Resimli hikâye o | z © Parktaki musluk 'dı, parkı sulama musluğunu dular, Su fışkırıyordu. Park bekçisi onları biraz evvel bırak- hığı sandığın üzerinde oturur görünce kaldırdı, Fakat onların ayağa kalkmasile bera- Der sandıkta suyun tazyikile kalkıverdi ve bekçinin yüzüne öyle bir çarpış çurp- # ki bekçi mrtüstü yuvarlandı. “Yeni bilmec Çiçekleri “sever « siniz “değil mi, niçin Seversiniz. «Güzel - dirler de onun için diyeceksiniz. OÇiçek- ler hakikaten güzel Şeylerdir. Renkleri - Mİ seyretmiye, ko» kularını doya doya koklamıya insan do- Yamaz. İşte Obakın böyle bir çiçek de - Mmeti resmi koyuyo » Tuz. Resim bu, re - simde tabif koku ol maz, fakat renk o « lur. Biz bu resmi Tenksiz olarak koy » duğumuz için çi - Seklerin güzelliği ta Mamile belli degil Pakat renkleri ve - tilse güzellik daha Güzel görünür şekil de meydana çıkar, Şimdi siz bu resmi esin. Boyayın ve bize gönderin. Bir kişiye bir futbol to- PU, bir kişiye bir futbol topu büyüklüğü Vakit gece yarısını geçmişti. (Hırsız Kapkaç uyandı. 'Tam vakit, I Dedi burnunu çekti: — Bu gece nezleliyim. Bizim meslekte nezle olmak pek hayra âlâ Ne olur şu büyük köşkü soyduktan ra nezle olsaydım. Kabahatta bend» ya.. Dün gece içinde kıymetli bir eşya olmı- yan ufak bir evi soymak için boş yer: ayazladım, Kalktı, giyindi. — Allah vere de bu gece güzel bir iş yapabilsek! Evinden çıktı, Bir kaç gündür gözle — Kımıldama öldürürüm, diği köşke kadar gitti. Köşkün kapısı kâ- palı idi. İçerde ışık yoktu. Kapkaç köşk- tekilerin şehre indiklerini biliyordu. Ka- pıyı anahtar uydurup açtı. Ve içeri gir- di. İçeri girer girmez bir adamla karşı- laştı. Bu adam köşk sahibinin şoförüydü. Kapkaç ohun köşkte kaldığını hiç umma- mıştı. Tabahcasına sarıldı: idama, dedi, öldürürüm. Şoför, göksüne doğru uzatilan taban- cadan ürkmüştü: — Beni öldürme! Diye yalvardı. Bu yumuşama Kapkâ- çın hoşuna gitmişti. — Peki sana dokunmam fakat ben ne emredersem onu yapacaksın! — Peki! Kâpkaç evde bahada ağır, yükte hafif he varsa hepsini bir torbaya doldurdu. — Şimdi, dedi, beni garaja götüz, köşk sahibinin yeni otomobilini de alıp öyle gideceğim. Beraber garaja girdiler. Otomobil ora- da duruyordu. — Bu otomobilin her şeyi tamam mı? Şoför, otomobile baktı: emiz nde lâstik top, diğer yüz kişiye de Son Postanın küçük okuyucuları için yaptırdığı hediyelerden vereceğiz. > ME AZN Ne 7 — Yalnız benzin yok! Kapkaç yerden bir benzin tenekesi al- dı. Kapağını açıp kokladı. — Tuu, nezleden burnum da koku ar- mıyor. Bu benzin mi? Şoför, Kapkaçın burnunun koku al - mamasını duyunca birdenbire fakat sevincini belli etmedi. — Bir kere de ben koklayayım. Kokladı — Halis benzin! sevindi Kapkaç otomobilden de anlıyordu. Te- nekenin yarısını otomobilin benzin depo- suna, geri kalan yarısını da öteyeberiye ve şoförün üstüne başına' boşalttı: — Canını bu zamana kadar kurtarı - rım, Bundan sonrası da bana ait arkamda bir iz bırakmamak için evi, ga- rajı seni yükmam hayırlı olur. — Seni yakmam hayırlı olur Bir kibrit çakıp arkasına attı ve oto - mobili iterek garajdan çıkardı. Kend: de içine atladı. O sırada da oradan geçen Ne olsa altında e NEZLELİ HIRSIZ — Haydi şimdi garaja. polisler otomobilin garajdan çıkarıldığı- nı görmüşler merak etmişlerdi. Kapkaç da.onları görmüştü ama hiç korkmamıştı Ne olsa altında otomobil vardı. Marşa — Benim burnum koku almıyor basınca otomobil yürüyecek ve Kapkaç kaçıp kurtulacaktı. Fâkat otomobil ne dense bir türlü yürümeyordu. Polisler yetişip Kapkaçı yakaladılar. Şoför kah- kahayla gülerek garajdan çıktı. Kapkaçın benzin dolu zannettiği tene- keye şoför gündüzden su doldurmuştu. Kapkaçın burnunun koku almadığını anlayınez tenekede “benzin olduğunu söyliyerek onu aldatmıştı. Ertesi günü köşk sahibi eşyasının çalı” namadığını ve köşkünün yanmaktan kurtulduğunu haber alınca çok sevindi. Bilhassa bunu şoförünün akıllılığı saye- sinde olduğunu anlayınca şoförüne” bir çok para verdi. otomobil vardı seeeeeeeeaseseaea kiki (Meraklı ve Fayda | 354 sene sefer yapan gemi 32 sene evvel bir İtalyan gemisini pars çalamışlardı. Bu gemi Anita isimli idi, 1548 senesinde yapılmıştı ve son seyahâ» tini 1902 de yapmıştı. Yani tam 354 sene sefer yaptı. Dünyada şimdiye kude çok sefer yapmış gemi addedilebi'ir. * 3000 kilometre uzaktan duyulan gürültü ei ali 1883 senesinde cenubi Çinde bir v kan indifaı olmuştu, İndifan gürültü 3000 kilometre uzaktan duyulmuştu. Ve etrafa dağılan küller iki sene kaybolma- dı. * Nevyorktaki sokakların uzunluğu Nevyork şehrinin sokakları pek fazlas dır, Bunları uçuca eklemek imkânı olsâ 7360 kilometrelik bir sokak husule gelir ki bu mesafe hattı müstakim olarak Nevyorktan Fransaya kadar olan mesa- fenin aynidir. ...... Amcamın içtiği sigara Size şimdi olmuş bir vak'ayı anlatacü- ğım.. Ben bunu kulaklarımla işitmiş des ğilim.. Başkası kulaklarile işitti de bana aniattı da değil. Doğrudan doğruya şu iki gö- xüm var ya, işte anlarla gördüm. Benim bir am - cam var, Bir tek amma. Olur ya, başkalarının o iki- ger üçer arcala- rı bulunabilir. Be nim amcam çok sigara içer, ve balık avlamayı çok sever. Amcamın içtiği sigara hazır sigara de- ğildir. Kendisi kâğıda sarıp yapa”. Be- na mı soruyorsunuz. Ben nasıl mı içe - rim? Ne hazırını içerim, ne de sarması - nı. Pis şeydir vesselâm. Kendim içme - diğim gibi herkesin içmesine de mâni o- lacağım amma ne yapayım ki iyi bir ta- rafı var. Hükümet sigara içenlerden vergi alıp kasasına koyuyor. Her ne ise Ihfı uzatmıyayım, amca - mun ne çok sigara içmesi balik avlama. Amcam sigarayı sever hz ne de balık avlaması çok sigara iç- mesine mâni olur, Sigara içtiği için, tabakası, kibriti, ba- lık tuttuğu için de öltası, ve balık yemi böcekleri koyduğu kutusu hiç yanından eksik olmaz. Balık avına bö.yle gider. Dö- müşte yanında daha başka şeyler de olur. Balıklar, bazan da olmayıverir ya! Bir akşam amcam çok balık tutmuş, €- ve dönmüştü: Yemekte neşeli idi, Yemek- ten sonra da gene neşesi devam ediyor- du. Babam, annem, halam, halamın kızı, ağabeyim hep beraber oturuyorduk. Am- cam tabakasını çıkardı, bir sigara sardı, yaktı. İki nefes çekmiş, çekmemişti... Si- garadan, pıt, diye bir ses duyuldu. İki nefes daha çekti, bu sefer, pat, dedi. He- pimiz gülmiye başladık. Biz güldükçe pıt patlar da devam edip gidiyordu. Amcam sigarayı olduğu gibi tabiaya bıraktı. — Bu da ne? Dedi. Ağabeyim söze karıştı — Tütün fena! Annem korktu: — Tütünün içinde dinamit olmasın. Babam şaşırmıştı: — Anlaşılmaz bir muamma! Amcam bakındı: — Bu benim tütünüm, Ben bütün gün bu tütünden sigara yapıp içüm, Kutuyu açtı, kalan tütüne baktı: z — Şimdi anla » şildı. Hepimiz baktık. Ben: —Ör Dedim. Babam: — İğrenç! Dedi, annem: — Günah! Dedi, ağabeyim; — Çok komik! Diye kahkshây- la güldü. Annem düşündü: ç — Anladım, de- Şimdi anlaşıldı di, böcek kutusile, tütün tabakasını ayni cebime koymuş - tum İkisi de açılmış. Böceklerden bır kıs- mı tütün tabaasına girmişler, Annem âcıdı, halam acıdı, ağabeyim güldü. Amcam da acıdı amma onun acı « ması daha başka türlü bir swma id. O böceklerinin azaldığına, tütününün bo - zulduğuna acıyordu. Ben de acıdım. Niye acıdım biliyor musunuz? Amcamın neşesinin kaçıp, bi- zim de heş'emizi kaçırdığına,