— Ordu manevrâl'arma 17 Ağustosta başlıyor (Baş tarafı 1 inci sayfada) deceğimiz, göğüslerimizi kabartabilece- ğimiz bir hâdi Manevralardan Bonra manevraya iştirak eden kıt'aları- Mızdan mühim bir kısmının iştirakile yet büyük bir geçid resmi yapılacak, geçid resminde de arzu eden herkes bulunabilecektir. Trakya manevraları hakkında birin- ci ordu müfettişliğinden malümat rica ettik. Bu ricamızı büyük bir nezaketle karşılıyan ordu müfettişliği makamı Manevralar hakkında şu izahatı verdi. Manevra sahası a — Mareşal Fevzi Çakmağın neza- Teti altında-yapılacak olan birinci ordu Manevrası Tekirdağı vilâyetinin Saray kazasında olacaktır. Manevra komutan ve hakemleri b — Manevra komutanı birinci ordu müfettişi orgeneral Fahrettin Altay, körgeneral Salih Omurtak, kırmızı taraf komutanı korgeneral Na- fiz Gürman, mavi taraf komutanı kor- general Sâbit Noyon'dur, Ecnebi heyetlerin mihmandarları € — Manevraya bazı ecnebi erkânı- harbiye heyetleri ve bütün ataşemili- terler davet edilmiş, bunlara genel kur- May ikinci başkanı korgeneral Asım Gündüz nezaret edeçektir. Erkâmıhar” biye — heyetlerinin — mihmandarlığını tümgeneral Veysel, — ataşemilterlerin Mihmandarlığını tümgeneral Mustafa Sabri yapacaklardır. Bunlar 18 ağustos saat 17 de İstan. buldan İzmir vapuruna binerek Tekir- dağına gidecekler ve 22 ağustos akşa- Mına kadar orada kalarak manevrayı takib ve 23 ağustos sabahı İstanbula av det edeceklerdir. Manevrada bulunacak diğer davetliler ğ d — Manevraya icra vekilleri heyeti, Büyük Millet Meclisinden bir heyetle lt askeri şüra âzaları, ikinci ve üçüncü ordu müfettişleri, Trakya umum mü- fettişi, İstanbul, Ankara ve Trakya va- lileri, matbuat heyeti davet edilmişler- dir. Bu zevat için Çorluda ikamet yer. Jeri ihzar edilmektedir. Manevra safahatı ve geçid resmi e — |7 - 18 ağustos günleri manevra küçük harekât ile geçecek, asıl büyük harekât 19 ve 20 ağustosta olacak, 21 ağustosta umumi istirahat verilecek, 22 ağustosta beş 'ade, bir süvari fırka- sı ve bir motörlü ağır topçu livası, bir tayyare alayı tarafından büyük bir ge- çit resmi yapılacaktır. Bu geçid res- mine memleketin her tarafından bir çok heyetler gelecektir. Halka kolaylık Halk geçid resmini temaşa için tren- le Çerkesköy istasyonuna çıkarak ord" dan Saray cenubunda hazırlanan mey- dana gidecektir. Çerkesköye 15 kilemetre mesafede olan bu meydana halkı götürmek üze. re husus! otobüs servislerine müsaade edilmiştir. Maamafih İstanbuldan Si- livri ve Çerkesköy yolile otomobil ile de geçid resmi sahasına 3 saatte gidi- lebilmektedir. İntizamın temini için Tekirdağı vilâ- yetince, komiserler ve zabıta memur- ları tayin edilecektir. Geçid resmi mey- danında Bayanlar için ayrıca hususi yerler hazırlanmaktadır. Parise akın (Baş tarafı 1 inci sahifede) hududunun öte tarafında bırakarak; saf- lar, senelerdenberi kulaklarında «Paris!» diye çınlamış olan şehri görmek için tit- #seyerek; ve nihayet, «acemi modern» ler de bu ziyaretten sonra daha modern ola- takları ümidile sevinerek, hep gittiler, Bidiyorlar, gidecekler! Geçen gün, vapurda annesile konuşan küçük bir bebek, uslu oturduğu takdir- de, kendisini pazara plâja götüereceğini Söyliyen annesine, dudaklarını bükerek: — Plâji ne yapayım, ben? Pariso gö- fürsen öyle bir sevinirim ki.. Diyordu. Çocuk, cemiyetin en çok sev- Gdiği bir şarkıyı zapteden bir plâk gibidir: Muhitinde en çok ne duyuyorsa zihninde ©nu tutar, Demek oluyor ki bu beş yaş- larında kadar olan yavru da Parise git- Meği küçücük hayatı için bir ideal yap- Mıştı! * Parise! Bugünkü riyakâr medeniyetin bütün ihtiras ve iftiraslarının içinde çal- kandığı Parise! Medeniyeti elektrik ziye- sından ibaret farzedenler — için, Pariş, New-York'tan sonra, dün yanın en büyük Medeniyet merkezidir; çünkü, yaşamak için Amerikalının cebindeki dolarlara Böz dikenler, Parisi Avrupalı bir şehir ol. Maktan çıkarmışlar, onu, upkı New-York Bibi, şarlatan, şirrot, göz kamaştırıcı ve dolandırıcı bir ziya şebekesi ile donat- Mışlardır. Bunun için Parise gidenler, orada, gice uyuyup gündüz çalı- Şan eski, temiz ve faziletli Parisi değil, Bündüz uyuyup gece çalışan yeni Parisi Börürler; görülürler mi? Şarab ve şampanya gibi eski Fransız içkilerini bir tarafa bırakıp, senelerce Amerikada rahatça içki içemiyen Ame- Tikalıları, bol bol sarhoş etmek için A- Merikanın icad ettiği türlü türlü sert iç- tle dolmuş olan, Parisi geceleri, eğer rda görecek göz bırakırsa görebi- lirler; yoksa, Parise kapalı gözle - girip kapalı gözle çıkmak işden bile değildir! Para ve tantana Parisi, ihtiras ve hava- Vü heves Parisi, zamanımızda o kadar az- Mış ve azıtmıştır ki bunun şirret ve şar- İatan gürültüsü yanında, asıl Parisi, me- Geni ve fâzıl insanların Parisi bir tarafa Sİnmiş, ges çıkarmaktan korkarak, büzü- lüp kalmıştır. ş * — Medeniyet dünyasında seyahat etmek L Hü Piçin benim en son gideceğim yer Paristir; çünkü, bugünkü Parig, yaşamış ve yük- selmiş bir medeniyetin bütün çürümüş varlığını teşhir eden bir merkez ol- du. Eski Paris, medeniyetin asmıl Parisi bir tarafa çekilmiş ve meydanı öteki Pa- rise boş bırakmıştır: Meydanda yalnız yaygaracı bir ziya bolluğu, her adım ba- şında bir para tuzağı, erkeğin ve kadının en derin ve en samimi varlıklarını kor- kunç bir para ihtirasının her şeyi tahrip eden eline teslim eden ifsadkâr ruhu çal- kanıyor. Bir turist için bugünkü Paris bundan ibarettir! Eski Paris, kendi çalışıp kendi yiyen bir medeniyet mabedi idi. İnsanlık için en iyi, en güzel ve en derin fikirler ve hisler orada hayata gelir ve oradan Av- rupaya dağılırdı. Bugünkü Paris, iki ne- vi esirlerin istismarı ile yaşıyor: Yirmin- ci asır Fransasının müstemleke coğraf- yasını dolduran hududlardaki esirlerle insanlığın bütün —mukaddes şeylerini tahripten çekinmiyen sefahet mabudu- nun kirli pençesine yakalarını kaptırmış olanlar! Muhittin Birgen Kiliseler cenaze Gömemiyecekler Eylül ayından itibaren ölülerin be- lediye taratından gömülmesine başla. nacaktır. Bu hususta ikmali icap eden hazırlıklar bitirilmiş ve ölü gömmeye ait bütün levazım satın alınmış, fenni tertibatı haiz gasilhane inşaatı da bit- Belediyenin ölü gümme teşkilâtı yal nız Müslümanların defni işi ile meşgul aolmıyacak, ayni zamanda Hiristiyanlar da belediyece defnettirilecektir. Kili - selerin gömme işile meşgul olmalarına müsaade edilmiyecektir. Bu takdirde kiliselerde dint âyin ya- pılacaktır. Ölü gömme için hazırlanan tarife Dahiliye Vekâletince tetkik ve tasvip edilmiştir. Yalnız fakrü hali belediyece sabit olanlardan gerek müslim ve ge- rek Hıristiyan olsun para alınmıyacak- tır. Hıristiyanların belediye tarafından gömülmes! işi 940 senesinden itibaren başlıyacaktır. a . Atatürk .. .. Köylü Arasında (Baş tarafı 1 inci sahifede) sizlik yüzünden baoarçlarımı ödeyeme- diklerini, bu yüzden seksen hanelik köyün yarısının dağıldığını, bu gidişle diğerlerinin de köyü terketmek mec- buriyetinde kalacaklarını acıklı bir dil- le anlatmıştır. Bu sözleri büyük bir dikkat ve alâka ile dinliyen Atatürk köylüyü her hal- de kurtarmak ve (Cumhuriyet) in adı- nı taşıyan bu köyün dağılmaması için lâzım gelen tedbirlerin alınmasını Da. hiliye Vekili Şükrü Kayaya emir bu- yurmuşlardır. Yaptığımız tahkikata göre köylüle- rin Ziraat Bankasına olan borçları 35 bin lira kadardır. Arazi mahsulün da- ha çok para ettiği bir zamanda bugün- küne nazatapn yüksek fiatla alındığı i- çin borçlarını ödeyemedikleri anlaşıl- mıştır. Cumhuriyet köyü halkı Ulu Önder Atatürkün kendilerine yeniden hayat veren bu yüksek alâkalarından dolayı büyük bir sevinç içindedirler. İngiltere Kralı İrlandaya çıktığı Sıralarda birçok Suikastlar yapıldı (Baş tarafı 1 tnct sahifede) Suikastlar Londra 28 (A.A.) — Kral ile kraliçe Belfasta gitmekte oldukları sırada ser- best İrlanda devleti ile Ulster hududun- da birçok suikastler vukuu haber veril- mektedir. Hududun her iki tarafındaki gümrük barakalarında yangın çıkarılmış ve Dun- dellok demiryolu köprüsü hemen hemen tamamile berhava olmuştur. Tyrone ve Armach kontlukları dahilinde müsellâh 4 kişinin tevkif edilmiş olduğu - bildiril- mektedir. Frankfurt kontluğu dahilinde bir polis devriyesi taarruza uğramıştır. Diğer ta- raftan tüfek ve mitralyözle müsellâh 7 kişi, Dublin-Belfast yolu üzerinde güm- rükçülere ateş etmişler ve gümrük büro- sunu yangın bombalarile tahrip eylemiş- lerdir. Bu sırikastler, kral ve kraliçenin Bel- fastı ziyaretleri münasebetile serbest İr- landadan Ulster'e ziyaretçilerin tehacüm etmelerine müâni olmak istiyen müfrit cumhuriyetçilere isnad edilmektedir. Fransada büyük Bir casus şebekesi L” başlıca azalarından bir Alman kadını kaçmağa muvaffak olmuştur. Bu şebeke ile alâkadar olduğu zanne- dilen ve Alman hududuna yakın bir köy- de yaşıyan Fransız tayyarecisi Jan Seliye de tevkif edilmiştir. Seliyenin evinde yapılan araştırmalar neticesinde birçok Fransız harp gemisi ve askeri tayyarelerinin fotoğrafları bu- lunmuş, muhtelif Alman ve Fransız pi- Totların isimlerini muhtevi listeler, Bel- çikada vazifedar bir Alman konsolosun yazdığı mektup ve salre ele geçirilmiştir. Ele geçirilen evrak arasında en mühi- mi, Majino yeraltı müstahkem hattına ait mufassal bir plândır. Hamallık bugün kalkıyor Bu sabah saat yediden itibaren Emin- önü ve Fatih kazalarında sırtla, sırık- la, başta hamallık yasak edilmiştir. Hamallığın bir müddet serbest kalacağı semtlerden başka bütün sokaklarda polis, zabıtai belediye, sivil memurlar dağılarak yasağın tatbikine nezaret et- mektedir. Bir eylül tarihine kadar ha- mallığın serbest kalacağı semtlere kâ- gillar asılmıştır. Dün ve evvelki gün öldürülen kediler Belediye şehirdeki serseri kedilerin toplattırılması işine devam etmektedir. Evvelki gün 123, dün de Hasköyden 8, Galatadan 45, Fatihten 20, Eminönün. den 17, Sarıyerden 44, Pangaltıdan 51, Beşiktaştan 4 olmak üzere 226 kedi Himayet Hâyvanat Cemiyetine gönde- | (* rilerek öldürülmüştür. Korku Hikâyeleri Konuşan ölü (Baş tarafı 8 inci sahijede) ; Bütün ısrarlarımıza rağmen ıerubibş ikna etmek kabit olmadı. Sadece - öteki hastanenin nerede olduğunu tarif etti. Oraya, ancak iki buçuk, üç ıı:;tîh varabi- Jeceğimizi söylü Tek çekildi. Gitti. ; Tekrar yul.’ı' çy;mak için hazırlanırken bu sefer, arabacı, gidemiyeceğini bildirdi. || Sabahın saat beşindenberi yollarda idik. Hayvanlar yorulmuştu. Yağmur devam ediyordu. Her taraf çamur olmuştu. _B“ yeni yolculuğu, en az dört saatte bitire- bilecektik. f Arabacı, hayvanların yorgunluktan ol- mek ihtimalinden de bahsediyordu. Nş- hayet ona yüz mark fazla para vereceği- mizi söyliyerek ikna edebildik, a 'Tekrar yola düzüldük. Hademenin İçi- ne yemek koyduğu sepeli sardığı ip, ve üzerimizdeki pantalon asgılarımızla, ce- sedi, mütemadiyen düşmesin diye tuta- rak yorulmamak için, bağladık, sonra, köşelerimize oturduk. ç Hava o kadar kapalı idi ki, bir türlü gündüz olmayacağa benziyordu. Bulut” Jar, sanki üzerimize kadar inmişti, Yol berbaddı. Çamurlar çamlara sıçrıyor, si- vıyordu. Dışarısını görmek ihtimali de yoktu. Her birim!z, sinirlerimizi upted_c- bilmek için ayrı ayrı ve birbirimize bil- dirmemeğe gayret ederek sıkılıyorduk. Lâkin bu daracık arabanın havası bizi bo- ğuyordu. Nefeslerimiz tıkanıyordu. Bir aralık: — Galiba kokmağa başladı. Dedim. Ağabeyim, bir benim yüzüme bir de hademenin yüzüne baktı. Herhalde yüzlerimiz ölününkünden daha az soluk olmayacak ki, teselliye kalktı: — Ne çıkar!.. dedi, sanki hayatta iken daha mi az kokuyordu. Al, bir sigara yak. Fakat o da müthiş bir asabiyet içinde idi. Bir dakika sonra; B ik. Ağabeyim: îbd'd Haydi çuçocu:lît:,kdndî. «Endişeler, cf- ganeler bizden uzak» şarkısını söyliyelim. Ve hep birden başladık. Endişeler, efsaneler bizden uzak Gençliğe her yeni gün güler yüz gösterir Oyun ve şarkılarla kadehleri dikelim Serviler üstümüzü örtenedek gidelim. Ve içiyorduk. Şişelerin boyunlarını kı- rarak dibine kadar içiyor, şarkı söylüyor, içiyor, uluyorduk. Ağabeyim, bir aralık haykırdı: , — Çocuklar be!.. Bende kâğıt var. Hay- di dört kişi bir parti yapalım. Birimiz «mort> (*) oynar, Cevap verdim: — Bu, Mösyö Perlmutter için biçilmiş kaftandır. — Tabii. Beğenemedin mi? O da pekâilâ senin kadar oynar. Haydi.. Kâğıtları sen yapıyorsun. Kâğıtları verdim ve onun hesabına on löve yaptım. Ağabeyim: — Yok, dedi, olmaz. Kâğıtları Mösyö Perlmutter'in bizzat kendine ver. O, ken- di kendine oynar, Yalnız, küğıtları tuta- bilmesi için biraz yardım et. Cesedin kolunu kaldırdım. Kâğıtları parmaklarının arasına sıkıştırdım. Ağa- beyim ;pas> dedi. Hademe «gördüm. de- di. Cesedin eline baktım. Kare vardı. Ka- zanmıştı. Ağabeyim: — Talihe bak, diye haykırdı, Yahüdi öldü, şimdi de kazanıyor! Bu minval üzere oynadık. Ölü, müte- madiyen kazanıyordu. Hademe: — Eğer ateş ettiği zaman bu şansının yarısı olsaydı, kurtulurdu. İyi ki öldü de, paraları vermiyeceğiz. Ağabeyim bağırdı: — Vermiyecek miyiz? Borcunu verme- mek mi istiyonun, alçak köpek. Zavallı öldü diye onun hakkını mı yiyeceksin! Derhal paraları çikar ve onun cebine koy. Haydi, sen de hesapları yap. Ailenin bizi yemeğe davet eden mektubu idi. O gün benim doğuşumun yıldönümü olduğu, ve mektepte bekâr talebe oldu- ğumuz için bu nezaket eserini göstermiş- (*) Dört kişi oynanan oyanda, meselâ bir derler, Bu ıstılah türkçeye de aynen «mort, olarak geçtiği ” lerdi. İçimi çektim. Ağabeyim sordu: —— — Nen var? — Hiç. Davetiyeyi gördüm de, bugüm — yıldönümüm olduğunu hatırladım. ; — Sahi. Ben de unutmuştum. O haldı; haydi, şerefine içelim. Uzun senelert.sş Tebrik ederim. 4 Hademe de kadehini kaldırdı ve: — Tebrik ederim. ' Dedi. O zaman, köşeden kekeleyen Ha ses duyuldu: Mi — Te.te,. tebrik ederim! " Üçümüzün de kadehleri ellerimizdemi düştü, ölünün bulunduğu köşeye baktıli, |Ceset, kaskatı, bağlı olduğu ipler arasıme da sallanıyordu. Fakat yüzünde hiçbir — bayat eseri yoktu. Muazzam burnun biz tarafından pia, simsiyah ince bir kan söe zayor, damlıyordu. Düştüğü zaman — bilir — tarafa kaymış, fakat tamamen çıkmarmış olan gözlüğü, çamur içinde idi. İlk kete dine gelen ağabeyim oldu: 4 < — Neabdalır, dedi, bana öyle geldi ki.« — Şuradan başka bir kadeh ver. ü Sepetten bir başka kadeh aldım, doök durdum, ağabeyime uzattım. Aldı, yülür sek sesle: £ — Sıhhatine! Ş Dedi. Ayni köşeden, ayni kekeleme sep — duyuldu: g — Sı. Sı. Sıhhatine! Ağabeyim bir eli ile başını tuttu. Ka dehi dikti. Sonra: ” — Müthiş sarhoşum, Diye mırıldandı. Cesetten mümkün ole duğu kadar uzağa büzülerek cevap vere dim: — Ben de... galiba... a — Ne çıkar, haydi, oyuna devam edes — lim. Bu sefer kâğıtları sen dağıt. J Hademeye hitap ediyordu. Fakat o bo- — ğuk bir sesle: İ — Artık, dedi, oynayamıyacağım. — —— — Ne o, korkuyor musun? Kaybedes rim diye korkuyor musun? — Hayır.. Hayır.. Bütün paralarımı âle sın.. Fakat oynayamam. — Korkak! Ş Ağabeyimin bu hitabına, köşeden bit aksisada oldu: — Ko..ko.. korkak! Ş Kendimi kaybettim. Bütün kuvvetime. le bağırdım: Bi — Arabacı! Dur!.. Allah aşkına dur!.. — Fakat o duymadı. Yağmur, çamur içine de mütemadiyen hayvanları dehliyordu. Ağabeyim dudaklarını ısırmıştı, iki dame la kan gördüm. Fakat: $ — Bir talebenin korkmıyacağını — size isbat edeceğim. : Diyerek kadehini doldurdu, ölüye dös nerek, ağır bir sesle: — Müösyö Selig Perlmutter, dedi, bugün sizin şayanı hürmet bir talebe olduğunus — zu gördüm. Şerefinize içmeme müssada eder misiniz? . bizi rahat bırakmahızı rica ederim, Vas kıâ hepimiz bulut gibi sarhoşuz amma, ölü bir Yahudinin konuşamıyacağını — pekâlâ müdrikiz. Bunün için kes sesinil O zaman perlmutter sırıtmağa ve kah kahalarla gülmeğe başladı: y — Ha.. Ha.. Hat!... 4 Ağabeyim, gözleri dönmüş haykırdı: — Sus.. Köpek., Sus.. Yoksa... Ölünün neşesi iki misli olmuştu. — Ha. Ha.. H 3 Ağabeyim düello için getirmiş olduğus muz tabancalardan birini aldı ve: İ — Bir kelime daha söylersen yakanımi — Piye tabancayı ona çevirdi. Lâkin ölü, büsbütün coşmuştu: (3 — Ha.»Ha.. Ha!... K Ağabeyim daha fazla dayanamadı. Ta« bancayı ölünün yüzüne dayadı, ateş et ti. Müthiş bir gürültü oldu, araba sarsıle. di Fakat barutun koküusu ve dümant — içinde, Selig Perlmütter'in kahkahası we — Zün Uuzun, sarıki bir türlü bitmiyecekmiş Bibi bir daha duyulmuştu. Ağabeyim, ine liyerek, öne, ölünün dizlerine düştü. Has deme, köşesinde Ağlıyordu. — Ve bu kurşunt, yağmurlu günde arabae — nın içinde sarsıla sarsıla ebediyete kadan gittik. Nasıl *l 'asıl ve nereye geldik, bilmi Yaltız hayal gibi birkaç kişi aııı;ış ye badan çıkardılar, ağzında köpükler, önü- He gelene saldıran ağabeyime zorla bir gömlek geçirdiler ve timarhaneye götüre düler. Hâlâ a öradadır. Het sene doğum — yildönümümde bu hikâyeyi hatırlarım, g