Azerikada kölej atletleri yeni müsabakalara hasırlanıyorlar İngilteredeki futbol maçları * Bir taraftan lik maçları devam ederken diğer : » İlarafltan Kral kupası müsabakı Di Haptmanm avukatile konuşurken aları da başladı SON POSTA ' Kont Musolininin Hariciye Nazırı ve M. Musolininin madı Kont Ciano hakkında şayanı kat bir makale neşretmiştir. Dün Jânoda Dış işleri Bakanımız Te Rüştü Aras ile görüşen genç ve şöh n diplomatını tanımak bakin dan bilhassa mühim olan bu makak li İti aynen neşrediyoruz: kadaşlarının genç olmasını tercih e İ ve diğer memleketlerde devlet hizm jnoktai nazarından henüz çocukluk gıkmiş bir yaşta sayılan gençlerin ymuzlarına güç işlerin ağır yükünü ,mes'uliyetini yüklemekte hiç tered İetmez. Musolini gençliğe iman edet * K sdakaca ua, 9 VC tâmaları yüzünden, bütün Japonyanın sükün ve safiyetini iblâl etmişler. — Sonra, baba?.. — Bu istilâ tehlikesi karşısında, Ja: pon münevverleri korkmuşlar. Yaban- cılarla temas etmek için sadece iki li- manı açık birakarak, memleketlerinin € Sinyor Musolini her zaman mesa: naralı şehit 1933 te meç karışan aşk macerası) tan : AR. ie V Sayfa 7 olarak bu İstanbula gelen Preni merikanın en büyük gazeteler den olan Nevyork Times lu;ım atSO ) y ı feralâ de simle karşılamıştı — E, şimdi ne oluyor; baba.. İstan bula kim geliyor?.. — Japonya imparatorunun dayısı- nin oğlu. — Niçin geliyor?.. — Japanya imparatoru tarafından padişaha bir takım hediyeler getiriyort. — E, sen bunlara tercümanlık m edeceksin?. — Evet... *Suat, bu sözlerden hoşlanmıştı. Bi çocuk gibi ellerini çırparak: — Oh, ne iyi baba.. Japonları gö - receksin. Onlarla görüşeceksin... O, mini mini adamlar, kimbilir ne hoş şeylerdir?.. Ah; mümkün olsa da, şun- lari'ben de görsem, Demişti. Hacer Hanımın; A L o U LA Ka YİD g O n a $ SÜ A Ün gelen Avrupa gazetelerinde şu Tavadisi okuduk. . Ş *VHnuplmnn tekin bir insan deği! v kendisini müdafaa eden avukat Ed Td Reilly delirdi. ve timarhaneye Tdi, dokt ğ c ae B forlar iyileşebileceğini ümit tlniyerlar,» Kt R ıf;’f“%m-a gazete bu telgrafın altında n_.,':,!""““ vermektedir: Vel bi “se malümdur. Altı yedi ay ev- ü.,"_ul"n dünya, bir kaç senedenberi :mı edildiği halde, cezayı vereni de M etmiyen bir davanın heyecanile lZ:şadı dürdü. Meşhur kahrama Kgin ev köç '—" 3 tlmiı'Man bu hâdiseyi külliyen » ve ölünciye kadar da bu inkâ - ": ISrar etmişti. "l'nl:” Tman birkaç kere ölüm sandal- 'lln. ih önüne kadar geti idx."'“lı belki yeni deliller bulunur “İyle tehir edildi bir de a- et A girdi, mesele bir mehi- Tin :'LL'İ'üdıîenin cereyan e'liği ye tema yi halkın Hauptman İehindeki Ne Yüllerinden istifade etmek is! %aumman da bu suretle tükenmez Iü;':'l'fe maruz kaldı. Nih n_(—“—'nln bu cephesi ve Hauptma - “hayet elektrikli iskemleye otur'u tak öldürülmüş olması karilerce ma di d.u.;_.,,.n beraber bu h &ü PEtüz tamamiyle kar de h Tadan hayli bir zaman geçti, tiz arasıra, bazan Haupt unîîşggâe;[_ld Gi ve hakiki su Börenleri Vi ibi bir t nlerin B! gi Akıim dedikodular çıkmaktadır. Fakat e lerde Amerika üdliye yıldızlarından biri olan “b'manın avukatı Edward Rei kân yoktu. Allah ayağına dolaştırdı Ve h"]*â'"f'ğdakı kapıları simsıkı kapa - kadıncağız öldü. muşlar., iki asır kadar da böylece yaşa- Şimdi bu davanın ikinci kurbanın - mışlar.., Ne, bir Japonu memleket ha-| dan bahsedeceğiz. Bu ikinci kurban öl- | ricine çıkarmışlar.. ne de, bir yabancıyı medi, fakat Allahın emriyle ölmekten memleket dahiline almışlar. On seki- beter oldu. İyi olmıyacak şekilde dc-IzEm; asrın ortalarına kadar; gene dün- .|le & lirdi. | Zavallı Hauptman! Bu Amerikanın | meşhur avukatı dinsiz Reiliy'ye ne kâ dar da bağlı idi... Biz o zaman onu Ykaz İetmiş, Pettersan'u vekil tutmasını söy Hlemiştik, fakat inandıramadık. Farma- sonlar onun ruhuna işlemişlerdi. Reiliy de Hauptmanın aziz ruhunun hışmına uğradı, ve delirdi. Bu hışma : uğrayanların listesinin (2) adedile ke- panmasını temenni edelim. Biz çok koör kuyoruz ki bu aziz, ruh müddelum miden başlıyarak mahkeme heyeti yalancı şahitleri de çarpmasın.» Bu müheyyiç yazı Amerikan efkârı *İ umumiyesinde fevkalâde büyük bir te sir yapmış ve saf halkı tahrik eden bu makale aleyhinde münevver matbuat mücadeleye girmişlerdir. Hakikat şudur: Avukat Reilly bu da- vı kaybetmekle şerefinden — ve barından çok şeyler kaybetmi Hauptman: hiç değilse ölümden kur racağını daima zanneder ve ö yolda (d- ış. Bütün dünya ef- leyana getiren bu âcelenemeyince, gessir olmuş, ve gtünden r teniye müptelâ Anunusanide birdenbire de marhaneye girmiştir. ların hatırlay davanın cakları üzere bu av mesi sıralarında, hâ rüş tarzına taraflar olu jt edilen bir haltı muştu: c Meydanda olan delilleri toptan inkâr ediyordu: a İ — Hauptman tayyarecinin köşkü .İmişler... Mutcassıp güruh ile bir haylı “Ürmesi, meseleyi tekrar alevlen di 'lıın' ve Amerika gazetelerini iki mu m_ı"!"d“ biri ve daha ziyade haik tehheye taksim etti. civarında görünmemiştir. *i olan bir tanesi şu satırları yöz 2 — Çocuğun kaçırılması işinde kul- lanılmış olan metdiven Hauptmanın e- D vindeki tahtalardan y lmış değildir. 3 — Para koparmak için mutayassıt roünü yapmış olan Dr. Gördona trek tup yazmamış'ır. E 4 — Mezarlıkta Dr. Gördan ile bu'uş mamıştır. a $ — Hauptmanın evinde €le geçiri!- miş olan işaretli banknotlar onun de- gildir. 'B Hauptmanın masum olduğunu Sülunlarda evvel âhır iddia ederdik, A lahın bize bahşettiği, garip bir neticesinde, safvet ve hulüsumu hürlerine şahit oluyoruz. Ha- ldükten sonra uğradığı hak- izünden azizlerin mertebesine dr. Arlık o tekin değildir, a ruhundan korkmak lâzımdır. Vöz 5: velere geriye doğru bakarak bir Tada "_'xumz davanın devam ettiği es- , ndberrin dadı: nf tahliNlere, bütün hepsini reddediyordu. * Avukat ayni zamanda bütün şahitle -İri de hakaret dolu bir mütalea işte asıl onun dahli olduğu zan | dadısı olarak dinle: a kif edil | yardı ki, çocuğun münü müteakıp .,,""' t adalet huzuruna cıka, & -| İngiltereye gitmişti ve davada bulun - iyı adınım günahı çok büyüktü. Gü|mak üzere sureti mahsusada geri dön- Yie beraber yaşayabilmesine im - (Devamı 11 inci sayfada) yadan ayrı yaşamışlar... Tam bu asrın ortasında, bir Arnerika filosu (Tokyo) limanmda dayanmış. Japon hükümetini zorlamış... Uzun mücadeleden sonra, bir ticaret mukavelesi yapmış. — Ya, Avrüpalılar?,. — Amerikalıları, Avrupalılar takip etmişler. Birbirini müteakip; Fransa, İngiltere, Folemenk, Rusya hükümet- leri de Japonları tehdide başlamışlar.. tıpkı Amerikalıların yaptıkları gibi, onlar da Japonya hükümeti ile birer muahede yapmıya muvaffak olmuşlar. — Yallaah.. yağma Hasanın böreği.. — E.. hemen hemen onun gibi bir| ŞEY... — Peki.. Japonlar, bu aç gözlü mi- safirlere karşı ne yapmışlar?.. — Japonlar, evvelâ ne yapacakları- | nt şaşırmışlar... Halkın cahil ve müte- assıp zümresi, hükümete hücuma baş- | lamışlar. Bu muahedeleri imza eden- lerden bazılarını biçaklamışlar.. ya - bancılartın ikametgâhlarını, ticaretha- nelerini yakmışlar.. çoğunu da, mem- kketlün' koğtmğlar. — Ya, münevverler?. — Münevverler, xaziyeti inceden inceye tahlil etmişler. Bütün dünyaya karşı yapılacak olan husumetin fena neticelerini düşünmüşler. Dünya me -| deniyetine uymak lüzumuna karar yer- çarpıştıktan aonra; nihayet bütün dün- yayı gezmek, ve cihan medeniyetini tetkik etmek için bir heyet seçmişler. — Hangi tarihte?.. — 1836 da... — Evet.. sgonra?.. İne girişebi — Açlıktan bayılıyorum, çocuklar. Sabahtanberi ağzıma bir lokma bir şey koymadım. Hadi, sofra başına... Diye şikâyet etmesi, bu konuşmaya nihayet vermişti. * Ertesi gün, (Mikado, Motso Hito): nun saray imparatori nazırı (Prens İve mareşal Eki Hito Komatso) İstan- bula gelmiş.. saray ve hükümet erkâ- ni tarafından istikbal edilmişti. Abdülhamit, bu ziyarete, çok ehem- miyet vermişti. Japon prensini Yıldız sarayında, büyük mabeyin dairesinde fevkalâde merasimle huzuruna kabul etmiş; aralarında, bir saatten fazla sü: ren bir mülâkat cereyan eylemişti. Japon prensine karşı gösterilen bü: Japonya devletinin saray imparatoru nazırı Prens Hito Komatso Başka bir şey sorayım. Bana kısaca cevap veri.. Biz, Japonlarla ilk defa olarak nasıl temasa geldik?.. — Biz mi?.. (1880) senesinde, Ü- çüncü defa olarak Avrupaya bir heyet gönderilmişti. Bu heyet de, Japonya- nın en meşhur kumandanlarından (Mareşal Yamagata) ile, (Kont Say- go) nun riyasetinde, ve bir takım genç, münevver Japonlardan mürekkepti. İşte, ilk defa olarak bu heyet İstanbula geldi. Türklerle temas etti. Ve bu te - mas, çarçabuk Japoönler üzerinde bir sempati hüsule gelirdi... Bunlar; Ja- ponyaya avdet ettiler. İstanbulda Türk. lerden gördükleri samimiyeti methü- senaettiler.. «Türkler; çok ciddi ve na- bü muslu adamlar. Bunlarla ticaret işleri-|Yük alâka derhal şehre sirayet etmişti. iriş iz.» dediler... Aradan,| Dünyanın öteki ucundan gelen bu mi bir sene geçti. Japonya hükümetinin Safirleri görmek için halkta büyük bir Petersburgtaki elçisi, bizim — oradaki sabırsızlık başgöstermişti. ı_ıfiriı'niz._ş'tlir !’f»yıı mum:u: etti.| - Kadın, erkek, büyük küçük binlerce Kendi huküme'ıı ile bizim hıtkumeh-,'h.[k, Beşiktaştan — başlıyarak — şehrin miz ııııındf b'f dostluk ve ticaret e-|büyük caddelerinde; kaldırımlar üze- saslarına dair bir muahede yapılması-!rinde, saatlerce bekleşmişler.. dört ya- İni istedi... Bu teşebbüs 'te iyi bir neti-|ğız at koşulu ve altın armalı açık bir ice verdi. Biri, dünyanın bir tarafında; |saray landonunda Ayasofya camisini diğeri de öbür tarafında olan iki devlet 'ziyarete giden Japon prensinin geçişini ve millet arasında uzaktan uzağa bir büyük bir zevkle tamaşa etmişlerdi. dostluk ve muhabbet husule geldi (Arkası var) O li OYLARLA YA St açmış, gelen eserler arasında bi- rinciliği kazananı — okuyucularına sunmuş. Bu hikâye ise, biz henüz Kaç tane Vilâyetimiz var? Karamürselde bir grup mektep ta- — Marki İtonun riyasetinde, beş Japon asilzadesinden mürekkep olan bu heyet, bir İngiliz vapuruna binerek ilk defa Japonyadan çıkmışlar; Ame- rika ve Avrupayı dolaşmışlar.. mede- ni dünyadaki hükümetlerin ne kadar zorlu; nekadar haris; kuvvetten mah- rum olan yerleri istilâya ne derece de iştihalı olduklarını anlamışlar.. mem- leketlerine avdet ettikleri zaman, «eğer Avrupa ve Amerika medeniyetini der. hal kabul ederek, onların kuvvetlerile müsavi hale gelmezsek, mahvolaca -| daz» diye bağırmışlar.. ve bütün Japon “İmilletinin gözünü açmışlar... İşta, on- | | n | dan sonra, Japonyada derhal bir deği- şiklik başlamış. Avrupa ve Amerika medeniyetine uymak için yapılan ye- nilikler arttıkça artmış.. ve nihayet... l — Dur, baba.. neticeyi anladım... lebesi bizden bunu sordular, Diyor- lar ki: Bu yıl Besim Darkotun çıkardığı yeni coğrafyada vilâyetlerimizin tane olduğu yazılıdır, bir gazelenin a bu sayı 57 olarak miştir. Hangisi doğru?. Yurduümuzda 62 vilâyet, 370 kaza 893 nahiye, 44134 köy ve 935 sayı- mına göre 16,200,624 nüfus vardır. Bu itibarla coğrafyanın verdiği ma- lümat doğru, Almanağınki yanlıştır, bununla.beraber Almanağı tertip e- denleri de mazür göcmelidir. Zira vi- Jâyetlerimizin sayisı evvelce gerç k ten 57 idi. Fakat Almanağın y . ması ile basılması arasında W müddet zarfında veni bir kanun ile adedi 62 ye çıkarı'dı. - * Çok fena tesir uyandıran bir hikâye Bir mecmua bir hikâye müsabaka- görmedik, fakat sağdan soldan gelen haberlere bakılırsa mevzuu itibarile fena tesir yapmış. Ankarada İsmet İnönü caddesin- de 12 numarada oturan okuyucumuz Fethi Gürkan bu hikâyeyi okuyup teessüre düşenlerden biridir. Bize yazdığı mektupla diyor ki: «Vatanın müdafaasını lan kudretini süngüsiyle, kamı ile tanı- tan ordumuzun her ferdi kahramandır. Namusun v lâkın bir l nesinde büy leketin en yüksek karakterine sahip ve en vüksek bir ruh taşıyan ” Üüzerine a- miş ve üzerinde tahkikat başlamış- tır. Te eene K A gAD . ASA KEŞERU BNDi ee AUAUA YÜŞMERÜARRDĞE A ÇAPANI AY — SA GEEE YN A SAS 5 ŞA NĞ aa eĞ