14 Sayfa İltihad ve Terakkide on sene No. 5 CİHAN HARBİNİN SON PERDESİ Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen On ikinci Hısım SON POSTA Bol ışıklarla yıkanan salonda müzi- | |ğin tatlı nağmelerine ayak uyduran çifiler dönüyorlardı.Asimanı ahbapla- rından biri dansa kaldırdığı için ma - samda yalnızdım. Karşıda oturan si - yahlı bir kadın nazarı dikkatim: çekti. Yazan: Melühat 'Tezet Nihal birden: - Evden beni ârâlar Faruk gideyiflk dedi. Sonra başımı kendisine doğru Ve kip saçlarımı okşadı: Müsterih ol Faruk, , senden başka hiç Enver Paşa kongrede hesap vermeğe kalkmıştı! Paşa kürsüye çıktı. Halinde, tevrında o eski yüksek duruş kalmamıştı. mütevazı görüunmek için nefsini zorlıyan bir adamdan ziyade kendisini suçlu hisseden bir insana benzeyordu. Üzerinde onun silik ve sinmiş tavrı vardı. velâ, Kayser, Sonra - Avus- !urvı - Macaristan imparator ve kralı, demokratları memnun etmek — üzere emirnameler neşretmeğe, onlara kon- trol hakları vermeğe başladılar. Kay- ser impaartorluğunu sür'atle istilâ eden bir demokrasi taşkınına uğradığını ve ü © oturduğu tahtın bu taşkının is la kalmak tehlikesinin baş- i gören Kayser, bir emirna- nin kâfi gelmediğini an- layınca ikinci bir emirname ile biraz daha hak veriyor. Bunu üçüncüsü takip ediyordu. Ayni şekilde de yeni impara- tor kral Karl da âyni yoldan — gidi- yor, her iki memlekette de demokratik hareket büyük bir kuvvet kazanıyordu. Hareketin bilhassa kuvvetli olduğu Al- manyada Tyentrum namını taşıyan bir Gemokratik blok teşekkül — ediyor, Erçberger diye bir meb'us ismi meyda. ha çıkıyordu. Komünist Hoze, sosyal- Gemokrat Şaydeman - yüksek — sesle şöylemeğze başlamışlardı. , İsviçreden türlü türlü şayialar, vi « payetler, gel görülüyordu. Hükü- metler değişiyor, nazırlar çekiliyorlar, İsviçrede iki muhasım blokun demok- Batları ve sosyalisleri arasında temas - Şar, konuşmalar vukua geliyordu. Bu- izün çıkan bir şayia yarın bir taraftan Weya öbür taraftan tekzip ediliyor, tek- da - tekzibi in arkasından geliyordu. Bütün bu ahval, ortada bir huzursuzluk, ne- lücenin yaklaşmakta olduğunu gör - ilâsı alt tekzibi ve bunun mekten mütevellid iki taraflı bir kay -| haşma bulunduğunu gösteriyordu. İki taraflı bir yorgunluk, iki tarafın da bire birine benziyen içtimat kütlelerini bir - birine yaklaşmıya, aralarında anlaşma çarelerini tecrübe etmeye sevk eyle- Mişti. İttihat terakkinin üçüncü kongresi İşte, bu sıralarda idi Yakkinin, harb içinde, üçüncü kongre- Bi toplanıyordu. Kongre âzaları toplan- ; fırkaya mensub âyan, meb'us- vilâyet heyeti merkeziyeleri mu - Yahhasları, hep bir araya gelmişlerdi. Enver paşa, harb vaziyeti hakkında | kongre âzasına izahat vermek için kür- Büye çıktı. Kendisi Almanyaya yaptığı bir seyahatten yeni avdet etmiş oldu - ğu için en taze havadis onda demek « ti. Kürsüye çıktı. Halinde, tavrında o eski yüksek duruş kalmamıştı. Sarıka- miş faciasındanberi tedricen herkeste ona karşı itimad azalmış, hattâ bir kı-| sım insanlarda bu itimadsızlık, dgıecı:l derece, emniye iğe, husümete ve hattâ kine kadar gitmişti. Harbe giriş- ten, daha doğrusu harbe girişin zama- nından ve tarzından, harbin idaresin- Gden, İsmail Hakkı paşanın keyfi iktısa- diyatından dolayı herkes baş mes'ul - Jârak onu görüyordu. Onun da siyast mubhitte adamları ve dostları vardı. Kendisine bu muhitte geçen şeyleri ona söylüyorlardı. Bu sayede, Enver paşa,| siyasi muhitte, memlekette kendisine | dair hüküm süren fikir ve hisleri bil - diğinden, o gün kürsüye çıktığı zarnan | eski cııl nsl.cz duruşunu, vakur ve aza- | me! a edemiyordu. Müıevaııdurmsk. m' evazı görünmek cihetine kasdi sürette ehemmiyet ver- diği hissedilmekle beraber, halinde mü- tevazi görünmek için nefsini zorliyan bir #zamdan ziyade kendisini suçlu his- & Enver Paşanın umumt harpte yapılıp satılan kartpostallarından biri seden bir insanın silik ve sinmiş duru- şu bâriz bir surette göze çarpıyordu. — Arkadaşlar! Diye söze başladı. Somra, bir kere yutkunarak devam etti: — Size harbin umumi vaziyeti kında malümat vermek isterim. *Herkes de bunu bekliyordu. Bütün dikkatlerin kendi üzerinde toplanmış hak- Allahın yarattığı tabil ve saf çocuk gıdaları Pirinç, yulaf, metcimek, buğ- day, irmik, patates, mıisır, arpa, çavdar, türlü, badem, HASAN Özlü Unlarile dlarınızı besleyiniz ve bi e üz. Vitamini ve kalorisi bol o- unlardan istedikle- ve sevdiklerini biktırmıya» e değiştire lan bu özlü rini yürler, çabuk diş verirlerse almayımız ve Bütün — eczaneler ve bakkallarda bulunur, Hasan deposu, İstanbul, A.nk'ıra, Beyoğ- Tu, Beşiktaş, Eskişehir, olduğunu hisseden Enver, cephe vazi- yetini anlattı. Evvelâ, bizden bahsetti. velâ bizim hesabımızı görmek ve Bo- gazları açarak Rusya ile müttefikleri arasında kolay ve kısa bir muvasala te- min etmek istedikleri cihetle olanca kuvvetlerile üzerimize yüklenmiş ol - duklarını anlattı. Bir aralık dört cep - da bazı noktalarda ihtiyatlı bulunmak mecburiyetinin bizi her tarafta kuv - vetli durmaktan menetmiş izah eyledikten sonra cephelerde geri gekilmemizin zarurt olduğunu söyle - di. Muvaffak olduğumuz yerler üze - rinde fazla durarak, kaybettiğimiz mu- da çoktan eskimiş bir vak'a telâkki et- tiği Sarıkamış faciasının adını bile an- mıyarak bizim vaziyetimizi, herkesin bildiğinden daha basit bir şekilde izah ettikten sonra bu bahsi şu sözlerle ka- — Şimdi Rusya yükü üzerimizden kalkmış olduğu için artık İngilizlerle daha kolay uğraşabiliriz! Fakat, uğraşmak için kuvvet lâzım- dı. Kuvvet bahsinde ise İngilizler, git- tikce arttıkları halde biz gittikce sayıf- '|Eyorduk. Genç yaşlılardan aldığımız seker harbisb tikiiş ölüp'da askerden kaçarak dağlarda dolaşanların bırak « tıkları boşlukları ancak doldurahiliyor- lardı. Fakat bunlar da genç delikanlı - lardı. Ne askerlikte tecrübeleri, ne de iyi bir tâlim ve terbiyeleri vardı. Karşı- mızda her gün kadroları dolan bir İn - İgiliz ordusuna mukabil elimizde her gün safları seyrekleşen bir sürü fırka |ve kolordu numaraları, ordular ve ordu |grupları vardı. Bizde kadro ve teşkilât, ötekilerde ise ordu, muharib ve malzc- me vardı. Tam üç senedenberi her gün |yalıız askerlik ve muharebe bahisleri Jile meşgul olmuş insanların artık aş - |kerlikten anlamıya başlamış oldukları- İnı bilen Enver paşa, bu bahs üzerinde fazla durmak istemiyerek müttefiklere )geçti ve Almanyadan bahsetmeğe baş- ladı | Enver Paşa ile Napolyonun müşterek — vastı Bu bahs üzerinde istediği kadar töy jleyebilirdi. Çünkü, kendisini dinliyen- |ler hem Almanyanın hakiki vaziyetini jbilmekten uzak, hem de kafaları, har. |bin başındanberi karada, denizde, ha- |vada yalnız Almanların yaptıkları hâ- rikulâde kahramanlıkların hikâyeleri ile dolu idi. Ben ise onu, sözlerinin hiç birisine inanmıyarak, hem dinliyor, hem de |tetkik ediyordum. O gün dikkat ediyor. dum ki Enverle, o kadar sevdigi ve bir misalini yaratmak istediği Napol - yon arasında tamamı tamamına benzi- yen tek bir benzeyiş noktası - vardı Söz söylemesini becerememek! Ge - neral Bonapartın, henüz general ol - duğu son günlerde, Fransız parlâmen- Tosunun karşısına çıkıp söz söyleyişi- ne aid hikâyeleri hatırlıyordum, - On - |da da, bizimkinde de söz söyleme kud- reti yoktu. Fakat, ötekinin bir düşü - nüş, bir yazış, bir de, bilbassa, yapış kuvveti vardı ki insana hayret verir. !Biıimklnıic bunlardan hiç eser yok - tul “Almanyada cepheleri gezdiğinden, Hindenburg'la konuşmalarından, Kay- serden bahsediyor, Almanyanın ne ye- nilmez bir kuvvet olduğunu anlatıyor. Gerek Rusların, gerek İngilizlerin ev -| bede birden harbetmek ve ayrı zaman- | ) olduğunu | İ harebeleri muhtasar geçerek ve o sıra-| * Onun yeni seneyi ümit ve sev şılamak için müşterek bir neş'e, şan, çılgınca gülüp eğlenen yanlardan başka bir hali va rimi siyah buklelerin çevreledi ünden -İreyen kıvırcık bükt vucumdaki narin elin parms ibadet eder gibi öptüm. a ırnırı',ord m. * . v İstanbula döndüğüm zaman büyük 1 İannemi ölmüş, Nihali zengin bir tüc * 4, carla evlenerek İzmire gitm'ş bulduli i|Bütün saadet hülyalarım - yıkılmiğı © çiçekli ümitlerim bir anda solmuşük bütün hayata, insanlığa, her şeyt ndüm. Yıllar; büyük elemimdefi t eksiltemeden geçtiler. — Talilf diğer cihetten bana — gül epeyct .|para sahibi olmuştum. Büyük işler y8* “İpan tanınmış bir müteahhittim. Mact” a | Tah, gürültülü bir yaşayışım vardı. Anadolu—ıu—ı uzak köşelerinde yazıll kışın İstanbulda 1 yordum, Bütün bi *İ men hâlâ Nihali unutaxııa'n solgun elleri 1 | sarhoş edici zevki hıç bir ka'[ nda bull' sis birdeni 'nene-Gevek deli gibi sevdiğim Nihaldi. Aradan çok uzun seneler gi temiz gönül macerasını en inceye en önemsiz teler- rüatına kadar hatırlıyorum. ım. I—knn sonları öve xeı dıku ninemle beraber onlara - gider, Nihalin derslerile, yaptığı eğrı böğrü lerle Uzun uzun meşgul olurdum. | Bu çocuk ruhunda da kendisi ile fazla ilgilenen mektepli ağabeye karşı kuv- vetli bir sempati vardı. Öteki kardeş- oynasam hemen somurtur, bir örmeden mektebe dön- ak bu- bi dargın di Nihal karşımda idi. Da) * ;,ın gözli dans cdenlen süzüyordu: galirai YbrCERlRE nemli dudaklar.., şeyi deği zelliğe dukunmağa kıyamamıştı. Yal * nız bakışlarına bir .dalgınlık, yüzünüü eski şen görünüşüne hazin bir halâvet Acaba mes'ut değil miydi? ven ve sevilen mutlu bir kadili ordum. Bir aralık yanın& ndimi tanıtmayı düşündüm. Sonra vaz geç * tim. Ya beni ta * nımazsa, — soğuk davranırsa? Ö zama üzerine titrediğim — sol ümit ve hayâl kırpıntıla- orini da knybel' dü, çök ince, zarif bir idu. Artık onu pek seyrek Yarınki nushamızda : Bir Macera Yazan : Michel Corday Çeviren: Faik Berçmen ğinin yerine şim- di garip bir çe - kinğenlik gelmiş- ti. Nihal kendisi- rüne -| lümce buyuk andımiza ine ha-| kalmayışında onu mazur güsıerecak ze! sırrı| sebebler icat etmiştim. Kimbilir belki n ifşa etmişlerdi. Biz, rin | de babası ölünce maddi bir zaruret ne” lamızın kpl mclcre mızdan dükül ktu. Bakışlarımız bu i Bsanile anlaşmış, bitbirimizin| ticesi bu zengin adama elini uzatmış” ğ arar vermiştik. O sıralarda| tı. Kalbim; onun beni hâlâ unutmadıği” sultaniyi bitirdim. Avrüpaya talebe|na inanmak istiyordu. İnce hisli, derifi göndermek için açılan sınavı da kazan- ve d"Y“-îİ“ Nihal; kabil değil dım. İstanbuldan ayrılacağım son ak - büsbülün unutamazdi şam Nihalle evlerinin arka bahçesinde| Bu *c'ık—ı rın, musikinin bir rüy8 buluşmuştuk. Bu; bizim ilk yalnız ko- âlemine çevirdiği salonda onunla dan# nuşmamızdı. Hiç unutmam koyu ıı'..wi etmek, saçlarının - yumuşak l“m's:; bi iklm boynuna da ayni ürpermek... Benim için ne büyük M SYHĞb tr Ü saadet olurdu. Fakat bunu yapmadıma mkı.e bir Gökr L süyormus | Nihal uzaktan beni görüp tanımasıl i birbirine çarparak güçlükle| 5,,, köşeme daha ziyade büzüldüm. Şimdi karşısma bu yıpranm'ş vücu * — Avrupadan ne zaman döneceksin| düm, bembeyaz saçlarımla çıkarsam aruk? - onu derin bir umusaya uğratacaktım. — Altı yıl sonra Nihal.., Bütün rüyaları bir anda sönecek, gü” Biraz durdu. Sanra ayni titrek sesle: neşli batıraları silinecekti. Onun hay” - Gitmeden önce beni babamdan )| retle büyüyen gözlerinin derinliklerit” uk, dedi. de benim için titreyen son sevgi parıF Buz gibi ellerini yanan avuçlarıma | tısının da eriyip dağıldığını görecek * aldım: tim. Ben, onun halinde daima ©o sol İşte bu kabil değil Nihalcik,de -| ayrıldığımız akşamki kumral saçlı, gür im. Ben; fakir, eli ekmek hıtmımı' zel endamlı genç olarak kalmalıydımk. Seni hangi yüzle baban-| Asiman yanıma gelince: ilirim? — Ne oldun Faruk, dedi, rengin s8* Di rarmış.. hastş mısın yoksa?.. lerinin içine bakarak ilâve e Haşan zönrükAriyür Medi aü lon pek çok sıcak., biraz dışarı çıkabı istersen? — Ben çıkamam bu dans için de söf verdim. Sen biraz hava al da gel., * — Hem buna lüzum var mı? Sen na- sıl olsa beni ölünceye kadar bekleye- ceksin değil mi? Benden başka kimse- nin eşi, hiç kimsenin Nihali olmıyaca- ğana söz verir misin? Nihal başını arkaya çevirmiş ağlı - YUT Haflire sana omuzlarından | 'numk parçalar; alnıma, saçlarıma tuttum, kendime döndürdüm. — Şimdi | kilüyor.. yözümü bir dost eli gibi ok ” göz yaşlarımız birbirine karış'yor, ya- şuyor. naklarımızı ıslatan damlalar; tanrısel| Pencerelerden dökülen ışık ara bak” bir teselli yağmuru gibi gönüllerimize| tam. Tanrısel bir mucize kudsiyetil süzülüyordu. Böyle ne kadar ağladık| azizlediğim büyük sevdama yaşsız göl” bilmiyorum. lerle ağladım. du. Harb, nihaf zafer Alman cephele -|da da azlığından dolayi vermek iste * Bahçeye İndim, Mehtaplı, durgun bif .. kar sessiz sessiz yağıyor.. iri, YÜ rinde halledilecekti. Bunu anlatıyordu. |mediklerini, buna rağmen, kendileriti Bir aralık başka noktaya geçti. kandırarak almıya muvaffak olduğu” Almanlarla yaptığı bazı müzakere-İnu anlattı ve bu mârifeti şu kelimelerl? lerden, levazımdan, malzemeden bah-|ifade etti: setti. Bazı nevi malzemenin Almanya- (Arkası var) j