İttihad ve Terakkide on sene On ikinci kısım HARBİNİN SON PERDES HA No, . 26 Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen “Memleket bizden şimdi nefret edecek,, Söz Vahdettine intikal etti, Talât Paş : Muhittin, dedi bizim en büyük talisizliğimiz, bÖyle bir zamanda padişah olarak başımızda böyle bir adamın bulunmasıdır,, Burasını ben o kadar derin dü - meğe lüzum görmüyordum. Belk S da derin tarafına gitmek, imkânsızlı- h_lörmalı ve felâketin büyüklüğü ile Vözgöze gelmek demekti. Halbuki, ber Hyde bir teselli kapısı arayan insan, bu şmeden farkında olmaksızın ka- BYordu. Bununla beraber, o da, ben de şer lahza düşündük. Onun gözlerinin “hünden ne geçtiğini biliyorum. Be - M gözlerimin önünden harbin bü- .:h faciaları ve bu facialar içinde irti- P edilen hatalar geçti. Talât Paşa, i:" yavâaş, elleri arkada, dolaşmakla Yam ederken, zihninden geçen sey -| bi kğ Rüp.gibi: m* Yazık, dedi; harbi kaybettik, bü- '" emekler berhava oldu... 4 sözleri söyledi, durdu; biraz dü- k.?dü' düşünceli gözlerile benim göz- lmin içine bakarak derdini dökmek lühn bir insan tavrile, teessüfler 'hde: —ı* Memleket de bizden şimdi nef - içük bir cümlede hülâsa ediyor - . Tafkt Paşo, böyle bir tccmür 'de bulunmakla beraber, henüz o müzakerelerile felâketin derecesini tah- fif etmek Bu mütedil zümreye de Cavidin vi- yaset etmesini tabif görüyordu. Tür» |kiyenin hatbe girmesine itiraz eden, harbe girdiği için de derhal istifa et - 1miş olan Cevit miydi? Cavit, ve İbittabi onunla beraber Cahit, etrafları- na topla kları mutedil ve liberal unsurlarla pek güzel bir hükümet ya- |pabilirler ve bu hükümet de başlaması İmukarrer olan sulh — müzakerelerini |Türkiye lehine pek güzel idare edebi- |Hirdi. Onun fikrini dolduran ve kendi- sine ümit veren proje bu idi. İstanbulda olsak benimle — bunları konuşmak hatırından bile — geçmezdi. Fakat, o dakikada Berlinde kendisine €n yakın ve en candan dost olarak be- ni buluyor ve içindeki dertleri dökmek ihtiyacı ile bana bütün fikirlerini anla- tıyordu. — Hattâ, diyordu; İttihat ve Terak- ki ikiye ayrılmalıdır. Türkiyede bugün ne getirdik. Aramızda fesat ve tefrika unsuru azaldı. O, bu tamgda fikirlerini izah ederken ben böyle bir şeyin tahakkuk edemiye- ceğini düşünüyordum. Aklıma bir şey geldi, aultanı düşün- düm: — Fakat, dedim, Vahdettini unu - tuyorsunuz, paşam... Vahdettin İtti - hat ve Terakkinin de, vatanperverli - ğin de #üşmanı olan bir adamdır. Siz | bu projenizi tatbik için ona muhtaç bu lunacaksınız. O size yardım etmedik- çe siz plânınızı tatbik — edemezsiniz. Halbuki, padişah sade - İttihat ve Terakkinin şu veya bu zümresine de- ğil, topuna birden düşmandır. Meşru- tiyeti de istemez, şimdi İttihat ve Te- rakkinin zaafından istifade ederek ona hücumda tereddüt göstermiyecektir. Talât Paşa Vahdettinn düşüncelerini bilirdi Bu sözüm, onu uzun uzun düşün- dürdü. Vahdettinin İttihat ve Terak- Jakalliyet meseleleri kalmamış denecek |derecede azalmış ve eski echemmiyetini | kaybetmiştir. Sulh bizi, araplardan da |ayıracak olduğuna göre İttihat ve Te - kiye ve her türlü yeniliğe düşman ol duğu, kendisi sarayında oturmak şar-| * tile her nevi zilleti kabul edebileceği, ikada, İttihat ve Terakkiyi bekle -|rakkinin vatansever unsurları arasında | DUNun için icap ederse, İttihat ve Te - " âkibetin ve memeleketin içine dü-| böyle bir ayrılıştan hiç bir fenalık çık-|'akkiyi düşman elile de mahvetmeği Öyeği felâketin Gderecesini gözünün 'Ünde canlandırmış değildi. Talât Paşa ne düşünüyor? İ Teanların içinde yaşayan o sönme- & ümit, bizi felâketlerin korkunç maz. Memleket, biri muhafazakâr, ğeri liberal iki unsur elile ve biri diğe- rini kontrol ederek idara edilirse bun- yük iyilikler hasıl olur. Bizi şimdiye kadar | da; | le bir ihtimali korkü göze alabileceği benden ziyade Talât Paşaca da malüm bir şey idi. Bunun için, kafasında ne zamandanberi te - şekkül etmiş olduğunu bilmediğim bu projesini tatbik ederken sarayda tesa- eee ae —'__: | ile telâkkiye sevkeden sebeplerin mü-|düf edeceği müşkülâtı ya hiç hesap ha Ş kikatleri karşısında bile etrafımızı r : sim bir kasmı ortadan kalkmıştır. İyi €tmemiş, yahut da, hesap etmişse b ZİYARET Yazan: Leonid Lenç Bir tati! günü Lenoçka Naydcnwıı babasını ziyarete gelmişti. Lenoçka, çayını içtiklen sonra iri siyah gözle - rini babasına dikerek, ona, bu beş gün zarfında geçen vak'aları anlatmağa başladı — Hesaptan fena not aldım. Kardeş, ben hepsini doğru halletmiştim amma, yanlışlıkla üç kere sekiz yirmi sekiz diye yazmışım. Tabil Mari Polna ba na çıkıştı. Lüsya Kuliçkovanın babası nişan almış. Lüsyanın kurumundan geçilmiyor. Ne kadar fena'. Halbuk! coğrafyadan sıfırı var. Annem banâ& yeni bir bere aldı. Kırmızı renkte. Ha« ırlar mısın, hani Ninka Bolerinovaya almıştılar, tipks onun gibi. Altı numa- Ta Kardeş, o seni sık sık anıyor, — Kim beni sık sık anıyor? Ninka Balerinova mı? — Hayır kardeş, Ninka Balerinova | Nikolâ Petroviçin, tıpkı kızına ben- ziyen, parlak siyah gözleri derha) do- nuklaştı: — Beni ne diye anıyor? Bana küfür Rusçadan çeviren: A'se duğunu söyledim. Hesap dersinden gürlememe gene sen sebepsin!. Hesap meselelerini hallederken aklım hep sende: «İhtimamlı bir kadın eli olmaz: sa babam perişan olacak!» diye düşü » nüyorum. Halbuki eskiden hesaptan «pek iyi> alırdım. Baba ile kız arasındaki bu konuşma dan sonra odaya bir sessizlik çöktü, Nis kolâ Petroviç, karşı evin damına bakı- yordu. Lenoçka, kanapenin üzerine ©- turmuş, asabi asabi bacaklarını sallı yordu. Sükütu bozan gene Lenoçka © Suratını buruşturarak: — Baba, dedi, baksana odan karma karışık!. Sen de kendini kapıp koyvel mişsin!, Ceketini ver de hiç olmazsa düğmelerini dikeyim, — Lenoçka, düğmelerimin hepsi ta- mam. — Ya açık renkli ceketinde? Açık renkilâe de hepsi tar — Ya yeleğinde? — Yeleğimde de Dur bakayım.. Galiba yeleğir düğmem eksik. Nasıl da gördün, a ldu tama: "nbe görmeğe sevkeden o gizli ve ga | düygu, onda da, bende de - bütün | üvvelile tesirini yapıyordu. —Ortada Düz ayakta duran bir Almanya, öte- Mh“'lıe. iki taraf arasında kuvvet & ü olarak iştirak eden Amerika- KO Meşhur prensipleri varken bu gize _:"'nidin kendisini bu kadar kuvvetle u:"“wı[nrıı'de tabii olmak lâzım gelir. .ıü;“" için Talâr Paşa, bir taraftan Sessir ve hattâ içinden kan döker- ı" Ste taraftan da çıkacak — bir yol Yordu. Bu yol da onca şu idi: İstan- * gidip hükümeti mutedil ve öte - uhîî"n garp dostluğu ile maruf bir İt- ve , “* Terakki zümresi eline vermek Jıı_ıı_u_ı:şı_ı zümrenin yapaca, Bir Doktorun Günlük Cumartesi "Ollırındın €) f'eml drarın kana arışması lı.:' hastalık böbceklerin hastalığı Böpedelir. Müzmin böbrek hastalıklarını M—eın bünyesini tamamile tahrip et- 2ehi Hetlceri olarak vücudümüzden fena €n K erin, ürenin çıkmasına, süzülmesine ,.m".'üı vaşttamız olan böbrek süzgeci eli İNi yapamamağa başlar, Ve zehir- Mayı tt kanda terakim etmeğe başlar n Yi übilde kanda litrede ürenin mikda & xınm beş santigramdan nihayet 40- Ülle P UKTama kadar bulunur. Bu mikdar Tr Bnıı.. yayaş ürenin arttığını göste- ha ” bebeble gerek tansyonu yüksek 0- Af ve gerekse böbrek hastal: Va bulunanlar yani idrarında al - Byen, Körülenler sık sık kanlarının mu- wülm yaptırmaları lâzımdır. İdrar Ki y linden ziyade ancak kan tahlilidir Olü aydınlatır. Ve tutulacak hattı ha- et hakkında kat'i bir fikir verdirir. & ;::m kanda artmasına başka mühim y ©p daha vardır. O da prostatın bü- h:ı::' Noticesi mesanede idrarım daimi Bunapd ve dişarıya - çıkamamasıdır Tişe ÜT da evvelki yazımızda bahset- A — e _:[ Bu notları kesip saklayınız, yahut AapÜme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Hi zamanımızda bu notlar bir doktor Ki S İmdadınıza yetişebilir. Bomin Tej veya fena yaptık, Türkiyeyi hiç olmaz- sa Anadoluda milli bir memleket hali- Hastalıkların Keşif kolu: KIRIKLIK Neş'enizi söndüren çalışmanıza mâni olan kırıklığı GRİPİN ile izale ediniz ! & Bu sayede birçok büyük hastalıklara tutulmak tehlikesini de önlemiş olursunuz. GRİPİN Bütün ağrı, sızı ve sancıları keser, baş ve diş ağrılarına, nezleye; gripe, romatizmaya karşı bilhassa müessirdir. Bütün eczahanelerde satılır. | İcabında günde 3 kaşe alınabilir. | hen, 1930: Konferans Ordu şimdiye kadar bu nevi bir çok müşk leri — bertaraf etmiş bir adam pisiko- lojisi ile buna o kadar ehemmiyet ver- memişti. (Arkası var) Bugünkü Program 6 Mart 937 Cumartesi İSTANBUL Ökle neşriyatı: 12.30: Plâkla 'Türk musikisi. 1240: Havadis. 13,05: Muhtelif plâk neşriyatı, 13 - 14 de ka- dar Güneş klübünden naklen Güneş korosu. Yarınki program İSTANBUL Akşam neşriyatı: 1830: Plâkla dans müsikisi. 1830 dan 19 za kadar” Güneş klübünden naklen Bay Bedri Rahmi tarafından konferans (resim ve ressam) 19: Şehir tiyalrosu komedi kısmı (smarlama koca), 20 Fasıl saz heyleti, 2030: Ömer Riza tarafından Arapça göylev, 2045: Fasıl saz hey'eti, aat âyarı, 21.15: Örkestra, 22,15: Ajans ve barsa — haberleri, 22,30: Plâkla sololar, opera ve Operet parça- ları, BUKKEŞ 14: Askeri bando. 17,10: Örkestra, Halk şarkıları, 19,15: Dans musikisi, BUDAPEŞTE V7: Salon orkeslrasi. 18.30: Şarkılar. 19,20: Cazband havaları. 2140: Çigan — örkestrası. PRAG 1755: Almanyadan nakil. 19,15: Brno'dan nakli. 19,35; Bratislav'dan nakil, 2040: Mü- sahebe, 2045: Brno'dan nakil YİYANA 16,10: Karışık neşriyat. 16.55: Plük neşri- yatı. 18,10: Halk şarkıları. 19.10: —OÖpereti VARSOVA 16,15: Orkestra. 1820: Hafif müzik 19,30: Oda müusikisi, 21: Senfoni örkestra, — 2330: Orkestra. 18,35: Yarınki program 1 - Mart - 937 - Pazar İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12.30: Plükla Türk musikisi, 12,50: Hava- dis, 13: Beyoğlu Halkevi gösterit kolu tara- fından bir temsil, Akşam neşriyatı: 18,30: Varyete müziği Amhasadörden nak- BSayları Selim mü ediyar? Babana fena şeyler söy - lemeni mi sana öğretiyor? Lenoçka kızardı ve dargın bir sesle cevap verdi: O sana hiç te fena şeyler söyle - miyor, kardeş, o sâna acıyor — Onun merhametine ihtiyacım ol- madığını kendisine söyl — Olur, söylerim. O diyor ki sana bakacak ihtimamlı bir kadın eli bulun- | mazsa s#en perişan olur muşsün! Doğrusu baba, sizinle çattım ben. Lenoçka derin derin içini çekti. E - lindeki bitmemiş pastayı masanır üze-| rine koydu. Ayağa kalkarak pencere- nin kenarına gitti. Pencereden dışarı bakmağa başl Mevsim — bahardı. pek te sabit ulmıyan mart karı yavaş yavaş eriyordu. Tramvaylar, gürültü. lü sesler çıkararak birbiri ardınca ge- çip gidiyorlardı. Nikolâ Petroviç, uzun uzun kızının tıraşlı ensesine, incecik bacaklarına, es- mer yumruklarına, aşınmış ökçelerine baktı. Sonra, yumuşak ve tatlı bir ses- le: — Sen, Lenoçka, henüz küçücüksün dedi. Kardeş, büyüyünce hepsini an larsın! Lenoçka babasına doğru döndü. Pek te tabil olmıyan bir gülüşle güldü. Sen beni kü sun, baba?.. Ben on yaşımı geçtim, on | bire basıyorum, Kardeş ben hepsini çok iyi anlıyorum. Sizin, sinirli ve kıskanç oluşun mes'ulüm? Ben sizi do Lenoçkanın dudakları ) büzülüyordu. Nikolâ Petroviç - kızı! esmer ve mat yanaklarından öptü. — Lenoçka, sevgilim, böyle söyleme kardeş! Ah... Sen nesin!. — Kardeş, sen hiç «ahe lamat, Sizı barıştıramıyorum diye sınıfta çocuk - lar bana etmediklerini bırakmıyorlar.. Hattâ, doğrusunu istersen, senin y zünden tâ mektep müdürüne kadar çı- v nın | | ka: | €a rin. Hem de ceketin üzerinden, Sen merak etme, benim gözüm « den hiç bir şey kaçmaz!. Nikolâ Petraviç, olsun diye, yavaşçacı Mmelerinden a da ceketini ve yele; n İğne iplik tedarik eden Lenoçka, uzun uzun ba « düğ- |basının düğmesini dikti. — Al karde le güle giy. â Petroviç yeleğini giydi. Fa * tin kendi yerine dikilme - gini gördü. Lenoçka bunun far armasın diye acele acele ceketini ilik- da bir sürü komple 'du. babasının sözünü keserek! kardeş, dedi. Biraz yutkun: duktan sonra âdeta fısıldıyarak ilâve etti — Baba, sana büyük bir ricam var, Sen evlenme olmaz mı? Ben sana sık sık gelirim, Sen hiç sıkılma, hangi düğ: melerin noksansa bana söyle, e mi? — Elena, sırf senin hatırın için ev lenmiyeceğim.. — Bak dikkat et, kardeş, sonra ka - rışmam. Babacığım, artık benim de gitme vaktim geldi, Eve gideceğim... Sen beni... — Lenoçka biraz daha otursaydın Otursaydın, otursaydın am Benim baştımda yalntız - değilsin Annem muharri: romanını yazı ma: ki.. ,|kinesile yazmağa gitmişti. Şimdı ne « deyse o da eve gelir. Tabil onun da sıkılıyor. Onunla da biraz konuş- mak lâzım.. Sizinle ne yapacağımı ben de şaşırdım kardeş. Allaha ısmarladık baba! Nikolâ Petroviç kızını öptü. Lenaç kanın dudakları yeniden büzüldü Baba, anneme telefon et. Baba sana Ççok yalvarırım. — Israr etme Elen!. O bana peşin et melii — O sana telefan ederse onunla ko- nuşur musun? ina geçti. Hokk çekti. Fakat canı mak istemivordu. Önün- at renkli ses lefön onu, (Lütfen sayfayı çeviriniz)