Hergün İstanbulda mıİ([ıiqC Masrafları çok yüksektir. — Yazan: Muhittin Birgen emleketimizde nakliye masrafla in umuümi surette yüksekliğin - den bahsetmiştim. Mesele derinleştirmeğe | yettedir Meselâ, İstanbulu ele alalım. Bu şebir, Türkiyenin en büyük ithalât, ihracat ve Burada — hâkim — olan nakliye ücretleri, Türkiyenin iktisadi ha yatı üzerinde mühim bir tesir yapabilecek transit merkezidir. limanı sa- Bü- mayi hareketleri sahille - mahiyettedir. Rıhtımları vardır; kindir. Her tarafta iskeleleri bulunur. tün ticaret ve rinde toplarım Ayni zamanda iş reti İstanbulda çok ucuzdur. İhtisasa ta - n ağır işler için İstanulda en iyi 60-70 kuruş Bu | İstanbulda nakliyenin de -| Hiç değilse, allük etm yevmiye arasındadır gartlara gör, cuz olması İâzımdir. insan düşündüğü zaman bunun böyle olması icap | edeceğine hükmeder. Halbuki iş böyle değildir ve bunun bir çok sebepleri vardır. İstanbulda Eman vardır, sakindir, her taraflında nhtim ve iskele vardır, amma, nhtımda makinesi yoktur. Bütün tahmil ve tahliya işlerinde makinenin tesiri a - uya mhtim- garidir. Fşya, doğrudan d vıhtıma Zaten, dan vapura, vapurda: raya mavnalar karışır. timizin bütün İkmanlarında iş bu suretle görülür. İkinci derecede İstanbulda eşya, ya he DÜZ insan sırtında, yahut ta, ekseriya, ara ba üstünde nakledilir. Bunlar da bizatih bir pahalıhk —unsurudur. — Araba yi kamyon kullanılsa ve benzin de, vadedil- diği gibi ucuzlatıla, çok daha ehven ne- üceler elde edilir, Üçüncü derecede araba ve hamal ta Hifeleri gelir, bilhassa b yüksektir. Meselâ, İ tarifeleri çok İstanbulda bir — deniz 1837 yılında modern hayatın kurul Jmasına yeni baş - lanmıştı, insan ilim, fen ve makine kuvvetinden mah - 'ordu. Alplerin | Zirvesine ilk Çıkan kadın en yakın bir yere, kırk metre mesafeye, bir kömür 43 kuruşa çıkar. Halbuki bu bir ton kömürü | vasıtasından, karada İstanbulun serbest iş ücretine göre bu me- | safezre en çok on beş ku bildir Kömür en hak aha kiy ga nakletmek ka- n uz bir me tadır. Eğe | İlk defa Alp dağının zirvesine çı- kan kadın bir Fransızdır. Madmazel Anjervil 1843 senesinde bu zaferi ka- olursak, İstanbul belediyesinin tertip etti - 'yanmıştır. Zirveye çıktığı zaman kla- H bir tarileye göre muayyen bir mesale dahilinde bir ton mal için yedi buçuk li - | raya kadar nakil ücreti vardır. malda yedi buçuk lira nakliye Gereti! Bu inanılmaz bir şeydir, fakat, İstanbulda bu ücret vardır. * Ben dünyanın biç bir tarafında bu ka dar yüksek ücret görmedim. — Fakat, bu. İstanbulda görülür. Sebebini sorarsanız yu | dur İstanbulda Abdülhamit zamanında bü tün bu nakliye işleri feodal bir teşkilât h linde idare edilirdi. Deniz vasıtala kara vamtaları ayrı biter feodalite teşk derlerdi ve bunların başları olan kâhyalar da saray tarafından azl ve nasbedilirler - di. Saray, bu sınıf işçi kuvvetinden kork- tuğu | onların bu tarzda bir teşkilât ha linde çalışmalarını tercih ederdi. Meşru - tiyet inkilâbı bu feodal şekli bozdu; fakat, | bunun yerine memleketin ihtiyaçlarına gün bir teşkilât şekli getiremedi. Cumhu- riyet devri bu işi slah ötmekle henüz ihtiyaça en uygun şekil —bulunmuş | değildir. Limanların tanzimi işi ele alındığı gündenberi bu zamana kadar liman teş kilâtları tamamen değişmiş ve iş devletin eline geçmiş olduğu halde dahi Bman me- 'önel şeklini henüz bulamamıştır. Limanın karışmadığı iskela nakliyelerinde | ise hamalların ve arabacıların teşkilâtları, işin makul şekilde halledilmesine mâni ol berâber, muştur * Eğer işi tanzim edenlere soracak nız iskelelerin ücretlerin paba size | $e süretle izah ederler: Her ( liyenin arızasızca yapılabilmesi için muay yen bir iş kuvyetinin her dakika iş almıya hazır bulunması iktiza eder. Böyle bir iş / kuvvetinin orada her dakika ihtiyaca ce vap verebilecek bi ise - belediyenin fikrine göre - mutlaka o iskeledeki vasati iş hacminden fazla bir ilât kuvveti bulundarı elede nak vaziyette bulunması te: r. Bunun için vasati iş hacmine göre yüz iş kuvveti ile defedilecek bir ihtiyaca muka bil 200 iş kuvveti bulundurmak Küzımdır. Bu, demektir ki her hangi bir iş kin veri < lecek ücret, o iş için serbest yevmiyeye gö te verilmesi iktiza eden ücretin hiç olmazsa | (Devamı 10 uncu sayfada) | Bir tot |" vuz — Bündan daha — yükseğe çikmak mkânı yok mudur? Diye sormuştur. Klavuz: — Hayır matmazelt Diye cevap verince, klavuzun ©- muzuna sıçramış ve: — İşte, demiştir, daha yükseğe çık- mak imkânı da var, Uyku — hastalığında bir kadın çocuk doğurdu Bundan br müddet evvel İngiltere- de üç sene uyuduktan sonra uyanan genç bir kızdan bahsetmiştik. Ameri - kalılar hastalık srekorunda bile geri kalmak istemedikleri için, bu hastalı - ğa tutulmuş olan ve beş senedenberi uyuyan Şikagolu 30 yaşında bir ka -| dından — bahsetmektedirler. Bundan beş sene evvel bir yazıhanede dakti - İloluk eden bu kadın evlendiğinin gece | #i derin bir uykuya dalmış ve o tarih«|borcunu beş ve on “santimlik küçük | tenberi bir de çocuk doğurduğu halde beş senedenberi hâlâ uyanmamiştır. Uyku arasında kendisine mükem - mel gıda verilmektedir. Doktorlar ken- disinin bir gün uyanacağından ve bul buhranlı zamanları uyku halinde ge - çirdiği için sinirlerinin de bozulmamış olduğundan fevkalâde uzun bir ömre malik olacağını söylemektedir. ğğ İSTER İngilterede oturan Bay Lond l 1 Tayle gazetelerini okurken Am şehfinde bir köprü ka: ğünü öğrenmiş, kadının kardeşi de o çalışıyormuş. Kadın endişe ile hemen zetesine telefon ederek: olduğunu ve 9 amelenin öldü- k Z ARASINDA ) | 100 bin senelik Taş kesilmiş ; Bir insan beyni ——— ——— * RERGÜN BİR FIKRA Karadakl, denizdeki Hava rüzgürlı idi. Kayık ikide biz sallanıyordu. Kayıkçı, bir salla- nan kayığa; bir de müşterisine bak- tız — Bilir misiniz? dedi.. Bizim ha- yatımız işte böyledir. Şu sandalın altmdaki bir parmak kalırfığın - da tahtayı görüyorsunuz ya! Ü - lümle aramızda yalnız o vardır. Müşteri kayıkçıya cevap verdi: — Biz karada yaşıyanlarda o da yok yal ». —. Bunlar nedir? | Fransızlar vergilerini muntazam verirler. Mükelleflerin — içinde, devlet devairi ile ara sıra Jâtife edenler, ve kapılarına gelip sık sık vergi isteyerek |kendilerini rahatsız eden memurlar. |dan intikam alanlar da vardır. Bunlar- dan biri olan Mösyö Limozen bü İparalarla ödemiştir. Paralarını resimde gördüğünüz gibi evvelâ bir şişeye dol. durmuş, bu miktar borcunu örtmeyin. ce, iki tane de halka yapmıştır. Bütün paralar geçtiği için maliye jtahsil memurları — bu paraları almağa mecbur olmuşlar fakat pösteki sayar gibi bunları tâdat ederken M. Limoze. ne hayli sövüp saymışlardır. NAN İSTER ntinde bir kadın anın N derhal i derhal N gat sonra net zetesi de kadını bu öel Hayır | yormuş sağdı şehrin köprüsünde Londranın bir ga alabalığın arasına karış. Hay gene telefonla r, muvaffakiyet kapısı açıktır, r. Ey genç duma, durursan lâzım edin, — muvaffakiyet bek- şayan insanlar hakkında araştırmalar yapılmaktadır. Bu arada| hafriyat esnasında kireç içinde reami- ni gördüğünüz şekilde tahaccür etmiş bir insan beyni bulunmuştur. Profesör Petrbak beyni yüz bin sene evvele irca etmektedir. Bu beyin |Prag müzesinde muhafaza edilecektir. Biyoloji âlimleri bu beynin bulun- masından fevkalâde memnüun olmuş- lardır. Darvin nazariyesi bu beyin ü- zerinde yapılan tetkiklerden sonra ta mamile vüzuh kesbedecektir. Fil ile trenin çarpışması Trenler yeni işledikleri ve kazan * ları odunla kızdığı tarihte bazan de - miryollarına inek ve öküzler çıkar, tın- gir tingir yürüyen acâib mahlüka hay- retle bakar ve treni de durdururlarmış. Bu gibi hâdiseler aradan bir çok sene- ler geçtiği halde Hindistanda hâlâ vu- |ku bulmaktadır. Fakat bu sefer muhteşem şimendi - ferleri öküzler değil, filler dürdurtmak. ta ve hattâ devirmektedir. Paris Suar gazetesi bu münasebetle şu haberi vermektedir: «Bir fi bundan takriben bir hafta evvel lokomotife çarpmış, lokömotif, bir kaç vagon sürükliyerek devrilmiş ve bu kazada beş kişi yaralanmıştır. |Fil hafifce yaralanmış, fakat vak'a ma- hallinde bir kabahat işlediğini anladığı jisin kesif ormanların içine dalıp git - miştir.» İNANMA! ? diye sormuş. Londra ga- ne telefon etmiş, muha- koda tahkikata girişmiş, İ öğrenmiş, gazetesine söylemiş, gâ larak: Za olduğu sırada çalışmı- Çekoslovakyada tarihten evvel ya- | tetkikler ve| ki Sözün Kısası İlkbahar —— Ö/.smet Huldsi r ses cevap verdi: mam, ! sıra benim gireceğim çıkmam. iki Ki zsın?. ğük tadını henüz adamakıllı ta değilim. Birkaç kişiyi donduru ım. Benim için hazır bitirmiş değilleri talık mikroplarımı tasi dim, Onun (: m sordu: senin? m adım baha tatlı ses birden bağif , nebi İel mizin adı Kif Pa gl Verilen cevap mal değil t bu kış'ı pek fazla kızdırmış olmi dır, Bu hâdisenin tekerrürüne ger yız? Bu kömür ve oduf dualarının kuvvetine bakâft üsi İsmet Hulüsi, Biliyor musunuz ? | — Zug 2 nerededi. senler - Asyanın a yaşıyan Türkleri akalara dağılmış bulUf” mıntakalarındı Ve hangi m maktadırlar? 3 3 — Agn&s Sorel kimdir, nesile müf burdur? (Cevapları Yarın) * Dünkü Suallerin Cevapları: | — Süveyş kanalı üzerindeki 110'4 Sait şehrinin nüfusu 91 bindir. 2 — Sargön veya Sarrukin eski de” letlerden Asurilerin hükümdarıdır. hükümdarın Sargı er olarak t ettiği saltanat uzun idet Misırda © hâkim olmuş, Geldanilere karş: ferler temin etmiştir. Sargon mili evvel 705 den 722 ye kadar hüküfü darlık yapmıştır. 3 — Eski Almanların harp ll 'Thordur. İlâhlardan Ödinin oğlu t€ * ükki edilmektedir. ğ urlü Amerikada işaretmemi rının sandalyeleri — İstanbul şehrinin kalabalık sokaki” sından bir kaçında seyrüsefer memVfi var, tpkı bütün dünya merkezlerit' ğ olduğu gibi caddenin ortasında, 76 . itündeğ löüğen beş sentim yüksek İ beton kıdemenin üzerinde — saatle” |nöbet bekleyip gelip geçmeyi idar& derler. Yorulup — yorulmadıklarını |düşündünüz mü? Amerikalılar düf ; taft bir tgu zaman bir kadif de çabi | müşler ki nöbet bekliyen polise İportatif sandalye dağıtmışlardır İsandalye kapandı | kadar küçülür, hafiftir şem İbele takılır, açıldığı zaman arzuya Si olarak üzerine oturulacak bir sar bil yahut da kenarına dayanılacak bir * t yap! tum-haline gelir. Alominyomdan