BON P 27 BİR HAFTALIK DÜNYA VUKUATINA RESİMLE BİR BAKIŞ Bövyet Rusyada spora büyük ehemmiyet verilmekte ve beden terbiyesi memleke- tin her tarafında sür'ajle yayılmaktadır. Resmini gördüğünüz kızlar, Bovyot Özbekistan cumhuriyetinin genç sporeu Kız - larıdır, Bunlar geçenlerde Moskovada Kıml meydanda yapılan büyük «por şenlikleri- ne iştirak etmiş ve her taraftan alkış toplamışlardır. İngilterayi ve İngiliz halkını hava hücumlarından korumak üzere, İngiliz — askeri dakamları büyük faaliyet göstermekte ve yeni yeni çareler aramaktadırlar, Bu meyanda uzaktan uçan tayyarelarin sesini zaptetmeğe mahsus — yeni ve çok hassas âletler vücuda getirilmiştir. Bu âletler sayesinde, henüz ufukta görünmiyen bir tayyarenin uçuş istikameti tesbit edilmekte ve ona göre korunma tedbirleri a- lnmaktadır. Yukarıda gördüğünüz tayyareler ise, geçen hafta Portsmouth ve Southampton'da yapılan hava ve deniz manevralarında düşman rolünü yapan yeni tip İngiliz tay- yareleridir. Diğer Testm de tayyarelere kargı yapılan yeni bir ağır makineli tüfektir. PFransa, mill! bayramımı 14 Temmuzda büyük merasim ve tezahüratla Kutlulamıştır. Resimlerimizden biri yapılan geçit resminde Farnsa Cumhurrelsi ile Pariste misafir bulunan Romanya kralını ve Fas Sultanını, diğeri geçit resmine iştirak eden tank- İspanya harbinin kahramanlarından Ge- neral Pranko, karısı ve kızı ile birlikte Sa- lamankadaki karargühında, Almanyada Münih'de vücuda getirilen (Alman yeni san'at evi) nin küşad resmi mü- nasebetlle büyük bir geçit resmi yapılmıştır. Tarihten sayfalar: Din yaratan Yazan: Binlerce sene evvel Hindistanda in- sanlığın en zavallı ve acıklı manzarala- rı vardı. Koca Ganjve Sind nehirlerile 'bu nehirler arasında ve civarında uza- yıp giden ülkelerde en azgın müstebit- ler, en korkunç saltanatlar, en yıkıcı zulüm ve yokluklar hüküm sürüyordu. Brahma dininin rahipleri herşeye hü- kim bulunuyorlardı. Kşatriya denilen cengâverler sınıfının halka verdiği 1z- tırap emsalsizdi. Sudra denilen tüccar ve çiftçilerle Parya denilen amele ve yoksul halkın çektiği sıkıntıyı tarife imkân yoklur. Yüz milyonlarca insanın varlığı ve hayatı bir kaç yüz bin kişi- nin arzusuna kurban ediliyordu. Ve bu |hepsine katlanıyordu. Bir Sudra bir Brahmana hakaret ct- mişse derhal dili kesilir, yahut kızgın demirle dağlanırdı. Küfredenin- boğa> zına kızgın zeytin yağı dökerler; bir şey gçalarsa eli kesilir, yahut kazığa vuru- İurdu. Fakat Brahman veya Kşatriya- lar kendilerinden aşağı olan sınıflar ü- zerinde hâkim bulunurlar; onların mal- larına ve yaşayışlarına diledikleri şe- kilde müdahale ederlerdi. Kısaca bü Brahma dinine girmiş ve giremeyen- lerin sefaletir sonsuzdu ve nın yüzde dök - Bu sırada şimalde Himalaya dağları ,eivarında Sakya işminde bir şehir ve bu şehirde bir hükümdarın oğlu vardı. Hindistanda hükümdarın sarayı bir kale gibiydi. Etrafını askerler muhafa- za eder ve yanında kadınlar hizmet ederdi. Birisi tarafından öldürülmesin ,diye hükümdar her gece başka odada| | yatardı. Harpte ve avda güzel kadın- Jarla beraber bulunurdu. Ve bu kadın- lar kılıç kullanmayı, ok atmayı bilirler- | 3Y" di, Bu kadınlara yaklaşan herhangi bir adam derhal öldürülürdü. Hükümdarın hayatı pek şairane ge- gerdi: Sabahleyin şafak sökmeye baş- ladığı zaman şarkıcı"kadınlar ve kızlar hükümdarın yakınında en güzel şarkı- ları söyliyerek öonu uyandırırlardı. Son- ra kokulu sular içinde yıkarlardı, Bu hükümdarın oğlu yakışıklı ve zeki bir gençti. Aynı zamanda ihtiraslarına ve heveslerine mağlüptu. Yirmi dokuz İyaşına kadar babasının sarayında zevk ye sefahat içinde yaşadı. Fakat bunlar onu tatmin etmiyordu. Kendisini eğ - Jenceye ve içkiye verdikçe, içinde bir boşluk hissediyordu. Bunun sebebini de pbir türlü anlıyamıyordu. Gençti, sıhhatliydi ve yaşıyordu. © halde ne eksiği vardı? Bir gün gene güzel bir eğlenceden |geliyordu. Saraya yaklaştığı sırada önüne bir karaltı çıktı. Uşaklar onu u- zaklaştırmak istediler. Karaltı güçlük- le kaçabiliyordu ve genç prens bu müd- det zarfında onu gayet iyi görebildi. Bu, yetmiş seksen y da bir ihti« yapdı. Saçları dökü raklıktan çatlamış bir toprak Kih:ydı-l(Sukyn Derileri kemiklerine yapışmıştı, Elleri MA e Yirmi dokuz yaşına kadar babasının sarayında dünyanın bütün zevk" lerini tadarak yaşadı, fakat birbiri ardınca üç manzara karşısında kalınca hükmünü verdi; «Gençlik, sıhhat, hayat hiç demektir. Çünkü her üçü de ne ihtiyarlığa, ne hastalığa, ne de ölüme karşı durabiliyor!n Turan Can bu kısım| 5 prens: Buda «— Bu da vaktile hiç şüphesiz benim gibiydi. Ve ben de hiç şüphesiz bir gün gelecek böyle olacağım!» ayakları titreyerek iki büklüm bir hal- de ancak yürüyebiliyordu. Herhaldt pek zavallı ve iğrençi Genç prens onu dikkatla süzdü v8 şöyle düşündü: — Bu da vaktile hiç şüphesiz benim gibiydi ve ben de hiç şüphesiz bir gü gelecek böyle olacağım, Mademki genç” lik ebedi değildir, o halde ne değe vardır? Bir kaç gün sonra gene bir eğlence» den çıkıyordu. Kapının önünde bir kaf el büyüklüğündeki pis — paçavralaf içinde iğrenç bir insan gördü. BU fadam gençti, fakat vücudünün her tâ” rrafında kocaman çıbanlar vardı. Bun” İgayısız büyük kütle miskin bir itaatla |lardân irinl»r ve kanlar akmıştı, İrifi ve kanlara üşüşen sinekler altında Z8” vallı ine: » .sdr, ptan kıvranıyordu. , Genç prens mahmur gözlerini o zar valıya dikti ve düşündü: — Bu da vaktile hiç şüphesiz benimi gibi kanlı canlı bir insandı. Benim bir gün böyle olmıyacağımı kim iddif edebilir? Demek ki sıhhat ebedi değil” dir. Bugün varken yarın yok oluyor. O halde ona nasıl güvenebiliriz. ve O” nun ne değeri vardır? prens daha 1 Kendi hissettiğİ şünceli o kapandı, Başka bir da onun bir insan ki bir kaç gün evvel nesiz benim gibi yaşıyordu. yarın, belki beş on sene $0 fake herhalde bir gün böyle olacağlk Macaemki hayat ebedi değildir, ne ğeri olabilir.? ğ Sonra gene kendi kendine Sö"'ş’ rini hülâsa etti: gğ — Gençlik, sıhhat ve hayat, hi İ mektir. Çünkü her üçü de ne ihti Ha, ne hastalığa, ne de ölüme karşı d7 rabiliyor! Genç prens i: lara candan “cıl a Onları kurt , kendisi de kurtü' | mak ihtiyacını duydu, o sıradâ biîğli' pasa rastladı. Bu adam dinç, KUV” nee heybetl ve l_l“e rek geçiniyor r )")'L;_". bulunca hemen işeye SEM yordu. g tut” Genç prens onu kendisine Or!'eıcrinl; tu. Babasının s glence lere zevk ve | et kildi ve günahları yüzünden tövÜ” —meğe başlı ; Bu hal " gref! Bu müddet zarfınds gent Eilak Üzü, ku -|Sakyabı münzevi manasınâ u'ş",, Muni) ülye şöhret bulr (Devamı 10 uacu ınvf“d")