P * u e AĞ 16 Nisan Son Posta'nın Tefrikası : & Yalan da değil... A- he yapayım, ev” bu... Baktım ki ğızin — boynu bükük kalacak. O « Sun da mürüvveti « hi görmedikten, o * Tun da yüzünü gük Sürmedikten sonra Slümlü dünyanın Te zevki var ki... Daha kim bilir ne !İ'.d" söylenecekti. âm o aralık yeni Eclenlerden birisi: — Geç kaldım Snma, af buyuru * Duzl, Diyecek oldu. Onada çıkıştı: — Geldiniz. ya, olmayınız... l'; Refika, birden- hastalandı da... — Vah, vah, geç Miş olsun... Fakat teşrifinize bakılırsa Pek te o kadar hasta olmıyacak. Yok- 2A #nu evde bırakıp siz, buraya gele- l , — Az kalsın, ben de gelemiyecek - t.f'* Fakat refika: «Aman, dedi, iki - Ş #G gitmezsek pek ayıp olacak..» İ ikaten sizi böyle mes'ut bir gü - Ünüzde, kısaca bir telgrafla tebrik e- '._'“ŞZĞR ya.. Sonra bir daha nasıl Yüzünüze bakardık?.. ümbaracı Arif Paşanın karısı, tek- Tar doktora döndü : Ka Haydi, dedi, artık gelenin, gide- .'“_M'kuıı kesildi, sayılır; biraz da ’:"y'ı dolaşalım. Bakalım, neler olu- -ı.:)" Kimler var, kimler yok, şimdi balanız. Çağırdığınız kalabalığı siz de ddi gözünüzle görürsünüz. — Bilmem ki, söylemiyeyim diyo - M amma artık müsaade buyurunuz. I.rn*_nim çağırdıklarım sizin davetli - inizin yanında onların yarısı değil, 'e biri kadar bile tutmaz. h'î Tabit, tutmıyacak!.. Bizimi ah - bi larımızın daha çok olması, pek ta: ae Paşanın bu kadar senelik — eşi, li ç. Benim de öyle... Elbet bi * davetlilerimiz, sizinkilerden daha labalık olacak... L'Bül:ntk 'Turhan, onlardan uzak « __""ılu. gene bülfeye doğru yürü - ::tıd—i. Kadıncağız, demindenberi ’"du:lln kim olduğunu merak edi - , — Bülendin yanındaki genç te si « tanıdıklarınızdan mı?. ktor telâşla atıldı: — Hayır, ilk defa görüyorum. — Bizim Bülendin işi çok, anlaşı * d%.ilun'“ da kendisi çağırmış. Sade o ki, herkes önüne geleni yanına nw::l buraya getirmiş. Ne ise ama | din arkadaşı pek fena bir çocu- Nzemiyor, Kılığı kıyafeti de düz- "« Yalnız, onlar da büfenin önün- ik hiç ayrılmıyorlar. Demin bir ara- Haşalona girdim. Gene burada idiler. İçki de viski içiyarlar. Bizim listede “’_'*_ıı_ı. Bülent, sağ olsun, bur .___h'snllım de bizim hesaba geçir- için.. _&ı"h yüzünün hiç bir çizgisi kı- Bar için için alay etti Pek tabit, dedi; içtikleri içkilerin 'Ssını kendileri verecek olsalar ziya- riı':';“"' karşı, size karşı pek bü * h"i. saygısızlık olacak. Bundan Sörlar da onun için... » gözüm görmesin; ne ya- î:"gş Sakkinlar>Hala "çöyle. gide' —,;.h iraz Çitlenbiği göreyim. Bu ak- &l ,, “*vap ne kadar yaraşmıştı de - Mi, doktor?.. Mi e ©n biri bulmuştu. Gelecekler Belmiş. ; herkesin ilk dakikalardaki çer kiııu v Nü Bir Bi azalmış, herkes yavaş ya - 1P saçılıyordu... çekilip ötekini berikini çekiştirenler... Geleni, geçeni birbiri - ne gösterip gülüşenler... Ortada da, birbirine sarılıp fısıldaşa fısıldaşa dö - nen çiftler... Büfenin önü de iyiden iyiye kala - balıklaşmıştı;. masanın yanına kadar yaklaşamıyanlar, kollarını birbirinin o- muzundan aşırarak ellerine ne geçerse yeyip içiyorlardı. Turhanla Bülent, gene demin otur- dukları yerde, başbaşa konuşuyorlar- dı. Viski bardakları boşaldıkça yerine dolusu geliyor, Turhan hiç birisine: — Artık yeter... Demeği aklına bile getirmiyordu: Bülendin ağzında, akşamdanberi gevelenen bir şey vardı. Fakat ne ol duğunu bir türlü anlatmıyordu. Yal - niz: — Olmaz ki, diye söyleniyordu, se-| nin gibi bir genç, böyle elleri cebinde, âvâre dglaşsın?.. Pek yazık!.. Yoksa, sen de bitaz kendini göstermenin yo - lunu bulsan, hiç şüphem yok, neler yapmazsın!.. Büyük bir ticaret mü - essesesinin müdür odasına mı yaraş - mazsın, 'bir gazete idarehanesini mi çekip çeviremezsin?.. Hele ne iyi bir hariciye memuru Neden şöyle biraz kımldarımıyorsun?..- Ne- | den biraz gir olmuyorsun?.. An-| nen, baban, seni yetiştirmek için az fedakârlık mı ettiler?.. Yalnız bir ka> bahatleri var: Seni okutmak, terbiye etmek için avuç dolusu para harca » mışlar amma, hayatta insanın yokluk çekebileceği günler de olabileceğini hiç düşünmemişler; seni ona göre hazır- lamamışlar... Sen de bir zamanlar, pek bol alıştın. Sonra, zavallı baban, gü - nün birinde birdenbire iflâs edip ge- olursun!.. SON POSTA Sayfa 7 Kemal Ragıp Yazan: eçiyor, yalan değil... Fakat para?.. İşte o, bende de yak... — Amıra yaptın ha... Bak buna se- vindim!.. Demek, sen de bizdensin, öyle mi?.. — Hemen hemen... Aramızdaki fark: Senin züğürtlüğünü, seni tanı - yanların hepsi biliyor; benimkini ben- den başka bilen yok gibidir. Sebebi de şu: İnsan zengin olmasa bile zengin gibi görünmenin çaresini bulmalı... Muvaffakiyetin tılsaımlarından İ de budür. Hastalıklı, yaralı, bereli bir mahlük ne kadar iğı ıç ise, züğürtlük kileri soğutur, korkutur; herkesi ka - çırtır!.. Yer yüzünde, parasız hiç bir iş gö- rülmez; hiç bir şey olmaz. Hattâ sev gi bil « Parasız sevgi, parayı sevmi - Bir ka- dın, sevdiği erkeğin her suçunu unu- tabilir, het fenalığa göz yumabilir. Fa- kat o adam parasız mi, işte buna da - yanamaz. Bütün insanlar böyledir ya, hele kadınlar için, her şeyin ölçüsü par radır. Zengin bir kadın, diyelim: ken- disini para için, para ile veren kadın” lardan olmasa bile © da gene karşısın: daki erkeği para ile ölçer. Sevginin le ölçüsü paradır. Belki doğrudan doğ: ruya para istemez; fakat kendisi için para sarfedilmesini bekler... Ne kadar çok para sarfedildiğini görürse o kadar sevinir, hoşlanır; karşısındaki erkeği kendisi de o kadar severi. Hepsi de sevdikleri insanın fedakârlığını, ken- dilerine ne kadar bağlı olduğunu, ne kadar para harcıyabileceğine bakar, o- na göre hesap eder... — Bırak şu, boş lâfları... Gali sen, benden evvel sarhoş oldun!.. Pa- tanın ne demek olduğunu ben de bi « lirim, merak etme... Ne işe yaradığı - ni da, istersen evdeki bunak bacıya 80- ralım, o anlatsın!.. Belki senden daha yen kadın, derlerse inanma!.. ba |iyi tasvir eder. Nasıl kazanılacağını bi | liyor musun?.” Biliyorsan onu söyle!.. — Onu da düşüneceğiz!.. Şimdi, se- ni ele alalım: Bugünlük, kolayca para kazanabi - ne © gün yüreğine iniverince, yirmi dört saal içinde hepiniz darmadağın oldunuz!.. — Canım, şimdi bünları ne diye e - şeliyorsun?. Ne çare, alnımın — yazısı böyle imiş, böyle oldu... Ne yapalım, elden ne gelir?.. — İşte tenin en büyük kabahatin bu... Boynunu büküp oturmak... — Peki amma ne yapayım?. Sen işini yoluna koymuşsun ya, kalkıp ba- na öğüt veriyorsun!. Eskiden sen de lecek bir yola girmemişsin bile... Böy- le bir yol bulup orada ilerlemek, zen: zin olmak pek kolay olmaz; pek ça * buk ta olmaz. Sen de çocuk denilecek yaşta değilsin. Demek ki senin için birdenbire zengin olmanın çarelerini arıyacağız... — Arıyalım, bakalım!.. — Para kazanmanın türlü türlü yol- ları vardır. Bu yolların her birine baş- ka başka çareler bulunur. Beyazıt meydanında altın madeni benden pek farklı değildin haniya... |aranmaz yal.. Altın madeni bulmak Sonra birdenbire ortadan kayboldun. |istiyen adam, o madenin olduğu yer- Bir kaç sene sonra yeniden çıktın. Bir|lere gitmeli... Kömür madeni arıyor- de baktık ki: Almış, yürümüssün!..|san Büyükadaya gidecek değilsin yaş Paran var, bitşgok tanıdıkların var; zün geçiyor!.. — Bir çok tanıdığım var, sözüm de Ö-|kömür nerede çıkıyorsa oralara göç &- deceksinl.. (Arkası var) te tıpkı onun gibi, insanın etrafında - | 19 yaşında Çıldıran delikanlı önün Fransada tüyler ürpertici bir facia baba katili e gelene ateş ediyordu, soğuk kanlı bir şoför yaralandıktan sonra üçüncü bir facianın önüne geçebildi Dört beş gün g evvel Pariste öy- le kanlı ve feci bir. hâdise oldu ki, içinde cinne - tin, alkolün ve menfaatin —ayrı, ayrı hisseleri vardır. Faciayı yapan Andre Theurier isminde, 19 ya - şında genç - bir askerdir. z Andre Theu - rier daha yaşı gelmeden gönül - lü suretile ordu - ya girmişti, si « lâh — arkadaşları arasında çok zeki fakat aymı za- manda kaçık bir genç olarak te - MKbi < Adülrür ar aa DA hai du, Fazla olarak — sitta soğuk kazlı şofür içkiye de düşkündü. Andre Theurier hâdise günü akşam üzeri kız kardeşi ile birlikde kız kar - deşinin nişalnısı olan Rimbold ismin- deki zatı görmiye gitmişti. Galiba her vakitki gibi ödünç para istiyecekti. Fakat Rimbold bu defa pek müsaid de- ğildi, fazla olarak asabf gencin hidde- tini tahrik edecek bir kelime de söy - lemişti. Andre Theurier hemen rovelverini çektiği gibi, kız kardeşinin müdahale etmesine imkân vermeden üstüste iki el ateş etti. Rimbold ölü olarak yere düşmüştü. Silâh sesini işiden apartı - man kapıcısı koştu, genç asker onu da yaylım ateşle karşıladı. Bereket ver » sin bu defa kurşunlar boşa gitmişti. Andre Theurier sokağa fırladı, önü- ne çıkan ilk otomobile atladı: Kanlı seri daha yeni başlamıştı. Andre Theurier bu vaziyette doğru- ca evine gitti. Üniformasını çıkara - rak sivil bir elbise giyindi. Gene aynı otomobile atlıyarak babasının şehir d şında malik olduğu eve gitti. Baba o « ğul ne konuştular, belli değil. Fakat genç asker rovelverini babasına çevir- di, onu da öldürdü. ilâh seslerini işi- derek koşan Barthon ismindeki kadını da ölüm derecesinde ağır yaraladı. Şa: hayrettir ki taşıdığı müşterisinin bir sürü cinayet işlemek” şoför İle meşgul olduğundan habersizdir. Andre Theurier bindi, ve bu defa — tekrar otomobile j şehrinin adresi- Ayvalıkta bir Camiin Taşları kaldırıldı Ayvalıkta oturun bir okuyucumuz, (Ze- kibey) camdini Ihala eden duvarın üze rindeki mermer sütunların belediye tara- fından kaldırtılmış olmasından gikâyet e- diyor. Pakat belediyenin bu hareketi ile camtl meydana çıkarmak gayesini istih daf etmiş olması da mümkündür. Bu tak- ürde mermer sütunlar gene camli süs temek için kullanılacak demektir. * P: ğ h ileri İstanbuldaki pastacı birinde çalışan bir işçi bize mektupta İstanbul pastahaneleri işçile rinin her gün 15-16 saat çalıştırıldıkları, gök ax yevmiye aldıklarımı yazıyor. Bu hususta iktisat müdürlüğünün nazarı dik- katini celbederiz. cevaplarımız Eyüp Defterdar Çömlekçiler caddesin- dükkânlarından yazdığı bir ni verdi. Sabaha karşı oraya vardılar. Şoför yolda müşterisinin bir deli veya katil olduğunu anladı mı, pek mümkündür, çünkü Vişiye girince doğruca bir polis karakolunun yolunu tuttu. Fakat müşteri şoförün oraya git mesine vakit bırakmadı. Tekrar rovel” ktiği gibi şoföre ateş etti. Şo: för göğsünden yaralandı, fakat soğuk kanlılığını kaybetmedi, o da kendi ro> welverini çekerek arkasına döndü ve İmüşterisine ateş etti. . Polisler yetiştiler ,şoförü de, katil müşterisini de ölüm halinde yaralı o « Jarak tuttular, Şimdi ikisi de hastane« dedirler. verini Paris sergisi Sergiye kalabalık celbet- mek için yapılan garip bir teklif Paris sergisinin açıldığı gece alacağı manzara Bütün Avrupa ve Amerika hükümet leri gibi Fransa hükümeti de meşru se beplerle işsiz kalmış olan ameleye iş bu Jacakları zamana kadar küçük bir yev- miye verir. Bu amelenin artık yapıla « cak bir şeyleri yoktur. İyi kötü karın- ları doyuyor ya, işin gelip kendilerini bulmasına intizaren dere bk avlamakla vakit geçirirler. tin mahzurlu tarafları yok d kat önüne geçilemez. İşte bu betle Fransız hükümetitlin na: katine arzedilen bir teklif: — Bu işsiz ameleye yeni yeni birer ayakkabı veriniz, ve hepsi- ni birden Mayıs ayı açılacak olan seryi binasına yollayınız. Rağbeti celp için birinci derecede müessir bir ted- birdir. Malüm ya, kalabalık, kalabalığı celbeder! birer elbise, Ge No. 40 da Bay 8. Engin'e: — Bu mesele hakkında bulunduğunuz »yerin nahiye müdürlüğüne müşterek im- zalarla bir istida veriniz ve hâdiseyi an - datınız. Ancak bu şekilde bir muamcleye başlanabilir. ümidindeyiz. - * «Bedbine Imzasile mektup gönderen 0- kuyucumuza : — Mektubunuz sarih değildir. Hayatı« nızı olduğu gibi açık olarak yaşınız. Nİ « çin bedbaht ve mustaripsiniz? Bunları sarih bir şekilde “anlatırsanız size şifa yerecek bir cevap verebiliriz. * Ankarada mütekait — yüzbaşı Lütfiye: — Sizin gtbi bir çok kimseler bu mesele Ne alâkadardır. Azami şekilde bu husus- ta haber ulmağa ve bu haberleri neşre ça- lışıyoruz. Sizin vaziyetinizin de, erasaliniz gibi böyle bir kanun yapılırken — nazari dikkate alınacağına şüphe yoktur. Bi « paenaleythi bu meselenin yeni Gir safhâ- sını gazetemizde bekleyiniz. Bay M.