İtlihat ve Terakkide on sene 17 inci kısım Azerbaycanda SON POSTA N gğae ) Ot | Hin | TARİHİ | | TEFRİKASI | Posu;) son İttihatçı Anladım ki, bütün Azeri hükümeti, beni müdafaaya Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen | W | karar vermiş, Tiflis ve Moskovaya telgraflar çekecekler ve Çekanın beni rahat bırakmasını isteyecekler — Çoh yazıhdı ki özünüz kommunist | yaklaşıyor, talebe, muallim, maarif mu- (D) değilsiz! Derdi. Eğer bu kabahatim de olmasa benden iyi hoca olamıyacaktı! Aynı u- sulü tatbik ederek Sabir'in Hop Hop- name'si üzerinde yapmış olduğum bir tahlilin de Ahundof'un çok hoşuna git. miş olduğunu bilirdim. Bunların benim hakkımdaki iyi fikirleri, çok dost ha- reket ettiğime dair arkamdan söyledik- leri sözler, benim kulağıma kadar ge- lirdi. Şu halde, beni, asıl bunlar mü- dafaa edebilirlerdi. Bunun için, işe ev- velâ Ahundof'tan başlamak istedim. Doğrudan da müdahalesini rica etmek üzere değil, başka bir bâhane ile kendisini ziyaret ettim. Bir senedenbe- ri, ben bunlarla resmi vesileler haricin- de hiç bir münasctbette bulunmamış, kendimden hiç bahsetmemiş, yalnız be- sinde ne kadar dosi, gayri siyasi hareket ettiğimi onlara gösterecek vesileler vermeğe Mikkat ederek, dalma kenarda yaşamış ve resmi münasebetlerim haricinde baş- ka hiç bir sebehle onlara yaklaşmıya lüzüum görmemiştim, Bu defa ziyaret için bulduğum vesile de şu idi: Çeka be- tim bir takım yazılarımı almıştı. Yüz- de doksanı ilmi olan bu yazılarımı on. Aar okusalar bile anlamazlardı. Bunun için, mümkündür ki beni dişarı attıkla- pı zaman bu yazılarımı iade etmek is- temesinler, Bunun için, Ahundof'un tavassut ve müdahalesini rica edecek- tim, Bu yazıları ancak kendisi anlıyabi. Tirdi; isteyip okumasını ve sonra da, sırf ilmi şeyler olduğuna kanaat getirince bunların bana iadesini temin eylemesi- di istiyecektim, Ahundof, beni, beklediğim gibi, alâ- ka ile kabul etti ve hâdiseden dolayı feessüflerde bulundu. Beni iyi tanımış olduklarmı, benden çok memnun bu- lunduklarını söylüyordu. — Yüzde doksanı nasyonalist olan bu memlekette sizin kimi (2) bir me- ellimin ders vermesi mühüm (3) bir meseledi. Size düzünü (4) diyermm: Ben gizin siyasete karışmanızdan ve bize muhalif bir yol tutmanızdan çoh kor- hurdum (5) . Ama, siz hemişe kan. tekt (6) hareket ettiniz. Biz sizt hemi- şe takib ettik. Çünkü biz inkılâbın ko- runmasından ötürü gayet kıskancız. Sizden razıyıh! Benim ricamı dinledi. İstediğimi yap mıya söz verdi. Fakat, bu esnada anla- dım ki, bütün Azeri hükümeti, mütte- hiden beni müdafaaya karar vermiş; Tiflise ve Moskovaya telgraflar çeke- cekler ve Çeka'nın beni rahat bırakma. sın: isteyecekler. Şu halde, benim Ayrı- ca bu insanları yandan çevirmeğe çalı- şıp harekete getirmeğe uğraşmama lü- zum yoktu. Ahundof'da gördüğüm he- yecan kâfidir. Bunlar mümkün olanı yapacaklardır. Ayrıca işin üzerine dü- şüp müdahale edecek yerde benim bir tarafa çekilip beklemem daha münasib. tir. Bu kararı verdim ve bekledim. O gün köye gitmedim. i sabah, yani hâ- disenin üçüncü günü, kendimi, göster- Mmek üzere Çekada şefin yanına gittiğim zaman, bana dedi ki: — Bundan böyle buraya gelmenize lüzum yoktur. Sizin istediğiniz şey ü- zerinde düşündük. Sizi memnun etme- ğe karar verdik. İşlerinizi bitirinceye kadar burada kalabilirsiniz. Ne zaman işleriniz biterse bize haber verirsiniz. Demek oluyor ki beni sevenlerin mü- dafaası kâfi gelmişti. Rahat rahat işle. rimle meşgul olabilir ve bilhassa gra- merin dördüncü senesini bitirebilir- dim, Fakat, geçen iki gün içinde gör- düm ki bizim dostların fikirleri büsbü- tün başkadır: Beni bırakmak istemiyor- lar, kararın büsbütün ilgasını ve benim derslerime devam edebilmemi temin için Tiflis ve Moskova ile muhabere e- dip duruyorlar. Bu müşahede, beni bir mak fikri, beni yeniden koendisine çeker gibi oldu . Bu sırada mekteplerin açılma günü S hiti, yazlıktan, tatilden dönerek tekrar ç Baküde toplanıyordu. Benim ayrılmak| Giv.. saraya gidip geldikçe.. kızı gö- üzere bulunduğum havadisini alanların TÜP Onunla görüştükçe Tomrise karşı gösterdikleri samimi teessür de ayrıca | *SK Merbutiyeti artıyordu. Kabil olsa beni zâfa düşürüyordu. Ötle taraltan Fa_"yğ—înlçılcmyncık.. orada, sevgilisi. Azeri hükümeti de bu işi, hem bir nefis Tit bir gölgesi gibi yaşayacaktı. Onun dzzeli meselesi, hem de dahili bir siya-| Mühitinde geçirdiği saatlerde emsalsiz set hâdisesi yapmıştı. Beni mutlaka ' PİT saadet duyuyordu. Hele onunla kar- asaklamak» istiyorlardı. İşı karşıya geldiği zamanlarda, büsbü- Tomris biran düşünü Bu sm;elle. en gün kadar geçmişti ki bif gün, enstitü müdürü Fethullah be, Çeka reis muavininin beni görmek i: diğini ve kendisini ziyaret etmem T sında bulunduğunu söyledi. Ben de kal- kıp gittim. Bu, türkçe bilmiyen bir Ya- budi idi. Beni, nezaketle ve ayağa kal- karak karşıladı, karşısına oturttu, bir çay ısmarladı, bir de papiros (7) verdi. On sonra, söze başlıyarak, geçen hâdisenin, kötü insanlar tarafından ve- rilen yanlış malümata istinad ettiğinin sabit olduğunu ve bunun bir yanlışlık- tan ibaret bulunduğunu söyliyerek ö. zür diledi ve Azerbaycanda istediğim kadar kalarak derslörime devam edebi- leceğimi ilâve etti. Bu suretle, Çeka ile aramızdaki hâdise neticelenmiş ve be- ni takib meselesi de artık ortadan kalk- miş bulunuyordu. İnkılâb zamanlarında bu gibi hüdiselerin olabileceğini, bun- lardan dolayı darılmaya mahal olmadı- Binı söyledim ve kendisine teşekkür e- derek ayrıldım. Bu kararı öğrendikten sonra, tam üç gün, ben de iki karar arasında sallan- dım, kaldım: Gitmek mi münasibti, kalmak mı? Muhitin bana karşı göster- diği sıcak alâka, büyük teveceüh ve muhabbet bir tarafta, kalmaktaki teh- like öbür tarafta idi. On üç aydanberi sarfettiğim büyük çalışma kuvvetinin hakkedebileceği dereceden çok yüksek olan bu teveecüh ve muhabbet karşı- sında bir taraftan kendimi çok müte- hassis, minnettar ve manen borçlu his. sediyordum, öbür taraftan da şakası ol. mıyan bir inkılâbın şakası olmıyan si- yasi müdafaa teşkilâtının o güne ka- dar beni ne kadar rahatsız etmiş, yor- muş olduğunu ve yarın da daha fena şeyler yapabileceğini düşünüyordum. Nihayet, işi tatlısında kesmenin daha akilâme olacağına karar verdim. Ben kararımı verdiğim gün, Azeri hükümetinin reisi Agam Altoğlu'nun hususi kalem müdürü beni evimde zi- yaret etti ve hükümetin benim tercd. düd halinde bulunmamdan haberdar olduğunu söyliyerek kalmamı rica et- tiğini bildirdi. Bundan böyle bu tarzda rahatsız edilmiyeceğimden de emin o- labileceğimi, şefi namına bana teyid e- diyordu. (Arkası var) (1) Kelime ruseada böyle telâffuz e- dilir. (2) Gibi.. (3) Mühim, (4) Doğrusunu, (5) Korkuyordum, (6) Korrekt'in rusca telâffuz şekli. (7) Sigara. Nöbetçi Eczaneler Samatyada: (Rıdvan). Eminönünde: (A- minaaya). Eyüpte: (Arif Beşir), Penerde: (Vitallb. Şehremininde: (Nâzm). Şeh- zadebaşında: (İ. Halil), Karagümrükte: (Arif). Küçükpazarda: (Hulüsü), Bakır- köyünde: (Merkes). Beyoğlu cibetindekiler: İstiklâl oaddesinde: (Oalatasaray). Tü- nelbaşında: (Matkoviç), Galatada: (İki- yol). Fındıklıda: (Mustafa Nall). Cum- huriyet caddesinde; (Kürkolyan), Kal. yoncuda: — (Zafiropulosa. — Firusağada: (Brtuğrul). Şişlide: (Asm). Boşiktaşta: (Büleyman Receb). Sarıyerde: (Osman), Boğariçi, z Üsküdarda: . Kadıköyünde: | (Moda, Merkesi, Büyükadada: (Şinazi Rısa). Heybelide: (Halki. “|Kızın yüzüne bakmak ;|tün mest oluyor.. kendinden g |Kızın önünde Givin dili tutu! <2|Bir kaç söz söyliyebildiği zamanlarda da derin heyecanından sesi titriyordu. stediği — vakit gözlerini pek güç kaldırabiliyordu. Gözleri, onun gözlerile kar rda, sinirleri yanıyor.. klar geliyordu. | Giv., günlerdenberi saraya gelip git- tiği halde Tomrise, aşkını anlatacak., |ha â ima edecek bir söz söyliyememiş- lti. Bütün iştiyakım, bakışları ile, sesinin |titreyişi ile ifşa ediyordu. Kız da ayni halde idi. Delikanlı ile gözgöze geldiği vakit, kızarıyor, şaşırıyordu. Bütün ha. reketlerile, Givi sevdiğini anlatıyordu. Tomris.. bir kaç gün sonra, Give bü- Yük bir aşkla bağlandığını anlayınca, k bir ıstırapla kıvyranmıya başladı. Bir yabancıyı, bir İran]ıyı sevmesini çok tuhaf buluyordu. Hattâ, bu sevgi- nin, gönlünde — yerleşmesine meydan verdiğine üzülüyordu. Bu ıztırap, bu üzüntü bir kaç günden fazla devam edemedi. Kendisini, tamamile, delikan-. liya karşı duyduğu ateşli hiblerinin cereyanına bıraktı. Bir felâket uçuru- muna doğru yürüdüğünü anlıyordu. Öyle iken, kendisini tehdit eden tehli- | kelerden de, çektiği üzüntülerden de derin bir zevk duymıya başladı. Givle 'Tomris.. hergün, biraz daha birbirine bağlandılar, Yalnız bakışlarile, * gelişi güzel sözlerle aşklarını teskin edemi-| BHi yeceklerini anladılar. Başbaşa kalmak, birbirine sevgilerini itiraf etmek ihti- yacını duymuya başladılar. Bu ihtiyaç, bir gün, o kadar şiddetle kendini hisset- tirdi, ki Giv, kızla yalnız kaldığı kısa bir zamandan istifade ederek: — Tomris! dedi. Seninle, hiç olmazsa bir saat, başbaşa kalmak için çılgın bir arzu duyuyorum. Bunun imkânsız ol- duğunu biliyorum; ama ne yapayım, pek şiddetle duyduğum bu ihtiyacı iti- raflan kendimi alamıyorum. bir vaziyette kalırsa ne yapacaktı? Mu- hakkak dövüşmesi icab edecekti. Öldü- yecek, ölecekti. Delikanlı, gözlerinin ö- nüne gelen böyle manzarayı.. hele sev- gilisinin halini fazla düşünmek isteme- di. Beynini zorladı. Başka şeyler dü- şünmeye gayret etti. ğını neden hatırına getiriyordu? Tom- ris, kim bilir ne düşünmüştü? İhtimal ki, gecenin geç vaktinde, ortalığın ten- balığından istifade edecek,, kapıya ka- /dar gelecekti. Orada, kendisine, ne söy. ni soracaktı. Delikanlı bu ihtimal önünde durdu; düşündü. Kıza ne cevab verecekti? Neler söyliyecek- t> B Giv., bir müddet de neler y mekle vakit geçirdi. Ona, ıztırabından bahsedecekti. Sonra? Hiç... Bu da netitesiz bir şey o- lacaktı. Kıza, kendisini sevdiğini söyle- mekle. ondan mukabele görmekle ne gibi bir netice elde edecekti? Yalnız i- kisinin anlaşmasile iş biter miydi? Irk ayrılığı, bir mesele değildi. İranlılarla Turanlılar arasında sıhriyetler, görül. miyen şeylerden değildi. Fakat bif de- rebeyinin, İranlı bir hekime kızını ver- miyeceği âşikârdı. Kendisi yahudi Tom- ris, böyle bir evlenme arzusu ihsas et- seler.. muhakkak tersleneceklerdi. O- Deyince, kız, kıpkırmızı oldu; gözle- rini kaldırarak Givin yüzüne baktı. O- nun, sapsarı yüzü, titreyen dudakları, derin bir hüzün içinde bayılan gözleri hislerine dokundu. Biran düşündükten sonra: — Olur! dedi. Bu gece, herkes uyu. duktan sonra, gel.. beni kapının önün- de bekle! Ve bir şey ilâve etmeden, delikanlının yanından kaçtı, * Giv.. gününü ateşler içinde yana- rak geçirdi. Saatler, nihayetsiz bir u- zunlukla geçiyordu. Oturdu, gezdi; bin türlü üzüntü içinde akşamı getirebildi. Akşam yemeğini zorla yedi. İlk karan- lıklarla beraber handan çıktı. Gece yarısına kadar vakit geçirecek 'çıreler aradı. Dere boyunu takib ede- rek kasabanın haricine çıktı. Ovaya hâ- kim olan mevkie geldi, Orası tenha idi. Gene o büyük çınar ağacının altında o- turdu. Güneşin ziyası altında gördüğü bağlar, bahçeler.. şimdi ay ışığında baş- ka bir manzara arzediyordu. Aydan, yıldızlardan dökülen ziya altında, a. ğaçlar, koyu birer gölge yığını gibi du- ruyorlardı. Yaldızlı ufuklar, ta gözle. rinin içine doluyorlardı. Tatlı tatlı e- sen rüzgâr, alnında, göğsünde serin te- maslarla gezindikçe, içini yakan ateşi- İni teskin ediyordu. Giv,. düşünceye daldı. Tamris, ona, |sarayın kapısına gelmesini söylemişti. ;Omyn giderse ne olacaktı? Kız, onu, bahçeye mi alâcaktı. Bahçeye alırsa, 0 !mda, kuytu bir yerde, karanlıkta, baş- ;başi kalmaları ne kadar tatlı olacaktı; fakat ne tehlikeli anlar yaşıyacaklardı. Orada bulunduklarını gören olursa, hiç gşüphesiz kıyamet kopacaktı. O, böyle, Evet.. kızın kendişini bâbçeye alaca-| “Bu gee herkes uyuduktan sonra gel, beni kapının önünde bekle!,, dedi. — Bu gece herkee uyuduktan 10 nra gel, beni kapının önünde bekle!. nu, derhal saraya ayak atmaktan mene- decekler.. belki de kasabadan koyacak- lardı, Derebeyi torunu olduğunu söyle- mesine de imkân yoktu. O zaman, sah- tekârlığı meydana çıkacaktı; aldatıldı- İğını gören derebeyinin yahud oğlunun gazabına uğrıyacaktı. Yakayı ele verir- se, zindanlara atılacak, ölüme kadar gürüklenecekti. O halde?,. Ta İrandan.. garib bir ma. ceraya atılmak için bu uzak diyara gel- :.'uişli! Ve derebeyinin kızını seviyordu. Giv.. burada, elim bir şüpheyle kıvran- dı: Tamris, kendisini seviyor muydu? O, üyle zannetmekle aldanmıyor muüy- du? Kız.. ilk bahçeye girdiği gün, şarkı söylerken kendisini hatırladığını söy- lemişti. İnsanın, her vesile ile birini ha- tırlaması, onu sevdiğine delâlet edebi. lir miydi? Sonra, kardeşine yalan söy- lJemiş.. onu himaye etmişti. Bir de, ba- basını tedaviye teşvik etmişti. Ön sekiz yaşındaki bir kızın bu gibi hareketle- rini, aşk hamleleri şeklinde tefsir et- imiye imkân var mıydı? Onun, bakışla- rında parlıyan manaları.. yüzünün ki. zarmaları.. önündeki şaşkınlıklarını, ne- den sevgisine hamlediyordu da, bu ka- dar ehemmiyetsiz şeyleri gözlerinde pbüyütüyordu? Bunlar, utanmanın ya- hut muvakkat his buhranlarının eserle- ri olamâzlar mı idi? (Arkari var) Beher tonunun muhamımen bedeli (52,50) lira olan takriben 450 ton lokamotif, otomotris ve ocak ateş tuğlaları 20/9/1937 Pazartesi günü saat 15,30 da kapalı zarf usulü ile Ankarada İdare binasında satın alınacaktır. Bu işe girmek istiyenlerin (1771,88) liralık muvakkat teminat ile kanunun tayin ettiği vesikaları, resmi gazetenin 7/5/1933 gün ve 3297 veya 1/1/1937 T. ve 3645 No. lu nüshalarında intişar etmişolan talimatname dairesinde alınmış vesika ve tekliflerini ayni gün saat 1430 a kadar komisyon relsliğine vermeleri lâzımdır. Şartnameler parasız olarak Ankarada Malzeme dairesinden, Tesellüm ve sevk şefliğinden dağıtılmak tadır. Haydarpaşada (4806) BAANE Beher tonunun muhammen bedeli (80) lira olan aşağıda liste No. ları ve mü- vakkat teminat mikdarları yazılı takriben 4698,800 potrel, demir levha ve saç 15/9/937 ton muhtelifülcins demir, Çarşamba günü saat 15,30 dan itibaren sırasile ayrı ayrı ihale edilmek Üzere Ankarada idare binasında satın alınacaktır. Bu işe girmek istiyenlerin hor liste hizasında yazılı muvakkat teminat ile kanunun tayin ettiği vesikaları, resmi gazetenin 7/5/936 gün ve 3297 veya 1/7/987 gün ve 3645 No, la nüshalarında intişar etmiş olan talimatname daire - sinde alınmış vesika ve tekliflerini ayn! gün saat 14,30 a kadar komisyon reisli - ğine vermeleri lâzımdır. Şartnameler 375 kuruşa Ankara ve Haydarnaşa vezne - lerinde satılmaktadır. Liste No, (4644) Tonu 1289,530 1481514 936,770 990.995 Muvakkat teminat mikdarı 6408,12 lira 7176,06 » 4997,08 5213,98 » » #PAYU Şebekenin bazı mühim istasyonları tarafından satılmakta olan halk ticaret biletlerinin iş'arı ahite kadar Sirkeci - Edirne arasında muteber olmadığı ilân olunur. — (2559) Gazetemizin 31 Temmuz 24 Ağustos tarihli nüshalarında intişar eden 4644 numaralı demir ilânına resmi gazetenin numarası 4297 olacak yerde 4205 ola- rak yazılmıştır. İtizar olunur.