5 Nisan 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 Sayfa Karabük demir ve çelik fabrikalarının ehemmiyeti Dünyada ne kadar demir çıkar ? İngilterenin demir istihsalâtı senede 15 milyonu geçme- mektedir. Fakat bu miktar İngiliz demir sanayiine kâfi gelmediğinden İngiltere daima hariçten demir almaktadır Bir demir fabrikasın m dahilden görünüşü (Karabük) te dün büyük törenlerle dün tesis edilmiş olan demir ve çelik fabrikası münasebetile (dörtbaşı ma - Mmur) bir iştir, demiştik. Hakikaten bu fabrikayı İngilizlerin tesis etmiş olması, fabrikadan istihsal edilecek demir ve çeliğin, bize lâzım o- lan miktarı ayrıldıktan sonra fazlası - nın İngiltereye ihracı mukavele muk - tezası bulunması, memleketimize hem mali ve iktisadi, hem de sınal ve si - yasi bir çok menfaatler temin edecek- tir. Hele demir gibi, madenlerin en lü- zumlusu olan ve harp malzemesinin e- sasını teşkil eden bir cevherin mem - leketimizde* çıkmasının ileride müda- faai milliye noktai nazarından temin edecek büyük faydaları düşündükçe bu hayırlı teşebbüsten dolavı ne kadar memnuniyet izhar etsek azdır. Demir sanayiinin memleketimizde tesisi mü- nasebetile akuyucularımıza demir ve çelik hakkında umumi malümat ver - meği lüzumlu addediyoruz. Demir nedir? Demir, tabiatte en çok bulunan ve rub'u meskünun hemen her tarafında tesadüf edilen, hali tabilde mavimsi ve esmer renkte bir madendir. Demirin sikleti izafiyesi (7,86) gram- dır. Yani bir santim mikâbında zar gi- bi bir demir parçası takriben 8 gram sikleti haizdir. Demir (1500) derecede erir, erime - den evvel hamur kıvamını alır ki, bu hâssa sayesinde demir çekiç ile iste - nilen şekil verilebilir. Nitekim en ip - tidai vesaite malik olan bir demirci us- tası, demiri kızdırarak ondan hatır ve hayale gelmez bin şekilde eşya imal e- d_er ve bu eşya ekseriyetle umuru bey- tiye için en lüzumlu eşyadır. Demirin böyle hamur halini alması, ayni zamanda kendi kendine kaynak yapılmasını kolaylaştırır. _Halbuki madenlerin ekserisini bir - birine kaynatmak için yabancı bir mad- de, her hangi bir lehim kullanmak ikti- za eder. Demir, insanların bulduğu ve kul - lanmağa başladığı ilk madenlerden bi - ridir, Vâkıâ beşeriyetin demiri, bronz- dan sonra keşfettiği tarihçe tesbit e - dilmiş gibi ise de insanların ilk defa demir kullanmağa, milâttan üç bin se- ne evvel başladığı da gene tarihi tah - minler cümlesinden bulunmaktadır. Demir tabiatte daima muhtelif mad- delerle karışık bulunur. Yer yüzünde hemen saf demir cevherine hiç tesa - düf edilmez. Yalnız semadan düşen bazı ahcarda, tamamile saf halde de - mir bulunmuştur, ki bundan da kürrei arzdan başka ecramı semaviyede demi- rin daha bol ve saf olarak mevcut bu - lunduğuna hükmedilmektedir. Tabiatte bulunan demir madeni ise bilhassa esmer (h&matite) dir, ki bun- da demir cevheri yüzde 60 miktarın - dadır. Demir, sanayide ençok kullanılan ma den olmasına rağmen 1870 senesine kadar bütün dünyadaki ham demir is- tihsalâtı 28 milyonu geçmemekte ve bunun nısfı İngilterede çıkmakta idi. Fakat bu tarihten sonra Almanyada da demir sanayiinin terakkiye başla - ması ve bilhassa (Bessemer) usulile tasfiye imkânları temin edildikten son- ra demir istihsalâtı 1890"da 57 milyo- nu, 1910 da 139 milyonu ve umumi harpten bir sene evvel 170 milyon to- hu bulmuştur. Harbi umumiden sonra bu miktar biraz azalmış ise de son se- nelerde gene dünya demir istihsalâtı 170 milyon tonu bulmuştur. İngilterenin demir istihsalâtı ise se- nevi 15 milyonu geçmemektedir. Fa - kat bu miktar İngiliz demir sanayiine kâfi gelmediğinden İngiltere daima ha- riçten demir almaktadır. İşte bilhassa bu mecburivet ve ih - tiyaçtan dolayıdır, ki İngiltere (Kara- bük) te tesis edilen fabrikalarımızın CGONUL İŞLERİ —— d h 20 yaşında evlenmek İsteyen genç.. «Demirci» den mektup yazan bir genç okuyucum, adının ilk harfleri ile Bay «N. T.» diyor ki: — 20 yaşındayım, bir aileyi refah içinde geçindirecek kadar da para kazanıyorum. İki yıldanberi genç bir kadınla sevişmekteyim ve şim - di de evlenme teklifi karşısındayım. Fakat henüz askerliğimi yapmadım, tereddüt içindeyim, ne dersiniz? * Her şeyden önce bu genç okuyu - cumu 20 yaşındayken bir aileyi ge- çindirecek derecede para kazan- dığından dolayı tebrik etmeliyim.. Ben Son Postanın bir çok uzuvları gibi İzmiri ve havalisini yakından tanırım. Muhitinde aile yuvasının genç yaşta kurulduğunu da bilirim, Muhtelif bakımlardan faydalı da bu- lurum. Fakat buna rağmen bana öy- le geliyor ki istikbalinizi şimdiden kayıt altına almak için fazla acele e- diyorsunuz. Her halde evvelâ asker- İiğinizi bitirmelisiniz derim. * Konyada Bayan «Menekşe» ye: Aldanıyorsunuz. Bence geçirmek- te olduğunuz hakiki bir aşk değil, bir çocuk eğlencesidir. Bu eğlenceyi daha ileriye götürmeyiniz. Hayat «sevmek» kelimesinin içinde toplan- maz. Geçinmek, yuva sahibi olmak lâzım. Bahsettiğiniz adam da sizi bu bakımdan mes'ut edebilme kabili - yetini göremiyorum, Kendi memle - ketini:de, kendi muhitinizde birisini seçiniz. TEYZE SON POSTA Böyle avukata diyecek yok İzmire yakın kazalardan birinde bir avukat varmış. Avukatlıkta ne derece ehil olduğunu bilmem amma, her hal- de haddinden efzun bir zevk ehli imiş. Bir karısı olduğu halde, bir de met - res tutmuş. Günün birinde avukatın metresi, a- vukatın karısının oturduğu evin önün- | den geçiyormuş. Başını kaldırmış. Ka - dını balkonda görmüş. Ve açmış ağzır nı, kapamış gözünü; kadına demediğini bırakmamış. Mesele, cürmü meşhutla neticelen - miş. Mahkemeye düşmüşler. Avukat metresinin müdafaasını üzerine almış. Karısının karşısına metresinin avukatı sıfatile çıkmış: — Vak'aya sebep olan karımdır. Bi- naenaleyh müekkilimin beraetini, ve karımın tecziyesini isterim, Demiş. O demiş amma gören gözler bu yolunu sapıtmiş klavuza kulak as - mamışlar, Avukatin metresi de; on beş gün ha- pis ve iki yüz lira para cezasına mah - küm olmuş. Bunu bana anlatan dostum dedi ki: — İşte bir hâdise, böyle hâdise kar- şısında ne yazabilirsin. — Bir şey yazamam, dedim, amma bir hikâye anlatırım. Aşağıya yazdığım hikâyeyi anlattım: Bir tarihte küfür etmeyi yasak et - mişler.. Ne münasebetle olursa olsun bir adam küfür etti mi derhal mahke- meye veriyorlarmış. Küfür ettiği tahakkuk edince ceza görüyormuş. Gene bir gün bir adamı küfür ettiği| için mahkemeye vermişler. Mahkeme başlar başlamaz bir genç girmiş: — Kadı efendi, kadı efendi! diye ba- ğırmış.. Kadı bakmış; genç sormuş: — Kadı efendi, benim babam vardı. Bir de güzel üvey annem vardı. Babam şimdi öldü. Üvey annemi ben almak is- tiyorum, Nikâh düşer mi, düşmez mi? Küfrettiği için mahkemeye verilmiş adam kadıya dönmüş: — Kadı efendi, demiş, ben küfür e- derim amma böylesine küfür ederim. Küfür ettiği için mahkemeye verilen adam, bu avukatın marifetini de duy- saydı, her halde gene ayni sözü söy - ler: — Ben küfür ederim amma böylesi- ne küfür ederim, Derdi, hâsılatının fazlasını almak şartını da mukaveleye ithal etmiştir. Almanyada da demir istihsalâtı, bil- hassa (Alsas-Loren) kit'asının Fran - saya iadesinden sonra, hayli azalmış - tır. Sön senelerde büu istihsalât ancak 6 milyon tonu bulmakta idi. Fakat Bay Hitler mevkii iktidara geldiğindenbe- ri istihsalâtın bir hayli artmış olacağı tahmin edilmektedir. Fakat Almanya - nın da demir sanayii dünyanın en zi - yade inkişaf etmiş sanayiinden oldu - gundan ve bilhassa Almanya şimdiki teslihattan dolayı demire pek ziyade muhtaç olduğundan ileride Almanyaya demir ihraç edeceğimizi kuvvetle ü - mit edebiliriz. Çeliğe gelince, çelik malüm olduğu üzere demir ile karbondan mürekkep bir halitadan ibarettir ve asıl mühim sanayii de çelik sanayii teşkil eder. Bu bapta icap eden tafsilât ile mem- leketimizin demir madenleri ve demir ithalâtı hakkında elde ettiğimiz malü- matı ayrı bir yazı ile okuyucularımıza arzedeceğiz. İki çocuk ortada yok Etyemezde oturan İnhisarlar anbar memuru polise müracaat ederek 13 ya şında oğlu Ferid ile 15 yaşında Hasa - |nın dört gündenberi eve gelmediğini söylemiştir. Bunlar evden gizlice san- dıktan on beş lira da almışlardır. Ço - cuklar aranmaktadır. Yaman iki soyguncu .- Karadenizden gelen Hüsnü ismin - de biri Galata rıhtımına çıkarak otel ararken karşısında iki kişi peyda ol - muşlardır. Bunlar, Hüsnüye: — Sana biz oötel buluruz.. diyerek Galatada Kemeraltına götürmüşler ve üzerine atılarak parasını çalmışlar ve kaçmışlardır. Soyguncular aranmak - tadır. Cerrahinin — Mucizesi Çok nazik bir ameliyat bir kızcağıza hayat verdi 9 Yaşında bir kız oynarken söylüyorlardı. Fakat operatör yarası büyümüş, kemiklerinin ilikleri iltihaplanmağa başlamıştı. Doktorlar bacağın kasıktan itibaren kesilmesi lâzım geldiğini tehlikeli bir ameliyatla çocuğu kurtardı ayağından — yaralandığı için bütün mesuliyeti üzerine alarak Londrada çıkan Sunday Chronicle yazıyor: Londrada Metropolitain hastanesin- de yapılan bir ameliyat, bizzat ameli- yatı yapan doktoru bile hayrete dü - | şürmüş. Dünyada ilk defa vâki olan bu tıb müaizesi, bütün doktorluk âlemin- de hayretle karşılanmıştır. Dokuz yaşında bir kızcağız olan El- la Hunter arkadaşlarile oynarken düş- müş ve bacağını yaralamış, ağılar geç- memiş, yaralar kapanmamış, iş büyü - müş, çocuk hastaneye getirilmiş ve derhal teşhis konulmuş. Bütün doktor- lar müttefikan hastalığa Osteom Jeli - e'dir demişler. Ostöom Jelite pek müh-> lik bir derdmiş. Bu hastalığa yakalanan kimsenin Doktorlar düşünmüşler, taşınmışlar ve yavrunun hayatını kurtarmak için tek bir çare bulmuşlar, Eller Kunter'in hasta bacağını kasığından kesmek. Bu fikre operatörlerden biri iştirâk etmemiş, © ilk defa yapacağı bir ame- liyat sayesinde yavrunun hayatını ve kemiğinin ilikleri iltihab yapıyormuş. vurm - Ameliyat masası başında nihayet bütün mes'uliyeti üzerine ala« rak bu ameliyatı yapmağa teşebbüs €t« miş. Hasta yatırılmış doktor: Femur denilen oyluk kemiğini yani dizkapak- tan kasığa kadar olan kısmı çıkaracak, fakat o kemiğin üzerinde bulunan Pe- riorste'u, yani ince zarı zedelemiyecek mMmiş. Doktor bütün dirayet, cesaret ve hax zakatini ileri sürerek bu nâzik ameli- yeyi başarmış, ve osseine yapmak, ya- .ni kemik vücuda getirmek hasletine |malik olan perioste hiç zedelenmemiş. Ameliyattan sonra, dizkapaktan aşağı olan kısım ile yukarı kısım birbirine (kemik ile merbut kalmayınca, kız ya - 'tağa yatırılmış, ve ayağının kat'iyyen kıpırdamaması temin edilmiş. Doktor her hafta ayağın radyografis sini alıyor ve gördüğü neticelerden do« layı da memnuniyetini beyan ediyor « muş. * Doöktor vazifesini yapmıştı, işin üst tarafını tabiate terketti. bacağını kurtaracağını ümid etmiş ve (Devamı 8 inci sayfada) E Sizin ise “ Son Posta ,, ? dan hediyenizi alınız | —— hediye veya be Son Posta okuyucuları arasında bir eğlence tertip etti: Hergün memleketin bir köşesinde çekilmiş kalabalık bir halk kitle- sini gösteren bir fotograf çektiri- yoruz. Bu - fotografı altıncı — no- ter Bay Galip Bingöle göstermekte, içinden tek bir simayı ayırmaktayız. Dikkat ediniz: Bu seçilen sima belki sizi, belki bir dostunuzu, belki üzaktan yakından bir tanıdığınızı gösteriyor. Mesele basit: Seçilen resmin sahib. ida- remize müracaat ettiği zaman kendisi- ne üç İiralık bir hediye takdim edile- cektir. Okuyucu taşrada ise mektupla müracaatını müteakıp hediyesi yolla - nacaktır. Yukarda gördüğünüz fotograf Her resmi çıkan okuyucuya 3 liralık del ini veriyoruz. $ * iskelesinde alın- Köprünün Kadıköy mıştır. Çehresi yuvarlak dahiline a« lnmış olan — bayan — matbaamiza müracaat ederse hediyesi — derhal verilecektir. Bundan evvel neşretti« ğimiz — fotoğraflarda — kendilerini ta- nıyan — okuyucularımız — matbaamı - za müracaat ederek hediyelerini almak tadırlar. * DİKKAT: Bu sütunda resimleri çı- kan okuyucularımız, hediyelerini bir hafta içinde almalıdırlar, Aksi halde haklarını kaybedeceklerdir. Bu müd- det İstanbul haricindeki okuyucuları- mız için on beş gündür.

Bu sayıdan diğer sayfalar: