“ç 2 Sayfa Hergün Küçük_ Şeyler — Yazan: Muhittin Birgen eçen gün bir dostum anlatı- yordu: İzmire gitmek üzefe, Deniz Yolları İdaresinden, Bandırmaya gidip gelme bir bilet almış; bizim mem- lektte gidip gelmeli biletlerin hepsinde âdettir, bilet üzerine bir fotoğraf yapış- tırılır. Dönüşte, bir telgraf çekerek ye- rini tutmuş, İzmirden yola çıkmış. Ban- dırmaya geldiği zaman, bilet almak için yarışa çıkan yolcular arasında soluk s0- luğa acentanım karşısına — geçmiş. Tel- grafla ısmarladığı yer, tek yataklı bir ka- mara imiş. Ötedenberi âdet, dönüş bile- tini ve üzerine aradaki zam farkını ve- rip biletini almaktı. Halbuki yeni bir emir çıkmış, bu zam farkı için de bir fo- tograf vermek icab ediyormuş. Nasıl? Evet, yeni bir fotograf! Halbuki zavallı- nin cebinde yeni bir fotograf yok. Bu manasız icadın manasızlığını acentaya anlatmak İstemiş, memur anlamış, fakat, «ne yapalım, emir, aksi takdirde biz, ke- semizden ödiyeceğiz!» deyip kesmiş, at- mış; sonra, bir de akıl öğretmiş: «Vapura daha vakit var, hemen çıkıp dışarıda bir fotograf aldırınız.. Zavallı dostum, şehrin — yabancısıdır; bununla beraber, çıkmış, aramış aramış, fakat fotoğrafçı bulamamış. Bu yazın sı- cak gününde akşama kadar vagonda yan- mış,son dakikada, aç karnına,kalabalık va gondan acentaya kadar soluk soluğa koş- muş, ondan sonra da fotoğrafçı aramak Üüzere deli gibi dört tarafı dolaşmış olan dostum, nihayet, kanter içinde acentaya dönmüş, yerinin âdi bir kamaraya teb- dilini istemiş. Halbuki o fotoğrafçı arar- ken âdi kamaralar da hep satılmış! Yer tutmak için verdiği telgraf para- sına mı yansın, kalabalığın hücumuna uğramamak için bir an evvel biletini alıp vapura girmek üzere koştuğuna mı yansın, yoksa gece, saat onda fotoğrafçı aramak için, deli gib Bandırma meyda- nında dolaştığına mı, yahut Dimyata pi- rince giderken evdeki bulgurdan oldu- ğuna mı? * Halbuki, Amerikaya gidecek olsanız .dünyının herhangi bir şehrindeki seya- hat acentasına müracaat edip gidip gel- me bir bilet alabilirsiniz. Alacağırız bi- let için sizden fotoğraf istemezler. Yal- nız, isminizi, memleket ve şehrinizi, evi- nizin sarih adresini, ailenizi ve bunların « icabında lâzım olur diye - birer birer isimlerini alırlar. Size bir bilet verirler. Hangi kumpanyaânin vapurile seyahat edecekseniz bu bilet onun için verilmiş- tir. Fakat, dönerken başka bir kumpan- yanın vapurile dönecek olursanız eliniz- deki bilet gene mutleberdir. Bunu para mukabilinde verir, o kumpanyanın fiat- larına göre ya üstünü ekler, yahut ta noksanını geri alırsınız. Bütün bu işler arasında sizin fotoğraflarınızdan kollek- siyon yapmaya meraklı, ne bir kumpan. ya, ne de bir acenta yoktur! Bandırmanın gidip gelme bileti üze- rinde yapılan yüzde yirmi fark ik: lirâ- dan eksiktir; aman yolcular — zuiistimal etmesin, diye bir fotoğraf! İki mevki arâ- sındaki fark ta doksan kürüşlur; aman sulistimal olmasın, bir Totoğraf daha! Dünyanın eğer herhangi bir yerinde| / böyle bir şey varsa bir devriâlem seya- hati kaybetmek üzere Deniz Yolları İda- resini alenen bahse davet edebilirim! * Bir okuyucum da bana bir mektub ya- zayor. Bakırköyünde oturan bu okuyu- cum, İstanbula gidip akşam — dönerken Floryaya inmek ve banyo yapmak isti- yor. İki istasyonun bilet fiatı da aynidir. Gişede soruyar: d — Bu biletle Floryaya dönebilir. mi- yim? — Hayır. — Fiat ayni şey? — Evet, fakat, nizama mugayirdir. — Şu halde bana Bakırköy için gidip gelme bir bilet veriniz. — Bir bilet hangi tren için verilmişse ancak onda muteberdir. Şimdiden o bi- leti veremeyiz. — Fakat, bir trenden inip diğerine bi- Jet almaya vakit yoktur, befi bunu ak- şam nasıl yaparım? ' Resimli Makale: Fransızların büyük mütefekkiri La Bruyüre: — Esirlerden daha fazla acınacak insanlar vardır, der, Bunlar haris insanlardır, çünkü esirlerin yalnız birer ta. ne efendileri vardır, halbuki harisin gayesinde işine ya- rıyacağı kaç kişi varsa o kadar da efendisi vardır. - SON POSTA D Esareti bile bile kabul edenler.. $8 Hırs bir nevi kuvvet ilâcına benzer, makul miktarda alındığı takdirde insana yürüdüğü yol üzerinde mesafe katedebilmesi için kuvvet verir, fakat derecesi aştığı takdirde zehir tesirini yapar, içimizde mevcut olan in - sanlık hissini- öldürür. Şemsiye Altında Tuvalet r ıt Padişahlardan riyorum.” — Emredersiniz, lersin. F Şemsiye altında gördüğünüz çilti uy-| gunsuz hareketlerini gizlemek — istiyen bir delikanlı ile bir genç kız zannederse- niz, aldanırsınız. Hayır, bunlar sadece moda ve plâj düşkünü iki genç kızdır ve bu büyük şemsiyenin altında rujlarını ta- zelemekle meşguldürler. Elli senede Amerikaya Hicret edenler Amerikanın meşhur Kolombia üniver- sitesi son elli sene zarfında vatan ve memleketlerini terkedip başka kıt'alara hicret eden Avrupalılara dair bir ista « tistik neşretmiştir. Bu istatistiğe göre bu müddet zarfında Avrupadan hbicret e - denler: 19,300,000 kişiyi bulmuştur. Bun- lardan 16,700,000 kişi yani 6 87 si şımali ve cenübi Ameerikaya, 2,600,000 kişi, ya- ni 96 18 ü de Afrika - ve Avusiralyaya hieret etmişlerdir. — > Elli şene içinde Birleşik Amerika hü- kümetlerine gelen Avrupa — muhacirleri # p Yakan bir kadın an'aneni '.' e ile onun hayatına sahi; ol ye kadar bütün sadakatile bu köleliği SÖZ ARASINDA KERGON BİR FIKAA Merhum pedere selâm biri dalkavuğuna kızmış, dalkavuğa kendi elile bir bar- dak zehirli şerbet vermiş, dalk ancak şerbeti içtikten sonra işin far- kına tarmış, padişah gülerek: — Şimdi, demiş, sana bir vazife ve- — Buradan gider gitmez bizim merhum pederi görür, selâmımı söy- — İşte bunu yapamıyacağım. — Neden? Dalkavuk gülerek cevap vermiş: — Cehenneme gitmiyeceğim de. Ayaklarile yazı Yazan ve soba iki defa evlenmiş, iki kızı * Bir genç kıza Aşık musiki Meraklısı maymun vuk Londra hayvanat bahçesindeki gözde anaymunlardan biri, dehşetli musiki me- raklısıdır. Ve ayni zamanda da âşıktır. AÂşık olduğu genç kız da müze bekçile » rinden birinin kızıdır. Musiki meraklısı maymun bu kız yanında olmayınca şar- kı söylemez. Resimde âşık olduğu kızın boynuna kolunu saran maymunun ke- îduiı.'r keyifli şarkı söylediği görülmek- köylü 20 asırevveline ait bir sahtekâr dükkânı Geçenlerde Yugoslavyanın Niş şehrin- de toprağın altında 2000 senelik bir ku- yumcu dükkânı meydana çıkardılar, İlk anda içeriye girenlerin gözleri kamaştı. Çünkü bu 20 asırlık kuyumcu dükkânı- lezikler, bastonlarla doluydu. Bittabi bu- na herkes sevindi, iş derhal hükümete ak setti. Bütün bu hazine toplattırıldı ve müzeye sevkedild.. Bir mütehassıs ta bunları ayrı ayrı tetkik etti. Fakat ger- çekten hepsi binlerce lira olduğu sanı - lan bu 20 asırlık mücevheratın hepsinin altın değil, üzeri altın suyile örtülmüş tunç oldukları anlaşıldı. 2060 sene evvel bu dükkânı bir Romalı yahut bir Yunanlı kuyumcu işlettiğine göre, kim bilir kaç kişiye böyle sahte “|yüzük, bilezik, küpe satmıştır. uz etmiştir. Ayağile yazı yazmakla, kitap sayfalarını çevirmekte, lâmba, sobâ olmuştur. yakmakta, hülâsa her işini görmekte - *|dir. Yazıyı gayet seri ve okunaklı ola- *İrak yazmaktadır. Resimde, kolsuz Yu- yapar. Eğer maktulün karısı yoksa,|tür. Şimdi, onun hasretini çekmekte -İsufun ayaklarile yazı yazması ve kâğıt ailesinden en yakınına hayatını verir.'dir. Anasından kolsuz olarak — doğan'katlaması görülmektedir. D li EASE A AMAD G gi L T ae . ÇAAT İ ÇK TT İ telsizinin karşısında Edirne asfalt yolundan ayrılan Flor- 'a yolunu ateşli bir faaliyet içinde bulduk: Bir taraftan |. bi * DA İ"ibaret olan bu yol baharda da yapılabilir, banyo mevsi- üzerine kırılmış taş dökülüyor, öte taraftan kırılmış ta> şın üzeri kumla örtülüyor, sonra da bütün bunlar silin- — Haklısınız, fakat, nizam böyle! Evden çıkarken okuyucum — şöyle bir hesap yapmış: Akşam hizmetçi bana de- niz kostümümü istasyona getirir, bana (Devamı 3 üncü sayfada) dirle basılıyordu. Hoşumuza gitti, ne vakle kadar bite. ceğini sorduk, kat'iyetle kestirilemez, dediler, belki on beş güne, belki bir aya kadar.. Floryayı günden güne ge- İSTER İNAN İSTER STER İNAN İSTER İNANMA! Dün otomabil ile Floryaya gitmek istemiştik. Yeşilköy | Hişen bir mamure haline getirmeye karar verdikten son- ra karadan asfalt yola bağlamak elbette lâzımdı, fakat bize öyle geldi ki uzunluğu topu topu 3 kilometreden mine kadar çoktan bitirilebilirdi. Halbuki bugün ağus- tosun 5 idir, yol bilinceye kadar banyo mevsimi de bi- tecektir. Doğrusunu söylemek lâzımsa yol hoşumuza gitti amma bu yıl için faydalı olabileceğine inanmadık, fakat ey okuyucu, sen: Yusuf, ayaklarını elleri yerine ikame İNANMA! l nın İçi yığın yığın yüzükler, küpeler, bi- |" Ağastos 6 .. <.. : Sözün Kısası || Şaşacak * Ne var ? —r E. Talu i Bu hafta, iki gazete havadisi üzerin” durdum. Bir tanesi, Kartezyen adını şiyan filozofi ekolünün bânişi meşil Descarteş'in kafasının — geçirdiği maceradır. Zavatlı adamın kafa tasını beda Yurub eksiğine, elden ele satıp gezdi! ler, Önce, birdenbire insan bu haber k gısında elemleniyor. Koskoca bir âliml! cihana senelerce nur saçan en şerefli W vu, paslı bir kilid, yahut ki kırık çömlek gibi, üç beş paraya şunun buntk elinde dolaşmalı mıydı? Fakat biraz düşününce, meselenif hayret ve nefret uyandırıcı, elem doğt7| Tucu tarafı birden kayboluveriyor.. , Öyle ya? Nihayet bu akıbete uğraytf| Vaçi bir kemik parçası değil mi? Oysa ki 1” ce büyük adamlar dimağlarının özü üsaresini, en değerli mahsulünü bir & mek parasına bizzat sattıkları mk W görülen bir âlemde yaşıyoruz. — Descil tes'in kafatası, ayni âlemde beş on ki vuşa satılırsa, bunda şaşacak ne var? * İkinci havadis, Sıvasta, elsiz, — kol bir adamın ayağile yazı yazmasıdır. B zavallı adam tablatin bir zulmüne dığı için buna mecbur olmuş, Ya, hiçi mecburiyeti olmadan, midesile düşünt! burnu ile içen, ahşdi batniyesile sevei menfaati uğurunda zevahif gibi yerlerd sürünen mahlüklara ne diyelim? Sanki bütün yazı yazanlar içerişindi elleri sapasağlam olduğu halde ayakl rile yazı yazanlar yok mu? e Allahin gazabma uğramış - biçare S vaslı yurddaşımızın bir faziletten başki birşey ifade etmiyen vaziyetine şaşacal 5 ? #fzi . EAFEŞPAYA BövlErliEç FEŞE Eda - - ı.) . Iki yalan! B (Baştarafı 1 inci sayfada) hatı; Suçlu adliyede isticvap olunm! vi memnu ve askeri mıntakaya yanlışlıK“ | tuş> la, ve sadece gezmek niyetile girdiği P de, tahakkuk ettiğinden, serbest bırakıl * muşlır. Dünkü Haber gazetesinde de şöyle bir yazı vardı: Gâalatadaki evinde yarım kilo tıbbi Afyonla iki gram eroin yakalanan Pe * pe Nuri ile metresi (S..) ve arkadaşla” | rı İhsan ve Kemal asliye beşinci cezi mahkemesi kararile tevkif edilmişlei | Pepe Nuri ayni zamanda kaçakçılık | büresu Mmuhbirlerinden olduğu içilk haber vererek bazı uyuşturucu macdde” ler kaçakçılarını da yakalatmış, bun'af mahküm olmuşlar, Nuri tevkif edile * rek hapishaneye bunların yanma gön“ derilince mahküm kaçakçılar bir ola « rak Nuriyi mükemmelen dövmüşler V€ (Nuri sıhhi imdat otomobilile Cerrah * | paşa hastanesine kalkdırılmış. 4 Keyfiyeti alâkadar makamlardan V€ |a İstanbul ceza evi direktörü Bahadaft | ta telefonla tahkik ettik. Ne hapishaned& ne de tevkifhanede böyle bir hâdis€ |& geçmediği bildirildi ve bu haberin tek* zibi istenildi. * Gene telefonla müracaat ettiğimi$ | 4 Üsküdar tevkifhanesinde de, böyle bİf ş hâdise olmadığına dair teminat verildi. e — mmai ea İN Hat (EEÂ ' fa E>PR Dün hava serin ve yağışlı geçti — | Dün hava serin yağışlı olarak geçml' B tir. Öğlene doğru başlıyan yağmur öğ leden sonra - ve akşama doğru şiddetini — artlr- mıştır, , Hararet derece- si 19-20 ye kadar e düşmüştü. Bugün hava sabahtan bulu” — | sız ve açık olarak geçecektir. a