SON POSTA —— Emden yerıiden. ava çıktı. Hind batırdı. Biraz sonra Tarabba İkinci avımız olan «Lovat» vapurun- da gene eski bir dosta rastgelmiyeyim Mi? — Nasılsınız kaptan — Teşekkür ederim, ya siz?... Meğer o da asker yüklemek üzere Bombaya gidiyormuş. Ne tuhaf tesa- düf değil mi? Hep asker nakline hazır- lanan vapurlara rastgeliyorduk. İngiliz kaptanına işi açmıyarak ka- Marasına birlikte indik ve birer şişe bi- Ta yuvarladık. Sonra kendisile birlikte Vapuru gezdim ve:! — Kaptan, dedim, cidden güzel bir Beminiz var. Lâkin harb harbtır. Arka- daşlık başka, vazife başka şeylerdir, ğil mi?... Dostum, altmış yaşını geçmiş bir de- Hizci idi. Yakında tekaüd olacaktı. Bu Yüzden kendisinin belki de son defa bir Vapura süvarilik ettiği muhakkaktı. Binaenaleyh bu sonuncu seyahatinde Bemisini batırmak cidden ağırıma gidi- Yordu. Maamafih dostum filozafca omuzla- Tını kaldırmakla iktifa etti. O benim is- temiyerek bir vazife yaptığımı biliyor Ve emrivakli centilmence kabul ediyor- du. Zaten o da benim yerimde olmuş idi aynı suretle hareket ederek va- Zifesini yapacağı muhakkaktı. U cesur adam Yunanlı kaptanın Yaptığı gibi beyhude ah ve vahlara, gü- lünç yalan ve dolana başvurmayı lü- z ve faydasız görüyordu, Gece geç vakit «X...» vapurile karşı- laştık. Biraz sonra sizin de anlıyacağı- Tiz bir sebeb yüzünden ne bu vapurun he :: kaptanının ismini ifşa edemiye- N!vyerku bir Amerikan ticaretha- mamına muhtelif hamuleyi hamil Tami M eX .» vapurunu «Emden» Nna Muayene etmek için kaptanının h_mamsma geldiğim zaman her şeyin '_'!“fld Usul ve nizam tahtında geçece- Bini Zannetmiştim. Halbuki ben ve kap- 'N süvari kamarasında Vapurunun ev- Takını tetkikle meşgül iken birdenbire Maranın kapısı açıldı ve arkasında Böcelik entarisile bir kadın, bir küçük SC“ĞU_ elinden tutmuş bir halde kapı- 'N eşiğinde belirdi. ı__B_“ Belen bayan bizim kaptanın eşi, Üçük çocuk da oğlu imiş. din beni görünce fevkalâde bir '€yecan ve helecanla: “;— Gemiye Almanlar mı geldiler? Ey- Mahvolduk. Amanın yalvarırım si- di ize dokunmayın, bizi öldürmeyin!.. “Ye Yalvarmıya başladı. tıştırıcı bir tavırla: elim? Biz katil mi- sına dönerek: n Beni madama lütfen takdim eder 1siniz? diye sordum, Şişkoların çok zendost kişiler oldu- Nu herkes bilir değil mi? ıBu hazır cevablığım vaziyeti kurtar- * Sonradan - öğrendim ki” İngilizler Uhayyel Alman tinayet ve barbarlık-| 1 hikâyelerile bir çok kimselerin :;“*fl’ins boyamışlar ve Alman deniz- duî)n aşağı yukarı ortaçağ deniz hay- a ari telâkki edilecek kadar gözden & ?rğilu_ıek istenmiş. Hattâ bizlerin a €ti yiyen yamyamlar olduğumuz İ$aa olunmuş... bıruvaı'iıı—.ız Fon «Müller» e vapurun İ erikan firması namıma kir: liıı Olduğunu bildirdiğim zaman bu â- ab denizci, vapurun batırılmamı Ve yoluna devamda serbesi bıral l emretti. liz kaptanı Almanların öyle de-| ööne 1 kağa_r barbar deniz haydudları Ve 1n!'lll bilâkis kendisine çok merdce u"u“'_lcğ muamele eden kişiler oldu- iym_:;uı'ünce gözlerine inanmak iste- u, Hele yoluna devamda serbest Unduğunu öğrenince - sevincinden döndü. Tini â:â_mı 'k.'ıpt:nı cenabları da fikirle- dar ıkzl!“rm':ş, bize elinden geldiği ka- Üyi Tamlarda bulunuyor, ev banımlı- - Yâpiyordu. »3 den ayrıldıktan bir kaç saat karşımıza meşhur «Harrison> şirketine aid «Diplomat» vı_punı çıktı. Ben bu şirketin vapurlarını kırmızı ve beyaz bacalarından nerede olsa tanır- dim, Gemide (10,000) ton çay varmış. Yolcular arasında, «Kalküta» liman re- isliği kalemi memurlarından birisi de bulunuyordu. Sakalhı, merasimperest bir İngiliz olan bu adam bizi görünce tıpkı konferans veriyormuş gibi: hamülesile batırmak niyetinde değilsi- niz ya!. Denizl!erin Makyiıieli Kaptan Bum Bum Çeviren: Ahmet Cemalettin Saraçoğlu K Biraz sonra Tarabbak vapuru —da denizin dibini boyladı görüyorum, cevabını verdim, çaya ge- lince tatmamış olduğumdan nefaseti hakkında bir şey diyemem, Yalnız mu- hakkak olan bir şey varsa o da «Diplo- mat» n harb kanun ve nizamlarına tev fikan batırılacağıdır. — Bizlere ne yapacaksınız? — Elbiselerinizi bir çıkın yapabilme- niz için evvelâ üç çeyrek saat mühlet vereceğim, Sonra da sizleri «Marko- mania» ya naklettireceğim... Haydi ba- kalım sayın yolcular! Üç çeyrek saat- lik mühletin ilk dakikası geçmek üze- Ye,.. — Bu güzelim vapuru, şu nefis çay Diye sordu. 4 Ben soğuk bir tavırla: — Geminin güzel bir tekne olduğunu OPTAMİIiN Saç eksiri, saç köklemine abıhayat gibi tesir eder. (Arkası var) Saç dökülmelerinin kat'i devasıdır. Guddelere neşvünema bahşederek saçları büyütür, sıklaştırır ve uzatır Saç hastalıklarına, kepeğe ve cilddeki müz'iç kaşıntıya karşı OPTAMİN SAÇ EK$İRİ nesine Jüzumu olan ubbi malzeme açık eksil'meye müştur. Buna 764 lira 50 kuruş fiat tahmin edilmiştir. Listesile şartnamesi Le- vazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekliler 2490 No, lı kanunda yazılı vesika ve 57 lira 34 kuruşluk İlk teminat makbuz veya mektubile beraber 27/8/937 Cuma Cerrahpaşa ha: konul- günü saat 14 de Dalmi Encümende bulunmalıdırlar. (B.) (5199) » vaAR Senelik muhammen kırası 150 lira olan Hasekide Haseki caddesinde Bayram- paşa mektebi 938-939-040 seneleri Mayıssonuna kadar kitaya verilmek üzere a- çık artırmaya konulmuştur. Şartnamesi Levazım Müdürlüğfünde görülebilir. İs- tekli olanlar 11 Hra 94 kuruşluk ilk teminat mektup veya makbuzu ile 27/8/937 Cuma günü saat 14 de Daimi Encümende bulunmalıdırlar. — (İ.) — (5204) İstanbul Sıhhi Müesseseler Arttırma ve Eksiltme Komisyonundan: İstanbul Leyli Tw Teleba Yurdu talebesine ve yataklarına aid olup Mayıs 938 sonuna kadar 264000 parça çamaşırın yıkanması kapaliı zarf usuliyle eksilt- meye konmuştur. 1 — Eksiltme: Cağı!loğlunda Sıhhat ve İçtimat Muavenet Müdürlüğü bina- sındaki komisyonda 25/8/9X7 Çarşamba günü saat 16 de yapılacaktır. 2 — Muhammen fliat: <7851» lira «50» kuruştur. «Müfredatı şartnamede yazı- hdır.> 3 — Muvakkat garanti: <588» lira «80» kuruştur. 4 — İstekliler şartnameyi Çemberlitaş civarında Fuatpaşa Türbesi karşısında Leyli Tıp Talebe Yurdu merkezinden parasız olarak alabi'irler, 5 — İstekliler cari seneyo âaid Ticaret Odası vesikası ve bn işe yeter muvak- kat garanti makbuz veya banka mektuplariyle birlikte teklif mektuplarını ihale saatinden bir saat evvel kumisyona vermeleri. — <5066> kömürile yüklü Killin'i k vapuruda denizin dibini buldu — Ay giz etme be.. Ay Kız destilecini almış, yemenilerini sürüyerek somurtmuş yürüyor. Gür si- yah kaşları çatılmış, büyücek penbe du- — “Son Posta, nın Hikâyeleri - Yazan: Peride Celâl — Hasan.. Delikanlı kızı süzdii ve acı acı gülüm sedi: — Ne güzel yeni rubalar kuşanmışın daklarını hiddetle kısmış.. Delikanlı O-İgız Gayri meramına nail oluyon.. Ağa nun arkasından gitmekte devam ederek garisi olacan öyle mi? iniltili bir sesle mırıldanıyor: Kız heyecanla mip kalkan göğsünü tih — Ay gız, sen geç bu inaddan gel E-| yarak tekrar ediyor: rTimM erim eriyorum, senin yüzünden Bız.. 'Taş midir yüreğin senin! Ay Kız gene cevub vermiyor. Yüzü hep Öyle çatık, yürümes'ne devanı ediyor ve tek katlı beyaz badanalı bir kulübenin önüne gelince elindeki bakraçları bıra- kıp dönüyor. Delikanlıyı mağrur bir ba- kışla süzerek: — Bana bak Hasan diyor, get işine ben sşana yâr olmam.. Delikanlı muztarib gözlerle ona bakı- yor: ğ — Niden gız, niden? Neyim var be- nim, göcamış mıyım? Yüzüm mü çopur. Seni oturtacak damım mı yok? Kızın biçimli penbe dudakları tehzi bir tebessüntle aralanıyor: — Sen iyisin, hoşsun amma Hasan be- nim gaygum başka, ağa garisi olacam ben.. müş- Hasan birdenbire geri çekilerek onu süzüyor, sonra hemen arkasını dönüp gidiyor, Ay Kız dudaklarını ısırdı. Ha- sanın giderken yavaş yavaş söylediği türkü ne kadar manalı: Bu dağın ardı meşe, Gün aşa gölge düşe O, ki yüreğimi yaktı. Damına «Şivan, düşe.. * On beş gündenber: köyde yeni bir ha- vadis var. Ay Kızın Kadir Ağa ile evle- neceği söyleniyor. Kadir Ağa çok zengin. Bütün koöfaya gitmemiş kızlar Ay Kıza Hased ediyorlar. Ay Kız babasının Kadir Ağa ile söz kestiğini biliyor. Çok küçük bir kızkcn boyunları altından kalkmıyan, süslü ağa karıları gördükçe büyüyünce onlar gibi olmaya and içmişt'. Artık isteği oluyor. O da ipek rubalara, türlü türlü çevrele- pe, altınlara, in © kavuşacak. Fakat nedense kendisi de mana vermediği bir hüzün içinde. Emelin2 kavuştuğu — için gülmesi, sevinmesi lâzım gelirken ağla- mak istiyor ve zocak, attığı kahkahalar- daki titreyişten kendisi de ürküyor. Şi- van - feryad on beş gündenberi artık Ha- | | san da ortalarda yok. Ay Kız çeşmeden suyu yalnız başıma taşıyor, tarlaya — gi- derken gayri ihtiyari başını döndürüp döndürüp arkasına bak:yor. Haşsanın da- ima peşinde dolaşmasına alışmıştı. Şim- di o olmayınca birdenbire kendini yap- yalnız derin bir boşluğa düşmüş sanıyor. Muradına erecek.. Mes'ud olması lâzım. Fakat Ay Kız günden güne fazlalaşan bir tasa ile bunalıyor. * Gece yarısı, her taraflar karanlık. Ay Kız penceresinin önünde oturmuş. Başı- nı pervaza dayamış, Yüzü soluk, gözleri ıslak ıslak parlıyor. Ay Kız bu gece çok yorgun. Eğlenceler biraz evvel bitti. Za- ten boynundaki altınlar, inciler, başın- daki tepelik ağır geliyordu. Üstelik te hep onu oyuna kaldırd'lar. Hâlâ kulak- iarında saz sesi var, Başı uğulduyor.. Ve uğuldayan ağrıyan başında, yarın olacak şeyler canlanıyor, otomobillerle kasaba- ya inecekler. Nikâh olacak, dönüşte ar- tık bu fakir dama değil, Kadir Ağanın evine gidecek. Kadir Ağa hayalinde can- lanınca kalbine Lir şey batırmışlar gibi elini göğsüne getit yor. Hafif sakallı yu- varlak bir yüz, Sert bakışlı küçük göz- ler. Fıçı gibi şişman bir vücud.. İşte ya- rın bu adama niköhlanıp ağa karısı ola- cak. Ay Kız birdenbire korku ile - titrodi. Pencerenin önünde karanlıkta bir gölge belirmişti. Gölgenin sapsarı yüzünü gö- rünce bağırmamık için elmi ağzına ge- tirdi. Bu Hasandı., Hasan yavaş yavaş pencereye yaklaştı. Kızın korku jle kendine baktığın. gör- müştü. Boğuk bir sesle fısıldadı: — Ne o giz korktun mu* Evet Ay Kız koörkuyor, fakat âiçinde şimdiye kadar hiç duymadığı derin bir sevinç te var. Elini yüzünden çekerek yavaşça mırıldanıyor: — Hasan.. Hasan bu sesleki içten titreyişin bire denbire farkında olarak ona bakıyor ve bir anda kızın solgun yüzü, yaşlı parlak siyah Bgözleri karşısındı irkilerek telâş ve merakla pencereye iyice yaklaşıyor; — Ne oldu gız, ne var ki!.. Ay Kız ona doğru kollarını uzatıyor, gözlerinden yaşlar dökülerek mırıldanıe yor: — Bağışla beni Hasan.. Sana kötü dave randım. «Damına şivaa düşer diye, bede dua etmiştin. Bak yüreğime düştü şivan., Gaç gündür dünyalar zindan gözüme de.. Ve ellerini yüzüne kapayarak, sarsıla sarsıla ağlıyor. * Ertesi sabah odasına girdikler zaman Ay Kızı yatağında bulamadılar, Beşibir yerdeler, inci, yeni ruba'arı olduğu gibi yatağın üzerinde duruyordu, fakat kene disi yoktu., Aşk geç ve güç olmakla beraber niha- yet para, servet hırsını yenmiş, Ay Kız Hasanla beraber gece yarısı köyden kaç. mışti. Nikâh memuru o gün kasabada içi pişe manlıkla kararmış muztarib bir genç kıza la bir köy ağasının nikâhını kıyacağına, on beş gün sonra yüzleri de kalbleri gibi saadetle aydınlık olan iki genci birleşe tirdi. Bunlar Hasanla Ay Kızdı. Yarınki nushamızda : Senelik kazanç Yazan: İsmet Hulüsi Bu adamt canmdan bezdiren şey: GRIİPİN i tecrübe edinciye kadar çekmeğe mahküm olduğu ağrı ve sızılardır. GRİPİN En şiddetli baş ve diş ağrılarını keser GRİPİN Romatizma, sinir, adale, bel ağrılarına karşı bilhassa müessirdir. Kırıklığı, nezleyi, soğukalgınlıklarından mütevellid bütün ağrı, sızı ve sancıları geçirir.