e — |Otomobi SÖON POSTA —— “Almanyadan adeta yıldırım gibi g eçtik Bunun iki sebebi vardı: Evvelâ markı elli kuruştan bozdurmuş olmaklığımız, sonrada yolların güzelliği Yazan: Vasfi Rıza Zobu ; Münihten «Mark» 1, benim gibi ell: Guranlar için Almanya, se racak kadar pahalıdır yı, eli, yüzü düzgün bir lokantada yemek yeme etmek gibi in- sanın içinden kolay kolay çıkı dan dolayı, Almanyada gi ayor. Bun. ğimiz şey- rkları al- bu çabuk 1 bu yollar bir kudret ve bir bilgi eseridir. Bir devletin, yola bu kadar e- hemmiyet verip, âbideler kadar heybetli Ve onlar kadar san'atkârâne olan böyle eserler vücuda getireceğini tahayyül bi- le edemezdim. Bu, bir «yol» değil, bir milletin ve bir devletin «İrade kuvveti- ni» gösteren şerefli bir âbidedir. Bu yolların üzerinde sür'at, acemi da- hi olsa, bir şoför için oyuncaktan başka ) im de kilometre sa- #tim, yüz yirmi ile yüz otuz arasında cil- ve edip kırıtıyordu. Ben ki, seksenden ONUL İŞLERİA £ Okuyucularıma Cevaplarım Ad; t cum Bay — Benim babam h bir küçük okuyu- kat buna rağ- geçti yük olan noeler kat size bun 'Ası| şimdiki derdimi sü Orta mektebi henüz bi yıldanberi bir genç kızı se yuldu. — Ailele bizi Yekdiğerimizle görüştürmez oldular.> * Yani bu çocuk he- söylediğine talebeydi ve miz İki hüz me evvel ndaydı, kendi irsa orta mekte b kitablarımı, sporu, jimnastiği, e fikir oyunlarını değil, aşkı üyordu. müm- ı çocuğ â muh T bir manzara |fazla sür'ate Yürüdüğümüz yol « pürüzsüz ve o kuad. yüzü aşt e bu memize b eseler, sür'atte leketten hızla ge da yardımcı oluyordu. K Alman vanın i olduğun «Münih» in ehirlerinde raya val Mademki bili bir £ limizde klübün adı ya olarak resi, Da «Münih» bir general kadar polisleri, eski bir dimal zik. Sorulan suallere, imt bir lise talebesi gibi dikkatli riyorlar. Onun için Münihte Oto mak, tramvaylarda yer bul: kolay oldu. Güzel bir bina ğımın far 1 eşsiz sokaklarına düş- Gerçi beş parmağım, beş tırnağım, bir vucum var amma minimin! bir şeyim ve başkalarının büyük ellerinin belki onda Biri kadarım. Arasıra canım sıkılinca Burun denilen bir deliğe parmağımı so- kuyor, oynuyorum. Evvelki gün adı an- ne olan kadırı beni o halde gördü ve ba- na bir tokat vurdu, belki tokadın acısın- dan belki de tokat yemiş olmaktan hiş - settiğim mahcubiyetten kıpkırmızı ke - sildim. * 'Tutlüğüm her şeyi kaldırıp atmaktan zevk al kat d orum. Bu yüzden kaç defa to- kat bir türlü huyumdan yuncak denilen iyorum, çev. riyorum, Ve sonra bunların içine girme ç tek dür kına 3 pahalı azği beni tut- H şum Ne kadar fazla ya- pilirsa o kadar ür sürmek imkânı vardır. kışıklı olan Diyordu. kadar na- hana girmiş cevablar ve- * Baba, bana: (Alkış) denen bir hare - keti de öğretti. Bunu yaparken canım a- cyor amma, anlattığına göre çok lüzum- b'ü bul-|lu şeymiş.. Ne kadar canım yanarsa sa - iktan daha | hibim hesabına o kadar iyi imiş.. Bir nde mun« | beni sokağa çıkardı. Kendi bü: tazam bir büro. Doktor gibi beyaz, ter-İrini gösterdi. Ben ne vakit bunları bir- (Devama it inci sayfada) birine çarparsam, sen de harekete ge - çersin! demek istedi. Bekledim. —— —— 14 —— 99 — .— ——— fazlar gimr Çocuğum, hayatın sırası tatlı, sırı muahayenin un, sevil anlıyorum. Fakat hayat ten ve sevil baret sevilebilecek va: ni muhafaza ede ların arasında bulunmak lâzımdır. Bu da her şeyden evvel lıdır. Bu iki şartın iye ve para; de sen Daha bekliyen bir çok kimseler vardı. Bir aralık öteden atlar gözüktü. Atların üzerinde yaldızlı elbiseler giymiş insan- lar vardı. Kendi kendim — Her halde bunlar iç pışmam İâzım, Dedim. Hemen faaliyete hazırlanmış- tım. Baba: öteki elle çar- gelir! Bıyıklı bir a- a pıril P parıldıyan gti Bir ellle dizginleri tu- Bdt ir elin kamçı almıştı: pek h işte! dedim ve harekete geç - tim.Baba tultu. — O değil! Dedi ve araba: inip çı terdi: — — Bunun için çarpacaksın! çindeki, eli “başına tiyarı gös - orum. Orta mekteplen - henüz çıkmışsın, bilgili bir insar olabilmekli- ğin için hi h an lâzım, ldin, farzedelirn, yaşına da geldin evlendin neceksiniz. Babam yok bir felâket geç L talih böyle talih. Para meselesine ne il iyorsı değilse liseyi bitirmen ve- evlenme geçi- bin- | | | | |: İsmet Hulüsi Ben de sağ elimi sol elime beş altı de- fa çarptım. Ve baba öğretti: — Daha başka zamanlarda da bunu yapmak icabeder, sırası geldikçe öğre - nirsin, * Bu sabah anne isimli kadının eli beni tuttu. Kapıya gelen hiç görmediğim bi- rinin eline bıraktı. O elin içinde uzakça bir yere gittim. Orada beni sıra denilen n üzerine koydular. Sıranın üs bir şişe vardı. Şöyle dokunayım, dedim, şişe devrildi. İçindeki siyah su sı- | üzerine döküldü. Şişenin devrildi- n koşup bana cet ğini sonradan öğrendiğim bir vurdular, O kadı lerim kar a acımış olacak ki, ben di di zanna yenlm hesabıma r daha yaprı billâh bir Jaha yapmam, bir da rmem! ikkeb şiş ni dev Diye avaz avaz bağırıyordu. Gözlerden de yaş akıyordu * Defterime dokunm: çok sene geç ti. Birçok sene içinde de çok deği: tim. Şimdi artık ufacık bir çocuk eli ik bir elim. Düny k En çök hi ada bir ündüm. arken, duğum heyec * r zevkim var. Başkalarının yüzlerine bızlıca çarpıp yüzlerini acıtmak, ilk za: manlarda bunu yaparken, bazı hatalara düşüyordum. Ve ben yüze çarptım mm o yüzün bağlı olduğu vücuttaki el de be- nim bağlı olduğum vücuttaki yüze inl - yordu ve o kadar hizli iniyordu ki yü- zün acısı bana kadar tesir ediyor ve bir daha kalkıp yüze inmiye kendimde kud- ret bulamıyordum. Şimdi artık ustası oldum. Çarpacağım yüzün bağlı olduğu vücuda bakıyorum. Benim bağlı olduğum vücuttan daha cı- lız değilse çarpmıyorum. Eğer benim yağ- h tered - T, hemen çarpıveriyorum. Ve dikkat ediyorum, gördüğüm bütün eller böyle yapıyorl * bü sıkıyorum bir- | lamazlar amma ok el kıyorlar. Kalble; n birbirimizin dillerinden anlarız. Çok kere görünüşte birbirimizi tatlı tat- sıkarız. Fakat o beni, ben onu tatlı tat- sıkarken: Kendisini tan maksadımın ne oldı nu hissettiririm. — Ben seni sıkıyorum amma, derim, sebeb senin bana arada sırada borç ver- | mendir. O da bana der ki: Ben de seni sıkıyorum amma şu Ben kendim gibi borç verdiğim parayı bir kere geri *ö yım bak hiç sıkar mıyım? Yahut başka bir el beni sıkarken 4 latır: ' — Seni böyle hararetle sıkmaktli maksadım şu: Senin bir imzan beni bi lunduğum işden attırır. Tek o imzâf koymıyasın diye seni sıkıyorum. Bu tarzda düşünen ellerin bazısı d beni sıkmaya cesaret edemezler, onlafi| yerine ağızlar vekâlet eder, eğilir, bti öperler. * - Bir zaman tesbih taşıdım. Ondan ra bunu bıraktım. Eldiven denilen el 1 giymiye başladım. Fakat bu eldi venin adabı erkâmı pek fazla jidi, Onlari evvelden öğrenmiş ellere baka rendim. Bir eve girerken çıkarı! Bir başka eli sıkarken çıka' ldivensiz ellere caka yapıyordum denilen tahta paf” Benim adım erkek eli, ki onlara & ar bana ve ben biri O benim çol eline de bana takı $i takıldı. Halkalar takıldıktan bütün eller birer birer beni ve benimi sevdiğim kadın elini sıktılar. * Kadın elile yanyanayız. Bir ağız bif öylüyor. Benim bağlı olduğum deki ağız: — Evet! Dedi, benim sevdiğim kadının elinif bağlı olduğu vücuddeki ağız da — Evet! Dedi. Ve o bir şeyler söyl alkanın bi sonrü Ne kadar za Benden hiç bağa eskisi dan soğuman nız cebden uzar hilmiyorunk kadın eli artık dar hoş görünmüyor. Of” n sebebi şu: O bana yaF ardığım parayı almak içİf ki ben onun daima büll na uzanmasını isterdi”” * Seneler geçmiş te farkına şım. Bugün çok halsizim, kıpırdanat” yorum. Bu fırsattan istifade ederek hâY? özden geçird. ç te fena bir & mür sürmemiştim. Vâk menna denilen hareketleri pek çok YâP tım, daima zayıfa vurup, kuvvetlinin nünden savuştum amma, soğuk sudâ” sıcak suya da girmedim. t İsmet Hulütt yor. okşamak varımam!"