w—. Yankesici Yemenli Ahmet tam cüzdanı aşırırken yakalandı ve tevkif edildi Dün, Sultanahmet 3 üncü ceza mahke- mesinde, evvelki mahkümiyetini henüz yeni bitirmiş bir yankesicinin, yeni bir !hâdiseden dolayı duruşması yapılmıştır. Hâdise şudur: Birkaç gün evvel Bekir isminde biri, Anadoludan İstanbula gele- rek, iş aramaya koyulmuştur. Bekire, hemşerileri: «Git, belediyeye çöpçü ya- zl, En iyi iş budur İstanbuldas demiş- ler; o da, bunun üzerine dün Eminönü belediyesine giderek, bir istida ile çöpçü- lüğe talib olmuştur. Fakat, adamcağız sevinçle belediye dairesinden çıktığı sı- rada, meşhur o sabıkalılardan Yemenli Ahmede rastlamış ve tam cüzdanı aşırık mak üzereyken, Ahmed 3 üncü komiser Fahri tarafından cürmü meşhut halinde yakalanmıştır. Dün yapılan duruşmada, davacı Bekir hâdiseyi şöyle anlatmıştır: — Öğle üzeriydi, Belet dairesinden çıktım, ağır ağır yürüyerek Tahtakaleye vardım. Bir de baktım, acaip kılıklı bir sdam geliyor karşıdan.. Bir kolunu yü- zünün üstünde çaprazlamış, öylece üstü- me doğru geliyor. Kendi kendime, düşün- düm; «Acaba, sarhoş mu diye?» Ben böy- le düşüne durayım, tam o anda yanı ba- şımda, bir patırdıdır koptu. Meğerse bu adam yankesiciymiş, beni dalgaya düşü- rüp elini cüzdanıma atmış da, haberim yokmuş.. Bu hareketi gören komiser de, Ahmedi yakalamış. Bundan sonra, hâkim suçluya sordu. Suçlu Ahmed: — Ben, hapishaneden daha yeni çık- tım. Henüz nezaret altındayım diyerek, suçunu inkâr etmek istedi. Şahidler dinlenildi. Bazı şahidler gel memişti. Neticede suçlu tevkif olunarak duruşma karar için başka güne bırakıldı. İstanbullu bu vapur ve Bu ücretlerle Pazarları Nasıl gezebilir ? (Baştarafı 2 inci sayfada) fer için bir buçuk ücret verip üstüne bir de ıslanışıma mı? Dönüşte bunları düşünürken, hatırıma başka memleketlerde bu nevi şehir nak- Jiyatındaki ucuzluklar da geldi. Bunları, hasretle ve gıpta ile gözden geçirdim ve nihayet şuna karar verdim ki gezmek için Adaya' gitmek, ancak, hac gibi, bir ömürde birkaç defa yapılmasına imkân olmıyan şeylerden biridir! Bu satırları kimseyi incitmek maksa- dile yazmıyorum; bu, olduğu gibi anla- tilmiş bir pazar sergüzeştidir. Haydi bü- tün bunları benim seyahatte acemi olu- şuma atfedeyim ve bir daha gözümü dört açayım. Fakat, düşünüyorum ki şu, İs- tanbul halkı bu vapurlarla ve bu ücret- lerle İstanbulun yaz güzelliklerinden na- sıl bolca istifade etmeğe muvaffak olur? İstanbul nüfusunu bir elekten geçiriniz: Acaba, halk içinde henüz Adaları gör memiş olan kim bilir ne kadar insan var- dır! Haydarpaşaya ve Kadıköyüne gidip gelme yirmi iki kuruş, Adalara gidip gel- me otuz beş kuruş! Kuruş demek kolay, fakat bu kuruşların İstanbulda büyük bir kısım insan için yevmi bir kazanç ifade ettiğini düşündüğümüz zaman görürüz ki, benim acıklı hikâyemi bir tarafa bı- rakarak, asıl bu mesele üzerinde uzun uzadıya durmaya hem mahal, hem de lüzum vardır! Nafia Vekili Berlinde (Baş tarajı 1 inet sahifede) vatla beraber hazır bulunmuştur. Bu me- rasime Türkiye büyük elçisi ile Berlin kumandanı da iştirak etmişlerdir. Berlin 26 (A.A.) — Türk Nafıa Vekili İpet içinde anamdan doğmuşum, Göz- HADİSELER KARŞISINDA Bir kedinin mektubu Ben zirde vâziülimza sarman Bugün lâ âlettayin hir sokak kedisi isem de; epey den evvel güzel bir evde, temiz bir se. lerimi açtığım zamân kendimi güzel bir bayanın avucunda buldum. tüylerim tertemizdi boynumda kordelam vardı. Her rahatım düşünülüyordu, Sabahları hizmetçiler sütümü içiriyorlar, tüyleri- mi güzelce siliyor, tarıyorlardı. Halılar üzerinde oynuyor, yumuşak koltuklarda yatıyordum. Biraz büyü - düm. Artık çiyer yer oldum. Hergün ciyerim almırdı. Fakat yazık ki bu pek az sürdü. Bir yoart gecesi çapkınlığım tuttu, evden kaçtım. Bir kaç gün dişilerin peşinde dolaştım. Tekrar eve döndüğüm zaman beni almadılar: — Pis sokak kedisi oldu. İstemeyiz. Dediklerini duydum, ve ogün bugün ev yüzü görmedim, Sokak kedisi olmuştum. Çamurlarda, iyatıyor, süprüntü tenekelerindeki ar- tıklarla karnımı doyuruyordum. Baş vurmadığım yer kalmadı, nereye gidip, miyavlayıp yalvarsam, hakaret görü- iyor, dayak yiyor atılıyordum. Bu ars- da bir kaç kerede hastalandım, yerim- den kalkamıyacak hale geldim. Ne has- talığımı soran, ne de bana acıyıp has. talığım geçinceye kadar bir tarafta ba- rındıran oldu. Sokakta hastalandım, gene sokakta iyi oldum. İyi olduktan sonra da ayni hayat tekrar başladı. So- kakta yatmak ve çöplükten karın do * yurmak. Bir kaç gün evvel haber aldık. Be- lediye bizim gibileri topluyor, hayvan- Jârı himaye cemiyetine gönderiyormuş. ri gi z ei ; | Belediyeyi biliyordum: Hani şu bizim Ali Çetinkaya'nın Berlindeki - ikameti|” ©C1Y : : hakkında tefsiratta bulunan £ gzeteler, |SÖPLÜĞÜ adamakıllı ayıklamamıza vakit müteaddit vesilelerle enerjik bir faaliyet i bırakmadan çöpleri kaldırıp karınımızı göstermiş ve, Berliner Lokal Ançayker gazetesinin yazdığı gibi, kabinenin en mühim erkânından biri ve başvekilin u- zun müddettenberi mesai arkadaşı bulu- nan Türk misafirinin liyakatini tebarüz ettirmekledirler, Matbuat, Çetinkaya'nın istiklâl müca- delesi zamanında İstiklâl mahkemesi rei- si sılatile oynadığı mühim rolü bilhassa kayıt ve işaret etmektedir. Doyçe Alkemayne Çaytung, Türkiye- nin mümessiline yapılan hararetli kabu- lü kaydediyor. Berliner Tageblat, B. Çetinkaya'nm demiryolları, limanlar ve sivil hava işle- rini ihtiva eden Nafıa Vekili sıfatile olan liyakat ve meziyetlerini tebarüz ettiri- yor ve kendisinin Türk hükümetinin en kabiliyetli azasından biri olduğunu bil- diriyor. Memleket memleket Gezmekten korka Genç kız 3 «Teyzeciğim «Ben bu genç ile serişebileceğime anla- şabileceğime kanlim, ailem de onun beni mes'ut edebileceği düşüncesinde, yalnız gerek beni, gerek ailemi tereddüde sev- keden bir nokta var ki, o da bu gencin, mütemadiyen diyar diyar dolaşmayı icap #itiren mesleğidir. Niçin saklıyayım? Bo- yana yeze geze bir ev sahibi olamamak tan, yaşıyamamaktan korkuyorum, bu nun İçindir ki size sormayı düşünüyo- Tum.» * Ben bü satırları allece tanıdığım bir genç kızın mektubundan çıkardım. Bu genç kız, bir çoklarında gördüğü - müz gibi, işe evvelâ sevişmekten başla - mış, tanıdık bir muhitte, tanınan bir genç tarafından bilvasıta istimzaç edilince dü. şünmiye koyulmuş, vaziyeti tetkik etmiş, tereddüt ettiği bir nokta çıkınca bana “ormuştur. Hoşuma giden, istikbal hak - kında bana emniyet veren nokta isini işte böyle doğru bir yol üzerinde yürümiye başlamış olmasıdır. Genç kızın buh tiği delikanlıyı tanı - muyorum. Fakat arzı harekeli ahlâkının A& GONUL İŞLERİ! dürüstlüğünü gösterir, kendisine emniyet etmek caladir. Esasen bu nokta üzerinde kısın da, ailesinin de tereddüdü yok. On. ları korkutan nokta, bir memurun, bir öğ- Tetmenin, bir zabitin, ktm bilir belki de bir mühendisin zevcesi sıfatile memleket memleket dolaşmaktır. * Bu noktada genç kızın da, ailesinin de korkusuna iştirak etmiyorum: Hayat öy- le bir sergüzeşitir ki, tam lezzetini muh- telif perdeleri imuhtelif memleketlerde muhtelif manzaralar üzerine açıldığı za - man verir. Ve bu öyle bir yolculuktur ki iki yoldaşı yekdiğerine gitâlkçe sıkılaşan bir Ip bağlar, senelerin dimağ sdesesine nakşettiği intibaların silinmesine artak im kân yoktur. Her memleket hayatımada ye- ni bir konak teşkli edecektir, dalmi yuva ilk kilometresine adım attığınız yolun s0- mundadır. Kim bilir o mev'ut ve mukad- der yuvaya varmak için ne büyük heye- san duyacaksınız, ne büyük sabırsızlık hissedeceksiniz, o yuvayı hayalinizde na- Sil süsliyeceksiniz. Bu, başlı başına bir #evktir. Sonra düşününüz: Bugün takri- ben 4 milyon Türk aflesi vardır. Bunun Makal dörtte bir! hayatının itk nufında seyyardır. Bütün bunlarda saadet eksik Midir dersiniz, Kıwm biraz cesur, biraz müteşebbis ol. Hayat ve istikbal atılın deği, faalindir. TEYZE doyurmamıza meydan vermeyen şey.. Fakat hayvanları himaye cemiyeti adlı bir cemiyetin mevcudiyetini bilmiyor- dum? Herhalde yeni teessüs etmiş ola- cak diye düşündüm. Birazda sevindim. Eh artık sokak &ed koltuklarda oyuyacaktık. Sevincim boşuna imiş, meğer hay «- vanları himaye cemiyeti toplanan kedi- leri öldürüyormuş. Doğrusu buna bir |türlü akıl erdiremedim.. Bu nasıl bir himaye cemiyeti? Aç kaldığımız, yara- Jandığımız, bastalandığımız zamanlar danberi hiç düşünmez ve sonra bizi alır, öldürür, Vaziyeti, yangın yerindeki yıkık ba- canın üstünde arkadaşlarla müzakere ettik ve neticede şöyle bir karar verdik.. |bize hiç bir faydası dokunmayan, fakat ölümümüz istenildiği zaman da, öldür- mek işini üzerine alan bu cemiyetin ye- rini bulacağız ve cemiyet binasının ü- «Hayvanları Himaye Cemiyeti» ta - belasını kaldırıp, yerine: <Hayvan cedlâtları cemiyetiz yazılı bir tabela asacağız. A Sarman Kopya eden; : İMSET Futbol oynıyan gazeteciler Galatasaray bayramının hazırlıkları hararetlendi Galatasarayın 43 üncü yıldönümü do-İmişlerdir. Resim dün yâpılan ekasrsizde |ve ağırlığı 100 kilodan fazla eş” layısile yapılacak spor tezahüratı meya- koki Doğu illerinde, hele bir kış basmasın. (geyler çalındı, Kimi fevkalâde Kızak, yal kerlekl inciri bil sizi, kasabaya, yahut idari ismile, vi-| nıyor! dedi. Kimi: lâyet, kaza veya nahiyeye getirirken, dağların kıvrımına, derelerin içine, sıri- ların arkasına gizlenen köyler, kasabalar, filhakika karların ve buzların altında saklıdır. Fakat onların mevcudiyetini 8- cayip bir koku ifşa eder. Bu koku tezek kokusudur. Bu koku bacalardan tüterek, ve havayı da ağırlaştırarak beldeyi ta - mamile tesiri altında bırakmıştır. Kasa- banın havası tezek kokar, evlerin içi te - zek kokar, yemekler tezek kokar, yatak- lara, yorganlara tezek kokuları sinmiş- tir, Doğulu vatandaş bu hale alışıktır am- ıl ma, 6 da bunun gayri medeni bir teshin vasıtası olduğunu bilir. Neylesin ki kö- mür yoktur. Odun çok pahalıdır. Sonra dokuz ay kara kışa, tipiye odun nasıl da- yanır? İzmit, Kastamonu, gibi uyanık mıntakalarda bir araba kesilmemiş odun en pahalı devrinde gene iki lirayı aşmaz. Ya buralarda?.. Durendiş insanlar ya- zın bile bu yarım dolti küçük kağni ara- basını yedi liradan daha ucuza alamıyor- Jar. Bir arabayı yedi liraya satan köylü de haklı. O,odunu 48 saatlik ormanlar - dan getiriyor. Yolların kaybolduğu yer - lerde kağnisini öküzile beraber çekiyor... Hele kış basınca on beş dakikada tipinin yolları kapadığı, insanları heykelleştirdi- ği zamanlarda bütün bu tehlikelere göğüs gererek 15 liracık ta almasın mı? Kim ne derse desin, köylerin, hattâ şehirlerin etrafını, içini mezbeleye çeviren, kar - galara gıda membaı olan, sineklerin ço - ğalmasına, belki de dakikada milyonlarca üremesine sebep olan tezek şimdilik bü- tün fenalıkları ile beraber doğunun lâ - zımı gayri müfarikidir. 'Tezek daha gübre iken tarlaya gidip te mahsulü kuvvet - Jendireceğine başakları öksüz ve gıdasız birakarak, trahum saçan sineklere yuva oluyor. Onun için şarkın mahsulü de 2a- yıftır, sararan başakların boyu 20 santi- mi geçmez. Köylü iktisat ilminin klâsik hazariyesini tatbik ediyor. Ve teshin ih- tiyacını bu soğuk ve yalçın yerlerde te- gaddi ihtiyacından evvel düşünüyor. İyi yiyeceğine, iyi ısınmağa bakıyor. Don - mamak için evvelâ soğuğu bertaraf edi- yor, ve ondan sonra bir .Allah kerim: çekerek boğazını düşünüyor. Erzurum ve Kars civarında işliyen bir iki tane linit damarı var, Bunlar oduna nazaran daha ucuz fakat köylünün ihti- yacını karşılamaktan da çok uzak. Esa - sen bu damarlar rasyone! tarzda işletil - miyor ve piyasayada ihtiyacı karşılıya: cak derecede bol ve ucuz olarak sürülmü. yor. vi kömürler hakkında kulağıma bir çok İİ Bında bir de Matbuat - Galatasaray mü-|ve tekerlekleri lâ tekaidleri maçı vardır. Matbuat takımılile işliyecektir. Birinci tip dört, ri teşekkül etmiş, ekzersizlere başlamıştır. İtip iki tekerleklidir. Uzun çi Yarın gene Taksim stadyomunda ekzer-|için kâmyenet ve atlı arabalar siz yapılacaktır. Takıma matbuatta çalı-| rılacaktı, şan eski fakat dinç sporcular iştirak et- çalışan gazetecileri göstermektedir. “Sök Pöötü; nın Doğu Röportaj Doğu halkı iyi yakacağı iy! yiyeceğe tercih ediyor * Şimdilik yakacak namına tezek Doğunun lâzım gayrimüfariki vaziyeti Erzuruma şimendifer kavuşacak ve tezek ve görgüsüz halkı terek felâketinden kurtarmak lâzım. Piyasanm da henüz alışamadığı bu nc-|” © iki tip a işlediği zaman Erzurumlu d yakmaktan kurtulacak, Fakif — Gürül gürül yanıyor, devkalâde «— Efendim güzel yanıyor, fakat cak odun ile evvelce temin edilen reti muhafaza edebiliyor, yalnız başıf| nit, Erzurumun, Karsın, tahtessıfir bulan soğuklarile mücadele edemezi* di. Bir çok kimseler şimendiferin ma gelmesini bekliyorlar, kok kö bu suretle kavuşmak istiyorlar, Birdoktor tezeğin fenalıklarından sederken tetanos hastalığı üzerine d€ zarı dikkatimi celbetti: — Almanyada dokuz sene kaldın cak iki vak'a ile karşılaştım. Karsta kuz sy kaldım, on iki vak'a ile ka tım ve ancak bunun üçü, dördünü rabildik. dedi. Çocuk tezek ile o; dururken, elinde açılan bir yara yü den kısa bir zamanda kaskatı ol yormuş. Mart ve nisan aylarında doğu de dolaştınız mı? Hemen her yerde tarlalarile karşılaşırsınız... Köylü gübreleri birer kiymetli şeklinde muhafaza ettikten sonra civarındaki arsalara, meydanlara geniş yayar. O gübreler, orada ağıf kurumağa başlar. Haziran on beşte men tebahhür etmiş lüzucetli bir halinden çıkmış ve biraz katılaşmıştıf” zaman köylü eline küreğini alır v€ zekleri evvelâ düzeltir ve sonra dâ lâ uzunluğuna, sonra da erliliğine ve birer brik haline getirir. O bir müddet sonra üstüste yığarak terkeder ve ağustos nih yetlerindi toplıyarak evinin bir e gibi satışa da l: olduğunu 2 — Küylüyü teshin vasıtaların! edebilecek bir refah seviyesine gi i mak. Tabii bunlar yapılırken doğu ucuz mahrukat temin etmenin vi bakmak ta, çarelerin en buşımda g9 gi tedir. Fakir ve görgüsüz halkı tezek ketinden kurtarmak doğu mün nin başta gelen en mühim vazifeli den biridir. Mustafa pe Yeni tip hamal arabalar! gi Sırt kamallığının kaldırılması “yi eti belediyey€ di nakil işleri için v ni istemişti, ile nakliyat yapa leceğini cemiyete bildirmiştir. balar kısa mesafelere tahsis edil tikli olacaklır» RAKİ e 6z olan eşya iki vi Ağırl tekerlekli arabalarla taşınacakt”