Adli tıb, muhtelis evkaf tahsildarı nda uyku hastalığı buldu Karışık bir safhaya giren davanın aydınlanması için tahsildarın suçu işlediği zaman ayni hastalıkla malül olup olmadığı araştırılıyor Evkaf idaresi tahsildarlarından Meh- med oğlu Haydar bir müddet evvel ihti- )âs suçuyla adliyeye verilmiş, tevkif edil- dikten sonra, Ağırcezada muhakemesine başlanılmıştır. Suçlu geçen celsede kendisinde dima- ği bir hastalık bulunduğunu ve bu hasta- Jığın suçun işlenişinde âmil olabileceğini iddia ettiğinden, Haydar müşahede altı na almması için, Adli Tıb Müessesesine gönderilmiştir. Haydarın muhakemesine dün de devam olunmuş ve Adli Tıb mü- essesesinden müddeiumumiliğe gönderi- len rapor okunmuştur. Raporda, suçluda yku hastalığı denen, dimağ iltihabının bulunduğu ve bu halin şuur bozukluğu tevlid edebilcceği kaydedilmiştir. An- cak, bu hastalığın suçluda cürmü işlediği zaman bulunup bulunmadığı tesbit edil- Memiş ve eğer cürmü işlediği anda ken- Bir inhisar memuru tevkif edildi İnhisar memurlarından Mehmed Ali hakkında zimmetine para geçirmek su- çundan tevkif kararı verilmişti. Suçlu arandığı halde, bulunamıyordu. Mehmed Ali, nihayet yakalanarak dün adliyeye getirilmiş ve hakkındaki tevkif kararı infaz olunmuştur. Suçlunun ,muhakeme- sine yakında asliye 3 üncü cezada başla- nılacaktır. Yeniden 36 geçit yeri yapılacak Köprü üstünde olduğu gibi Kara - köyde de üç geçit yeri yapılmış ve halk dünden itibaren karşıdan karşıya bu Çivili geçid yerlerinden geçmeğe baş - lamıştır. Bunlardan birisi Ziraat Ban - kası ile Akay binası arasında, ikincisi Ziraat Bankası ile Rıhtım arasında, ü- çüncüsü ise Domuz sokağının karşı - sında bulunmaktadır. Halkın bu geçid yerlerine alışabilmesi için belediye bir usul vaz'etmiştir. Birbirine 50 şer met ve yakın bulunan geçit yerleri arasın - da parmaklıklar yapılacaktır. Bu su - retle karşıdan karşıya geçmek isteyen- ler parmaklıkları görerek kendi ken - dilerini ikaz etmiş olacaklardır. Par - maklıklar halk geçit yerlerine alıştık - tan sonra kaldırılacaktır. Beyoğlu ka - zası dahilinde köprü üstü ve Karaköy y disinde dimaği. bir gayritabiilik cezadan kurtulamıyacağı — işaret muştur. Dünkü celsede, reis Vefik Onay Hay- yoksa, olun- çlu tahsildar evvelce de ruhi ve zih- ahatsızlığa müptelâ olduğunu id. diğ ettiyse de, kat'i bir cevab veremedi. İddia makamı ise, duruşmaya devam olunabilmesi için bu noktanın tahkiki lâ- zam geldiğini, aksi halde muhakeme! ilerliyemiyeceğini söyledi. Bu karışık vaziyetin, ancak Tıbbı Adli tarafından aydımlanabileceğini — nazarı dikkate alan mahkeme heyeti, Tıbbi Ad- U meclisinden sorulması için, müzekkere yazılmasına karar verdi. Haydarın ceza ehliyeti olup olmadığı, k o vakit anlapılabilecektir. Yeni adliye sarayı için istimlâk edilecek emlâk Yeni adliye sarayının inşası için umu mi menfaatler namına Divanyolu cadde- sinde kâin 43, 45, 37, 39, 41, 33, 95, 21, 28, 25, 13; 13, 7, 9 ve Sultanahmed parkı so- kağında 1, 3, 5, 7, 11, 15 kapı No, lu em- lâkin istimlâki kararlaştırılarak bu hu- sustaki istimlâk haritası ile cetvelinin biri Firuzağa camii duvarma diğeri de Eminönü kaymakam-ve Belediye şubesi müdürlüğü kapısına sekiz gün müddetle talik edilmiştir. Emlâk sahiblerine ilâ- nen bildirilir. Kalb sektesinden ölen bir sarhoşu fareler yedi Çemberlitaşda Vezir hanında 19 nu marada oturan ve çarşı içinde suculuk yapan 55 yaşında Hilmi adında bir a - dam odasında ölü olarak bulunmuş - tur, Üç çocuk babası ölan Hilmi sarhoş- Tuğu yüzünden bundan bir müddet ev- vel karısından ayrılmış ve Vezir ha - nında kiraladığı bir odada yatıp kalk - mağa başlamıştır. Hilminin mutadı olan saatte dışarı çıkmadığını gören komşuları kapıyı vurmağa başlamışlar ve içerden ses a- lamayınca polise haber vermişlerdir. Polis memurları kilitli bulunan ka - dahil olmak üzere yapılacak geçit yer -|P' lJerinin mecmuu 36 yı bulacaktır, Bun- lar belli başlı olarak Pangaltı, Harbi- ye, Sipahi ocağı, Garaj, Taksim bahçe - si, Karaköy, Taksim, Ağahamamı, Ga - latasaray ve Tünel civarında yapıla « caktır. Bu geçit yerlerinin bir aya ka - dar ikmal edilmesi için çalışılmakta -|dan yapılan muayenesi sonunda kalb dır., Okuyucularıma Cevaplarım Aksarayda Bay (R. E. A. IHL) ya: Siparişle, uzak diyarlardan — zevce getirterek evlenmeyi insantar çok eski asırlarda yaparlardı. Bunu mahzurlu bulunca işi görücü usulüne döktüler. Ve nihayet en tabil ve doğru yola gel- gdiler. Yüzlerce senelik tecrübelerden Çıkan ders sizin için de makbul olmak lâzımdır. Düşününüz ki evlenecek olan gizsiniz, ağabeyiniz değil. Binaenaleyh seçmeyi de siz yapacaksınız, başkası değil. Hem size başka bir şey daha söyliyeyim: İki erkek kardeşin, ayni ailenin iki kızı ile evlenmeleri bazan gok iyi semereler verebilir. Fakat ek- seriyetle tehlikelidir. Karar vermeden ze bulunduğu halde ölmüş olarak gör -| müşlerdir. Hilminin yüzünün sol tara- fı fareler tarafından kemirilmiş ve o - yulmuştur. Hilminin belediye doktoru tarafın- sektesinden öldüğü anlaşılmıştır. evvel üzerinde titiz davranılâcak bir meseledir, ğ * Bay (H. N.) a: İtiraf ederim ki anlamadım, anlıya - || madım, biraz daha sarih, biraz daha vazıh olunuz ve mümkünse daha oku- li yazı ile yazınız. * Eskişehirden «Memleket — çocuğu» imzasile mektup yollıyan okuyucu - ma: «Çarşaf» şehrin icadıdır. Köy <örtü» ile iktifa etti ve bunu da kendi arala « rında değil, yabancılara karşı kullan- dı. Elbette görecek, konuşacak, sevip sevemiyeceğinize bakacak, ona göre kararınızı vereceksiniz. dara bu hastalığa ne vakit tutulduğunu SON POSTA HÂDİSELER KARSISINDA 23 Eylül Kış dünyanın kapısını çaldı: — Kim 0? — Benim ben kış! — Şimâilik giremezsin! — Neye? — İçerde yaz var. Hele o çıksın! — Söyleyin yaza artık çıksın! Yaza söylediler: — Kış geldi! Yaz birdenbire şaşırdı: Ne kış mı geldi, felâket! Neye? — O gelince benim gitmem lâzım, hal- buki benim elimde daha en aşağı bir ay- hık stok sıcak var. — İşte bu olmadı. Kıştan bir ay daha izin alsak. Kışa haber verdiler. | — Yazın elinde epey mikdar sıcak kal- |mmaş. Onu sarfedebilmek için bir ay daha dünyada kalmak müsaadesini istiyor. Kış kızdı: — Aklı nerede idi, şimdiye kadar sar- fetseydi. — Ne yapsın hesaplıyamamış.. — Ben kapı önlerinde bekliyemem, hemen çıkıp gitmesini istiyorum. Etmeyin eylemeyin, bari bir iki gün müsaade edin, Kış başını salladı; — Haydi ne ise, dedi, bu seferlik üç gün müsaade ettim. Üç gün daha kalsın! Yaza geldiler: — Kış, dediler, sana ancak üç gün mü- İsaade etti. u- | — Üç gün ha, elimdeki stok sıcağı ne yapayım? — Ne yaparsan yap, üç günde sarfet! — Çaresiz öyle yapacağım. Ve yaz bir aylık sıcağı birden ortaya koydu. * Bu hâdisenin vukua geldiği gün tak- vimler 937 senesi eylülünün 23 üncü gü- nünü gösteriyordu ve rasadhane her ta- Tafa yirmi altı senedenberi böyle sıcak görülmediğini bildirdi. İsmet Hulüsi Beyoğlu hastahanesi genişletiliyor Beyoğlu belediye hastanesi evvel - ce yalnız yaralılar için açılmıştı. Hal - buki hastanede her türlü hastalıklara da bakılmakta olduğundan mevcut te - sisat ihtiyacı karşılamıyacak kadar az görülmüş ve hastene tesisatının, klinik tertibatmın çoğaltılmasına karar veril- miştir. Gözlük kullanmak Sporda muvaffakıyetin Bir sırrı mıdır? | Bütün dünyada, atletizm sahasında, hava yarışlarında, golf ve diğer spor < larda gözlük kullananların daha fazla muvaffak olduğunu görüyoruz. Meselâ, şu resmini gördüğünüz Ame - rikâalı yüzbaşı G. Eyston, Thunderbolt yarış otomobilini kullanır, ve cehennemi sür'at rekorunun sahibidir. Gözlüklü » dür. Dünyanın en hızlı bir mil koşucusu Woyvderson da hakeza gözlüklüdür. Geçen hafta kral kupası tayyare ya - rışını kazanan Gardner de gözlüklüdür. Gardner, geçen sene de bu yarışın birin- cisi olmuş, fakat gözlük kullandığı için (B) şahadetnamesini alamamıştı. Kriket şampiyonu Bowes de gözlüklü olmasına rağmen en müthiş o; biridir, Kadın gözile Avrupa Fransanın ilk kadın müsteşarile mülâkat - Madam Brunschwig: “ Şefiniz pğk_!;yük, pek akıllı bir adam... Şimdi Türk kadınına düşen bir vazife var: Durmadan, dinlenmeden çalışmak ,, diyor Yazanı Muazzez Tahsin Berkand Beynelmilel Kadınlar Birliğinin Istanbu Idaki kongresine Madam Brunschwig de iştirak etmişti. Maarif müsteşarı Madam Brunschwig- den bir randevu alabilmek için, günün muhtelif saatlerinde evine telefon et - mem takarrür etmişti. Blum kabinesi düştüğü gündenberi kendisini bulmak imkânı kalmamış gibiydi. İlk günleri, a- cemilikle, vakitli vakitsiz telefona asıl - maktan çekinmişken, sonradan bekle - mekle bir netice çıkmıyacağını anlıyacak, ne olursa olsun, kat'i bir cephe almak lâ- zım geldiğine karar verdim ve faaliyete geçtim. — Allo... Madam Brunschwigle kanu- şabilir miyim? — Kimsiniz efendim? — Türk gazetecisi Berkand. — Madam dışarıya çıktı. Yarın sabah dokuz buğukta arayınız. Ertesi sabah gene ayni nakarat... Nihayet bir gün, sekiz buçukta kendi - sini telefonda yakaladım. Kaçamak ya « pamadı, saat ikide dairesinde beni bek - liyeceğini söyledi, Burası, muhtelif sokaklara kapısı olan büyük bir avlunun etrafını çevrelemiş es- ki ve biraz harap bin bina, Kim bilir kaç yüz sene evvel yapılmış? Bir odacı beni büyük bir bekleme sa - lonundan geçirerek bir kaç gün evveline kadar maarif müsteşarı olan ve kendi « sinden pek çok bahsedilen bu büyük Fransız kadınının yanına götürdü. Odanın büyüklüğü kadar, uzun boylu ve kibar tavırhı müsteşarın hali de içeri girenlerin üzerinde müessir, Uzun boöylu, Bgümüşi saçlı, şişman, fakat zarif bir ma- dam yavaşça ayağa kalkarak yaklaştı: — Buyurunuz, olurunuz. Yaldizlı - koltuklardan birini çektim. Madam Brunschwig de masasının başına oturdu. Zeki bakışları, yüzünün iradeli çizgileri ve burnun mağrur ifadesi bir saniye için beni meşgul etti, fakat he - men kendimi topladım. — Bizi bir düziye telefonla ve mek « tupla rahatsız ettiğim için affınızı rica ederim. Yüzünden, şaka ile ciddi arasında bir gölge geçti. — Doğrusunu isterseniz, çok Mmeşgul olduğum bu sırada biraz içimi sıkmadı - nız değil, Dudakları gülümsüyor, fakat yüzünün manası ağır ve ciddi. Gözlerinde «bana ne soracaksınız?» diyen bir ışık var. Bu bana cesaret veriyor. — Fransiz kadıninın hükümet işlerin- de mühim vazifeler almâları, sosyal ba- kımdan bir değişiklik yaptı mı? "Tereddüt etmeden ve büyük bir ka - naatle cevap verdi: — Evet, kadınları erkeğin vesayetin- den kismen kurtaran bazı değişiklikler oldu. Meselâ şimdiye kadar evli bir ka- dının kocasından ayrı bir pasaport alma- sı kabil değilken bugün mümkündür. Bundan başka kadınların çalışma saha - sını tahdit için ortalıkta uyanan cereyan durdurularak bu tehlike bertaraf edil- di ve kadına daha geniş çalışma imkân - ları verildi. — Çalışan kadınların çocukları nere- lerde ve nasıl bakılıyorlar? — Yeni doğan çocuklar evvelâ «eröche> denilen ve bazısı hususi, bazısı da devlet idaresi altında olan müesseselere emanet edilir. Buralarda yavrular sıhhi bir şekilde yedirtilir, uyutulur, gezdi « rilir ve akşama kadar, yani anaları gelip alıncıya kadar muhafaza edilir. Üç ya » şından büyük çocuklar için «ana mek « tepleri» vardır. Bu hususta daha fazla malümat ala - bilmek için isterseniz sergide «kadın ve; çocuk» paviyonu müdüresine benim ta- rafımdan müracaat ediniz. Brunschwig, büyük bir nezaketle ba - na kartını uzatırken ben hemen başka bir suale geçtim. — Düşkün kadınları korumak ve fuh- şa mâni olmak için ne gibi tedbirler a - hnmıştır? Bu sualim onu çok alâkadar etmiş ola- cak ki cevap verirken sesinde acılaşan bir ahenk vardı: ı —- Maalesef hiç bir tedbir alınmamış - tır. Biz bu 'hususta çok mücadele edi - yoruz ve hükümetten, fuhşu tamamile menetmesini değil, sadece bunu himaye ediyor gibi bir vaziyet almamasımı iste « diğimiz halde, dediğim gibi, şimdiye ka- dar hiç bir şey yapamadık. — Genç kızları evlenmeğe teşvik için propaganda yapılıyot mu? — Çalışan kızın evlenmesi daha güç ©- luyor, Bunlar hayatı yakından görüp an- ladıkları için lâalettayin karşılarına çı « kan birisini değil, kendi seçecekleri bir kocayı istiyorlar. Bu böyle daha iyi olu- yor, Kadınların, aileden uzaklaşmak için değil, fakat aile hizmetinde erkeklerle ayni sıfatla çalışmaları için tamamile serbest olmaları lâzamdır. Madam Brunsehwige sorulacak bir çolt suâllerim daha vardı. Fakat bir düzüye çalan telefon onun ne kadar meşgül 'ol- duğunu gösterdiği için cesaretim kırılı - yordu. Maamafih sön bir sual sormaktan kendimi alamadım. — Bir kaç sene evvel beynelmilel ka- din koöngresi vesilesile İstanbula gelmiş tiniz, Türkiye hakkındaki ihtisaslarınızı lütfen söyler misiniz? O dakikaya kadar yüzünde ağır ve cid- di bir nikap taşıyan maarif müsteşarı birdenbire neş'elenerek doğruldu. — Güzel memleket.. Şirin halk.. Bü - yük, çok büyük inkılâp! Oradan çok büs yük bir hatıra saklıyorum, Hele büyük Şefiniz! O çok akıllı ve mütevazi bir a- damdır. Avrupada bugün yaşıyan baş - ka büyük devlet adamları gibi bir düzi- ye kendisinden bahsettirmek istemiyor. O, memleketi için faydalı gördüğü her gayeye doğru büyük bir tevazu, fakat sağlam bir irade ile yürüyor. Onun Türk kadınına erkeklerle müsavi haklar ver « miş olması, terakki yolunda atılmış en büyük bir adımdır. * Hem konuşüyor, hem de yanındaki küs tüphanede bit şeyler arıyordu. Nihayet bulduğu bir gazeteyi bana uzattı: — Bakınız, La Françoise (Fransız Ka- dını) isimli bu gazete 29 senedenberi ka- dınlara haklarının verilmesini bağıra ba- Bora istiyor. (Devamı 11 inci saufada)