Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
2 Sayfa SON POSTA Hergün Üzüm kongresi Münasebetile — HCXYazan: Muhittin Birgen abiatin Türk — mahsullerinden ı bazılarına verdiği bir vardır: Dünyada emsalsiz bir kaliteye sahib olmak, Türk inciri, Türk üzümü, Türk fındığı gibi. Amerikalılar incirle üzümü Kaliforniyaya götürüp — orada yetiştirmişler, Elde ettikleri netice çok zayıftır. Amerikada bal kavunu, kâ - saba kavunü gibi isimlerle anılan gü- zel kavunlar, bizim meşhur Kurkağaç kavunllarının Amerikada yetişmiş ve fakat piçleşmiş çocuklarıdır. İspanya- da, Portekizde, Cezayirin Buci kıt'a- sında yetişen incirler, Cenubi İtalyada imtiyaz Türkiye rekoltesinin iki misline yakın mahsul veren incir ağaçları, hep Ro - manın kolonizasyon devrinde garbi Anadoludan götürülüp yetiştirilmiş incirliklerin yadigârıdır: Hiçbiri Türk İincirile ölçülemez. Ârada nefase! iti - barile dağlar kadar fark vardır. Üzüm- lere gelince, bizde, çoktanberi unutu - lan bir isim, bugün bütün dünyanın çekirdeksiz üzümlerile alem olmuştur: Biz sultaniye deriz; Yunanlılar sulta- has derler; Almanlar zultanin, Fran - sızlar sultanen, İngilizler de sultan derler. İster, Türkiyeden, ister Yuna- nistandan, ister Ostralyadan ve yahud Kaliforniyadan gitsin, bütün dünyada bu üzümler, Türkiyedeki ismile anı - hır. Fakat, hiçbir. tarafta bu cins - ki hepsi de bizden nakledilmiş fidanlarla yetiştirilmiştir - üzüm, Girid üzümleri müstesna, Türk üzümlerinin nefasetini haiz değildir. Onun tadı, onun koku - su, onun rengi ve onun inceliği gene ancak Türkiyeli Türk üzümüne mah-| Bus kalmıştır. * Türkiyenin başına çökmüs olan buh- ran müsibetinin derecesini aniamak için şunu bilmek kâfidir: 922 - 929 se- neleri arasında 40 - 50 kuruş arasında bir vasati fiatla satılmaş olan bu ü - zümler 929 senesinden sonra dokuz kuruşluk bir vasatiye kadat düşmüş - ) Resimli Makale: vaziyetimdedir. Devletler milyonlarca Afyon, esrar, morfin, kokain gibi uyuşturucu ilâçların en büyük tehlikesi bir defa alışanı zincirliyerek bir daha bırakmamalarıdır. Müptelâları bu zehirlerin kendilerini tedricen öldüreceğini bilirler, fakat zamanı gelince elleri- ni zehir kutusuna uzatmaktan gene kendilerini alamazlar; Silâhlanmağa başlıyan Avrupa tamamen bir esrarkeş K Beşeriyeti tehdit eden tehlikeler.. Bi a: " rş Âçe B adamın el emeğile — değildir. yapılıp mütemadiyen biriken mühimmat stokunu gün ateş alacağını bilirler, Fakat komşularından korkar- lar, gene silâhlanmakta devam ederler. Esrarkeşi gören doktor zorla kurtarmak imkânına maliktir, fakat beşeriz yeti yeni harb tehlikesinden kurtaracak kuvvet mevcud * se —- n bır SÖZ INDA ) Yirmi sene Kasten lâkırdı Söylemiyen adam tür. Bu düşüşün ne demek olduğunu anlamak için üzüm istihsal sahalarm- da bir dolaşmak, orada hayatın bir za- manlar nasıl, sonra da nasıi hareketler gösterdiğini görmek lâzımdır. Öyle za- manlar oldu ki garbi Anadolu bağcı - ları bağlarımı imardan vazgeçecek de- receye geldiler. Bilhassa bağlarında kendileri çalışmıyarak ücretle başka - larını çalıştıranlar, masraflarini bile alamadılar ve borca düştüler, Gene öyle zamanlar oldu ki ihracatçılar ar- tık bu üzümleri satmanın çaresi kal - madığına karar verdiler. Bu kanaatler, onları, sonradan teslim (alivre) nere- de hangi fiatla müşteri buldularsa o - rada derhal üzümü satmağa kadar sevketti ve bü yüzden de satanlar bilâhare hayli mühim zararlar gördü- ler. Çünkü, arada bir takım hesabda olmıyan hâdiseler vukua geldi İktısad Vekâletince alınan bazı tedbirler, ü - zümü canlandırdı, piyasa herekete gel- di ve, geçenlerde bahsetmiş olduğum gibi, piyasalarımızda topras mahsul - lerinin kalkınma hareketi bu suretle başladı. İ * Üzüm kongresi, bu değerli mahsu - lün iyi yetiştirilmesi, ve iyi satılması için lâzım gelen tedbirleri düşünmek ve münakaşa etmek için tertib edil - miştir. İktısad Vekâletinin tertib etti- ği kongre, bu hususta münasib gördü- ğü kararları verecektir. Celâl Bayar, bu münasebetle söylediği bir nutukta bir noktaya işaret ediyor ki o da şu - dur: «Üzüm meselesi milli iktısad sis- teîııüım bir parçasıdır. Bu meseleyı mütalea ederken, yalnız şu veya bu zümrenin değil, Türkiyenin milli ık - tısadının, yani, bütün Tüt kiye iktısa - diyatının umumi ve müşterek menfa- atlerini düşünmek ve ancak bu fikrin rehberliği arkasından yürümek lâ - zımdır.» Celâl Bayarın meselevi bi çerçeve içinde görüşü, Türkiye için çok yeni ve içinde yaşadığımız asiır için de çok doğru bir görüştür. Toprak mah - sullerimizin buhrandan bir an evvei kurtulması için, mütemadiven ve tec- rübelere göre değiştire değiştire, türlü türlü tedbirler alarak üzüm müstah - kesin acıdığı bir adam vardı. «Harbi umumidenberi dilini kaybetti, konu- şamıyor» diyorlardı. Bu adam geçen- lerde terzide elbise provası yaptırırken birdenbire dili çözülmüş: — Aferin ustal demiş yaptın.... Terzi hayret etmiş! O zamana ka- dar dilsiz olarak tanıdığı - bu adamın dilinin birdenbire nasıl olup ta açıldı- ğıni sormuş. Adamcağız da şu cevabı vermiş: — Tam 20 sene evvel bir şey ada- mıştım. Allah sözümü kabul etti. Ben fevkalâde senedir susuyorum. Bugün — müddet bitti. Ben de konuşmağa başladım. İktısad Vekilimiz, şimdi meseleyi bir de bu şekilde mütalea etmekie elhet gayet doğru bir görüşün vazıh ifadesi- ni yapmış oluyor. Bunda tamamen haklıdır. Messleyi bu şekilde mütalea etmek onu hakiki mevkiine koymak ve karşı- sına geçip uzaktan hakiki #örünüşü i- çinde tetkik eylemek demektir. Fakat, meseleyi gene ayni çerçeve 'içinde hal- letmek bahsine gelince, iş hiç te basit değildir. Birçok şeylerle birden alâka- dar olan davanın bir hamlede birden halledilmesine imkân yoktur. Türki - Çekoslovakyada Mihalovcada her- gi de adağımı yerine getirmek için yirmi | ARAS | HERGNÜ BİR FIKRA | Doğruyu biliyorsun ya Fakir bektaşinin bir kuruşu varmış. Bakkale gitmiş, yirmi pa- ra vermiş, peynir istemiş. Bakkal peyniri kâğıda koymuş: — Parası? — Verdim ya! — Vermedin. | miş. Bakkalden, ekmekçiye git - miş. Yirmi paralık ekmek istemiş; ekmekçi ekmeği vermiş. — Parası, Bektaşi cevab vermiş: — Verdim ya! — Unutmuşum. |? Dükkândan çılkınca kendi ken- dine; — Allahım, demiş, sen doğru - yu büliyorsun ya, yirmi parayı ı bakkaldan al ekmekçiye ver! Amerikada Caddeler pamuktan Yapılıyor Şimdiye kadar, lâstikten, camdan, çimentodan ve asfalttan, — tahtadan, caddeler yapıldığını duymuştuk, fakat pamuktan caddenin ne olduğunu bil- miyorduk. Caroline (Şimali Amerika) da ni- hayet bu da yapılmıştır. Mütehassısla- rın ifadesine göre bu yol, bütün diğer yollardan daha 'sağlam olmakta imiş. Elâstiktf olduğu için teessüratı havaiye- den müteessir olmuyormuş. Çatlama- _fazla sarsmiıyormuş. #a sön e a— 4 3A M GER A Seb ea G dğareln yenin üzüm iktısadiyatının halli bir kongre, iki kongre ile temin edilemi - yecek kadar mühim ve kompleks bir iştir. Meselenin bu çerçeve içinde hal- li senelerce sarfedilecek gâyretlerle ancak mümkün olabilir. Fakat, mademki Türkiyenin -milli iktısadivatına modern bir nizam ver - mek bahsi üzerindeyiz; şu halde ted - rici surette sarfedilecek gavretlerle bu istikamete doğru yürümeğe başlamış | olmak, bizim için en büyük bit kârdır. | Celâl Bayar, meselenin mütalea ediliş şeklini bu modern görüş çerçevesi içi- Bektaşi öteki yirmiliği de ver- 4 Kuşların hem Dilleri, hem de Milliyetleri varımış Bir Alman âlimi otuz senelik tet- kiklerden sonra, kuşların da konuştuk- larını tesbit etmiştir. Bu âlim ayni za- manda şu garip mütaleayı da ileri sür- müştür: — Kuşların yalnız dilleri değil mil- liyetleri de vardır; meselâ Avusturya- h bir saka - kuşu, bir Fransız saka ku- şunun sözlerini anlamaz. — Yalnız bu kadarla olsa gene iyi... Şimali Alman- yalı bir karatavuk da cenubt Alman- yadaki heı?ıcinılerilc anlaşamaz. Milletler ve içkiler İngilterenin Paris elçisi Sir George Clerk Paristen ayrılmadan evvel şere- fine verilen bir ziyafette hazır bulun- mustur, Ziyafet esnasında Fransız - İngiliz dostluğunun şerefine hayli içilmiş, 6 'sı çökmesi yokmuş, otomobilleri de | sırada İngiliz sefiri şu fıkrayı anlatmış- tır: Bir Fransız içmek için kadehini ha- vaya kaldırdığı zaman aşklarımın şe- refine, Amerikalı birinci milyonumun şerefine, İngiliz imparatorluğumun ibüyüklüğü şerefine içiyoruz, — derler. Rusa gelince, a sade liçiyorum) der, ve arkasını getirmeğe vakit bulmadan bir kadeh daha kaldırir. ne koymakla yapılacak işini temelimi kurmuş, prensibini ortaya atmış de - mektir. Usttarafı, tedrici surette ta - hakkuk ettirilecek bir gave olur. Muhittin Birgen İSTER İ sillerine pek çok hizmetler etmiş olan NAN miktar daha tediye ederler. bu arlattığımızın okuyucu sen: İSTER İNANMA! Gözetelerin kullanmakta oldukları kâğıdın fiatı son üç ay içinde eskisine nazaran tam bir misli arttı. Hükümet bir lütufkârlık yaparak gümrük resminden bir tenz.lât yapmıştı. Bu tenzilât hesab edildiği halde bugün gazetelerin ödedikleri kâğıd fiatı üç ay evvel öde- dikierine nazaran kiloda 2 kürüş fazladir. Faka! mesele- nin fecaatini artıran bir nokta daha var: Gazeteler getirtlikleri kâğıdın parasını peşin olarak İSTER İNAN İSTER İNANMA! Mervkez Bankasına yatırırlar, fakat bu para takas veya klering gibi usullere tâbi olarak fabrikaya tektiber bir yıl sonra gider. Gazeteler peşin olarak ödedikleri bu pa- ranır bü bir yıllık geç gitme faizini de fabrikaya ayrıca Biz maalesef hergün başımızdan geçmekte olduğu için hakikat olduğunu biliyoruz. Fakat ey | san'attır. İdare hukuku, matbuatı; |addeder, ge— Sözün Kısası Gazetecilik ve canbazlık E. Talu — Gerçek mi, yalan mı, onun O1ü sını bilemem gayri.. Herhaldti bizim Son Postaya Berlinden bildi : miş olan şu hâdise, üzerinde uzun V a zun düşünülecek mahiyettedir: Alman- Propaganda Nezareti, $ bumu' tenkid eden gazetecilerin o t6f kid eyledikleri şey ne ise, bizza: ba : mağâ müktedir olmalarını şart koy * müş. Bşöylece, geçenlerde - bir can_ba?fn; hünerlerini beğenmemek cür'etini gv teren bazı meslektaşları bir arayaâ t , lamiş; tenkit ettikleri canbazın B lünduğu tiyatroya götürmüş ve: vit — Haydi, bakalım, efendiler: de in Beğenmediğiniz hünerleri - bir dîn“" yâapınız da görelim. Hodiri meyd y Diktatörlükle idare olunan me€ çe ketlerde emir, emirdir. Gazeteciler, ** Tesiz, soyunmlşlar, tellere tırma Nat lar, trapezlere sarılmışlar, yarâ güh' sığınıp yüzer, yüz ellişer kiloluk va lelerle türlü oyun — göstermişler. nfw ben öyle tahmin ederim ki, içlerii N riya ve temellüke alışık buluna Ei"î efendilerinin karşısıfda çok muvâ dh" perendeler ve taklaklar alıp takdk” de mazhar olmuşlardır. F Fakat biliyor musunuz? Şaka ber taraf, şu bizim meslek kadar talilk gel zuk, mukadderatı acayib bir m& © daha yoktur. ' En medeni bir ülkede böyle MÜ'| melelere maruz kalırsak varın, alttâ rafını siz düşünün artık! aili Dünyanın her tarafında gazetec l bilnazariye hürmete lâyık olan gev yesin " Matbuatın — hakir 01*_1“# makhur bulunduğu yerlerde Di7 hak, adalet ve fazilet yoktur. e' Abdülhamid “devrinde Türk gaZ g ciliği işte böyle hacil bir mevkldeı y ve gazetecilerin de ekseriyetle i canbazdan, hatta ipuçları Matb, Dahiliye müdürlüğünün elinde P" nan kuklalardan farkları yoktu. pt 4 Bir canbazı tenkid ettiler diy€ î" rende atmağa icbar edilen o zavalli hi bancı meslektaşları düşündükçe '“pq_ bana taallüku olmadığı halde - V — duydum ve terledim . m:“w; let kurumunun kuvvayı esasi Vakrâ canbaz kelimesinin jik manası «canı ile oynıyan» dem V4 1 tir. Fakat gazetecinin, mesleğini * gi | kile ifa edebilmek için kendi -Tij tehlikeye koyması, onun haşfsı oynanması için hiçbir vakit bir teşkil etmez. d K e - $ — Başka gazetelerde arasif: W yazmaklığım, okuyucularımdaun j | larında' Son Postadan ayrıldığım " ö bını doğurmuş. Halbuki gere$ “!a Posta ailesine ve gerek bu gazt ! muhterem ve sevgili karilerint bâı' gevşemez ve sarsılmaz dostllı_lk ad’gll rile bağlıyım. Bu itibarla Sön FOi * olan rabıtam kesilmemiş ve keS'” gi sine de ihtimal yoklur. Bunu etmek benim için bir hazdır. eee mn ____-ıı-———-- 500000 Dolar mira$ —— reddedilir mi? gel Bioriç'de kadınlara yüzm* L gösteren Öjen isminde bir d.ellk' Gıdfı dayısı senelerce evvel Amerikay? ” pil Dd sefr'lir gervA rek zengin olmuş, öldüğü vasiyetname bırakarak bütünN l «Kendisi benim varisimdir- ni Öjen'e terkettiğini bildirmı$? H .. .. da * | bugünkü kazancı olan ay wıî; YA YA de şart koşmuş: tan fazla para kat'iyyen sar gv cektir. Bıraktığım 500,000 dolar k”p’ Kar yeli hasıran torunlarıma aıttır. ğh’î ş | disi fazla kazamırsa sarfedebi eli - ge l Özn bu vasiyete fena halde İ'” essir olmuş, mirası reddedecğğ#a'fr gelmiş fakat karısı onu bu Ğ , vazgeçirmiştir. Pezı