İttihad ve Terakkide on sene No. 17 HARBİNİN SON PERDESİ On İHAN ikinci kısım —- SON POSTA | Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Talât Paşanın en ziyade canını sıkan şey Ahmet Rızanın Vahdettine karşı gösterdiği sokulma arzusu idi Talât Paşa bana: “ Çabuk Almanyaya git, ben de geleceğim orada şu senin cereyanları iyi tetkik et, bana malümat topla. ,. demişti. — Yoksa paran mı yok? | Diye sordu. İki aylık bir istirahat #n kâfi paramın olduğunu söyledim. | — Gir, dedi, çabuk git... Ben de ge- | ğim. Sen git de şu senin cereyan - n iyi tetkik et. Ben gelince seni bul- trurum. Bana malümat topla... Sonra, o kalkıp gitti. Mitat Şükrü Yle yalnız kaldığımız zaman, ona iki leşin manasını sordum, daha doğru- |N benim anladığım manaları izah ede. ?ek doğru olup olmadığını sordum. Be- Di teyid etti ve-bana bir takım güflük Tidiselere aid hikâyeler anlattı. Bu hi- Yelerin çoğu sarayın etrafındaki ha- ketlere aitti. Filân ve filânın neler Japtıklarından, neler söylediklerinden, 'ahdettinin gösterdiği temayüllerden "esaireden bahseden bu hikâyelerin a- unda Talât paşanın da, Mitat Şükrü in de en ziyade canlarını sıkan şey, hmet Rızanın Vahdettine karşı gös- tdiği sokulma — temayülleri — idi. Bunlara dair olan malümatları, on- bilhassa müteessir etmişti. — Siyaset, dedi; fena şey, bilhassa tiraslı siyaset. Onunla bu hasbihali müteâkıb, iki sonra, ben de yorgun, bitap, bü- Ün sinitleri gerilmiş, battâ söyleme, inleme ve anlama kabiliyetini kaybet» Miş bir sinir Balkan h_"'"" * - bugünkü ekspresin o zaman-| adı - binerek doğru Berlin yolunu İutuyordum. Harhin son safhalarına bir bakış Yukarda biraz izah etmiş olduğum Vechile, 1917 baharındaki Rusya isya- külçesi halinde Tundan müttefikler hakkile istifade et-|' |esini bilmemişlerdi. Hattâ, gene yu- tda izah ettiğim vechile, imparator :l!yhindc bulunan Alman demokrat « finın ve sosyalistlerinin Kaysere kar r_levcih ettikleri en kuvvetli ten- '"ıer de bu siyasetten ileri geliyordu; Eğer o tarihlerde Almanyada, işler de Tokrasinin elinde bulunmuş olsaydı, _"'llr, mristokratların ve militaristlerin Pzptklarının aksine olarak, Rusyanın Mokratlarını ve sosyal-demokratla - | '""l tutarlar, Rusya ile anlaşırlar, ça- 'Kca sulh yaparlar ve bu suretle, hem ““'Yadıı bolşeviklik zuhuruna sebeb Maz, hem de Asyada Rusyayı Al - :anyı. ve müttefikleri için yardımcı ı.ı' kuvvet haline getirirlerdi.» diyor -| d, | | | K Ben bu sözleri, böyle bir siyaset plâ- ni Alman demokratlarından cok defa iledim. klen hikâye ettiğim askeri plânın si: Tei kışmı demek idi. Rusyada ihtilâli l: evvel demokratlar, yani-oktobrist - yapmışlardı Çok- geçmeden bun - " ipin ucumu sosyal-demokratlara “ptirdılar. Tam o sirada Almanyada v:deınokıııi hareketi kuvvetlenmiş Lu]ıle»ğeıin siyasi idaresini eline almış , İt Unsaydı belki böyle bir siyasete im-' © olurdu. Fakat, Almanyada ve A -| K dturya - Macaristanda böyle bir ha- | €t zuhur etmesi değil, ancak harb; “Masında aristokrasi ve militarizm ken | b *ini kolay müdafaa edebildikleri için | taze kuvvetler muvaffak olamadı - ""_'Hunuıı için Rusya tarafında işler Üncemede kaldı ve uzayıp giderek | îıîî.- kiymetli zamanların - kaybolup hi iğini gördük. — Üüdenburg Erkânıharbiye Reisi | ada ihtilâl zuhur ettiği sırada! Bu siyaset, İzzet pasadan Almanya garb cephesinde mühim bir hareket yapmıştı: Hindenburgun, er- İkânıharbiye reisliğine geçmesini müte Hkb- yarb bepbesinin takViyoi dütü » nülmüş olduğu için, bu cephenin kısal- Cephönin garba doğru çıkıntı teşkil eden kısmı- mı geri çekerek daraltmak ve aynı za - manda cephe gerisinde bir kaç müs - tahkem mevki hattı vücuda getirmek - ten ibaret olân bu karar mucibince garb cephesi harekâtından — «Hindenburg bâtlan diye zikredilen — bu mevziler hazırlanmış ve 917 martında cephenin çıkıntı - teşkil eden kısımları geri çekilerek — bundan — bir — orduluk kuvvet tasarruf edilerek cephe gerisine ihtiyata çekildi. Bu hareket yapılırken de terkedilen Fransız toprakları taş taş üstünde durmıyacak derecede delik de- şik tahrip edildiği için Fransızların tılması — kararlaştırılmıştı. toarruzları büsbütün müşkül bir vazi- | 1le uğratmış olduğu için 918 taarruz ları daha rahat hazırlanabiliyorlardı. ![ yete sokulmuştu. Fransızlar, çarlığın düşmesi üzerine bozulan Rus cephe- sine Almanların birdenbire yüklenip Rüryakin yenidağ toplanııma Ti lariını büsbütün ortadan kaldırmalarına mâni olmak üzere En nehri boyunda Aras mıntakasında toarruzlar yaptılar- sa da hiç bir şey elde edemiyerek püs- kürtüldüler. Bu esnada Kerenski hü - kümeti de büyük bir gayretle yeniden kuvyet toplıyarak: general. Brosilofun kumandasında taarruzlara sevketmiş - lerdi. Bu taarruz Avusturyayı biraz hırs palamaya muvaffak olmakla beraber Almanların müdabaleleri sayesinde Brosilof kat't olarak mağlüp edilmiş - : İtalyanlara yapılan taarruz Bu hâdiselerden sonra 917 — senesi içinde en mühim askeri vak'a birbiri üzerine İtalyanlardan bir iki dayak ye verererenececnana. yeksannessas eee sasennnnu 'GRiPilj nezle, baş ve diş ağrıları girmez. GRiPiN e Soğux algınlığin- dan mustarip bir aileyi ihyakâr tesi- rile iyileştirmiştir. GRiPiN Daima yanınızda bulunursa kendini- zi gripe, Soğuk al- gınlığına, nezleye karşı sigorta etmiş olursunuz. miş olan Avusturyalıların istimdat « ları üzerine Fon Belovun kumandası tındaki yüz bin kişilik bir ordu ile İtalyanlara yapılan taarruzdur. Alman- lar bu kuvvetle mükemmel bir taarruz yaparak İtalyan cephesini yardılar ve Kadorna'nın ordularını büyük bir boz- guna uğrattılar. Fakat, Tiroldaki A - vusturya ordularına kumanda eden sar bık erkânıharbiye reisi Fon Höcendorf, kendisine verilen ilerleme vazifesini yaktinde yapamadığından ve Fransız- lar da İtalyanların imdadına koştukla. rından bu bozgundan intizarı mümkün olan neticeler de elde edilemedi. Bunun için, Almanlar bütün ümit- lerini 918 senesi baharında yapacakları taarruzlara sakladılar ve bu taarruzları büyük bir ihtimam ile hazırladılar, 917 İsonbaharı Rusyaya bolşevikliği de sok- [muş ve Rus ordusunu büsbütün inhi-| Henüz Brest - Litovsk muahedesi| aktedilmeden, mart — ortalarında Al - manlar, o muazzarm taarruz hamleleri- ne başlamış bulunuyorlardı. Askerlik | tarihinin o zamana kadar görmüş ol « madığı büyük ve kanlı bir mücadele, Garp cephesinde 918 in ilkbaharında yapılan bu Alman taarruzu ile başlamış ve ondan sonra, mütarekeye kadar hiç durup dinlenmeksizin, kâh bir taraftan, kâh öte taraftan tekrar edilen hücum- larla mütemadiyen devam edip git - miştir. (Arkası var) RADYO | | Bugünkü Program 25 » Şubat - 937 - Perşembe İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12.30: Plükla Türk musikisi. 12.50: Havadis. 1805: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18.30: Plâklâ darıs musikisi. 19.30: Konfe- Tans! Dr. İbrahim Zati 'Tıb bakımından Ra- |diyestezi hakkında). 20: Rıfat ve arkadaşları tarafından Türk müsikis! ve halk şarkıları, 20,90: Ömer Rıza tarafından urabca söy - lev. 2045: Safiye ve arkadaşları tarafından Türk musiklsi ve halk şarkıları. Saat âyarı, 21.18: Örkestra. 22:15: Ajana ve borsm ha - |berleri. 22.35: Plâkla sololar, opera ve operet |parçaları. | BUDAVESTE | 1730: Brahms'dan parçalar. 1825: Çigan İorkestrası. 19.30: Opera, 2136: Plâk neşriya- Pti. 4.5: Haberler. BUKREŞ 16: Salon örkestrası. 18.20: Plâk neşriyatı İAşarkılar). 18.55: Konser. 19.15: Benfoni kon- İser. 21,15; Plâk neşriyatı. 2945: Haberler, | PRAG | — 1745: Almanyadan nakil. 19.25: Salon ha- İvaları (kuarteti. 20: Tiyatro. 21: Orkdstra. 2220: den 28 e kadar: Cuz havaları. VİYANA 165: Plâk neşriyatı. 19.35: Şarkılar. 20.15: | Komedi. 2220: Dans havaları. > | VARŞOYA | o yTis: Kuüartet. — 19: Varso> Çan — değişik program. 19.45; Operet havalar” 21: Konser. 23: Dans plâkları Program 937 - Cuma | neşriyatı; 12.30: Plâkla Türk müsikisi. 12.50: Havadis. 1308: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam nesriyatı: 18.30: Plâkla dans müusikisi. 19.30: Spor mü- sahabeleri: Eşref Şefik. 20: Vedin Rıza ve arkadaşları tarafından Türk müsikisi ve halk şarkıları. 2020: Ömer Toza tarafından | arabea söylev. 20.45; Cemal Kâmil ve arka- daştarı tarafından Türk musikisi ve halk şar- Kıları. Sağt Ayarı. 21.15: Örkesira, 22157 A - Jlans ve borsa haberleri, 2235: Plükla ıulvlıı,i 'opera ve öperet parçaları. ma - ikâye Yazan: Efim Zozulâ Yolculuk devam ettiği müddetçe bir çokları başlarından geçen muhtelif aşk maceralarını anlattılar. Kampartı - mun arkadaşımız olan o da, bundan an sene evvel, gene böyle bir tren yol « culuğu esnasında genç bir kızla nasıl tanıştığını anlattı. Bu vak'a şöyle ol - muştu: O, o zamanlar ağır hareketli, mütereddit, kararsız bir adammış, (Bu. Na kolayca inanılabilir. Çünkü © bu'- gün de, fena bir mühendis olmayışımna rağmen, ağır hareketli, mütereddi! ve kararsız bir adamdır. Meselâ vagon restoranda hesap görürken ve yahut hamala para verirken başını önüne e- ğer, alt dudağını sarkılır, gayet 'mühim bir mesele halledermiş gibi bir vaziyet takınırdı.) Delikal ne binmek ü - zere istasyana gitmiş. Peronun bir kö- şesine bavulunu yerleşlirmiş. Tren |biraz geciktiği için epey beklemek icap etmiş Bizim yolcumuz da şöylece bir dolaşmağa çıkmış. Perona döndüğü za- man 18-19 yaşlarında genç bir kızın kendi bavulu üzerinde oturmakta ol - duğunu görmüş, Kız o kadar güzej de - ğilmiş. Fakat yüzü canlı ve sempatik - miş. Üzerinde beyaz bir bluz Ve siyah bir eteklik varmış. Yani giyinişi temiz Ve Mütevazi imiş. Delikanlı kıza sör - muş Benim bavulumun üzerine niye o- turdunuz?, Kız kalkmış.. Gülmeksizin, fakat şen bir tavurla özür dilemiş: — Oturduysam bavulunuz yenme - di ya!. demiş * Trenin gelmesi biraz daha gecikmiş.. Kızla delikanlı konuşmağa başlamışlar. Kız, mektep tatilini geçirmek üzere ce- nuba, evine gidiyormuş. Güzel San'at- lar akademisinde okuyormuş. Delikan- h da Rostof şehrine gidiyormuş! Kız nej mevkide oturalım. Ü- çüncü çekilmez. Delikanlı düşünce: — Nasıl ölur? demi çüncü mevki bileti. Kâz (tatlı bir canlılık ve ener Ne ç Gidip anlaşırız. Kiminle VKüminle olacak, kondöktörle, dip göstersenize a!, Delikanl nın bu işi be miyece, rımız Ü » e) Gi- Cezair radan On geçmiş olmasına ğ ndi bi. B - üzüne | Çeviren: | u halde ben gider konuşurum. Kız gitmiş. Konuşmuş.. Muvaffak ta olmuş. Elinde yan yana oturulacak iki | biletle geri dönmüş. — Yalnız dörder ruble fark verme - miz lâzım, Delikanlı şaşırmış: — Benim param çıkışmıyacak, Topu topu bir rublem var. — Zarar yok, Bende var, Ben veririm. — Hayır olmaz!. Hem ne münasebet!, Kız sevimli ve samimidir. Candan söüylediği bir sözle meseleyi halleder: — Aldırma canım'!. Kız gitmiş; paraları vermiş, Az son- ra da tren geldiği için girip yerleşmiş. ler,, Kız bu aradâ ekmek ve yiyecek tedarik etmiş. Delikanlı gene sıkılma- Öa ve üzülmeğe başlamış.. Fakat kız ©- |rı nu da yemeğe mecbur etmiş. O da ye - miş.. İstasyonlardan birinde o da bir Tüblesile öteberi almağa gitm: ge - cikmiş.. az daha yolda kalıyörmüş. linde tuzlu baliık tren boyunca koşm: ğa başlamış. Daradar kendin; vagonun içine atmış.. Seyahat devam ettiği müd- detçe konuşmaları epey ilerlemiş. Âde- ta ahbap olmuşlar. Kız, yaz tatilini ge- çirmek üzere kardeşinin yanına gidi * yormuş. Evleri büyükmüş.. Müteaddit odaları varmı: Kız ateş civa gibi bir şeymiş, Mütemadiyen gülüyor, konuşuyor, şa- kalaşıyormuş. Delikanlı gözucile kıza baktıkça onun bu enerjisine, kendine hâs bu canlılığına âdeta meftun olu * yormuş. Kız, ansızın, şu teklifte bulun- muş: — Bana misafir olar; ni kardeşimle tanıgi çok iyidir. Evimiz m gününü bizde geçirirsin!, Delikanlı için, gene, halli müşkül Büç bir dava baş göstermiş: Bü işe na- rdeşim Bir kaç Yarınki nushamızda : Faı'k Bercmen şimdi de, on sene evvelki gibi geni rarsızdı), Tereddüt etmiş: Kız, iyi ve sevimli bir kız. Delikanlı onun elini sıktığı zaman kız öonün parmaklarını okşamış., Bunu yaparken de gülümse- miş.. Acaba ne yapmalı?, — Gidelim, demiş, kız, uzun uzun düşünecek ne var?. Bir hafta bizde ka- hr, yoluna devam edersi: Nihayet güçbelâ kararını vermiş: — Gidelim, demiş Bunu söyledikten sonra âdeta can - lanmış. Trenden inip eve giderken ne- redeyse kızı öpüp kucaklıyacak bir ha- le gemiş, Kız buna meydan vermc Na Kız çocuğa tatlı tatlı bakmaklan geri durmamış, Eve gelmişler. Evde her şey kızın anlatlığı gibi imiş. Kızın kar- deşi hakikaten çok iyi bir adammış. Evde, kızın dedi gibi, büyükmüş Delikaln iyi karşılamışlar. O, ancak şimdi, aradan on sene geçtikter sonra bunun farkındadır. Delikanlı bu hallerden pek hoşlanmış.. Sarılıp kızın ellerini sıkmış, Gece odasına çel ten sonra sabaha kadar gözüne uyku girmemiş. Fevkalâde bir hâdisenin ce. Teyaniını beklemiş.. Tabit hiç bir fev - kalâdelik olmamış: Kız geceleyin deli- kanlının odasına gelmemiş. Fakat ales- sabah kapıdan seslenmiş: — Hey, bizim köylü, kalk bakalım! Çabuk, çabuk.. Sandal gezintisine çıka- cağırz.. Kız, bem bunları söylüyor, hem de yumuşak bir şeyle, galihba havlu ile ka- pıya vüruyormuş.. Kapı açılınca, de - likanlıyı elinden yakalamış, koşa koşa sandala nişler.. Tatlı, ilik bir sabah ısıtiıyormuş. Her şey tat- ş. Kız da, daha daha canlı imiş.. Geniş has reketlerle kürek çekmeğe başlamış. nda çocuğa sormuş: Yüzmek biliyor musun?. Şimdi bile, aradan on sene geçmi sevim K » Öyle ise emiş, hem'de kat çabucak hareketten Pazarı şet ifade eden yü- zü kızı bile kör - kutmuş. (Haş şim di bile çocuğa ba- kınca bunun doğ- ru olduğunu kolayca kestirebiliriz.) Delikanlı kızın evinde tam bir hafta lmış. Kız onu kendi arkadaşlari'e ta- ş. Delikanlı kızın peşinde 4 bir meczup, bir divane gibi dolaşırmış. (Bizzat delikanlının yaptığı bu teşbih tamamen doğrudur. O hazı anlarında, şimdi bile bir divaneyi andırıyor.) O, bu bir hafta zarfında kızla neler konuştuğunu, saatlerin nasıl farkına varmadan geçliğini, fırsat bulduk zın ellerini nasıl tuttuğunu, kızın, y zünü çocuğun yüzüne yaklaştırarık ve gözlerini kırpışlırarak: *«Np oluyorsun, küçük bebek? dedi ni, sonra da kahkahajarla nasıi güldü- ğünü hatırlamıyor bile.. lt bir hafta sonra oradı na kadar ge n kız mendilin; r defla da — «Bana yaz'a der Fakat delikanlı khza yazmal tün bu of sene zarfında bir satı yazmâmış — Neden mi?, (Bunun neden olduğunu de bilmediğini anlamak için ona Bir göz atmak — O şimdi nere )r musunüz? ©, bunu biliyordu. Kız Moskovada imiş. Mimarmış.. Ayrıca bir sürü de içe timai vazifeleri varmış. Onu herkes se. ver ve hürmet edermiş. Delikanlı ara- sıra ona rastladığı zaman kızın gene es- kisi gibi nu görür, iç Delikanlı, sevimli ve canlı olduğu- ve bâs ol * — No enfes kız büki ben O, kendisinin n olduğundan bul - setmese de olurdu. Gülü tarife ne ha- cet?. i, hat