2 Mart 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— kuruşa çıkar. Halbuki bu bir ton kömürü 2 Sayfa Hergün İslanbulğ;—nakliye Masrafları çok yüksektir. —ojlöryazan: Muhittin B'ırgen e den bahsetmiştim. Mesele derinleştirmeğe değer mahiyettedir. Meselâ, İstanbulu ele alalım. Bu şehir, emleketimizde nakliye masrafla - rının umumi suürette yüksekliğin - Türkiyenin en büyük ithalât, ihracat — ve| transit merkezidir. Burada hükim nakliye ücretleri, Türkiyenin iktisadi ha- yatı üzerinde mühim bir tesir yapabilecek mahiyettedir. Rıhtımları vardır; limanı sa- kindir. Her tarafta iskeleleri bulunur. Bü- tün ticaret ve sanayi hareketleri sahille - rinde toplanmıştır. Âyni zamanda iş üc - reti İstanbulda çok ucuzdur. İhtisasa ta - allük etmiyen ağır işler için İstanulda en iyi yevmiye 60-70 kuruş arasındadır. Bu şartlara göre İstanbulda nakliyenin de u- cuz olması lâzımdır. Hiç değilse, — insan düşündüğü zaman bunun böyle olması icap edeceğine hükmeder. Halbuki iş böyle değildir ve bunun bir çok sebepleri vardır. İstanbulda Hman vardır, sakindir, her tarafında tihtim ve iskele vardır, amma, rıhtımda makinesi yoktur. Bütün tahmil ve tahliye işlerinde makinenin tesiri as - garidir. Eşya, doğrudan doğruya Trıhtım- dan vapura, vapurdan Tıhtıma geçmez, a- olan raya mavnalar karışır. Zaten, memleke - timizin bütün İimanlarında iş bu suretle görülür. İkinci derecede İstanbulda eşya, ya he- nüz insan sırtında, yahut ta, ekseriya, ara- ba üstünde nakledilir. Bunlar da bizatihi bir pahalılık unsurudur. —Araba yerine kamyon kullamnılsa ve benzin de, vadedil- diği gibi ucuzlatılsa, çok daha ehven ne- ticeler elde edilir, Üçüncü derecede araba ve hamal ta- rifeleri gelir, bilhassa hamal tarifeleri çok yüksektir. Meselâ, İstanbulda bir vasıtasından, karada en yakın kırk metre mesafeye, bir ton kömür 43 deniz bir yere, İstanbulun serbest iş ücretine göre bu me- safeye en çok on beş kuruşa nakletmek ka- SON POSTA B İki asır arasındaki fark BB lışiyordu. 1837 yılında modern hayatın kurulmasına yeni baş - lanmıştı, insan ilim, fen ve makine kuvvetinden mah - rum, yalnız bileğinin kuvvetine güvenerek vahşi tabiati kendisine esir yapmıya, yeni bir muhit hazırlamıya ça - olan liyor. 1937 yılında muhit hazır, muvaffakiyet kapısı. açıktır, her «istiyen» eşiği atlıyabilir. Ey genç duıma, durursan yalnız kalırsın, kalabalığın arasına karış. Hayata lâzım muvaffakiyeti edin, —Mmuvaffakiyet seni bek- Alplerin Zirvesine ilk Çıkan kadın İlk defa Alp dağının zirvesine çı- bildir Kömür en hakir, en ucuz bir me - tadır. Fğer daha kıymetli mallara bakacak olursak, İstanbul belediyesinin tertip etti -l gı bir tarifeye göre muayyen bir mesafe | dahilinde bir ton mal için yedi buçuk li - raya kadar nakil ücreti vardır. malda yedi buçuk lira nakliye ücreti! Bu | inanılmaz bir şeydir, fakat, İstanbulda bu ücret vardır. * Ben dünyanın hiç bir tarafında bu ka- dar yüksek ücret görmedim. Fakat, bu, İstanbulda görülür. Sebebini sorarsanız şu- dur: İstanbulda Abdülhamit zamanında bü- tün bu nakliye işleri feodal bir teşkilât ha- linde idare edilirdi. Deniz vasıtaları ayıı, kara vasıtaları aymı birer feodalite teşkil e- derlerdi ve bunların başları olan kâhyalar da saray tarafından azl ve nasbedilirler - di. Saray, bu sınıf işçi kuvvetinden kork- tuğu için onların bu tarzda bir teşkilât ha- linde çalışmalarını tercih ederdi. Meşru - tÜyet inkilâbı bu feodal şekli bozdu; fakat, bunun yerine memleketin ihtiyaçlarına uy- gün bir teşkilât şekli getiremedi. Cumhu- riyet devri bu işi tslah etmekle beraber, henüz ihtiyaça en uygun şekil bulunmuş değildir. Limanların tanzimi işi ele alındığı gündenberi bu zamana kadar liman teş - kilâtları tamamen değişmiş ve iş devletin eline geçmiş olduğu halde dahi Hman me- saisi rasyonel şeklini henüz bulamamıştır. Limanın karışmadığı iskele nakliyelerinde ise hamalların ve arabacıların teşkilâtları, işin makul şekilde halledilmesine mâni ol- muştur. * Eğer işi tanzim edenlere soracak olursa- nız iskelelerin ücretlerin pahalılığını size şu suüretle izah ederler: Her iskelede nak - liyenin arızasızca yapılabilmesi için muay- Bir ton / kan kadın bir Fransızdır. Madmazel Anjervil 1843 senesinde bu zaferi ka- zanmıştır. Zirveye çıktığı zaman kla- vuzuna: — Bundan daha imkânı yok mudur? yükseğe çıkmak Diye sormuştur. Klavuz: — Hayır matmazel!i Diye cevap verince, muzuna sıçramış ve:; — İşte, demistir, daha yükseğe çık- mak imkâni da var. Uyku — hastalığında bir kadın çocuk doğurdu Bundan br müddet evvel İngiltere- de üç sene uyuduktan sonra uyanan genç bir kızdan bahsetmiştik. Ameri - kalılar hastalık rekorunda - bile geri kalmak istemedikleri için, bu hastalı - ğa tutulmuş olan ve beş senedenberi uyuyan- Şikagolu 30 yaşında bir ka - dından bahsetmektedirler. Bundan beş sene evvel bir yazıhanede dakti - loluk eden bu kadın evlendiğinin gece. si derin bir uykuya dalmış ve o tarih- tenberi bir de çocuk doğurduğu halde beş senedenberi hâlâ uyanmamıştır. Uyku arasında kendisine mükem - mel gıda verilmektedir. Doktorlar ken- klavuzun ©- buhranlı zamanları uyku halinde ge - çirdiği için sinirlerinin de bozulmamış olduğundan fevkalâde uzun bir ömre malik olacağını söylemektedir. —- SÖZ ARAS yok ya! * disinin bir gün uyanacağından ve bu! KERGÜN BİR FIKRA Karadaki, denizdeki Hava rüzgârlı idi. Kayık ikide bir sallanıyordu. Kayıkçı, bir salla- nan kayığa; bir de müşterisine bak- tı: — Bilir misiniz? dedi.. Bizim ha- yatımız işte böyledir. Şu sandalın altmdaki bir parmak kalmlfığın - da tahtayı görüyorsunuz ya! Ü - lümle aramızda yalnız o vardır. Müşteri kayıkçıya cevap verdi: — Biz karada yaşıyanlarda o da yt Bunlar nedir? Muüntazam Fransızlar vergilerini verirler. Mükelleflerin — içinde, devlet devairi ile ara sıra İâtifğ edenler, ve kapılarına gelip sık sık vergi isteyerek kendilerini rahatsız &den Mmemurlar- dan intikam alanlar da vardır. Bunlar- dan biri olan Mösyö Limozen bütün borcunu beş ve on santimlik küçük paralarla ödemiştir. Paralarını resimde gördüğünüz gibi evvelâ bir şişeye dol. durmuş, bu miktar borcunu örtmeyin- ce, iki tane de halka yapmıştır. Bütün paralar geçtiği için maliye tahsil memurları bu paraları almağa mecbur olmuşlar fakat pösteki sayar gibi bunları tâdat ederken M. Limoze. ne hayli sövüp saymışlardır. INDA 100 bin senelik Taş kesilmiş Bir insan beyni Çekoslovakyada tarihten evvel ya- şayan insanlar hakkında tetkikler ve araştırmalar yapılmaktadır. Bu arada hafriyat esnasında kireç içinde resmi- ni gördüğünüz şekilde tahaccür etmiş bir insan beyni bulunmuştur. Profesör Petrbak beyni yüz bin sene evvele irca etmektedir. Bu beyin Prag müzesinde muhafaza edilecektir. Biyoloji âlimleri bu beynin bulun- masından fevkalâde memnun olmuş- lardır. Darvin nazariyesi bu beyin ü- zerinde yapılan tetkiklerden sonra ta- mamile vüzüuh kesbedecektir. Fil ile trenin çarpışması Trenler yeni işledikleri ve kazan - ları odunla kızdığı tarihte bazan de - miryollarına inek ve öküzler çıkar, tın- gir tiıngir yürüyen acâib mahlüka hay- retle bakar ve treni de durdururlarmış. Bu gibi hâdiseler aradan bir çok sene- ler geçtiği halde Hindistanda hâlâ vu- ku bulmaktadır. Fakat bu sefer muhteşem şimendi - ferleri öküzler değil, filler durdurtmak- ta ve hattâ devirmektedir. Paris Suar gazetesi bu münasebetle şu haberi vermektedir: «Bir fil bundan takriben bir hafta evvel lokomotife çarpmış, lokömotif, bir kaç vagon sürükliyerek devrilmiş ve bu kazada beş kişi yaralanmıştır. Fil hafifce yaralanmış, fakat vak'a ma- hallinde bir kabahat işlediğini anladığı için kesif ormanların içine dalıp git - miştir.» ——— yen bir iş kuvvetinin her dakika iş almıya hazır bulunması iktiza eder. Böyle bir iş kuvvetinin orada her dakika ihtiyaca ce- vap verebilecek bir vaziyette bulunması | ise - belediyenin fikrine göre - mutlaka o| iskeledeki vasati iş hacminden fazla bir | teşkilât kuvveti bulundurulmasına bağlı -| dır. Bunun için vasati iş hacmine göre yüz iş kuvveti ile defedilecek bir ihtiyaca muka bil 200 iş kuvveti bulundurmak lâzımdır. Bu, demektir ki her hangi bir iş için veri - İecek ücret, o iş için serbest yevmiyeye gö- re verilmesi iktiza eden ücretin hiç olmazsa (Devamı 10 uncu sayfada) — zelesine telefon ederek: İngilterede oturan Bayan Tayler isminde bir kadin ' Londra gazetelerini okurken Amerikanın Sanfransisko şehrinde bir köprü kazası olduğunu ve 9 amelenin ölgü- ğünü öğrenmiş, kadının kardeşi de o şehrin köprüsünde çalışıyormuş. Kadın endişe ile hemen Londranın bir ga - | İSTER İNAN İSTER İNANMA! — Acaba k zetesi derhal — Hayır bayan, ardesim öldü mü? diye sormuş. Londra ga- Nevyork muhabirine telefon etmiş, muha- bir gene telefonla Sanfransiskoda tahkikata girişmiş, üç saat sonra neticeyi öğrenmiş zetesi de kadını bularak: j yormuş sağdır, cevabıni vermiş İSTER İNAN İSTER İNANMA|! gazetesine söylemiş, ga- kardeşiniz kaza olduğu sırada çalışmı- | (almadım. Benim için hazırladıkları | J Sözün Kısası İlkbahar —K < İsmet Hulisi Tatlı bir ses işitildi : — Çık dışarı. Nezleli bir ses cevap verdi: — Çıkmam. — Çık! sıra benim gireceğim. — Çıkmam. — Niye çıkmazsın?,. — Daha görülecek işlerim vaı'.nî;J ğuük tadını henüz adamakıllı tattı K değilim. Birkaç kişiyi dondurup 7€ dunları henüz bitirmiş değillerdir. mam saçamadım, Onun için çıkmanl — Çiık ben gireceğim. — Ben epey yüklü geldim. Arkamda büyük bir kervan, kervi cağım, — Sanki yüklerin ne? Şi Vvar, İkinci devemin yükü sade ç: J tir. Üçüncü kelebeklerle dolu.. Döf mümkün. Beşincide. neş'e, altıncıdi kahkaha, yedincide sağlık var. Sen ';J Nezleli ses sordu: — Adın ne senin? 'Tatlı ses sordu: — Ya senin adın ? — Kiış; sen çık, ben gireceğim. 4 — Nasıl girersin buna hakkın V — Var ya; bugün martın biri. — Bu bir şey ifade etmez. - lara, nebatlara soralım.. hangimizi js* tiyorlar. j Nezleli sesle; tatlı ses birden bağil' dılar: rimizin adı Bahar, ötekimizin adı Ki8 hangimizi istersiniz? ' kat bu kış'ı pek fazla kızdırmış olmal ki ortalığı kasıp kavurdu. rek yaktırır» sözü o zamandan kalm&" dır, Bu hâdisenin tekerrürüne gene $7 bitenlerin dualarının kuvvetine bakâf İsmet Hulüsi, nihayet hastalık mikroplarımı tasiâ — Neye gireceksin. nımdaki develer yüklü, onları boşalt? — Birinci devemde güneş var, düncüde Meyvaların envamı bulmi” ben gireceğim. — Benim adım bahar — Benim adım da kış! mı? — Peki öyleyse, insanlara, hayvâ” — Kabul; — İnsanlar, hayvanlar, nebatlar.. bi; Verilen cevap malüm değil... F «Mart kapıdan baktırır, kazma KÜ" hit olacak mıyız? Bu kömür ve oduf Biliyor musunuz ? | — Zugğ gölü nerededir? 2 — Türkmenler Asyarnın haDİ[ w mıntakalarında yaşıyan Türklerdif' Ve hangi mıntakalara dağılmış bulur maktadırlar? 3 — Agnes Sorel kimdir, nesile mef hurdur? (Cevapları Yarın) * Dünkü Suallerin Cevapları: | — Süveyş kanalı üzerindeki Sait şehrinin nüfusu 91 bindir. 2 — Sargon veya Sarrukin eski de€” letlerden Asurilerin hükümdarıdır. Bü hükümdarın Sargonidler olarak - tef | ettiği saltanat uzun müddet Mısırda hâkim olmuş, Geldanilere karşı Za ferler temin etmiştir. Sargon milât evvel 705 den 722 ye kadar hüküm darlık yapmıştır. * 3 — Eski Almanların harp iî"b: Thordur. İlâhlardan OÖdinin oğlu t€ lâkki edilmektedir. » at Amerikada işaretmemurlü rının sandalyeleri İstanbul şehrinin kalabalık sokakla' rından bir kaçında seyrüsefer memt Je var, tıpkı bütün dünya merkezleri? p olduğu gibi caddenin ortasında, ”bif minden on ön beş santim yüksek beton kidemenin üzerinde sa:'ıtl*’fy nöbet bekleyip gelip geçmeyi idar€ | derler. Yorulup yorulmadıklarını * düşündünüz mü? Amerikalılar dü$” müşler ki nöbet bekliyen polise bir t ü portatif sandalye — dağıtmışlardır- Bıl sandalye kapandığı zaman bir kadi 'şemsiyesi kadar küçülür, hafiftir bele takılır, açıldığı zaman arzuya * n olarak üzerine oturulacak bir sandab’ü, yahut da kenarına dayanılacak bir CA 'tun-haline gelir. Alominyomdan yap mıştır. por!

Bu sayıdan diğer sayfalar: