10 Sayfa BON POSTA İtlihat ve Terakkide on une 16 inci kısım Memleket haricinde ımhatçılar Talât, Enver ve Cemal nasıl kaçtılar, nasıl öldüler ? Yazan! Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Enver Paşanın üzerinde bulunan şeyler alınıp Taşkente götürülmüş, nâşi da, methalinde harp edilen boğazın ıçmde uzak bir yere defnedilmiştir ıhmd hatasını, dürüstlüğü seven ve Fischere göre, Enver paşanm üzerin- Esır çırpına çırpına yanıyordu. Araba bir kasırga gibi meydanda yuvarlanırken her tarafa alevler saçıyordu de bulunan şeyler oradan alınıp Taş - kente götürülmüş ve bu eşyanın fotog- rafları alındıktan sonra asılları askeri müzeye konulmuştur. Gene ayni mem- ba, Enver paşanın hnâşı, methalinde harp edilen boğazın içinde uzak bir ye- re defnedilmiştir. İsmi ve yeri meçhuldür, Fis - eher bunu, kızılların yaptığını söy- lüyor; Halbuki benim membatm, yani Taşkentli muharip, bu işin, gene mu- harebenin üçüncü günü vak'a mahalli- ne avdet eden Türkler tarafından ya- pıldığını söylüyor. Fiseher malümatını Kakurin, Çiçerin, Karahan ve Zuker- mam gibi o zaman bu işleri en iyi bilen Membalardan al olmakla beraber bütün bunlar ağızdan ağıza dolaşmış şeylerden olduğu için eksikler veya fazl olakiilir. Benim membamda hata ihtimali daha azdır. Tiflis ve Bakâda bir aralık, Enver pa- ganın başı kesilip Bunun Enver paşanın başı olduğunu herkese ispat için Tür- kistan şe ği hava- yi olmuştu. Fischerin ve gerek benim membam bu rivayetleri tekzip ettiler, Gerek Fiseherin ve gerek be- nim membaımın ittifak ettikleri bir ri- vayet var ki buna göre, Enver paşa, bu baskına uğradığı tarihte, mücadele- yi muvakkaten bırakıp Efgan hududu- na çekilmek kararında bulunuyordu. Müsademe, Efgan hududuna seksen kilometre mesafede Balcan veya Baler Han veyahut Balaca Han ismini taşı - yan bir mevkide vuku bulmuştur. Be- nim membaim, bana Enver paşanın ce- sedinin defnedildiği yeri de tesbit et- mişti. Maalesef ben bu ismi bugün u- nutmuş bulunuyorum. Son zamanlarda okuyucularımdan biri, Efganistanda bulunduğu sırada bu meseleye dair al- dığı malümatı bir mektupla geçenlerde bana bildirmişti. Maalesef bu mektubu dikkatle oku- Mıya muvaffak olmadan kaybettim, E- ğer gerek bu —zat, gerek ©- nun gibi, bu mevzua dair mevsuk malümatı olan diğ oku- darım bana bu hususa dair olan atlarını göndermek lütfunda bu- arsa pek müteşekkir kalacağım. * Bu suretle, inkılâp kanunlarının do- ğurduğu bu Türk eneri Efgan hu- dudları yakınında, Asyanın ortasında bir Türk toprağında on beş senedenbe- ri hayata gözlerini kapamış bulunuyor. Son dakikada, kendisini Şşunlarının içine ata i feci âkıbeti, onun 908 den 921 e ka - dar oynadığı rol ne olursa olsun, bizim için elbet acıklıdır. Kahramanca ölme- sini bilen, başkalarını olduğu gibi, ken- disini de ateşe atmaktan çekinmiy Enver, hakikâten büyük bir enerji sali idi. Ne kadar yazıktır ki bu büyük enerjiyi, küçük, çok küçük ve dar bir kafa idare etti ve bu kafa o enerjiyi, daima, yanlış yollara ve talihsizliklere sürükledi. Son sergüzeşti, hangi ta- Taftan bakılsa bir hata idi: Bugünkü dünyanın, esk? dünya gibi, hiç yoktan cihangirler yetiştirmeğe müsaid bir dünya olmadığını, mücadele silâhları- nın değişmiş bulunduğunu anlamamak bir hata idi; içine girdiği içtimai muhi- tin temellerini bilmemek de başka bir bata idi; nihayet, inkılâbeı sıfatile, kı- zıl içkılâbolarla yaptığı itilâfa riayet etmiyerek onlara karşı hinayet etmesi, en büyük hatası oldu. Hayatının bu son sasekaşaamaaa lun saklayınız. 30 tanesin! bir seri halinde derenlere — bir kilo şeker verilecektir. Ev kadınının şeker kupıınu- Ev kadını, taze yemiş mevaimi geçmeden kilerini reçel ve şurupla doldur. Bu kuponları 30 gün neşredeceğiz. Onları hergün numara vereceğiz, Sönra ulusal munun İstanbul şubesi tarafından tayin sında kur'a çekilecektir. İlk 28 numara) ya onar kilo, bundan sonraki $0 bumaraya beşer kilo, 230 numaraya da ikişet sevmesi icab eden bir millete mensub olmak sıfatile bizim için affetmek güç- tür. Kendi kendişini ve kendisi ile bir- likte memleketin bir çok kuvvetlerini beyhude yere israf etmiş olan bu haris enerjinin bizim aramızdaki her türlü kabahatini buyün affetmek ve bunu in- kılâb denilen içtimai hâdisenin kanun- larile izah eylemek kabildir; fakat, in- kılâbeılardan müşterek düşmana karşı kullanmak üzere aldığı silâhı onlara çevirmek ve — verdiği sözü tut - mamak hatasını affetmek güçtür. Çün- kü, bunu, içinde dost ve misafir olarak yaşadığı ecnebi bir memlekette, kendi- | sine misafirseverlik, dostlük ve emni- yet göstermiş olan insanlara karşı yap- tı. Bu insanların siyasetleri, Türkista- nın bu siyaset karşısındaki vaziyeti ne olursa olsun, Enver paşanın hareketini müdafaa etmeğe imkân yoktur. Onu bu sergüzeşte sevkeden şey, için- deki - sör k bilmiyen hırs ateşi idi. Büyük bir iş yanmak için büyük bir cür'et sahibi olmak lâzım geldiğine i- nanmış, cemiyetin ve tarihin göze gö- rünmiyen kuvvetlerini hiç tanımamış ve yalnız ferdin kuvvetine inanmış bi! adam sıfatile, muvaffakiyet denilen cen netin ancak cür'etkârlar için yaratıl - mış bir âlem olduğuna kaniydi. Cemiye te, millete, halka inanmış bir insan ol- saydı, memleketi bırakıp gittikten ve bilhassa Anadoluda milli hareket baş- | ladıktan sonra bir tarafa çekilir, bu ha- reketin inkişafına uzaktan seyirci ve gönülden duacı olurdu. O, böyle yapmadı; başka işlerle meş- gul olduğu zaman dahi bir gözü daima Türkiyeye baktı ve oraya yeniden gi- rip yeni bir rol oynamak fikrinden bir | türlü vazgeçemedi. Bütün güvendiği kuvvetlerin, hattâ en yakın dastlarının ve arkadaşlarının bile kendisinden bu fikirlerde tamamen ayrılmış veya ay- rılmakta olduklarını gördüğü zaman, | zannedersem bütün hayatında ilk defa Batumda cesaret ve inin kırıldı- ğını hisset Fakat, iğilmek bilmiyen gururu, bu cür'eti tekrar ayaklandırdı onu Türkistan sergüzeştine attı. Bu de- virde, âartık Enver paşa, ittihatcılar a- rasında yapyalnız kalmış bir ferddir: Arkadaşlarından hiç biri kendisini ta-| kib etmedi, hattâ hiç birisi ona taraf. dar olmadı. Bütün dostu ve arkadaşı, iğilmek bilmiyen gururu ile kırıldıkça yenileşen 'eti id. O, bu sergüzeşte yalnız bunlarla mücehhez olarak gitti. (Arkası var) Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şun - lardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Ziya Nurl, (Eşref Noeş'et), Beyazitte; (Haydarı, Sa- matyada: (Teofilos), Eminönünde; (Sa- lNh Necati), Eyüpte: (Arif Beşir), Fener. de: (Vitali), Şehremininde: (Namm), Şehzadebaşında: (Üniversite), Karagüm- rükte: (Arifb, Küçükpamarda: (Hulüsi), Bakırköyünde: (Merkez). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: ( Galatasaray ) Tünelbaşında: ( Matkoviç », Galatada: (İki yol), Fındıklıda: — (Mustafa — Naip), Cumbhuriyet — caddesinde: — (Kürkciyan), Kalyoncuda: (Zafiropules), Firuzağada: (Ertağrul), Şişlide: (Asım), Beşiktaşta: (AlI Rıza), Bartyerde (Asaf). Anadolu ve Adalar cihetindekiler: Alemdarda: .Üsküdarda: (ittihat), Kadıköyünde : (Moda), (Merkez), Büyükadada: (Şina- Si Rıza), Heybeliadada: (Halk), Seeksesaa aa eeRa aa s aa kessesesAA kesiniz, < biriktirip idaremize getirenlere ve gön- ekonoml ve — arttırma kuru- unacak bir günde bu numaralar ara- yirmişer kilo, müteakıp 25 numara- — Hastalara şifa, Her derde deva! Cinlere, perilere, şeytanlara, fena ruh- lara tılısım! Seyircilerden kimisi, parmağını ka- na batırıyor. kendisi parmağındaki kanı, ya r, yahut yanındaki has- tasına yalatıyordu, Kimisi, kanlı par- mağını almna, yanaklarına ve çenesine bastırıyordu, Kimisi de, bir bez parça- sını kana sokuyor.. evdeki hastasına suyunu içirmek için bezi avucunda sak- yordu. Ötede, siyaset meydanında, arabada- ki çalı çırpılar arasına, alevli çam de- metleri sokuldu. Arabaya koşulmuş o- ian öküzler yürütüldü. Yanan ağaçlar çıtırdayarak alev saçmıya başlayınca öküzler korkmıya.. meydanın içinde Jalabildiklerine koşmaya başladılar. E- a çırpına yanıyordu. Araba, rga gibi ortada yuvarlan:ırken, her tarafa alev savuruyordu. Çahı çır pıdan sonra, onların altındaki çam - En nihayet, araba da a- dunları yandı. teş aldı, Öküzlerdi rarak, ku ğüu yana yana kaçtı, Öteki öküz, yere devrildi. Bir saat sonra, yerde, bir kül yığını ile bir öküz cesedi kaldı. Kurban mera- |simi, nihayete erdi. * Şimdi.. taraca üzerinde hareket var- dı. Haikın gözleri, yeni bir heyecanla, oraya dikildi. Kâhinler, yerlerine otur- muüşlar.. ötekiler de, kâhinlerin etrafın- da ayakta duruyorlardı. Halk arasında bir kaynaşma oldu. |«Kale kumandanı!» «Kale kumandanı!» diye sesler yükseldi. Rüstem, kâhinler& |doğrü yürüyen adama baktı. Bu, iri, gösterişli kırk yaşlarında kara sakallı gür karabıyıklı bir adamdı. Kâhinlerin önünde, göğsünü gererek dimdik dur- du. Bir eli palasının gümüş kakmalı kapzasında, diğer eli, belindeki hançe- ri üstünde idi. Zabitin, metin, ciddi bir dürüşu vardı, Rüstem, kendi kendine: — Zavallı adam! Kâhinlerin kinleri- |. ne kurban gidecek. Hıç şüphesiz, yarın kinci derccedeki üç in de, bu kâhinle muavinler'inin hükümle! te'yit edecekler. Adamcağız, idam edi- lecek, Erkek evlâtları öldürülecek, ma- h, mülkü kâhinler arasında taksim edi- İlecek. Dedi, Bu sırada, elinde şarap dolu bir kap tutan bir adam, gelip kumandanın ya- nında durdu. Baş kâhin, kolunu sıva- yan zabite yaklaştı. Belinden hançeri- ni çıkardı. Zabitin pazusunda derince |bir çizgi çizdi. Akan, kan, kolun altında |tutulan kaptaki şaraba damlamıya baş- İladı. Kan kesildiği zaman, şarap kabı- İna, bir yatağan, bir ok, bir balta ve har- be daldırıldı. Bu işler yapılırken, kâhin- xlm hep birden, bağıra bağıra dua etti- ler. Kaptaki kanlı şaraptan, ilk evvel, baş kâhin bir yudum içti. Arkasından diğer iki kâhin.. onlardan sonra da ku- mandan içti. Daha sonra, şarap kabı Orada bulunan cemaat arasında, ağız- dan ağıza dolaştı. Bu merasim nihayete erdikten sonra, kumandanın kendisini müdafaa etme- |gine sıra geldi. Kale kumandanı, iki kulunu kavuş- turdu, Derebeyine sadakatini.. onun uğ- runda, çanını her vakit feda etmeye hazır olduğunu.. hiç bir zaman onun mukaddes başına, hattâ mübarek na- mina yalan yere yemin etmediğini an- lattı. Kâhinlerin eşref saatte kehanet- te bulunmadıklarını ve bu yüzden al- dandıklarını iddia etti. Derebeyini, fe- |dakâr bir kulundan mahrum etmeme- İleri için, bir daha kehanette bulunma- larını rica etti. Kâhinler.. bu müdafaayı dinledikten |sonra başbaşa verdiler, Müzakere etti- ler. Gene eski kararlarında ısrar etti- ler, Bu ısrar karşısında, kumandanın bir hakkı vardı: İkinci dereceden üç kâhinin kehanetini istemek.. o da, bu- nu istedi. Bu merasim de ertesi günü â * y hizmetcisi, onu, tel; yapılacağı için, halk, yavaş yavaş da-|dan, hakikaten soyulan bir kervan ol- Bildi. Rüstem.. Giv ile Hurapın idam edil- n biri, koşumunu kı- | Mediklerinden.. hele Givin sağ bulun-İr masından çok memnundu. O, Hurapın da izini arıyacak.. her ikisini kürtarmı- ya çalışacaktı. Rüstam.. yolda giderken, kale ku- mandanını da hatırladı. O, yarın, diğer üç kâhinin kehanetini dinliyecekti. Bu kâhinler de hükmü tasdik ederlerse, ortada kumandanın idamından başka bir mesele kalmıyacaktı. Yok.. bu üç kâhin, başkâhinlerin kehanetlerini nak- zederlerse., o zaman, üçüncü bir üç kâ- hin son kararı verecekti. Bunlar, han- gi kâhinlerin kehanetlerini tasdik eder- lerse, ekalliyette kalan üç kâhin idama mahküm edilecekti. Rüstem.. bu düşünceler içinde, halk kalabalığı arasında kale meydanına.. kubbeli karanlık dehlizi geçerek sokağa |çıktı. Geldiği yoldan hana döndü. O- nun, bütün derdi, sinde«ve nasıl bir zindan içinde kapalı -.| bulunduğunu.. bir de Hurapın, Çermi-! lip getirilmediğini anlamaktı. onra, ne yolda harekete geçece- ğini tasarl ktı. Hana geldiği 23 karşıladı. Me- murların geldiğini, hizmetcileri sorgu- ya çektiklerini. onları, on beş gün ev- vel, soyulan bir kervanı soyan hay lardan olmakla itham ettiklerini eşya- vandan aşırılmış mallar olduğunu söy- lediklerini, iki tüceara »göster da, bunları, kendi lara benzettiklerii tahkikat yapılmak terlerle beraber götürüldüklerini anlattı. Rüstem.. bunun, kendisine karşı ku- rulmuş bir tuzak olup olmadiğını d şündü. Sonra, hancıyı gidip buldu. On- iklerini ve lerini soyan hi tanbul Satınalma 1L — Gümrük Muhafaza eratı için 832 lık elbisenin 26/7/1937 pazartesi günü lacaktır. Givin, kalenin nere-| safca olan han! ları arasında getirdikleri şeylerin ker- | eşyalara bakılmak, | ere eşyalarla, es-| hizmetcilerin kaleye| duğunu.. bu yüzden, bir kaç gün evvel, bir kaç hancının da soru sualden geçi- iğini ve kabahatleri olmadığı anla” şılarak serbest bırakıldığını. — hizmet- cileri ilham eden vanda soyulan tüccarlardan olduğunu anlayınca, bu tesadüfe, hayret etti: — Peki.. beni aramadılar mı? Benim için, gelsin! Yahut, biz kendisini gelir *Jalırız.. diye bir şey söylemediler mi? Diye sordu. Hancı.. hizmetcilerin de, kendileri- nin bir efendisi olduğunu.. ne sorula- taksa ondan sorulmasını söyledikleri halde memurların dinlemediklerini.. (Arkan var) Bir Doktorun Günlük Notlarından — (*) Saçkıran Hastalığı (Pelade) Başta ve sakal diplerinde saçinrın dö- külmesini ve yer yer açılmasını intaç e- den bir hastalıktır ki sebebi hâlâ anla - şılamamıştır. Bu hususta asabi tema « yüllerin büyük rol oynadığı zannolunur. Bazı zaman bu hastalığın tenasüli faa- liyetle alâkadar olduğu da vardır. NI - tekim bazı hâmile kadıülarda göze çarp- ması bunun bir delilidir. Hafif tezahü « rat gösterdiği zaman iki Hlâ altı ay sar- fında kabili tedavidir. Fakat hastalığın gık gık nüksettiği de olur. Had şekille - rinde tedavi devcesi on sene dahi süre - bilir. Açık hava, kuvvetli gıda, su teda- visi şayanı tavsiyedir. Kıl diplerini tah- riş etmek için günde bir kaç defa fırça ile sürterek kaşımak da fayda verir. (*) Bu motları kesip saklayımız, yahut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapımız. Bıkıntı zamanınızda bu notlar bir doktor Çibi imdadınıza yetişebilir. Gümrük Muhafaza Genel Ko. İs- Komisyonundan : takım süvari, ve 1131 takım piyade kış- saat 16 da kapalı zarfla eksiltmesi yapı- 2. — Tasınlaran tutarı 19237 lira 40 kuruştur. 38 — Şartnşme ve evsaf komisyondadır, Görü ebilir. 4 — İsteklilerin 1443 liyalık vezne makbuzu veya banka mektupları ve kanunf vesikalarile birlikte teklif mektuplarını Gümrük binasındaki Komutanlık satınalma Komisyonuna vermeleri İstanbul Üniversitesi Pazarlık Komisyonu İlânları © gün saat 15 © kadar Galatada Eski (3790) Arttırma, Eksiltme ve Cinsi Mikdarı — Muhammen'" fiatı Teminalı İhalesi Odun — 149000 kilo — Beher 250 kilo- 195 1L. 12.7.937 saat 15 su 3 liradan. 1 — Üniversite merkezi ile Fakülte ve onlara bağiı müesseselere alınacak © lan odun yukarıda yazılı gün ve saatte çıkarılacaktır. Rektörlükte kapalı zarfla eksiltmeye 2 — Talipler 2490 sayılı ihale kanununda yazılı vesikalarile baraber teklif zarf> Tarını ihale günü saat 14 e kadar makbuz mukabilinde Rektörlüğe vermiş olma- lıdırlar. 8 — Şartname ve liste her gün Rektörlükte okunabilir. (3725)