BON POSTA Memleket haricinde ittihatçılar Talât, Enver ve Cemal nasıl kaçtılar, nasıl öldüler ? Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen | Enver paşada dinlenmeği düşünmenin temayülü bile | yoktu o, hâlâ siyasi iddiglarının tahakkuku peşinde lson POSTA W nın DĞ | W TARİHİ N TEFRİKASI || || —23 — W ğ RYınn: asim - Özgem Rustem Rahşın yerınde olmadığını gordu hancının yeni bir seyahate çıkıyordu Bu izahatı hatır için diniedi. Fikir- terimi hemen hemen aynen şu sözlerle| ” bitin — Mesteki temsil, Türkiye i zun zamanda tahakkuku kabil, nazari bir fikirdir. Fakat, muhakkı an bir şey varsa memleketin — “demokrasiye muhtaç olduğudur. O bunları da dinledi; lâkadar görünmedi. Yalnız, laka bir gl len siş dayan bir hükümet reisi da cemile gö — Hele bir işler düzelsin, hep arkadaşlar bir arayı ların güzel fikirlerinden is| n u- F l fakat, hiç a - anki, mut Bi bir müzakerenin sonunu top- gibi ve bana yerek: kend ve Buhara larda ne olüp , rak sualime, bi le ve bizim o! duğumuza mek Tak hiç y Bütün hal ve tavrı, do! celi, içli idi. Yüzündeki zahiri süküne- te rağmen, içinde, leri yüklü bir insanın mütemadiyen zıd cereyanlar a- Tasında kıvrılan ruhu bulunduğu mu - hakkaktı. On iki senedenberi kendi ken tdisile, dahili ve harici muhiti ile mü - gadele eden bu insan, tatmin edileme- Miş ihirasların pençesinde bulunuyor- du. Yorgundu. Bugünkü aklımla onun — yerinde olsam, o sırada hiç bir şey maz, bir köşeye çekilerek her ş Eevvel bir kere dinlenirdim. Fal -da dinlenmeği düşünmenin * bile yoktu. Osmanlı imparatorluğ $ön devri içinde sivrilip çıkmış - olan bu Türk enerjisinin hayalimdeki en son portresi, Baküdaki küçük ve loş o- danın gölgeleri arasını gittikçe hâ - fızamın karanlıklarına gömülen çel residir: Gergin çnul' 3u gün bir çeh- itten uzak geçen v;ı; içho d iştüğü nsl.ıı n hır—wın 'nıncm'ıl iyen t tan yumruk yemiş olmasından müte- vellit'bir di d Ben ondan öğleden gukta ayrıldım. Ayrılırken gene ku - caki Üç saat sonra o gün ilk de - fa olarak gördüğüm Bakünun bulvi rında dolaşırken, deniz ke orla hacimde bir :w'm—ııı- hareket İ ğinı gördüm. Bira: ğim ve liman amelesinden biri nu tahmin ettiğim bir Türke sordum: — Ay balam, bu-gemi hara (1) ge - dir? — Hansi? (2) Körpüden indi kalhan bu (3) parahod? — Böli... O, baktı, baktı, sonra karar verdi: — Krasnovodsk'a gedir. Ona: — Sağ ol; balam... Diye teşekkür ettikten sonra deni- Zın kenarına yaklaşarak — bacasından mâzut dumanları salıvererek manevra yapan gemiyi seyrettim. Güvertede do (1) Nereye? (2) Hangisi? (3) Rusça gemi demektir. saraaramAAAA Ev kadınının şeker kuponu: Ev kadını, taze yemiş mevsimi geçmeden kilerini reçel ve şurupla doldür. Bu kuponları 90 gün neşredeceğiz. Onları hergün saklayınız. 30 tanesini bir seri balinde derenlere — bir sında Kur'a çekilecektir. inşaallah | gelerek h’"w » | var içine bina edilmi; ü | çarşısile bir takım ilruyor ve suyunu da yüz elli kilomet - numara vereceğiz. Bonra ulusal munun İstanbul şubesi tarafından tayin olunacak bir günde bu numaralar ara- İlk 95 numaraya yirmişer kilo, müteakıp 26 numara- —<« Wta bundan sonraki 50 DumAarüya beşer kilo, 260 numaraya da ikişor laşanlât arasında birini ona benzet - tim, Bu sırada, (c;adılmn qarıp bir cil- vesi olarak, bulyar denilen bu deniz ke narının bahçesinde bif Azeri saz takı- mı, seştarları, defler ve okuyucuları - ile, o zamanlar Azerbaycanın ağzından |hiç düşmiyen bir şarkıyı, büyük aşk ve şevk ile okuyup duruyorlardı: Yaşa! Yaşa! Müstafa Kemal paşa! Fâakat, gemi uzakta idi; o, güverte - de bile olsa, bunu işitemezdi. | Orada dürdüm, kal, |zaklaşıncaya kadar, onun g |karak düşüncelere daldım: On iki sene- lik bir tarih içinde, bazan siyasetin her türlü cilvelerini düşündüğüm zaman - lar, her şey hatırıma gelirdi de, günün birinde Envı ce ve iİsmini gizliyerek, kendisini termiyerek bir vapura binip Krasno - vodsk'a — müteveccihen — gideceğini benim - de onu — Bakünun lvarından böylece seyredeceğimi ta- | | yasi iddialarının tahakkuku — peşinde ayordu. — Ben de, hayatımı yeni bir kalıba 'dökmek ihtiyacı içinde, öteden- beri adıni uzaktan duyduğum bir iş - le uğraşıyordum. Fakat, o de Enver sonra, günün birinde Bolşevikler aley- kine bir isyan çıkaracağı, — hiç hatıra gelmezdi. Hayat, her dakika karşımı -| za çıkabilen bin türlü hatıra gelmezW şeylerle doludur! Bakü, petrol ve Azerbaycan Yüz sene evvel, bir hiç, kalın bir du- camii ve küçük lerden ve bir sarayından ibaret olan Bakü, neft ve neft sanayii sayesinde 0 zaman üç yüz bin nüfuslu güzel bir şehir olmuştu. Bazan, bir kaç dakikada bir recek kuvvette ve yerden Kalın ve| ayesinde, toprağında ağaç yetişmiyen tuzsuz ve neftsiz suyu pek ! bu yerde böyle bir şehrin vücu miş olmasına bayret etmemelidir. klarının altındaki servet topra zerine çıkınca, Bakü birdenbire can ah lanıvermiştir. Baküda bir kaç ağaçlı meydan ve bir şehir bahçesi vardır. Buralarda ağaç yetişebilmek içih hariçten lupldı( ge -| ilmişti neftli ve tuzlu bir tablat ım»nnöe otu-| relik bir mesafeden, dağlardan geliri - yor. Şehrin o zamanlar üç yüz bin nüfu- su vardı ve bunun iki yüz binden faz- lası Türktü. Bütün mühim binalar, in- lunuyormuş. Bütün petrol işle doğrudan doğruya veyahut şirk linde kısmen Türk hünüyormuş. Petrol zenginleri tarafın- dan yapılmış güzel saraylar, şehrin ziy| netlerini teşkil edermiş. Benim ilk de- fa olarak Baküya girdiğim *arihte, ör- tada ne zengin kalmıştı, ne de saray sa- hibi! İnkılâp her şeyi silindiri altında & - zip geçmişti. O tarihte Baküda insan - lar, petrol bulamaz halde idiler, Son - radan petrol tekrar canlandı; bugün Ba- küda nüfusun bir misli artmış olduğu, fakat, Türklerin artış nisbetlerinin çok geri kaldığı söyleniyor. (Arkası tar) Saeeesereca va. kesiniz, biriktirip idaremize getirenlere ve göne ekonomi ve — arttırma kuru- r paşayı Baküden sessiz - |* | İPencerenin kap: İdi sevgili atı «Rahş» yoktu. yüksek bir fıskıye gibi yükselen netft |Sâ |madı. Anlaşılan herkes uy: fester. kılâptan evvel Türklerin ellerinde bu- |/ ladı. Öyle ya.. İnın parmaklarında yükselerek çırağı bağlarını çözmüş, atı da almış, kaçmıştı Ne çare ki, bu ge- ceki tesadüflet, ter- tip ettikleri hareket plânına darbe vur- di imdi yaveşi Mmecbur lardı. evvelâ BSi- di bulunuyor- Onu, öteki köyden — getirmek.. hududu — geçirerek tehlikeden kurtar - mak icab thu du. eeklerdi. Çü n ik ü, unluktan ve ge- kusuzluktan tiyorlardı, savvur edemezdim. O, bugün, hâlâ si - ü Harı atlarla o da baba: tığı odaya çekildi. * Rüstem,. babasından evver uyandı. 1 açlı. Ulfka baktı. Güneş epeyce yükselmişti: — Vay canına.. ne kadar uyumu - şuz! Dedi. Bir kaç dakika; geniş nefes - lerle hava alırken, kırların manzara - sına baktı. Gözleri, bahçenin yüksek ağaçları altındaki, atların bulunduğu gölgeliğe kaydı. Orada iki esterin, iki| atın yanında babasının atı vardı, Ken- Dikkatle ölgeliğin altı, olduğu gibi gö - ordu. Rahş, yoktu Rüstem meraklandı. Babasını uyan- dırmamak için ayaklarının ucuna ba - yürüdü, Odadan çıktı. -Sofadan Alt kata indi. Önüne ki ordu, Han (7 . Han-| rün cnın kı c çıra çapı andaki halkaya geçmiş olan demir ye- rinde duruyordu Rüstem.. taşlıktan çık.mı bahçe ka pisinin, gece devirdikle durduğunu £ mıisır, buğda: a, pihi , |Sık, kerpiç köy evlcrı uzan »..nlıı |ğaçlar . Pencereden iyi görmü evin iki atı ve babasının a | da duruyordu. Rahş yoktu. Belki, kur- | tulmuştur, diyerek bahçenin her tara- a baktı. Tekrar kapıya çıktı. Tarla- içinde de, onu, göremedi. Hayret- şünürken, uzakta bir köpeğin hav adığını duydu ve evin köpeğini hatır- kendisi gibi bi cı, kollarını sallaya sallaya dolaş du da, köpek niçin sesini çıkarm du? Rüstem.. ıslıkla köpeği çağırarak, bahçenin içinde gezinmeğe başladı. At la beraber köpeğin de ortada görünme- mesine şaşıyordu. Gözleri, eve duı,ru |kaydı. Üst katta, yalnız kendi - o İrının bir penceresinin tahta kapağı a- çıktı. Alt katta da, bir pencere kapağı açık duruyordu. Rüstemin gözleri açıldı. Bu pence- redeki demir çubukların yandakileri iğrilmiş, ortadakileri çıkmıştı. Bu oda, hancı çırağının kapatıldığı oda değil miydi? Pencereye yaklaştı; ayakları baktı. İçeride, kimse yoktu. Dişlerini sıkarak: — Vay habis vay! İplerini koparmış, pencere demirlerini çıkarmış. Atı da a- hp kaçmiş! Dedi. Ya köpek? o, ne olmuştu? Havla - saydı, muhakkak işitirdi; uykusu ağır değildi. Hancı çırağı kaçarken, köpek, muhakkak bahçede yaoktu. H'ıyvaıı. Hakhas bantemi acık hurlü Rüstem.. haydudun kaçmasından zi yade, atının, tevgili Rahş'ının kaybol- masına üzüldü. Biraz düşündükten son ra, hana doğru yürüdü. Handa ne ya- pacaktı? Bunü hı.mworrhı Atını bul. mak, hancı çıfağına rastlamak ümidile kıyordu. Onun bütün söylediklerini bi- rer muamma buluyordu: — Siz, yolcuya benziyorsunuz! Gece- yi burada mı geçirdiniz? Yalnız misı - nız? — Evet, yolcuyum. Gece, babamla oraya gidiyordu. Hanın kapısı, gece biraktığı gibi açıktı. Ahıra baktı; boştu. Hancının odasına girdi; orada da kimse yoktu. — Yalnız, hancının yatağı, yere atılmıştı. Dolabın |kapağı açıktı. Çırağın, buraya uğradı * ustasının paralarını aldığı anlaşılı- yardu, beraber buraya geldik. Amma burada kalmadık. Şuradaki tek evde yattık. A- tımı aşırıp kaçan hancı çırağını bulu - rum ümidile, şimdi, buraya geldim. (Arkan var) Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetçi olan cezaneler yan- lardı İstatıbul cihetindekiler: Aksarayda: (Pertev), Alemdarda: (Bur- rı Asım), Beyazitte: (Haydar), Samatya- da; (Erofilos), Eminönünde: (Balih Ne- cati) Eyüpte: (Arif Beşir), Fenerde: (Vi tali), Şehremininde: (Nasim), Şehzade- başında: (İ. Hakkı), Karagümrükle: (- riD, Küçükpazarda: (Hulüsi), Bakırkös yünde; (Hilâl). Meyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde; (Kanzuk), Dalre- * (Güneş), Topçularda: ( Sporidis ), de: (Nizamettin), Tarlabaşında: Nihat), Şişlide: (Halk), Beşiktaşta> (AlL Riza). Boğaziçi, Kadıköy ve Adalar cihetla - dökller: ğ Üsküdarda: (İttihat), Sarıyerde: (A - safı, Kadıköyünde; (Moda), — (Merkez), Büyükadada: (Şinasi Rıza), Heybellada- da; (Halk). m.. bu sırada, arkasında bif a- yak sesi duydü. Dönünoş, ihtiyar bir a- damla karşılaştı. İhtiyar: Hancı yok mu? ince Rüstem, can sıkıntısı ile bir amma, htiyarın eki ciddiyete, bakış liğe hürmet etmek füzumunu hissı Ona doğru ilerlerken: — Mel'un geberdi! Dedi. pheli bir Rüstemi süzdükten sonra: ? Ne çabuk! Dün hatsızım, hanı kapayıp ğma bakışla — Hancı mı akşam; biraz r yeni bir mel'anet hımlıyor, de - m. Çırak norede? — O hâbis te atımı aşırarak - kaçtı. Haydudu bir yakalasam... İhtiyar.. Rüsteme, şaşkın şaşkın ba- İnhisarlar U. Müdürlüğünden: L — Kapalı zarfla eksiltmeye konulup isteklisi çıkmadığından ihalesi yapile- mıyan (8100) lra muhammen bedelli 3 adet bileme makinesi şartnamesi ve res- mucibince pazarlıkla satın alınacaktır. IL — Pazarlık 2/VI1/1937 cuma günü saat 15 de Kabataşta İnhisarlar Leva- zun ve Mübayaat şubesindeki alım kom isyonunda yapılacaklır. HL — & 7,5 muvakkat teminat 607,50 liradır. IV. — Şartnameler parasız; olarak her gün İnhisarlar Li şubesindön ve (M 16 - 195) sayılı resimleri İnhisarlar " sinden almabilir. arlığu iştirak etmek isteyenlerin pazarlık gününden 2 gün evveline iatsız tekliflerini İnhisarlar Tütün fabrikalar şubesine vermeleri ve tek- liflerinin kabulüne dair mezkür şubeden vesika almaları lâzımdır. VL — İsteklilerin pazarlık için tayin olunan güh ve saatte 9 7,5 güvenme pa- ralariyle bırlikte yukarıda adı geçen komisyona gemeleri ilân olunur. — (3685) Amasya C. Müddeiumumiliğinden: Amasya Ceza evinin 1/6/937 tarihinden 31/5/938 tarihine kadar bir senelik ikinci nevi buğday ekmeği kapalı zarf usulile verilen karar veya plân ilânat mu- eibince ihalesi takarrür eden 8/6/937 salı günü talip zuhur etmediğinden 2400 sa- yılı kanunun 40 ncı maddesi mucibince 25/5/937 tarihli şartname ve takdiri kıy- met zabitnamesi mücibince ihalenin pazarlık suretilc 8/7/987 perşembe günü şaat on altıda icra edilmek üzere bir ay uzatılmasına ve isteklilerin o gün saat on altıda Amasya C. Müddeiumumiliği dairesinde müteşekkil komisyona yüzde yedi buçuğun tutarı olan «781» lira <8S0» kuruş yedi yüz seksen bir lira seksen kuruş pey akçeleri veya teminat mektuplarile müracaat etmeleri ilân olunur. mi vazım ve Mübayaat n Fabrikalar şube-