» nın tefrikası : 7 * Son Posta Fransızcadan tercüme edebi roman d'egı_nâkk_:nu Vvar, unutulacak mevzu T Syal"u;.n beri hiç bir şey yapma - îım_' * *âlnız perşembe günü şehre git- ha;73inı haber vermeden öyle mi, züpğlerin Üzerinde döndü, hayretle yü- lğbve Ayni zamanda suali ba- âr gibi: —ns“"_hıber Vvermeden mi? dedi. kânıkrî ıle_rı doğru dalgın dalgın ba- bebdi endi kendine konuşur gibi söy- ö> îîîîpîileh:ıbex vermemiştim. olmuş gibi idi. Evvelâ bu Mi ; '_’*';bıyıuı lay etmek istedim, “ahir o gün daha cazip bir rande- ÜZ vardı? mııılıı:x iki defa alnında gezdirdi. Par- Tinin uçları, güneşin aksile, dört işık gibi pırıldayordu. Randevu mu? Da sörar Üyada 'a lasıl [:n:ığevu? in nuşur gibi şoy.uyurdu. İ- A Çin sesimi yükselttim: K Ben de sana onu soruyorum! ç_m_:â“ Pa?riıuf. dedi, dalm T '[_moli“nu mü? Evet şehre gitmiştim.. Gulleuya gittim. ae Yimdi Nneni görmeğe mi gittin? Annen V orada mı? kaz şım,., Per- ,m,'*:;vm Mi? Yok canım! Annem Vâr İx'de... Eylülde orada ne işi _o halde Beaulieu'da işin neydi? *İM ne miydi? Üdeni ü b nlfu, l bire gene dalgınlaştı. Tered- Hade ile ve her kelimeyi te- ebilmek için kuvvet sarfede- Yapılacak işlerim v . Hattâ... Ba- leri elinden birakarak lan çantasının içini ka- Bi dtnız, bu da biletim, dedi. elinden aldım. Üzerinde bir tek * Neri vardı arasındaki çizgi, daldığını gösteri- düşüncesini söy itiraf etti: e rlamıyoru he yaptığ ıı,,:mmmhp E:_ı:—ıı da aksamı dör YürgüzelEE döndüm nd; bareti um... İş hı, gittim, çarşam- Müthiş sure! im bundan i- Saşkın bi YBiTim oldü ş < Nasıl b i, koc; Ği ::ı; Kırk sekiz saat gaybubet e- bini Te 'Ocana söylediğin zaman sebe- ulmz;'::dm mi? Çok kat'i bir se- Ya kadar Lı A, kocan, senin Marsilya- düğini banç J€ Sitmene müsaade etme- Altı w:i _Vlırmi defa söylemedin mi? * Yedi haft Byuyabildiğimiz e yerde durdu. ild k Sin, bu sualim gayet tal 9 sli i :i bîın._rlf sinirli hayvanları Ylrler tektar yürü meğe " Eve; d uilmq—qm' dedi, en garibi işte burası! M îwel koca_n_ıa izahat verdim. bile aa uhah h ttan bir tek kelimesini B atırlamıyorum, “neı!uıkı:a. üavdet ettiğin zaman se- Ş ikkında senden tabij, malü- ir, öK bei İıx,î'e'dı, Bakınız bunu mükem- ür ea H.'.ı fiyorum. Aynen şöyle söy- gitti ada ğeun Musun? İşler yolunda N de: «Evet, yolunda gitti, Memnunum> d z Seti Nedi, sustu — “edim. Fazla israr et- — Peki seyahatin nasıl geçti? Benu- Heu'ya gidince ne yaptın? Trenden i- nince nereye gittin? — Nereye mi? Şeye... Villâya git- üm tabil... — Tabil diyorsun ama, buna kendin de emin değilsin galiba! — Yok, eminim... Fakat bu iş o ka- ranlık, o kadar muammalı . ın ortasında büyük, Karanlık bir çukur var sanki... Daha fenası... Bu çukura bakmak istediğim zaman şu- özenan Kırklareli İskân ramda ve şuramda bir ağrı hissediyo- Tum... Parmağile şakağının üstünü ve iki kaşının arasını gösteriyordu. Ve benim, kendisini tetkik ettiğimi, yüzünü ve gözlerini dikkatle muayene- den geçirdiğimi görünce, birdenbire gözlerinden iri yaşlar dökülerek ağla- mağa başladı. O zaman her şeyi unuttum ve bu yaş- ları dudaklarımla silmeğe çalıştım. (Arkası var) —— —— r halde dizginleri çektim * : Kİ ağin bundan ibaret! Pe- .. v .. Direktörlüğünden: Kırklareli İskân Direktörlüğünün Merkez ve Mül- hakatında yaptıracağı evlerin ihalesi açık pazarlıkla olmayup kapalı zarfla olduğu tashihen ilân olunur. * 3095,, — Edirne İskân Müdürlüğünden: 1— Edime, Uzunköprü, Meriç, ve İpsala kazalarında İskân komisyonunun tensip ettiği yerlerde 390 adedi tek ve 112 adedi çif* olmak üzere yapılacak göç- f usülile eksiltmeye konulmuştur. 2 — Yapılacak evlerin 50 adedi şehir tipi diğerleri ise köy 3—-BI tipi olacaktır. adet tek şehir tipi göçmen evi muhammen bedek 211 lira 56 kuruş bir adet köy tini göçmen evi muhammen bedeli 179 lira 74 kuruş bir Çift köy tipi göçmen evi muhammen bedeli ise lica 16 kuruştur. 4 — İhale 16 Temmuz 937 cuma günü saat on beş'c Edirne İskân Müdürlüğün- de İskân Komisyonu tarafından yapılacaktır. 5 — İşbu inşaat toptan bir müteahhide “hale edileceği gibi icabı hale göre 2, 3 ve saire müteahhide de ayrı ayrı ihale edilebilir. 6 — Şartnameyi görmek istiyenlerin Ankara, İstanbul ve Edirne İskân Mü- dürlüklerine müracaat etmeli lâzımdır, . — 2490 sayılı kanunun hükümlerine göre eksiltmeye iştirak edeceklerin yu- karıda yazılı saatten bir saat önce yüzde yedi buçuk teminatlariyle birlikte Edir- ne İskân Müdürlüğündeki komisyona müracaat etmeleri (lân olunur, — <3874> Ekzema ve en muannit cild yaralarından kurtulmak için kullanınız. Binlerce hastayı kurtarmıştır. Eczanelerden isteyiniz. —a eee Devlet Demiryolları ve Limanları İşletme Genel Direktörlüğünden : Devlet Demiryolları Ticaret ve Hasılât dairesine en az lisc tahsilini bitirmiş bir kaç memur alınacaktır. Ticaret mektebi mezunları ile Almanca veya Pran- sızca bilerler tercih olunacaktır. ra mesken zammı hariç olmak üzere İlse ve muadili mektep mezunlarına 74, lisan bilenlere 83, yüksek mektep mezunları- na 113, bunlardan Bisan bilenlere 130 liraya kadar ücret verilecektir. Müracaatların 20 temmuz 937 tarihine kadar Arkarada Devlet Demiryolları 1mum! Müdürlüğüne ve İstanbulda D. Demiryolları 9 ncu İşletme Müdürlüğü- »e yapılması lâzımdır. — <1961>» — x4033> Muhammen bedeli (21333,60) lira olan cebire ve travers bulonları 24/8/1987 salı günü saat 15,30 da kapalı zarf usulülle Ankarada idare binasında satın alı- nacaktır. Bu işe girmek istiyenlerin (1600,02) liralık. muvakkat teminat ile kanunun tayin ettiği ves/kaları, Resmi Gazetenin 7/5/1936 gün ve 3297 No. lu nüshasın- da intişar etmiş olan talimatname dairesinde alınmış vesika ve tekliflerini ayni gün saat 14,30 a kadar komisyon reisliğine vermeleri lâzımdır. Şartnameler parasız olarak Ankarada Malzeme dairesinden, Haydarpaşada Te- sellüm ve Sevk Şefliğinden dağıtılmaktadır. — (8961) Yazan: Francis de Miomandre Monsleur Tonduvert ölünce karısının gönlünü keder, gözlerini de öfke bürüdü. Kocasının, üç kızını kocaya vermeden, bu zor ve nazik işi kendisine, yani zayıf bir kodına vükliyerek gidivermesini bir ne- vi hiyanet saymaktan kendini alamıyor- du. Gerçi kıymetli tebiiye âlimi M. Ton- duvert, kızlarına talib cezbedebilecek meziyetlere sahib bir adam değildi ama kim bilir? belki de karısı onun, kendisi- nin bir kadın ölmak haysiyetile girişemi- yeceği birtakım hilelere de başvurabile- ceğini samıvordu... Fakat iş bir kere başa düşünce ondan kurtulmak kabil mi? Madame Tondüver de bir zaman ahüvah eitikten, söylendik- ten sonra, kocasının baraktığı yegâne mi- ras olan Üç kızını insan içine götürmeğe başladı. Oniara rahoma vermiyeceği İ- çin kulaklarına küpe olacak birkaç söz söylemeği münasib buldu: — Her şeyden evyel ihtiyatlı olun, de- Öyle çok konuşmağa kalkmayın. Çün- çok söz söylerseniz nihayet bir kimse- nin canını sıkacak sözler de sarfedebilir- siniz. Halbaki ağzınızı açmazsanız herkes sizi düşünüyor sanır, hiç olmazsa rabita- h olduğunuza hükmeder; bu da, evlen- en erkeklerin nazarında en bü- Üerden biridir. Benden ibret ahmetli babanızla beraber ni- kâh memwrunan karşısma gidinciye ka- | x dar hiç ağzımı açmadım. Sonra, canımın istediği kadar söylendim, Ama artık ©- nun vazgeçmesine imkân kalmamıştı. İki büyük kız, Louise ile Jeanne, an- nelerinin öğüdlerini tuttular. Zaten bu, onlar için zor bir şey değildi: ikisi de çe- kingen, kafaları pek işlemez kızlardı. Jus- tine'e gelince, onu yolu getirmek imkân- sızdı. O, hiç bir şeyden gözü yılmaz, bir kere söyleneğe başladı mı, bir daha sus- mak nedir bilmezdi. Sabahtan akşama kadar söyler, dinletecek kimse bulama- yınca da kendi kendine söylenirdi. Hele karşısında birkaç kişi oldu mu, onlara kendini beğendirmek, gözlerini kamaş- tırmak için makareları çözerdi. Biribirin- den garib, kaleme gelmez hikâyeler uy- dururdu; kendisi bu hikâyelerde baş rolü oynar, ikinci derecede rolleri şuna buna dağıtırdı. Bıttabi heps? de kendisinin ze- kâsını, dirayı i gösterecek vak'alardı. Justine aptal bir kız değildi: iğneli sözler söylemesini, ötekini berikini çekiştirme- sini çok iyi bilirdi. Bunun için delikanlı- Jar da onun sohbetine bayılırlardı. Anne- si: — Konuşmadan hoşlanıyorlar ama da- ha ilerisinr gitmezler, diyordu. Onları bir taraftan eğlendiriyorsun ama bir. tae- yaftan da gözlerini korkutuyorsun. Ku- zum yavrum, artık bu hâlinden vazgeç!... Yoksa kocaya varmadan ihtiyarlar, eski çoraplar yamarsın. Madame Tonduvert'in kehaneti doğru gçıkmadı. Gerçi Justine'ın her zaman ko- puştuğu delikanlılardan hiç biri, öyle yeze bir kızla evlenmeğe kalkacak kim- geler değildi ama oturdukları küçük ka- sabaya, gümün birmde, tâ müstemleke- lJerde dolaşmış, altı ayda ana vatana dö- nüp Tahat etmek istemiş bir delikanlı gel- di. O hemen Justme'e abayı yaktı ve aş- kını dobra dobra ilân etti: — Gerçi siz çok güzel, çok dilbersiniz; iz olsanız da severdim. Fakat GEVEZE KIZ © harikulâde vak'alar yok mu? işte onlgll beni ©o yabani memicketlerinde, bir kadın mesi. bir kadın sesi duymadan yıllar gee çirmiş olmak ne demektir, bilir misinia? Biraz gönlümüzü şenlendirmek isteyincü gramofon çalmaktan başka çare yoktus. nü —görmediğimiz kadınlarış sadece plâkta sesini duymak insanım içine büsbütün bir hüzün çökertiyor. Justine, bana varacak, bana vardıktan sonra dâ hiç, amıyacaksınız, değil ? Annesinin tahminlerinin bu derece yanlış çıktığını görer kız: — Orası kolay! dedi. Nişgelandılar. Madame Tonduvert bu şe çok sevindi ama o kadar da hayret &t mekten kendini alamadı. Madame Tonduvert şaşmakta, iki kızı da susmalarına rağmen koca bulamamak- ta devanı ede dursunlar, biz gelelim Jus- üne'le kocasına. Düğünleri olur olmaz bal ayını geçine mek için İtalya'ya gittiler. Tam üç ay; Justine surmak nedi” bilmedi. Hem İtale ya seyahati onun hikâyelerini de çoğalitur küçük kasabadaki insanların dedikodusu- na büyük otellerde rasgeldikleri kimsele. rin dedikodusu da ilâve olundu. Sanki söz, ağzından bir sel gibi akıyordu. Ko- gası bu lâkırdı seline, serin bir suya dalar Justine bir saniye susacaki söyle! daha söyle!» diye yale varıyordu... Hep İtalya'da dolaşmak olmaz yal ni- hayet Afrika'ya gitmek sırası da geldi. Justine oraları hiç de umduğu gibi bule madı. O, Afrika denince, çocukluğunda okuduüğu kitab'arda bahsedilen, resimleri österilen ve göz alıcı ağaçlarla süslü, | e bir hayvanat bahçesini andıram gleket tasavvur ederdi. Halbukl li bir yer olduğunu bir iki hikâye anlatmağs kalktıysa da asıli suratlarını bir türlü güldüremedi. O kas dar sıkıldı ki srası çok geçmeden bütüm dedikodulerı, İtalya seyahatinin bıraktıe fa halıralar r şeyi unuttu ve dut yek miş bülbülo döndü. Oralardaki herkes gi- bi o da jçmeğe başladı ve yine oralarda- |ki herkes gibi o da, gülmek, konuşmak nedir bilmiyen bir ınsan oldu. Kocası eve velâ ona çıkıştı, sonra onunla kavga etti. Fakat hiç bir ve başının selâmetini, onu boşayıp meme leketine göndermekte buldu. Madame Tonduvert kızının o yabani memleketlerden üööndüğüne, hele geveze- likten kurtalmuş olduğuna pek sevindi dersem elbette ımanırsınız: Artık, dedi, kendine iyi bir koca bus labilirsir Bu seferki tahmıni doğru çıktı. Justine Tonduvert. tazının — iyileşmiş olduğunu sanmakta yanılıyordu. Justine, ikinci ko- buldu, konuşmağa başladı; zâvallı adam. - cağız da Tanrınm günü: «Ben Afrika'da arslan avlarken...» diye başlıyan hikâye» ler dinlemeğe mecbur oldu. Yarınki nushamızda : Memurun ölümü Yazan: Arton Çehkov Rusçadan çeviren: H. Alaz yin kâr etmediğini görüne — çabucak bir koca buldu. Fakat- madame — yedi kat göğe çıkarıyor. Arnxa'ğx ; T casına vardıktan sonra yine eski halini —