22 Temmuz 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

22 Temmuz 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

12 Sayfa Bir resminizi unndererek merak ettiğiniz şe İşi şansa ve tesadüflere bırakmamalısınız! Ankaradan Halit imzasile soruluyorı « Zengin olacak mıyım? Zekâsı, — çalış «| kanlığı isteklerine kavuştura- şi münhasıran şan terketmek mak olur. Hem saadeti mutlaka zengin- Tikte aramak ta tam isabetli bie teman- ni olmaz. * Gayeye orta bir kazançla da varılabilir Adapazarından imzasız olarak aynd sual soruluyor: — Zengin olacak mıyım? İsteği her rüst- gelene dir. Hem fazlası « na da lüzum yok - tur. Kanaatkârlı - ği — tutumluluğu” orta bir kazançla 'da matlüp gayeye erişmeği vâdede - bilir. Ümitsizliğe kapılmayınız! Ankaradan T. harfile başlıyan ve © - kunmuyan bir imza ile soruluyor: — İstikbalde muvaffak olacak mıyım? Bedbinliği nik- binliğe tahvli et « mek bir mefküre sahibi olmak de - mektir. Bu tak - dirde — hâdiselere ve tesadüflere in- tizar etmek ve on- lardan lâzım oldu. ğu kadar — istifade etmek — isteklerin meydana gelmesine yarar, — Ümitsizliğe düşmek ve yese kapılmaktan kurtulmak Tâzımdır. sa ve tesadüflere ümit peşinde oyalan « yi sorunuz! | Zengin olmak için lüzumlu evsafa maliksiniz , Kütahyadan Conk imzasile soruluyort — Zengin olacak mıyım? *ginde tutunmak ve mal kıymeti bilmek itibarile is. bilirse de bunu teğine — kavuşmak daha v ziyade ümkündür. nefsine — sormak » Yalnız bu, büs - lâzımdır. Yoksa i- bütün kendiliğin « den olmaz, teşeb - büste — bulunmak lâzımdır, * Zengin olmanız muhtemeldir Ankaradan Mustafa Akan imzasile soru- Tuyori , — Zengin olacak mıyım? Dileği yerinde - Üir. Zengin olma yolunda çalışan in sanların (tutum - kuluk, dürendişlik, fhtiyatkârlık, men- fantini — sevmek, * Bu neş'e ve sokulganlık dileklerinizi tahakkuk ettirebilirsiniz Ankaradan Remzi imzasile soruluyor: — Muvaffak olacak mayım? Neşeli ve sokul- gandır, Kin tut - mayan, çabuük kız- mıyan hallerile et. rafile darma ge - çimli olabilir. A - laylı ve gen hare- ketleri — ihtirassız dileklerini pekâlâ tahakkuk ettire - bilir, ÖYRRCRÇAE Son Posta Fotoğraf tahlil kuponu A b YA e V ei ç IoN IOBTA Bugünkü program 22 - 'Temmuz - 987 . Perşembe İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12,30: Plükla Türk musikisi, 12,50: Ha -|. vadis, 13,00: Muhtelif plâk nnulyıu Akşam neşriyatı: 18.30: Plâkal dans musikisi, 19.30: Spor müsahabelri: Eşref Şefik tarafından, 2000 Badi ve arkadaşları tarafından Türk müusl- kisi ve halk şarkıları, 20.30: Ömer Rıza ta - rafından Arapça söylev, 2045: Safiye ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. (Saat âyarı), 21.15: Örkestra, 22.15: |. Ajans ve borsa haberleri, 22.30: Plâkla solo- lar, opera ve Pperet parçaları. Başı ığrıdın çatlıyacak gibi NEVROZiN En şiddetli baş ve diş ağrılarını dindirir NEVROZiN Bütün ağrı, sızı ve sancıları keser NEVROZİiN Temmmuz 22 İRA YO)|)Belediye serseri kedileri imha etmeğe başladı Belediye şehrin temizliği ile ösaslı su- ,rette meşgul olmıya başlamıştır. Gecele- ri çöpçülerin alması için evlerin kapıla- rı önüne bırakılan süprüntü — kaplarını devirip sokakları telvis eden serseri ke- dilerin toplanmasına başlanmıştır. Bun- lar semt semt, mahalle mahalle toplan - makta, hayvanları himaye cemiyetine gönderilmekte, orada enjeksiyon usuluie öldürülmektedir. Dün Eminönü kaymakamlığı ancak on kedi toplıyabilmiş, bunlar öldürülmüştür (Beykozda da 67 kedi toplanmıştır. Fakat gönderilmesi müm! olamamış, bu ke- diler Beykoz komiserliğinde muhafaza Altına-alınmış, hayvanları himaye cemi- yeti Beykoza bir memur göndererek ke- Hileri orada e m yaptırmak sure- tile öldürtmüştür. kl*dl ere istrikinin en- jeksiyonu yaptırılmaktadır. —Hayvanın | kalb nahiyesine tatbik edilen bu enjek siyon derhal ölümü intaç etmekte, söy $e T,5 pey akçesi Tahmini fiat Lira 237 3160 bunların hayvanları himaye cemiyetine | lendiğine göre hayvan hiç ıztırap çekme- mektedir. Dün Fatih kazası dahilinde de serseri nüz imha edilmek üzere hayvanları hi * maye cemiyetine gönderilmemiştir. Fa « tih kazası dahilinde mevcut temizlik a « ,melesinden başka sekiz kişilik şeyyar bır rup başlarında nezafet memuru bulun- duğu halde bir çöp otomobili ile kaza da- ,hilindeki muhtelif mıntakaları gezerok |pis yerleri temizlemeğe başlamıştır. 450 muallim kıdem zammı almıya başlıyorlar Bu sene İstanbul ilkmektep muallim- lerindi 50 si terfi etmişti. Bunlardan 450 si kıdem sıralarına göre terfi de“ recelerinden maaşlarını hazıranın bi- rinci gününden baren alacaklardır. Diğer 400 muallim ise açılacak yeri *|se kıdem sıraları ile geçirilerek terfi et- riledektir. Devlet Basımevi Direktörlüğünden : Mikdarı 400 Kahve rengi Marok 400 Nefti » Yukarıda mikdar ve cinsi yazılı marokenlerin 26/7/1937 pazartesi günü saat 15 de Devlet Basımevi İdare Komisyonunda açık eksiltmesi yapılacaktır. İsteklileri ihale çağından evvel © 7,5 poy akçesini Basımevi veznesine yatır- maları gerektir. Şartname Muhaszbeden alınabilir. - - a Şirketi Hayriyeden: u Yeniköy - Beykoz arasında sefer yakmakta olan araba vapuru 25 Temmuz Pazar günü Kayık yarışları münasebetile Modada bu- lunacağı cihetle o günkü seferlerini yapmıyacağını ve 30-7-937 tarihinden itibaren de yalnız Cumartesi, Pazar ve Pazartesi gün- leri seferlerine devam edeceği muhterem yolcularımıza ilân olunur, (4054) Nezle, grip ve roma- | İstanbul Orman Direktörlüğünden: 1 — Kastamonu merkez kâazası dahilinde Karanlık dere ormanının — Sokunlu tizmaya karşı çok müessirdir. Nişanlımı arıyorum Nişanlımın, Ada- ç pazarında, — valide- gile birlikte olur- dukları evden çıka- rak başka bir yere gittiklerini — öğren- dim, Hülen nerede nldıilllnrı mına Aaupaıar çe- zaevinde Celâl Öz- kana — bildirmelerini rica - ederim. sökü kıt'asından yanmış ve devrilmiş 604 M3, çam ve 598 M3. köknar ağacı kapalı zarf usulile arttırmaya çıkarılmıştır. 2 — Yevmi ihale 5/9/937 tarihine müsadif Perçembe günü olup saat 15 de Kastamonuda Orman direktörlüğünde müteşekkil Satış Komisyonunda iera edı- lecektir. 3 — Çamm beher metre mikâbının muhammen bedeli 515, köknarın 386 ku - ruştur. 4 — Muvakkat teminat mikdarı 406 liradır, 5 — Müdüeti ihale bir senedir. 6 — İstekliler bermucibi kanun tanzim edecekleri teklif mektuplarını ikinci maddede gösterileri saatten bir saat evvel Kastamonu Orman : Müdürlüğünde müteşekkil komisyona makbuz mukabilinde teslim etmelidirler, Posta ile gön - derilecek teklif mektuplarının arttırma saatind en bir saat evveline kadar gel - miş olması lâzımdır. Postada vâki olacak göcikmeler kabul edilmez. “7 — İlân ve saire masraflar alana aittir. <4432> * Son Posta ,, nın tefrikası : 54 I| »— Sana bir şey söyliyeceğim, dedi. Bi liyorsun ya, aramızda... açmıyacaksın. UZAK K. R. Enson Fehametin sesi titriyordu; karşısın - Yazan : Hiç kimseye| dakine yalvarır gibi bir bakışı vardı. İ- mad, buna hiç alışmamıştı; birdenbire İmad, sesini çıkarmadan dinliyordu. | Yumuşayıverdi. Bir yandan genç kadı- — Şimdi gene öteye gideceğiz, Ay- |D hl vansaraya... Fakat bugün sen de bera- | © ber geleceksin — Sizin gittiğiniz yere mi?, — Evet, — Otomobil ne olacak?, —- Her zaman durdüğumuz yeti geç- | 4, öurdular. Mahalla çocukları otamo- |bilin kapılarına resim tiklen sonta küşe “başında bir bakkal var; onun önünde bırakırsın. Bakkala da beş on kuruş verirsin; o bakar, — Pekâlâ. Ben ne yapacağım?., — Orada zavallı bir adam var; her za- man ben ona gidiyorum. Hiç kimsesi yok. Ben de yardım etmesem, açlıktan ölecek!, Yatıp kalktığı evin altı kah- ve... İçinde bir sürü külhanbeyi oturu- yor, ben içeriye girip çıkarken lâf atı- yorlar. Sanki üstüme atılıverecekler, Üstümü başımı paralıyacaklar gibi ge- liyor; ondan korkuyorum, Sen yanım- da bulunursan bir şey yapamazlar; 0. Hiun için beraber gidelim. daki gizli köşeyi öğrenece- or; bir yandan da artık günah köşesi olmadığını an- lamış, buna da âdeta seviniyordu. He- men yerine atladı. Arabayı Galataya doğru sürdü, Ayvansaraya gelince, bakkalın önün- ğini di yapmak, kendi adlarını yazmak, hattâ bir iki vidasını söküp leblebiciye vermek için fırsat bekliyorlardı. İmad, bakkala bir kahve parası vaadetti; otomobili ona bıraktı. Sonra Fehametle beraber daracık so- kakların birine saptılar; ondan çıkıp bir başkasına girdiler. Genç kadın: — Son defa geldiğim zaman, diyor- du, arkama iki herif takıldı. Ödüm koptu, Söylemediklerini bırakmadılar. Kim hilir, beni ne sandılar?.. Bir aralık yan gözle İmâda baktı. Genç şoförün pehlivanları bile imrendi- kinin tepesinden bakan uzun bir bo- yu vardı. Bir kaç dakika kadar yürüdü- ler. Alışmıyan ayakların burkulup in- cineceği yollardan geçtiler. Her köşe- de öbek öbek süprüntüler duruyor; bü- tün Mmahalle içinde kavun karpuz ka- buklarının ekşimiş kokusu - dalgalanı- yordu. Fehamet, uzaktan bir ev gösterdi. Kaplamalarına teneke muhlanmış, kı- rık camların yerine mukavvalar yapış- tırılmış, çuval parçaları tıkanmıştı. Kapısının açık durduğuna bakılırsa her katında, her odasında başka başka a- damların oturduğu anlaşılıyordu. Al-|karı çık! lar. tındaki kahvenin önüne bir kaç iskemle | atılmış, iki kişi de açık duran kapının önünde oturuyordu. Uzaktan yabancı iki gölgeyi görünce hepsinin başı o ya- na doğru çevrildi. İmad ,dudağını büktü: — Yardım etmek için, başka yerde hiç başka bir fukara bulamadınız mı, Allah aşkına?., Sizi görenler ne der?,. Her zaman yalruz başınıza buralara na- sıl geliyorsunuz?, İyi cesaret doğru - SUu!... Fehamet, dudaklarını ısırdı. Kendi işine hiç kimsenin karışmasını istemez- di, Fakat sözü uzatmaktan çekindi: — İşte, şu karşıki ev, dedi. Kapının önünde iki kişi yok mu, geçen defa âr- kama düşenler bunlardı işte... Oraya doğru yaklaştılar. Kapının önü- ne kadar geldilet, Oturanlar yerinden bile kımıldamıyordu. Imıd - genç kadı- nın dirseğini tuttu, — Efendi ı)ıbıyl.. Yol ver de geçe- recek kâdar sağlam yapısı, karşısında-|limi, Dedi; sesi birdenbire katılaşmış; bo- yu da sanki büsbütün uzamıştı. Kapının önünde oturanlar, âdeta ellerinde de- igilmiş gibi, şöyle biraz çekildiler. Fe- hamet, dirseğini sıkan o ince, fakat kıs- kaç gibi kuvvetli parmaklardan bütün vücüudüne bir ateş yayılıyor, sandı. Genç şoförün, mahalle kabadayılarını hiçe sayan pek gözlülüğünü pek beğen- O korku ile helecanın arasında an- laşılmaz bir sevinç duydu. Kapıdan baş ka bir yerden ışık almıyan, topraktan bir yere girdiler, Her basamağı ayrı ay- rı gicirdiyan tahta bir merdivenden yü- luud — Gü i sevdiğim İstanbul!.. şesinde, bucağında neler var!.. Diye söyleniyar, arada bir arkasından gelen var mı diye dönüp dönüp aşağıya bakıyordu. 'Tavan arasını andıran küçük bir oda- yaâ girdiler. Köşede bir yer yatağı se- rilmiş, yorganın bir ucu yerlerde sürü- nüyordu. Yatağın içinde altmış yaşla- rında, saçı sakalı uzamış bir adam yatı- yordu. Baş ucunda bir iskemlenin üs- tünde ilâç kutuları, onların arasında da büyücek bir rakı şişesi vardı. Şişenin, ancak dibinde, bir iki parmak içki kâl- mıştı. İskemlenin altında bir tabak, o- nun içinde de peynir ekmek kırıntıları, zeytin çekirdekleri duruyordu. İhtiyar adam, Fehameti görünce, ye- rinden bile kımıldamadı. Yüzünde an- laşılmaz bir acılık okunuyordu. Arka- dan İmad da içeriye girdi. O zaman ya- tağın içinde biraz doğruldu. Saçları, ya- şına göre çok siyahtı; aralarına yeni ye- ni bir küç tel beyaz karışıyordu. Yüzü- hHün çizgileri çok düzgün, gözleri pek canlı idi. Fakat alnı çok kırılmış, gözle- rinin altı simsiyah olmuştu. — Kimdi acaba bu adam?.. İmad, kendi kendine bunu düşünüyordu. Bu, öyle rasigele sadaka verilen bir fuka- raya benzemiyordu. Fehamet, arada bir arkasına dönü- yor, genç şoföre bakıyordu. Sanki onun yanında, istediği gibi konuşamıyor, iki- sini yalnız bırakması için de bir şey söylemeğe dili varmıyordu. İmad, bunu kendiliğinden anladı. Di şarıdan gelen giden var mı, onu dinli- yecekmiş gibi odadan çıktı; kapının ö- Kö-|nünde dolaşmıya başladı. Fehamet bugün yarım saatten fazla oturmadı. İhtiyar adamla ne konuştular sa konuştular; sonra İmadın yanına gel- di: — Haygdi, artık gidelim!. Dedi. Merdiven başına doğru yürü- müşken birdenbire durdu. Aşağıdan doğru bir fısıltı duyar gibi olmuştu; O” nu dinledi. İmad, cebinden kibrit kutu” sunu çıkardı. Bir kibrit' çaktı. llııdl* venden aşağıya doğru tüuttu. öne geçti; ağır ağır indiler. Kapının &- nündekiler: — Bizim yukarıki babalık şimdi d? ince işlere kalktı, galiba... — Biz de Allahın küluyuz, yahul... Diye söyleniyorlardı. Onlara doğrü yaklaşırken, genç $0” för bir kolunu Fehametin beline dolü” di: — Durun bakalım, yol verin de geçe” lml... (Arkam var)-

Bu sayıdan diğer sayfalar: