ünü kap 5 Temmuz im. SON POSTA “ Son Posta » nın tefrikası: 39 yP)ve dudağını bük * . €trafındaki), birden; & — Elbet gelirsi Wiz. bü kada iye rd, Şirpimyor « Bir Yandan da P 0 Şeytant seg: he, Tu Onlar, |, atırmak, Unlar. "Ni eziyet etmek, Ön) Yazık ki, iziyeti çeken gene ka- un için hepiniz, karşımza erkekten, bütün öteki ka - Sevgi ihtikamını almıya bakın Cev lilik, bunların bepsi boş lâf! Si Rasimin arkadaşları: Rapor gidip yatılır mı?.. diye Süheyl birisi koştu; vestiyerden şa NIN mantosunu aldı, getirdi. dakik rl Syağa kalktılar. Bir kaç mra da Benç kadın, gözleri öf- Bin Vergiğ başında şampanyala - Min oto 8i tatlı bir dönüş, Cevat Resi- ci kı biline bindi. Bir yanında Fe- Vârdı p< Yanında da başka bir kadın tan bir aralık, içinde korkuyu andı- Sonra me duydu. Gece yarısından dan, Şişiç e Eidiyorlardı?.. Beyoğlun- Dün tey iden geçtiler, Mecidiye köyü- ların, tük ışıkları da birer birer yan- Yavaş Da Şıyor, uzaklaştıkça hepsi <a Bü, gülen siliniyordü. , Bereye gidiyoruz?. m sordu. Fehamet: Yahya köye, dedi, Cevat Rasimin Yeki kadın: Yalı pe DİS gelmediniz mi, diyordu, lar, ,* Kadar güzelse viskileri, şarap- Pa, 9 Kadar bol, “hamet; z > Bir kö Bizi a köşesinden girersiniz; kendi - Miş bir eni en güzel eşya ile süslen - kapıyı salonda bulursunuz. Bir başka Süslü açarsınız; eski halılar, şallarla r sizi ys şadırvanlar, buhurdan- k âle ir kaç yüz sene evvelki haya- SÜR davet edert, du, “< kadın, hiç durmadan gülüyor- Mama Ksamiza, hatırladıkça bizim Fe- Büken e şairliği tutuyorl, le, “lâ, hep öyle üzüntülü bir ses- MN Dedi. ç iv çok geç kalmaz mıyız? im Şoförün yanında oturan Cevat Söze karıştı; Madayızl. bir çeyrek saate varmaz, Ge; Yarja, nç kız, böyle ilk gördüğü insan- , ine doğru sabaha karşı bir Ölamobiyys Kacağını hiç düşünmemişti. Sehrin, e arka penceresinden baktı. Miş, mayi büsbütün gözden silin - Zili irini kucaklıyan Ağaçların a- a üç SE) uçuydrlardı... Arkalarından di Mrmeçi daha geliyordu. Onlara Di n Rasimin öteki arkadaşları çil ini Yırtar yırtmaz, kapılar Yandi, Ph leri bir kaç yerinde ışıklar a rkalarından öteki otomobiller *şmişti; birer birer icerive gire kadının ilk işi: Erkeklerin gö-)ler. Yalının üç beş basamaklı geniş ie gönlünü çelmek,|merdivenlerinde durdular, Otomobil - 'Ndİ arkasından koşturmak, lerden, kadın erkek, on on beş kişi in- di, Ortalıkta koşuşan iki uşağın, her za- man böyle sabaha karşı da olsa misafir karşılamıya alışık oldukları görülüyor- du, Misafirler de sık sık buraya gelip gittiklerini gösteren bir teklifsizlikle uşaklara sesleniyorlar; kimseyi uyan- dırmak, rahatsız etmek korkusu olma- dığını biliyorlarmış gibi kend: arala- rında şakelaşıyorlar, bağrışıyor'ardı. Gecenin sessizliği içinde uyuklıyan yalının salonlarına, göz kamaştırıcı bir ışık, ortalığı sarsan bir gürültü yayıl- dı. Birisi koştu, radyoyu karışbırmıy başladı. Öteki: — Bırak şunu, diyordu, bu saatte iyi bir şey bulamazsın; gramofon çalalım, daha İyi! Aralarında dört beş tane de kadın vardı. Erkekler onlara sarıldı; bir yan- da gramofon çâlarken, hep birden dan- sa kalktılar. Uşakların birisi buz dola- bını açtı. İçkiler, meyvalar, soğumuş, hazir duruyordu. Onları çıkardı; masâ- nın üstüne dizdi. Dansetmiyenler, içki masasının ya - nına üşüştüler: — İyi ki geldin, diyorlardı, burada biz bize daha iyi eğleniyoruz!. Yalının denize bakan, geniş kapıları açıldı. İncelmiş bir ay, karşı sırtlardan yeni doğmuş, ölgün ışıkları Boğazların sularında çırpınıyordu. İçlerinden birisi: Daima Radyolin Çünkü o sizin hem dişlerinizi hastalıklardan, hem paranızı yabancılara gitmekten kurtarmıştır RADYOLİN Müstesna bir formülle ve azami iti. na ile yapıldığı ve rekabet kabul et - mez bir fiatla satıldığı için yurdda ee- nebi mamulâtının hâkimiyetini orta - dan kaldırmıştır. Kazandiğı bu rağ - bet sebebile elde hiç stok bulundur - madığından da mütemadiyen taze ih- zar olunarak piyasaya çıkarılır. Radyolin kullanınız; sade dişlerini. zi temizlemek, korumak ve güzelleş- tirmekle kalmazsınız, verdiğiniz para da kendi cebinizde kalmış olur. RADYOLIN Yazan: A, Çekof Anasının oiricik evlâdı olan Saşa Smir- nov, koltuğunun altında bir paket bu - lunduğu halde suratını yayarak doktor Koçul'ovun kabinesine girdi, doktor onu görünce: — Ooo, merhaba, aziz evlâdım! diye ba- gırdı. Nasılsın? Ne var, ne yok? Saşa elini kalbinin üzerine koyarak göz kırptı ve heyecanlı bir sesle cevap verdi: — Annemin gelâmını bildiririm, İvan Nikoleyevitç.. Ve beni, size, teşekkür et- mek üzere yolladı. Ben annemin biricik çocuğuyum; ve siz benim hayatımı kur- tardınız; beni tehlikeli bir hastalıktan şi- fuyap kıldınız! İkimiz, yani ben ve an- hem size karşı ne yapacağımızı şaşırdık.. — Böyle geyler söyleme! diye doktor onun sözünü kesti. Ben vazilemi yapmış bulunuyorum.. O kadar. — Ben annemin biricik evlâdıyım; &iz fakiriz ve size olan borcumuzu ödemek- ten âciziz. Bu vaziyet bizi müteessir et- mektedir. Annem ve ben bu nâçiz hedi- yemizi kabul eylemenizi istirham ediyo- ruz; Bronzdan yapılmış olan bu küçük san'at eserini. — Kendinizi sıkıntıya koymuşsunuz? Hiç lüzumu yoktu böyle şeyin. Saşa: — Hayır doktor, rica ederim.. - diye- rek paketi açtı - bu hediyemizi reddet- mekle bizi teessüre gömersiniz.. Bu ol- dukça güzel bir şey.. Antikadır; bronzdan yapılmıştır; babamdan kalmış aziz bir ha- tıra. Babam böyle şeylerin alış verişile uğraşırdı; biz de şimdi ayni işi yapıyo- ruz. Yani ben ve annem. Saşa hediyesini masasının üstüne koy- du. Bu zarf bir şamdandı. Kaidesi Hav- va ayalarının libası içinde iki kadından yapılmıştı; kadınların yüzleri tatlı bir tebessümle çerçevelenmişti. Duruşları ca- zipti.. Doktor bu hediyeyi görünce telâşlandı ve: — Evet, bu hakikaten çok güzel bir e- ser diye mırıldandı, fakat.. şey.. nasıl der- ler, çok açık ve korkunç derecede dekol- te. — Ne demek doktor? — Hayır.. hayır. bu benim apartıma- nımı lekedar eder.. — San'at hakkında ne garip telâkkiniz var, doktor? Bu bir eserdir. İyice dikkat doktor! Şu 5 , şu güzelliğe w! İnsan istiğraks dalıyor bunun kar- şısında.. Bakınız, ne harikulâde bir ifade ve ne cazip bir duruş! Doktor tehalükle: Anlıyorum, dostum, anlıyorum, de- di ve görüyorum.. Fakat silem var be - nim. Çocuklarım burada oynarlar. Bu- uwa kadınlar gelir. — Aman, he şairanel. Benim vis - kimi buraya getirin, burada içelim! Diye seslendi. Süheylâ da, bu neşe çılgınlığında on- lara uymuş gibi görünüyor, bir yan - dan da: — Gece yarısından sonra niye gel - dim buraya?. Diye içinde gizliden gizliye kıvranan korkuyu, ne yapsa, büsbütün sustıramı- yordu. Ne olursa olsun kendini haki: çıkaracak bir yol arıyor, akşamdanberi bulduğu bahaneleri birer birer yeniden tazeliyordu: — Ne yapayım, diyordu; kabahat hep Hüsameddinde... Ne de olsa yeni evli sayılırız; karı koca, ilk defa bir baloya gittik. İnsan karısını bir sürü yabancının ortasında bırakır mı?.. Bir kadın herkesin önünde bu kadar küçük düşürülür mü?, İşte sonu böyle olur!.. Arada bir gözü saate ilişiyor, o zâ- man sinirleri büsbütün bozuluyor, öf- kesi de, üzüntüsü de, duyduğu pişman- ik ta gittikçe artıyordu. Salonun bir köşesinde, üç dört kişi bir masanın €trafına toplanmışlar; — Açılmamış kâğıt yok mu?. — Fişleri sen hazırla, ben de kâğıt getireyim! Diye bağrışıyorlardı. Yeni kâğıt bul- mak için hizmetdilere seslenen genç, Süheylânın yanından geçerken: — Siz poker oynamaz mtsınız?.. Dedi, Genç kız, bu gece artık her cık gınlığı göze almıştı, o (Arkası ver) tal nazarla mütalea edilirse başka bir ma- na lır.. Lâkin bu bir Şedövrdür, doktor. Amiyane telâkkiden kendinizi kurtarı - ruzl Hem bunu reddederseniz bizi, yani annemle beni incilmiş olacaksınız! Ben n biricik oğluyum; ve siz hayatı- için en âziz olan oruz; bunun eşini Z için ayrıca teessür duy - — Teşekkürler dostum, teşekkürler. Nhayetsiz derecede mütlehassis oldum. gi . 1 i a HEDİYE j çekildi Bi - Şüphesiz, eğer bu eser adi bir nök- Validenize hürmetlerimi bildirin.. Lâkin| Çeviren: Faik Berçmen oynarlar; buraya kadınlar gelir. Nihayet kabul edeyim amma. Bu biraz imkânsız gibi. şu sebepledir ki... Saşa gülerek: — Hiç bir sebep olamaz, doktor, dedi, Bu şamdanı, şuraya vazonun yanına yer- leştiriniz! Ne yazık, ki eşi yok.. Bundan ne kadar mütcessirim.. Allaha ısmarla « dık. aziz doktor... Delikanlı çıkınca, doktor şamdana ü- zan uzun baktı ve şöyle bir düşünceye daldı: «Doğrusu güzel bir eser. Onu defet - mekle müteessirim.. Lâkin burada bulun- durmama imkân yok.. Ne yapmalı? Onu kime vereyim acaba?» Uzun bir tefekkürden sonra aklına, iş- lerini gören kıymetli dostu avukat Kri- punov geldi — Bu mükemmel! diye mırıldandı Dostluğumuza binaen hizmetine mukabil beden para almadı. Bu hediyeyi ona vermek çok münasip olacak.. Ona hemen bunu götürmeliyim. O hem bekâr ve hem de "an bir adam.. Her halde çok mak- bül Tu Dow.ar çabucak giyindi. Şamdanı kok tuğuna alarak soluğu avukatın yanında aldı. — Bonjur, ihtiyar dostum! Sana teşek- kür etmeğe geldim. Para kabul etmedin; hari şu hediyemi almalısın aziz dostum! Avukat şamdanı görünce heyecani — Bu meşhur bir biblo, dedi. Harikulâ. de birşey. Nereden buldun? - Sonra ka- piya çekingen bir nazar fırlatarak devam etti: Yalnız dostum, bu hediyeni geri gö- sür. Maalesef onu kabul edemiyeceğim. Doktor korkuyla kekeledi. — Neden? Niçin?. — Çünkü, annemi ve müşterilerimi bus rada kabul ediyorum. Tabii bunun bura da bulunması... — Yok, dostum yok. Onu almalısın! Reddedersen beni incitmiş olacaksın! Bu bir Şedövrdür. Bak dostum! Ne harikulâ- de bir ifade ve ne cazip bir duruş! — Doğru amma üstlerinde hiç bir elbi- se yok. «» Fakat bununla beraber doktor hediye- #mi avukatın yanına bırakarak çıktı. O gidince, svukat şamdanı muayeneye başladı; ve başını sallıyarak şöyle düşün- dü: — «Bu hakikaten nefis bir eser. Onu buradan defetmekle müteessirim. Bir ar- kadaşa vermeliyim. Bu akşam onu komik Samkine veririm. C böyle biblolardan haşlanır her halde.. En münasibi budur.» ndüğünü yaptı ve hediyeyi mef- hur artiste verdi. Gece artist, oyundar sonra kabinesine aralık kâpı vuruldu. — Girebilir miyim? — Hayır, hayır, giyiniyorum. Sonra omuzlarını kaldırıp kollarını aç“ tı ve samdana bakarak — Bu korkunç şamdanı ne yapayım? diye bağırdı. Burada bir çok artistleri um. Fotoğraf değil, ki onu bir çökmeceye atayım.. Burun üzerine yanında bulunan ber- beri: — Mademki öyle, onu satınız! dedi. Kar şımızdaki sokakta bir kadın vardır. Böy- le antikaları alır; adı Madam Smirnovu Kime sorsanız gösterirler, e me san