8 Sayfa iş Kadın erkekten daha çok ve daha . evvel severmiş Bir İngiliz âlimi dünya kurulahdanbe- ri türlü türlü şekillerde tefsir edilen bir nazariyeyi, eski ağıza yeni taam kabilin- den ortaya atmakta ve şöyle demektedir: Sevgi işinde, kadınlar, erkeklerden ew- vel severler, buna sebeb de onlardaki sev. gi hissinin erkeklere nazaran kat kat faz- la olmasıdır. Amma, tabiatin verdiği #- fet duygusu ve maruz kalacakları törlü türlü tehlikeler bu sevgilerini açığa vur- durmamaktadır.» 'Bu iddia yüzünden, gazetelerde müna- kaşalar açılmış, anketler yapılmıştır. Ge- zetelerden biri bu sorguya en doğru ceva. bı verecek olana 1000 İngiliz lirası vâdet- miştir. Halbuki, şairlerimizden biri vektile bu | Genç Şi şu aşağıdaki böyitle gayet veciz bir surette hal ve fasletmiş bulunmaktadır: Aşk ödü evvel düşer maşuka ondan öşika Şem'i gör kim yanmayınca yakmadı per- vaneyi Kendi elile tabut ve mezarını Pape MW lik bir İngiliz ocuk süpürücü- südür. Bir gün evinde dinlenirken «dün- yaya kazık kakacak değilim a... Her işi- mi sağlığımda iken göreyim. demiş ve beyaz bir haçı andıran mezar taşını yap- miş, üzerine de isminin #k harflerini ge- girmiştir, İhtiyar bundan sonra «mezar taşım yaptık, şimdi tabutu hazırlayalım» diye düşünmüş, hemen âdeta bir portakal san- dığını andıran, alelâde tahtadan bir de tabut çakıvermiştir, Gülen eşek Hayvanların güldüğüne bir misal da- ha: Bu yabani eşek açıktan açığa, kâina- ta meydan okurcasına gülüyor. ne kadar da neşeli, « Bakınız nanmıyacaksınız, Fakat doğrudur! 2 Tayfası yalnız genç kızlardan mürekkep gemi # Denimarkada tayfası yalnız kızlajdan mürekkep olen Allona gemisinde erkek olarak, bötün kızların âşık oldukları ya- kışıklı kaptanla bir ahçı bulunmaktadır. kızlar, gemide erkek tayfaların yaptığı bütün işleri görmekte, göverle- leri yekamakta, halet çekmekte, gemiyi çiçek gibi muhafaza etmektedirler, İsti- rahat zamanlarında da, resimde yördü- ğümüz gibi dudeklarını boyayıp, güle oy- naşa yemeklerini yemekiedirler. 1937 senesini 6177 yılında temsil edecek eşya sörlerinden Cakops «6W7 yılında 1997 senesinin terakkisini, medeniyetteki ham- lelesini gösterebilecek en iyi eşya nü- uuneleri ne olabilir diye düşünmüş ve bir torbanın içine birkaç amerikan sakı- za, bir şişe maden suyu, Toskani'nin plâk- larını, gazeteleri, meşhur adamların nu- tuklarım bavi plâikları, bir sinema pro- jektörü ve resimde elinde tuttuğu kite- bın, filme alınmış sayislermı koyarak mühürlemiytir. Çocuk doğurmak sesi güzelleştirir Kristen Flagatad «Bayanlar güzel sesli olmak isterseniz, çocuk doğurunuz» Bunu söyliyen, Oslo operasının, meş- bur Norveçli omMuganniyesi Kristen Pisgstad'dır. Artist sözüne devamla demektedir ki: «Çocuğum doğduktan sonra sesime da“ ha fazla bir ahenk, kuvvet geldiğini, açıl- dığını hissettim, Şarkı söylerken de bu- nu duyuyorum Diğer bazı ses rmütehassısları da, ikinci çocuktan sonra, sesin daha ziyade açık dığını, gürleştiğini iddia etmektedirler, SON POSTA Müsabakamızda altın kazanan okuyucularımız Resim müsabakamızda sitm kazanan talihli okuyucularımızın bir? Ibamının fotoğraflarmı evvelce negretmiştik. io toğrafları neşre dewam ediyoruz, Korku Hi Temmuz 29 ikâyeleri İ Konuşan ölü Yazan : H. H. Evers Daha fasin dayanamadı, tabancayı ölünlin yüzüne doğru noşalt. | Perlmütter sırtını bir ağacı dayamış, “Jayakta duruyordu. Paltosunun eski, ü- Yarım olm kaza) Yerm altın keza- nanlardan Bay Ah-| nan Maraşta Bay met Zaim Bekir Yerli mallar sergi- sini bir günde 10 bin kişi gezdi Dokuzuncu Yerli Mallar Sergisini dün on binden fazla ziyaretci gezmiş. tir. Bu seneki serginin hususiyetlerin- den biri de geçen yıllar açılan sergiler- den üstün ve grafik, istatistiklerile ser-| igi kaide ve tekniklerine uygun ölması- | dır. Bu itibarla asri sergi kurulması noktai nazarindan mühim bir adım atıl- mıştır. Sergiyi ziyaret edenler, bu far- kı görmektedirler, Dün sergiyi ziyaret edenler arasmda bir çok meb'uslar, bankacılar, sanayici. ler ve ecnebiler de bulunmuştur. Sergi komitesinin verdiği bir karara göre ilk yapılan vitrinler on veya on beş gün sonra değiştirilecek, aynı pavi- yonlarda yeni viirinler yapılacaktır. Sergide bir kişi bayıldı Sıcakların şiddetinden dün İnhisar- Jar paviyonunda çalışan bir kızm üze- rine fenalık gelerek Imıştar. İktisat Vekili kotra ile Fethiyeye gidiyor İktisat Vekili Celâl Bayar, yarm kot- ra ile hareket ederek Akdenize çıkacak ve Fethiyeye kadar gidecektir. Vekil Fethiyede tetkikler yaptıktan sonra gene kotra ile şehrimize dönecektir. Müzeler müdürü geldi Bir kaç gün evvel Ankaraya ve ora- dan da Bursaya giden müzeler umum müdürü Aziz İstanbula dönmüştür. Aziz Bursada türbelerin tamir işleri ile meşgul olmuş, alâkadarara bu hu Susta lâzım gelen direktifleri vermiş. tir. Münhal olan Topkapı sarayı müze- si müdür muavinliğine mezkür müze başkâtibi Tevfik tayin edilmiştir. zülmüş yakası kalkıktı, Yarabbi, ne ka- dar çirkindi! Pis, çatinurlu, burunları ha- vaya kalkmış ayakkabları pantalonunun yırtık, pırtık paçajarı altında kaybolü- yordu. Çatlak ve mor dudaklarının üze- rine kadar inip onları kapatacak kader muazzam burnunda nikel bir gözlük var- |, dı, Sarı, çiçek bozuğu yüzü daha uçuk görünüyordu. Ellerini paltosunun ağız Jarı düşük ceblerine sokmuş, gözlerini yere dikmiş idi, Şahidler kenara çekilmişlerdi. Ortada, |, 1ö Marşua ateş etti, kurşun bir ağaca aplanmıştı. Perimutter tabancasını bile kaldırmamıştı. Hep ilerledik. Lö Marşua'nın şahidi sordu: — Perlmutter ateş etti mi? Hakem cevap verdi: — Hayır, Mösyö Perlmutter ateş et- medi. Ağabeyim Perlmüttere | doğru koştu. Hiddetinden ağzından köpükler saçılı- yordu: — Mösyö, dedi, siz deli misiniz? Ateş ediniz. Nereye olursa ölsun ateş ediniz. Size bu silâhları veren tâlebe urkadaşla- Tınıza hâkaret ettiğinizin farkında değil misiniz? Yahudicik kekeledi: — A... üteş etmek istiyorum... Alnından pis ter daheleri damlıyordu. Fakat ona kimse ehemmiyet vermiyordu. Hasımların ellerine tekrar birer tabanca tutuşturuldu. Tekrar geri çekildiler ve hakem saydı: — Bir. İki, Üç. Lö Marşua daha denilir denilmez ateş etmiş, kurşun Yahudinin üç adım yanında bir yere sapli lanmıştı, Perlmutter bu sefer de ateş etmeni; şti, Kolu yanına sarkmış, zangır zangır titriyordu. Lö Marşua'nın şahidi gene sordi — Mösyö Perlmutter ateş etti mi, bir daha soruyorum. — Hayır, Mösyö Perlmutter gene ateş etmedi. Lö Marşua'nın şahidleri gülüyorlar, alay ediyorlardı. Ağabeyim onlara, yük- sekten bakıyordu. Bu sefer, bu'düelloda şahldliğini kabul etmiş olduğu Yahudiye karşı başka türlü hitap etti; — Mösyö Perlmütter, artık cesarelini- 26 hitap etmiyorum, zira boşuna zahmet olacağı anlaşılıyor, fakat zekünza hitap ediyorum. Herhalde burada bir domuz gibi öldürülmek istemezsiniz. Bundan kurtulmak için de ateş etmekten başka çareniz yok, Muhafazaj nefs hissiniz yok mu? Eğer hasmınızı karnından vurabilir. seniz, size karşı bir şey yapamaz, üstelik iyi bir iş de yapmış olursunuz, ondan kurtuluruz. Hem siz de sapasağlam ka- lırsınız. Düşününüz, zavallı allenizi dü- şününüz.. — Benim... — Amma h şeyiniz vardır... mi yak... kö...kö...köpeğim var. syö Peri e bir köpeğim var. On- dan fazla kimse: wdiğimi hatırlamıyo- rum. Köpeğinizi düşününüz. Sizin sapa- sağlam döndüğünüzü görünce etrafnız- da nasıl sıçrayacağını, kuyruğunu salla- a...a..ilem... yok... halde bir kimseniz, bir Meselâ bir köpeğiniz de nüz ve bir... diye emir verilince ateş Diz. — Pe. Pe... Peki, Çiçek bozuğu yüzünden iki damla Sİ Böz yaşı sızıyordu. Bu sefer ağabeyi uzattığı tabancayı irade ile eline Hakem sordu: — Hazır mısınız? — Evet, diye haykırdı ağabeyim, a#f ediniz Mösyö Perlmutter, müdafaai neğj halindesiniz.. Köpeğinizi düşününüz ateş ediniz. Geri çekildik. Ağaçların arkasına sağ! İlandık. Gözlerim, küçük Yahudiye a) mişti. Hakem başladı: — Dikkat... Bir!,.. Perlmutter tabancasını kaldırdı ve # teş etti. Kurşun, havaya, ağaçların dali”; Tı arasına gitmişti. Perlmutter, eli havİ da öylece kalmıştı. Ağabeyim, yanımdi| «brevo!e diye ınırıldanmıştı, Hakefi siki...» diye sayınca dedi ki: — Eğer Lö Marşua'da zerre kadar âd# bı müüşerete hürmet hissi varsa, visa par tasavvur ediniz, köpeği düşü Lö Marşua ateş etti. Selig Perlmutid ağzını açtı. Dudaklarından sarih, vaz sözler, cümleler çıkıyor, hayatında yordu. Evet şarkı Talebeler.. ellerine.. ne geçerse., sarjedefi| , Sonra tabancası elinden kaydı, yö koyun yere yuvarlandı, Koştuk, sırtüstü çevirdik. Kurşun alnından girmişti. Kİ gük, yuvarlak bir delik... Doktorlar ilerlediler. Yarayı temizif diler ve kan akmasın diye pamukla tık$| ak bir şey yok, dedi, ölüm 2” bıt varakasını hazırlayalım, | Hakem teklif etti: | — Gidip bir şey yiyelim. Kardeşim resmi bir tavir İle ceva verdi: — Teşekkür ederiz; Şahidi sıfatile 00f karşı vazifemizi yapma! Cesedi kaldırdık, hademenin de yardf mi ile ormandan çıksrek yolda bekliy arabaya götürdük, koyduk. Kardeşi sordu — Arabacı, bu civarı tanıyor müsuff — Hayır. — Herhalde burada bir nahiye hasi#” İ nesi olacak. , — Evet var. İki saat ileride, — O halde oraya gideceğiz. Kardeşimle yanyana oturduk. Kar mızda kademe vardı. Arabanın bir Kö gine, dördüncü yerine Mösyö Perlmutt oturttuk. Onu, oturur vaziyete soki bir hayli güç olmuştu. Araba sarsıl&" mütemadiyen de'di ordu. Tutmak sımdı. Şimdi, bir de yağmur başlamıştı, gi” tikçe de artıyordu. Yola çıkmıştık. 97 ile ölünün karşısındaki yere oturuyüf! nu tutuyorduk. Kimse konuşmuyü if Zaman zainan saalimizi çıkarıp baki)” ve mütemadiyen içiyorduk. Nihayet dik. Hademe atladı, bahçeden geçip taneye girdi. Biraz sonra bin canı sıkıldı. Düeilonün olduğu id şordu. Tarif ettik, Derhal yüzü gi y — Bu yer, dedi, nahiyemizin bg ları dışındadır. Hogan nahiyesine 8 Cesedi maalesef alamıyacağım. (Devgm 11 inci sayfada)