T Öbür taraftan Savaya hâkim olan yük-| | Sayfa 2 — g Hergün Belgrad kalesi üstünde Türk bayrağı Yazan: Muhittin Birgen una ile Savanın birleştiği burun poktasında, bir taraftan Tunaya sek bir mevkide, kayadan temeller üze- rine oturmuş bir tepe, Osmanlı İmpa- ratorluğunun o meşhur Belgrad kales sinin kurulduğu yerdir. Bugün taşarak etrafa yayılmış olan Tuna ile Savayı, Boğaziçi ile Haliç farzeder, ve Sanı_y- burnunu bir kaç defa yükseltirseniz, işte Belgrad vaziyelini gözö- nüne getirebi z. 1864 senesinde kalenin Nizam meydanında - burn__x_vn Sırplar Kale Mepdan diyorlar - bir gün Sırp ve Tünk askerleri karşı karşıya gel diler, Birbirlerine askerce hürmet ve se lâmet işaretlerini verdikten sonra, Türk ler kalenin üzerinde sallanan Türk bay- rağını, aşağı indirdiler ve kalenin anah- tarlarını Sırp Prensine teslim ettiler. O gün oraya Sırp bayrağı çekildi. Beni bir gün burada bir kaç saat gez- diren aziz bir dostum, bir Yugoslav diplomatı, bu hâdiseyi bana hatırlat - fıktan sonra kalenin üstünde, eski ye- rinde, evvelki gündenberi sallanmakta olan bayrağımızı güstererek: — Ve o gündenberi, diye ilâve etti; bu kalenin üzerine Sırplar, değil sizin bayrağınızı kendi bayraklarından maa- da hiç bir milletin bayrağını çekmedi - ler! Önümüzde, Tuna 6o mavi haşmetile üÜfuktan üfka kıvrıla kıvrıla uzanıyor, Sava ile birleştiği noktada, üstünde be- yaz dalgalar köpüren bir küçük deniz vücüde getiriyordu. Başımızı kâaldırıp yukarda bir müddet bayrağı, sonra da gözlerimizi Üfuklara çevirerek Tuna - nın geniş maviliği içinde o uzun 'deni - zin haşmetini seyrettik. İkimizde mü - teheyyiç idik. Kendisi ile geçen sene Cenecrede tanışmış ve hayli dostluk yapmış olduğumuz bu nazik Yugoslav diplomatı : Der haşranle Aaifit civin anda Ral grâdı değil, bütün Yugoslavyayı ma nen kat'i surette fetetmiş okduğunuzun alâmetidir! Bizim için, gerek bu kale Ve gerek onün üzerindeki Sırp ve Yu goslav bayrağı, milli tarihimizin en sı cak mücadele devirlerinin en büyük timsalidir. Bu noktada çok - kıskancız. Bugün buraya bu bayrağın çekileniş ol- maası bizim için çok şey ifade eder! Hakikaten de öyle olmak lâzım ge- Hrdi. Bununla beraber, bir kere daha gordum: — Bu kadar dostlarınız ve mütte- fikleriniz var. Onların bayrakları hiç çekilmedi mi? — Hayır, dedi; böyle bir vesile düş- Müş olduğunu zannetmiyorum. — Hattâ Fransanın? — Hattâ Fransanın! Bu sözlerin samimiliğine iİnanmak için başka ve kat'i bir sebep daha var- dı: Dostumun sesi heyecandan titriyor, 'Türk bayrağını severek, onu orada gör- mekten memnun olarak söylüyor ve dünkü, bugünkü tarihlerin cilvesi ile iki bayrağın ayni kale üzerinde, ve her şeye rağğmen, yanyana gelmiş bulun - ması onun için o kadar büyük bir hâ- dise oluyordu. Esen sıkı bir poyraz rüzgârı, aşağıda 'Tunanın dalgalarını kabartır ve bu a- kıp giden denizin yüzünü köpüklerle örterken yukarıda da Yugoslav ve 'Türk bayrakları iki müyazi çizgi üstün- de, ayni istikamette dalgalandırıp duru yordu... ğ Bugün Belgrad kalesi, arlık bir kale değildir. Yugoslavya için bir müze, bi- zim için bir. âbidedir. Osmanlı impara torluğunun ve bu imparatorluk içinde medeniyet unsuru olarak dünyanın her | tarafına birşey götürmüş ve her lara: fında bir şey bırakmış olan Türkün, Avrupanın merkezine doğru kurmuş olduğu bir âbide... Ben, buradan bu kadar geçmiş ve burada birkaç defa durmuş olduğum halde neden dolayı burayı gezmemişim, bilmiyorum. Bu Kale için kitaplar dolduracak etüdler yapmak kabildir ve şimdi dostlarımız | da bunu yapmakla meşguldürler. Ölen Kral Alexandre; bir taraftan Belç güzelleştirmek ve bir taraflan da tarihi (Devami 10 uncu sayfada) SÖON PÖSTA- Resimli Makale: Zekâ insanın er müsabakasında bi fayı zekâ, beşeriyete fi ma müreccahtır. Avrupada bir beynelmilel şatranç müsabakası açıldı, bir turnuva halinde haftalarca sürdü ve nihayet bir “Amerikalının galebesi ile neticelendi, gazeteler kazanan adamı dünyanın en zeki adamlarından biri addet- tiler. (C so: RASINDA ) Sakalları birbirine Yapışık Olan kardeşler İVHER GUN BiR FIKRA Neye boşamıyayım Adamın biri dul bir kadınla ev- lenmiş. 'Adam ne yapsa kadın; — Tıpkı eski kocam gibi yaptın! Dermiş. Adam gülermiş « — Tıpkı eski kocam gibi güldün! Adam surat asarmış : || — Tıpkı eski kocam gibi surat, Velhasıl bütün hareketlerini eski kocasının hareketlerine benzetir - miş : Adam hastalanmış, yatağa düş - müş. Kadın yanına sokulmuş : — Tıpkı, demiş, eski kocam gibi hastalanmış. Hasta yatağında doğrulmuş. Doy vi Kait $ Diye bağırmış. Sormuşlar: — Niye boşadın ? || — Niye boşamıyayım.. Şimdi de: — Tıpkı eski kocam gibi öldün! diyobilmı* için ölümümü bekliye- cektir. Siyamlı yapışık kardeşlerin daha antikast Almanyada — görülmüştür. Yapışık kardeşler sik — sik rastladığı miz tabiat garipliklerindendir. Fakat Almanyadaki ikizlerin vücutları değil sakalları yapışıktır. Zaten sakallı do- .—— —— ———« ğan çocuklar, gitgide uzayan sakalla- 492 Kilo rıni birbirinden ayırmağa lüzum gör memişler, hattâ bunu mukaddes bir| Gelen bir şey sanmışlardır. Bütün gençlikleril Karı koca sakallı geçen kardeşler, nihayet bu ya kınlarda böyle bitişik yaşamaktan bi karak sakallarını ayırmağa karar ver- mişlerdir. Sakallarını kestirip ayırdıktan bir | hafta sonra iki biraderin ayrı ayrı ev- lenmeleri bu kararın hangi - sebepler- den ileri geldiğini pek âlâ anlatmış ol- maz mı? İngiltereye bal aylarını geçirmek - Çini bürü sürü yeni evliler «" yelir..Son gelen kafilenin arasında bir çift var - mış ki bütün Londra seyrine çıkmış. Kadın 256, erkek 236 kile geliyor - tmuş. İkisini kolkola görmek — için so- kağa dökülen Londralılara hak ver- memek insanın elinde miı? Fakat iş bu kadarla kalmamış. Za Hayva"!'_”a kurban vallı yeni evliler kendilerine münasip olan insanlar iki kişilik bir yatak bulmak için Lon- Hindistanda bir sene zarfında hay- | drada tam 5 saat ötomobille otelden o- vanlara kurban olan insanların miktar |tele dolaşmışlar, bizim paramızla tar z tesbit edilmiştir. mam 35 lira otomobil parası vermiş- Yalnız kobra yılanının bir senede'ler. Nihayet bir otelin elt katında ge- öldürdüğü insan miktarı 23000 kişi i-|niş bir odaya bir yer yatağı serdirmek miş. Kaplanlar 1046 kişiyi parçalamış- | mecburiyetinde kalmışlar. Tabii diğer lar, ayılar ve parslar, 849 kişinin can-|insanların çift yattıkları — yataklardan ni almışlar, kurtlar 377 kişiyi öldür-|iki tanesini yanyana getirmek lâzım müşler, sırtlanlar da 64 kişiyi boğazla- | geldiğini takdir edersiniz. mışlar, hülâsa vahşi hayvanlar 23000)| — İşin daha garibi bu karı koca sade aileyi babasız bırakmışlar, şişraanlık bakımından birbirinin den- Bundan başka kaplanlar 30500 | gi değillermiş, ayni zamanda - oburlu: boynuzlu hayvan, parslar 38210 ko-|ğu da kimseye bırakmıyorlarmış, İşte yun yemişlerdir. sabah kahvaltılarile öğle yemeklerinin İSTER İNAN İSTER ceğim sıradadır k Dün gece bir arkadaşımız anlattı: «Tünel ile Beyoğluna çıkmıştım. Şişliye gidecek- tim, elimde ağırca bir paket vardı, tramvayın gelmesi- mne intizaren arkamdaki dükkânın pencere boşluğuna koydum. Derken bir dostum geçti, beni görünce yanı- ma yanaştı, konuşmaya daldık. Bu arada tramvay da geldi. Birlikte bindik. Tam Şişlide tramvaydan ine İSTER İNAN değilse vicdanen W Faydasız hıymetler.. S1 sıfırdan ibarettir. Ve beşeriyete faydası olan az İNANMA! Eyvah, içinde terziden yeni aldığım elbiselerim vardı. Bulabileceğimi aklıma getirmedim — bittabi, fakat hiç mevkiine haber vereyim, dedim ve hemen bir otomobi- le atladım. Tünelin kapısı önünde otomobilden indiğim zaman gözüme ilk çarpan şey paketim olmadı mı, pen- cere kenarında bıraktığım gibi duruyordu.» İSTER İNANMA! n kıymetli hasletidir, fakat bir şatranç grinciliği kazanmıya inhisar ettikçe 'aydası dokunmıyan keskin zekâya dai- I Beş Jisan , Bilen on sehiz Aylık çocuk | — Amerikah milyarderlerden birinin — Yirminci asırda hayat gayet âür” atü- SAğor'Oğum daha' böştr' iken bir kaç lisan öğrenmeğe başlarsa me- deniyetin gidişine âncak yetişebilir! Buünü der demez, “dürmamiş, he men beş tane sütnine tutmuş. Bu süt ninelerden biri Fransız, biri Alman, İbiri İtalyan, biri İspanyol, biri de Ja- ponmuş! — Ne sivri akıllı adam! Demeyin! düşüncesi pek doğru çıkmış. Oğlan 18 aylık olduğu zaman bu beş muhtelif lisanla yemek İsteyı bilecek bir hale gelmiş! Posta işlerinde soğuk : bir şaka Noksan pullu mektup gönderenle- rin ekserisi bunu şaka diye yaparlar, ve böyle soğuk şakalardan hoşlanmı- yan bir çok kimseler kendilerine gelen foksan pullu mektupların cezasını ver- mez ve mektubu kabul etmezler. Danimarka posta idatesi bu suret- le bir alay bedava mektup naklettik- ten sonra bunun önüne geçmek çare- sini bulmuştur. Noksan -pullu veya- hut pulsuz mektuba derhal pul yapış- tırmakta ve pul da yapışmış olduğu için mürsilünileyh te pul parasını çâr nâçar ödemektedir. listesi: Sabah kahvaltısı: Ellişer tane yumurta, 1300 gram do- muz eti 800 gram tereyağı, bir büyük kavanoz reçel ve yedişer büyük fin- can çay. Özle yemeği: Dörder kilo çorba, ikişer tane tavuk, ikişer buçuk kilo do- muz eti, sayısız sandviç ve tatlı vesa- ire, İ pn[eıi unuttuğum hatırıma — geldi. rahat etmek için bir defa Tünel polis bir oğtu “almüş. Milyarder düşünmüş: | - Nisan 167 Sözün Kısası Bir kazık h_iİ.(âyesi ki “Larousse,, u çıkaranlara | İthaf ederim E. Talu Gıçen 28 Mart tarihli Son Posti mekteplerimize varıncaya KAC! eklen ele geçen ve dünyanım en kati Hicaç kaynaklarından biri sayılan (17 sızca Larousse lügatinin «kazıklama İmesini izah ederken biz Türkler kında ileri sürdüğü nâbeca iddimli”i reddeden bir fıkram çıkmıştı. Bu 'ı Elena kahramanı merhum Mareşal #F| adin necli necibi Bay İslâm Fuad ğay'dan çok dikkate şayan bir mektifi aldım. Aynen neşrediyorum: Azizim Talu j Kazıklama babından sana - acı bir kâye: Bonapart Mısırı terkedip gide' kumandan olarak orada bıraktığı Gi Kleber, Halepli Süleyman namında k: man bir Türk tarafından — hançerle Yyük şehidi bilir misin neye mahküm etl) Kazığa, Fakat ondan evvel hançeri idâfi xnıığılikiilolımcıyı kadar yakılf Koca Süleyman meş'ale gibi yanan Tinin verdiği, — herhalde — tasavvur | miyeceğimiz — İstiraplara lâkayt | Yalnız bir aralık yaralanan bir aslan £ kükredi. Me'anetini kırdık — zannile nen katiller ne diye feryat — eltiğini m tehziyane sordular, everdiğiniz. bükü yalnız sağ elimin yakılmasına aittir, sol lime konan şu kıvılcımin verdiği — istirtf| baksızlıktır. Ben bu haksızlığa karşı isyaf ediyorum »dedi. Sonra kazığa vuruldu, o vaziyette bilt azametli, büyüktü. Vakarı, metane'i mü tevlileri ezdi, küçülttü, yere gömdü. B* demir parçasına dönen yarım kolunun işareti koca bir orduyu kovdu. ... ... Vatanilerin kulağlı gınlasın. Sayg (İSLÂM FUAD TUGAY) Bu mektuba tek bir söz katmıyorun Onu, yalnız, Larousse lügatini çıkaran “İlara, kitabin gelcek tab'ında misal oli rak kullansınlar diye, Hilhâsda ithal ederim Z Xe Biliyor musunuz ? | — Dayren limanı nerededir? 2 — Meşhur Alman kompozitörü Brahams hangi tarihte, nerede dnğmill tur? 3 — Mısırlıların Güneş ilâhı kimdirl f Ve eski Mısırlılar bu ilâhı ne şekildi tasvir ederlerdi? 4 4 — Şair Abdülhak Hâmit İstanbu * | lun hangi semtinde doğmuştur? 1 V(Cevapları Yarın) * Dünkü Suallerin Cevapları: | — İlk defa olarak Viyana Kanunf | Sultan Süleyman tarafından 152 dü yani bundan 408 yıl evvel muhasara & dilmiştir. İ 2 — 'Türkiyede beynelmilel takvinî ve seat 925 yılının ilkkânun ayında ka* bul edilmiştir. 3 — Büyük Türk hükümdarı Ce 1206 da Hakan olmuş, 1210 da «Ha* kanlar hakanı» manasına gelen Cen * giz ismini almış ve 1226 da ölmüştüü — Bu nasıl adalet? Adalet her yerde ayni - şekilde tev celli etmez. Bizim — memleketimizde şiddetle ve ağır bir surette tecziye edi" Ten bir suç, başka memleketlerde me* selâ suç bile olmayabilir. İşte size bit misal: Meselâ cenubi Afrikada Nylatroom" da on beş yaşındaki bir çocuk ecnebis, lerden birini öldürdüğü için ancak se“ kiz sopa yemeğe mahküm edilmiştiri — Jamaipue'de on dört yaşında All- ce Thurlhb isminde bir çocuk bir ar* kadaşının cam ile boğazını kestiği hale de ancak şu cezaya çarpilmıştır. — Hocasi kendisini (ben arkadaşlari” min boğazını keamemeliyim) ibaresi* ni yüz kere yazmağa mecbur etmiştife Ö d