Bradok - Coe Luiz maçı nasıl oldu? Yedinci ravundda dünya şampiyonu bir kan külçesi halini almıştı, nihayet sekizinci ravundda çenesine yediği sağ yumrukla bir külçe gibi yere yıkıldı i DD c Anırikadan Avrupaya belinogramla gön derilen ilk resim: Dünya şampiyonu yerde Ay r siklet dünya şampiyonluğu için Bu yumruk yağmuru Amerikalıyı büs- gampiyon Bradok ile siyah kaplan denen | bütün sarsmakta. Zencinin burunu ka- Coe Luiz arasında Şikagoda yapılan maç | we neticesi malümdur. Dün gelen Avrupa gazeteleri bu maçın bütün tafsilâtını neşretmektedirler. Taf- silâtı biz de naklediyoruz: Büyük maçtan evvel Galengo ile Godi arasındaki maç yapılıyor, Golengo & rovundda sayı hesebile galib geliyor. Sa- | 1 at 9.30. On dakikalık bir fasıladan sonra otuz tane polisin ringe çıktıklarını görüyoruz. Bunun sebebini kimse anlıyamıyor. Biraz sonra Bradok yeşil bir bornoz ile Tinge çıkıyor, arkasından Coc Luiz meş- hur kırmızı mavi bornoz ile kendisini ta- kib ediyor. Bradok köşesine giderek Lu- izin elini sık O sırada hakemin bok- Börlere verdiği nasihatler radyo ile ilân ediliyor. Dövüşün başlangıç işaretinde Bradok hücum ediyor, sol ile ataklara başlıyor. Luiz bu ataklardan geri kaçmak sure- tile kurtuluyor. Bradokun bir sağ vuruşu boşa gi Luiz derhat buna mukabele ediyor. İki adamın birbirini tetkik ve ihtiyatla h: reket ettikleri görülmeğe başlıyor. Bradok yeniden hücuma geçiyor, hepsi boşa gidiyor. Bu esnadı Luiz malardaki falk binin yüzünekuv fırıyor. Luizin birkaç kuvvetli vuruşuna hıkla tahammül eden Bradok boşta bulunmasından istifade ederek çe- nesine küvvetli bir yumruk indirdi, zen- ci yerde... Bütün seyirciler nefessiz ne- ticeyi bekliyor. Fakat zerci doha hak meydan bırakmadan yerden fırlıyor. Bradok ikinti bir hücumla — hasmını yıkmağa çalışıyor, bütün teşebbüsler na- file. Birinci devre Bradok lehine bitiyor. İkinci devrede Luizi daha ihtiyatlı gö- Tüyoruz. Bradokun hücumlarına karşı dalmi müdafaada... Bradokun soldan yaptığı hücumlar hep boşa gidiyor. Lui- Zin soldan yaptığı hücumlarda da bir em- niyetsizlik var. Maamafih birdenbire mü- dafaadâh kaçarak Bradokun sağını çek- mek için açılıyor, fakat bu taktik metice vermiyor. Vücut vücuda olan çekişme- Jerde falkiyeti belli. Üçüncü ravund başında Luiz fçıktan açığa hücuma geçiyor. Bradokun kaşı fe- na halde kanıyor, maamafih şafnpiyonun yıkılmadığı görülüyor. Luiz ikinci — ra- vundda olduğu gibi bütün hücuhları defetmekte.. Hâkimiyet tamamen zenci- de... Dördüncü ravundda Bradok güzel bir kroşe indiriyor, zenci tebessümle karşılı- yor, kılı bile kıpırdamıyor. Buna muka- bil üç kuvvetli yumruk indiriyor. Beşinci ravund başlangıcında gene Bradokun kuvvetli bir aparküt indirdiği- ni görüyoruz, fakat bu yumruk zenciyi yıkacağına hücuma geçirtiyor. saymasına myor, Bradokun hücum edecek hali yok. Nihayet maçın en ateşli ravundu. Lula bir vahşi hayvan gibi saldırıyor. Bir yumruk serisinden sonra geriliyor, âdeta yaplığı tahribatı seyretmekte, Bradok çok yavaş ve zayıf görünüyor. Gittikçe kesildiği ve ümidsiz olduğu &n- yor. Dehşetl£ kan kaybettiği ve ıztı- rap çektiği farkediliyor. Ayakta durma- sı bile harika, Altıncı ravund âdeta galibi meydana mıştır. Yedinci ravund herkesin hayret dolu nazarları önünde ümid edilmiyen bir veçhe almıştır. Bradok bitkin haline rağmen hücum- da. Yumrukları hedefi bulmamakal be- raber yılmadan atılıyor. Luiz gayet sü- künetle Amerikalının kendi kendini yor- masını bekliyor. Bradok bir kan külçesi halini almış Âdeta bir Punçingbol vazifesini gör- mekte, Sekizinci ravund başlar başlamaz, Lu- k bir hâkimiyetle işi eline al- Soldan gayet kuvvetli asından bir kroş, Bradok ikl müthiş yumruğun te- ikılıyor, hakem Tomasın — sesini yoruz. Bradok yarı sersem kalkıyor, çenesine ediği bir sağ yumrukla bir külçe gibi yı- lıyor, sırtı üzerinde çevriliyor ve ha- dğı gör umruk, dört, sekiz, dokuz, on di- ledilmiştir. Bradok o saniyeden itibareri artık dün- ya şâmpiyonu değildir. Almanya ile ticaret müzakeresi beş temmuzda başlıyor Berlin sefirimiz Hamdi, dün Ankara- hrimize gelmiştir. Sefir Hamdi, yarın İkt Vekâleti İdari Müsteşarı Faik Kurdoğlu, İç Ticaret Umum Mü- dürü Mümtaz, Türkofis Umum Müdü- rü Bürhan Zihni ve diğer zevat ile bir- Ekte Almanyaya hareket ederek 5 tem- muzda Almap murahhaslarile yeni ti« t muahedesi müzakeresine baslıya- klardır. Berlin sefiri Hamdi, kendisile görüşen bir muharririmize demiştir ki: — Almanya ile münasebatımız çok dostanedir, 5 temmuzda yeni ticaret muahedesi müzakeresine - başlıyacağız. Pazartesi günü, riyasetimde bulunan ticaret heyeti ile Berline harcket ede- ceğiz. Ticari münasebatımızda tahassül e- den son vaziyet bazı teknik hususl: dan İleri gelmiştir ki, bunun halledil: mesini iki taraf da arzu etmektedir. A- rada hüsni niyet mütekabilen mevcud olduğundan bu vaziyetin izale edile l şüphesizdir. Hükümetimizden bu husust gelen direktifleri almış bulunuyorum, bulda Büyük Roisğcumhırumuıa tâzimlerimi arzedeceğim, a lâzım ce- |ler « Tifo salgınken — Şehirde tifo var! iyorlar. Soruyorum: — Bu tifonun arazı nedir? — Fiyevr yükselir, karın ağrısı, diz- lerde ağrı, kesiklik... — Ne dediniz, ne? Dizlerde ağrı mı? — Evet.! — O bende var.. Karnımda da bir Aağrı hissediyorum, Uzağa kaçıyorlar, uzaktan bağrıyar- lar: ” — Fiyevrin nasıl? — BSabahleyin biraz vardı, Daha uzağa kaçıyorlar. — Sen tifolusu! — Yanımızdaki eve taş sanlara benziyorlar. — Kendilerine sefa geldine gitsek! — Gidelim ama acele etme, Ya tifblu bBir mahalleden buraya taşındılarsa, * — Bu akşam Lem'anlara gidelim, * — Bakın ha! — Neden? — Onlar Kirkçeşme suyu içerler, * — Sen tifo aşısı yaptırdın mı? — Bugün yaptırdım. — Vah zavallı vah. Kimbilir kadar rahatsızsındır? — Ya sen? — Hayir, ben aşılanmadım. Aşılan- mıya da niyetim yok. — Vah zavallı vah, kimbilir yarın tifoya tutulduğun zaman ne kadar ra- hatsızlık çekeceksin! * nlar iyi in- şimdi ne Dutçu bâğırdı: — Âşlama çibal! Bir pencere açıld” — Dutçu, dutçu! — Ne var? — Tifo aşısı da aşıladılar mı? * İki sevgili konuşuyorları — Birbirimizden bir sani rılmayız. — Yalnız tifoya tutulmamaya balı! O zaman için bir şey diyemem! İMSET Beşinci defa_ Evlenen bir Sinema aktörü bile ay- Con Barrimor ve karımı Meşhur sinema aktörlerinden Con Barrimor, beşinci defa olarak evlen- mektedir. Bu sefer, gene eski ve dör- düncü karısı olan Elaine Barrie ile yu- vasını kuracaktır, Daha geçen senâ ev- lenip de <azam? derecede zulüm» iddi- asile Barrimordan boşanan Elaine, (Ko- canızın önünde nası) soyunmalısınız?) isimli dedikodu uyandıran bir filmin yıldızıdır. öski karı koca, istasyonda buluşmuş: lar ve j erek birlikte otel- lerine işlerdir. Barrimor, gazeteci '1 çıldırasıya seviyorum. O da beni seviyor. Bizim ayrılmamız za- ten bir anlaşmamazlıktan ziyade kade- rin işi iİmiş.. ne ben onsuz, ne de o, ben olmadan — yaşıyamıyacağımızı pek iİyi biliyoruz.» demişti D GÜNÜN MESELESİ — Benzinle beraber taksi fiatları da biz burada, İstanbul taksi fiatları düş- ,|maeli mi? Düşmemeli mi? sualine cevap vermek için meseleyi tetkik ederken An- /karada tarifenin tenzil edildiği hakkında haberler geldi. Ancak, Ankarada taksi esasları İstanbuldakinden hayli yüksek oldüğü için oarada bu tenzili yapmak ko- lay bir şeydir. İstanbulda karar yermez- den evvel işi daha etraflı bir surette tet- kike ihtiyaç vardır, Tenzile taraftar olmak ta mahzurlu- dur, olmamak ta. Taksi esaslarını indir- , mek demek, İstanbulda berbad bir hal- de bulunan taksiciliğin inkişaf imkânla- rmı dari k demek olur. İndirmemek te, bugünkü vaziyete göre, daha ziyade, arabalarında ondalıkla şoför çalıştıran patronların işine yarar. İki taraflı olan büu mesolenin biri veya diğeri hakkında karar vermekteki müşkülât bizi ikinci bir mesele karşısında bırakıyor. * Bu ikinci mesele de şudur: Bir memlekette taksi fiatlarını tayin eden Gmiller yalnız benzin fiatlarından ibarat değildir. Bizim memlekette pek pahalı olan lâstikler, o memleketin yol. ları, garaj ücretleri ve belediye vergi ve resimleri de birer âmildir. Fakat, bun- ların hepsine hâkim olan bir âmil daha vardır ki o da bizzat takside çalışan oto- mobilin kendisi Bir otomobil, yüz kilometreyi ön litre benzinle de yapar, yirmi litre benzinle de otomobili üç bin r, bin beş yüz li- roya da. Yüz kilometreyi ön litre, yani iki Şişe ile yapan otomob Hatı yarı yarıya düşer. Otomobil fiatları da, amortisman bakı n taksi kilo. Metresinin maliyeti üzerinde büyük te- sirler yapar. Bu bakımdan, Avrupa ve Amerikada Adet, ekseriyetle taksi arabalarına tip iti- barile yeknesak bir şekil vermektir. Bir taksi arabatında aranan evsaf şunlardır: Hafif, sürati az, bonzin sarfiyatı kabil ol- duğu kadar az olmak. Bu maksadla, filân veya falam otommobil fabrikasile anlaşıp ucuza malolur, #sgari benzin yakar bir araba inşa ettirilir ve taksilerde yalnız bu arabalar çalıştırılır. O zaman bu nevi arabaların taksi tarifeleri gayet ucuz o- Jabilir; şehtrde herkes bunlardan İstifa- de eder. Ayni zamanda, bu arabalarda çalışan şoförler de mükemmelen, efendi Kibi Bgeçinirler, Meselâ, Budapeşte ve Viyanayı ele a- Jalım: Her ikisinde de Üç nevi taksi var- dir: Küçük taksi, büyük taksi, hususi taksi. Ayni taksimat bizde de mevcut ol- makla beraber büyük taksi bugün piya- sada kalmamış gibidir. Bizce esas küçük taksi olduğu için bunları tetkik edersek görürüz ki Peştede taksi 0,65 santimle (yani on altı kuruş) başlar ve sekiz yüz metre gider. Ondan sonrası için de her üç yüz Mmettede 20 santim yazar. Bu su- retle, bahşiş ile beraber, şehir dahilinde herkes bir penö yani yirmi beş kuruş ile bir kilometreden fazla yol gidebileceği için taksiler mütemadiyen hareket halin- dedi srada küçük taksiler 50 groş (Avusturya şilininin santimidir) ile ha- reket ederler: Yani on iki kuruş! Bu ne- vi taksiler her iki şehirde de daima ha- reket halinde bulunurlar. Çünkü ucuz- (*) İlk makale dünkü sayımızdadır. inmeli mi? durlar, Peştede bir otobüs ücreti 33 san« tim, yani taksi antresinin yarısıdır. Hal-i buki otobüso bir işi, küçük taksiye d& üç kişi Binobilir. (Bunlara üç kişiden faze lr müşteri almak ta kat'iyyen yasaktır.İ Her iki rtemlekette de bu nevi taks . fevkalâde az sarfis nıklı, süratsiz, fax kat güzel çeken arabalardır. Şehrin biğ tarafından ötekine, iki dakika geç gilş zmenin hiçbir zararı yoktür. Elverir kf taksi ucuz olsun. Birçok kazalara yol a« gan sür'atin de ayni zamanda bu suretle, önüne geçilmiş olur. Fakat, Avrupa şi ne nümune olmak üzere aldığımız bu iki şehrin taksi işlerini tetkik ederken işin,| göze çarpan ikinci bir hususiyeti dahâ| ardır ki onu da kaydetmemiz icab edel Bu şehirlerde taksiler, rastgelehin elinde değildir. Vakıâ teksicilik serbesttir, het hangi bir şoför, taksi sahibi olur. Ancak, eksöriyetle taksiler şirketler elinde bus lunur. Zaten bütün Avrupa şehirlerinde bu işler için böyle şirketler teşeke| kül etmiştir ve bu şirketlerde ekseriyetlei belediyenin de hisseleri veya elleri bus lımur. Şirketlerde de usuller muayyendir. Şo-, förlük yapmak istiyen horhangi bir şo-| för, elindeki salâhiyet ve ahlâk vesika- larına istinaden herhangi bir şirketin ga- rajına gittiği zaman, ona derhal bir ara« ba teslim edilir. Bu hususta yapılması icab eden bütün muamele - bizde şoföre Jer cemiyetinde ve altıncı polis şubesinde; yapılan musmeleler - garajda yapılır ve hergün taksilerin hesapları da yeknosali üsüllerle çabukça görülüp halledilir. Şos, för hergün arabasını alır, gidip çalışır, üşteriden -bahşişini, otomobil sahibi o« Jan şirkete getirdiği hasılatın yüzdesini lirir ve mükemmelen, na- ), vazifeşinas bir şoför olas anın bir kusuru mu vartı adar etmez. Onu götürüp şire r, kendisi bir baş- şine gider! rinin taksiciliği' e bira p gene İşehir idarcierimizi alâkadar eden bütün U iş inzibat işinden ibarettir. Bizim po- lisimizin gi * şoför fena bir adama dir. Onu sıkı bir inzibat altıma almak lâ- zılmdır. Fakat, herkes şoför olabilir. Here kes bir türlü araba kullanabilir. Taksi a» rabaları içinde her marka vardır. Fakat, müşteriler iyi, seri, süslü arabaları seve diklerinden her şeförün, gözü taksiye yee ni, kuvvetli, seri, lüks arabalar çıkarmakk tadır. Bu arabaların döşemeleri deri o mak ta lâzımdır. Hıfzıssıhha işinde bit Avrupalılardan daha dikkatli olduğumu» zu bu suretle isbat etmek isteriz. Bunun' için bir taksi arabası bizde hem Pahalı, hem müsrif surette benzin yakan, hem de delice sür'atlerle ikide bir kaza yapan bir alettir. Ne içtimal, ne iktisadi mesee lelerle âalâkadar değilizdir. her orta kas Hlanabileceği bir şeka meyiz, değildir. Bunun için taksi bahsinde hüküm vermezden evvel, bir kere bunları gözden geçirmek istedik. Hüküm vermeği üçü kâleye bırakıyoruz.