12 Sayfa Bir resminizi unndererek merak ettiğiniz şe İşi şansa ve tesadüflere bırakmamalısınız! Ankaradan Halit imzasile soruluyorı « Zengin olacak mıyım? Zekâsı, — çalış «| kanlığı isteklerine kavuştura- şi münhasıran şan terketmek mak olur. Hem saadeti mutlaka zengin- Tikte aramak ta tam isabetli bie teman- ni olmaz. * Gayeye orta bir kazançla da varılabilir Adapazarından imzasız olarak aynd sual soruluyor: — Zengin olacak mıyım? İsteği her rüst- gelene dir. Hem fazlası « na da lüzum yok - tur. Kanaatkârlı - ği — tutumluluğu” orta bir kazançla 'da matlüp gayeye erişmeği vâdede - bilir. Ümitsizliğe kapılmayınız! Ankaradan T. harfile başlıyan ve © - kunmuyan bir imza ile soruluyor: — İstikbalde muvaffak olacak mıyım? Bedbinliği nik- binliğe tahvli et « mek bir mefküre sahibi olmak de - mektir. Bu tak - dirde — hâdiselere ve tesadüflere in- tizar etmek ve on- lardan lâzım oldu. ğu kadar — istifade etmek — isteklerin meydana gelmesine yarar, — Ümitsizliğe düşmek ve yese kapılmaktan kurtulmak Tâzımdır. sa ve tesadüflere ümit peşinde oyalan « yi sorunuz! | Zengin olmak için lüzumlu evsafa maliksiniz , Kütahyadan Conk imzasile soruluyort — Zengin olacak mıyım? *ginde tutunmak ve mal kıymeti bilmek itibarile is. bilirse de bunu teğine — kavuşmak daha v ziyade ümkündür. nefsine — sormak » Yalnız bu, büs - lâzımdır. Yoksa i- bütün kendiliğin « den olmaz, teşeb - büste — bulunmak lâzımdır, * Zengin olmanız muhtemeldir Ankaradan Mustafa Akan imzasile soru- Tuyori , — Zengin olacak mıyım? Dileği yerinde - Üir. Zengin olma yolunda çalışan in sanların (tutum - kuluk, dürendişlik, fhtiyatkârlık, men- fantini — sevmek, * Bu neş'e ve sokulganlık dileklerinizi tahakkuk ettirebilirsiniz Ankaradan Remzi imzasile soruluyor: — Muvaffak olacak mayım? Neşeli ve sokul- gandır, Kin tut - mayan, çabuük kız- mıyan hallerile et. rafile darma ge - çimli olabilir. A - laylı ve gen hare- ketleri — ihtirassız dileklerini pekâlâ tahakkuk ettire - bilir, ÖYRRCRÇAE Son Posta Fotoğraf tahlil kuponu A b YA e V ei ç IoN IOBTA Bugünkü program 22 - 'Temmuz - 987 . Perşembe İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12,30: Plükla Türk musikisi, 12,50: Ha -|. vadis, 13,00: Muhtelif plâk nnulyıu Akşam neşriyatı: 18.30: Plâkal dans musikisi, 19.30: Spor müsahabelri: Eşref Şefik tarafından, 2000 Badi ve arkadaşları tarafından Türk müusl- kisi ve halk şarkıları, 20.30: Ömer Rıza ta - rafından Arapça söylev, 2045: Safiye ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. (Saat âyarı), 21.15: Örkestra, 22.15: |. Ajans ve borsa haberleri, 22.30: Plâkla solo- lar, opera ve Pperet parçaları. Başı ığrıdın çatlıyacak gibi NEVROZiN En şiddetli baş ve diş ağrılarını dindirir NEVROZiN Bütün ağrı, sızı ve sancıları keser NEVROZİiN Temmmuz 22 İRA YO)|)Belediye serseri kedileri imha etmeğe başladı Belediye şehrin temizliği ile ösaslı su- ,rette meşgul olmıya başlamıştır. Gecele- ri çöpçülerin alması için evlerin kapıla- rı önüne bırakılan süprüntü — kaplarını devirip sokakları telvis eden serseri ke- dilerin toplanmasına başlanmıştır. Bun- lar semt semt, mahalle mahalle toplan - makta, hayvanları himaye cemiyetine gönderilmekte, orada enjeksiyon usuluie öldürülmektedir. Dün Eminönü kaymakamlığı ancak on kedi toplıyabilmiş, bunlar öldürülmüştür (Beykozda da 67 kedi toplanmıştır. Fakat gönderilmesi müm! olamamış, bu ke- diler Beykoz komiserliğinde muhafaza Altına-alınmış, hayvanları himaye cemi- yeti Beykoza bir memur göndererek ke- Hileri orada e m yaptırmak sure- tile öldürtmüştür. kl*dl ere istrikinin en- jeksiyonu yaptırılmaktadır. —Hayvanın | kalb nahiyesine tatbik edilen bu enjek siyon derhal ölümü intaç etmekte, söy $e T,5 pey akçesi Tahmini fiat Lira 237 3160 bunların hayvanları himaye cemiyetine | lendiğine göre hayvan hiç ıztırap çekme- mektedir. Dün Fatih kazası dahilinde de serseri nüz imha edilmek üzere hayvanları hi * maye cemiyetine gönderilmemiştir. Fa « tih kazası dahilinde mevcut temizlik a « ,melesinden başka sekiz kişilik şeyyar bır rup başlarında nezafet memuru bulun- duğu halde bir çöp otomobili ile kaza da- ,hilindeki muhtelif mıntakaları gezerok |pis yerleri temizlemeğe başlamıştır. 450 muallim kıdem zammı almıya başlıyorlar Bu sene İstanbul ilkmektep muallim- lerindi 50 si terfi etmişti. Bunlardan 450 si kıdem sıralarına göre terfi de“ recelerinden maaşlarını hazıranın bi- rinci gününden baren alacaklardır. Diğer 400 muallim ise açılacak yeri *|se kıdem sıraları ile geçirilerek terfi et- riledektir. Devlet Basımevi Direktörlüğünden : Mikdarı 400 Kahve rengi Marok 400 Nefti » Yukarıda mikdar ve cinsi yazılı marokenlerin 26/7/1937 pazartesi günü saat 15 de Devlet Basımevi İdare Komisyonunda açık eksiltmesi yapılacaktır. İsteklileri ihale çağından evvel © 7,5 poy akçesini Basımevi veznesine yatır- maları gerektir. Şartname Muhaszbeden alınabilir. - - a Şirketi Hayriyeden: u Yeniköy - Beykoz arasında sefer yakmakta olan araba vapuru 25 Temmuz Pazar günü Kayık yarışları münasebetile Modada bu- lunacağı cihetle o günkü seferlerini yapmıyacağını ve 30-7-937 tarihinden itibaren de yalnız Cumartesi, Pazar ve Pazartesi gün- leri seferlerine devam edeceği muhterem yolcularımıza ilân olunur, (4054) Nezle, grip ve roma- | İstanbul Orman Direktörlüğünden: 1 — Kastamonu merkez kâazası dahilinde Karanlık dere ormanının — Sokunlu tizmaya karşı çok müessirdir. Nişanlımı arıyorum Nişanlımın, Ada- ç pazarında, — valide- gile birlikte olur- dukları evden çıka- rak başka bir yere gittiklerini — öğren- dim, Hülen nerede nldıilllnrı mına Aaupaıar çe- zaevinde Celâl Öz- kana — bildirmelerini rica - ederim. sökü kıt'asından yanmış ve devrilmiş 604 M3, çam ve 598 M3. köknar ağacı kapalı zarf usulile arttırmaya çıkarılmıştır. 2 — Yevmi ihale 5/9/937 tarihine müsadif Perçembe günü olup saat 15 de Kastamonuda Orman direktörlüğünde müteşekkil Satış Komisyonunda iera edı- lecektir. 3 — Çamm beher metre mikâbının muhammen bedeli 515, köknarın 386 ku - ruştur. 4 — Muvakkat teminat mikdarı 406 liradır, 5 — Müdüeti ihale bir senedir. 6 — İstekliler bermucibi kanun tanzim edecekleri teklif mektuplarını ikinci maddede gösterileri saatten bir saat evvel Kastamonu Orman : Müdürlüğünde müteşekkil komisyona makbuz mukabilinde teslim etmelidirler, Posta ile gön - derilecek teklif mektuplarının arttırma saatind en bir saat evveline kadar gel - miş olması lâzımdır. Postada vâki olacak göcikmeler kabul edilmez. “7 — İlân ve saire masraflar alana aittir. <4432> * Son Posta ,, nın tefrikası : 54 I| »— Sana bir şey söyliyeceğim, dedi. Bi liyorsun ya, aramızda... açmıyacaksın. UZAK K. R. Enson Fehametin sesi titriyordu; karşısın - Yazan : Hiç kimseye| dakine yalvarır gibi bir bakışı vardı. İ- mad, buna hiç alışmamıştı; birdenbire İmad, sesini çıkarmadan dinliyordu. | Yumuşayıverdi. Bir yandan genç kadı- — Şimdi gene öteye gideceğiz, Ay- |D hl vansaraya... Fakat bugün sen de bera- | © ber geleceksin — Sizin gittiğiniz yere mi?, — Evet, — Otomobil ne olacak?, —- Her zaman durdüğumuz yeti geç- | 4, öurdular. Mahalla çocukları otamo- |bilin kapılarına resim tiklen sonta küşe “başında bir bakkal var; onun önünde bırakırsın. Bakkala da beş on kuruş verirsin; o bakar, — Pekâlâ. Ben ne yapacağım?., — Orada zavallı bir adam var; her za- man ben ona gidiyorum. Hiç kimsesi yok. Ben de yardım etmesem, açlıktan ölecek!, Yatıp kalktığı evin altı kah- ve... İçinde bir sürü külhanbeyi oturu- yor, ben içeriye girip çıkarken lâf atı- yorlar. Sanki üstüme atılıverecekler, Üstümü başımı paralıyacaklar gibi ge- liyor; ondan korkuyorum, Sen yanım- da bulunursan bir şey yapamazlar; 0. Hiun için beraber gidelim. daki gizli köşeyi öğrenece- or; bir yandan da artık günah köşesi olmadığını an- lamış, buna da âdeta seviniyordu. He- men yerine atladı. Arabayı Galataya doğru sürdü, Ayvansaraya gelince, bakkalın önün- ğini di yapmak, kendi adlarını yazmak, hattâ bir iki vidasını söküp leblebiciye vermek için fırsat bekliyorlardı. İmad, bakkala bir kahve parası vaadetti; otomobili ona bıraktı. Sonra Fehametle beraber daracık so- kakların birine saptılar; ondan çıkıp bir başkasına girdiler. Genç kadın: — Son defa geldiğim zaman, diyor- du, arkama iki herif takıldı. Ödüm koptu, Söylemediklerini bırakmadılar. Kim hilir, beni ne sandılar?.. Bir aralık yan gözle İmâda baktı. Genç şoförün pehlivanları bile imrendi- kinin tepesinden bakan uzun bir bo- yu vardı. Bir kaç dakika kadar yürüdü- ler. Alışmıyan ayakların burkulup in- cineceği yollardan geçtiler. Her köşe- de öbek öbek süprüntüler duruyor; bü- tün Mmahalle içinde kavun karpuz ka- buklarının ekşimiş kokusu - dalgalanı- yordu. Fehamet, uzaktan bir ev gösterdi. Kaplamalarına teneke muhlanmış, kı- rık camların yerine mukavvalar yapış- tırılmış, çuval parçaları tıkanmıştı. Kapısının açık durduğuna bakılırsa her katında, her odasında başka başka a- damların oturduğu anlaşılıyordu. Al-|karı çık! lar. tındaki kahvenin önüne bir kaç iskemle | atılmış, iki kişi de açık duran kapının önünde oturuyordu. Uzaktan yabancı iki gölgeyi görünce hepsinin başı o ya- na doğru çevrildi. İmad ,dudağını büktü: — Yardım etmek için, başka yerde hiç başka bir fukara bulamadınız mı, Allah aşkına?., Sizi görenler ne der?,. Her zaman yalruz başınıza buralara na- sıl geliyorsunuz?, İyi cesaret doğru - SUu!... Fehamet, dudaklarını ısırdı. Kendi işine hiç kimsenin karışmasını istemez- di, Fakat sözü uzatmaktan çekindi: — İşte, şu karşıki ev, dedi. Kapının önünde iki kişi yok mu, geçen defa âr- kama düşenler bunlardı işte... Oraya doğru yaklaştılar. Kapının önü- ne kadar geldilet, Oturanlar yerinden bile kımıldamıyordu. Imıd - genç kadı- nın dirseğini tuttu, — Efendi ı)ıbıyl.. Yol ver de geçe- recek kâdar sağlam yapısı, karşısında-|limi, Dedi; sesi birdenbire katılaşmış; bo- yu da sanki büsbütün uzamıştı. Kapının önünde oturanlar, âdeta ellerinde de- igilmiş gibi, şöyle biraz çekildiler. Fe- hamet, dirseğini sıkan o ince, fakat kıs- kaç gibi kuvvetli parmaklardan bütün vücüudüne bir ateş yayılıyor, sandı. Genç şoförün, mahalle kabadayılarını hiçe sayan pek gözlülüğünü pek beğen- O korku ile helecanın arasında an- laşılmaz bir sevinç duydu. Kapıdan baş ka bir yerden ışık almıyan, topraktan bir yere girdiler, Her basamağı ayrı ay- rı gicirdiyan tahta bir merdivenden yü- luud — Gü i sevdiğim İstanbul!.. şesinde, bucağında neler var!.. Diye söyleniyar, arada bir arkasından gelen var mı diye dönüp dönüp aşağıya bakıyordu. 'Tavan arasını andıran küçük bir oda- yaâ girdiler. Köşede bir yer yatağı se- rilmiş, yorganın bir ucu yerlerde sürü- nüyordu. Yatağın içinde altmış yaşla- rında, saçı sakalı uzamış bir adam yatı- yordu. Baş ucunda bir iskemlenin üs- tünde ilâç kutuları, onların arasında da büyücek bir rakı şişesi vardı. Şişenin, ancak dibinde, bir iki parmak içki kâl- mıştı. İskemlenin altında bir tabak, o- nun içinde de peynir ekmek kırıntıları, zeytin çekirdekleri duruyordu. İhtiyar adam, Fehameti görünce, ye- rinden bile kımıldamadı. Yüzünde an- laşılmaz bir acılık okunuyordu. Arka- dan İmad da içeriye girdi. O zaman ya- tağın içinde biraz doğruldu. Saçları, ya- şına göre çok siyahtı; aralarına yeni ye- ni bir küç tel beyaz karışıyordu. Yüzü- hHün çizgileri çok düzgün, gözleri pek canlı idi. Fakat alnı çok kırılmış, gözle- rinin altı simsiyah olmuştu. — Kimdi acaba bu adam?.. İmad, kendi kendine bunu düşünüyordu. Bu, öyle rasigele sadaka verilen bir fuka- raya benzemiyordu. Fehamet, arada bir arkasına dönü- yor, genç şoföre bakıyordu. Sanki onun yanında, istediği gibi konuşamıyor, iki- sini yalnız bırakması için de bir şey söylemeğe dili varmıyordu. İmad, bunu kendiliğinden anladı. Di şarıdan gelen giden var mı, onu dinli- yecekmiş gibi odadan çıktı; kapının ö- Kö-|nünde dolaşmıya başladı. Fehamet bugün yarım saatten fazla oturmadı. İhtiyar adamla ne konuştular sa konuştular; sonra İmadın yanına gel- di: — Haygdi, artık gidelim!. Dedi. Merdiven başına doğru yürü- müşken birdenbire durdu. Aşağıdan doğru bir fısıltı duyar gibi olmuştu; O” nu dinledi. İmad, cebinden kibrit kutu” sunu çıkardı. Bir kibrit' çaktı. llııdl* venden aşağıya doğru tüuttu. öne geçti; ağır ağır indiler. Kapının &- nündekiler: — Bizim yukarıki babalık şimdi d? ince işlere kalktı, galiba... — Biz de Allahın küluyuz, yahul... Diye söyleniyorlardı. Onlara doğrü yaklaşırken, genç $0” för bir kolunu Fehametin beline dolü” di: — Durun bakalım, yol verin de geçe” lml... (Arkam var)-