6 Sayfa SON POSTA-: Bir milyarın tarifi Nabzınız bir milyar defa attığı dakikada 24 yaşına girmişsiniz demektir. 5S0 Vagon bir milyar mısır tanesi alır, bir hatip bir milyar kelimeyi 38 yılda söyler BİR MİLYAR TANE Nevyarkta çıkan The Atlantic Mort-|saymağa teşebbüs etseydi. Ve her da- hby yazıyor: Bir kaç arkadaş yemekten sonra, umumi bütçe hakkında münakaşalar yapıyorduk. Mükâlemelerimizin mev- Zzuu milyarlardan aşağı düşmüyordu. Bir aralık aramızdan biri — Ukalâlığı bırakın. Mister Milya- rın ne demek olduğunu biliyor musu- nuz? dedi. Birisi güldü: — Bunu bilmiyecek ne var? dedi. | söylese ve günde sekiz saat hiç durma- 1000x1000. — Bu rakam hiç bir şey ifade et- mez. Gözünüzün önünde acaba milyar nalbamu. möpöke D Cük, beliziğir mu? Herkea bir şeyler söyledi. Kimi yıl- dızları ortaya attı, kimi kumsaldaki kumları misal olarak getirdi. Bu meseleyi ileri süren zat: — Acaba ne kadar metre murabbaı sahadaki yıldızlar bir milyardır, dedi. Kimse cevap veremedi. Herkes bir milyarın ne olduğunu anlatmak için uğraşıp dururken o gü- ler yüzle: e V e— Yorulmayın ve dinleyin, tökleri- ni söyledi ve anlatmağa başladı: — Hazteti İsanın doğduğu günden bugüne kadar milyar dakikadan biraz fazla oldu. Ve eğer İsa — peygamber doğduğu gün bugünkü borsa fiati üzerine bir in- san günde bin dolar sarfetmeğe başla- saydı ve eğer o adam ayni parayı ö- lünceye kadar sarfetseydi ve öldükten sonra da varisi hiç gün kaybetmeden | ayni harekete devam etseydi, para da faiz getirmeseydi ve bu bahtiyar va- risler ancak 2736 senesinde alacaklıla- rına: — Mahvolduk... Dama... Artık me- teliğimiz kalmadı, diyeceklerdi. Size başka bir misal daha vereyim: Parmaklarınızla nabzınızi — tutunuüz. Dakikada' 80 defa atıyor değil mi? İş- te nabzı bir milyar defa vuran 24 yaşına gelmiş demektir. 50 vagon alınız, tepeleme mısır dol- durunuz. Elli vagon tepeleme mısır, bir milyar mısır tanesidir. Eğer bir akıllı çıkıp ta bu masırları insan Okuyucularıma Cevaplarım «Ben askerim, asker olmamdan bir sene evvel bir kızla nişanlandım, bir sene nişanlı gezdim, fakat bu bir sene içinde bir çok münakaşalar, bir çok dedikodular oldu...: Bu satırları Ankarada oturan Bay (R. M. N.) un mektubundan alıyo « rum. Mektubun başında bir de: «Âynen neşrini rim», cümlesi var, düşünüyorum, bu uzun mektu- buün aynen meşrinin ne kendisine, ne de diğer okuyucularıma vereceği kikada 100 mısır saysaydı, bu — işle ta- mam 57 sene uğraşırdı. Muntazam bir ormanda hektar ba- gna İ00 büyük ağaç — vardır. Eğer bir milyar ağacı den yekpare bir orman mek lâzım gelseydi, bunun Belçika, Holanda, ve İsviçreden mürekkep bir ülkeyi istiap etmesi lâzım gelirdi. Bir hatip eğer dakikada 150 kelime | dan konuşsa bir milyar kelime sarfet- mek için 38 sene her gün konuşması içap eder. Bu $8'yıl içinde pazar ve ta- til günleri bile hesaba katılmamıştır. On iki senede 100 mahküm Asan cellât ihtiva e- tasavvur et- gönlü sevdiği kıza sorarmış: az yazmış, ben biraz daha yazacağım: devir değişmi: T kıymeti günden güne artmış ve bu y Nasıl evlenilirdi, nasıl evlenecekler? Bunları tanınmış bir ilim adamımız söylüyor : İlk devirlerde erkekler evlenmek is- gözlerine kestirdikleri yle evlenirlermiş. Za- devir değişmiş. Kız kaçır- , kizi mal veya para mu ninden satın alma â- deti kalm olmuş. Gene zaman geçi gene devir de ğişmiş, ikinci âdet te birincisi gibi se- | nelerle beraber geçmiş gitmiş, Onun da yerine gönül isteğiyle birleşmek âdet olmuş! * Bunları da ben söylüyorum: İlk zamanlarda kızların kıymeti pek fazla imiş. Bir erkeğin bir kızı alabil- mesi için gönül rızası, mal mülk para, bir iş görmezmiş. Bu yüzden erkeğin herşeyi, hattâ ölümü bile göze alıp kızı kaçırması icap edermiş. Zaman geçmiş, devir değişmiş, kızla rın kıymeti düşmüş.. Artık erkekler herşeyi göze almıyorlar, evlenecekleri kızları kaçırmıyorlarmış. Kızlar evde kalmışlar. Erkek, evde kalmış olan bu kızı, mal vererek, para vererek ebevey ninden satın alırmış. Gene zaman geçmiş, gene devir de-| ğişmiş.. Kızların kıymeti bir kat daha | düşmüş, evlenecek erkek alacağı kız i- para pul vermez olmuş. Erkeğin — Gönül rızasile bana varır mısın? — Varırım! Derse, alırmış. Amma ve lâkin tanınmış ilim adamı| Gene gene zaman geçmiş, gene gene kızın günden güne Kıy-| etten düşmesine mukabi', erkeğin z ğıtırlar, Saatlerce bekletirler. Ben de, Dün Ağır Cezada iki işkence davasına bakıldı Eroin kaçakcılığından mahküm Hüsnü ve eroin imalât hanesi işletmekten haklarında tâkibat yapılan Moiz vt Kemal, kaçakcılık bürosu memurlarının kendilerini falakaya yatırarak dövdüklerini söylediler İstanbul Ağır ceza hakyerinde, dün | oğlunda — İstiklâl caddesine — yatmifı memurlar aleyhindeki dövmek ve iş -| «<Ben, İznikte bulunan kasap Kkocamik kence davalarına bakılmıştır. isterim!» diye bağırıp çağırmağa knyd Döymek davasında suçlular, kaçakçı | muştur.- Bunun üzerine yakalanmığı hk bürosu memurlarından İbrahim,| Beyoğlu meşhut suç hakyerinde sorgü Cafer, Zeki, Şevkettir. Bunlardan dava | ya çekilirken: «Ben, namuslu bir cı olan Hüsnüdür. Hüsnü, kendisi bak| nım. Ortaköyde bir eğlentiden dönü f kında moörfin kaçakçılığından tahkikat| yordum. Beyoğlu caddesinde ken! yapıldığı sırada, dövüldüğünü ileri sü | kaybetmşiim!» demiştir. rüyor. Meşhut suç kanununa göre, belli Dünkü celsede, bazı şahitler dinlenil | Jacak derecede sarhoşluktan ve di Şahit Ziya, şöyle dedi: çıkarmaktan, iki gün hapsine kara! — Bunlar, #kıllarına estikçe beni ça | rilmiştir. bundan dolayı müddelumumiliğe mü- | Bedava bira içmek isteyen zorbt racaatla usulsüz olarak hü i tah -| Hasan isminde biri Arnavutköy Bf dit ve bundan başka da hakaret davası | zinosuna gitmiş, bedava bira içmek Si açtım, Gene bir gün beni böyle bekle- | temiş, kendisine bedava bira vırı'l&d tirlerken, buradaki davacı Hüsnüyü | yeceğini söylemişler, kızmış, kap! müdiriyete getirmişlerdi. Kaçakçılık | bir şişeyi cama fırlatmış, şangır $' bürosu koridoründa duruyordum. Hüz | gur camı kırmış. 3 nüyü orada bir odaya soktular. İçeri -| Kendisinin, evvelce de' parasız den Hüsnünün can acısından bağırma | istemekten bir buçuk aylık mal e sını ve ağlamasını İşittim. Biraz sonra, Hüsnüyü iki memur, koltuğuna gir - miş olarak, dışarıya çıkardılar. Hüsnü dayak atılmış vaziyetleydi Suçlulardan Cafer, «bunun şahitliği ni kabul etmeyiz. Kendisini Arnavut- köyünde erolin fabrikası işietirken ya- kaladık» dediler. Ziya da «işletilen fab rika, benim değil, bu memurlarındır!» mukabelesinde bulundu. Şahit Ziyanın ortağı Haydar, şahit olarak geldi ve aşağı yukarı ayni şey leri anlattı. yeti varmış. Hapishaneden daha !'J çıkmış. Beyoğlu meşhut suç hm** bu sefer kendisine üç ay ceza kestlli, tir. » : Kadının saçını çekmiş Balea isindli yirmi yaşında bir “g kanlı, Abanoz sokağındaki evlerdei rinin camıni «tik, fik» vurmüş, CAf kaldırıp başını çıkaran Ayşeyi, 54! rından yakalayıp çekmiş, hırpali Beyoğlu meşhut suç hakyerinde yaPk lan duruşmada, bir ay hapis cezasi r den bugünkü vaziyet husule gelmiş. | Şimdi evlenmek isleyen kız, para ve mal vererek erkeği alabiliyor. — Ya daha sonra ne olacak? Diye missoruyorsunuz? Neler neler olacak?.. Erkeğin kıymeti daha daha | artacak ve evlenmek isteyen kız, erke ği ne gönül rızasile, ne de mal ve pa-| ra Vererek elde edemiyecek. Bir kızın bir erkeğe sahip olabilmesi için herşe- yi, hattâ ölümü bile göze alıp erkeği kaçırması icap edecek. Yugoslavyanın resmi cellâdı “Ben fena insanları işledikleri fenalıklardan . kurtarıyorum ,, diyor İMSET Gereeneeeenera n senaesmeerenLArErERAr ae enasenennene raşa ya bir timarhanede, yahut da son uzletgâhlarında, fakat herhalde gıpta edilmiyecek bir tarzda ölürler. Yalnız Yugoslavyanın 12 senelik resmi cellâdi Bay Hart bu kaidede bir istisna teşkil etmektedir. Hart geçenlerde şık bir ceket Atay şapka, elinde kar gibi beyaz eldiven- leri bulunduğu halde idam sehpasırhın yanında ispatı vücut ederek kendisi- nin «hastap tabir et idam — mah- kümlarının yüzüncüsünü asmıştır. Hart kimse için hoş — görülmiyen | vazifesinin ne olduğunu soranlara: «Vücutlarının işlediği bütün Fenalık. lardan halkı kurtarmak, hastalarını te- davi etmek» olduğunu söylemektedir. | Hartın en kıymetli eşyası daima ya nında bulundurduğu bir defteridir. ki buna idam ettiği yüz kişinin aıra ile isimlerini ve beheri için aldığı ücreti vesair zikre değer şeyleri kaydetmiş- tir. Cellâtlar umumiyetle idam ettikle- ri mahkümların hayallerile uğraşa uğ- faydayı bulamıyorum. Sadece sua - line cevap vereyim: — Evlenme teklifi kızdan değil, erkekten gelir, teklifin reddinde da- hi izzeti nefis kıracak hiç bir şey yoktur. Defterin son sayfalarında daha en- teresan hesaplar vardır. Burada idam edilenlerin asıldıkları ipi satmaktan ka zandığı para yazılıdır. Binlerce garip itikleli adamlar vardır ki asılan —ada- mın ipinden bir miktar tedarik ederler- | duruşması yapıldı. giyinmiş olduğu ve başında - silindir| £ | kilde cezalandırılmalarını, mahkeme - Duruşmanın devamı, diğer şahitlerin | çağırılması için talik edildi. * Salon boşaltılıp, heyet kısa bir müd det dinlendikten sonra kapılar tekrar açıldı ve başka bir işkence davasının miştir. Kendisine memur süsü veren sabıkalı Münir isminde bir sabıkalı kendi sine vergi itiraz komisyonu âzas! & ünü vererek Kantarcılarda Teodos itiraz — ettiği bi v Si |dükkânına gitmiş, vergileri affettireceğini söyliyere! lira istemiştir. - Teodos bu adati Bunda suçlular, kaçakçılık bürosu memurlarından Hakkı Şinasi, Neşet, Hilmidir. Haklarında kaçakçılıkltan tah kikat yaptıkları Moizle Kemale işken ce ettikleri, için tahtı zandadırlar. Moiz, yaşlıca bir adamdır. Davasını şöyle anlattı: — Birden bire fabrikanın pencerele rinden beş, altı kişi içeriye “atladılar. «Davranmayın, yanarsınız'» filân diye beni yakaladılar ve «söyle, bakalım!» diye, jandarma tüfeğini falaka gibı ku! lanarak, kayışa ayaklarımı geçirip so. payla dövdüler. Bu dövme keyfiyeti ak şama kadar sürdü, Bu dayaktan sonra azdıkları zapta «imzanı at!» diye bana kalem uzattılar, Rica ederim, bil hassa benim gibi ihtiyar bir adamı döv meleri yakışır mı? Tam yedi tane şahi- dim var. Bu suçluların, ibret olacak şe akalf şüphe etmiş, kendisini polise yi nizin adaletinden beklerim! Davacı Kemal de, şunları söyledi: — Moize nisbetle ben daha az dövül müş sayılırım. Fakat, gene jandarma tüfeğini falaka gibi kullanarak, ayak larımı kayışın arasına geçirip, beni de sopayla bir hayli dövdüler. Beni dö- venler, Hakkı Şinasi ile Neş'ettir. Fa- kat, bilhassa Neş'et! Hakkı Şinas: daha ziyade tüfekten falakayı tuttu ve Neş'et sopayı indirdi, Bundan başka ba na akşam da üç, beş tokat vurdular! Moizin gösterdiği şahit isimlerini tes bit eden pusla alındı. Kemal, bu şahit lerin ayni zamanda kendisinin şahitleri de olduğunu kaydetti. Sonra istihbarat memuru Hamdi, şa hit olarak dinlendi ve dövme hâdise * «Mecnun» imzalı mektup sahibine: Anlıyamadım, 15 yıldanberi ikiniz de evlisiniz, muntazaman muhabere edersiniz, sönmek bilmiyen lüfzi bir aşk İle yanıp tutuşursunuz, ve bu va- ziyeti ne sizin zevceniz, ne de onun zevci duymaz, anlıyamıyorum. se bunun kendilerine büyük saadet getireceğine inanırlar. Her idam işinden sonra Hart be- yaz eldivenlerini çıkarır ve cesedin a- yağının ucuna atarak: «Senin ölü- münden ben mes'u) değilim» der ve bu suretle vicdanını azaptan kurtarır- mış. sini görmediğini söyledi. ç Davacı Kemalin karısı olan Hamiyet ?nunıı'uu ış(oki_y?) bu e tedil ’: te, kocasını Hakkı Şinasi ile Neş'etin | S&jia bolow'lu hissini vee dm""'d,' bisik dövdüklerini, Moizin de dövüldüğünü | 'eğin üst kısmı da ayni 4 _çıf" gördüğünü anlattı. |miştir. Alt kismı dar ve :W 50', Duruşma, dij tleri; |Jar hafifçe geniş, yakası Kal - sına b::ıkılclıvlRer Bbitlerin çağırılma Zızları bu yılın birçok mudzwf işti' Zad teşkil edecek şekilde gefif Sarhoş kadın mahküm oldu | y.> kal kapakları erkek görü Melâhat isminde bir kadın, gece ya- | hatırlatıyor. Yaka da ayük rısı aşırı derecede sarhoş olarak Bey-| yapılmıştır.