| Mes'ut İnönü Balkanlarda da Bir İnönü kazandı Yazan: Muhittin Birgen (Baştarafı 1 inci sayfada) ge vasıtasile Türk gazetecilerini karşır hyan Yugoslavya — matbuatcıları, hu - dudtan itibaren bizimle meşgul oldu - lar. Dün akşam, saat dokuz buçuklan sonra vardığımız * Belgradda, size şu satırları yazdığım dakikaya kadar mat- buatcılar, nöbet değiştirerek, hep Türk gazetecilerile meşgul olmakta devam ediyorlar. Ve bizim bu seyahat esna - sında kabil olduğu kadar iyi şartlar i- çinde, kabil olduğu kadar çok ve enle- resan şeyler görmemiz için ne yepa * cekfarın; bilmiyorlar. Dün gece gez - dirdiler, bu sabah iptidai bir tetkik programı ve herkesin istediği şeyleri görmesi, öğrenmesi kararile etrafı do- laşmıya başladık. Bir günde çok dola- Şıp, çok çalışıp çok şey gördük. Bel - gradda her şey Türk gazetecilerinin Arzularını yerine gelirmeğe hazırdır. 'Türk gazetecisi için her kapı açıktır. Burilan dolayı, bu Yuguslavya seya - hatine aid intibalarımı yazmıya baş - Tarken, evvelâ Yugoslavyanın resmi ve husust matbuatcılarıne, — gösterdikleri hakikaten samimi kabulden dolayı te - Şekkür eltmeği bir vazife biliyorum. vt dir Umumi intıbalarıma gelince, burada yapmıya başladığım tetkiklerin yazıl - masını sonraya bırakarak, şimdiden şunları söyleyebilirim: Bulgaristan hududunu goeçer geç - mez, bir Balkan havasıtlır, esiyor. Ben buralardan son on sene içinde çok dela geçtim: Eskiden, bu hududlardan ge - çilirken gerek Bulgaristanda, gerek Yugoslavyada insana alelâde bir kom- şu muamelesi yapılır, hududlarda hh—! bik edilen kanuni merasim, bütün teş | rifatile tatbik edilir ve hettâ, biraz da yan gözle bakılırdı. Bu bakışın, bu mu amelenin, tednicen, her sene biraz da - ba değiştiğini gördüm. Gittikee bu me- rasimin ruhu değişti; gitlikce Tesmi muamelelere evvelâ nezaket, sonra da- ha fazla nezaket ve tedricen, dosüluk, daha fazla dostluk ve nihayet de sa - mimiyet karıştı. Bu defa, ise bilhassa gazeteci olarak geçtiğimiz için, Bulgar memurların büsbütün dostca hareket ettiklerine şahid oklum. Ne hududtan girerkben, de hudud çıikarken, ner - den gelip nereye gittiğimizi kimse sor> muya bile Nizum görmedi. Pasaporst ve dövüz işleri bir gakım merasime ve hat- tâ sıkı musmelelere tâbi olduğu halde kimse hiç bir şey sormadı. Fakat, ben bunu daha evvel, bundan sekiz ay ev- vel, bir sene evvel, bir buçuk sene ev- vel de hududlardan alelâde bir Türk vatandaşı olarak geçtiğim zaman da böyle hizsetilm. * Fakat, şimdi Yugoslavya hududuna Bitince iş$ büsbülün değişiyor; - İsmel ü'ne pişdarlık eden Türk gazele - cilerinin gelişi büyük bir hâdise olmuş bulenuyor: Dostlar gekliler! Herkes böyle* düşüinüyor ve böyle biliyor. Memöüniyetle görüyorum ki, Balkar” larda, yavaş yavaş bir Balkanlı havası teşekkül etmiş bulunuyor. Bu Balkan havasının içinde bir Balkanlı duygu - su, Balkanlı tesanildü yaşıyor, hunu] dorhal hissediyorsunuz. Dört devletin, dönt büyük merkezinden birden, Bal- kanların göbeğine doğru akıp giden bu Balkanlılık tesanüd duygusunun ya - rattığı bu hava, sağlam, ılık bir dos4 - Tuk muhitidir. Her şey size bunu bü - Bunu, size şimdi daha iyi hissetti - ren şey, İsmet İnönünü karşılamak ü- zöre hazırlanmış olan Yugoslavyada, bu seyahate verilen ehemmiyettir. M Yugoslavya, bu seyahati büyük | kendi evine geliyor gibidir. Görüştü - ğümüz insanlar, bunu böyle ifade et - mekte müttefiktirler: Yugaslavya, bi. | rez da kendi evinizdir, diyorlar; bil - hassa İsmet İnönü burada kendisini tamamen kendi evinde hissetmelidir! Öyle zannediyorum ki, bu mektu - bum gazetede neşredildiği gün bura - da bulhnacak olan İsmet İnönü de, bu Resimli Makale: Kadın için süs bir Shliyaçtır, güzel giyinmek, güzel görünmek, güzel tanınmak ister, dimağının bütün kabi liyetini bu isteği temine hasreder, Bu, tabiat kuvvetinin, yaratılış şeklinin verdiği bir zarurettir, bundan do - layı kadını tayip edemeyiz. İfnata va! olmadıkça süslenmek halıkıdır. n Dünyanın en Büyük pırlantası Brezilgada Dünyanın en büyük pırlantası» nn İngiliz Krah- nın tacında oldu- Ön Ööykkliy dürüz lurken, Amerika gazeteleri, bunun doğru olmadığını ve ahiren Brezil - yada 488 kratlık yeni bir pırlantar nn meydana çıkarılmış olduğunu söy- Küyorlar. Dünyanın bunlardan başka meşhur pırlantaları şuniardır. Mavi pırlanta, Prens Orlof, Şimal yıldızı. Büyük Mogol, Koh - İ - Hooz Sancej. Bunların ekserisi şimdi müzelerde- dir. Ve mecmuu kıymetleri 300 mil -| 'yon İngifiz lirası tutmaktadır. Tunusta garip bir vasiyetname Şimdiye kadar bir çok defalar ga- | rip vasiyetnamelerden bahsettiler, *fa- kat şu bizim şimdi bahsedeceğimiz va- siyetmame kadar hiç biri Fransada hay tet uyandırmamış olacak ki, bütün ga« zeteler mütemadiyen bundan vahset- mektedirler. Hâdise şöyle olmuş: | 'Tetosja Labouk iymjude;bir aşdlam. cağiz varmış. Bir gün mahkemeye işi düşmüş, hâkim ile beraber bir hâdise. nin tesbiti için bir yere gitmek 'Tâzımı geliyormuş, gitmişler, aylardan hazi- ran imiş ve hava fevkalâde sıcakmış. Bay Labouk hâkime bir kadeh şarap ismarlayacak olmuş. Hüâkim dürüstlüğü budalalık dere- cesine vardırmış bir adammış, kemali ünf ile bu ikramı reddetmiş, ben hiç bir şey istemem demiş ve üstelik de adamcağızın kalbini kıracak şekilde a- ğır sözler söylemiş. Bay Labouk'un ömrü de herkesin ömrü gibi sona erince vasiyetnamesi açılmış, bir de ne görsünler, adamca- ğız bir milyon hiralık servetini Tunus hastamesine terkettiği gibi, senede 1500 kiralık bir iradı da hâkimin şarap tahsisatı olarak vasiyet etmiş . Bir dostumuz anlattı: hanrelerinden birine söyledik: Çaresiz zazı olarak adresi verdik. Üç gün sonra birisir intibat «lacak ve- benim duyduğum bu (Devamı 10 uncu sayfada) a İ d gel dünan Z *Eve hizmetci almak mecburiyetindeydim. İş İdare - — İyicesini 15 liradan aşağıya bulamazsınız, dediler. ni bulup yollamışlar, eve geldi, gelince de sordu: İSTER SON POSTA H Kadın tabii olmalıdır.. W da de, rmadıkça, gülünç Fakat bazı kadınlar güzel giyinmekle, güze! mekle iklifa etmezler, seslerini, tavırlarını, bakışlarını miye kalkışırlar, tabillikten çıkarlar, gülünç bir bebek, mahasız bir kukla hatini alırlar. Güzel olmak, güzet görünmek için süslenmek kâfi değildir, ayni za- manda da tabil olmak şarttır. * ( YEn GÜN BİR fıxâî] Öyle mi İri yarı bir adam, bir gün Osman Cemali kahvede yakalamış, kuvve- tinden bahsediyordu: — Ben, dedi, çok kuvvetliyimdir. Meselâ biraz evvel şu yokuşta bir araba gürdüm, Arabaya bir tek e - şek koşulmuş, Araba bir türlü ye- kuşu çıkammyor, Hemen gittim, a- rabayi itlim, kolayca yokuşu çı « karttım. B Osman Cemal sordu: — Demek arabayı yokuş yukarı çıkartmak için bir tek eşek kâfi gek miyordu.. öyle mi? * Sükütüler klübünü Haydut'ar basınca Londrada bir Sükütüler klübü vardır. Bu - kl bün âzaları ka « nuşmanın çok ke- re lüzumsuz ol - duğunu söylüyor- larmış ve her u - zuv gibi dillerin de istirahat etmesini lüzumlu görüyor larmış. Bu cemiyet — âzaları - cemiyet binası dahilinde ancak işaretle görü- şebilirlermiş ve içlerinden en hafif bir ses çıkaran, içtimadan çıkarıldığı gibi konuşanlar cemiyetten — bile atılırlar- mış. Geçenlerde silâhli. haydutlar, ce- miyeti tam içtima — halinde iken bas- mışlar, bütün — âzalarını — soymuşlar. Bunlar yasa mucibince hiç ses çıkar- muyorlar, haydutlara karşı işaretle: — Yapmayın, etmeyinl.. diye na- sihatler ediyorlarmış. Haydutlar nasihatı evvelden aldık- lan için onların bu anlaşılmaz işaret- lerine kulak asmamışlar ve hattâ, ce- miyetin kasasını da soymuşlar. Tam o sırada âzalardan biri, ne - olursa o sun diyerek petncereyi açmış, polisi ça- ğırmış. Polisler haydutları yakalamış- lar, fakat o âza da muhalifi nizam ha- reket ettiği için cemiyetten ihraç edi- miş. Amerikada her iki Saatte bir adam Öldürülüyormuş Amerikada cü- .| sahibi, temiz ve dürüst meşgul - olan kor misyon bir iata - tistik neşretmiş - tir. Bu istatistiğe nazaran Âmeri - kada her iki saat- te bir insan öldü- rülmekte ve her 4Ö dakikada da bir boşanma hâdisesi cereyan etmekte imiş. Amerikaklar, bu istatistik müna- sebetle: İki öyle rekorumuz — var ki kolay kolay kırılamaz diyorlarmış. Tütün, rakı içilmiyen ve kâğıt oynanmıyan klüp Londrada «Yeşil Müselles» ismin- de bir klüp vardır. Bu klübün âzasının kâflesi mütefennin ve münevver kime selerdir. Klüp yirmi sene evvel muab- lima Korolin Staples tarafından tesis edilmiştir. Klüpte tütün — içmek, dans etmek ve kâğıt oynamak — kat'iyen memnudur. Klübün müessisi Bayan bu üç şeyin insan zekâsına muzır ol duğunu söylemektedir. Bir iki ay ev- vel bu cemiyetin müecssisi vefat etmiş ve klübün idaresi başına gelenler de klüpteki memnuiyetin biraz itidal da- iresine ircaını düşünmüşlerdi. Fıhıı üç gün evvel açılan — vasiyetnamede, IkI—.ipqe tötün, dans ve kâğıt oyunları |memn uiyeti baki kalmak şartile klübe 10.000 İngiliz krası bırakıldığı görük müş ve arzu edilen tadilâttan bittabi sarfınazar edilmiştir. Müasolininin oğlu tayyare ile Nevyorka gidiyor ltalyan Başvekili Musolininin ken- di idare etmediği zamanlarda tayyare- sini kullanan Kaymakam Bisko önü: müzdeki ağustosta — hiç bir istasyona inmeden Romadan doğruca Nevyorka gidecektir. Bu sefere Müusolininin ikincioğlu Bruno da iştirak edecektir. İSTER İNAN İSTER İNANMA! — Sizde kalorifer yok mu? — Hayır, — Sıcak su? — Hayır. — © halde ben burada çalışamam! Ve Allaha ısmarladık, diyerek çıkıp gitti. İNAN İSTER İNANMA! Sözün Kısası Nafia işliermiz E. Talhı umhuriyet Türkiyesinin, her Di krmdan tertemiz ve kıvanç -' rici umumi manzarasının içinde Nat | işlerimizin de önemli bir mevki Kutki ğunu sevinçle görmedeyiz. a Göçen imparatorluğun içler acısı YF ralarından ve yüz karalarından biri bu nafia işleri idi. O vakit tesis ol < şimendifer hatların kaddes vatanın bağrını yılan gibiydi. Bin tür Tüşvet ve dalavere ile elde edilen iM? | yazlar, bunları istihsal eden yabanci ” ların indinde Türk varlığını isı:m’f için kullanılan bir vasıtadan başka değillerdi. Dolambaçlı, elâstiki « tabir mazur görü tanzım olummuş şartı halkın ve devletin aleyih sahiplerinin lehine tefsir olu n müssit ve dünyanın hiç bir tarafındl misli görülmedik birer garibeydi. Saltanat an'aneleri, bu kabil mües? abeye memür hüküml min, maaşlarını gene © müessese vezmesinden almalarına Te | men müsaade ediyor, bu suretle de © mümessillerin nüfuz ve itibarların! çe indiriyordu. ü Nafia işlerini bu vaziyette v.cvıırU eden cumhuriyet rojimi, akla, manfi Ba, halkçılık ve devlet mefhumlarıi! at düşen bu gidişi önledi; onunla, ğf di bir mücadeleye girişti | Bu mücadeleyi, İsmet İnönü hükü * metündes ve onun azimkâr, karaktöf Nafin Vei AK Çetinkayadan başkası muntaz ile | biy program dahilinde kolaylıkla başif |ramazdı. Vatan için hayırlı olan her hamlenif nâzım ve mahreki büyük Atatür İnafia işlerimiz için de işaret eylediği yol üzerinde geniş ölçüde bir tasfiye # | meliyesi başladı: Demiryollar mitlBef' &.. Telefon devietin eline geçti. Ös * | manlı saltanatımın çomarsız köylerim” | de çomak oynatmağa alışmış olan bali | miesseselerin de, üzerinde yürüdük b leri yolun, cumhuriyet devrinde çıkâf | almadığı hakkında kulakları büküldik | Bugün, nafia işlerimizin temiz mall' Zzarasını az çok ihlâl eden son bazı İ'- rüzler de ayıklanmak üzeredir. Ondan sonra, ve pek yakm bir atl* de, memlekefin en büyük dertleri biri olan imtiyazlı şirketler tahakkü * mü de, yıkılmış imparatorluğun zelil ve hacalet verici hatıralarile bit Hikte tarihe ijmtikal etmiş olacaktır. — | Bunu bizlere temin eden rejime VE adamlara karşı minnetimiz M SA ———0 Biliyor musunuz ? Ş 1 — Macar bayrağı hangi renklef * den ibarettir? * * & — Larsing şehri nerededir? —— 3 —1Lwi Lumler kimdir? İlk filil hangi tarihle çevrilmiştir? 4 — Bugün yer yüzünde kaç milyöf insan yaşar? ğ (Cevapları Yarın) — * Dünkü Suallerin Cevapları: 1 — Misirhlar Güneş tanrılarımf Ammon ismini verirler? 2 — Sirano de Berjerak meşhur sız muharrinidir. Komedilerile şöh! alnıştır. Başka dünya, Agripin'in t Mü eserferi bilhassa meşhurdur. 3 — İngilterede meşhur Kembriç & Biversitesinin - bulunduğu — Kembelil şehrinde (70) bin insan yaşar, Dilsiz köpekler Amsterdamda çıkan Telegraf 9# zetesi yazıyor: * Landrada köpek sergisi için h'”g'ı| lıklar yapılmaktadır. Bu sergide, IGİM edilecek köpekler arasında dilsiz yör pekler de vardır. Bunlar bilhasen avef | hıkda kullanılmaktadır. Bu köpekit kat'iyen havlamamakta ve hiç gürül” yapmadan şikârlarını takip n dir.