanın altımı okudum: «Rıhtımın bir kısmı tamir ediliyor.» İsmet Hulüsi hi etmiş olsa, fi kif edilmemekliğim - icabederdi. Madam Lacoreile mulakat Eski Fransız hımnyeıelfal Fratsada, siz Türkiyede ve her kadın kendi memleketinde çocuklar için elbirliği ile ç.ılışmıhyıı,. Yazant müsteşarı diyor ki : “ Biz. Muazzez Tahsin Berkand Bir Fransız ana mektebinde kü çük çocuklar ders esnasında İ Fransada Leon Blum kabinesinin düş-|sada ne gibi mücsseseler vardır? 1 mesile; bu kabinede himayeletfal müste- şarı olan Madam Lacore ile görüşmenin | nalarma iş bulan bir çok müessı — Çouık vı yanlarında alakoyarak ır müşkülâta uğrıyacağından pek korku -| vardır. Kucağında çocuğile, erkeği lırıl yordum; fakat böyle olmadı. «Benebi ga-| fından terizadilen kud: zetecilerini kabul» cemiyeti genel sek -|ler himaye cde reteri benim için bir randevu ılnuğılîz ııı; ıîğmd.ı bu kadınlı r. Bu gibi i; muvaffak oldu. bneeraaenanerer eee ArEeseeee eee ceRaeaamsecece |— Fransada ilk defa iktidar mevkilne ge- tetkiklerden doğan ve tahkikatı 21 isti-| çen üç kadından biri olan Madam Laco- kametlere sevkeden yalnış tefsirlerin se-|re hakkında gazetelere geçen yazıları 0- bep olduğunu huzurumuzda bir kere da-| kumuş ve onun, ayni kabinede Maarif ha teyit ederim, Zira, suçum tekerrür da-| müsteşarı olan Madam Brunsechwig ka - i de olsam, gene tev -|dar kültür sahibi olmadığımı, fakat ha - Çünkü, | yatını ötedenberi çocuklara hasretmiş bir tanbul Emniyet müdüriyetine müracaat la Avrupaya gitm t müscade ve lcab tora- $ti __.(ını' melât ikmal ol isimli Yunan vaepurile memleketten ay- tılmıştır. Ancak, Arif Oruç yurd hudut - ları haricine çıkımca tekrür eski fmîiy(v tine başlamış, gerek Bulgaristan, gerek- #e Pariste vejim aleyhinde çalışmıya de- tam etmiştir. Mazmun, Bulgaristanda «Yeni Türkiye Kurtuluş cemiyeti» a - dında, mevhum bir cemiyetin ndşiri ef- kârı vaziferini görmüştür. Bu cemiyetin meşriyatından olan, | ve 2 numaralı «Ya- Yin> isimli broşürleri Pariste tabettir - dikten sonra, memleket dahiline sokmak teşebbüsünde bulunmuştur. Bunlardan birer nüsha o vekit, Sıvas Ağırceza mah- kemesile, Giresyn Ticaret dasına gön - derilmiştir. Bu turetle, hâdise ortaya çı- kınca suçlu hakkanda derhal kanuni ta- kibata başlanılmışır. Bu broşürlerde «Bir kaç süz> başlığı altında yapılan neş- riyat, taklibi hükümet gayelerine müle - , |olup, olmadığı soruldu. Arif Oruç bir is- tida hazırladı; öylüyerek, bunun mah- -| kemede okunmasını talep etti. Bu istida | okundu. Arif Oruç, istidasında tahliye - İsini ve davanın sukutunu istemekte, ta- h lebini de ga mütelesya Ystnat ettirmek- eydi: «1933 yılında Pariste neşredilen <«Ya - rın> isimli Broşür dolayısile, memlekete döner dönmez beni adliyeye sevketti - ler, Sorgumu yapan 4 üncü sorgu hâkim- Hği tarafından tevkifime karar verildi. 43 gündenberi mevkuf — bulunuyorum. Halbuki, 2330 numaralı kanumun (Af ka- nunu) 9 uneti maddesine göre tevkif o - Tunmamaklığımı ve hakkımda yapılan tahkikatın sukutu lümm gelirdi. Halbuki tevkifimle mükellef olan idâta makammın, vaziyeti kanuniyemi yanlış istikametlerde görmesi ve sorgu hâkim- liğinin kanunu yanlış tefsir etmesi ile bir vatandaşın 42 gündenberi hürriyeti- ne mdni olmuş bulunmaktadır. Her me- deni #nsan kanıma hürmet etmeğe, ona Haat etmeğe mecburdur. Fakat, gene her jaf karununun firarilere ait olan 14 üncü | mektep hocası olduğunu öğrenmiştim, Ö- veccihktir. Bu yazılarda, saçma sapan ba- mede maddesi de, neşriyat suçlarile alâkadar değildir. Esasen, usulsüzlük 1881 numa- valı matbuat kanunu hilâfıina hakkımda ilk tahkikat açılmasile olmuştur. Neşriyat suçluları, müddeiumumilikten doğrudan doğruya mahkemeye gönderilirler.» Maznunun istidaşı okunduktan sonra, reis Refik Omay sordu: — Yani, netice itibarile tahliyenizi is- tiyorsunuz değil mi?.. Arif Oruç, şöyle cevap verdi: — Evet, çünkü kanundaki madde sa- rihtir, Şimdi söz iddia makamınmdır. Bütün gözler, oraya çevrilmişti. Makamı iddia- ya temsil eden muavin: — İddianameyi ben tanzim etmediğim için, bu hususta kâfi derecede malüma- tım yoktur. Maznunun bu talepleri hak- kında son tahkikatın açılması kararım - da da, bir mütalea meveut değildir. Suç- iunun isteğinin kanuna uygun olup, ol- madığını beyan için dosyayı tetkikime lözum vardır. Bir mühlet verilmesini is- nun için şöyle diyorlardı: — Köy mektebinde çocuklara, okuyup yazmak öğretmeden evvel onların diş, boğaz, kulak ve gözlerinin sıhhatile meş- Bgul olur, hasta çocuklara bakar, fakir - lerine yardım eder. Buğiyi kalbli ve müşfik kadını görmek için bende büyük bir arzu uyanmıştı. Bunun için apartımanının kapısını çalar- ken içimde büyük bir tecessüs vardı. Siyahlar giyinmiş, sade, çok sade bir kadın.,. Yaşlı yüzünde pudra ve boya e- seri yok; bilâkis böyle harici güzellik - lerle alâkası olmadığı her halinden bolli... Beni, dudaklarında yorgun bir tebes- sümle karşıladı. — Buyurunuz efendim. Uzaktan gel - diniz değil mi? Yumuşak yeşil kadifeden divan üze - rine yanyana oturduk ve ben böyle işli günlerinde beni kabul ettiği için kendi- sine teşekkür ederken o, yorgun bir ses- le sözümü kesti. — İşli günler mi? Evet, kalemi mah - rı bu mucı»use' çocuklarına bakar * 1 yerleştirir € maf müesseselerin tezyi * kalan bu zavallı kadınlâğ c gö lerini bir. kas lmak istiyoruz. erlere bırakılan ç:x::kiırl kadar olan çocuklar ıç'uıl bahçeler, meydanlar vardıri| Daha büyükleri ana mekteplerine veri <| n gocu: burelarda” sıhhi —bir =:l 156* lokantalari kadinlar ço- vardır ki Bura cuklarile rını dcıyuruı'J Jar. Fakat mr P| lâar bazı şehirle münhasır kalmıştır ve ben bunu bütül Fransaya teşm k istiyorum. — Düşkün kadınları ve bunların met-| rük çocuklarını himaye için ne yapıl < maktadır. : Bu sualim Ma eanlandızdı ve verdi — İktidar mevküne geçtiğim vakit bil hassa ve derhal düşkünler yurdlarına bı- rakılan çoceklarla alâkadar oldum. Bun- ların ekseriyetini meçhul babadan do - ğan ve anıl tarafından sokaklara bir rakılan çocuklar teşkil etmektedir. Her şeyden evvel buralarda çocukların Yhtiyarlardan ayrılarak daha sıhhi bir şe-i kilde yerleştirilmelerini ve onlara mahe İ Lacore'i çok heye « titriyen bir sesle cevap. sus olan evlerin havadar olmasını emrete z hezeyanlar da bulunulmaktadır. Arif Oruç bu müğjsit noşriyatına, şunları da ilâve etmektedir: (Türkiye Kurtuluş fırkası faaliyetini düm- genlşletecektir. Türki - yenin baştna getirilecek adam Türk hükmu yanın her yerinde ve idlâim halifesi üÜnvamını taşıyacaktır. Kur- ———t CÖNÜL İSLERİCZ, Giıze!li!z.. mutilaka Lâzım bir Şart değildir «Bu genç kız benden güzel, — tahsilce benden yüksek ben onunla nasıl reka - et edebilirim? Pek bedbahtım teyreci - Bim » * Yukarda — okuduğumuz genç kuzın mektubundan a Bence hakiki bir variyetin hikâye: Bu genç kır ailece — (ameikları bir genç erkekle niğanlarmak üzereydi. He- * nim ara sıra gidip geldiğim bir semtte- dirler, oldukça yakından tamrım. Ea bu tün, ha yarın deniliyordu. Fakat bir gün eki ailenin tanıdıfı öcüncü bir alle İz - mirden çıkageldi. Onların da bir genç kızları veardı. Nişanlanmak — üzece olan erkekle konuşuldu. gimdi birinci cezç kız endişededir. İzmizli kızt tendisi için bir rakip görüyer: n satırları bir «O benden güzel, tahalire Benden yük- msanın kanuni hakkını istemeğe, Onu istimal etmeğe de hakkı vardır. İs - tanbul gibi, yeryüzünün medeni bir şeh- rinde, af kanvnunun bahşettiği hak do- layısile, bu davanın sukut etmesi lüzem- dir. Tevkifime kasden do)ıhc bile, noksan sek, ben onunla nasil vekabet edehili - rim?» diyor. Hayatın herhangi bir aahasında mü - Yaffaklyetin İlk şartı evveli önünde bu- funan vaziyeti İyi kavyramak, sonra da o Yaziyete karşı koymak için lizım gelen küvvet! damarlarda bulmaktır. Kendisini zayıf gören İnsan peşinden mağlüp olmuş dermektir. * Aşk yolundua istenilen kalbin tutula - bümesi için Mutlaka gözel, tahtilco de Mutlaka yüksek olmaya kat'i bir Tüzüm bulunduğunu sanmıyorüm, Bence kadine lar bilirim kt hiç de güzel değillerdir. Pa- kat erkeğin kalbinde fırtaına yapmışlar . dir. Göüzel sevilir, fakat burada sevmek ni hoşlarımak — mânasına almak » Hoşlamlan, hattâ — çevilen şey | nüıkı tercih edilmez. Daha ar güvel, fakat başka noktal nazarlardan daha kıy Mmelli simaların daba çok arandığı gayri vaki değildir. Ve nihayet her güzel sinım- nn altında mutlaka melek knulbi de bü- hunmaz, TYEYZR terim, dedi, sus müdürüm şimdi gelecek, kendisine İddia makamının dosya özerinde icab| muamelâtı devredeceğim. Aksi gibi bu - eden tetkikatını ikmal etmesi için, du- | gün pek hastayım da... Dün gece, zanne- ruşma başka güne kaldı. derim yediğim balıktan olacak, hafif su- Dünyanın en uzun Boylu adamile en Kısası aynı filmde Rol aldılar yamaâdım. Ve ben gene bir şey söyliyecek vakit bulamadan ilâve etti: — Size gelelim; bana soracak sualle - riniz nedir? Kâğıdımı uzattım. İlk sual, bundan evvel Madam Brunsebwige sorduğumun tıpkısı idi; yanlı Fransız kadınının kümet işlerinde mühim vazifeler alma - larınin sosyal bakımdan bir değişiklik ya- pıp Yapmadığını öğrenmek istiyordum. Bu sorguma, himayceictfal nezareti müs - teşarı bana şu cevâbı verdi: — Belli başlı bir değişiklik almadı. E- sasşen kadına rey hakkı vermek meselesi âyân meclisinin mümanaatına uğramış - tır. Bu neticeyi elde etmek için çok ça - lışıp çok propaganda yapmaktayız ve bi- zim, ilk defa olarak, müsteşar sıfatile kabineye alınmamız bu ümitleri takviye etmektedir. Bana gelince, ben tam manasile bir sosyalistim ve fikrimce kadına serbestlik Yukarıda gördüğünüz resim, Amerika-|verecek ve onları erkeğin velâyetinden da çevrilen yeni bir filmin bir sahnesini | kurtaracak olan, kendilerine verilecek göstermektedir. Bu filmde dünyanın en rey hakkı değil, ancak sosyalizmdir; çün- uzun boylu adamile en kısa boylu adamı |kü bu sayede her sınıftan bütün kadın - iki arkadaş rolünü yapmaktadır. Ortada, |lar için bütün meslek kapıları açılacaktır. boyu her "kisile vasat mütenasib olan ü- |Ben bu hususta ötedenberi şalışıp uğraş çüncü adam da ahbab çavuşların üçün- maktayım. cüsünü teşki! etmektedir. — Çalışan anaları himaye için Fran - rette zehirlenmişim; sabaha kadar uyu - tim. Bütün belediye meclisleri bu mesele ile ciddi surette alâkadar olmağa başlar| dilar. İ Diğer taraftan da sefalet yüzünden ço-. cuğunu terketmek meeburiyetinde kaları” #ralara yardım edilerek bu büyük fa © €iaya mün; olmak ve analara tam ma- nesile bir ana olmak imkânını vermek için yardım merkezleri tesis edildi ve Bu yardımların lâyıkile yapılıp yapılma- diğini kentenl içim müfettişlikler ihda$ edildi, Bu müfettişliklerin çok Büyük faydası görülmektedir. Hangi şehirde çocuk ves fiyatı fazlalaşır veya metrülk çocuklar a* dedi artarsı hemen orasını teftiş ettire « ü eden tedbirler alınmaktadır. Bundan başka yer yer doktor ve has « tabakıcılardan mürekkep küçük merkez” ler tesis ettik. Velkasıl çocuk Bakımından ne yapmağ Tözumsa yaptık. Bu husus için bir çok ka” nun lâyihatarı da bBazırlıyarak meclise verdikse de maalesef erkekler politikayâ& daha fazla" ehemmiyet verdikleri — için | bu kanunlarla pek alâkadar olmadılar vt projelerimiz tetkik edilmeden kaldı. — Kabiliyotsiz ve aptal çocuklarla mef | gul oluyor musunuz? — Elbette,.. Bunun için mektep mü 2| dürlerile te yız. Görünürde bir el sikliği almadığı halde arkadaşlarındat! geride İsaları ve yabu? akli! veya bedeni | Bir eksikliği olan çacuklarla — bilhasıf (Devamı 11 inci sayjada)