10 Sayfa Son Posta'nın siyasi tefrikası : 38 İngiliz mümessili Bahaeddin Neticede Doktor Bahaettin Şa- kirin Berlindeki İngiliz mümes - silliğine gönderilmesine, oradan tahkikat yapılmasına ve meselenin an- laşılmasına kaetrar verildi. Bahaettin — Şakir İngiliz mümessilliğinden geri geldikten sonra mesele Talât paşaya yazılacaktı. Doktor Bahaettin Şakir İngiliz as- keri mümes: nin kabul salonunda bir müddet be ikten sonra içeri &- lındı. Mümessil Bahaettin Şakiri neza- © ketle karşılayarak bir koltuğa oturttu ve ona: — Ziyaretinizin sebebini miyim? Sualini tevcih etti. Bahaettin Şakir Talât paşanın evine telefan edildiğini söyliyerek bunun se- bebini öğrenmek istediğini anlattı. İngiliz zabiti Bahaettin Şakirin bunu ne sıfatla anlamağa geldiğini sormağa Jüzum görmedi. Çünkü Bahaettin Şa - kir isminin Talât paşa rüfekasından diye İngiliz dosyalarında mukayyet ol- duğuna hiç şüphe yoktu. Onun için giliz mümessili derhal cevap verdi: — Evet, bugün Talât paşaya ben te- lefon ettim, dedi. İngilterenin siyasi ri- calinden ve Talât paşanın eski dostla- rından bir zat, paşa ile konuşmak isti- © yor. Bunu söylemek ve bir randevu al- mak istiyorum . Doktor Bahaettin Şakir sordu: — Bu zat Berlinde mi, yoksa başka — bir yerde mi? —Hayır, Berlinde değil, hattâ Al- — manyada bile bulunmuyor. Mülâkat gününü kararlaştırdıktan sonra kendi- ndereceğim. İngilltereden a gelecek. şa maatteessüf seyahatte- ) 1 or, ÖOnun sorabilir için kendisine #rzunuzu bi ba göre gelir sizi tekrar rahatsiz ede- . TİM. Doktor Bahaettin Şakir bunu söyler- ken ünden kalkıp gitmek istedi, at İngiliz zabiti ona oturmasını ri- rek şu sözle: e etti: t Berlinde yapı- y Almanyaya gelecek olan zat Alman - Fransız hududuna yakın © bir şehirde buluşulmasını şart koşu- 'yor. Onun için Talât paşaya haber ver- — meden evvel bunu da aramızda karar- #ükseseaneLARACALAELALALAAEREAAALELEAELEKEDA. ben de muvafık buldum. Gecenin zifirt < karanlığı arasında bir talikaya atladık. Bozuk kaldırımlarda, kimisi sönük ve ki- misi gayrikâfi sokak lâmbalarının yarı aydınlattığı bir hayli sokakları girip çık- ftıktan sonra bir köşkün önünde durduk. Ve her ikimiz de içeriye kendimizi attık ve antredeki kanapelere çöktük. Konuşacak halde olmadığımız için Yek- ta beni üst kata çıkardı: — Yatak odan... diyerek.. bir kapıyı vAçtı... Müşkülâtla ancak yarım soyunabildim. We bir külçe halinde kendim! karyolaya Attım. Ne kadar uyuduğumu bılmiyorum. Kendime geldiğim zaman ortalık ağar - mış; fakat güneş henüz doğmamıştı. Bir Sigara yaktım. Ve pencereyi açarak dı - şarısının serin havasile biraz kendime Bgelmek iştedim. Bir an rüya görüyorum sanarak göz - — Tlerimi oğuşturdum. Dışarıdaki manzara, benim için hiç te yabancı değildi. O za-, man bütün vücudumu derin bir heyeca- nn kapladığını hissettim. Tüylerim di - ken diken oldu. Gayriihtiyari yerimden ladım. — Bu mümkün değil, bu mümkün de- ğil... diye kendi kendime söyleniyordum. Başım dönüyordu, oda dönüyordu, tavan döşeme dönüyor, dışarıdaki bütün man - zaralar ve bütün eşya dönüyordu. Bu köşk benim eski köşküm ve bu oda, benim karımın can verdiği odaydı. Yarınki nüshamızda: A B L A .. |- Yazan: Peride Celâl Yazan : Arif Cemil Şakire: “Talât paşanın dost- larından ve İngiliz ricalinden biri paşa ile konuşmak istiyor. Yalnız bu mülâkat Berlinde yapılmıyacak!,, dedi, Ilaş'.ırılım. Ben Düsseldorf şehrini mu- vafık buluyorum, ne dersiniz? Doktor Bahaettin Şakir — Tabil paşaya yazmadan bir şey söyliyemem, dedi. Kendisine bu nok- tayı da yazar ve alacağım cevabı der- hal gelip size bildiririm. Bahaettin bey bunu söyliyerek İngi- liz askeri mümessilinin yanından ayrıl- dı. Arkadaşları onu Uhland sokağında- ki yazıhanede büyük bir merak içinde bekliyorlardı. Bahaettin Şakir, İngiliz askeri mü- messili ile olan mülâkatını bütün taf- silâtile anlattı. Bunu dinledikten sonra derin bir düşünceye daldılar. İçlerinden biri: — Acaba paşanın izini kaybettikleri için kendisini tekrar meydana çıkarmak maksadile bir tuzak m: kurdular? di- yor. Diğeri: — Ben paşanın yerinde olsam mi katı kabul etmem. Çünkü işin içinde mutlaka bir İngiliz desisesi vardır! Mü- İn- |taleasını yürütüyor. Bir üçüncüsü ise: — Talât paşa şimdiye kadar İngiliz ricalinden bir çoklarına mektuplar yaz Ğı. Mülâkat isteyen zat bu mektupları alanlardan birisidir. Onun için paşanın gidip onunla konuşması mutlaka lâ- zımdır, fikrinde bulunuyordu. Arkadaşlar bu suretle aralarında ya- rım saat kadar müzakere ettikten son- Ta esas mesele hakkında Talât paşaya bir şey yazmadan kendisini bir mesele- nin konuşulması için âcilen Berline çağırmağa karar verdiler. Talât paşa ertesi günü Berline geldi. Hardenberg sokağındaki evinde arka- daşlarile bir toplantı yapıld. Bu top- lantıda mülâkatın iyi ve kötü tarafları esaslı bir surette görüşüldü. Müzakero esnasında daima hâkim olan fikir, mü- lâkatın, paşanın izini tekrar meydana karmak için tertib ve tezyi edildiği etrafında dönüp durdu. Nihayet Talât paşa dedi ki: — Her ne olursa olsun, bu kadar te- şebbüslerden sonra mademki bir neti- te belirdi, o neticeye doğru yürümek iktiza eder. Benim her halde Düssel- dorf'a gitmem lâzım. Onun için İngiliz siyasi mümessiline mülâkatı kabul et- mi haber verelim. Düsseldorf'da nülâkat mahallini, gününü ve saatini onlar tayin etsinler. Bunun üzerine Doktor Bahaettin Şa- kir tekrar Berlindeki İngiliz askeri mü- messilliğine gönderildi. Bahaeddin Şa- kir orada pek kısa devam eden müzake- resi esnasında mülâkatın dört gün son- ra Düsseldorf'da öğleden sonra saat üç- te bir park içindeki büyük havuzun ke- narında yapılması tekarrür etti. İngiliz ricalinden olan zât ile Talât paşanın birbirlerini gördükleri zaman tanışacakları söylendi . Talât paşanın Düsseldorf'da » mülü- ki olduğu İngiliz, vaktile birkaç defa İstanbula gelmiş olan İngiliz meb'usla- rından bir müsteşrik idi. Fakat mülâ- katın ehemmiyeti anun büyük bir es - rar perdesine bürünmesine münhasır kalıyordu: Hududa yakın bir şehir, ten- ha bir park.. yeşillikler ve ağaçlarla çevrilmiş bir göl kenarı.. konuşulan şey leri kimse işitmiyor.. iki şahsiyetin bu yerde buluştuğundan, alâkadar bir iki kişi müstesna olmak üzere, kimse ha- berdar değil! Bunun haricinde görüşülen mevzu, bir zâmanlar paşayı ziyaret eden İngiliz yüzbaşısının tekliflerinden fazla bir şey değildi: Talât paşa Anadoluya gitsin, hükümet idaresini eline alsın, İngiliz hükümeti onunla, esasatı ileride tesbit edilmek üzere, sulh akdetsin, Yunan or dusu geri çekilsin vesaire. Talât paşanın bu tekliflere bu sefer ne cevab verdiği malüm değildir. Mü- lâkat etrafındaki esrar gibi bunlar da esrar perdesile örtülü kalmıştır. Yalnız paşanın, Düsseldorf'dan avdet ettikten |sonra artık Almanyada oturmıyacağın- dan, belki memlekete döneceğinden bahsetmiş, İngilizlerin daha yüksek İmakamlarından gelen teklifleri kat'i surette red etmediğine delâlet edebi- lirdi. “Fakat, bu bir zandatı ibarettir. KD (Arkan var) SON POSTA Japon tayyareleri Kanton Şehrini harap ettiler Binden fazla ölü var (Baştarafı 1 net sayfada) On ağır Japon bombardıman tayyare- sile birçok avcı tayyarelerin yaptığı bu hücum, yalnız 15-20 dakika sürmesine rağmen, asri hava müharebelerinde misli görülmemiş bir şiddetle cereyan etmiş ve Kanton şehrini- tam manasile bir hara- beye çevirmiştir. Börabardımandan sonra çehrin - arzet- tiği foci manzara, en lâkayd bir seyirci- nin bile tüylerini ütpertecek kadar müt- hiştir. Toz ve duman içindel kaybolmuş, bina yığınları altında parçalanmış - cesedler, yarılmış kafa tasları, kana boyanmış Bövdeler, kol ve ayaklar görüldüğü gibi, yürekleri sızlatan insan iniltileri de işi- tilmektedir. Sokaklarda yavrularını arayan anne- ler, analarıni arayan yavrular deliler gi- bi koşuşmakta ve birbirine girmekte- dirler. Royter muhabirine göre ölülerin ade- di 1000 den fazladır. Yaralılar ise bunun üç, dört misli tahmin edilmektedir. Mad- di zarar milyonlara baliğ olmaktadır. Şe- hirdeki binaların hemen hemen üçte iki- si harab olmuştur. Bu hücum esnasında Japonların tutuşturucu bombalar kullan- dıkları söylenmektedir. Kantondaki sivil halkın bu surette merhametsizce öldürülmesi, Londrada büyük bir teessür ve infial uyandırmıştır. Kantonun bombardımanı hâdisesinde en fazla dikkati celbeden nokta şehrin hükümet binaları ve Aaskeri daireleri bombardımandan masun kalmış olması- dır. Daha ziyade sivil halkın meskün bu- lunduğu mahalleler hedef ittihaz edil- miştir. Londra radyosu bir dakika süküt etti Son Posta — Londra radyosu dün gece, Kantonun bambardımanı neticesinde ö- lenlerin ailelerine taziyetlerini bildirmiş ve bir dakika süküt etmiştir. İngilizler muhasematın durdurulmasını istiyorlar Londra 23 (Hususi) — Kanton ve Nan- kinin bombardamınını büyük bir heye- can ve infialle karşılıyan İngiliz efkârı umümiyesi, Uzakşarktaki harbe bir ni« hayet verilmesini istemekte ve bu ta hükümetin önayak olmasını beklemek. tedir. EBikârı umumiyeye tercüman olan ga- zeteler bu fikri açıkça ileri sürmekte ve Çin » Japon muhasematını durdurmak için beynelmilel bir teşebbüs yapılması- nı derpiş etmektedirler, Gazeteler bir konferansın toplanmuasını istiyorlar Gazeteler, yapılacak teşebbüsün şekil ve mahiyetini kararlaştırmak Üzere İn- giltere, Fransa, İtalya, Almanya, Ame- rika, Rusya, Hollanda ve daha başka alâ- kadar devletlerin iştirakile bir konfe- ransın toplanmasını teklif etmektedirler. Japonların maksadı Londra 23 (Hususi) — Japonların Kan. ton ve havalisini bombardımandan mak- sadı, Kanton - Hankeu demiryolunu tah- rib etmek olduğu anlaşılmaktadır. Bu maksad tahakkuk ettiği takdirde, merkezi hükümetin Şanghayla irtibatı güçleşecek ye Şanghayın iaşesi kesile- cektir. Nankin Üzerine bugün hava hücumu yapılmamıştır. Fakat diğer taraftan 30 Japon tayyaresi Yangitze nehri boyunda- ki limanları bombardıman etmiştir. Meydan multarebesi —— Pekin 23 (A.A.) — Paotingfunun zaptı için çok şiddetli bir meydan muharebesi yapılmaktadır. Japonlar Çin kuvvetleri- nin sol cenahına karşı yapmış oldukları muvaffakiyetli çevirme hareketine tay- yare filolarının ve ağır topçunun yardı- miyle devam ederek Çin mevzilerini bü- tün cephe boyunca Oaşenk ile Tientsin- Pukof demiryolu arasında çok - şiddetli bir tazyik altında bulunduruyorlar. Haf- talardanberi devam eden muharcbeden yorgun düşen Çin kuvvetleri bütün bu yorgunluklarına rağmen Japonların bu müthiş taarruzuna göğüs germektedir. Ayrıca Nankinden gelen taze üç Çin fır- kası ihtiyatta bulunmaktadır. Çin tayyare topları Paotingfuda Japon tayyâresini düşürmüşlerdir. Japonlar ilerliyor Pekin, 23 (A.A.) — Japonlar, gece- leyin yapılan şiddetli muharebelerden sonra Paotinfu'dâki müdafaa hattının merkezini ezmiş ve bu noklanın on ki- lometre ilerisine varmış olduklarını bildirmektedirler. iki Eylâl 24 Başvekâlet Vekili ile Maliye Vekilinin Son Posta'ya ıt))_eyan:ııtları Bsüşvekâlet vekili istasyonda (Buştarafı 1 inci şayfada) leti Vekili ve Siyast Müsteşar Numan Menemencioğlu ve diğer birçok mebusla. rımız, İktisad Vekâleti Müsteşarı Faik Kurdoğlu, Vali ve Belediye Reisi Muhit- tin Üstündağ, İş Bankası İstanbul mer- kez şubesi müdürü Yusuf Ziya Üniş, Em- niyet Umum Müdürü Şükrü, vilâyet, be- lediye, parti ileri gelenleri, iktısadi mü- esseseler müdürleri ve kalabalık bir küt- le tarafından hararotle uğurlanmıştır. Celâl Bayar, hareketinden evvel vekil arkadaşlarile uğurlamağa gelen diğer ze- vatın ellerini sıkarak vedalaşmıştır. Tren saat 19,10 da hareket etmiştir. Diğer vekiller de gidiyorlar Ziraat Vekili Şakir Kesebir ve İktısad Vekâleti Siyasi Müsteşarı Ali Rıza da dün akşam Ankaraya gitmiştir. Adliye Vekili Şükrü Saracoğlu pazar günü ve diğer vekillerimiz de tarih kurultayın- dan sonra ve belki de pazar günü Anka- raya gideceklerdir. Vekiller Ankaraya gidince, Başvekâlet Vekili Celâll Baya- rın riyasetinde Vekiller Heyeti toplana- cüktır. Tarih Kongresinin büyük faydaları (Boştarafı 1 inci sayfada) T. T. Kurumunun gösterdiği misafir- perverliktir. Seyahat güç bir iş olb- mağa başladığı günlerde, böyle is- tisnak ve İlütufkârane bir muamele- den istifade edenlerin derin sevinç duymaları pek tabiidir, Bize gümrükten otele, otelden iş ve toplanış yerlerine ka- dar refakat eyliyen sayın Türk profe- dörleri, sanki yolun uzaklığını ve bırak- tığımız memleket ile terkettiğimiz sev- gili şahıslar için iştiyakımızı unutturma- ita çalışıyorlar. Açılma töreninin ilk gününde Ertuğrul yatı ile yapmakla şereflendiğimiz gezin- ti, belki bugünlerin en iyi ve unutulmaz hatırası kalacaktır. Sonra, Atatürkün huzurunda T. Tarihi Sergisini ziyaretimizde, pek verimli ve hepimizi seyindiren ve alâkadar eden bir temaşanın önünde bulunduk. Sergi, büyük itina ile ve ilmi sistemlerle hazir- lanmıştır. Gönül ister ki, onun mufassal | bir kataloğu terlib odilerek, müşahede ettiğimiz eserlerin listesile en önemlile- rinin suretleri ve hulâsaları dercedilerek, Jeabında müracaat edilecek bir klavuz Şimdiye kadar kurultayda okunmuş tezlerin en çoğu mühim ve Türklükle Türkiyenin tarihini aydınlatan eserler- dir. Bazıları hakkında münakaşa edile- bilecek noktalar varsa, taaccüb veren bir şey addedilemez. Hakikatin, yalnız mü- nakaşadan doğabildiğini herkes bilmek- tedir. Bilhassa, arkeoloji sahasında elde edil- neticeler çoktur, T. 'T. Kurumu çalış- n daha büyük verimler ele ge- çireceğine şüphe yoktur. Kongrolerin faydası, yalnız toplantıla- rında okunan te münhasır kalmaz. Zaten, o tezler kongrenin zabıtlarında basılacağı zaman, herkes onlardan isti- fade edebilecektir. Kongrelerin en büyük ayni sahalarda çalışan bil- ışmaları ve görüşmelerinden ileri gelir. Türk tarihi Türk edebiyatı ta- rihi ile meşgul olduğumdan dolayı, Av- rupanın muhtelif memleketlerinden ge- len sayın meslektaşlarım ile görüşebildi- | ğim ve Tür en İyi tanınmış Türk | profesörleri ve ediblerile de tanışabildi- ' Him için, kendimi fevkalâde bahtiyar ve 'beni davet eden T. T. Kurumuna karşı İzinnettarlık duyarım. faydası ise, ginleri İstanbulda cehennem sıcakları Rasadhane bu mevsimde böyle sıcağa senelerdenberi rastlanmadığını söylüyor İki gündenberi İstanbul adetâ yanıp tutuşmaktadır, gölgede ve en serin yer- de sıcaklık derecesi 32 den aşağı düşme- mektedir. Yazın en sıcak günlerinde bile bu kadar hararet hissedilmemiştir. Hal- buki şimdi sonbahardayız, sonbahar yağ. mur ve rüzgâr mevsimidir. Buna rağ- den fevkalâde sıcakların hüküm sürme- si nazarı dikkati celbetmektedir. Rasadhane de bu fevkalâde sıcakların sebebini izah edememekte, sadece! — Bu sıcaklar senelerdenberi görül- müş, işitilmiş şey değildir, demektedir. Rasadhanenin verdiği Mmalümata göre bundan 22 sene evvel yani 1915 yılı ey- 1âl ayının 22 sinde hararet derecesi 34,1, 916 senesinin eylül ayının 4 ünde hararet derecesi ö4,2, 922 senesinin eylül ayının gene 4 ünde hararet derecesi 34,7 yi bul- muştur. Yalnız 928 senesi eylül ayının 18 üncü günü hararet derecesi 36,1 e çık- mıştır. Bu hesablara göre dün ve evvel- ki gün İstanbulda tesadüf edilen sıcak- lk mevsime göre oldukça e&herâmiyetli- dir. Dünkü sıcaklık evvelki günkünden daha ziyade idi. Hararet dün gölgede 34,6 olarak tesbit edilmiştir, Kabine erkânı Arasında ihtilâf Şayiaları yalandır (Baştarafı 1 inci sayfada) — Bu şayiaları çıkaranlar — bulanık suda balık avlamak ve spekülasyon yapmak istiyen dir takım hainlerdir. Bu şüyiaların membamın meydana çı- karılması için şiddetli emirler verdim. Bu şekilde spekülasyona devam edile- cek olur ve borsa üÜzerinde terir yap- mak istenilirse icabında borsayı da ka- patmaktan çekinmiyeceğim.» Maliye Vekilinin beyanatı Dün akşam geç vakit konuştuğumuz Maliye Vekili Fuad Ağralı da demiştir ki: «— Bazı devletler bünyelerine ve ik- tısadi vaziyetlerine muvafık geldiğin- den Devaluasyon yapıyorlar. Fakat, bu hareket bizim bünyemize muvafık de- gildir. Devaluasyon yapmak hatır ve hayalimizden geçmemiştir. Bu şayiar lar, spekülasyon yapmak İstiyen ma- nevracılar tarafından meydana çıkarıl- mıştır. Milli 'Türk parası sağlamdır.» Hükümetimiz bu mesele üzerinde gayet hassas bulunmaktadır. Türk pa- rasını, böyle çirkince şayialarla düşür- mek teşebbüsünde bulunuanlar hakkın- da şiddetli tahkikat ve takibata başlan- mıştır. Vatandaşların herhangi haina- ne rivayet ve şayialara kat'iyyen lak asmamaları lâzımdır. — -