Bana kalemle kâğıt ver, Zeynebe ce- wab yazacağım, vakit geçirmiş de olu- rum, Kalemle kâğıdı verdim, o yazmığııı başladı, ben ndedan çıktım. Kalbim çarpıyor, neler nissettiğimi inceleyemi- yorum... Duygularımı tahlil edebilmem fçin düşünmem lâzım, Düşünmek için de defterimi alıyorum.. İçimde hem sevinç, hem üzüntü var, Mazlum çok üzülecek, ama ablam sev- miyor diye de seviniyorum. Eskidenberi, bir gün Mazlumla Gö- nülün evleneceklerini bildiğimden kıs- kanıyordum. Bugün, evlenmiyecekleri. ni öğrenince, dünkü yesimle bugünkü sevinci tartıyorum. Bugün artık kal- bimin hülâsasinı bir cümle ile bu def- tere çıkarabilirim: «Seni seviyorum Mazlum; senden başka kimseyi sevmiyeceğim.» Bu akşam teyzemle beraber gelirken yolda Mazluma rastla ele gidiyor- du. Gün çok güzeldi. Güneş etrafı ışık datıyordu. Ankara gene bütün ruhile ruhuma dölüyordu. Yollar kalabalık de- ğildi. Tek tük birkaç gişi, kimi acele, kimi yavaş yavaş yürüyordu . Teyzem Mazlumu görünce: — Ne o, büğün erkencisin? dedi. Bunda hem süual, hem taaccüp vardı, gorarken şaştiğını gizliyemedi. Mazlum fazla anlatmağa lüzum görmeden: — Her günküncden biraz daha erken çıktım, dedi. Biraz düşünür gibi oldu ve ilâve etti; — Nereye gidiyorsunuz? — Otele. yse beraberiz... Teyzem birdenbire ellerini şakakla- tana götürdü: — Çocuklar, dedi, bir eczaneye ka. dar uzanmalıy'm; siz şurada bir aşağı bir yukarı dowaşıp beni bekleyin, ben şimdi gelirim, — Biz de gel Bir ağızdan söylediğimiz söze teyzem | ellerile cevab verdi, bizi yanyana köy- du, sonra konuştu: | — Hayır, yorulmayın, burada gezinip | konuşun, ben şimdi gelirim, Bense: «Siz durunuz teyze, ben iste- diğinizi alırım» diyecektim, Bunu da önledi ve e etti: — Ben tartılmak da istiyorum, be- nim yerime sizin biriniz tartılamaz a.. z Doğrusunu söylemek lâzım gelirse, ne ben farkına vardım, ne de Mazlum... Sanki sinemada film kopmuş da, birkaç metre sonra yt t başlamış gibi, baş- başa kaldık... Bazı anlar ve bazı yerler olür ki, insan başbaşa kalınca ne yapa- yeceğini şarırıt? Hele odada değil de sokak ortasında olursa... Uzun bir müddet on adım- ileriye, yirmi adım geriye, sonra gene otuz &- dim ileriye, beş adım geriye gittik... Bu gidiş gı herkes bilir, bu. birini sokakta bekliyenlerin hep bildiği şey. dir. Nihayet Mazlum lâf olsun diye sor- du: — Bugün nasıl? — Daha iyi, artık ağrısı durdu. — Her halde çok gayret gösterdi, çün kü kemik çatlaması çok ıztırab verir. — Ben de öyle zannediyorum. — Zannediyorum deme, eminim de... — İnsan ancak kendi acısından emin olur, değil mi?.. Bunu ben ne diye söyledim, Mazlum ne diye cevab vermedi?, Bunu inceli- yecek değilim... Konuştuklarımızı kay- dedeyim. Mazlum, cidden müteessire benziy — Zavallı Gönül... Bu kazaya ben sebeb oldum diye çok üzülüyorum. — Fazla üzülmekte de mana yök; ©- nu ata, düşi P ayağını incitsin diye de- ğil, gezip eğlensin diye bindirdin. — Doğru, doğru ama, ne de olsa fena oldu. Ankaradan fena bir hatıra kala- cak, — Zannetmem, burada çok güzel gün ler gi li. Aşağı doğru en beş adım yürü. Mmüşken büu sefer üçüncü adımda dön- dük: — Sana anlattı mı? — Anlatiı ya: —— Ona daha eğlenceli zamanlar ge- Yazan: SELÂMİ İZZET çirtmek isterdim, fakat vaktim dar. - İnan bana Mazlum, çok iyi vakit lgı:çln.l.'ın bize, eğer bu kaza da olmasay- dı, ablamın saadetine son olmıyacaktı. Birdenbire vicdanı sızlamış gibi ür- perdi: — Sen de eğlendin mi Sevim? — Ben her zaman eğlenirim. — Malüm... Ve sözü değiştirdi: — Annem de nerede kaldı?. — Sen istersen gi' Mazlum, ben tey- zemi beklerim. «Teşekkür ederim, gideyim» diyecek gibi oldu. Oldu ama, bu hamlesini bile belli etmek istemedi; sabırsızlandığını bana gösterir miydi ya?.. Ben işi anla- mamazlığa, budalalığa vurdum: — Onu ne kadar seviyarsun! dedim. Kabahat üstünde yakalaânmış çocuk gibi kızardı; sonra bir şey sorar gibi, soruyormuş, sormak istiyormuş gibi yüzüme baktı. Kekeledim: — Kusurâ bakma, üstüme vazife ol. mıyan bir şeye karıştım gene, ama ne yapayım, duygularını çoktanberi anlı- yorum... Kekelemem arttı, başladığım sözü na. sıl bitireceğimi bütün bütün şaşırdım. Ne diye sanki bu sözü söylemiştim? Bu- na kendim de cevab veremiyordum. Mazlum imdadima yet — Hakkın var Sevim, Gönülü sevi- yorum, bunu anlamamana imkân da yoktu. Hem helki de Gönül sana biraz açılmıştır... Kardeş kardeşe sırrını ve- rirmiş. Daha doğrüsu sırrını vermez de kalbini açar... Kalb açmakla sır ver- mek arasında büyük fark vardır Se- vim... Neyse, sen söyle bakayım, ber: biraz olsun seviyor mu?.. Aşktan değil, muhabbetten bahsediyorum; acaba ba- na mubhabbeti var mı?. Omuz başıma sokulmuş, başını eğe- rek çenesini başıma dayamış, kaldırı- mın üstünde cevab bekliyordu. Bir gö- ren olsa, genç bir zabil! mağa çalışıyor sanırlardı; tevekkeli de- ğil görünüşe aldanma demişler!. Kulağımda sesi titriyor: — Ümidim hü; Gönül bana doğruyu söylemişti. Bu hakikati açığa vurmak da bana düşü. yordu... Bunu yapabilir miydim?.. Ya- pamıyacaktım. Bir türlü doğruyu söy- liyemedim, hayatımda belki de ilk defa hakikatten kaçtım, ürktüm: — Gönülün senin hakkındaki düşün- celerini hiç bilmiyorum Mazlum... Bâ- na bir şey Söylemedi, senin hakkında hiç bir şey söylemedi... Kendi kendime kızıyorum, bu yap- tığım kahpece bir ric'atten başka bir şey değil... Mazluma doğruyu söylesem, ablamın bana anlattıklarını tekrar et- sem daha dürüst hareket etmiş olmaz mıydım? Ama hayir, kara haberci ola- mam, kalbindeki ümidi söküp ataınam, (Arkası var) . . Bu resim nedir? Üçüncü sayfada gördüğünüz resim dün İstanbuldan sıcak memleketlere müte- veccihen yola çıkan leylekleri gösteriyor. Fazla yüksekten uçtukları için resimleri ancak bu şekilde alınabilmiştir. Fotoğrafın ne olduğu ile beraber elbet ne mana ifade ettiğini de anladınız.. Kış geliyor, sıcaklara aldanmayın! Z Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetci elan eezaneler şunlardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Perlevi. Alemdarda: (Buırrı Asım). Beyazıdda: (Belkıs), Samatyada: VErafilas). EBmindnünde: — (Bensasom). Ryüpte: (Hikmet Atlamaz). Fenerde: (E- milyadi). Şehremininde: (Hamdi). Şeh- zade&başında: (Hamdi). Karagümrükte: ÇArif), Küçükpazarda' (Yorgi). Bakır- köyünde: (HiâD, Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde. — (Galatasaray, Ca- rih). Galatada: (Hidayet). Kurtuluşta: (Kurtuluş). Maçkada: (Feyri), Beşiktaş- ta: (Nall Halid), Sarıyerde: (Nuri), Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküdarda: (Ömer Kenan). Kadıköyün- de: (Himmet, — Rafat). Büyükadada: (Halk). Bi 1 (Tanaş). bir kızı kandır-| SÖON POSTA İSON POSTA| nın TARİHİ ( İ TEFRİKASI : STaşaaiZ lli İ Yaran; | M. Rasim Örgen îaî kemendini sarayın balkonuna attı ve yukarıya ” doğru tırmandı. Rüdabe ile üç cariye kollarından tutarak onu balkona aldılar Cariye, kendilerini kimsenin göremi- yeceği, işitemiyeceği bu tenha, sessiz yerde durdu. Zâli bekledi. Delikanlı Üyük bir hürmetle genç, güzel cariye- ü di. Heyecandan titriye- rek ontın söz söylemesini bekledi. Cariye.. başından topuklarına kadar sarkan ipek üsşünün altından altın, gümüş, elmas kakmalı küçücük bir han- çer çıkardı; delikanlıya uzattı: — Sevgili hanımım, önünüze attığım Wdcmelle hu_nınçer.l gönderdiğiniz gü le mükabil Size yadıgâr gönderdi. Dedi. Zâl, ümidi fevkinde gördüğü bu ce. mileye karşı nası! teşekkür edeceğini bilemedi. Yüzü kızardı. Vücudünü ha- |raret kapladı. Kalbi çarparak şaşkın şaşkın bir şeyler kekeledi. Cariye., cerbezeli bir kızdı. Hanımı- nın selâmını.. iştıyakını ballandıra bal- landıra anlattı. Sunra: — Hanımım sizden bir şey rica edi- yor. Sizin hakiki hüviyetinizi anlamaz istiyor. Sizin bir tüccar olduğunuza i- diyor. Kim. olduğunuzu doğruca söy- lerseniz çok memnun olacak. l?eymce Zâl şüpheyle cariyenin göz- | lerinin içine baktı. Akindan, bu çiçek demetinin, bu hançerin sırrını açtırmak için bir desise olabileceği ihtimalini ge- çirdi: — Güzel sultanım hakkımda büyük teveccühler gösteriyorlar, Bır şehzade, bir derebeyi oğlu olduğumu söylemekle kendilerini, hiç şüphesiz, daha çok memnun ederdim; fakat emir Üzeri |be hakikatten ayrılmayıya.. bir zengin tüccarın gene tüccar olan oğlu oldı mü itirafa mecburum, İsmetli sultanı- mı hayal sukutuna uğrattımsa beni af buyursunlar, Dedi. Zâl, bu cevabile hem hüviyetini giz. lemiş oluyor.. hern de derebeyinin kızı- ni tecrübe etmiş bulunuyordu. Öyle ya.. kız, belki, bir hükümdar zade, bir oğlu olduğuna ihtimal verdiği nanmayıp bir asilzade,. bir şehzade ya- | hud bir derebeyi olduğunuzu tahmin e- | Hint ipeğinden kuşağının arasından cariyeye nunun önünden geçerken o da balkonu odadan ayıran ipek perdelerin arasın- dan baktı. Biraz uzaktan olsa bile at “üstünde, babayiğit halile Zâli gördü. Zâl.. o sarı rengile küçük çocuk (Zâli Zer) değildi. Delikanlının vücudünün teşekkülâtı bütün ©o sarı rengi hazmet- mişti. Biçimli kıvrımlarla başını saran serpuşunun kenarlarından ensesine a- kan sarı e&açlarının çerçevelediği sarı yüzü, maviye çalan açık elâ gö: bıyıkları, uzun sarı sakalı ile ipek kaftanını kucakladığı heyt çıkardığı bir sırma işlemeli keseyi verdi, gövde üstünde çalımlı bir manzara ar« zediyordu. Rüdabe.. Zâli, hayalinde tecessüm et- tirdiği şekilde bulmamakla beraber his- lerine yabancı bulmadı. O anda ona * sındı. Oynak, kıvrak atının üstünde i> zaklaşan Züâlin arkasından gönlünün, tatlı heyecanlarla sürüklendiğini duy* du. Zâl de, sevgilisinin, ipek perdeler arasından ay parçası gibi doğan yüzü ü. İçinde iştiyaklar, hasretlet yarak çadırına döndü, (Arkan var) Istanbul Belediye Beher metre murabbanna 3 lira kıymet konulan Ak Çobançavuş, yeni Mesihpaşa mahallesinde 43 üncü Yüzsüz 86 metre mu - rabba: arsa satılmak üzere açık arttırmaya konulmuştur. Şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekliler 19 Hira 35 kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektubile beraber 27/8/987 cuma günü saat 14 de Daimi Encümende bü- lunmalıdırlar, — (B.) — (5205) ray yangın yerinde eski Senelik muhammen kirası 240 lira olan Yeni halde 69 numaralı ardiyesiz yâ- için kendisile alâkadar oluyordu. Zen- gin bir tüccardan başka bir şey olma: Bina kanaat getirdiği zaman da, Rüda- be, bu alâkasını muhafaza edecek mi i- di? Delikanlı, kendisinin kim olduğu- nu kizlemekle bunu da anlamış olacak. tı. Cariye.. bidayette Zâle inanmadı. Hakiki hüviyetini itiraf ettirmek 1çin hazikâne ısrarlarda bulundu. Nihayet © da delikanlıyı tüccar tanımıya mec- bur oldu; fakat ona karşı olan hürmet- kâr muamelesini değiştirmedi. Bir tüc- Çardan başka bir şey olmasa bile hanı- Mının, kendisine karşı olan teveccü- hünden bir şey eksilmiyeceğini temin etti. Zâl, yarım saat cariye ile konuştu. Rüdabenin kendisine karşı giyabi mer- butiyetindeki — sağlamlığı anlayınca, Hind ipeğinden kuşağının arasından çı. kardığı bir sırma işlemeli ipek keseyi cariyeye verdi: — Bu kesenin içinde altın bilezikler, yüzükler, küpeler var. İsfahan kuyum- cularının elmaslarla işlediği bu mücev- herleri, — değersizliklerine bakmadan sultanıma hediye etmiye cür'et ediyo- rum. Kabul ederierse kendimi dünya- nın ep bahtiyar adamı addederim, Dedi. Sonra, kaftanının iç cebinden çıkardığı yakut taşlı bir yüzüğü de ca- riyeye hediye etti. Cariye, tereddüd etmeden keseyi de, yüzüğü de aldı ve teşekkür ederek git- ti * Zâl ile Rüdabe arasındaki hisst ma. cera safha safha genişledi. Zâl, bir gün atına bindi ve sarayın arka tarafından, derebeyinin kızının o- turduğu dairenin balkonu önünden goç- tü Kız, çariyesi vasıtasile delikanlının bu geçişinden haberdardı. Zâl, balko- zıhane üç sene müddetle kiraya verilmek üzere açık arttırmaya konulmuştur. Şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekli olanlar 54 liralık ilk te - minat mektup veya makbuzu ile 26/8/987 perşembe günü saat 14 de Daimi Encü- mende bulunmalıdırlar. — (B) - (5117) BAH Temizlik işleri amelesine yaptırılacak 724 çift çizme açık eksiltmeye konul * muştur. Bir çift çizmeye 650 kuruş fiat tahmin edilmiştir. Şartnamesile nümü* nesi levazım müdürlüğünde görülebilir. İstekliler 2490 No. lı kanunda yazıli vesika ve 352 lira 95 kuruşla ilk teminat makbuz veya mektubile — berabef 6/9/937 pazartesi günü saat 14 de Daim! Encümende bulunmalıdırlar. * (B.) — (5453) Yollar şubesi için lüzumu olan Dizel motörlü mazotla işler bir dane kamyoü şasesi açık eksiltmeye konulmuş ise de belli ihale gününde giren X ğından eksiltme 26/8/937 perşembe gününe uzatılmıştır. Buna 3800 lira bede tahmin edilmiştir. Şartnamesi Levazım Müdürlüğünde — görülebilir. İsteklilef 2400 No. lı kanunda yazılı vesika ve 286 liralık ilk teminat makbuz veya meKtl” bile beraber yukarıda yazılı günde saat 14 de Daimi Encümende bulunmalıdır” lar. — (B.) — (5569) BARNE Belediyece kaldırılacak cenazeler için yapılacak 100 tane Jâhit açık eksiltmi” ye konulmuş ise de belli ihale gününde giren bulunmadığından pazarlığa Y€”” rilmiştir, Bu lâhitlerin hepsine 2311 lira bedel tahmin edilmiştir. ŞırM keşif evrakı Levazım Müdürlüğünde gö rülebilir. İstekliler 2490 No, l1 yazılı vesika ve 173 lira 33 kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektubile ber 1/9/937 çarşamba günü saat 14 de Daimi Encümende bulunmalıdırlar. (B) — (568) a Keşif bedeli 908 lira 72 kuruş olan Kadıköy hal binasına yapılacak Ylh'— yerlerile helâları açık eksiltmeye konul muştur. Keşif evrakile şa:! ” ” zım müdürlüğünde görülebilir. İstekliler 2490 No. lı kanunda yazılı vesikâ 68 lira 15 kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektubile beraber 1-9-937 ba günü saat 14 de Daimi Encümende bulunmalıdırlar. — (B. — (5283) Devlet Demiryolları İşletme Umum Müdürlüğı'illd“ Umumi tedrisat dereceleri dahilinde bulunan resmi ve maarifçe M ııl"' hususşt bilümum mektepler ve üniversi teler talebes'ne tatbik olunan Ve terifeye göre 96 50 tenzilâtı havi bulunan DD/7 No. lu hususi yolcu 191937 tarihinden itibaren 9. İşletme m ıntakasına da teşmil olunacaktır. Fazla malümat istasyonlardan alınabi lir, (5510)