4 Şubat 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

4 Şubat 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ah T EN $ N SÖN"I'ÜST'A' İttihad ve Terakkide on sene On birinci kısım No. İTTİHAD ve TERAKKİ DEVRİNDE FİKİR HAREKETLERİ Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Karl Marksın en doğru sözü şudur : “En büyük filezoflar düşünenler değil, düşün düklerini yapanlardır ,, Z_'Yl Gökalp hastaneye yatmadan beş gün evvel şöyle söylemişti: “ Biz de sanki fikir adamıyız, burnumuzun dibinde duran koca bir inkilâp hâdisesini üç sene vvelden görmeyen, bunun yerin yüksek göklerde dolaşan bir fikrin ve bu fikrin dayandığı ilmin ne kıymeti olur? ,, %E—ıeıı bü, - diktatörlükle korpora - Yapan —memleketlerden — başka leketlerde de, bu fikir, muhtelif Cu harıkatlar uyanılımıştır. Yanı ee lâ, Hitlerden ewvelki Alman 'n Vaymar ana kanunu (Kanunu i), . Reichswirtsehfrat diye — bir kurmuştur ki - bu, ve mesleki senato mahiyetin- . Fransızlar da buna mümasil bir & olmak üzere, fakat daha hafif ;.:"'Y"İerlc Conseil Economigüe iş 'Onal meclisini kurdular. Fakat, t iki meclis de politikacıların tazyik- inden kendilerini kurtaramadılar. Son zamanlarda hemen her memle- tte bu nev'i temayüller uyandı. Me- «i Avusturya bu esaslarla çalısıyor t talyada olduğu gibi, burada da za- lilı:ıweı“ de mevcut olan meslek teş- Si arının şimdi takviyesile uğraşılı- ee Bilâhare Avusturyada devlet büs- tün bu teşkilât üzerine oturtulacak, Unanistan da ayni istikamette çalı- #1Yor, t Bu izahattan sonra okuyucularım, a:"_"h' beyeti merkeziyesinin neden | yi İstanbulda esnaf cemiyetleri ile —H_"E"a!mll. İstanbulda esnaf ara - h Türkün kuvvetini arttırmaya ça- _""ı. kantariye şirketini, neden kur- "!-:kı..ıı.ı cemiyetine hareketi ne- miş, milli mahsulât — şirketini ::*n kuvvetli bir müessese — olarak dakıana getirmiş bulunduğunu şimdi egi anlarlar. Ziya Gökalp «Türk» “Zi zaman, gözleri İrana ve Turana k T gider, büyük bir takım kavim- içi &rubunun geçmişi, hali ve geleceği dde kaybolurdu. Mesleki temsilci - Yeıı"c- «Türk» denildiği zaman, muay- bir millt hudut çerçevesi — içinde, İŞİ muntazam surette işleyen bir M meslek adamlarının, muntazam bir nevi İh.m e idi, kej takı, teşi Fından mütevellit bir örgü, bir teşkilât —E tasavvur ederler ve bu ağın içinde Tkün evini mes'ut, ailesini şen, ka- SNi dolu, ruhunu zengin görürlerdi. içınlar Ziyaya nispetle daha realist ililer, q.k,;i)'mın fikirleri ile mesleki temsil- in fikirleri arasında yegâne tearuz " nokta, evvelkinin o tarihte henüz cılıktan kurtulmuş bulunmayı- "'e ötekilerin ise, tasavvur ettikleri Madi teşkilâta göre, zaruri — olarak _l:mhu.iyeıçı olmaları idi. Ziya Gök- g Cümhuriyetçiliğe muhalif değil- i âncak, o zamanlar, Ziya, henüz bu "&ceye kadar gitmeğe cesaret edemi- ,:" eski Türk an'anelerinin «hâkanın- lı'i::u'"ül ettire ettire Cumhurrcis- b-,"' kadar getiremiyerek demokratik b“h?afii_uhlıhı karar — kılıyordu. Hal- Ni al Ziyanın fikirleri vazıh şekilleri- makta bulunduğu bir sırada padi- yf Pitrak evvelâ Sultan Reşat gibi za- biş PiT adam, sonra da Vahdettin gibi tin gütereddi ve mürteci vardı Bu aile- », 'çinden artık sağlam bir kafa ve eçlam bir kalb çıkamıyacağına göre velâ bu' meseleyi radikal bir şekilde letmek lâzım değil miydi? " Yen bu suali muhtelif zamanlarda ı.:; G_ühlp'ı sormuştum. O, buna| he .l':ıı cevap veremiyordu. Halk kit- âun ile teması az olduğu için bilhassa | adolu Türkünün Osman: oğluna| aslâ teveccühkâr olmadığının pek n değildi. Ötekiler ise bu hal kilâtlarla -birbirlerine bağlanmala -| kın temayüllerini daha iyi biliyorlar ve gün gelip de Cumhuriyet denildiği za» man halkın buna büyük bir muhale- fet göstereceğini zannetmiyorlardı. Zi- ya hâkandan ,yahud demokratik padi- şahtan bahsederken — hayali harekete geliyor, bizim mütereddi sülâleyi aşa- rak, hayalindeki ideal hükümdarı gö- rüyordu. İşte iki fikir arasındaki başlıca tesa- düm noktası burada idi. Mesleki temsilcilerin programı Bizim meslekt temsilciler, Ziyanın vasri devlet» fikrini hukuki sistem o- larak tasavvur ediyorlar, mesleki tem- sil sistemini de bu asri devletin iktısa- di ve içtimal teşkilâtı olarak görüyor- lardı. Onlara göre, Ziya idealistce, kendileri de materyalistce düşünüyor- lardı. Bu fikirlerin ilmi münakaşası uzun sürer; bunun için bahsin bu tara- fına dalmıyacağım. Yalnız şu kadar söyliyeceğim ki mesleği temsilciler, programlarını ilk defa olarak 920 se- nesinde Ankarada «Yeni Gün» gaze-| tesile neşrettiler, fakat, bu program üzetinde durmadılar, Her şeyden mahrum olduğu ineslek teşkilânden . ve ve ahlâkından da mahrum bir memle- kette, bu program, ancak bir ideâl ifa- de edebilirdi. İnkılâp realizmi ise, yok- sulluk içinde, inkılâbın kendi progra- mını, günlük hayatın nabzından çıkar- mayı emrediyor ve bu işi de asrın bü- yük bir inkılâpçısı muvaffakıyetle yapıp gidiyordu. Bir milletin hayatını nazari düşünen lerin değil, realist başarıcıların - daha mükememel tanzim ettiklerini Türki- ye misali bir kere daha isbat etti. Zi- ya, bir kaç sene içinde, kendi inkılâp fikirlerinin çok geride kaldığını ve Tür- kiyenin, onun hayal olarak tasavvur i hudutları aşıp gittiğini görerek öldü. Hastaneye yatmazdan beş gün evvel, bir hasbihal esnasında, bana di- yordu ki: — Sanki biz de fikir adamı mıyız? Burnumuzun dibinde duran koca bir inkilâp hâdisesini, üç sene evvelden göremiyen, bunun yerine, yüksek gö lerde dolaşan bir hayal ile türlü t tasavvurlar yapan bir fikrin ve bu fikrin dayandığı ilmin ne kıymeti olur? gibi, Yeni Neşriyat Avcılık, Atıcılık ve Balıkçılık — Mecmua- sının 10 uncu sayısı da İntişar etmiştir. Bü- yük bir feragatle çıkarılan ve bu üç meslek ve spor şubesinin üçü hakkında da en salâ- bâyetli sözleri söyliyebilen bu mecmua, alâ- kadarlarının — yardımına — ve tanmmasına muhtaçtır. Aveı, atıcı ve balıkçı — olduklarıni Yddia edenlerin, — kendilerinden — istenon bu yardımı deriğ etmemeleri gerektir. Mesleki mecmuaların pek azaldığı bir sırada bu ka- darcik bir müzaheret, büyük bir gülfet sa- yılamaz. Bu elheti gözönüne koyuyoruz. Meçmualar Halkevinin naşretliği Halk Bilgisi haber- deri mecmuasının 63 üncü, Ziraat gazetesinin 10 - 11 inci, Pratik Doktor'un yeni yıl 1 inci, Karınca mecmuasının 31 inci, Erkânıharbiye Deniz şubesi tarafından — çıkarılan Deaiz mecmuasının H3 Üüncü, Konya — Halkevinin çıkardığı Konya'nın 3 üncü, Kilap ve Kitap- çılığın 24 üncü satıları çıkmıştır. Yeni 'Türk — Eminönü Malkevi tarafın- dan çıkarılan bu fikir ve san'at mecmuası- min 40 uncu sayısı tanınmış imzaların ya- ilarile çıkmışlır. meslek şuur| Daha o zaman, Türkiyedeki inkılâp hareketinin kendi hayal hudutlarını aştığını ve bunun böylece devam edip gideceğini görmüş olan Ziya, bu söz- lerile, bir cemiyetin içinde gizli ne bü: yük kuvvetler - yaşadığını, ve ilmin bunları görmekten nasıl âciz bulun - duğunu izah etmek istiyordu. Hayatta ideâlizmin doğurduğu bir takım tasavvurlardan, fikir sistemlerin- den ziyade bizzat hayatin kendi içinde gizlediği dinamik kuvvetlerin hâkim bulunduğunu ve cemiyetin de bu kuv- vetlerin elile yürüdüğünü,* gözünün Jönündeki tecrübe ile, Ziya da anlamış- tı. Türkler için tasavvur — ettiği ideal inkılâp yolunda, kendisinin geride kal- mış olduğunu gören bu idealist âlim- le bu süretle geri kalmış olmasından dalayı en küçük bir telehhüf yoktu; bilâkis memnundu. Hastalığı arttıkça | ağırlaşan kafası, durgunlaşan gözleri ile, Ziyanın, 6 gün meçhul âlemlerin derinliklerindeki esrarı görmek ister-| miş gibi, bir müddet hayallere daldık- tan sonra söylediği şu sözleri daima ha> tırlarım : — İçtimal ilimlerin bir fikri - tarafı olduğu gibi bir de hissi tarafı vardır. |Fikir sistemlerinin yetişemediği yük - sekliklere ancak hissin erişmesi kabil- dir ve bir feylosofta bulunması lâzımge len en büyük vasıf ta budur. Bizim gi- bi yarım ilimli fikir adamlarında eksik olan da bu değil midir? , (Arkası yarın) Albert Foulot ayni şekilde iki kıza birden âşıktı. Birini cismen, birini de ruhan değil, ikisini de ayni mahiyet- te seviyordu. Bunlardan birisi Ma: - mazel Neurmin, diğeri de Paradis ma Bazalarında çalışan güzel bir kızd Albert, Matmazel Neurmine al! dır âşıktı. Fakat henüz ona bu sini itiraf etmemişti. Bir gün konuşur- larken söz evlenme bahsine geldi. O vakit Matmazel müstakbel kocasının bir portresini çizdi. Fakat maalesef bu portre delikanlıya hiç benzemiyordu. Neurmin cür'etkâr adamlardan hoşlan- dığı kadar paradan da hoşlanırdı; bil- hassa paradan... Albertin parası yoktu.. O gün delikanlı, sevgili kızın evin - den ümitsiz ve kırılmış bir halde çık - tı. Yolda az daha bir taksinin altına düşecekti. Hızla yana atlayınca pantı lonunun askısı kopmuştu. Bu vaziyet- te pantalon hemen düşecek gibi oldu. Bereket versin ki Paradis mağazaları- nın yakınındaydı. Tezgâhlardan bir çift askı alıp vez. neye yakla Veznede dünyanın en güzel bir kızı oturuyordu: — Bir çift pantalon askısı., 16 frank 20 santim.. Delikanlı rayı verdi; fa - kat oradan bir türlü ayrılamı * yordu. Sanki - bir yıldırımla — çar - pılmişti. - Müş terilerin çokluğu olmasa orada öy- le saatlerce düracaktı. 'Tekrar mağazanın içine daldı ve bir çift askı daha aldı. Vezneye tekrar yak- laştı. Bu sefer kasadarın sesi: — Bozukluğunuz yok mu? diye sordu Hayır bozukluğu yoktu. Veznedar pa » ölkelenerek başını kaldırdı ve müşte -| i riye baktı, İşte o zaman Albert kızın gözlerine baktı ve onların ren; rebildi.. Bunlar parlak ve ta' yah gözdü. Delikanlı artık Paradis mağazasın » dan ayrılmıyordu. Pantalon askıların - dan cpey satırı aldıktan sonra sıra göm- leklere geldi. Eşyaları alıp kasadarın karşısına geçtiği vakit, yüreği çatlıyacak - gil çarpardı. Her defasında başını kaldı - rıp kıza bakardı. O kadar.. Az bir müd- det sonra veznedar kız, bu heveskâr müşteriyi tanımıştı. Kendinizi üşütünce... Baş vürsceğiniz İlk tedbir GRİPİN almak olmalıdır. GRİiPiN Soğuk algınlığına, baş nezlesine ve diğer nezlelere, gripe, kırık- hğa, üşütmekten mütevellid bütün ıstırablara karşı bilhassa müessirdir. . - p GRİiPiN E_'-u.uthndiııinlım derhal dindirir GRİPi Bel, sinir, romatizma ağrılarında hararetle tavsiye edilmektedir icabında günde B kaşe ahınabilir. GRİPİN, RADYOLİN - diş macunu fabrikasının mütehassıs - kirayagerleri tarafından imal edilmektedir. Kont Ciyano Kimdir ? (Baştarafı 9 uncu sayfada) Galeazo Ciano ilk defa Uzak Şarkla Çin - Japon ihtilâfı esnasında evvelce Şanghayda konsolos jeneral ve sonra da Çinde fevkalâde murahhas olars!) İtalyayı temsil ettiği zaman şöhret ka- zanmaya başlamıştı. Cianonun dirayetinin en bariz bür- hanı, gençliğine rağmen Avrupa millet lerinin menâfiinin siyaneti için dev- letlerin kendisini memür tayin etmek istemeleridir. Bu işi ender bulunur ze- kâü, dirayet ve küdret sarfederek mu- vaffakıyetle başarmıştır. Kendisinin gördüğü en mühim iş, Matbuat ve Propaganda Nezaretinde bulunduğu zamana rastlar. Bilhassa İ - talya - Habeş mücadelesi esnasında bü yük bir teşkilâtçı kabiliyeti göstermiş- tir. Bütün İtalya milletini Musolininin Yarınki nushamızdı : İki külçe altın Yazan: Pierre Deminigue Çeviren: Nurullah Ataç Çeviren: Faik Berçmen ! ıik ne vakit bu güze Bir gün, bir çift ayakkabının pars sını verirken veznede, kızın yer -|tiyar bir adam görmesin mi? Ba *| den dün Kız neredeydi acaba lendi mi, O gün dolaşarak güzel veznedarı aradı. > hayet onu beyaz çamaşır da bulunca neşelendi. Sanki hayata y den gelmişti. Albert şimdi de mütemadiyen kılıfları ve saire ahyordu. Art: kanlırın evinde bir oda tıklım tı eşyayla dolmüştu. Ve veznedar daire değiştirdikçe 0 da oradaki mal - lardan bol bol alıyordu.. Fakat bir gün kız kadın çamaşırları dairesine gitti. Bu vaziyet Albert apışıp kalacaktı amma güzel kız onu mes'ut etmekte gecikmedi. Büyle olmasaydı delikanlının bütün ma e yı satın alacağından şüphe dahi e Mezdi.. Bu sıralarda, delikanlı gene Mat - mazel Neurmini düşünmekten gerl kalmıyordu.. Bir ziyaret esnasın « da konuşurlar. « ken . matmaxel: Paradisten babama — gömlek alacaktım —am - mMa çok pühalı doğrusu.. ded © vakit delikanlı tehalükle atıldı: — Gömlek mi dediniz! Pederi: bir gün evime gelin! Zannederim ( diğinizi bulacaksınız!. Ertesi gün kızla babası ona geldiler.. Albert eşyayla dolu odasını açınca her hayrette kaldılar- ve birden sor * dular: — Nasıl oldu böyle? Siz bunları ne vakit satın aldınız? Bir senede mi? imdi öyleyse yüzde iki yüz kazana bil İ Nihayet Albert Matmazel Neurmin le evlendi. Almış olduğu malları bü - yük bir kârla sattı. Son pantalon as kısını satarken içini çekerek ve daha fazla mal almamış olduğuna kızarak şöyle düşündü: Kolay teslim olan dınlardan nefret ediyorum. Güzel vez- nedar kız bana bu kadar çabuk teslim olmamalıydı. dost olunur, Teşekkülâlı tabiiyesi Musolinininkine çok benzer, Bilhassa çok meraklı oldu ğu üniformasını giydiği zaman Musoti ninin genç bir nüshai saniyesi gibi gö- rünür. Bazı ufak tefek evzainı takın- mak suretile ona benzemeğe çalışır. Kendisi yüzde yüz Faşist hükün damı sayılabilir. Çünkü çocukluğun - dan beri bu harekete iştirak etmiştir. Floransada Faşist Partisinin «dispe- rata» mücadelesine iştirak ettiği zamı kısa pantalonlu bir çocuk bulunuy ve 1918 - 1922 mücadelelerine de iştirak etmiştir. 1922 de Roma üzerine yürüyüşle an cak 19 yaşında bulunuyordu. Roma Ü- mış ve birkaç senesini geçirmiş ve dram tenkitlerinde i arkasında yekpare bir kitle gibi tutan ümillerin büyüklerinden biri de Cia- nodur. Ciano son zamanlarda kazandığı si- yasi muvaffakıyetlerle bir diplomat ©- larak milletin kalbinde gittikçe yer ve kuvvet bulmaktadır. İtalya harici siyasetinin ana hatları- ni Musolini çizmiş olmakla beraber mü zakereleri idare ve bunları muvaffakı- yete iktiran ettirmek muvaffakıyetı Ci anoya aittir. Ciano görünüşü tam bir İtalyan tipi arzetmektedir. Orta boydan oldukça kı sa, cüsseli ve geniş omuzlu, esmer ve siyah saçlıdır.Çehresi keskin bir zekâyı göstermektedir. Gözleri kara ve fevka- lâde cevvaldir. Matruş yüzü kendisini daha genç göstermektedir. Her ne ka- dar bütün spor şubelerile alâkadar ©- lursa da yüzme, ata binme, meç kul- nma ve uçma gi yüz etmiştir. 'Tab'an açık kalpli, tesir altımda kal Maz, gen tabiatlidir. Kendisile çabuk' göstermiştir. Bir aralık tiyatro lifliğini tecrübe etmiş ve «La de Amletor ve «Fondo Oro» isimle de iki tiyatro yazmıştır ki bunlar Ro- mada oynanmıştır. Eserleri hakkında kendisi «paradan daha ziyade ıslık ka- zandım» dermiş. Habeş harbi esnasında matbunı ve propaganda nezaretini terkederek bü- yük bombardıman tayyavelerinden iba ret bir filonun kumandasını deruhte e- derek çalışmıştır. Floransada Faş!stler- le birlikteki mücadele günlerini hatır- latmak üzere fırkasını edisperata» te miye etmişti. İki gümüş şecaat n yasile bir derece terfi kazanmak sure tile ha bitirmiştir. Binbaşı rütbes'ni haiz olarak İtalyaya dönünce eski ne- zaret mevkiini almış ve bir iki ay san- ra Hariciye Nezaretine geçmiştir. Ciano, herhangi başka bir memle - kette ve herhangi şartlar altında olur- sa olsun ileri gidecek derecede kahili- yetli bir adamdır. Binaenaleyh İtalya- da daha ileriye gitmesi memül gibi gö- ımektedir —

Bu sayıdan diğer sayfalar: