15 Mart 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

- öndmealakn İstanbulda emsalsiz hava bayramı Tehacüm karşısında trenler bir müddet işliyemedi, halk yollara döküldü, hava bayramına şimdiye kadar gorulmemış bır kalabalık iştirak etti (Baştarafı 1 inci sayl'ad.ı) tenilen mükemmeliyette, dilenilen in- tizam içinde geçmesi, kazali izdiham- Ta mahal kalmaması için alınmadık hiç bir tedbir, yaratılmadık hiç bir ça- fe, heşaplanmad k hiç bir ihtimal kal- Mamıştı. Vilâyetten şehir bandosu temin e- ilmiş, otobüslerin şehir haricine işle- Yebilmeleri için lâzım gelen müsaade îhnmı'—;tı Trenlerin talebeleri bedava gm'—11"melerı halkı yüzde elli tenzilât- îasımalan temin olunmuştu. İstekli- *ri, tâ Yeşilköye kadar, adam başına h25 kuruştan götürüp getirmeyi taah- Üt etmiş olan taksilerin camlarına, Zenlerinde: «Türk hava kurumu» ya- li kâğıtlar yapıştırılmıştı. Şehrin Taksim, Sirkeci gibi muay- Yen yerlerinden kalkan otobüsler, bay 9m yerine götürüp getirecekleri yol- lardan yalnız altmışar kuruş alacak- Tdı. Bayram yerinin inzibatını ve Ââ- !ay işini temin için de, uçuş meydanın- önceden tahmin olunan kalabalığın Eeniş yekünile mütenasip miktarda Uçuşları sey reden halkın heyecanı ve trenlerde hâkimiyeti temin etmek demektir. Fa- kat yüzlerce, binlerce, hattâ milyon- larca tayyareye plânöre, paraşüte, pi- lota, rasıda, makiniste sahip bulunsak bile, havalara, yağmurları, fırtınaları, dilediğimiz anda yağdırıp koparacak, yahut dindirip durduracak kadar hâ- kim olamayız ya? :âîlur bulundurulmuştu. O kadar ki, Seyrüsefer memurları, süvari, ya- rıı' Ve sivil polisler, inzibat memurla- hî'le İarı bandrollu Türkkuşu âzaları n Mühimce maçlarda stadyomu dol- %in ahalinin miktarını gölgede bıra- lecek kadar büyük bir kalabalık 1 etmişlerdi. #&va Kurumunun iki otomobilinde, İter doktorla eczacı bulunacak, bu 0- ı.indelinlleı' Yeşilköye giden asfalt üze- he habire gidip gelecekler, kendile- lar Muhtaç olacak yolcuların imdat- iha yetişeceklerdi.., tü lulâsa, geleceklerin, herhangı bir h Slükle, herhangi bir yoklukla karşı- ları için icap eden her hazır- ğ_apllrmştı lmakat buüna rağmen, izalesi elden Bu, iİyen bir tek aksi ihtimalin korku- Glınbu bayramı tertip edenlerin yor- heps Yüzlerini karartıyordu. ' Hemen :“nul de, iki de birde rasathaneye tele- Ği aÇıyorlar, tabiatın gösterebilece- Cilvelerden mümkün mertebe ha- __îîar olmaya çalışıyorlar, ve: ha Ya, diyorlardı, fena bir yağmur stlru-ga'ı Ç bîîet Ya yağmur bastırırsa? Vâkı- tayyare sahibi olmak, havalarda Bünkü hy!ıını iştirak eden tayyırecılerımız Ya yağmur bastırırsa? © takdirde, tayyareler perende atamıyacaklar, plâ- nörler numara yapamıyacaklar, ve halk, gökte paraşüt yerine yerde şem- siye arayacak, hülâsa, havaya, tayya- reler yerine emekler uçacak, ve hava bayramı bir hava matemine dönecek! Bereket, bir kaç haftadır olanca cö- mertliğini takınmış olan tabiat, biz â- ciz insanların naçiz bayramımıza kıy. madı: Ve dün sabah, masmavi gök yüzün- de pasparlak bir güneş gören İstanbul- lular, Yeşilköye erken varmak için bir- birlerile yarışa giriştiler! * Ben, bir kaç arkadaşla, otomobili ter cih ettim, Bu itibarla, trenlerin vazi- yetlerini yakından göremedim. Fakat trenle gidip gelen dostlarımın — söyle- diklerine göre, en kısaları yirmi vagon- dan mürekkep olan katarların kalaba- lığı, şimdiye kadar hiç bir İstanbui tramvayında görülmemiş, hattâ, bay- ramdan mahrum kalmamak isteyen. ler, kendilerini alamıyan kalabalık tren lerin yollarını kesmişler, önlerine do- larak hareketlerine mani olmuşlar,.. Maamafih, Yeşilköye giden asfalt cadde. bayram yerine insan taşımakta, tren yolunu bile geride bıraktı. Çünkü asfalt üzerinde, başı Yeşil- köyde, ve nihayeti şehir hudutları İ- çinde bulunan bir muazzam katar ha- lini alan nakil vasıtalarını değil, isim- lerini saymaya bile imkân yoktu. Asfaltta, üç tekerlekli - otomobil- den üç tekerlekli bisiklete, lüks oto- büsten, kömür kamyonuna, lâstik te- kerlekh faytondan kağnıya, attan eşe- ğge, deveden katıra, motosikletten el a- rabasına kadar her çeşit nakil vasıta- ları vardı. O kadar ki, bizim şoför Kemal cid- diyetle: — Eyvah.., diyordu, biricik asfaltı- mızın beş senelik ömrü bir günde git- H, * Yeşilköye, Sirkeciden trenle, ve şe- hirden bütün bu saydığım vasıtalarla gidenlere bir de civar köylerden yay- İrlarile, kağnılarile ve yaya olan gelen- leri katarsanız, Yeşilköy meydanının dünkü manzarasını tasavvur edebilir- siniz! Emzikli çocuklar... Doksanlık ihti- yarlar... Bir İngiliz Aristokratının gar- denpartisine —gider gibi — giyinmiş züppe bayanlar... Umacı gibi çarşaflan- Bir paraşütçümüzün güzel bir inişi mış yaşlı ve genç köy kadınları... Birer şık tuvalet ve kıyafet meşheri olan derbi koşularına giden lordlar gibi iki dirhem bir çekirdek kesilmiş favurili delikanlılar... Mangallarından çocukla- rının salıncağına, hasırlarından, sinile- rine kadar, evlerinin olanca eşyasını meydana taşımış göçe alışkın, ve ihti- yata, ihtiyaca, iptidai de olsa konfora düşkün aileler... Saymakla bitip tükeneceğini bilsen: hepsini sıralayacağım! Fakat imkân mı var? Biraz evvel yer bulmak için birbir- lerini çiğneyenler, şimdi — birbirlerile eğleniyorlar. Öyle bol istihza mevzuu buluyorlar ki, tayyareler havada pe- rende atmasalar bile, günleri keyifli » geçecek, Şıklar, kılıksızlarla, ihtiyarlar genç- izdiham lerle, züppeler kalenderlerle, atlılar e- şeklilerle, eşekliler yayalarla, hususi- lerdekiler taksidekilerle, taksidekiler otobüslerdekilerle, otobüslerdekiler kamyonlardakilerle, kamyonlardakiler faytonlardakilerle, faytonlardakiler, yaylılardakilerle, yaylılardakiler de, kağnıdakilerle eğleniyorlar... — Sen, diyor, biraz otur. Ben şöyle bir dolaşayım! Bayan asabileşiyaor: — Beni böyle dağ başında nereye gideceksin? Beriki gülüyor: — İnsaf yahu... Burada değil, şehir- de kalmaktan kork... Şimdi asıl orası dağ başı sayılır. Çünkü koca şehirde in cin cirid oynuyor!. Bir başka yerde iki şoför arasında konuşulanlara da kulak kabartıyorum: — Buraya geldiğimize iyi etmedik! — Neden? — FEğer şehirde kalsaydık, Taksim- den Karaköye on kâğıda inerdik... Çün kü orada kalan taksilerin topunu top- lasan onu bulmaz! * İhtiyar bir köylü, tayyareye enfes bir isim takmış, Elini siper edip gök yüzüne bakıyör ve: — Yahu, diyor, bu motörlü uçurtma« lara da ne oldu? Fakat gittikçe artan kalabalık o ha« li buluyor ki, «motörlü uçurtma» ları göremememiz ihtimali var, Çünkü po- bırakıp Bir paraşütçümüz ha Ikın üzerinden geçerken Hülâsa, her sınıf insan, kendi sını- fından olmıyanı, her çeşitte insan, ken dine benzemeyeni, ve her zihniyette in- san, kendi zihniyetini gütmeyeni alaya almış... Herkes komik, ve herkes seyirci... Fakat içlerinde, sadece komik olanlar da, sadece seyirci olanlar da, hem ko- | mik hem seyirci olanlar da var... Genç delikanlılarla, genç kızlar, tayyarelerden, plânörlerden evvel ha- valanmışlar.. Maamafih, — beceriksiz davranıp ta hava alan pısırıklar daha çok... Onlar da tesellinin yolunu bul- muşlar: — Oh... diyorlar... Temiz hava, ci- ğgerlerimizi yıkadı... Hava bayramı bu... Her türlüsü alı- Nir tabit Havaya, kimisi gözünü açnmuş, kimisi ağzını... Vakit geçtikçe, sabırsızlık baş- hyaor: — Ne zaman başlayacaklar? — Havaya bakmaktan boynum tu- tuldu... Bu iş uzar da, böyle dolaşmaya alışırım diye ödüm patlıyor... Çünkü «gözüm havada dolaşmaya alışırsam, yarın şehirde mutlaka çiğnenirim... Bir erkek, yanındaki bayana: lisler, değerli polis müdürü Salih kılı- Ca bile istisnat muamele etmeden uçuş meydanını açmaya çabaladıkları halde muvaffakiyete erişmekte güçlük çeki- yorlar, ve Türkkuşu Reisi Zeki bağırı- yor: — Eğer böyle giderse, burada uçma- Ya değil yürümeye bile imkân bulama- yız... * Meydanı dolduran kalabalığın tas- virini, kelimelerin dar kalıbına değil, fotograf objektiklerinin geniş belâgat- li objektiflerine bile sığdırmaya imkân yok. Ben «görülmemiş bir kalabalık» ta- rifinin, hiç bir yerde, dünkü kadar ye- rinde kullanıldığını görmedim. O arada, beni en çok güldüren de, günün yegâne hatibi Şakir Hazımın, bir höparlörden bile yardım görmeyen ince sesini, yüz bini kolayca aşan aha- liye duyurmaya çabalamasiydi. Bu nu. tuk, insana gayri ihtiyari, çift motör: lü tayyarede çalınan gramofonu hatır: latıyordu. Halk, plânörleri, medeniyete esir düşmüş birer canavara bakar gibi sey:- rediyordu. Operatör Kâzım Gürkan, (Lütfan sayfayı çevırımz) v7

Bu sayıdan diğer sayfalar: