2 Saşfa .. . Hergün Yunanlı meslekdaşlar, Şöven olmayınız! Yazan: Muhittin Birgen eçenlerde Katimerini gazetesin- G de rumcayı türkeeden «temizle- mek» isteyen bir meslekdâğin yazdığı bazı şeylerden dolayı, ben'de bu sütun- larda bazı fikirler söylemiştim. Türkiye ile Yunanistan arasında ecnebi elile tah- rik edilmiş bir düşmanlıktan sonra Türk ve Yunan elile kurulmuş bir dostluk devri başlamışken her iki taraf için de pek faydalı ve zaruri olân bu dostluğun temiz havasını ihlâl edecek her nevi şö- venlikten Türkü de, Yunanlıyı da tahzir etmek lizumuna kaniim. Ben de o ma kaleyi bü maksadlu yazmıştım. Görüyorum ki bu bahis, bir kere yazıl. mikla halledilir bir dava değildir. İki memleket ve iri millet arasında tam bir anlaşma ve dostluk devri biran evvel teessüs etmek için her iki tarafta da mev- endiyetlerini inkâra imkân olmuyan şö ven unsurlara karşı mücadelede devam etmek bir zaruretlir. * Bana bu zarureti bir kere daha göste- ren bir misal de Atinada çıkan Estiya gazetesi veriyor. Gâzete diyor ki: «Türkiye Başbakanı Heybelide bir İn- giliz muhabirine bazı şeyler söylemiştir. İngiliz gatetecisi «Heybeli» kelimesini kullanabilir. Fakat, muazzam rühban mektebi ve birçok manaslırlarile meşhur Heybeliye Atinada çıkan bir Yunan ga- zetesinin «Heybeli: demesi yakışır mı? Halki'yi bilmiyor mu?» Bu satırlardan anlıyorum ki Yunanis. tanda henüz milli meseleyi, günün rea- Hitelerinin gözile görmeğe alışmamış, ken- dişini tarihf duyguların tesirleri altında kalmaktan kurtaramamiış muharrirler ve gözeteler vardır ve bunların adedi hiç olmazsa bizdekilerden eksik değil dir. Heybeliadanın vaktile Halki oluşu, ne bugün Heybeli olmasına manidir, ne de yarın tekrar Halki olmasına bir sebeb teşkil eder veya imkân verebilir. Bu dün- yanin bütün toprâkları ve bütün imemle- ketleri, tarih içinde, elden ele geçmiş ve isim değiştirmiştir. Eğer insanlar ve mil letter, böyle geçmişin İsimlerine takılıp kâlırlarsa geleceğin yolunu şüşmrabilir- ler. Bunun için geçmişi bırükmak ve gö- leceği düşünmek akıllı insanlara ve akıl- h milletlere daha çok yaraşır. Heybeli, Heybe olmuş ve Halki olmaktan çıkmış- tır. Bir daha Halki olacak değildir. Bu, tecrübeden geçmiş bir hakikat olduğu halde neden dolayı hâlâ bu fikre sapla» nıp kalmalı? Biz Türkler Yenişehir'in Larisa olma- sını pek güzel kabul ediyoruz. Daha dün bizim hâkimiyetimiz altında bulunan ve bugün üstünde pek çok Türk yaşıyan topraklar üzerinde en küçük bir iddiayı bile zihnimizden geçirmiyoruz. Şu halde, neden dolayi Yunan gazetesi Halki'nin Heybeli olmasından müteessir görünü- yorlar? * Şarki Akdenizin suları içinde yaşıyan Yunanistan için Türkiye, fena günlerde en kuvvetli, en yakın ve en tabil bir dosttur. Nitekim şarki Akdenizin en bü- yük kara parçası üzerinde oturan Tür- kiye için de Yunanistan en kiymetli, en yakın ve en tabii bir dost olur. Bu, bu- günün en âçık, en muhakkak bir reali- tesi olunca artik, ne bizim Larisa'ya Ye- Dişehir demekte ısrar etmemizin, ne de Yunanlı gazetecinin Halki Heybeli olu- yor diye telâşa düşmesinin manası ola- maz. Türk Yunanlıya, Yunanlı Türke dost diye bakmıya ve her ikisi de bir- birine karşı hürmetkâr olmıya mecbur- durlar. Bu mecburiyetleri ne kadar iyi anlarlarsa müstakil millet olarak hayat- ları 6 kadar emniyet altına girer. Her iki *rafın muharrirleri bu noktayı çok iyi zalamalıdırlar. Balkan Paktı, Türk-Yunan dostluğu, geçip giden diplomatik bir günün inanıl- mıyan bir masalı olmaktan çıkmak mec buriyetindedir. Her iki taraf da yabanci ve egoist bir «büyükler siyasetinin» elin- de oyuncak olmamak için, bütün eski şeyleri unutmıya mecburdurlar. Asrın bugünkü anlayışına göre hâlâ Heybeliye Halki demek, bugünkü medeniyeti anla- mamak, birtakım fikirlere saplanıp kak miş olmak demektir. İnsanlar, mensub oldukları milleti sevmek için, bugünkü dünyada bilhassa şöven otmamıya mec lurlar. Bunun için, Yunanlı dostları- önayak di iin eb İğ Resimli Makale : Bazı insarlar düşünmeden söze başlarlar, kelimelerinin hiç biri tartılı değildir. Bazı adamlar ise bilâkis çok yavaş konuşurlar, kelimenin dudaklarına gelmeden önce beyin'« lerinde bir devir yaptığını, âdeta mânislarla dolu bir ne- hürden çıkıyormuş gibi zorluk çektiğini duyar gihi olur - sunuz. Tayyareci Lindbergh Hâlâ sun'i kalb Yapmağa çalışıyor Atlas Okyanusu'nu ilk defa olarak fiyyare ile bir hamlede geçen meşhur Amerikalı tayyareci Lindbergh'in sön zamanlarda işi'doktorluğa döktüğü, Dr. Alexis Carrel dle birlikte sun'i bir kalb imal-etmeğe çalıştığı yazılmıştı, Lindbergh bunun için yukarıda gör düğünüz malikâneyi satın almıştır. Bu suretle ıssız bir Köşede yapacakları tec- rübelerde daha çabuk muvaffak olacak- ların ümid etmektedir. Bir ada yavaş yavaş denize batıyor Filipin adaları civarında bir denizaltı volkanının patlaması o tâaralflardaki bü- tün'adalarda şiddetli zelzelelere sebebi- yet vermişti. Bunlar arasmda bilhassa küçük bir balıkçı adacığı bulunan Ala- bat'da zelzelenİn şiddeti çok fazla olmuş- tur, Bu adânın ahalisi ağustosun 24 üncü günü sabahleyin yataklarından kalktık- ları zaman denizin bütün sahil yolları- »ı kapladığını hayretle görmüşlerdi. O vakittenberi Alabat adası yavaş ya- vaş Okyanusun içine dalmaktadır. Deni» zin adayı istilâsı sür'atinin yirmi dört sa» atte yarım metre olduğu da ölçülmüştür. Birçok ilim adamlarının adanın yavaş yavaş batmasının önüne geçilemiyeceği- Bi tesbit etmeleri üzerine adanın tabi bu- lunduğu Manillâ hükümeti adayı halk- tan tahliyeye karar vermiştir. Fakat de. nizde çok şiddetli fırtınalar devam etti ğinden 2.000 kişiden ibaret olan ada hal kinın büşka yere nakline henüz imkân bulunamamıştır. mean vr mızın münevver muharrirleri, şöven ols mayınız ve hep şövenlikle mücadele €- delim!, Muhittin Birgen ISTER İNAN Muhterem bir meslekdaşin başmakalesinde şu satırları okuduk: «Düne kadar General Frankonun bayrağını çekerek Aks denizdeki ticaret gemilerini torpilliyen hüviyeti meçhul korsan denizaltı gemilerinden biri bu defa da Fransız bay- rağı ile bir Sovyet gemisini batırmış. Ayni denizaltı ge- misinin yarın bir Yunan, yahut Yugoslav bayrağını çeke- rek torpilleme tecavüzlerine devam etmemesi için hiçbir İSTER SON POSTA yor demektir. Ne söylemeliyiz. HERGÜN BIR FIKRA Kasabın karısı Kasabın biri çok hastalanmış, öl - mek üzere olduğunu anlayınca karı- sını yanına çağırmış: — Kanıcığım, demiş, ben öleceğimi hissediyorum. Sana bir vasiyetim var. Ben ölürsem bizim çırakla evlen. O jena çocuk değildir. dükkâm işletir, | sanada güzel bakar, . Kadın kocasına cevap vermişir “ - "| — Sen rahat ol kocacığım hiç me - rak etme, Senin şimdi düşünüp söy - lediğin şeyi ben çoktan düşünmüş » tüm, . 4———————— — —— —— Bir adam esnerken Çenesi yerinden Çıkıverdi Liverpool'lu bir adam; geçenlerde sabahleyin uyamrken öyle bir esneyiş esnemiş ki, çenesi yerinden çıkıver - miş. Adam derhal hastaneye kaldırı! mış. Doktorlar, çenesini yerine getirip konuşmasına izin verdikleri zaman hâ diseyi şöyle anlatmış: «— Esnemeyi severim ve daima es- nerim, Fakat bu tenbelliğimden ileri gelmez. Sırf zevkim için esnerim, O gün biraz fazlaca keyifli idim. Kuvvet- le esnemişim. Çenem yerinden çıktı.» Modern apartımanlarda mutfak kalkıyor Berlinde yapılan büyük apartı - manların dairelermde artık mutfağa tesadüf olunmuyor. Bütün mütfaklar apartımanın elt katında Obulunmakta ve mutfak ile her daire ufacık bir a - sansörle birleştirilmektedir. Dairede o turanlar acıktıkça yemek Tistesini is - tiyor, ve kendilerine 300 sayfalık bir Hste gönderiliyor. Kıracı istediği ye - mekleri ısmarlıyor ve bir kaç dakika geçmeden yemekleri karşısında bulu - yor. Yemeklerin hepsi Termos şişeleri ile tabaklar içindedir. Bu suretle ayrıca mutfak, ahçı sı - kımtısı çekmek kalkmış ve ansızın bas. tıran misafirler» karşı mahçup olmak kaygısı da orladan silinmiştir. İSTER sebeb yoktur. demektir, INAN İSTER muhatabı hesabına ekseriya samimidir. Buna mukabil çok düşünerek, düşündüğünü hissettirerek söyliyen zararı hareketini hissettirdiği zaman kendisine, saklamıya muvaffak oldüğü zaman karşısındakinedir. Çünkü aldatı- İNANMA! Ve vaziyetin bu şekli alması Akdenizde faaliyette bu- *unan körsan gemilerinin Avrupa devletleri ile artık istih- zaya başlamalarından başka bir şey midir? Beynelmilel sulhu kundaklıyanların cüretkârlıkları bu || vardır. dereceyi bulduktan sonra insanlığın akibeti Allaha kalmış İNANMA. ME erp J : İp— Çabuk söylemeyiniz aldanırsınız, SE çeş siylemeyniz ullatırınız. Sözün Kısası Serbest delilerden: Kudemaperest E. Talu u <kudemaperest» tâbiri bile çoğumuza yabancıdır. Fakat onu tercüme edip te «eskiye tapan» d& sem, iarif edeceğim insan tipi ile uygun düşmez, onu darıltırım. Çünkü Kudemapereslin kullandığı 1s“ tılahlar da kendine güredir, eskidir. Sis zin, benim gibi selâm vermez, hatır sor” maz: — Esselkmü eleyküm, mirim! der. — Mizâcı âlelileri nicedir? diye sorar, Söz, sohbet arasında, mutlaka eski be- yitlerden, arabca, farsça darbi meseller- den misal getirir: — Bir kadeh daha ikbal buyrulmuz mi, hazret? Düşünmeden söyliyen “adamin zaran kendisineğir, fakat a ederim. İki tene öştim, — Ypool Eşsey'i lâyüsenna, illâ fekat yüseller! Zâti kerimaneleri “de, mutlaka üçlemelisiniz!. adamın 3 z * fazla düşünmeli, ne de düşürmeden | || yyavazır bozdu. Galiba artık yaza veda etmek lâzım... — Öyle, miri muhterem! «Visâli bül- 'bülü gül, kaldı bir bahare dahil; * — Zavallı filânca ölmüş. — Eyyyi: Hemçünin est, ey birader, hâli in gerdünu dün.. Her ki âyed, mire- ved, innâ ilybe raciün!, * İnkılâbın her türlüsü, kudemaperestin mizacına aykırıdır. O, muhafazakârlğile iftihar eder. Ondan adetâ marazi bir hoz duyar. Sırtındaki elbise kalübelâdan kalmış- tır. Pardösüsü kadife yakalı, uzun etekli, ceketi redingot bozması, kolalı gömleği- nin yakası bedenine merbut, yeleği çap- rast, boyunbağı plastron ve hazır bağ» lanmıştır. Bol pantalonunun ütüsü yah dan, dizleri çıkıktır. Bu asirda, hâlâ, yan- 'dan lâstikli, çekme potin giyer. o. Yeleğinin üstünde; bir parmak kalın» lığında, pedermanda bir altın köstek sar- kar. Ucundaki saat, Breye markalı, ve rahmetli Darüstaade ağası Hafız Bebi Tam. Ağanın, vaktile efendi babasına ya- dikârıdır. Yaz, kış, elinden şemsiye düşmez. Ö- bür elinde de ekseriya doksan dokuzlu bir tesbih taşır. Bu vaziyette Oturmağa cesaret Xdebilir misiniz? ö © p * «Cerides okumak âdeti değildir. Za manın muharrirlerini cahil ve biedeb bel- lemiştir. «Kâpirliğile beraber mütebahhır âdemi- dL» diye, en son okuduğu muharririn Diran Kelekyan olduğunu söyler. Askerlikte, serdarı ekrem Ömer Pat şadan, siyasette büyük Reşid Paşadan, idarecilikte Şirvanlı Rüştü Paşadan, de- nizcilikte Kayserili Ahmed Paşadan son- ra bu mülke adem geldiğini kabul etmez. * Oturduğu yer Sultanselim, Kıztaşı Fuadpaşa türbesi gibi yerlerden biridir. Yazlığa gidecek olsa, Libadeyi, Soğanti- yı, yahut ki Alibey köyünü intihab eder. Onun naYarında, arabi ve farisi kale Fıldıktanberi,“maarifimizin kıymeli kat, mamıştır. dd Yayton arabanın, sürücü beygirinin, kadife palanlı Mısır eşeklerinin, piyade kayıklarınm, firsat düşürdükçe, muhsi- nalından bahseder, bu vesile ile de, zarf Yukarıda gördüğünüz resim, fotomon- taj değil, hakiki bir sahnedir, Amerikalı sporculardan Jimmy Rae, Parise gelerek Sergiyi gezdikten sonra ilk iş olarak meş- hur Eyfel kulesine çıkmış ve aklına ese- rek 300 metre irtifada olan bü muaz- zam kulenin ikinci katında akrobasi yâp- mağa başlamıştır. Nasıl bu vaziyette dur- mağa cesaret edebilir misiniz? Pijama ile hâkimin huzuruna çıkan artist Nevyorklu sinema yıldızlarından Ann Siegal kocasından boşahacaktır. Bunun için de mahkemeye başvurmuştur. Fa. hey İm i (Devamı 9 uncu sayfada) beyaz ve vücudünün bütün hatlarını gös BU teren ipekli bir pijama ile çıkınca, hâkim ve şaşkınlıktan ie yutmuştur. Bu- TA hun üzerine civi : bekleniyor kadın: Bugün yağmar — Ne şaşıyorsunuz, artık o eski zaman- | yeandilli hava rasad merkezinden al01- lar geçti. Babamın zamanında olsaydı, size hak verirdim. Ama şimdi öyle değil. 20 nci asırdayız, demiş. ve neticede da- vasını da kazanmıştır. ğımız malümata göre, dün saat on dörti# barometre o tazyi- - ki nesimiyi 759 o- larak göstermek- teydi.. Azami ha- raret gölgede 28, asgari 20 santig- raddı, Rüzgâr, yıl dız istikametin- den, saniyede 7 metre sür'atle esmiştit. Bugün Tüzgürin gene yıldız istikame- tinden esmesi, havanın hafif bulutlu ol" ması ve hafif yağmur yağması ihtimali