*Son Posts ,, nın tefrika 151 numaral, şehit (Ertuğrul faciasma karışan” aşk macerası) Yazan A R. Osman Paşa birdenbire sözünü kesti. Rengi simsiyah olmuştu. - Nazır bana: “Fırtına patladığı zaman siz ölüm yatağı civarında bulunacaksınız!,, dedi, diye mırıldandı — Ölüm korkusu mu?.. i — Hayır.. senden ayrılmak korku" b hu. — Ayrılmıyacağız, Asaf... İcap e - derse, ölümü bile paylaşacazız. — Söz mü, Suat?.. — Hem de.. hiç bir kuvvetin gale - be edemiyeceği kadar kuvvetli bir söz. — Ölüme kadar, — Evet. ölüme kadar, — Suat!.. Seni, çıldırasıya seviyo- in. — Asafl,. Aşkı, ilk defa olarak se- in varlığında hissediyorum. Dudakları, birbirinin üstüne kapan* miştı. Bu temiz sâfi aşk, bu iki masum gencin; kalplerini derhal birbirine bağ” lamıstı, Asaf, göğsü derin şahkalarla kaba- Farak: — Suatl.. Şimdi senden bir ricam İydr: Bü Kadar'tehlikeii bir: maceraya pasıl atıldın?.. Ne olur; bana bunu anlat?.. Diye yalvarmıştı. Suat, dudaklarında mağrur bir te- bessümle Asafın yüzüne gülümsemiş.. — Eğer, sıkılmazsan, dinle... Diye söze başlamıştı. © Onlar, o kadar dalmıslardı © kalk borusu) çaldığı zaman, sanki tatlı rüyalarla dolu bir uykudan uya" © hir gibi olmuşlardı. Asaf, ayağa kalk- mıştı. Ateş gibi yanan avuçlarile Sua- dın ellerini kavramıştı. — Ah, Suat!.. Senin kadar kahra - © man ruhlu bir kızla evlenmek.. bu, hiç kimseye nasip olmayan bir saadet ola" tek?.. Acaba, ben bü saadeti görebile- tek miyim?. Diye mirıldanmıştı, * 16 eylül 1890 - cumartesi günü... Ilık, ve tatlı bir sonbahar sabahı. güneş bütün haşmeğile doğmuştu. Güneş doğarken (Yokohama) limanı, henüz uykudan uyanmış olan mahmür «bir şark dilberine benziyordu. Şehrin © her tarafında, hafif hafif dumanlar tü- #üyor.. birbirine karışan muhtelif ses- © İer, ufkun derinliklerine doğru sürük- Jeniyordu... Şehri ihata eden dağlar ve “kirlar, en baygın renkli dekorlar için de pentürle yapılmış soluk bir tabloya © beüziyordu. Bakanların gözlerine ha- « Yal gibi görünen bu panorama, Japon « milletini ince ve zarif hislerle yaptık- “lari tabloları andırıyordu. © Ertuğrul, dün akşamdan bütün işle" © rihi bitirip, artık kara ile ihtilâtını kes- kiş “Xiği için sabahleyin şafakla © hareket! “edecekti. Netekim, gece yarısından! €vvel kazanlar fayrap edilmiş; islim © yükselmişti. Ve; hareket saatinde, , herkes iş başıma geçmişti... Fakat, tam demir alınacağı zaman, vinç maki- nesinde bir ârıza başgöstermişti. Gemide, herkes bisbirine soruyor” e m m m ——ğ—— ———— ——> Herkes Leningrada yayan gitmek mec- © buriyetinde değil ya?.. Hem sizin kızı - nız zayilça, — Katya mı zayıf? Allahtan korkun © bunu söylemeğe Abram Mihaloviçi © Benim Katyam anadan doğma sporcu» dur. Şimdi R medi. Bir de siz ona — Dünya bu.. Neler « © bir kurt sürüsünün hü bilir. — Canım, o kurttön korkmuyor ki.. © “Hem onlar hiç bir şeyden korkmazlar. ? sunuz? diye sordu. — Daha genç ydım, belki de gi - “derdim. Gazeteler bile Kalüşadan. bah- sediyorlarmış, Abram Mihaloviç.. Ben size acıyorum Abram Mihaloviç!.. Siz " İreket ederiz. “İbahane çıkarıyorlar. ".|da gitti, Ne demek nasil gi “| beli du: — Ne oluyor, yahu?.. — Bilmem.. vinç bozulmuş.. demir alınamıyor. — Garip şey... Anlaşılan, Ertuğrul Japonyayı o kadar sevdi ki, buradan ayrilidek isemiyor. — Yoksa, Japonlar bizi çok sevdi" ler de, buradan koyuvermek istemiyor- lar mı?, — Ya, öyle.. ya, böyle... — Ba iş, pek iyi bir allmete benze miyor amma.. — Aman birader.. aç... — Hayır, şer; Allahtan değil mi?. Makinede çıkan ârızanın tamiri u- zadıkça uzuyor.. saatler geçiyor.. vakit zevale doğru yaklaşıyordu. Osman paşa, elleri ceketinin cebin- de., kıç üzerinde asabi adımlarla gezi“; niyor. Küpeşteye arkasını dayayarak, parmaklarının ucu ile geniş ve siyah sakalını karıştıran Ali beyle konuşu - yordu: — Ne aksilik?., yaptırsaydık. ağzını hayıra Keşki dün, prova — Efendim kimin aklına gelir, Sim: diye kadar hiç bir yerde bü böyle bir ârıza göstermedi ki... Merak buyurmayınız. Şimdi, tamir biter. Ha- makine — Canım.. tabii, tamir bitecek,. biz! İolmal.. SON POSTA «Son Porta ma Terihi Telrikeme ; 106 SÜMERMILDIZI: Elm lap e Yazan : Celâl bön Mara yalvardı: “Benimi elenimi kesip Nâraşın mezarına serpeceklermiş ben bir genç kızım,, dedi Nâraş: — Beni evime gönderin, Ben, sevgilim Mâranın kucağında ök mek istiyorum. Dedi. Gudeanın gözleri sulandı. Nâraşın son sözü şu oldu: «— Ölüdüğüm saçlarını kestirip mezarıma serptiri - niz, Mellâl» Gudea söz verdi. Nâraşı sedye ile saraydan evine gö“ türdüler, zaman, Mâranın ... Mâra, Nâraşın sedyesi önünde du- ruyordu. Nâraşın gözlerinin içi gül yordu. — Mâra! dedi - ben ölünce mezarı” ma saçlarını serpecekler.. Mâra şaşırdı: — Bütün güzelliğimi de mezara birlikte mi götüreceksin? — Evet, Gudea emretti. Mâra ağlamağa başladı: — Benim saçlarımı keserletse, ben ne işe yararım, Nâraş! Bu kadar zalim de hareket edeceğiz. Fakat; erkenden hareket edeceğimizi ilân ettik. Eğer bugün burada kalırsak, gene İngili gazetelerinin diline düşeceğiz. Size! söyledim ya; bir buçuk aydanberi,! Tokyoda çıkan İngiliz gazeteleri bi * zimle alay ediyorlar. «Türk fırkateyni İstanbuldan kalkıp, nasılsa buraya ka- dar geldi. Fakat, şimdi avdete cesaret edemiyor. Türkler, bu uzun yolculuk tan ö kadar yılmışlar ki; ber gün bir yola çıkmak is-! temiyorlar.» diye yazmadıklarını bi - rakmadılar, — E, koleraya tutulduğumuzu bil miyorlar mi?.. — Biliyorlar amma.. tek bizimle a- lay etsinler.. kazandığımız muvafia kiyeti, dost milletlerin gözlerinden dü-| şürsünler de, ne olursa olsun... İ onun için, bir ân evvel şuradan demir kaldırıp gitmek istiyorüm. l — Hakkınız var efendim. — Hattâ.. dün, bahriye nazırı ile veda edetken... Osman paşa, birdenbire kesmişti. Rengi, simsiyah © kesilmişti. | Gözlerini, zevale - yaklaşan güel İaltında gümüş gibi parlıyan ufuklarda gezdirmişti. Deniz, bir ayna kadar par- lak ve sakindi. Osman paşanın, birdenbire ei na kapılmasına hiç bir mâna veremi- İyen Süvari Ali bey, gözlerile kuman- dani takip ederek istizah etmişti: (Arkası var) İşte sözünü! yaşlı bir adamsınız! Ellisini çoktan aş- tınız!, Fakat buna rağmen kayak spo - runun faydasını bir türlü anlıyama - mışsınız!, Bü sirada telefon çaldı. vovna telefona koştu: — Katya mı?.. Evde yok. Leningra- ?. Basba - gitti: Herkes nasıl gidiyorsa o da! le gitti. Kayaklarla gitti. Tabi ca - nım kayaklarla.. Abram Mihaloviç kanapeden fırladı.) Elindeki sigarasını asabi bir hareketle| söndürdü, Dudakları arasından belli Esenya Li - rıldanarak odadan çıktı. Yarınki nushamızda : FERAGAT Z bir «Allaha ısmarladık!» mi -| den öldürmek istiyorsun? — Sen ölmiyeceksin, Mâral Ben İdükten sonra da benimle beraber ya” şayacaksın! Mâra susuyordu. Nâraş ilâve etti: — Ve ben öldükten sonra, başka bir erkekle de yaşayamıyacaksın! Mâ- but (As) böyle istiyor.. o, seni bana verdi.. sen benimsin Mâra! Ben öldük- ten sotrâ da benimsin.. benim olarak kalacaksın! ... Mâra odasına geçtiği zaman düşüm meğe başladı. — Mâbet (As)ın gazebinden kur tulmak için nereye kaçmalı? Beni yer yüzünde ancak bir erkek mes'ut ede- bilir: Sama. o da (Suz)a kaçmış. Ah, o ne İyi, ne temiz kalbli bir kahraman- dı. Ben Ur'da onu beklerken, Nâraş hasta olarak dönüp geldi. Tanrim! Sen beni Nâraşın elinden kurtar ve Samaya kavuştur. Mâra çok güzel bir kızdı.. O,günahı Samadan öğrenmişti. Sa- ma onun için mâbutlar kadar kudretli, Son Posta Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi Yerebatan, Çatalçeşme sokak, 25. İSTANBUL Gazetemizde çıkan yazı ve resimlerin bütün hakları mahfuz ve gazetemize aittir. ABONE FİATLARI ls Sene! Ay Kİ 1400 | 7601 400 | 150 2340 | 1220) 740 | 270 İ 2700) 1004 | 800 | 800 Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. TÜRKİYE YUNANİSTAN ECNEBİ Gelen evrak geri verilmez, İlânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk Pul ilâvesi Iâzımdır, Posta Posta kutusuz 741 us: 741 İstanbul Telgraf: Son Posta Yazan: Melâhat Tezer Telefon: 20203 Mellât| nasil gelebilmişti? Ben bir genç kızım.. beni ne- İmâbutlar kadar mukaddes bir Mâra, saçlarını yapacaktı? Düşündü.. düşündü.. Kaçmak istedi, Mâra Ur'dan nereye kaçabilirdi? ... “ Saçlarımı kurtarınız..Size bir esir gibi bağlanayım!,, Mâra ertesi sabah erkenden kalktı.. Tanzerin evine koştu. Mâra, Tanzerden yardım göreceği- ni umuyordu. Tanzer, Mârayı görünce şaşırdı. Nâraşın sevgilisi, Tanzerin evine çok iğrenç bir mahlâk olurum. Yüzü” me kimse bakmaz.. ve benden herkes iğrenir. — Bunu kim söyledi sana? — Nâraş söyledi, Saraya gittiği za- man Gudeadan rica etmiş. Gudeada kesilsin demiş, — O halde ben Gudeanın buyruğu" nu çiğneyebilir miyim? — Fakat, ben Nâraşı sevmiyorum. Saçlarımı onun mezânna serpemem, mellâ! Bir kadın ancak sevdiği bir er- keğin mezarına saçlarını bırakır, Ben ondan nefret ediyorum. — Neden nefret ediyorsun? O de yurdumuzun tanınmış kahramanların- dan biridir. — O beni Samanın elinden zorla almıştı. Ben, Samayı seviyorum, mel lâ! Ben yalnız onün uğrunda saçları" mı dökebilirim. Hattâ yalnız saçlarımı değil.. canını bile veririni onun için, Mara, Tehzerin ayaklarına kapan - dı: — Saçlarımı kesilmekten kurtarı » niz, Mellâ! Size, ölünciye kadar bir esir gibi bağlanayım,. Kapınızda eşik dibinde yatmağa razıyım.. Tanzer genç kıza çok acımıştı. (Arkasi var) | İstanbul Belediyesi İlânları İ tarı Cinsi Muhammen bedel İlk teminat 6,5 Top birinci hamar 68>4100 parşömen 56 Top ikinci hamur 575.82 pembe On iki kiloluk Top ikinci hamur 57X82 Beyaz On iki kiloluk Belediye matbaası için yukarıda cinsi ve miktarı ve muhammen bedelleri yanlı olan kâğıt açık eksiltmeye konulmuştur. Nümune ve şartnameleri Encümen kale « minde görülebilir. İstekliler 2490 numaralı kanunda yazılı — vesika ve hizalarımda gösterilen ilk teminat makbuz veya mektubu ile beraber 6/4/937 Salı günü sat 14 de Daimi Encümende bulunmalıdırlar. «1574» <1: e Dahiliye Vekâletinden: 1 — Yenişehirde Devlet mahallesinde Vilâyetler evinin harici projektör tesisatı kapalı zarf usulile eksiltmeye konmuştur. 2 — Eksiltme 14/4/937 tarihinde Çarşamba günü saat 15,30 da Vekilet binme içinde toplanan Satınalma Komisyonunca yapılacaktır. 3 — Muhammen keşif bedeli 11276 lira 90 kuruştur. 4 — Muvakkat teminat 845 lira 77 kuruştur. 5 — İstekliler bu baptaki şartnameyi vesair fenni vesaiki Vekâlet Levazım bö- rosundan bilâbedel alırlar, 6 — İsteklilerin 14/4/937 tarihinde Çarşamba gününde saat 14,30 xa kadar teklif mektublarını satınalma komisyonu reisliğine vermeleri ve makbuz almaları icabeder. 7 — Posta ile gönderilecek teklif mektublarının altıncı maddede yazılı saate ka- dar reisliğe gelmiş bulunması şarttır. Postada olacak gecikmeler muteber değildir. Dış sarfların mühür mumu ile iyice kapatılmış olması şarttır. o «7509 1750». Istanbul Orman | Direktörlüğünden: Ziraat Vekâleti için lüzumu olan elli adet çadır 7500 lira muhammen bedel üze“ rinden kapalı zarf usuliyle satın alınacaktır. İsteklilerin ve şartnamesini görmek iş- tiyenlerin 562 lira elli kuruşluk teminat mektuplarile | teklifnamölerini 13/4/1937 tarihine denk Salı gününün saat on dörde kadar İstanbul Orman Müdürlüğünde top» lanan komisyon Başkanlığına tevdileri ve ayni günde saat on beşte zarflar açılırken hazır bulunmaları, (1757) arlıktı. kurtarmak için ne — Ne istiyorsun, Mâra? Nâraş çok mu hasta? Diye sordı, Mâra, Tanzerin dizlerini öptü: — Sizden bir dileğim var, mellâl Siz Akadı yola getirdiniz.. muzaffer olarak Sümere döndünüz! “Her şeye muktedirsiniz! Beni Nâraşlın elinden kurtaramaz mısınız? Tanzer başını salladı; — Ben Gudca değilim, Mâra! Seni Nâraşın elinden ancak o kurtarabilir! — Saçlarımı kesip Nâraşın mezarı" na serpeceklermiş, mellâ! Ben genç bir kızım, Benim saçlarımı keserlerse, 584,50 43,83 66 —— İstanbul Sıhhi Müesseseler arttırma ve eksiltme komisyonu Riyasetinden: İstanbul Leyli tp talebe yurdu talebesine (772) çift yazlık iskarpin açık eksilte me suretile yaptırılacaktır. 1 — Eksiltme : Cağaloğlunda Sıhhat ve İçtimai Muavenet Müdürlüğü binasım» daki komisyonda 21/4/1937 Çarşamba günü saat (15)de yapılacaktır. 2 — Tahmini fiat - bir çift iskarpin (440) kuruştur. 3 — Muvakkat teminat: (254) lira (76) kuruştur. 4 — İsteklilerin Çemberlitaş civarında Fuatpaşa türbesi karşısında Tıp talebe yurdu merkezinden şartnameyi parasız olarak alabilirler, 5 — İsteklilerin cari seneye ait Ticaret odası vesikası göstermeleri ve bu işe ye- ter muvakkat teminat makbuz veya banka mektuplarile birlikte ve saatinden önee komisyona gelmeleri. (1817)