'Türk Tarih Kurultayında hergün bir çok hakikatler aydınlanıyor. Yahut ka- Yanlıkta kalanlara, karanlıkta yürüyen- lore ışık veriliyor. Hattü ilmin çetin ve Gik yokuşuna tırmananlara yardım edil- diği gibi, bu yoldan: ürken veya şikâyot. edenlere kuvvet aşılanıyar. O yüksek ve muhterem muhit içinde okunan tezleri, galilleri kendilerine ge- tirmek için gürliyen vakur sesleri din. ledikçe insan kendi kendine soruyor: — Ne çök karanlık noktalar varmış! Yahut: Karanlıkta kalan, yanlış yollarda €en zavallılar ne kadar çokmuş? * Dedik ki: İnsanlar dünyanın her yerin. de ayni andar ve ayni şekilde, yerden at biter gibi var olmamışlardır. Bunların Kaynağ: Orta Asyadir. Müdemki insanlık muayyen bir kaynaktan çıkmıştır, —ilk medeniyetin de oradan çıkmış olması ta- Bunu şüphe ile karşılıyanlar oldu. Maruf Alman Profesörü Menghin de Bu büyük davayı kavrayan azizlere ilti- Kak ctti. O da, ikinci Türk tarih kurulta- yının üçüncü taplarışında, dünyanın en Büyük askerlik, devlet ve tefekkür dâ- bisi önünde, dünyanın büyük âlimlerile yüzlerce münevverin karşısında, gür se- sile haykırdı: — Garbdan şarka doğru tesir yoktur. Klâsik kültür Anadoludan Avrupaya gir- miştir. * On ikinci asırda saçı sakalina karışmış olan eli sopali sıska bir papaz, bir eşeğe binerek Avrupayı dolaştı. Yüz binlerce Bam kafalı zavallıyı ardına taktı; büyük Bir (kara kuvvet) yarattı ve doğuya yü- TÜLtÜ. İslâmlığın himayesi altında huzut için- de olan (İsanın mezarı) m Kâfirlerden temizliyeceklerini iddia etiller. Büunlar Hakikatte bir medeniyeti yıkmağa gidi- yorlardı. Karşılarına Türk kılıçları çıktı we bütün Anadoluyu kanlarile boyaya- rak, zavallı cesedlerile doldürarak bitti. ler. T Selçuk Türkleri olmasaydı bu: günkü Arab yurdları o kara kuvvetin eline geçmiş olacaktı. Herkesin meşhur tarihiçi bildiği Ernest Renan demiş ki: — İslâm dünyasının inhitatına Selçuk istilüsr sebeb olmuştur. Hamakat kendi cinsini arar. Bazıları ona katılmışlar. Asıl garibi birkaç genç Arab müellifinin nankörlüğüdür. Profesör Şemseddin Günaltay, mızra- Bin çuvala sığmadığımnı, tarfhin ilitaz ka- bul etmiyen delillerile, müketrmmelen İs- bat etti. —. C MEL oA Şaşkınların yollarını aydınlattı. Eğer Kör ve sağır iseler nidelim! Tanrıdan şi- Türk Tarih Kurultayında: Dinamo ve projektörler... Yazan: Kadircan Kaflı fa dileriz, * Seneler söylemediler. Daha düne ka- dâar medreselerde okutulan - |titablarda şu sözler vardı: — Türkün tarihi yoktur; Türkün ta- rihi islâm olmalarile başlamıştır. Brakisefal Türk: kafasının. taşıdığı de- hayı kavrayamıyanlar çoktu. Hele onun dünya felsefesindeki parlak ve hâkim mevkli asırlarca kara bir perde ardında bırakıldı. Biz söylemiyoruz. Aşağıdaki sözleri büyük bir: Alman profesörü olan Von Aster, ilim yolunda ağaran beyaz sakal ve saçlı başını yükselterek hay- kırdı: — Türk felsefesi müstakil bir tefekkür karakteri taşımıştır. Garbın üml ve tek- nik. hâkimiyeti ile, şarkın, ruh enginle- rini kuvvetli. ve, derin anlayışını birleş- tirmelidir. Bu yolda ehemmiyetli Tol Türk milletine mukadderdir, * Büyük Türkü çekemiyenlerin müga- lâtaları da kıskançlıkları derecasindedir. Bir milletin medenti vasıflarının başlıcası âmme ve devlet hukukunu yaratmış ol- malarıdır.. Büyük âlimimiz Profesör Dr. Fuad. Köprülü bu vadideki bir mügalâ- tayı tarihin elile ve tarihin kuüvvetli şa- hidleri önünde boğdu. İsbat etti ki: Türkler islâmlıktan çok evvel Asyada büyük devletler kurmuş; âmme ve deve let hukukunu. kurmuşlardır. İslâmlıktan sonra âmme vo davlet işlerinde eski Türk hukukunu esas tutmuşlar; hattâ — garb ydevlatleri, bilhassa Slâvlar Türk huku- kundan çok mühim iktibaslar yapmış- lardır. * Bildiğimiz bir hakikattir ki, bilhassa Osmanlı imparatorluğu zamanında, Türk tarihini Türklerden ziyade ecnebiler yaz- mışlardır. Profesör Rossi bu hakikati tekrarladı. Haklıdır. Venedik ve diğer İtalyan arşivleri Türk tarihine aid vesi- kalar ve eserlerle doludur. Hele Türkün parlak denizcilik tarihi için en - birinci ve feyizli, kaynak onlardır. Türk Tarih Kurumunun bu ciheti esasen not etmiş bulunduğuna, hattâ iştifadeye başladığı- na şüphe etmiyoruz. * Nihayet anlıyoruz ki on beşinci asırda matbaanın mucidi. olarak bildiğimiz Gü- tenberg'den çok evvel Uygur Türklerin- de matbaacılık vardı. Bunu hem de kim söyledi biliyor mu- sunuz? Gütenberg'in soydaşı maruf Al- man, Profesörü Bossert... * Gözlerimin önünde enerji kaynağı mu- azzam bir dinamo var. Birçok kuvvetli projektörü kendisine bağlamış, onlara kuvvet ve fırsatlar ve- * Son Posta , nn edebi tefrikası * 41 Berna çok zeki ve çok hassastır, Biz- Yazan: SELÂMİ İZZET — Sevimin hakkı var, dedi. Mazlum| »ulamaz ve de bir gayri tabiilik, daha doğrusu ta-| yeryüzünün ender bulunur iyi insan- billiğin fevkinde bir hal olduğunu sez- di. Evin havayı nesimisini değişmiş larından biridir. Onun kendine lâyık ibâr kadınla: evlenmesine — sevindim... buldu.. son geldiği günle bugün arasın-|Sevimin de kendini mes'ut edecek bir du: — Kuzum ne var?.. Fena bir haber mi?, Annem güldü: — Bilâkis Berna, iyi bir haber... — Öyleyse müjdeyi bana. veriniz, — Sevim evfeniyor... — Memnun oldum. Kiminle? — Mazlumla... Annem teyzemin nasıl - geldiğinden başlayıp her şeyi anlattı va son söz o- larak âa, ihtar mahiyetinde; — Sakın Mazlum aleyhinde bir şey söyliyeyim deme, çünkü nişanlır bir kaplan kesiliyor, dedi. Ve ablam! namı söyledi. Keyifli keyifli gülüyorc — Ama görmeliydin Berna nasıl kap- lan kesildi.. Berna uzun uzun yüzüme baktı, göz- lJeri her zamandan daha müşfikti, daba dosttu, bakışları her zamaudan — daha samimi idi: da bir fark-vardı... Bunu da açığa vur-|erkeğe varması beni de mes'ut etti.. — Mes'ud olacağız deği! mi Berna? Bu suali gayri ihtiyari sordum. Ber- na benim gönlümden her geçirdiğimi. bilmezdi; derdlerimi, elemlerimi ona- söylememiştim. Fakat könuştuğumuz sıralarda, Mazluma karşı beslediğim muhabbeti ber halde imâ etmiş olacak- tım, a da benim - Mazlumu sevdiğimi sezmişti. Onunla evlenmek istediğimi tahmin ediyondu. Berna derhal, hiç düşünmeden, küv- vetle cevab verdi: — Mes'ud olacağınıza şüphe yok. E- sasen ikiniz de mes'ud olmağa müsta- haksınız, Bernanın bu kuvvetli kanaati, biraz evvel, ablama karşı duyduğum isyan hislerini bastırdı. Sükünet buldum.. artık daha sâlim muhakeme edebiliyor, kendimi kuvvetlt buluyor, istikbalimi parlak görüyordum. Bir aralık abiamın şaşması gözlerimin önüne geldi de, güldüm... Gönül bunu hiç beklemiyor- Tarih Kurultayının 4 üncü günü (Baştarafı 1 inci sayfada) Hasan Reşid Tankut, (dil va 1ırlk müna- sebetleri) hakkındaki tozini, profesör Persson, (tarihten önceki Yunanistan ile Küçük Asya arasındaki - münase - betler) e dair tezini, profesör Rohde, (Roma ve Anadolu ana ilâhesi) isimli tezini, profesör Dr. Ruben, (milâddan 1000 sene evvel Asya içlerinden mu - haceret eden Hindistanm demircileri a- sındâ) adlı tezini, profesör K. Erim, (Sümer riyaziyesinin esas ve mahiye - tine aid rapor) unu tebliğ etmiştir. B Seksiyonu da ayrıca toplanarak ruznü- mesindeki tezleri dinlemiştir. Umumi Toplantı Kurultayın üçüncü umum! toplantısı öğ - leden sonra Dolmabahçe sarayımda, mutad salonda: munyyen saatte yapılmıştır. Ata: - türk kongreyi teşrif ederek âza tarafından büyük hürmetle selâmlanmış, husust loca - larında Müdafaai Milliye Bakamı Kâzım Öz- alp ve Dahtliye Bakanı Şükrü Kaya ile bir. lkte oturmuşlardır. Köngreye, fabri başkan Conevre üniver- sitesi profesörü Pittard riyaset otmiştir. Pro- fesörün riyaset mevkline geçmesini kongre âzam hararetle alkışlamıştır. Sekreterlikleri Bayan Fâkihe Özmen ve İsmail Müştak Mayakonm yapmışlardır. Evvelki celsenin zabıtmamesi. Bayan Fa - kihe Özmen tarafından okunarak aynon kas bul olundu. Ondan sonra rumnameye geçi - dlerek söz profesör Menghin'e verilmiştir. Profesör Menghin'in tezi Profesör Menghin, (A€ilâddan evve! üçüne cü bin yılda Anadölu ve Avrupa) isimli te zint Almanca olarak okumuştur. Profesör bu değerli tezinde Ayrupaya kül- türün nereden geldiğini izaha çalışmıştır. Anlattığına göre garba doğru biri Misırdan Garbi Avrupaya, diğeri da Önasyadan Tuna- ve Balkanlara olmak üÜzere ixi Kültür cere - yanı olmuştur. Profesör bundan sonra buluntuların 22 - lığından bahsetmiş, buna rağmen kendisi - 'nin yaptığı tetkikat neticesini şöylece kısalt- maştır: «Hellas kültüründen evvel Yunanistana Şarktan gelmiş bir kültür vardır. Yunanis - tandan Şarka doğru bir tesir mevsuubahs değildir. O halde Şarki Akdeniz kültür vah - gdetinin menşel yalnız Anadolu olabilir. Ana- dolu kültürü bir şehir kültürüdür. İki bin yıl sonra Avrupada klâsik kültürün hareket nok tasını teşkil eden unsar Anadoludan gelip A dalardan geçerek Avrupaya girmiş bulunu . yor.» Profesör Şemseddin Günaltay'ın tezi Profesör Menghin alkışlandı ve başkanın 5Öz vermesi Üzerine profesör Şemseddin Gün- altay kürsüye geldi. (İslâm dünyasının inhi- tatı söbebi Selçuk istilâsı mıdır?) adındaki tezini okudu. Profesör, dokuzundu ve onuncu asirlârda riyor, O projektörler ilmin karanlık köşelek Tine göz kamaştıran, ışıklarını çeviriyorm lar. Şaşkınlar doğru yola giriyorlar; sa. yıklayanlar mantıkla konuşuyorlar, Yarasaları görmedim. Fakat eğer on. lar varsa muhakkak ki inlere, izbelere, oyuk ve deliklere kaçıyorlar, Enerji kaynağı dinamo;.. Ve birçok ilim projektörü... Küadircan Kaflı du, ne kadar şaşsa hakkı vardı. Eğer Mazlum onda — bir aksülümel yapmak istediyse, muvaffak oldu. Onu tepeden vurmak için bundan daha iyi bir çare olamazdı. Bu hususta da Maz- Tuma hak veriyorum. İntikamına beti âlet etmiş olmasına' rağrneri, ont darı- lamıyorum. Hakkı var; ne yapsa, hak- h... Ablamın ona yaptıkları düşünüle- cek olursa, Mazlümu hiç kimse haksız hiç kimse yaptığına söz söy liyemez. Oh olsun ablama!... Artık neş'em geldi. Kendimi buldum. Hislerimi toparladım. İştiham açıldı. Obur gibi, güle söyliye yemek yedim. Berna: — Mes'ud nişanlı! dedi. Evet çok doğru. Her halde mes'ud bir nişanlı olduğumu isbat ediyorum, sahiden mes'ud nişanlıyım. Hele evli memin içyüzünü, asıl sebeblerini ak-| limdan silince kabıma sığamaz oluyo- Tum... Artık Mazlumun — yanında olsam... Yeryüzünün ne talihli kızı imişim. Gönlümde beslediğim en olmıyacak bir hayal işte hakikat oldu. * — Cevabınt bekliyorum. Sevim. — Peki Mazlum. Derhal razı oluşum Mazluma çok ta- bil göründü, iki elini uzattı, cellerimi hararetle sıktı, iki yanağımdan öptü: — Senden bu cevabı bekliyordum, beni reddetmiyeceğini biliyordum, hiş- siyatımda aldanmadiğımı isbat etmek- le beni şimdiden bahtiyar ettin, dedi. , MArkası var) Yukarıda Profesör Bittard riyaset mevlkiinde, aşağıda: Profesör Fuad Köprülü, Bayan Dellenbach ve — caery Dün ne oldu; bugün ne olacak? (Baştarafı 1 inci sayfada) 6 — Profesör Fuad Köprülü Türklerin İslümlardan çok evvel âmme ve Gdevlet hukukuna aahip olduklarını izah öylodi. T — Profesör Ressi Türk tacihinin yazılması için İsalyan argivlerinin ehem- miyetini tebarfiz etiirdi. 8 — Profesör Bosch hastalandığından miyeti. Prof. H. Vallois: Önasyanın ırk tarihi. Prof. Alföldi: Nomadlarda çifte kral- hik. Prof. Raşeny: Erdel'deki Türklüğün orta- çağdaki izleri. Comte Ziçi: Macar kavmının metişelne dalr. Prof. Şevket Azir Kansut Solçuk Türk leri hakkında Antropolojik bir tetkik. yetişti. Haçlılardan tardı. Haçlılarla münnsebetleri Avrupada (Rönesans) m başlamasına büşe bca sebep oldu.. Profesör Şemseddin Günaltaj'ın tezi şid. dotle alkışlar.dı. Profesör Von Aster'in tezi Profesör Von Aster, (felsefe tarihinde etmiş ve demiştir. ki; «Türk felsefesi müstakil bir tefakkür ka - rakteri taşımıştır. Etlâtun ve Aristonun fi- kirlerini ilerlettl Garp, tablat üzerine ilmi ve teknik hükimiyetini — tesis etti; halbukzi Şhrk, ruhun enginlerine Karşı Gerptan da - ba kuvvetli ve derin bir anlayış gösterdi. Bu gün bu ikt tarafı birleştirmek icap eder, Bu yolda ehemmiyetli bir rol oynaması mukad- 'der olan bir millet varsa o da Türk milleti - idir.r Muhterem profesörün. çok Şddotle alkışlandı. Bayan Marguerite Dellenbach'ın teri (Türklerin antropolojik tatihlerine dair vesikalar) adındaki bu tex genç ve sevimli ülim tarafından Fransızca olarak ve renkli bir harita yardımile söylendi. 'Tez sahibi, Önasya ve Balkanlargğaki In - sanların kafa teşekkülleri üÜzerinde yapılan tetkikler neticesinde bir harita yaptığını, bu- nR nazaran Orta Azyadan Tunaya kadar v- zayan sahada uzum ve-orla boylu Brakise - faf'lerin oturduğunü, — Bulgarzlarla Arap ve Efganlıların Dolikosefa! olduklarını isah ettl Bu dikkate şayan tebliğ de hararetle alkış- Tandı. kiymâtli tezi Profesör Venm Aster İkinci celse l 16,30 da kongre yeniden toplandı. Riyaseb mevklinde Kültür Bakanı Batfet Arıkan var- dı. Atatürk beraberlerinde Başvekâlet Veki. N Celâl Bayar olduğu halde kongreyi takip buyurmuştur. Profesör Fuad Köprülü'nün tezi Profesör Fuad: Köprülü alkışlarla kürsü« ye çıkarak (Orta zamanda Türk hukuk me- seleleri) adındaki tezini hülâsa etti. Şimdiye kadar Garp Aleminde (Türkler ancak İslâm olduktan sonra hukuk mese - lelerine malik oltmuşlardır; bunlar da tama- Talle islâmi müesseselerdir; Türklere ald hu- susiyet aranamaz) şeklinde bir. hüküm. ve id- dia vardır. Değerli profesör bu iddla üzerinde durda ve Türklerin istâmlıktan çok evrel büyük derletler ve müessasolor kurduklarını, finmo ve devlet hukukuna malik olduklarını, i4 « Jâmlıktan sonra. da: bunları devam ettirdiği- ni, hattâ Slav devletlerinin (Altınordu) det detinin hukuk usuüllerinden iktibaslar yap - tıklarımı ve daha stir besirleri tebarir ettir- imlşkir. Bu çok kıymetli tez bilhassa- çok alkıf - istdi. , Profesör Rossi'nin tezi Bu kıymetli İtalyan profesörü tezini Türk- çe olarak ve anlaşılmasında. —en küçük bir zorluk bile olmıyan bir selâsetle okudu. Bü- İyük serapati ila karşılandı. Profesörün tikri- a ve tezini hülâsa ediyoruz: «Türklerle İtalyanların tarihteki müna « sebetleri pek çoktur. Hele on beşinei asırdal on dokuzuncu asra kadar olan zaman zar “ fında pek sıkıdır. Venedik Cumhuriyeti ar « şivleri, Vatikan ve diğer İtalyan kütüphane- leri buna dair pek çok eserlerle doludur. Türl tarihinin yazılması yolunda bu kaynaklardam pek çok istifade edilecektir. Hole Türk de * nizcilik tarihine dkir maltmat pek çoktur. Profesâr 'Türk tarihi için müracaat edil “ mesi faydalı olan bit çok: Kitap isimleri ver- miş ve bu kıymetli tebliğ de hararetle al - Profesör Profesör Boasert pek orijinal manca olarak okudu. Bunda Çinlilerle Uy - gurların tabı hakkındaki buluşlarını izah et ti İlk bab san'alinin eski Likya'ya kadar gö- türülebileceği neticesine vardı. Bu tab sis « temile Uygur matbancdliği arasında müna « sebet aramağa lüzum gördü. Buna dair basi ihtimaller ileri sürdü. Bu ter de alkışlandıktan sonra bugün mu- Gyyen saatte toplarımak Üzere Kürüultay top- lantısına nihayet- verildi. Mareşal Çakmak Yugoslavyada (Baştarafı 1 nci sayfada) keri heyetleri de birer birer Yugoslav- yaya gelmektedirler. Bu arada: Türkiye Büyük Erkânıhar- biye Reisi Mareşal Fevzi Çakmak ta ma- tyetindeki heyetle beraber Adatepe muh- zibi ile pazartesi günü öğleden sonrâa Dalmaçya sahilindeki Split Umanına vd- sıl olmuştur. Türk heyeti Split'te askeri merasimle, karçılanmıştır. Yunan heyeti de General Papagos'un riyasetinde salı günü akşamı trenle Bel- grada vüsıl! olmuştur. Yunan generali bir gazeteciye gu beyanatta bulunmuştur: — Dost Yugoslavyaya ikinci defa yap- tığım bu seyahatten dolayı çok memnu- num, Kahraman ve cesur Wugoslav genç- lerini bu vesile ile yakınen tanıyacağım” dan dolayı da ayrıca bahtiyarım. Manevraları takib edecek Fransız he- yeti de General Gamelin'iş riyasetinde Yugoslavyaya vâsıl olmuştur. Genersl Gamelin, manevralardan sonra Belgradâ gelerek bir müddet kalacaktır. Belgrad- dan- sonra Romanya ordusunun manev- Saat 16 yı çeyrek göçiyordu. Başkan Pit- | yalarında bulunmuk üzere Bükreşe gide” tard bir kaç dakika istizahat verdi. cektir.