z KAT Z GÜS ÂŞİF AM İki perdelik komedi (Şişlide lüks bir a- partıman, kapı çalı - nir: Hizmetçi kapıya koşar, Küşif amca görünür.) Buyurunuz bay, kimi istiyorsunuz? — Bizim birader evde mi? — Yanlış gelmiş olazaksiniz. Bayim.. Burada oturur. Bay Saim Erer, olurmaz Birader, başka apar- tımanda bakın! — Yok işte 0 Sa « im, benim biraderim- dir. — Siz Bay Saim görezeksiniz. — Evet ya! — Yok © burada, yitmiş Evrapada. — Yengem nerede? — Yok burada böyle kimse, ha bil - dim, siz arıyor mö! Evken. Mühendis diyorlar, üst katta oturur. — Sen de kızım ne az anlayışlı şeysin, ben sana bizim biraderin refikasını 80- rTuyorum. — Refika sordu siz, Anladım o benim arkadaş. Karşıki apartımanda hizmetr Siz onun baba? İçeriden bir ses duyulur: — Marika kapıda kim var? — Var bir sakalli, sordu bir şeyler.. — Kapa kapıyı gir içeri. — Haydi, kapayazayım kapıyı, — Dur kız, kim 0? — Bizim küsük bayan, Bayan Melos. — Meliha mı? — Ha o, siz biliyor. — Bilmez miyim, benim yeğenim. Ça- Gır buraya: — Bayan Melcs, sakallı sağırır sizi. (Meloş gelir.) — Kimsiniz efendim? — Tanımadın mı kızım Meliha, ben amcan Kâşif, — A buyurun amcacığım. — Peder Avrupada imişler. — Evet! — Ya valide? — O da kuvafüre gitti. — Kuvafüre mi? Her halde güzel bir memleket olacaktır. Coğrafya malüma- tım pek Sazla değildir de yerini bilmiyo- tTum. Ya sen kızım burada mi kaldın? — Evet, içeride rujumu tazeliyordum. — Yengen de bugün ayni şeyi yapa- Baktı. Geçende biraz çilek almıştım da re- çel kaynatmıştı. Reçel sıcaktan şekerlen- Miş, onu tekrar kaynatıp tazeliyecekti. — Ne iyi! — Mademki kızım baban — Avrupada, annen de Kuvafür denilen memlekette, sen de bir kaç gece bize gelsen. — Olur amçacığım geleyim.; İstersen şimdi gidelim! — Hay hay başımla beraber, haydi kı- zım hazırlanıver. Melöş çıkar, amca yalnız kalır. Biraz sonra hizmetçi girer, elinde bir tepsi var- dir. — Buyurunuz bay! — Ne o şurup mu bu? — Likör bayım! — Oh, oh ne âlâ! Kız sen oldukça civelek şeysin. — Zivelek ben? — Öyle ya.. Küşif amca hizmetçinin yanağına bir fiske vurmaktan kendini alamaz. — Ayıp bu, göresek Bayan Melos darı- lazak ben de. Geliyor işte,, Hizmetçi kaçar, Meloş girer: ' — Hazırım monokl. — Monoklunu mu takacaksın? demek Bir gözünden raha'sızsın! — Yok bir şey — Monokl takacağım dedın ya? — Hayır sana mon onki, dedim. — Yok kızım ben takmam, Yalnız ©- kurken gözlerim yoruluyor. Gözlük takı- | yorum o ka: — Anlaı demek. imdi anladım. Haydi kızım kalk gi- | delim. İkinci perde (Kâşif amcanın Topkapıdaki evi bosta- Ena karşı bir oda, Mel sanda'yede otu - — Söyle kızım! — Bu akşam vardır. Abdülhami süvari niş. Alaylıdır. İstersen onlara insanlardır. — Çok davetlileti olur mu? — Yoök konu komşu gideriz. — Oyunlar filân yapıyorlar mı? Po - ker çevirirler mi? — Poker, dediğin galiba kuzunun frenk- çesi olacak.. Nerede o günler.. Eskiden hepimiz çevirirdik, fakat şimdi imkân mı var, — Pokerin türkçesi kuzu mudur? — Kuzunun frenkçesi belki pokerdir na, poker kelimesini ben duş tım da.. — Gidelim — Gidelim ammar sen burada bir sü- i komşumuz olduğunu nerec yordun? -- Olmaz olur mu? Bizim tarafta her evde suvare vardır. Ben hemen hazırla- nayım. (Kâşif âmca yalnız kalır, biraz sonra karısı girer.) — Hu bana bak. — Ne var yahu? — Hişt gürüllü etme, yavaş konuş. — Niye? — Meliha odasında soyundu, nerede ise yatacak. — Fesübhanallah. Bana süvarilere gi- delim demişti. Sonra da hazırlanmak için odasına çekilmişti. — Vaz geçmiş olacak, — Bu kız da amma tuhaf, birdenbire cayıveriyor. Yaşadığı semtin havasından olacak! Melöş arkasında son moda bir tuvalet kapıdan girer, — Nasıl yakışmış mı? — Güzele ne yakışmaz ki. Hani biraz açık saçık amma insan ya- tağa gireceği zaman giydiği için zararı yok. Gecelik değil, suvare elbisesi. — Süvari elbisesi mi? SON POSTA EĞENİ Yazan: İsmet Hulüsi AY — Ya, suvare elbi- gesi, Suvareye — gide- cek değil miyiz? — Vallahi Meliha doğrusunu — istersen bu sözlerinden ne ben bir şey anladım, ne de yengen! Bu nasıl süvari elbisesi? Be- nim bildiğim süvari- ler kilot giyerler, do- lak sararlar. — Amma da tuhaf konuşuyorsunuz, Bü- vareye kilotla, dolak- la gidilir mi? Haydi siz de hazırlanın da gidelim! (Tam bu sırada ka- pi çalınır.) — Kimo? Biziz Kâşif am? ca aç rler de geldi. Beyler, kızla- NA —Bak tesadüfe v Hem de M da al, Ne iyi, onlarla otururuz. Kha, sen 'a amca. £ olur da, f olsun. Sen bilirsin. y Süleyman karısı, kızları girerler: ayan da kim? Amca bizi Yeğenim anta etsene. de.. Onun için şimdi fre lâm veriyor. Bay zatır. Meli İki el & an öpülmek üzere elini u- oş ta ayni niyetle elini uzatır. uçlar yere gelmek üzere havada ti düzeltmek için elini — Anşante bay. Bay Süleymanın karısına döner: — Bonsuvar bayan, sofa geldiniz. — Sefa bulduk, sofanızda daim olası- t matmazellerle zevk alacağım. Bay Süleymanın karısı ka — Kızım biraz derli toplu konu: benim kızlarım matmazel olsı — Ya demek, — Madam sensin. Onlar bugüne bugün ne matmazeldir, ne de madam.. Kâşif amca araya girer: — Bu ne demek bu, ne oluyorsunuz? 4f amca, bu senin yeğenin olacak şıllık burada iken bir da- na evimize adım atarsak iki olsan. Meloş şaşırmıştır: — Ben ne yaptım size? — Daha da ne yaptım, diyor, kırk yıl- lık âyalimin karşısına çırıl çıplak çık. Bu kadar zaman sonra evimizi mi yıkacak- &in.. Sonra da; kızlarıma madam, matma- zel de, bu da yetişmiyormuş gibi benim yüzüme karşı, öküz diye bağır. Tuu sana, tuu sana., — Hadi yahu kalk gidelim. Kâşif amca: — Durun canım ne oldunuz? — Daha da duracak mıyız, tövbeler tövbesi. Haydi kızlar haydi kalkın! Bay Süleyman, karısı, kızları çıkarlar. Perde de tner. « İsmet Hulüsi Temmuz 6 —— SİNEMA Büyük sinema yıldızların ahçılarının gözü ile tanımak ister misiniz ? * x« * Şarlo müthiş bir oburdur. Marlene Dietrih yemeklerini kalori ve vif tamin cedveline bakarak tanzim eder, Greta Garbo ise evvelâ yemek yer, vücudunun güzelliğini muhafaza endişesile bilâhare , meoşgul olur. — Güzel gözlü sinema yıldın: Ruby Keelerin zarif bir pozu Los Ancelesde bulunan Brown Derby lokantasının eski ahçıbaşısı Pearl Karl- sen, halen <Holivudun yemek diktatörü» namını almış bulunmaktadır. Holivudun bütün sinema yıldız ve - san'atkârlarına yemek pişirmiş olan Pearl Karlsen hatı- ralarını neşrettirmek üzere hazırlıklara girişmiştir. «Yemek dikta ün» fikirlerini öğ - reninek istiyen bir gazeteci kendisile gö- k olmuştur. Pearl Karl- : |Sen gazeteciyi — Sefa geldiniz aziz meslfkdaşım!.. Sözlerile karşılamıştır. Gazeteci bü sıl alelâde ve basit bir havadisi allar pul- lar ise biz de, en adi bir eti, bir sebzeyi sulçalara garkederek nefis bir yemek ha- line getiririz. Nasıl meslekdaş değil miyiz şimdi?.. — Hatıralarınızı hazırlamakta olduğu- nuz doğru mu? — Evet doğru... Bu yalnız ahçılık hatı- idir. Holivuda sahçı gözü ile bir bokış!..» tır. «Bir adamın ahlâkı ye - diği yemeklerden belli olur» demişler. Bu pek doğru bir sözdür. Yemek bir in- sanın aynasıdır. Size bu hususta malü- mat vermeyiz. Kitabımı bekleyiniz. Bir çok san'atkârların iç yüzlerini öğrenmiş olacaksınız.. Sarlonun yemekleri... Bakınız size san'atkârların bazılarının yemeklerindeki hususiyetlerini anlata - yam. «Şarlo> dan başlıyacağım: Ekranda sadeliğin mücessem bir tim - sali olan «Şarlc» dünyanın en snob ada- mıdır. Boğazına fevkalâde d indür. (Şarlo) hakkında size hakiki bir vak'a | Bacaksızın maskaralıkları: : Son çar; R—_j ) anlatayım: Gül birinde (Şarlo) beni çağırttı ve dedi — Karlsen! Yarı: receğim! Fevkalâde yemekler hazırlama- hısın!.. Mutlaka muzlu börek bulunmalı. Bu muzlu böreğin ne biçim şey oldu- iunu sordum. Şimdiye kadar bunu işit - memiştim. Bana şu cevabı verdi: — Bugün bir mecmüada okudum, Vind sor Dükünün en sevdiği bir tatlı imiş! Bunu yaptıracağımı ilân ettim. Sen de Bunu imal eylemelisin!.. Bece bir ziyafet ve- | Çar naçar börekten maada her şeyi benziyen bir şey yaptım! (Şarlo) nun bir tabiati de inatçılık ve her daim bahis tutuşmak idi! Bir gün bir hindi dolmasını yeme için buhse gi Bahsi kazandı! gün de yedi büyük kâse çorba içti. Üst ne de dört parça biftek, makarna yedil. Rudolf Valântino yemekten anlamazdı!.. Eski ve çok sevdiğim müşterim Rudo Valântino yemekten anlamazdı! En ne fis bir istakoz ile adi bir söğan salatasın! ayni iştiha ile yerdi! Basit İtalyan ye meklerinden hoşlanırdı.. Yalnız kalır dık bazı!., Temiz kalbli bir delikanlı di Vasfı mümeyyizi sadelik ve fakirleri yardımda bulunmak (di Marlene Ditrih ve Greta Garboya gelince... Marlene Dittih İle Grela Garbo yemel hususunda birbirlerinin tamamile zıddır dırlar... : Marlene Ditrih her yemekten evvel mutlaka kalori ve vitamin İstatistiğine müracast eder va kalori miktarımı he sapladıktan sonra ona göre yemek sipa: Tiş eder. Maksadı vücudunun hatların muhafaza etmektir! Greta Garbo İse evvelâ yemek yer v sonra vücudunu hatıra getirii Yemek beğenmek -hüsusunda Gretâ Garbo çok titizdir. Marlene Ditrih dahö uysaldır! Clark Gable ve Robert Taylor Clark Gable yemek hususunda müşi külpesent değildir. Boğazına düşkündü! demek daha döğru olur! Semirmekte çekinmediği için ne bulursa yer, Şarabı AZ içer. Robert Taylor ise endamına halel gel ROSİ içİ yer, fakat mugaddi çe leri tercih eder... Sinema yıldız ve £ yen husu: kitaptan Şunu şimdiden ka sinema san'eiki veya dansı rı rejimleri üdeta <rol vın, nin hep ayrı & dan her bil yerler» di İyeceğim geliyor!..