14 Mart 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

' İ ı Mart 14 —t VÜa — EŞESEN Çapadaki otom duruşması obil kazasının dün yapıldı Çapada, Hayri isimli bir şoförünr tedbirsizlik, dikkatsizlik, seyrüsefer nizamlarına Tiayetsizliğile Meryem is- minde 14 yaşında bir mektebli kızın ölümüne sebeb olmaktan suçlu olarak duruşmasına, dün sabah üçüncü ceza- da devam oluünarak, şahidler dinienil- di. Aralarında, tramvaycılar ve polis - ler de bulunan şahidlerden büyük bir kısmı, şoförün, duran tramvayın so - luna doğru ilefiye geçerken, tramvay- dan inip önden karşı tarafa geçimek is- tiyen kızcağızı ezdiğini, otomobil: hızlı sürdüğünü, korna çaldığını işitmedik- lerini söylemişlerdir. Dünkü duruşmaya gelen, kızcağızın annesi Hayriye, hıçkira hıçkıra göz - yaşı döküyordu. Genc ve kibar halli bir kadındı. Siyah elbiseliydi. Boynun- dan sarkan bir madalyonda, kaybettiği sevgili kızının resmi vardı. Hakyerine bir istida verdi, atomobil sahibine maldan mes'ul sıfatile tebli- gat yapılmasını ve gösterdiği bazı şa- hidlerin çağırılmasını istedi. Müddeiumumi Kâmil, bu isteğe iş- tirak etti. Necib Nadir, Hüseyin, Ta- hir, bu yolda karar vererek, duruşma- yı bıraktılar. BAARAARAALARARARARIAA Mecidiye köy kazasının müdafaası başka güne kaldı Kurban bayramının ikinci günü Şiş- li - Mecidiye köyü arasında iki kam - yonet arasında kalıp öden jandarma Süleyman Hacı Bektaşın ölümü du - ruşmasında, üçüncü cezada dün sabah celse açılmış ve şoför Mikaille şo - för Caferin müdafaalarının salı günü saat 18 de yapılması kararlaştırılmış - tır. Sarhaşken nara atmanın cezası Mehmed Tokgöz isminde bir renç - berin, Beyazıdda sarhoş olarak nara atmaktan meşhud suç kanununa göre duruşması netlicesinde, bir lira para cezası ödemesine karar verilmiştir. Horik köyü muhtarının mektubu Kâhtada Horik köyü muhtari Meh- med Yıldırım matbuat kanununa da- Yanarak neşrini istemek suretile bir mektub göndermşitir. Fakat bu meki tubun aynen neşri suç olacağından mektubu Müddeiumumiliğe gönder - dik. Müddeiumumiliğin tadil ederek gönderdiği şekli aynen neşrediyoruz: Sayın bay: 17/2/937 günlü nüshanızda Kâhta husust muhabirinisin yazdığı hava- dise verdiğim şu cevabı matbuat kanununun 48 inci maddesinin (1) ve müteakıp fıkra ve bentleri mucibince ilk çıkacak nüshanın ay- nı sayfa ve sütununda dercini rica ederim, Hâdise şudur: -Memlekette tegallübü hasebile genç Cum- huriyet hükümeti tarafından Mersinde 1s- kân ettirilen Hacı Bedir veresesine âit bura- daki arazi mübadele için takdiri kiymet sı- rasında bütün köylerde yaptığı gibi Hurik köyüne de geldiği sırada bazı sebeplerden dolayı tutulan zabıt varakasına imza etme- diğimden hâdise doğdu. Ve bunun neticesi hâkim kararile tevkif edildim. Ve vâki itira- zım üzerine yüksek Malatya &ağır ceza riya- seti telgrafiyen beni tahliye etti. Ben küstah değil, okur yazar bir Türk köylüsüyüm. Bu yolda hayatımda fedakâr- lik etmiş ve etmeğe de yemin etmiş bir köy muhtarıyım. Kâhta İlçesinin Hurik köyünden muhtar Osman oğlüu Mehmet Yıldırım | Bir baba çocuğunu kazaya uğrattığı için muhakeme ediliyor Bir araba kazası davasına, dün sa - bah üçüncü cezada bakıldı. Kazaya uğrıyan, Zeki çocuktur. Du- ruşmasi yapılan, babası afabacı İsma- ildir. Kendisi, atları fazla kırbaçlayıp koşturmadığını söylüyor. Şahidler din- lenilecektir. Dünyanın dördüncü Büyük elması Parçalandı Resimde gördüğünüz elmas parçala- Jı, dünyanın en büyük elmas taşları a- Hk Jonker elmasından kesilmiştir. Jonker elması, üç sene evvel Cenu- bi Afrikada fakir bir çiftçi tarafından bulunmuş ve 63 bin İngiliz lirasına satılmıştır, Yeni sahibi, bu kıymetli taşı 150 bin İngiliz lirasına bir New Yorklu mü - cevherat tüccarına satmıştır. "Tüccar, yontulmamış elması evvelâ temizlet - miş ve bilâhare parçalara kestirerek, muhtelif büyüklükte bu 12 elması el- de etmiştir. —— —- — GÖ ... NU Aradığım kızı Bulamıyorum «Mes'ud bir yuva kurmak istiyo- rum, fakat bulunduğum vilâyette bana hakiki ve ebedi arkadaş ola - bilecek bir genc kız göremiyorum. Ve o kanaatteyim ki yoktur da.» * Bu mektub İstanbula yakın vilâ- yetlerden birinin merkezinden gel- miştir, altında Kenan şeklinde öku- nan karışık bir imza, kenarında da aynen dercini istiyen bir satır var, Altı ise aradığı genc kızda bulunma- S1 icab eden şartları sayan satırlar - da dolu, — Bir izdivaç ilânı olacak, de - dim, Fakat adresi yok ki, aynen der- cinden kendisine bir fayda gelsin, bineenaleyh kısa kestim. Bununla beraber bulunduğu muhitte aradığı genc kızın bulunmadığını söyliyen cümlesine hayret ettiğimi kaydede: NÜL İSLERİÇ?, yim: Anadolu kızı umumiyetle na - muslu, dürüst, güzel, mutlak suret- te de ev kadınıdır. Tahsil ve görgü itibarile İstanbullu, İzmirli, Anka- ralı hemşirelerinden geri kalmıyan- larının olduğunu da bilirim. Mu - hakkak ki okuyucum samimidir, fa- kat müsaade ederse muhitini henüz iyi tanıyamamış olduğunu söyliye « ceğim, * İzmirli okuyucum: Y. M. T. bana gönül işlerile ilk bakışta alâkası yok görünen bir sual soruyor: — Hırsız mı daha az suçludur. Hırsıza müsamaha edenler mi? di- yor. Suç bakımından ikisi de müsavi vaziyettedirler. Fakat insan cemi - yetine hırsıza müsamaha edenin Za- rarı daha çoktur. Çünkü hırsızların sayılarını artırmağa sebeb olur, di- yeceğim, , 'TEYZE yasında dördüncülüğü alan 726 kırat- | arşısın Hizmetçi krizi İdarehanede öturmuş, yazımı yazi - yordum.. Neşriyat müdürü sordu: — Apandisitten ne haber? — Nereden dedin, anlamacım, — Apandisit canım. — Apandisit mi? — Şimdi anladın ya! — E ne olacak. — Apandisitten hasta değil miydin? — Ben mi, pek hatırlamıyorum. Ha.. Ha öyle birşey olmuştu. Amma ne vakit? Bir sene evvel miydi... — Canım bu iş meydana çıkalı da- ha on beş gün olmadı, — Sahi, sahi unutmnuşum, * Tekrar hatırladım amma ehemmi - meşgulüm, Daha doğrusu bir kriz ge- çiriyorum. — Ne krizi? diye mi soruyorsunuz; hizmetçi krizi. Yoluma çıkanlara yaz- varıyoru m. — Allah aşkına bana bir hizmetçi bulun. İdarehanelere baş vuruyorum. — Bana bir hizmetçi lâzım. Eş dost evindeki hizmetçilere haber veriyorum: — Tanıdığınız iyi bir hizmetçı varsa bana gönderin. Geliyorlar. Genci, ihtyarı, güzel;, çirkini, müslimli, gayrimüslimi hepsi bir kere kapımı çalıyorlar. Beğenme - diğim gidiyor.. Beğendiğim de gidi - yor.. Çünkü o beni beğenmiyor. Meraklı değildim, fakat meraklı ol- dum. Kimin hizmetçisi var, kimin yok sorup öğreniyorum. Kıskanç değildim; fakat kıskanç oldum, iyi hizmetçisi c- lanları kıskanıyorum,. Sokakta hizmetçi kılığına yakın kı- lıktakileri yakalamak istiyorum, * Masal kahramanları arasında bir du- dağı yerde bir dudağı gökte bir arab vardır. Bu arab insanların Karşısına çıkar, ve: — Dile benden ne dilersen.. Der. Ben de bu arabın karşıma çık- ması için dua ediyorum: — Dile benden ne dilersen.. Derdemez cevab vereceğim: — Bir hizmetçi diliyorum. İMSET Kadınködeki Şık bir tuvale Açık taftadan genç kız tuvaleti. E- 'tek dört dikişli kloş. Belinde geniş bir ,tafta fiyongalar. Kollar üstten büzü- lerek geçirilmiş. * yet vermedim.. Çünkü bugünlerde çok | ŞU GARİP DÜNYA! Fakrüddemenihayet çare bulundu: Tükrük içmeli! Fakrüddem, insanların korktukları hastalıklardan biridir. Hele eskiden, kandaki Hemoglobinenin- azalmasına bir türlü çare bulunmaz ve bu yüzden genc genc insanlar, ölüp giderlerdi. 1926 da iki Amerikalı doktor Minot ve Murphy beşeriyete büyük bir hizmet ifa eylemişler ve hastaları- bu derdin öldürücülüğünden kurtarmağa muvaf- fak olmuşlardı, bunlar hastalara, kan- h, dana ciğerleri yediriyorlardı. künden tedavi etmiyor, hastaların kaybettikleri Hemoglobini temin edi- yor, ve bu suretle hastalar mütemadi- yen dana ciğeri yutmağa mecbur olu- yorlardı. Bu vaziyetin ilim yolunda havli ile- ri bir hatta olduğu kabul edilmekle beraber âlimler gene çalışmaklan fa - riğ olmuyorlar, ve bütün gayretlerile hastalığı kökünden tedavi edecek ça- reler arıyorlardı. Nihayet 28 yaşında genc Bir âlim o- lan Amerikalı Costle bu işin çaresini buluyor. Bakınız nasıl? Midede bilhassa etleri eriten bazı if razatın ayni zamanda vücudde kan da yaptıklarını görüyor, bu ifrazatın a - gızdaki tükrüklerde hemen hemen ay- ni terkibde olduğunu müşahede edi - yor,; Mesele halledilmiştir. Kaybolan ka- nın. yerine dana kanı değil kan yapan bir İlâç verilecektir. Bu ilâç ta bildiği- miz tükrüktür. Bu keşif yapıldıktan sonra hâdiseye doktor Tempko vazıyed etmiş. Kendi- sine bu derde mesab olan bir kundu - racı müracaat etmiş, doktor Tempko yapılan bu keşfin mahiyetini öğren - mek için tecrübeyi kundurac: üzerin - de tatbik etmiş. Kunduracıya günde yarım litre tük- rük içiriyormuş, bu tükrüğü de asis - tanları temin ediyorlarmış. Adamca - ğızlar, bir günde bu kadar çok tükü - remiyecekleri için, hastabakıcılar kar- şılarına geçmişler ve limon yalayıp durmuşlar. Profesör Tempko tecrübe hakkında şüu sözleri söylemiştit: — Tükrük içmek zor zannedilir, ilk müşkül ilk bardaktadır. Benim has - tam ilk bardaktan sonra mükemmel içti. Hiç iğrefime filân duymadı. Biz 70 gün ona bu tedavi usulünü tatbik ettk. Son zamanlarda bana: — Tükrükleri limonata lezzetile içi- yorum, diyordu. Filhakika bu usu. ie- davi sayesinde yanakları kızarıyor ve sıhhati de günden güne iyileşiyordu. İğrenme içtimai birşeydir. Dün iğ - rendiğimiz bir çok şeylerden bugün menfaatimiz ve sıhhatimiz icabı iğren- meyeceğiz.» * San — Fransiskoda çıkan Science Mecanics and İnventions isimli mec- mua yazıyor: Kembriç Üniversitesinin fiziyoloji laboratuarlarında kapanarak, hayatını ilme vakfeden bir profesör vardır. Doktor E. D, Adrian uzun senelerin, ve yorucu bir hayatın iki büklüm ettiği bu adam, son seneler zarfında Nobel Bir âlim zihinden geçen şeylerin resmini almıya mu'uaffa” oldu, bu sayede elin müdahalesi olmadan daktilo makinelerine yazı yazdırılabilecek Fakat kanlı dana ciğeri hastalığı kö- | lmı'îkâfatım ve son keşifleri yüzünden.L Londra Kraliyet cemiyetinin madal : yasını da kazanmıştır. Bu adam dü şünceleri ve zihinden geçen: şeyle : fotoğrafını almağa muvaffak olmuş? tur. «Zihinden geçen şeylerin iotoğraf_l" almağa muvaffak olmuştur» dediği : miz zaman, eğer failin kafasında se$i diği bir kadının hayali varsa o hay&? — fotoğraf camının üzerine çıkıyor nedilmesin. Doktor Adrian'ın ya ğa Mmuvaffak olduğu şey dimağdaki 1:“’ reket ve temevvüçleri, şuaları, kââıd üzerine tesbit etmektir. Doktor Adrian'ın bu keşfi ilim sabif sında yeni hareketlerin doğmasına 5 beb olacaktır. Bir doktor bu münas&€ | betle demiştir ki: «Artık ruh hastalıkları birer muam" ma golmaktan çıkacak, ve ruhun heyt canının dimağ üzerindeki tesirleri F ğıd üzerine alınmak suretile hasî:a.'ı—lî_!ııı ismi konulacaktır. Gene kâğıd üzer! resmedilecek bu münhaniler vasıtas? fizik hayatımızla, manevi hayatımız rasındaki rabıtalar da keşfedilebile cektir. di Doktor Adrian keşfinden fevka!â ümidvardır. «Bir gün gelecek dimağın bütün e$ rarına vâkıf olacağız, dimağın esfaq demek, hayatın esrarı demektir. ArHI metafizik kalmıyacak, insanların Kâ falarının dürduğu, ötesini düşünem 7 dikleri esrarlı diyarlar silinecek — herşey bize malüm olacaktır.» ; f * ** J Profesör Adrian bu ilk adımı at“: tan sonra, Amerikalılar bu keşiftğ_n  meli istifadeler temin etmek imkân'” da bulmuşlardır. b’ Bu imkân tahakkuk ederse meîfte ğ lerde talebelere yalnız okumak öğle tilecek ve yazı öğretilmiyecektir, zır' buna ihtiyac hasıl olmıyacaktır. z A i Bu hâdise şu yeni ihtiradan gelmektedir. Amerikalılar uzun zamandanb” yeni bir yazı makinesi keşfetmek İ$ tecrübeler yapıyorlar, fakat bir t muvaffak — olamıyorlardı. İst'ı:,rol']Llır ki, şimdi narin kadın parmakların | oynattığı tuşlu daktilo makineleri af B tık tarihe intikal etsin, yazıların! Y;, dıracak olan kimseler, bir boru Yl tasile yalnız söylesinler, ve bu 50211. harflere inkılâb; ederek yazılar Yö” sın. Bu düşünce bir türlü filiyat sahıîı na çıkamamış, çünkü güze! daktîloliğg rın işsiz kalmalarına hiçbir babaY muhteri razı olamamıştı. jl Halbuki profesör Adrian'ın DU lü , buluşundan sonra, bir Amerikali hendis ayni usulü tatbik ederek: ). söylenmeğe bile ihtiyac olmadar * . nız akla gelen şeylerin yazılmaölmzag temek suretile istenilen yazıyı yard' bir alet keşfetmiştir. İlk tecrübt F muvaffakiyet görülmüştür,. Bunun üzerine bu muhteri lere şu beyanatta bulunmuştur: (Devamı lİ inci sayfada) ga zet0 y

Bu sayıdan diğer sayfalar: