p 6 GBayfa SİNEMA| Klâsik güzellik iflâs etti Holivood âfetleri Venüsü tahtından indirdiler Artık Venüs'ün vücudu Danielle Darieux'ün yanında hkaba, Jakona, Katharine Hepburn'un yanında manasız görünmektedir Zağalli ilâheler ! Zavallı Venüs, zavallı Atina ve zaval- h- Jakond! Sizler artık tahtlarınızdan düştünüz. Asırlardanberi sizlere tapınan âşıklarınız artık sizleri unuttular. Milyon ve milyönlarca kalblerde işgal edegeldi- ğiniz O Mmuazzam ve ulvi mevki artık mevcud değildir. Bugün artık güzelliğin sembolü değil- siniz. Ebedi sandığınız ve asırlardanberi aynı ihtişam, aynı gurur ve aynı emni- yetle muhafaza ettiğiniz bu sılatlar siz- lerden ebediyen gitti, Bütün bu işleri başınıza getiren, A- merikada Holivood denilen bir yerde toplanan üfetlerdir. Bunlar sinema de- nilen sihirli bir vasıta ile dünyanın iki Mmilyar insanmmın kalblerine, muhayye- lelerine ve ruhlarına girmişlerdir. Bugün Danielle Darleux denilen âfet, Venüs'ün heykeline kahkahalarla gülü- yor. Ve Danielle Daricux'yü 'seven ve tanıyan milyonlarca insan ona yerden gö- ğe kadar hak veriyor. Bu insanı çıldır- tacak kadar cazib ve harikulâde şüh genç kızın vücudü Venüsle mukayese edilemi- yecek derecede güzeldir. Venüsün vücu- dü onun yanında çok kaba, misbetsiz ve âhenksiz kalmaktadır. Resimleri muka- yese ederseniz bunu siz de kolaylıkla gö Türsünüz. Hele meşhur ressam L&onard de Vin ci'nin manalı tebessümile meşhur şâheser Jakond'u bugün ancak abdalca sırıtan bir kız olmuştur. Yukarıdaki üç resmi tetkik edelim. Ortada bulunan Jakond'un dudaklarındaki tebessüm ile solundaki Marlene Dietrich ve sağıfıdaki Katharine Hepburn'un te- bessümleri arasında ne kadar büyük ay Trılıklar var? Bu ince, bu derin manalı gü- lümsemelerle onun basit sırıtışı arasında ne kadar muazzam farklar var? Evet, evet, yirminci asrın bu harikulâ de mahlükları, sizleri gönüllerden tarih kitablarına düşürdü. İsimlerinizi Aşıkların dudaklarından, ihtiyar tarih profesör- lerinin hafızalarına intikal ettirdi. * ** Dünyanın en yak;şıklı erkegı Avrupada Dünyanın en yakışıklı ve en cazibeli er- keği diye tanınan meşhur ve merhum Rudolf Valentino'yu gölgede bırakan Ro- bert Taylor, gezmek u,-m Avrupaya gel- miştir. Kendisile Konuşan kadınların kalblerini dakikada 136 defa çarptıran İ —a eeei d SON 'POSTA İzmir fuarından röportajlar Eylâl 6 — —ç Enternasyonal fuar Izmire çok büyük iktısadi faydalar temin ediyor Fuarı gezenlerin sayısı yüz binleri geçti. Hariçten gelen ziyaretçilerin şehre bıraktıkları para bir milyon lirayı buldu İzmir Fuarının umumi görünüşü, sağda: Sümer Bank'ın takdirname kazanan sembolü (HADİSELER, KARsısıNDAY Sinema mevsimi başlarken Bir kapıyı kapayan Allah öbür kapıyı açarmış.. şimdi de plâj kapısını kapadı. Sinema kapısını açtı. * ; Plâja gidenlerin ekserisi yanmak için giderlerdi. Sinemaya gidenlerin ekserisi de yanıklardır. * Evli kadın: — Sinema güzel! Dediği zaman, kocası bu sözün mana- sını anlamıya çalışmalıdır. Acaba güzel olan sinema mı? Yoksa sinemadaki Rober Tâylor mu? * Sinema iki kelimeden mürekkeptir. esine» ve «ma> sine, göğüs demektir; ma: dâ su. Her ikisi birden: Bir içim su Bgibi olanların çıplak göğsülerinin seyir yeri, manasına gelir. * — Sinemaların yazın kapanıp, kışın açılmalarının sebebini biliyor musun? — Bunu bilmiyecek ne var, yazin yatı çıplak kadın her tarafta görülüyor, Kim| / sinemaya para verir ki!. yüzündeki yıldızlara benziyorlar... Göz- le görülüyorlar, ama elle tutulamıyorlar. | " * Bu eski bir fıkradır. Bilenler de var- dır, bilmiyenler 'de: « Adamıtı biri hergün sinemaya gidi. yor, ayni filmi seyrediyormuş. Arka- daşlarından biri bunun farkına varmış: — Yahu, demiş, sen hergün ayni filmi seyrediyorsun, Öteki anlatmış: — Bu filmde güzel biz kız var, Kız de- niz kenarına iniyor; arkasından manto- sunu, entarisini çıkorıyor. Tam kombine- zonunu çıkaracağı sırada bir tren geçi - yor, lokomotifin dumanından kız görün. mez oluyor. Tren geçip de duman da - ğıldığı zaman kız da denize girmiş bulu- nuyor. — Bunu hergün seyretmene sebep? — Bir gün tren bir iki dakika rötar yaparsa kızı daha denize girmeden kom- binezonunu — çıkarmış bir — vaziyette göreceğim de... * Sessiz filim zamanında, sessiz filim çe- viren kadın yıldızlara acırdım. Konuş « maktan mahrum kaldıkları iç;in kimbilir ne zahmet çekerlerdi? — İsmet Hulüsi Belediyenin şubelere yeni bir tamimi Belediye şubelerince verilen ceza evrakı bu zamana kadar zarflar içinde âdi mektuplar gıb' belediye riyasetine gönderilmekte İ Belediye Reisliği bu evrakın bun - dan sonra taahhütlü olarak gönderil - v nı,ıç ıau Londra ve Pırülc hayfımluı umı]ıııdm tezahüratla hrıılınmm melerini şubelere bildirmiştir. * f inema perdesindeki yıldızlarda gök- İzmir (Husust Muhabirimizden) — ternasyonal mahiyet taşıyan fuarların bir memleketin ve bir şehrin hayatında neler, ne kadar esaslı değişiklikler ya « pabileceğini bugün gözlerimizle görüyor, * maddi neticelerini elle tutar gibi müşa- hede ediyoruz. Yanan İzmir daha düne kadar bir harabeden farksızdı, Bugün yangın sahası kapandı. Her gün Kültür Park'ı çevreliyen geniş - saha üzerinde yüzlerce apartımanın ve villânın yüksel- diğini görüyoruz. Şehirde, en küçük esnafı bile iş haya- tına ısındıran ziyaretci kalabalığının on gün içinde neler bıraktığını şu takamlar pek bariz olarak meydana koyabiliyor: düde n ai lll Bursa paviyonunu. önündeki sembol «Bursa Su Şehridir. İzmir fuarı münasebetile muhtelif mem- leketlerden ve yurdumuzun dört köşesin- den İzmire gelen ziyaretcilerin sayısı 60 bini bulmuştur. Şimdiye kadar İzmir fu- arını ziyaret edenler 247.619 kişiye baliğ olmuştur. Hariçten gelen ziyaretçilerin şehre bıraktıkları para bir milyon lirayı geçmiştir. Evvelce akşamları saat dokuz- da uykuya yatan bir şehrin, gecenin sa- ı at ikisine kadar ziyaretcilerile birlikte “uyanık kalması, memleketin iktısadi ha- yatında olduğu kadar sosyal yükselişinde de müsbet bir hareket uyandırmıştır. Fuarı ziyaret eden bir Belçikalı seyyah grupile görüşüyorduk. İhtisaslarını sor- dum. Bana, doktor olduğunu sonradan öğrendiğim bir zat şu karşılığı verdi: — Fuarınız güzeldir, hem de ciddi su- rette güzel bir eserdir. Fakat bizi tatmin ettiğini söylersem hakikati konuşmamış olurum. — Noksanlarını uğreı.mı—k istiyordum. — Noksanları... Ben her sene, dünyar nın her yerinde açılan fuarları ziyaret ederim, âdetimdir. İzmire gelince suku- tu hayale uğradım. Ben İzmirde bir şark panayırile karşılaşacağımı tahmin etmiş- Ütim. Şark üslübuna bayılırım, çok güzel- dir. Büyük fuarlar gördüm. Orada garb tekniğinin en yüksek eserlerile karşılaş- tım. İzmir fuarında şark ruhunu belirten bir köşe bulmadım. Hele paviyonların mimart tarzı tamamen garb tekniğinden alınmıştır. Şarkın sihirli, füsunlu ruhunu bulamadım. Yalnız turistik köşeler beni alâkadar etti. Memleketinizin tabif man- zaralarını canlandıran renkli fotoğraflar. la meşgul oldüm. Bir de halılarınızı be- ğendim. Evvelki gece bir tesadüf neticesinde gene birkaç İngilizle tanıştım. Fuarı ge- zerken kendilerine refakat ettim. Do: nuz pek kısa saatler içinde İ- lerledi. Meğer bu turistlerden biri «Man- gester Guardian» * gatetesinin “muhabiri imiş. Mr. Elenor Fiynn adında olan bu zit, İngiliz paviyonunu gezdikten sonra mem nuniyetsizliğini şu cümle ile ifade etti: — Şüphosiz İngilterenin Türkiye fua- rında temsil edilişi güzel bir jesttir. Fa- kat biz İngilizleri bu tatmin edemez, Da- ha geniş mikyasta iştirak etmemiz lâzim- dı.. Biz Türkleri merd bir millet olarak tanıyoruz. Paviyondaki memur, gelecek sene İn- giliz paviyonunun çok esaslı olacağını söyledi. İngiliz gazeteci fuarımız hakkında sâ* mimi neşriyat yapacağını vüdederket, (Devamı 9 uncu sayfada)