2 Sayfa — Hergün Siyasi borsalarda Tahvillerinin kıymeti çok Düşen firmalar Yazan: Muhittin Birgen T u müesseseye artık Milletler r X Cemiyeti demek doğru değil- dir. Ona Bazı Milletlerin Cemiyeti demek daha doğru olur. Yüz yirmi milyonluk Amerika, altı l r ımış beş milyonl milyonluk İtalya ile koskoca —Arjantin, bu cemiyetin ya tamamen, yahut ta he- cemiyetin haricinde men ©o derecede, bu bulu! orlar: Eğ bulunan mil- letlerin deniz ve kara kuvvetlerini bir araya getirecek olursak, görürüz ki, Mik Jetler Cemiyeti içinde bulunan milletle- vin - kuvvetlerinden - aşağı -değildirler. Bunlardan başka, üç memleket vardır ki Mületler Cemiyeti içinde bulunm akla beraber, Almanya ve İtalyaya aid mes ielerde, onların aleyhine hüküm ve icab ettiği zaman, hemen dalma ekseri- yetin haricinde kalıyorlar! Avusturya, Macarislan, Arnavudluk. Milletler Cemi. yeti içinde, birçok millet veya devlet is- mi vardır. Fakat, bunların bir kısımı bir nüfus kalabalığı ve bir merasimden iba- rettir; bir kısım devletler, müstakil bile değildirler. Vazifeleri bu cemiyet içinde muayyen bir siyasetin figüranlığımı yap- maklır. Halbuki, hariçte bulunanların hemen kâffesi, bilhassa çu saydıklarımız, asadi bakımdan, gerek kültür k ve maddi biri başlı ba- yük varlıktır. Şu hesaba göre, artık Cenevre mües- sesesini bir Milletler Cemiyeti saymak doğru değildir. Hattâ, ana iştirak eden- Jerin ara la, bu cemiyete tamamile ta- raftar yegâne millet. İsviçreden ibâ- rettir: Bu sayede İsviçrenin bir kısmı, diplomat turizmi ile para kazanıyor! Ha- kikatte cemiyetin İsviçreden başka kim- seye de bir faydası dokunduğu yoktur. * Cemiyetin vaziyeti böyle olunca, ta- bildir ki, şu günlerde dünya piyasaların- da her nevi tahvillerin kıymetleri düşer- ken, onun tahvillerinin de kıymetinden büyük bir kısmını kaybetmesi lâzımdı. Hakikatte bu siyasi firmanın tahvilleri, ihraç kıymetlerine nisbetle çok aşağıya düşmüştür. Meselâ, bugünlerde Milletler e) Cemiyeti, mühim bir müracaat karşısın- da kaldı: Çin, Japonya iarafından uğra- dığı taarruz üzerine bu cemiyete müra- eaat ederek müdafaasını istedi. Cemiye- tih yaptığı şey, bu müracaalı 933 sene- sinde teşkil edilmiş olan Çin meselesi komisyonuna havale etmekten ibarettir! Hiç şüphesiz, bu komisyona da bizim meşhur Marko Paşa riyaset ediyor! Çin meselesi gibi mühim bir meseleyi Marko Paşanın yona havale eden, Habeşistan da komisyona bile havale etmiyerek — işin hallini zamanın tozuna, toprağına ve ö- rümceklerin gayret ve faaliyetlerine bı- rakan bir cemiyetin artık, ne kadar iti- barı olabileceğini tahmin etmek güç bir gey değildir. Bunun için, son günlerde tahvillerinin kıymetleri düşen firmalas rın en başında bu firma, Milletler Cemi- yeti firması gelirse kimsenin hayret ete meğe hakkı olamaz. Artık onün hiçbir kıiymeti ve itibarı kalmamıştır. Günün birinde, bunun diplamatlar elinde alelâ- de bir oyuncak olduğunun tahakkuk et- mesi için, yeni bir hırçın çocuk çıkıp ona bir darbe daha indirmesi kâfidir. O za- man bu zarif oyuncak, bir darbede büs- bütün kırılıp gidecektir. * Hakikatte, dünyanın içine düştüğü menfaat mücadeleleri arasında, siyasi metlerini kaybeden tahviller, yalnız bu firmanın tahvüleri değildir. Buna mu- kabil, öte tarafta ayni maksadlarla, fa- kat başka ruhlar ve başka şekillerle ku- rulmuş olan mümasil müesseseler de if- Vâs halindedirler: İk enternasyonal, Üüçüncü enternasyonal, hep birer kelime- den ibaret enternasyonal müesseseler ha. line gelmişlerdir. İspanyada faşizm, sos- yalizme karşı ayaklanmış. onu boğuyor; günden güne ilerliyen muvaffakiyetleri ile, sosyalizmi gerileten ve kuvvetten dü- güren bu hareket karşısmda gerek ikinci enternasyorala mensub olan — sosyal de- mokratlar, gerek üçüncü enternasyona- | | Bir saatte çarklar; yaylar, ha | ile akrepleri görebiliriz. Bunlar g: | devirlerini yaparlar ve aradan M çip gitmiştir. vket gizlidir. Yalnız kadran rimahsüs bir hareketle aat geçince tekrar ine dönerler: Artık gün bitmiştir, SON POSTA eski hissedilmeden ge- da ö anl günün Hayattan istifade etmeyi, zevk almayı, içinde bulunduğu hayat safhasını bırakarak önündeki safhaya talik eden adam gününü hissetmede mshkümdur. Her 1$ bir zevki olduğunu unutmıyalım, Dünganın en genç Küçükh zabiti eee y Halen dünyanın en genç yaştakt zabiti Küba diktatörünün oğludur. Yukarıdaki resimde kendisini babasile yanyana gö- rüyorsunuz. Eskiden Osmanlı sarayların- da böyle beş altı yaşlarındaki şehzade - lere, paşa çocuklarına resmen rütbeler | verilirdi. Demek oluyor ki şimdi bu âdet | Kübaya intikal etmiştir. ganeeea ee reeneeaanaReE Na RAReALeERcErEEEARAEESEERELLenaRana” lın tebaası olan komünistler, hareketsiz duruyorlar. Meselâ, Fransanın sosyal de- mokratları, yevmiyelerini artırmak, ça- hşma saatlerini kısaltmak için grevler yapmak, fabrikalar işgal etmek ve yahut hükümet teşkilâtı arasında mevki almak gibi büyük işlerle meşguldürler! üçüncü entemasyonal da Milletler Cemiyeti içl- ne girdi ve mücadele silâhlarını başka bir hedefe çevirdi: Trockizm! Demek oluyor ki bütün enternasyonal müesseselerin ehternasyonal hayır ve fayda iddiasile piyasaya çıkarmış olduk- ları tahviller, bugün sıfıra inmiş bir dedir. Kuvvetli bir spekülâsyoncu çıksa, Milletler Cemiyetinin tahvillerini, yok pahasına iki günde toplıyabilir. Ötekiles rine gelince, onların tahvilleri, bugün borsalarda görünmüyor bile! Dünya, yeniden milletlere ve milletler arasındaki menfaat mücadelelerine ve bu mücadelelerin tayin ettiği muvazene gruplarına ayrılmıştır. ve ayrılmaktadır. Hangi istikamette olursa olsun enternas- yonalizm; bugün için olsun bir hülyadır. Her millet, gemisini bu bakımdan yürüt- meğe mecburdur! Muhittin Birgen K— e MA C RGÜRUİ e . Yoit G S ll İSTER İNANMA! “Din Bir tanıdığımız anlattı: *Bandırmanın Debleki köyünden Bay: vayet çıktığı söylendi, bu rivaycte göre İSTER STER İNAN 'an Nazife birdenbire bastalanmıştı. Vücudu şişdi, çibanlarla doldu, bu çibanlar - dan da kan akmıya başladı ve nihayet öldü. Ölüm şüpheli görülmüştü. Ceset otopsi yapılmak üzere Bandırma memle- ket hastanesine kaldırıldı. Ve tam o sırada da köyde bir ri- RAS HEKGUN BİR FIKAA || Ayıb oluyor Eski paşalardan biri yetmak üzere idi. Uşağını çağırdı: — Benim resmi elbişelerimi getir. Uşak şaşırdı: — Bu saattan sonra sokağa mı çı- kacaksınız. — Hayır yatacağım. Uşağın şaşkınlığı bir kat daha arttı. — Yatarken resmi elbiselerinizi mi giyeceksiniz? — Evet.. Dün gece sadrezam rüya- ma girdi. Belki bu gece gene rüyama girer. Karşısıma gecelik — entarisile çıkmak ayıb oluyor. - v Bir batında yedi Çocuk doğuran kadın Dünyanın en uzun Boylu khizi koca arıyor a Dünyanın en uzun boylu kızı olan Ma- car dilberi Gisâle Zambo 28 yaşına, yani evlenme çağına girmiş bulunmaktadır. Macar dilberi çok çalışkan bir kaz oldu- Dünya tıp tarihi aşağıda anlatacağı -| ğundan çeyizini çoktan hazırlamıştır. mız vak'a gibilerini pek nadir olarak kay dedebilmiştir: İspanyada Cartagenede Senora — Tu- delo isminde bir kadın, bundan üç hafta evvel, ikiz kız doğurmuştur. Bu doğum- dan on gün sonra ikinci ikiz kızları dün- yaya gelmişlerdir. Arası beş gün geçin - ce de Senora beşinci kızını doğurmuş, iki gün sonra da altıncı kerimesinin müjde- si verilmiştir. Madam cenapları pek ya- kında da yedinci bebeğinin doğumunu beklemektedi Doktorlar, bu altı çocuğundan ikisini yaşatabilmiş, dördü ölmüştür. Senora 'Tuledonun sıhhati pek yerindedir. Dünyanın en büyük kitabı Belçikada yazılıyor Dünyanın en büyük kitabı Belçikamın 'Tam manasile kocasına ve yuvasına sa - dık kalacak bir ev kadını olmak için bü- tün evsafa, hem de fazlasile sahiptir. Talip olan belki bulunur diye genç kı- zın 2,15 metre boyunda olduğunu da ilâ- ve edelim. Güzelliği sayesinde idamdan kurtulacağını iddia eden katil kadın İki sevgilisile geçenlerde Yugoslavya- da kocasını öldüren Radmila Mihailoviç isminde çok güzel, fakat ayni derecede mel'un bir kadın yakalanarak hapse a - tılmış, fakat cazibe ve güzelliği saye - sinde hapishane gardiyanlarını kandı - rarak mahpustan birisile birlikte kaç - mişti. Radmila hapishaneden kaçırdığı yeni sevgilisile on gün ormanlarda dolaştıktan ihtiyar târiki. dünyaları tarafından ya - |sonrza nihayet karınlarını doyurmak için zılıp neşredilmekte olan bir eserdir. Bu eserin neşrine 1680 senesinde başlanmış ve tahmini edildiğine göre ancak 2140 se- nesinde hitam bulacakmış! Kitabın mevzuu bütün hiristiyanlık a- zizlerinin umum? tarihine aittir. Bugü - ne kadar neşredilen altmış büyük cildde bu azizlerin bir kısmının hayatları an - latılmaktadir. Bu muazzam eserin tahririle uğraşan papazlar, her sabah saat 4,30 da işlerine başlayıp akşamın 9,30 una kadar bilâfa- sıla çalışmakta ve eserin tanzim, tashih ve tahririle uğraşmaktadırlar. Bunlardan biri öldüğü vakit onun ye- tini yeni yetişenlerden biri almakla ve ımesaisine devam etmektedir. Her sekiz senede eserin bir cildi neşre- dilmektedir. |bir köye İnmeğe mecbur olmuşlar ve kö- yün bakkal dükkânında yemek yerlerken bir jandarma tarafından yakalanmışlar- sa da hapishane gardiyanlarından aşır - dıkları rövelverle — jandarmayı - öldür- müşlerdir. Jandarmayı öldürüp kaçarlarken Rad- milâ tevkif olunmuş ve bu defa da ha - pishaneden kaçmaması için ciddi ted - birler alınıp idam mahkümlarının konul- duğu tek ve tecrit edilmiş koğuşa tıkıl - mıştır. Buna rağmen mel'un kadın gü - zelliğini, cazibesinin tesirini bildiği için hâlâ cesaretini kaybetmemiş, «dünyada beni asacak cellât bulunamaz. Çünkü hiç bir erkek cazibem karşısında beni öldür. | kaydedilmiştir. Di- meğe cür'et edemiyecektir. Pek çabuk ğer taraftan 26 se- yakamı kurtaracağıma eminim» demek- | nedenberi bu mev- tedir. Sözün Kısası Pastırma Yasak olmuş E. Talu u< ayserili bir dostum var. Tüc- cardır. — Zalen — Kayserliden başka ne olur? Memurluğa sülük etmiş olsa da, günün birinde mutlaka ticarete atılacaktır. Dün, Kayserili o dostumun evine uğrar dım. Keşki uğramamış olsaydım! Ev, bir haftada birkaç cenaze birden vermiş bi matemhaney rısı, anası, kaynanası.. Hepsi de suratla- rTını asmış, büyük derdlerin muktezası olan derin, uzun ve gürültülü geğirtiler- le, ne türlü muztarib bulunduklarını iz- har ediyorlardı. — Nehiz vâr? Sizleri kederli görüyo- Dememe k Dostumun annesi bir boşalıverd — Bööğööğ! Gördünğ mü başımıza ga- lenleri?. Bastırmayı, neyi yasağ etmişler. Hay, bu yasağı goyanın gözü daha çi menli et görmesün. Başı, Erciyeşin doru- ğu gibi, hep dumanlı ossun! Bastırmasız seri, Gayserisiz bas- ftırma mı olurmuş? Bebenin ağzından emziği çıhartmak, balığı sudan çıharıp garaya atmak, guşu, balarısını, - sineği ganatsız etmek ne İse Gayseri uşşağımı bastırmasız gomak da tıpkı odur. Gardaş! Mis gibi sarmısah gohulu çe- menilen, yüz dirhem, incecik — dilinmiş ) guş gümünün hassası acap moskofun ya- Jra hayvarında var mı? Basdırma can- | dır.. basdırma gandır.. yetmiş iki derde deva, hastalara şifadır. Ne deyi yasağ ittiler? Evropanın can- ıbcınunu. Dalyanın salammımı, Alamanın gohmüuş sosisonunu ne deyi görmezler?. Böğöğ! Gayöeri bitti.. mafoldu gayrık! Bah: sen böğüne böğün tarıhçısın; ta- rih okuyor, okudiyorsun. Gayseri basdır- masının gaç yıllıh tarihi, göhreti oldue ğunu da helbet bilirsin. Roma gaysark bizim orya vardığında ül'l'mlşhrâ — Gi nasıl buldun? O da: — Âbuhavası gözel ya.. ille bu basdır- ması.. ille bu bastırması!. cüvabını ver- miş. Beyle, Roma imparatorunun bilen hare yan galdığı nesneye giyilir mı? Sen, de! Ne imiş? Moderenlikli gasaphane yo- ğumuş. heyvanları pisliğile kesiyorlar- mış. Hafız sıhhata riayet etmiyormuşuk. Dinin gibi doğru de: Basdırmadan has- te olanı heç gördün, duydun mu? Bu yaz tifodan, İstanbulda sapır sapır tökülen- Jer basdırına mı yidiydi? Ha?! Cüvap et- sene!. Bu kadar derin ve samimi bir teessür karşısında, ne diyebilirdim? Sustum. A- yağa kalkıp ta gitmeğe davrandığım sı- rada, o, hâlâ bir yandan dizlerini dövü- jyor, bir yandan da söyleniyordu: -— Vah, Gayseri!, Bitti Gayseri!, Bas- dırmasız galan yurdum benim!. madı. Dün mevsimin en sıcak günüydü verdiği malümata güre dün bu mevsimin en si- Kandilli rasad istasyonunun cak güpü olarak simde bu kadar sı- çcak olmadığı da ÇA VASAN Dün öğleden sonra hava tazyiki düşmanı varmış, bu düşmam bir miktar insan tırnağı, insan || 796 olarak tesbit olunmuş, rüzgâr saniye- muş imiş..> bu kadıncağızın bir İNAN iİSTER saçı toplamış, bunları ölü toprağı ile karıştırarak mütevef- fanın evine attırmış, ve hastalığa da bu teşebbüs sebep ol - Biz bu hikâyeyi dinledikten sonra böyle bir rivayetin çı- kabileceğine ve böyle bir rivayete inananlar bulunabilece - ğine inanmadık. Fakat ey okuyucu sen: İNANMA! de 6 metre sür'atle-lodostan esmiştir. Güneşte hararet 57, gölgede en fazla sıcaklık 34, en az da 21 olarak kaydedil- miştir.