Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
“ 8 Sayfa - yapılmasına izin verildi Ormanlarımızın muhafaza ve inki - şafını istihdaf eden yeni orman kanu- nu, gelişi güzel ormanlardan kesim ya- pılmasını menetmiştir. Kanun tatbik mevkiine, iki buçuk aydanberi, girmiş bulunmaktadır. Fakat kanun tatbik mevkiine gireceği sıralarda —aodun ve kömürcüler fiatları birdenbire yük - seltmişlerdi. Odunun çekisini 300-350, kömürün kilosunu 5 - 6 kuruşa kadar çıkarmışlardı. Ancak kanunun, büsbütün orman - lardan kesim yapılmasını yasak etme- diği anlaşılınca fiatlar biraz inmiştir. Bugün odunun çekisi 260 - 280 kuruş- tur. Kömürün kilosu da 4 kuruşa ka- dar satılmaktadır. İstanbul ve diğer vilâyetler orman müdürlükleri köylünün zati odun ih - tiyacı ile satacakları miktarı tesbit et- meğe başlamışlardır. Dört nüfuslu bir köylü ailesine 50 kental (bir kental 100 kilodur) miktarında odün kesme müsaadesi verilmektedir. Nüfus ço - galdıkça beher nüfus başına da 10 ken- tal ilâve edilmektedir. Satış için de ö- tedenberi köylü kendi vesaitile ne mik tar satış yapıyorsa bu miktar üzerin - den müsaade edilecektir. Hükümet, yeni kanunla bir taraftan ormanlarımızın — muhafazası gayesini gütmekle beraber diğer taraftan da milli servetimiz olan maden kömürle - vtimizin istihlâk ve revacını temin et - mek istemektedir. Fakat hâlen Zon - guldaktaki Sömi kok fabrikasının is - tihsalâtı olan Türk antrasiti mikta- rı İstanbulda mevcut havagazı kum - panyalarının çıkardıkları kok kömürü miktarı ve bunların yekünu mahrukat ihtiyacını karşılamaktan uzak bulun - maktadır. Bu itibarladır ki, yeni kanunla da, ormanlarımızın inkişafına engel olun - mamak şartile, kat'iyat yapılmasına müsaade verilmiştir. Kat'iyat, teşrini- evvelden sonra yapılacaktır. Esasen bisandan teşrinievvele kadar orman - lardan kat'iyat yapmak yasaktır. Zonguldak Sömi Kok fabrikasında 20 ocak vardır. Bunların senelik istih- salâtı 60.000 tondur. İstanbul ve Ka- dıköyünde mevcut üç havagazı fabri - kasının istihsalâtı mecmuu da ancak 50 - 60 bin ton tutmaktadır. Şu halde Sömi Kok ve kok olmak üzere bütün istihsalât senede 120.000 tonu geçme - mektedir. Bu ise ancak İstanbul, Anka- ra, İzmir gibi şehirlerimizin talepleri- ni karşılayabilmektedir. Münhasıran bir çok evlerde odun sobaları kullanılmasından ve odun kö- mürü yakılmasından dolayıdır ki, Sömi Kok ve kok kömürü bulunabilmekte - — dir. Sömi Kok fabrikası geçen seneki talepleri temin etmiştir. Bu sene de te- min için tertibat almıştır. Sömi Kok fabrikası kurulurken 20 ocağın beş se- ne içinde 120 ocağa çıkarılması düşü - nülmüştü. Eğer bu ocaklar yapılabilir- se madenlerimizden mahrukat ihtiyacı temin edilebilecektir. Şimdi mevcut 20 ocak günde 150 ton sömi kok vermek- tedir. Sömi Kokun toptan beher tonu kam yona teslim 21, perakende 22,5 lira - dır. Kok toptan 16,5 liradır. Peraken- de 18.5 - 19 liraya satılmaktadır. -Diğer taraftan resmi dairelerde ma- den kömürlerinin kullanılması vilâyet lere bildirilmiştir. Hatayda Türklere karşı Tecavüz tekrar şiddetlendi Kargaşalık devam ediyor (Baş tarafı 1 inci sahifede) Türklere karşı yapılan tecavüzlerin ta- hammül edilmez bir hal aldığını bildir- mektedir. Antakyada, Türklere, sokaklarda, rast- gele kurşun atılmakta, müsellâh Arab- lar, masum ve silâhsız halka ateş açmak>- tadırlar. Sokaklar bir karışıklık ve kar- gâşalik manzarası arzetmektedir. Bir çok Türkler tevkif edilmektedir. Hayat dur- mMmuştur. Mahalli hükümet, postahaneye, ajans ve gazete muhabirlerinin harice çeke- cekleri telgraflari kabul etmemek emri- ni vermiş bulunmaktadır. Amuk ovasına inen aşiretler, Antakya- nın içinde ve dışında silâhlı gezen De- mirgömleklilerle birleşmişler, şarki Ha- tay'ı kordon altına almışlardır. Teşkil ettiği bir çetenin başına geçen Mustafa Kuseyri Şamdan Kırıkhana doğru hareket etmiştir. Şehirde Türk ve Arab mahalleleri ay- rılmıştı. ÂAnarşinin Sancağın diğer ta- raflarına, bilhassa İskenderuna siraye- tinden endişe edilmeğe başlarımıştır. Bü- tün şehir heyecan ve endişe içindedir. Şam propaganda dairesi de Türklerin bir çoğunun tevkifini itirafta beis görme- mektedir. İsyan devam ediyor Cezirede kanlı bir anarşi hüküm sür- mektedir. Halk, hayaflarını kurtarmak ıçin.' kafile kafile, Türkiyeye iltica et- tün mıntaka alevler içindedir. Deirizor- da petrol istasyonu yakılmıştır. İsyan hareketi hâlâ olanca şiddetile devam etmekte, âsiler, hükümet kuyv- vetlerine karşı silâhla şiddetli mukabele- %îw yT F — Oranlardan kat ıyat “Çaresizlik içinde lerde bulunmaktadırlar. — SÖN PösTAa Denizin dibinde Acıklı bir ölüm (Baştarafı 1 inct sayfada) Bu kaza, vilâyet merkezine sekiz kilo- metre mesafede Kozlu tahmilât iskelesin de vukua geldi. Bu iskeleden kömür yük- leyen Doğan vapurunun çapası her han- gi bir ârıza ile kopmuş ve denizin dibin- de kalmıştır. Vapurun bulunduğu yer, alelâde dalgıç telbiselerile dalınması emühim» addedilebilecek bir derinlikte- dir; dalgıç tâbirile 25 kulaçtır. Çapayı çıkarmak işini Üüzerine alan dalgıç, Keçi Mehmed isminde eski bir dalgıçtır ve fakat seneler var ki bu işi terketmiştir. Muvazzaf dalgıcın hasta bulunması bu emekli dalgiıcı vazifeye ça- ğırmıştır. Dalgıç su altında çalışırken dışarıda hava dolabını çeviren işciler, birer ucu dalgıca bağlı işaret ipi ile hava hortu- muünun denize doğru âni bir boşarıma yaptığını görmüşler ve aşağıda bir kaza olması ihtimalinden endişeye düşmüş- lerdir. Verilen işarete karşılık gelmeyin- ce kaza ihtimal olmaktan çıkmış, kat'i bir mahiyet almiştır: Dalgıçlar, deniz altında çnhşırken te- neffüs ettikleri havayı, başlarına giydik- leri tasın tepesindeki bir süpaptan salı- verirler. Kullanılmış pis hava kabarcık- lar halinde suyun yüzüne çıkar. Dışarıda kıvrananların gözleri, su üzerinde fokurdayan kabarcıklara di- kilmiştir. İşaret ipi ile cevab alınamama- sına mukabil deniz üzerinde, bir insanın teneffüs fasılalarile kabarcıklâr görün- mektedir. Bu kabarcıklar su altında ka- zaya uğradığı tahmin olunan dalgıcın ya- şadığına alâmettir. Dışarıdaki havz dolabı muntazaman çevrilmektedir. Ve fukal bir müddet sonra su altındaki dalgisim hayat müjde- cisi gibi su Üstünde beliren hava kabar- cıkları gitt/eçe azalmağa, bir insanın ne- fes fasılalarından daha uzun aralıklarla görünmeğe başlamıştır. Derhal koşturulan bir otomobii, hasta- nede yatmakta olan muvazzaf dalgıcı pi- jamasile almış, vak'a yerine getirmiştir. Suya giren dalgıç arkadaşının yanına koştüğu zaman şu manzara ile karşılaş- mıştır: Dalgıcın sudan çıkarmak ııtedıgı bü- yük çapa ufki vaziyetini devrilmiş, hava hortumunun üzerine düş- müştür. Biraz ileride de ellerile başında- ki tası kavramış ve o vaziyette kalmış olan zavallı dalgıç Mehmet yatmakta- dır' . 5 Kazasınımn vukuile kurtarılma teşebbü- sünün yapıldığı zaman arasında geçen saatler zavallı dalgıcı yavaş yavaş hava- sızlıktan boğmuştur. Arkadaşının cesedini çıkaran dalgıç bu ölümün çok ıztırablı ve feci olduğunu söyledikten sonra şunları ilâve etmiştir: — Eğer arkadaş, dalgıçlık san'atinde en küçük bir ihmalin en büyük bir teh- like getireceğini düşünüp suya dalma- ge kaybederek | Ai 2 ae İ A İ | Ağustos tarihli bilmecemizde ka- zanan talihli okuyucularımızı aşağıya yazıyoruz: İstanbulda bulunan okuyu- cularımızın pazartesi perşembe günleri öğleden sonra hediyelerini bizzat ida- rehanemizden almaları lâzımdır. Taş- ra okurlarımızın hediyeleri posta ile gönderilir. Birer masa saati İstanbul kız lisesi 59 Bedia Beşkurt, İs - tanbul birinci mektep A/3 den 88 Nezih Er- kâl. BİRER ŞIK KEMER Çay nahiyesi nahiye müdürü oğlu Kadir Oğuz, 6 ıncı Kor. muhasebecisi Ali Rıza oğlu Kemal Gürkan. MUHTIRA DEFTERİ Yeşiltulumba Cemal efendi sokak 13 Ha- tice Uzer, Ankara fen ve san'at atış poligo- nunda Osman Altın, İstanbul &t üncü mek- tep 202 Mustafa Cem, Galata Emekyemez İs- kender cad. 66/68 de Jozef Menaşe, İstanbul Küçük Ayasofya Şehit Mehmet paşa sokak 18 da yaşar, Ankara Cebeti Demirli bahçe 44 de Nejad Sarp, Ankara Karaoğlan Zin - cirli cami civarı Yıldız kıratanesi Süleyman, İzmit Demiryolu tütüncü Abdullah oğlu Sa- dullah. : ALBÜM Feriköy Kuyu sokak 25/1 İbrahim Özba- şaran, Cumhuriyet orta mektep 248 Nuriye, 4Müncü mektep B/l den G Kenan, — Ankara hbamamönü Batıyol sokak 52 de İsmet, An- kara Kırgız M. Güner sokak 3 de Ümit, Kırk lareli Vakiflar direktörü oğlu Muzaffer Gü- sokak 26 da G. Ç. Sıtkı, Fatih orta mektep 54 M. Akcar. DOLMA MÜREKKEP KALEMİ Vefa Kovacılar caddesi No. 69 da M. Ali İstanbul lisesi E/I den 864 Nejad, Şehremini Mimar Acem Zağrap sokak 2/1 den H. Şen, İstanbul 49 uncu mektep 30 Saide Gümüş. ALÜMİNYOM BARDAK (Son Posta markalı) Kumkapı Nişancası Mabeyn çeşme sokak 37 Lâümia, İstanbul Sirkeci Ankara caddesi 191 de İsmail, İstanbul Selçuk san'at mek - tebi 318 Lâmia, İstanbul Erkek lisesi A/5 den 385 Ekrem Olguner, DİŞ MACUNU İzmit Harp silâh ve vasıtaları K. lığında birinci şubede Veli kızı Hatice, İzmit piyade alayı 3 üncü tabur komutanı binbaşı Bekir Sıtkı oğlu Orhan, İstanbul 48 inci mektep 164 Zeki Altındil, Vefa erkek lisesi C/4 den 360 Nurettin. ç DİŞ FIRÇASI ' (Son Posta markalı) Rize Nafia müdürü kızı Feride Taşdemir, Adana İstasyon caddesi kahveci Kerem Ali vasıtasile Niyazi Oralar, Beyoğlu 4 üncü mek dan evvel yanına bıçak almağı unutma- saydı, bu feci âkıbetin yüzde doksan ö- müne geçebilirdi. Bu gibi ahvalde bir dalgıcm ilk yapa- cağı iş, hortumu, işaret ipini ve boynun- daki ağırlık için konan kurşun levhaları kesmektir. Dalgıç elbiselerinin içinde ha- va olduğundan bu suretle ağırlık ve bağ- lardan kurtulan dalgıç tıpkı bir şaman- dıra gibi suyun üstüne fırlar. Maamafih ecel bu.. yazılmış... İ * neri, Balıkesir Karaoğlan mahallesi İncibey | mektep 3 den 276 Sevim Pulat. CEP AYNASI (Son Posta markalı) 49 uncu mektep 4 den 42 Muzaffer, B” kapı orta mektep 204 Şevket Çuhadar, * hane Boğazkesen 56 da Samibey 9.13M Belsan, Çamlıca Alemdağ caddesi tem sokak 8 de Süreyya Meriç. N SULU BOYA Zanguldak Urayı — bando Hk şubesi başkani Avni kızı Nermin, Cebeci Bağatürler sokağı 44 de Vahdı Makbul, Eskişehir İstasyon Akarbaşi € si 100 de Yekâne.: YUVARLAK DÜNYA KA (Son Posta markalı) Hi İstanbul Atabey han No, 5 de Lasıf âmiri Fevziye Akdoğan, Beyoğlu Parmakkll“ V kâr sokak 16 Hamdi Yetiş, Eminönü vas, Şehzadebaşı Sekbanlar sokak 23 de met, Kumkapı orta mektep H. Dalgif, * ci mektep 143 Sedat. KİTAP Fevzipaşa $Ş. 51 şefl Adil kızı Şükral, " köprü Paşazade damadı oğlü No. 149 da © ge ya, Tire sorgu hâkimi Necati oğlu Nul'iı vlk nemen hükümet karşısında Hakkı _ gö ammer, Urfa Vatan mektebi 303 Gürbüz, Çarşamba Hoca Kadı sokaği meli Abdullah oğlu Kemali, Taşköprü © türk yolunda 120 kahyede Rasim, F- demiryolları depo müdürü Bekir kızi " de, Bayramığ bakkal Mes'ud oğlu Yuıui yoncu, Kastâmonu —Dultdibi Bedirgazi sökak 20 de Muzaffer. KART Merzifon orta okul 2/A dan 9 Rifat * Kastamonu İsfendiyar B. mektebi 2 def *| Buşra Erden, Gümüş Hacıköy Celâl Kilâ'| Samsun tütün fabrikası kıyımhane Mt | ralar sokakta Muammer, Adapazar met caddesi pulcu malül subay Tevfik Müudurnu Halkevi spor kolu azasından “ Organcı oğlu, Pulatlı zahireci Hüsnü Saadet, Ankara Yenice mahallesi Düıo" kak 46 da Kırşehirli Şemseddin, Klllıld lağı B. 4 komutanı yüzbaşı Naci kızı N” ü Adapazarı maliye memuru Ömer oğlu # y Ankara adliye sarayı civarında G f' apartımanında Ahmed Esengin, EdiriP'|| ğan, Atik Alipaşa cami sokak 7 de Nuriye Edirne Kızılay tahsildarı İsmall Hakki V, tasile Hleri, Harbiye okulu Tbr. 2 KUFi Bnb. Ziya oğlu Nejad, Edirne zümrük W , yene memuru M. Ekrem oğlu İbrahim, " kara İsmet İnönü ilk mekteb Savci Ankara Doğanbey M. Tekkeş sokak ”; Turgud, yüksek ziraat enstitüsü talebe * kâtibi Haili Elile Yavuz, Pendik 23 caddesi Azayan evinde Şinasi, Ankara : ye meydanı Ali Rıza kahvesinde Eyüp orta mekteb 2/A dan 87 Mümm' can, Gedikpaşa Dürdani Ali sokak 16 sw'_ ye, Çankırı askerlik şubesi işyarı han, İzmit Türk Ticaret Bank M. zı Yegâne, Büyükada Güzeller sokak ıı Aram Varvaroğlu, Adapazarı Yenicami tü sokak 26 da Rahime Batur, Ankarâ "ör ğ n il€ maAana Geçenkı bilmecemizde kazananla tep 230 Sabiha Muhiddin, İstanbul $8 * gi l ıı İ' h M î - " ı'ı 'İı ,|ru Tahir kızi Semiha, Vezirköprü As. Yf reisi oğlu Demir Bilek, Kilis varidat M& ru oğlu Edip Yazgan, Bandırma Halketi C. Ümit, Ankara Musabey muııasebesl : J l .J. î*ı tuluş mahallesi Altıntaş sokak 11 de B” kiner, Ankara Cebeci Tadık sokak 35 dü' ten Emel, Kocamustafapaşa caddesi Cudi Savcı, Gebze Hafız Talâtın oğlu N” Güler, Sapanca Rüstempaşa ma Turgud Orhun, Bakırköy orta Retai Şaker, “ Son Posta ,, nın edebi tefrikası : 3 Evvelki günkü ve 'ıılllı'ıkllv kısmın hülâsası Hatıralarını defterinden — okuduğumuz genç kız ablasından bahsederek söze baş- lıyor. İki kız kardeş birbirlerine hiç ben. zemiyorlar. Abla çok güzel, küçük kardeş bir komşu kadının tabirile çirkin değil amma, ablası kadar göz kamaştırmıyor. Ablası dişi pars, küçük ise hanım hanım- cık. Birisi sathi, öteki içli.. Huyları bir - birine bütün bütün zıd. Küçük kardeş ab- lasını seviyor, amma ablanın onu sev - mediği muhakkak... Genç kız bu arada anasının çoeııkluk arkadaşı bayan Hayriyenin oğlu genç bir zabit olan Mazlümdan bahsediyor. Maz- lüm onca tam bir erkektir. Omuzları ge- niş, beli ince, bakışları hâkim bir erkek. Mazlümu çok beğeniyor. Fakat on yedi yaşına bastığı gün o Mazlümu, Mazlüm da kız kardeşi sevgiye doğru temayül e- diyor. Doğum günü bir gece “genç kız. yeni bir elbise giyiyor, süslenip püsleniyor, yü- züne annesinin pudrasından bir parça sürüyor. Misafirlerin yanlarına çıktığı zaman herkes: «Ah, ne çok güzelleşmiş - sin!» diye boynuna atılıyor. Mazlum bu münasebetle mektebten izin almıştı. Salonun ta nihayetindeki köşe penceresinin önünde Gönülle ko- nuşuyordu. Yanlarına gidince ablam, Yazan: SELÂMİ İZZET kendine hâs bir ustalıkla hemen sözü değiştirdi: «Seni bugün amma da şımartmışlar dedi, bu ne tuâlet!.» Ka Sordum: — «Şik mıyım?» Şöyle bir süzdü: — Bebek gibisin, dedi. Yalnız keme- rini ters ve fena bağlamışsın, elbisenin bütün güzelliği gitmiş... Bir iki parmak darbesile kemerimi düzeltti, teşekkür ettim. Mazlum garib bir gülümsemeyle yüzüme bakıyordu:. «Bir türlü büyüdüğüne inanamıyo- rum Sevim, benim gözümde hâlâ beş yaşında çocuksun!» «Sizinle beraber büyüdüğümü gözü- nüze sokmak için torun sahibi mi ol- mam lâzım?..» Bunu biraz resmi, »biraz da sert söy- ledim. Mazlum duraladı, bu resmiyete şaştı. Bir müddet daha senli benli ko- nuştu, fakat benim ciddi ve resmi mu-| kabelelerim karşısında o da ciddiyetle «Bayan Sevim» «siz» diye hitap etmek mecburiyetinde kaldı. Gece odamıza çıktım -ablamla aym odada yatarız- soyundum. Ablam he- nüz gelmemişti; aynaya baktım: «Ben z bılmıyorum. de Gönül kadar güzel olsaydım» diye içimi çektim. Onu bu ilk kıskanışımdı. Neden kıs- kandığımı bilmediğim için yazmıyo- rum. Daha doğrusu biliyorum... Hayır AA e Bir haftâdir defterimi elime alma- dım. Eğer kış olsaydı, muhakkak defte- ri tutar, sobaya atar, yakardım. Meğer hissiyatı ortaya döktükten sonra oku- mak da güçmüş, Düşünceler bir gelip bir geçiyor. Kâğıt üzerine nakşedilince sanki vücudlanıyor, cisimleşiyor ve in- san kendi hislerinden korkuyor. Düşün- celerimi yazıp okuduktan sonra bir şe- ye hayret ettim. Ben ki, herkesin kal- binden geçenleri bilirim iddiasındayım, kendi kalbimin yabancısı imişim.., * Bugün annemin tembelliği vardı, ka- nepeden kalkamıyordu. Gönül, teyzem, ben, Halkevi içtimat yardım kolu mü- sameresine gittik. Teyzem yemeği biz- de yedi. Mazlumdan gelen son raektubü okuduk. Mazlum Ankarada. Harbiye- nin taşınması ana oğulu ayırdı. Bereket versin Mazlum haftada iki üç mektup yazıyor. Buna teyzem de hayrette. — Ayrıldıktan sonra muhabbeti art- tı! dedi. Sonra anneme döndü: — Naciye, dedi; Mazlum gene bizi davet ediyor. Ankarayı görmemek ci- nayettir, diyor. Ne zaman gideceğiz? — Ben romatizmadan kendimi toplı- yamıyorum ki... - — Seninkisi vehim. — Benim yerimde olsaydın anlar- dın... Annem gene mahzun. Kırk altı ya- şındadır ama hiç göstermez. Buna tağ- men altmışlık tavrı takınır. Teyzem an- nemden beş yaş buyuk, fakat öyle ne- şeli, öyle çaçaron ki, görenler annem- den ön yaş Bgeriç sanırlar. Israr ediyor: — Haydi bugünlerde gidelim. Gönül ne der bilmem ama, Sevim gitmek için can atıyor. Hem sana Ankaraya gide - lim de gece gündüz gezelim demiyo- rum. Sen gene oteldeki odanda yan ge- lip yatarsın... — Çocuklar bu yaz Adaya gitmek istiyorlardı. Mayısta Ankaraya gider- sek,.. Sözünü kestim: — Adaya gitmekten vazgeçerim an- ne... Çabuk sustum. Gönül yan gözle ters ters bana bakıyordu. Onun için yazın 'len büyük zevki plâjdır. Dağ sporuna da ezbere hayran. Bütün kış, Beyoğlu vitrinlerindeki kayakcı modellerine baktı durdu. Bir akşam, bir vitrinde, kar gibi görünen ince bir neftalin tabakası üstünde ka- yaklarla kayar gibi görünen bir man- kene baktı baktı da: — Uçsuz bucaksız karlı sahalarda u- çar gibi kaymak çok güzel şey olacak! dedi. — Kim bilir, ne soğuktur, dedim. — Yok canım, insan kayarken üşür mü?.. — Evlendiğin zaman kocanla Uluda- Jlgn gidersin. Gönül birdenbire hülyasından S” di: — Buna şüphen olmasın!.. dedi. y Ona bu zevkleri tattıramıya erkekle evlenmiyeceğine eminim. Bugün Ankaraya gitmek istle rum, Ama gidersek Mazlum çO necek, Israrla bizi davet etmesi lü göreceği geldiğindendir. Teyzem yeniden ısrara başlay nem; — Bir kere doktora sorayım, * yım havası bana nasıl gelir, dedi Teyzem ellerini çırptı: — Oraya yıllanmağa gıtımyonmfl l B | Ü mca'. - ';4'4. haftada havanın ne tesiri olur: — Mazluma geliyoruz diye yazacağ dw’ bır_ Ablam atıldı: — Acele etmeyiniz, daha ğim, — Gönülcüğüm, kırk yılda sen de Sevimin istediğini yap! Teyzem, ablama kafa tutabilef şidir. Ablamdan fazla beni kişi de odur. Her halde beni dg;; ol dafaa eder, beni aklı başındaı beti yerinde bir genç kız te ni de saklamaz. Ablama göre i5€ hiç bir şahsiyetim yoktur, son“k'" bir mahlükum. Halkevinin müsameresi çok P Bir çok jahbaba, tanıdığa Teyzem ahbablarile konuşmağ" ' biz ordan oraya dolaştık. Bermütad ablamın etr&fîm sardı. Bugün de bütün guze nüktedanlığı üstündeydi. MaM | kamaştırdığı gibi, manen de Afkül