Konuşma: Puşkin Çok şükür Les Nouvelles littöraires Bazetlesi İstanbul'a 8 şubatta yetişti de Bgazetelerimiz 10 şubatta Puşkin'den bahsedebildiler. İşin aslını bilmiyenler 'de: «Meğer bizde Rus şairinin eserle - rini okumuş nc çok insan varmış!» der. Puşkin'in manzum, mensur eserleri- ni okumuş olmak elbette ki Iyi bir şey- dir. Bugün Moskofun kızılı da, akı da; eski kafalısı da, yeni fikirlisi de, bütün siyasi, bedif, ahlâkf münakaşaları, kav- Ba münaferetleri unutarak onun büyüklüğünü söylemekte birleşiyorlar. Kafalarda, gönüllerde bu kadar derin izler bırakmış bir adamın eserleri kim bilir ne kadar güzeldir. Püşkin'i oku - yun, Puşkin'i okuyalım... Okuyun, okuyalım ama nereden bu- lup okuyalım? Kitapçılara gidip; «Ba- na Puşkin'in bir eserinin tercümesini verin!» deyin; bulursanız çok rica ede- rim, iki tane alın, bi de bana gön- derirsiniz. Ben Puşkin'in, Andre Gide ile Jacgues Schiffrin tarafından fran - sızcaya tercüme edilmiş birkaç hikâ - yesini okudum; büyüklüğü hiç şü siz sade onlardan ibaret olmıyacak. Ö- bür eserleri İransı madım. Bunun içindir Ma rağmen, size Puşkin'den bahsede - miyeceğim. Yalnız bildiğimiz şeylerden bahse - delim demiyeceğim, o zaman konuş - mayı, yazmayı unutacak kadar susma- miz lâzım gelir. Fakat biraz da insaf e- Helim, büsbütlün cahili olduğumuz şey- lerden de bahsetme! iç bir lüzum Jüdit Allen (Baştarafı 1 inci sayfada) Pek genç yaşta sahne hayalına inti- Bap eden Jüdit Allen 1933 senesinde Şilm çevirmeğe başlamıştı. Sahneyi ter ikeylememiş dlan bu güzel san'atkâr aftasıra füm çevirmekte idi. Kendisini İstanbulda geçen sene gösterilmiş o - ilan (Gece Adamları) filminde seyrey- Jemiştik. . Berlinde tayyare caddeye düştü ... —3 5 kişi öldü Berlin, 11 (A.A.) — Berlinin şimal Mmahallelerden birinin kalabalık bir cad Gdesine düşen bir askeri tayyare, beş ki ginin ölümüne sebebiyet vermiştir. , Tayyarede havada iken bir infilâk wukua gelmiştir. Yanar bir halde bu- funan tayyare, caddeden geçenlerin üs tüne düşmüş ve bunları yakmıştır. .| redeceklerine onun eserlerinden par - Nurullah Ataç yok. Bugün Ruslar, Puşkin'in şürlerini okuyarak heyecana geliyor, onları o - kurken duydukları zevki söylüyorlar, Biz de Ruslar zevk duyuyorlarmış di- ye heyecana geliyoruz. Hani bazı in - sanlar vardır, herkesin güldüğünü gö- rünce kendileri de, işin ne olduğunu sorup anlamadan gülmeğe başlarlar, darılmayın ama bu Puşkin işinde biz de onlara benziyoruz. Les Nouvelles litteraires'in vaktin- de yetişmiş olmasına şükrettim; bittabi © gazeteyi sadece bir etimsal». olarak kullanıyorum. (1). Bu yolda imdadı:- mıza yetişen daha nice nice gazeteler, mecmuâlar, edebiyat tarihi kitabları var. Onlarla iktifa ediyoruz. Büyük şairlerin, büyük muharrirlerin eserle - rini değil, onlar hakkında küçücük a - Wdamların söylediklerini okuyoruz ve bunları okuyunca da o büyük eserler hakkında bir fikir edindiğimizi sanı - yoruz. Bununla da kalmayıp başkala - rına da öğretmeğe kalkıyoruz. 10 şubat günü gazetelerimiz, Puşkin hakkında makale, hattâ makaleler neş- çalar tercüme ettirseler daha iyi ol - maz mıydı? Tercüme edecek muhar - rirler belki o zaman kendilerine çok şeyler bilen birer adam süsü veremez- lerdi ama hiç şüphesiz ki hem Puşkin'i daha iyi tanıtmış, hem de dilimize hiz- met etmiş olurlardı (1) Les Nouvelles littörnires'in Puş- kin'e tahsis ettiği iki sayıfa zaten hayli entipüften şeylerle dolu idi, Hayatı ucuzlatmak için Hazırlanan hkanunlar (Baştarafı 1 inci sayfada) yır mıntakaları kurulacak, bu minta- kalardai iakiayonlar-tekis 1tediledek' Ve kurslar açılacaktır. Kanuna muhalif hareket edenler 10 ilâ 100 liraya kadar para cezasına ve 10 günden 100 güne kadar hapse mah küm edileceklerdir. Dük dö Vindsora verilecek tahsisat mikdarı tesbit ediliyor “Viyana, 11 (Hususi) — Birkaç gün evvel kocası Lord Harvudia - birlikte Dük dö Vindrosu ziyarete gelen Pren- ses Merinin, hususi vazife ile bu seya- hate çıktığı anlaşılmaktadır. Prenses Meri, ağabeysi Dük dö Vind- rosün mali vaziyelini görüşecek ve Kral tarafından verilmesi lâzım gelen senelik tahsisatın mikdarını kararlaş- tıracaktır. Bundan başka, ağabeysinin en sevdi- “Son Posta,, nın Edebi Tefrikası: 49 SON POSTA İzmir ihracatçılarının | Teşebbüsileri | Netice verdi | (Baş tarafı 1 inci saylada) yölü Glütilnuş olaği mikllarBedeleri nin eski kıymetleri üzerinden Cumhu- riyet Merkez bankasına ödemeleri ka- rar altına alınmıştır. Bu karara tevfikan- ekonomi ba- kanlığınca yapılmış olan ilân üzerine alâkadarların verdikleri dosyaların Tür kofle başkanı Börhan Panos, Maliye pakit işleri direktörü Halit, Cumhuri- yet Merkez bankası şanj şefi Cabirden evveline gelinceye k*'d". müteahhitler mürekkep bir komisyon — tarafından tarafından çöp iskelelerinde ayıklatı- tetkikine başlanılmıştır. makta ve bir kaç ay kurutulduktan Para kıymetlerinin düşuriilıııeıu..!!onu sevkedilmekte idi. den önce aktedilmiş olan kumrulıırırıl Telef olmuş hayvan — kemikleri is- Hiata taallâk eden kısımları yeni para |tihsali ise senede en çok 20 ton kadar kıymetlerine göre düzeltilmedikçe tüc-|olmaktadır. Bunların ihracı da ötekiler carlarımızın komıal:ı[ıınx _ıf. etme- İtarzında kurutularak yapılmaktadır. nıeklev serbest olahfıt“ller_ı alâkadar-| — Anadoluda mühtelif zamanlarda! larca ileri sürülmektedir. Filhakika bir İpiriktirilen bu kemikler 1936 yılında, çok memleketler mahkemeleri bu ka- ö bizükek lörek l bil vaziyetleri'müsbir ve öncedeni tahs PY CPT BAA AY min edilmemiş bir yeni sebep addede-| TU" . : rek bu mukavelelerin yeni — vaziyete _l(emıklcş eskidenberi İtalyaya gön- intibak ettirilmesini kabul etmiş bu- derilmekte lkuf son zamanlarda Al- Mnmektldilik manya da kemik almağa başlamıştır. “ Suriye Hey'eti ŞoH DS yedE Parise değil, Cenevreye gitsin,, (Baştarafı 1 inci sayfada) kemik İstanbuldan bu sene zarfında 100 -| 500 ton kadar yemek artığı kemik ih- raç edilmiştir. Bu kemikler bir kaç ay Romanya ile Çekoslovakya Arasındaki hâdise na düşer. Konsev kararının Fransa - Prag, 11 (ALA.) — Çekoslovakyanın Suriye muahedesinde istitzam ettiği | Bül eç Biçiği yakında uzüa'bir Hezir tadilâtı Suriyeliler kal'iyyen kabul et | niyet alacaktir. Çek ğ katıkla bü aiyorlar, mezuniyet almasına sebep geçenlerde İstedikleri bir sıra metalibattan bir | intişar eden bir kitap üzerine Rumen tanesi yoktur ki Cenevrede kabul edi parlâmentosunda kendisine karşı yapı- len muhtariyet prensibiyle taban ta- |lan şiddetli bücumlardır. Bu kitâptaki bana zıd olmasın. Suri; 2 hazırladı |bazı tabirl ğimızı Türklerle bozmuştuk. Ayni u- | miz görül sule devamla aksini yapmak mevzuu bahsolamaz, Aklımızı başımıza alma- nin sirasıdır. Suriyenin manevrasına .. uymakla herkesin hoşnutsuzluğunu Oğ'fetmenler davet etmiş oluruz. Ankara, 11 (Husust) — Bazı vi« Kudüs, TI (A A.) — Sancağı ziya- İlâyetlerde Maarif müfettişlerinin öğ- ret eden Milletler Cemiyeti müşahit- |yetmenler hakkında gelişi güzel rapor- leri, Beyruta gelmişlerdir. Müşahitle |har verdikleri Vekâletce haber alındı- rin burayı ziyaretlerinin sebebi ma - | SI Z ütee lüm değildir. ğından bu gibiler hakkında indi müta- Suriye ile Lübnan arasında ihtilâf Beyrut 11 ÇA.A.) — Suriye ile Lüb nan arasında "Trablus limanı yüzün- den bir ihtilâf çıkacağa benzemekte- dir. İskenderun limanı meselesinir Suriye için fena bir şekil alması üze- rine, Şam hükümeti denize mahreç olarak Trablusu istemektedir. ği kardeşi olan Prenses Merin;ı_ son defa olarak, Dük dö Vindsoru Madam . 4| Simpsonla izdivaçtan feragate davet &- Lindberg Afrikada deceği söylenmektedir. Tunüs, 11 (ALA.) — Lindberg, saat Prensesin bu teşebbüsü müsbet neti-| 11,45 de burada karaya inmiştir. Tay- ce verdiği takdirde, eski Kralın Londra | yareci, benzin aldıktan sonra 12,45 de ya dönmesi çok muhtemeldir. 'Trablusa hareket etmiştir. Maarif müfettişleri ve bildirilmiştir. İran Moliye Nazırı kalb sektesinden öldü Tahran, 11 (ALA,) — Maliye Nazırı Davar, dün kalp sektesinden ölmüş - tür. tık iş işden geç n ben yalnız uzak-|kurtaran bir hâdise oldu. Sıhhiye Ve - ir sene içinde 500 ton satıldı Istanbulda yemek artığı kemikler de para etmeğe başladı da kemiklerimize talip olmuştur. Yak nız bu firma geniş mikyasta kemik it- halini deruhte etmek istemekte ise dü kemiklerin daha asri vasıtalarla temiz- lenmesini ve saklanmasını sür- mektedir. İstanbulda fenni tarzda kemik ku- rutan müessese henüz yoktur. Ancak bir firma bu kemikleri toz haline geti- rip çuval içinde sevketmeğe çalışmak- ileri |tadır. Henüz faaliyete geçilmemiştir. Almanyada bu kemiklerden tutkal yapılmaktadır. Yalnız kemik — ihracatı işi ile meşgul olan tüccarlar bazı di- leklerde bulunmaktadır. Bunlar, Ana doludan gelen mallardan Devlet De- miryollarının fazla ücret almamasını, ecnebi vapurların ton başına almakta olduğu 25 şilin navlunun azaltılması. nı istemektedirler. İtalyanlar Harrarda Camiler yaptırıyorlar Harrar, |1 (AA.) — Yerlitere bi- tap eden valii umumi, Harrarın daha ziyade müslümanlara ait olduğunu ve hükümetin harsi bir merkez haline gel mesi lâzım olan Harrarda mektepler ve camiler inşa ettirmek suretiyle memleketin bu hüviyetini takviye et - mek tasavvurunda bulunduğunu söy- .| lemiştir. Almanyada işsizlerin sayısı arttı Berlin, 11 ÇALA.) — Kânunusani a- yında işsizlerin mikdarı, 1,835,000 idi. Yani Kânmuevvele nazaran 374.000 kişi fazlalaşmıştı. İstatistikler, bu teza yüdü mevsime müteallik esbaba atfet- mektedirler, lealar — serdedilmemesi — alâkadarlara|Cezairde şiddetli bir zelzele Constantine, 11 (ALA.) — Müthiş bir zelzele yüzünden Guelma mıntakasın- da yerlilere ait birçok evler yıkılmış- tır. Üç kişi ölmüştür. Mudanya iskelesi harap oldu Bursa (Hususi) — Ecnebi bandıralı bir vapur Müdanya iskelesine yana - — şirken yanlış bir manevra neticesi ise keleye çarpımış ve iskelenin harabiye « tine sebebiyet vermiştir. Belediye bu vapurun acentası aleyhine zarar ve zi- yan davası ikame etmiştir. rardığı zaman birbirine sıkışmış evleri “Son Posta, nn Edebi Tefrikası: 4 Bo — — D w tan seyirci kalmıya karar verdim. Yal-| kâletinden bir emir geldi. İkimiz de|ile bir çok gözlü siyah bir dev gibi kare nız Sırrı Nihada müthiş acıyordum. O-|başka başka vilâyetlere tâyin etmiş -| şıdan bize göz kırpan şehri vapurumuz nun böyle bir kadını hayatının çerçeve-lerdi. Benim şansıma gene Karadeniz| arkada bırakarak yavaş yavaş hareket sine sokması, ondan bir de çocuk sahi-| sahilinde bir yer düşmüştü. Fakat Sırrı letti. O zaman doktor birdenbire yanı - bi olması kadar feci şey olamazdı. Bu|Nihadın ki epey uzaktı: Şark.. her hal- Y Peride Celâl Gayri “tiyari bri kaç adım gerile -|liyor ve sükünetle cevap veriyordu: dim, Şaşkınlığımla alay eder gibi gü - Tümseyerek : — Kiminle olduğunu anladın değil mi dedi. — Onsuz yapamam.. Bir kaç gün içinde şehirde bir ev tuttu. Gül Fatmayı yerleştirdi. Bana kadını kocası ile ayırmak için meşgul âteşin, pür ihtiras mahlüku ne kadar|de bu darbenin polis müdürünün elin- idareye uğraşsa, ona kendi Tuhundan|den çıktığı, Sırrı Nihadın aleyhine Ve- bir şeyler aşılamıya çalışsa, nafile idi|kâlete bir şeyler yazdığı muhakkaktı. ve bir kaç sene sonra alıştığı şeyleri bu| Ben neresi olursa olsun doktorun bu ağır, düşünceli, hareketleri ölçülü a -İmuhitten uzaklaşacağını düşünerek damdaGül Fatma bulamıyacaktı ve o| memnun olmuştum, Fakat Sırrı Ni - İçimi müthiş bir hiddet bürüdü, ğirdim: — Sen çıldırmışsın doktor!. ba- olacağını, hemen mahkemeye müraca- at edeceklerini söylemişti. Fakat son- radan ortaya bir müşkülât çıktı. Ko - zaman... Garib değil mi ben bu felâ-İhadla aramızda müthiş bir mücadele keti bir kaç yıl geriye atmış iken bir gün şehirde müthiş bir bomba gibi şu Yavaşça elini kolumdan çekti. Ba-|cası bir türlü kadını bırakmak istemi :| Bavadis patladı: Gül Fatma kaçmıştı. pını başka bir tarafa çevirerek. cevap|yordu. Sırrı Nihad onda hiç görmedi -| Hem de ne zammandanberi evinin ke » yerdi: — Belki dostum.. hükümet dairesinden çıkmıyor, fakat Bu meseleye artık hiç karışmak is- bir' şeye muvaffak olamıyordu. Anlat- | tememiştim. Fakat işin bu dereceye tıklarına bakılırsa Gül Fatma kocasın- kadar geleceğini de hiç ümit etmemiş-|dan ayrılmıya o kadar hevesli değildi. Him, Duyduğum kızgınlığı filân bir ta- O zaten alışkındı ve Sırrı Nihadın telâ- rafa bırakarak © günden sonra onunla | #iha hayret ediyordu. Ne olur, kapat - bir çok münakaşalar yaptım. Hayatı | ması olarak doktorun yanında kalsa ne dağda, vahşi, kaba yaratılışta insanlar- | Sıkardı? h kıfcık_kuclğa geçmiş, damarlarında| Beni en memnun eden şey bu kötü acayip bir kan kaynayan böyle bir ka-|kadının hastaneden uzaklaşması oldu. dının münevver bir adama eş olmasını | İstidamın cevabı da gelmişti. Bir kaç havsalam almıyordu. Doktor bu ka -|ay içinde tahvilim meselesinin düşü - dında belki sinirlerinin, ihtirasının kar-|nüleceği yazılıyordu. Sırrı Nihadın bu- şılığını bulabilecekti. Fakat onunla nelna âdeta içerlediğini farkettim. Benim konuşacak, — nasıl : anlaşabilecekti?:Porada kalıp hareketlerini tenkid et - Buna imkân mı vardı? Bütün bunları! memden, kendisine akıl hocalığından ona anlatıyordum, beni sükünetle din-|bulunmamdan korkuyordu. Fakat ar- ğim bir telâşla oradan oraya koşuyor.ı'""'"d“ gezinen Kara Ali ile beraber,. nereye gittiği belli değildi ve bu vak'a başına gelince bütün iradesini kaybe- den Sırrı Nihadi bir hasta gibi ben ida- re ediyor, onların peşinden köy köy a- ramıya gitmemesi için zor muhafaza ediyordum. Bir kaç gün içinde kendini o kadar bırakmıştı kit, Eski Sırrı Niha- dı, 6 ağır mazbut adamı — tanıyanlar şimdi onu imkânı yok tanıyamazlar - dı. Elâ gözlerinin derinlerine sinen dai- mi bir ıslaklık sanki onun her an ağla- dığını zannettiriyordu. Traş olmayı bi- le ihmal ediyor, yemeden, içmeden dah giın dalgın hastanede dolaşıyordu. Onu nasıl teskin edeceğimi — şaşırmıştım. Neyse ki sanki Allab bana acıdı. 15 gün sonra beni bu müşkül vaziyetten # Ğİ ğ başlamıştı. O istifa edip orada kalaca. ğını söylüyordu ve bunu söylerken kü- çülmüş yüzü, içeri kaçmış zavallı ıılak' elâ gözle: o kadar acınacak bir va- ziyette idi ki ona karakterli bir adama yakışmıyacak bu israrından dolayı içim de kabaran hırsı bastıran bir acıma du- yuyordum. Nihayet o da nereye gittiği belli olmıyan o vahşi gazal'ı artık bu - lamıyacağını iyice anladı. Köyden kö ye saldırdığı adamlar hep elleri boş gel- mişlerdi. Bir kaç gün içinde hazırlandık. On beş gün mezuniyetimiz vardı. Bunu İs- tanbulda geçirecektik. Ben doktoru İa- tanbulda trene koymadan rahat edemi- yeceğimi anlamıştım. Bizi iskeleden vaptra götürecek motöre bindiğimiz zaman bu yaşlar dindi, Fakat yüzü sol- gun, gözlerinde garib hummalı bir ateş vapür hareket "edinceye kadar güver-i teden ayrılmadı. Akşam hava iyice ka- ma geldi. Ellerim! yakaladı. Avuçları ateş gibi yanıyordu: — Yanımdan ayrılma sakın Selim, dedi. Çok muztarıbım.. Gece güvertede uzun iskemlelere u- zandık. Ve*Sırrı Nihad şimdiye kadar hiç göstermediği bir yakınlıkla içini ba- na döktü. Arada sırada şaşkınlığımı görerek 'zaafından utanıyor. Çacuğu « nu ileri sürerek: «Düşün Selim, diyor - du. Benim ıztırabım ne kadar katmer- F. Arkada bir çocuk bırakıyorum ki dört, beş ay sonra anasının kucağına babasız, sefil bir halde dağ başlarında düsecek,» Fakat o bu sözlerle beni kandırmıya çalışırken ben bunların nasıl bir ba - hane olduğunu çok iyi anlıyordum. O- nun gözlerinde daha sönmemiş bir ih- tirasın kızgın pırıltıları yanıyordu. Sır- ANASA'CE' Fatmanın” pallak Kiyak gözlerinin ışıl ışı! aydınlattığı toparlak beyaz yüzünü, munzam bir kıv - rıntı ile bu yüzde, gözlerdeki manayı, ihtarası tamamlıyan solgun pembe du- daklarını o hârikulâde başı, o bin bir şeytani hatla bükülen kıvrak, uzun vü- cudu düşünerek, böyle çılgınlara dönü- yordu. (Arkası var)